Pakistan'da siyasi partilerin kurulmasında ordunun rolü

Pakistan'da ordu, siyaset sahnesini manipüle eder. İktidarı oluşturacak partileri belirleyerek hükümet oluşumunu sağlar ve onu bir kukla gibi oynatır

Pakistan'da siyasi partilerin kurulmasında ordunun rolü
TT

Pakistan'da siyasi partilerin kurulmasında ordunun rolü

Pakistan'da siyasi partilerin kurulmasında ordunun rolü

Pakistan'da koalisyon hükümetinin görev süresi önümüzdeki ay dolacak olmasına rağmen seçim komisyonunun genel seçimler için henüz bir takvim belirmemiş olması nedeniyle Pakistan siyaset sahnesi alışılmadık bir hareketliliğe tanık oluyor.

Devlet içindeki nüfuzlu güçler, siyaset sahnesini belli bir yöne doğru yönlendirmeye çalışıyorlar.

Eski Başbakan İmran Han ve son seçimlerden sonra bir koalisyon hükümeti kurmayı başaran partisi Pakistan Adalet Hareketi (Pakistan Tahrik-i İnsaf/PTI), İmran Han destekçilerinin ülkenin çeşitli şehirlerinde protesto gösterileri düzenledikleri ve Lahor'daki ordu karargah bastıkları 9 Mayıs olaylarından sonra büyük bir baskıyla karşı karşıya kalırken söz konusu nüfuzlu güçler tarafından pek sevilmiyor gibi görünüyorlar.

Çeşitli şekillerde baskı yapılırken bunlardan biri de partinin önde gelen isimlerinin başka partilere geçmesi ya da yeni partiler kurulması şeklinde karşımıza çıkıyor. Daha önce eski Başbakan İmran Han'a yakınlığıyla bilinen kişiler, son birkaç ay içinde henüz bilinmeyen koşullarda iki yeni siyasi parti kurdular.

Örneğin PTI'den ayrılan partinin önde gelen isimlerinden Cihangir Tarin, Pencap'ta İstihkam-ı Pakistan Partisi'ni (IPP) kurdu. İmran Han hükümetinde savunma bakanı olarak görev yapan ve Hayber-Pahtunhva eski Başbakanı olan Pervez Hattak tarafından Hayber-Pahtunhva eyaletinde yeni bir parti kuruldu.

Peki bu girişimler, İmran Han'ı zayıflatmayı ve İmran Han'ın kampındaki muhalif gruplar halkın güvenini kazanmayı başarabilecek mi?

Birçok siyasi analist, mevcut siyasi partilerin lağvedilip yerlerine yenilerinin kurulmasının eski ve başarısız bir tecrübe olduğunu hatırlayarak, bu sürecin devletin geride kalmasına ve demokrasinin zayıflamasına sebep olduğunu, gelecekte devlete ve millete daha çok zarar vereceğini vurguluyorlar.

Pakistan'da yeni bir siyasi parti nasıl kurulur?

Her devlet, devletin çıkarlarının gerektirdiği şekilde belirli bir parti sistemi kullanır. Örneğin Çin'in takip ettiği tek parti sistemi, ABD'nin iki partili sistemi ve Hindistan tüm taraflara eşit fırsatlar sunan çok partili sistemiyle karşılaştırıldığında adil bir sistem olarak görülmüyor.

Pakistan'da yeni bir siyasi parti kurmak çok kolay. Parti tüzüğünün, banka hesap bilgilerinin, liderlerinin ve parti üyelerinin adlarının bir listesinin basılı birer kopyası ile başvuru yapmak yeterli. Bu belgelerin noter tarafından tasdik edilmesi ya da partinin kayıt altına alınması için herhangi bir ücret ödenmesi de gerekmiyor.

Pakistan Seçim Komisyonu'nun internet sitesinde yer alan bilgilere göre ülkede kayıtlı parti sayısı 168. Siyasi analistler, Pakistan'da siyasi grupların sayısında herhangi bir kısıtlama olmadığını, ancak ülkedeki siyasi ve toplumsal bölünmelerin parti sayısındaki artışın ülkedeki siyasi ve sosyal bölünmelerin arttığını gösterdiğini belirttiler.

