Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, birkaç gün önce kuzey yarım küredeki sıcak hava dalgalarını ‘korkunç’ olarak nitelendirerek, küresel ısınma çağının sona erdiğini, bunun yerine ‘küresel kaynama çağının’ başladığını söyledi.
Şarku’l Avsat’ın BBC’den aktardığı habere göre, Dünya Meteoroloji Örgütü ve Avrupa Birliği'nin Copernicus İklim Değişikliği Servisi, Temmuz ayının şimdiye kadar kaydedilen en sıcak ay olacağını bildirdi.
İklim değişikliği vücudumuz ve sağlığımız için ne anlama geliyor?
Güney Galler Üniversitesi’nden Prof Damian Bailey, ısı dalgalarının vücudumuz ve sağlığımız üzerindeki etkisi üzerine bir deney yürüttü.
Bailey, katılımcıları 21 derece, ardından 35 derece ve son olarak İngiltere’de en sıcak günde kaydedilen 40.3 derecede farklı sıcaklıklara tabi tuttu.
Katılımcıların tümü, ciltleri ve iç organlarının sıcaklığını, kalp atış hızlarını, kan basınçlarını ve ayrıca boyunlarındaki şah damarlarından beyne giden kan akışını izleyen bir dizi araca bağlandı.
Bailey’e göre, vücudumuzun kalp, ciğerler, karaciğer ve diğer organların etrafındaki sıcaklığı yaklaşık 37 derecede tutmak gibi basit bir amacı var.
Bailey, “Beyindeki termostat veya hipotalamus sürekli olarak sıcaklığa bakar ve ardından bunu korumak için tüm bu sinyalleri gönderir” dedi.
İngiliz profesör, katılımcıların 35 derece sıcaklığa maruz kaldıklarında vücutlarında açıkça bazı değişiklikler olduğunu belirtti.
Vücutları daha kırmızı görünüyordu çünkü deri yüzeyine yakın kan damarları, kandan havaya ısı kaçış sürecini kolaylaştırmak için açılıyordu.
Bailey, katılımcıları 40.3 derece sıcaklığa maruz bırakmayı çok daha büyük bir fizyolojik zorluk olarak tanımladı.
Katılımcılar, deney sırasında terleyerek, bir litre suyun üçte birinden fazlasını kaybetti ve kalp atış hızları önemli ölçüde arttı.
Bailey, kalp üzerindeki bu ekstra baskı nedeniyle, sıcaklık yükseldiğinde kalp krizi ve felçten kaynaklanan ölümlerin neden arttığını söyledi.
İnsan vücudunun dayanabileceği maksimum sıcaklık nedir?
Bailey, insan vücudunun yaklaşık 37 derecelik bir sıcaklıkta çalışacak şekilde tasarlandığını vurguladı.
Profesöre göre, insan vücudu 40 derece sıcaklığa maruz kaldığında bayılmaya daha yatkın hale gelir ve vücut dokuları, beyin ve kalp kasları, sonunda ölümcül olabilen hasara karşı daha duyarlı olur.
Bailey, “Sıcaklık yaklaşık 41-42 dereceye yükseldiğinde, gerçekten çok önemli sorunlar görmeye başlıyoruz ve tedavi edilmezse kişi hipertermiye yenik düşerek ölebilir” ifadeleriyle uyardı.
İnsanların sıcakla baş etme becerileri değişir, ancak yaş ve hastalık bizi çok daha savunmasız hale getirebilir ve bir zamanlar tatillerde tadını çıkarmış olabileceğimiz sıcaklıklar, hayatın farklı bir aşamasında tehlikeli olabilir.
Ancak yaşlılık, kalp hastalığı, akciğer hastalığı, bunama ve bazı ilaçlar, vücudun sıcaklığını korumaya çalışırken daha çok çalışması anlamına gelir.
Bilim insanları, en büyük tehlikenin havadaki yüksek nemden kaynaklandığını, havada yüksek su seviyesi olduğunda terin buharlaşmasının zor olduğunu söylüyor.
Bailey’nin deneyine ek olarak, ABD’deki Penn State Üniversitesi’nden bir ekip, bir grup sağlıklı genç yetişkini farklı sıcaklık ve nem koşullarında test etti.
Baş araştırmacı Rachel Cottle çalışmaya ilişkin şunları söyledi;
“Vücut ısısı yükselmeye başladığında bu organ yetmezliğine yol açabilir. Bu tehlike noktasına, nemin yüksek olduğu düşük sıcaklıklarda ulaşılabilir. Söylemek istediğimiz, endişenin sadece çok yüksek sıcaklıklarda değil, aynı zamanda nem artışında da yattığıdır.”
Yüksek sıcaklıklarla nasıl başa çıkabiliriz?
Bilim insanları mümkün oldukça gölgede kalmamızı, bol giysiler giymemizi, alkolden uzak durmamızı, evi serin tutmamızı, günün en sıcak saatlerinde egzersiz yapmamamızı ve içme suyu ve sıvılarla susuz kalmamamızı tavsiye ediyor.
Prof Bailey, hafif bir güneş yanığının vücudun ısıyı veya teri düzenleme yeteneğini iki haftaya kadar ortadan kaldırabileceğini söyleyerek, insanlara güneşte yanmamalarını tavsiye etti.