İsrail, Ürdün sınırına duvar inşa etmeyi planlıyor

Ortak sınırda her hafta bir kaçakçılık olayı yaşanıyor ve 50'li yıllardan beri bu tür girişimlerde bulunuluyor

Ürdün son üç yılda 20'den fazla kaçakçılık girişimini engelledi / Fotoğraf: Jordan TV
Ürdün son üç yılda 20'den fazla kaçakçılık girişimini engelledi / Fotoğraf: Jordan TV
TT

İsrail, Ürdün sınırına duvar inşa etmeyi planlıyor

Ürdün son üç yılda 20'den fazla kaçakçılık girişimini engelledi / Fotoğraf: Jordan TV
Ürdün son üç yılda 20'den fazla kaçakçılık girişimini engelledi / Fotoğraf: Jordan TV

Tarık Dilvani 

Ürdün-İsrail sınırı, İsrail'in Arap ülkeleriyle olan en uzun sınırı olup 238 kilometre uzunluğunda. Bu sınır, kaçakçılık faaliyetleri için her zaman cazip oldu.

İsrail makamları, Ürdün'den silah kaçakçılığını durdurmak gerekçesiyle, Ürdün sınırlarını Filistin topraklarından ayıran demir bir çit inşa etme çalışmalarına başladı.

Bu sınırdaki en dikkat çekici olaylardan biri, Ürdün parlamentosu milletvekili İmad el-Advan'ın, Ürdün'den Batı Şeria'ya Kral Hüseyin Köprüsü üzerinden aracıyla geçerken, geçen mayıs ayında tutuklanarak Ürdün makamlarına teslim edilmesi.

Bu olay, milletvekilinin parlamento dokunulmazlığının kaldırılması ve Ürdün Ulusal Güvenlik Mahkemesi'nde yargılanması ile sonuçlandı.

İsrail ordusu, Ürdün'den İsrail'e silah kaçakçılığı girişimlerini birçok kez engellemiş olmasına rağmen, bu tür girişimler hala devam ediyor.

Silahların araçlara veya kamyonlara gizlenmesi veya iki taraf arasındaki "ölü noktaların" kullanılması gibi çeşitli yöntemlerle silah kaçakçılığı gerçekleştiriliyor.

Bu sınırda haftada bir kaçakçılık olayı yaşanmaktadır ve bazıları engellenirken, diğerleri ancak olay gerçekleştikten sonra tespit edilebiliyor.

1950'lerden beri yaşanan kaçakçılık

1950'ler ve 1960'lar boyunca Filistin-İsrail çatışması döneminde ve ardından Filistin silahlı faaliyetinin Ürdün'de var olduğu dönemde, Ürdün'den Filistin topraklarına silah kaçakçılığı ve sızma operasyonları başladı.

Son olarak, İsrail medyasının ortaya çıkardığı ve geçen ay Ürdün sınırından gerçekleştiği belirlenen bir silah kaçakçılığı ve sızma operasyonu olayı yaşandı.

7 kişi tarafından gerçekleştirilen operasyonda beş kişi tutuklanırken, ikisi Ürdün'e geri dönmeyi başardı.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant'a atfedilen ifadelere göre İsrail hükümeti, Batı Şeria'ya silah kaçakçılığı girişimlerini engellemek amacıyla Ürdün sınırına bir bariyer inşa etmeyi planlıyor.

İsrail basını geçen hafta Ürdün Vadisi'ndeki Ürdün-İsrail sınırından silah kaçırma girişimini de ortaya çıkardı ve girişimi istisnai ve alışılmadık bir olay olarak nitelendirdi.

Silah kaçakçılığı ve sızma operasyonları, sadece İsrail'e yönelik bir suçlamayla sınırlı değil.

Örneğin, 2014 yılında tartışmalara neden olan bir olayda, Müslüman Kardeşler üyeleri olan Ürdünlü vatandaşlar, Filistin tarafına silah kaçakçılığı girişiminde bulunmakla suçlandı.

Ürdünlü bir heyetin Gazze'ye dayanışma ziyareti sırasında, Gazze'de eğitim aldıkları iddia edildi.

2023'teki tırmanış

2023 yılında da sızma operasyonları İsrailliler için bir baş ağrısı olmaya devam ediyor.

Israel Today gazetesine göre, bu yıl Ürdün tarafından İsrail'e 23 kişinin sızdığı bildirildi, geçen yıl ise bu sayı 52 idi.

En son Ürdün'den İsrail'e silah kaçakçılığı operasyonları hakkında Washington Institute for Near East Policy tarafından yapılan bir incelemede, silah kaçakçılığının 2021 yılından günümüze kadar artan bir eğilimde olduğu belirtildi.

Bahsedilen dönemde 98 girişimden 35'i Ürdün sınırında engellendi.