Yeni siyasi partilerin hedefleri başarılı mı?

Gazeteci ve siyasi analist Selim Buhari, Pakistan'da demokrasinin başından beri yönetildiği, hatta sadece ismin olduğunun söylenebileceği yorumunda bulundu. Geçmişte Pakistan Halk Partisi'nin (PPP) iktidarı düşürdükten sonra kendi iktidarının da düşürüldüğünü hatırlatan Buhari, ardından iktidar Navaz Şerif'in eline geçtiğini, ancak onun da görevden alınarak iktidarın yeniden PPP'ye geçtiğini vurguladı.

Seçimler yaklaşırken İmran Han'ın partisi PTI'den kopmalar olduğunu, Pencap ve Hayber-Pahtunhva'da yeni partiler kurulduğunu söyleyen Buhari, ancak bu partilerden hiçbirinin halkın desteğini almayı başarabilecek gibi görünmedikleri değerlendirmesinde bulundu.

Gazeteci ve siyasi analist Wajahat Masood ise Pakistan'daki siyasi kurumların ve partilerin anayasanın ilkeleri üzerinde çalışmadığını düşünüyor. Independent Urdu'ya konuşan Masood, dünyanın her yerinde devlet işlerinin yürütülmesi için bazı kuralların olduğunun altını çizerek "Bizim de siyasi kurumların ve partilerin rolüne ilişkin anayasamızda açıkça ifade eden birtakım kurallarımız var, ancak bunlar hiçbir zaman uygulanmadı" ifadelerini kullandı.

Masood, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her kurum kendi alanında uzmandır. Örneğin ordu, savunma alanında uzmandır ve başka hiçbir kurum savunma görevini yerine getiremez. Bunun yanında ordunun siyaset tecrübesi da olamaz. Bu iş siyasetçilerin işidir ve onlara bırakılmalıdır. En büyük hata anayasanın ilkelerine uyulmamasında yatıyor. Bu da toplumu bu özellikten mahrum ediyor."

Baskıyla kurulan siyasi partilerin ne geçmişte yararlı olduğunu ne de gelecekte fayda sağlayacağını vurgulayan Masood, çoğu partinin kuruluş amacının, siyasi nüfuz ve ekonomik çıkar elde etmek olduğunun altını çizdi.

İki parti arasındaki fark

IPP, 9 Mayıs olaylarından tam bir ay sonra PTI'nin önde gelen isimlerinden Cihangir Tarin liderliğindeki Lahor'da duyuruldu. İmran Han hükümetinde savunma bakanı olarak görev yapan ve Hayber-Pahtunhva eski Başbakanı olan Pervez Hattak ise bu ayın ortalarında Peşaver şehrinde bilinmeyen şartlarda yeni partinin kurulduğunu açıkladı.

İki yeni partinin liderlerinin daha önce PTI'de birlikte çalışsa da ayrı partiler kurmayı tercih ettiklerini söylemek gerekiyor. Bu da söz konusu partilerin belirli kişiliklerin ekseninde olduğunu gösteriyor.

Buhari, PTI'yi iktidardan uzaklaştırma kararının 9 Mayıs olaylarından önce alındığını ve şimdi partiye ve parti yönetimine karşı atılan adımların yoğunlaştığını söyledi. IPP'nin lider kadrosunda yer alan isimlerin çoğunun uzun zamandır İmran Han ile aralarının iyi olmadığını belirten Buhari, "Öyle ki PTI, IPP lideri Cihangir Tarin'e eleştirilerde bulunuyordu" dedi.

Buhari'ye göre Hayber-Pahtunhva'da kurulan yeni partinin liderleri 9 Mayıs olaylarından sonra PTI'dan ayrıldığından bu partinin kurulma amacı IPP'nin kurulma amacından biraz daha farklı.

Hayber-Pahtunhva'daki yeni partinin kurulma amacının liderleri hakkında dava açılmasını önlemek olabileceğini göz ardı etmememiz gerektiğini söyleyen Buhari, "Çünkü PTI ile olan ilişki, partinin bir parçası olarak görülmeye sebep olur. Ancak yeni bir partiye katılınca, bu tür suçlamalar düşer. Bu yüzden yeni parti kurmak ya da yeni bir partiye katılmak suçlamalardan kaçınmak için geçici bir çözüm olabilir" yorumunda bulundu.

Siyasi deneyimler hayatları etkiler mi?

Pencap eyaleti eski Başbakanı ve siyasi analist Hasan Askari Rizvi, bu soruya ve genel seçimler öncesi yeni siyasi partilerin kurulmasına ilişkin değerlendirmesinde şunları söyledi:

"Partilerin kurulması ya da dağılması bir siyaset mühendisliği sürecidir. Kamusal sorunları çözmek ya da demokrasiyi geliştirmekle hiçbir ilgisi yoktur."

Independent Urdu'ya konuşan Rizvi, Pakistan'da hiçbir siyasi partinin kalıcı olmadığını, her seçimde hile yapıldığı suçlamalarının olduğunu ve ‘güçlü çevrelerin' her defasında şu ya da bu şekilde müdahale ettiklerini söyledi. Rizvi, daha önce de belli bir siyasi partiyi baskıyla saf dışı bırakmak için her türlü çabanın gösterildiğini, partinin dağıtıldığı ve yeni siyasi partilerin kurulduğunu sözlerine ekledi.

Rizvi, siyaset mühendisliği süreci ile ilgili sözlerini şöyle sürdürdü:

Nüfuzlu güçler, kendilerini güçlendirmek ve bu güçlere tabi olacak bir hükümet oluşturmak için bu süreci üstlenirler. Bu sürecin halkın sorunlarıyla ya da demokrasinin gelişmesiyle hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü yüksek enflasyon, işsizlik, güven ortamının yok olması gibi konular bu süreç için bağlayıcı değildir."

En büyük sorununun hiçbir siyasi partinin halkın desteğiyle iktidara gelememesi olduğunu söyleyen Rizvi, "Bu yüzden tüm siyasi gruplar, nihai kararı veren ve insanların karşılaştığı sorunları umursamayan nüfuzlu güçlere yöneliyorlar. Ekonomik durum ve devlet yönetimiyle ilgili sorunlar şu anda kimsenin umurunda değil. Yalnızca bir siyasi partinin baskıyla siyaset sahnesinden dışlamaya ve bir başka siyasi partiyi parlatmaya odaklanılmış durumda" yorumunda bulundu.

Gazeteci ve siyasi analist Masood ise nüfuzlu güçlerin bugüne kadar seçimleri kimin kazanması ve kimin kaybetmesi gerektiğini anlayamadığını söyleyerek halkın ve politikacıların, hangi partinin devlet sistemini ciddi şekilde iyileştireceğine, halkın sorunlarını çözeceğine ve kime oy verilmesi gerektiğine karar vermeleri gerektiğini söyledi. Ancak Masood, ordunun bu konulara müdahale etmesinin, devletin ilerlemesine engel olduğu gibi insanların insanca bir yaşam sürmesini de zorlaştırdığını vurguladı.

Yeni partilerin seçimlere ne gibi etkisi olur?

Ordunun kendi seçeceği bir hükümeti kurabilmek ve bu hükümeti bir kukla gibi yönetebilmek için siyaset sahnesini manipüle ettiğini ve yeni partiler kurulmasını desteklediğini söyleyen Masood, "Şu an iktidarı halka vermek yerine kendilerine uygun adayların seçimleri kazanması için siyaset sahnesini manipüle ediliyorlar. Önümüzdeki seçimlerde farklı partilerden oluşan bir koalisyon hükümeti kurulacak. Hiçbir siyasi parti tek başına iktidara gelemeyecek ve meclis çoğunluğuna sahip olamayacak. Böylece ordu onlara daha kolay bir şekilde direktifler verebilecek" değerlendirmesinde bulundu.