Amerikan Enstitüsü'ne göre, belirtilen dönemde İsrail makamları tarafından 800'den fazla silah ele geçirildi ve yalnızca geçen yıl ele geçirilen silah sayısı yaklaşık 570 idi, Ürdün ise kendi tarafında 20'den fazla kaçakçılık girişimini engelledi.

Kaçakçılık operasyonları sadece Filistinli gruplara silah sağlamakla sınırlı değil, Bedevi aşiretleri de içine alan ve Ürdün ve İsrail sınırları boyunca uzanan kaçakçılık suç şebekeleri de bunlardan yararlanıyor.

Washington Institute for Near East Policy'de araştırmacı olan Matthew Levitt, kaçırılan silahlarla ilgili şu bilgileri verdi:

İsrail'e kaçırılan silahlar komşu Suriye ve Irak'tan krallığa giriyor ve bir tabancanın fiyatı Ürdün'deki silah pazarında yaklaşık iki bin dolar, ancak Batı Şeria'da beş bin dolara satılıyor. Ürdün'den kaçırılan silahların niteliğine bakıldığında, bunlar çoğunlukla M-16 tüfekleri ve tabancalardır.

İsrailli yetkililer, İsrail ile Ürdün Nehri Ovası arasındaki sarp arazide, özellikle Sarı Tepeler bölgesinde, bu tür operasyonları kontrol etmenin giderek zorlaştığını belirtiyor.

Bu alan, derin vadilerin ve yamaçların arasındaki geniş alanlar nedeniyle kaçakçılar için iyi bir saklanma yeridir ve kontrol edilmesi imkânsız olan "ölü bölgeler" olarak adlandırılıyor.

Sınırın çizilmesi

Politik analist Mahir Ebu Tayr ise İsrail'in çalışmalarını Filistin topraklarını işgal politikasının birparçası olduğunu şu sözlerle aktardı:

Ürdün'den İsrail'e silah kaçakçılığı girişimlerinin sıkça duyurulması, İsrail'in Ürdün'e yönelik bir güvenlik projesinin varlığına işaret ediyor. Bu, Oslo Anlaşması'ndan bağımsız olarak sınırların belirlenmesine yönelik bir çabadır. Bu durum, Filistinlilere karşı yapılan anlaşmaları ihlal ediyor. İsrail sınırlarının yakından izlendiğini ve yüksek teknolojiyle korunduğunu hepimiz biliyoruz, ancak sızmayı ve silah kaçakçılığını önlemek için bir duvar veya çit örme bahanesi, İsrail'in doğu Filistin devletinin sınırlarını ve Ürdün Vadisi'nin tam kontrolünü ele geçirerek iki devletli çözümü sona erdirme girişimidir. İsrail'in geçtiğimiz yıl Araba Vadisi-Ölü Deniz bölgesinde, Ürdün sınırına 45 kilometrelik dev tuz duvarı inşa etme girişimleri de aynı çabanın ürünüdür. Ayrıca, bazı İsraillilerin karaborsada Filistinlilere silah sattığı silah kaçakçılığı olayları da dikkat çekicidir. 2022 yılında kuzeydeki bir İsrail askeri üssünden 70.000 mermi ve 70 el bombasının çalındı.

 

 

Independent Arabia - Independent Türkçe



Libya, Doğu Akdeniz sularında ‘egemenlik haklarını’ koruyor

Libya'daki Ras Lanuf petrol sahası (Şarku’l Avsat)
Libya'daki Ras Lanuf petrol sahası (Şarku’l Avsat)
TT

Libya, Doğu Akdeniz sularında ‘egemenlik haklarını’ koruyor

Libya'daki Ras Lanuf petrol sahası (Şarku’l Avsat)
Libya'daki Ras Lanuf petrol sahası (Şarku’l Avsat)

Yunanistan'ın Girit'in güneyinde petrol arama duyurusunu ‘egemenlik haklarının açık bir ihlali’ olarak değerlendiren Libya, ‘kendi sınırları içerisinde olduğu için Doğu Akdeniz'deki kaynakları üzerindeki egemenlik haklarını’ yineledi.

Yunanistan'ın 19 Haziran'da Girit Adası’nın güneyinde petrol arama ihaleleri açacağını duyurması, Abdulhamid Dibeybe ve Usame Hammad başkanlığındaki batı ve doğu Libya hükümetlerini kızdırdı. Her iki hükümette bu adımı ‘Libya'nın egemenlik haklarının açık bir ihlali’ olarak değerlendirdi.

Libya Ulusal Petrol Şirketi (NOC) dün yaptığı açıklamada, ‘Doğu Akdeniz de dâhil olmak üzere hidrokarbon kaynaklarının araştırılması ve geliştirilmesinde Libya'nın egemenlik haklarını ve ulusal çıkarlarını korumak için arama programlarını uygulama konusundaki kesin kararlılığını’ yineledi.