Öte yandan Rizvi, daha önce de benzer deneyimlerin olduğunu ve ordunun bu yöntemi daha önce de bir siyasi parti, ordunun üstünlüğünü kabul etmeyi ve onun istediği politikaları benimsemeyi reddettiğinde kullandığını söyledi. Sadece parti üyelerinin bu duruma karşı çıkmasının yeterli olduğunun altını çizen Rizvi, 1990'lı yıllarda Pakistan Müslüman Birliği-Navaz (PML-N) iktidarının ve 2018 yılında İmran Han iktidarının başına gelenin de bu olduğunu vurguladı. Rizvi, şimdi kurulan partilerin de aynı görevi yerine getireceğini ve onlardan istediğinde hükümete karşı cephe alacaklarını kaydetti.

Rizvi, sözlerini şöyle sürdürdü:

Son gelişmeler geçmişten hiç ders çıkartmadığımızı gösteriyor. Öyle ki dünyanın çeşitli ülkelerinde kalkınma için yeni gelecek planları hazırlanırken biz halen irademize göre hareket eden hükümetlerin kurulması için direniyor, fakat Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) kurtulmanın hayalini bile kuramıyoruz. Bir hükümet halkın desteğiyle kurulmazsa halk bu hükümetin kararlarını ya da politikalarını nasıl kabul edebilir? Bu tecrübeler, mevcut durumda herhangi bir iyileşmenin önünü açmazken sadece durumu daha da kötüleştirecektir. PTI'nin siyasi olarak parçalanması, yeni partiler kurulması ve halkı bu partileri desteklemeye zorlamak geçmişte işe yaramadığı gibi gelecekte de işe yaramayacak."

Sonuç olarak, siyasi gruplar kendilerine getirilen kısıtlamalardan, çalışma alanı ve özgürlüğü verilmemesinden şikayetçi olmaya devam ederken siyaset sahnesindeki bölünmüşlük hali, özellikle son gelişmeler siyasi partilerin popülaritesini olumsuz yönde etkilediğinden bu şikâyetin önemini artırıyor.

 

Independent Urdu - Independent Türkçe



Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
TT

Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)

Kasım 2023'te başlayan dava nihayet sonuçlandı ve Estonya yargısı, aynı yılın mart ayında tutuklanan politikacılar hakkındaki kararını verdi. 

Harju Bölge Mahkemesi'nde geçen perşembe görülen davada muhafazakar Koos partisinin kurucularından Aivo Peterson vatana ihanetten 14 yıl, Dmitri Rootsi ve Andrei Andronov ise 11'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Ekim 2022 - Mart 2023'te Estonya devleti ve toplumunun hilafına Rusya'nın politikalarını desteklemekle suçlanan üç siyasetçi bu iddiaları reddediyor. 

Moskova'dan aldıkları emirlerle hareket etme iddialarının hedefindeki üçlü, temyize başvuracaklarını açıkladı. 

Partiden yapılan açıklamada da savcıların Estonya'nın anayasal düzeni ve güvenliğine nasıl zarar verildiğine dair somut kanıt gösteremediği savunuldu.

Estonya'nın Ukrayna'ya yardımına karşı çıkan Koos partisi, bu yıl düzenlenen belediye seçimlerinde ülke genelindeki oyların yalnızca binde 8'ini alabilmişti. 

2022'de kurulan parti, Baltık ülkesinin NATO'dan çıkıp tarafsızlığını ilan etmesini ve yabancı askerlerin ülke topraklarından çekilmesini isterken, diğer ülkeler arasındaki askeri çatışmalara doğrudan ya da dolaylı olarak karışılmasına karşı çıkıyor. 

Öte yandan Aivo Peterson, Ukrayna'dan 2014'te tek taraflı bağımsızlığını ilan eden ve Eylül 2022'de Rusya'ya katılma kararı alan Donetsk Halk Cumhuriyeti'ni 2023'te ziyaret etmişti. 

55 yaşındaki siyasetçi, Şubat 2022'de başlayan Ukrayna savaşına dair bilgi almak için bölgeye gittiğini şu ifadelerle savunmuştu:

Estonya medyasından aldığımız bilgiler tek taraflı. Tüm gazetecilerimiz Kiev'i destekliyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova haziranda yaptığı açıklamada Estonya için "düşmanca davranan ülkeler arasında ilk sıralarda" ifadesini kullanmış, Tallin yönetiminin kendilerini yalanlarla bir tehdit gibi gösterdiğini öne sürmüştü. 

Independent Türkçe, ERR, RT


Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
TT

Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)

İsrail basınında yer alan haberlerde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ile pazartesi günü Kudüs’te yaptığı görüşmede, Trump yönetiminden “sert ve özel mesajlar” aldığı belirtildi. Görüşmenin, ay sonunda Florida’da yapılması planlanan ABD-İsrail zirvesi öncesinde gerçekleştiği aktarıldı. Barrack-Netanyahu görüşmesinin ana gündem maddelerinin Gazze, Suriye ve Trump’la yapılacak buluşma olduğu kaydedildi.

Gazze’de “kabul edilemez” açıklamalar

Gazze dosyasında, Ekim ayında başlayan kırılgan ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesi ele alınırken, Yedioth Ahronoth gazetesi Barrack’ın, Netanyahu’nun Türkiye’nin rolüne ilişkin kaygılarını gidermeye çalıştığını ve Türkiye’nin Gazze’de kurulması öngörülen uluslararası güce katılmasına ikna etmeye çalıştığını yazdı. Haberde, Barrack’ın Türkiye’nin Hamas üzerinde en fazla etkiye sahip ülke olduğunu ve silahsızlanma konusunda Hamas’ı ikna edebilecek en güçlü aktör konumunda bulunduğunu vurguladığı belirtildi.

frt
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şarm el-Şeyh Ortadoğu Barış Bildirgesi'ni imzalarken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’tan aktardığı habere göre Barrack, Türkiye’nin Trump planını imzaladığını ve Hamas adına silahların teslimini içeren maddeye taahhüt verdiğini Netanyahu’ya hatırlattı. Türkiye’nin katılımının, şu aşamada çekimser olan birçok ülkeyi de uluslararası güce katılmaya teşvik edeceğini savundu.

Haberde, Barrack’ın “Türkiye’nin dışlanmasının diğer ülkelerin de geri adım atmasına yol açtığını, Başkan Trump’ın bu planın başarısız olmasına izin vermeyeceğini” söylediği aktarıldı. Ayrıca Netanyahu’nun “Hamas’ın silah bırakacağına güvenmediği” yönündeki açıklamalarının ve İsrail’in bunu zorla sağlayabileceğine dair ifadelerinin “kabul edilemez” olduğu ve planı tehdit ettiği uyarısında bulunduğu kaydedildi.

Bu bilgiler, İsrail Kanal 12 televizyonunun aktardıklarıyla da örtüştü. Kanal 12, Beyaz Saray’ın Netanyahu’ya “özel ve sert” bir mesaj gönderdiğini ve Hamas’ın üst düzey askeri isimlerinden Raid Saad’ın öldürülmesinin, Trump arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının ihlali olarak görüldüğünü bildirdi.

Kanal ayrıca, Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan anlaşmanın ikinci aşamasına geçiş konusundaki görüş ayrılıkları ve İsrail’in bölgedeki genel politikaları nedeniyle Trump yönetimi ile Netanyahu hükümeti arasında artan bir gerilim yaşandığını aktardı.

ABD’li iki yetkili, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Beyaz Saray Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Başkan Trump’ın damadı Jared Kushner’in Netanyahu’nun tutumundan “son derece rahatsız” olduğunu söyledi. Üst düzey bir ABD’li yetkiliye göre Netanyahu’ya verilen net mesajda şu ifadelere yer verildi: “Eğer itibarını zedelemek ve anlaşmalara uymayan bir lider olarak görünmek istiyorsan bu senin tercihin. Ancak Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan Gazze anlaşmasının itibarını zedelemene izin vermeyiz.”