Doğu Akdeniz'de petrol arama konusu, Avrupa Birliği'nin (AB) geçtiğimiz hafta eski Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile 2019 yılında Akdeniz'deki yetki alanlarının sınırlarının belirlenmesine ilişkin imzalanan mutabakat zaptından bahsederek kriz hattına girmesinin ardından daha da hararetlendi.

THYUI8
Libya'nın Türkiye ile yaptığı eski UMH anlaşması, Yunanistan'ın kıta sahanlığının bir parçası olarak gördüğü alanlarda Ankara ve Trablus'a ortak petrol arama hakkı veriyordu. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Trablus yetkilileri Ankara ile ‘ortaklık’ konusunda yorum yapmayı reddederek, ‘önceden mutabakat olmaksızın bu bölgelerde herhangi bir keşif çalışmasına tam çekince ve itirazlarını kaydettiklerini’ ve ‘tek taraflı çözümlerin sadece daha fazla gerginliğe yol açtığını’ söylediler.

AB'nin Yunanistan yanlısı tepkisine doğrudan değinmeyen NOC, ‘deniz sınırları ve enerji iş birliğine ilişkin son yansımalar ışığında, Libya tarafından imzalanan tüm anlaşmaların ve ortaklıkların uluslararası hukuk ilkelerine dayandığını ve halkın uzun vadeli çıkarlarına hizmet ettiğini’ vurguladı.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile eski UMH Başbakanı Fayiz es-Serrac arasında deniz sınırlarının belirlenmesine ilişkin imzalanan mutabakat zaptı konusunda AB'nin tutumu reddedilerek, söz konusu anlaşmanın ‘uluslararası hukuka tamamen uygun’ olduğu ifade edildi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli perşembe günü Brüksel'de düzenlenen AB liderler zirvesinin sonuç bildirisini yorumladı. Keçeli, deniz sınırlarının belirlenmesi gibi hukuki ve teknik boyutları olan hassas bir konuda AB'nin tutumunu ‘önyargılı ve siyasi motivasyonlu’ olarak nitelendirdi ve bunun ‘bölgesel barış ve istikrara hizmet etmediğini’ söyledi.

Atina'nın ‘Girit'in güneyinde petrol arama ihaleleri açtığını’ duyurmasının ardından Trablus'taki Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Dışişleri Bakanlığı, Yunan makamlarının ‘tartışmalı’ deniz alanlarında attığı ‘tek taraflı adımlar’ nedeniyle Yunanistan'ın Libya Büyükelçisi Nikolaos Garielinis’i bakanlığa çağırdı.

Libya'nın doğusundaki Usame Hammad hükümeti Yunanistan'ın bu hamlesine ‘şaşırdığını ve kınadığını’ ifade ederek, Libya'nın ‘deniz alanlarındaki tüm haklarına bağlılığını ve bunları tüm meşru yollarla savunmaya hazır olduğunu’ vurguladı.

Libya İstikrar Hükümeti (LİH) Dışişleri Bakanı Abdulhadi el-Huveyc cuma günü, Yunanistan Başkonsolosu Agapios Kalognomis ile Bingazi'deki deniz sınırı krizini görüştü. Bakan, Libya hükümetinin deniz sınırlarının belirlenmesi ve iki ülke arasındaki ikili ilişkilerle ilgili konulardaki tutumunu ‘ulusal egemenliğe saygı ve Libya'nın karşılıklı anlayışı teşvik etme isteği çerçevesinde’ açıkladı.

Bu endişeler karşısında Libyalı ekonomist Muhammed Ahmed, ülkesinin yetkililerini ‘deniz kaynakları üzerindeki ulusal haklarını güvence altına almak için daha fazla diplomatik çaba göstermeye’ çağırdı. Ahmed Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, Libya devletinin ‘geçmişte Tunus ve Malta ile deneyimleri olduğunu ve NOC, Dışişleri Bakanlığı ve uluslararası hukuk firmaları arasındaki koordinasyon yoluyla bu alanda önemli davalar kazandığını; bu çabanın şimdi doğu Libya'da devam etmesi gerektiğini’ ifade etti.

Benzer anlaşmazlıklarda Libyalı yetkililer, ülkenin İtalya'dan bağımsızlığını kazanmasından bu yana uluslararası alanda tanınan deniz sınırlarını savundu ve bu sınırların Birleşmiş Milletler (BM) tarafından belgelendiğini vurguladı. Öte yandan NOC, mart ayı ortasında ham petrol üretim oranlarının günde bin 370 milyon varilin üzerine çıktığını açıkladı.