Batı Şeria ve bölgesel gerilim

Batı Şeria konusunda da Beyaz Saray’ın, Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddetinden ve “Arap dünyasında provokasyon olarak algılanan” İsrail adımlarından giderek daha fazla endişe duyduğu belirtildi. ABD’li bir yetkili, Washington’un Netanyahu’dan İsrail’in güvenliğini tehlikeye atmasını değil, İbrahim (Abraham) Anlaşmaları’nın genişletilmesine zarar verecek adımlardan kaçınmasını istediğini söyledi.

Aynı yetkili, Netanyahu’nun son iki yılda uluslararası alanda giderek yalnızlaştığını savunarak, “Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin neden onunla görüşmeyi reddettiğini ve Abraham Anlaşmaları’nın üzerinden beş yıl geçmesine rağmen neden BAE’ye davet edilmediğini kendisine sorması gerekir” dedi. Yetkili, Netanyahu’nun tansiyonu düşürmeye hazır olmaması halinde Washington’un Abraham Anlaşmaları’nı genişletme çabalarına zaman ayırmayacağını da ifade etti.

Beyaz Saray’da Netanyahu’ya öfke

Trump’ın, son dönemde Netanyahu’nun sert eleştirilerine maruz kalan Barrack’ı Kudüs’e göndermesi dikkat çekti. Netanyahu, Barrack için “Amerika’daki Türk büyükelçisi gibi davranıyor” ifadesini kullanmıştı. Barrack’ın İsrail demokrasisine ilişkin sözleri de Netanyahu’nun tepkisini çekmiş, Barrack bu açıklamalar için özür dilemişti.

Yedioth Ahronoth yazarı Nahum Barnea, ABD’li kaynaklara dayandırdığı yazısında, Washington’un Netanyahu’nun Trump’ın barış planını hayata geçirme konusunda samimi olmadığı ve İsrail’in sürekli savaş halinde kalması için çaba gösterdiği kanaatine vardığını yazdı. Barnea, Beyaz Saray’da Netanyahu’ya yönelik sert ve ağır ifadeler kullanıldığını, bunların bir kısmının doğrudan Netanyahu’ya da iletilmiş olabileceğini belirtti.

Suriye’de “kırmızı çizgiler”

İsrail basınına göre Barrack, Netanyahu’ya Suriye konusunda da “kırmızı çizgiler” iletti. Trump yönetiminin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’yı Washington’un bir müttefiki olarak gördüğü ve ülkenin istikrarı için desteklenmesi gerektiği görüşünde olduğu aktarıldı. ABD’nin, İsrail’in yoğun askeri operasyonlarının Suriye’de yönetimin çökmesine yol açmasından endişe duyduğu ve güvenlik anlaşmasına varılmasını istediği belirtildi.

Lübnan konusunda ise Trump’ın, İsrail’in Hizbullah’a karşı sınırlı baskıyı sürdürmesini desteklediği, ancak geniş çaplı bir savaşa onay vermediği ifade edildi.

İsrailli analistler, Netanyahu’nun Barrack’ın tüm taleplerini reddetmeyeceğini, ancak kesin taahhütlerden kaçınarak Trump’la 29 Aralık’ta Florida’da yapacağı görüşmenin önünü açmaya çalıştığını öne sürdü. Buna karşın Netanyahu’nun, Barrack’ın ofisine ulaşmasından hemen önce Suriye’ye hava saldırısı düzenlenmesi talimatı vererek bağımsız hareket ettiği mesajını da vermekten geri durmadığı kaydedildi.

vgt
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Pazartesi günü bir araya geldi (İsrail hükümeti)

Türkiye’ye mesaj olarak yorumlanan bir adımda ise Netanyahu’nun, Yunanistan Başbakanı ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideriyle üçlü bir zirve düzenleme kararı aldığı belirtildi. İsrail’de bu toplantı, Türkiye’ye yönelik doğrudan siyasi mesaj olarak değerlendirildi. Barrack ise görüşme sonrasında, temasların “bölgesel barış ve istikrarı hedefleyen yapıcı bir diyalog” olduğunu söyledi.


Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

TT

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı’ndaki saldırganlardan birini etkisiz hâle getirerek silahını alan manav Ahmed el-Ahmed’in, saldırı sırasında yaralanmasının ardından ameliyata alındığı bildirildi. El-Ahmed’in ailesi, oğullarını “kahraman” olarak nitelendirirken, hastanedeki tedavisi sürerken kendisi için başlatılan bağış kampanyasına yoğun destek geldi.

El-Ahmed’in, Avustralya yayın kuruluşu ABC’ye konuşan anne ve babası, oğullarının omzundan dört ila beş kurşunla vurulduğunu, vücudunda hâlâ çıkarılmamış mermiler bulunduğunu söyledi. Ailesi, Ahmed el-Ahmed’in 2006 yılında Avustralya’ya geldiğini, kendilerinin ise Suriye’den Sidney’e yalnızca birkaç ay önce ulaştıklarını ve uzun süredir oğullarından ayrı olduklarını belirtti.

Kuzeni Hozay el-Kenc, pazartesi günü basına yaptığı açıklamada, Ahmed el-Ahmed’in ilk ameliyatının başarıyla tamamlandığını söyledi. El-Kenc, “İlk ameliyatını geçirdi. Durumuna bağlı olarak iki ya da üç ameliyat daha gerekebilir” dedi.

Aileden hükümete çağrı

El-Ahmed’in anne ve babası, yaşlarının ilerlemesi nedeniyle oğullarının iyileşme sürecinde yeterli destek verememekten endişe duyduklarını ifade ederek, Başbakan Anthony Albanese hükümetinden yardım talep etti. Aile, Almanya’da ve Rusya’da yaşayan iki kardeşin Avustralya’ya gelerek destek olabilmesi için vize kolaylığı istediklerini belirtti.

sdfg
Ahmed Al-Ahmed'in babası Muhammed Fateh Al-Ahmed (Videodan alınan ekran görüntüsü).

Anne, “Şu anda yardıma ihtiyacı var çünkü engelli kaldı. Diğer çocuklarımızın buraya gelmesini istiyoruz” dedi. Ahmed el-Ahmed’in, saldırganın mermileri bittiğinde silahını elinden aldığı sırada vurulduğunu da aktardı.

Başbakan Albanese, Ahmed el-Ahmed’in cesaretinin hayatlar kurtardığını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump da el-Ahmed’i “çok, çok cesur bir kişi” olarak nitelendirdi.

Bağışlar 750 bin dolara yaklaştı

Reuters’ın aktardığına göre, 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed için başlatılan bağış kampanyasında toplanan miktar yaklaşık 750 bin ABD dolarına ulaştı. GoFundMe üzerinden başlatılan kampanya, bir gün içinde 1,1 milyon Avustralya dolarını (yaklaşık 744 bin ABD doları) aştı.

Ailesinin anlattığına göre el-Ahmed, Bondi’de bir arkadaşıyla kahve içerken silah seslerini duydu. Ağaç arkasına saklanan silahlı kişiyi fark eden el-Ahmed, saldırganın cephanesi tükendiğinde arkadan yaklaşarak silahını almayı başardı.

Hanuka Bayramı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte gerçekleşen silahlı saldırıda en az 15 kişi hayatını kaybederken, 42 kişi yaralandı. Saldırının Navid Akram (24) ile babası Sajid Akram (50) tarafından gerçekleştirildiği açıklandı.

Başbakan Chris Minns, hastane ziyaretinin ardından yaptığı paylaşımda, “Ahmed’in gösterdiği cesaret olağanüstüydü. Hayatını büyük bir riske atarak saldırganı etkisiz hâle getirdi” dedi.

El-Ahmed’in, silahlı saldırgana arkadan koşarak uzun namlulu tüfeğini aldığı anlara ait görüntüler dünya genelinde medya kuruluşları tarafından yayımlandı ve sosyal medyada 22 milyondan fazla kez izlendi.