İran: DMO donanma envanterini güçlendiriyor

300 ila bin kilometre menzilli seyir füzeleri, balistik füzeler ve SİHA’lar envantere eklendi

DMO’ya ait SİHA’lar, balistik ve seyir füzeleri (Tasnim)
DMO’ya ait SİHA’lar, balistik ve seyir füzeleri (Tasnim)
TT

İran: DMO donanma envanterini güçlendiriyor

DMO’ya ait SİHA’lar, balistik ve seyir füzeleri (Tasnim)
DMO’ya ait SİHA’lar, balistik ve seyir füzeleri (Tasnim)

İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), ABD'nin deniz tehditlerini caydırmak için takviye kuvvetler gönderdiği bir dönemde, donanma birliğine bin kilometre menzilli yapay zekâya sahip silahlı insansız hava araçları (SİHA) ve füzeler sağlayarak programlarını sürdürdü. ABD, son hamlesinde, Arap (Basra) Körfezi ve Hürmüz Boğazı'ndan geçen ticaret gemilerine koruma sağlamayı teklif etti.

Şarku’l Avsat’ın İran resmi haber ajansı IRNA’dan aktardığına göre, ‘300 ila bin kilometre menzilli seyir füzeleri, balistik füzeler ve çeşitli türde İHA’lar,’ DMO’nun donanma birliklerine eklenen sistem ve ekipmanlar arasında yer alıyor.

DMO güçleri, geçen hafta işgal altındaki üç Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) adasından biri olan Abu Musa Adası'na tatbikatlar başlattı. Eğitime DMO'nın taktik kolu olan Besic milislerinin özel birliklerinin yanı sıra DMO'nun deniz kuvvetleri de katıldı.

Tatbikatlara paralel olarak DMO medyası da füzelerde yapay zekâ kullanımına dikkat çekmek için bir propaganda kampanyası başlattı. DMO’ya bağlı Tasnim haber ajansı, tatbikatların 600 kilometre menzilli seyir füzesi rampaları taşıyan yeni sürat teknelerinin fırlatılmasını da kapsadığını aktardı.

rt45
DMO Deniz Kuvvetleri’ne teslim edilen SİHA’lar (Tasnim)

DMO Deniz Kuvvetleri Komutanı Alirıza Tengsiri, devlet televizyonuna yeni füzelerin daha iyi isabet oranına ve daha uzun menzile sahip olduğunu söyledi. Tengsiri, “Seyir ve balistik füzeler menzili artırabilir, işleme süresini kısaltabilir, bariyerlerin arkasından yuvarlak füzeler fırlatabilir, düşmanlarla elektronik harp yapabilir, fırlattıktan sonra hedefi değiştirebilir ve yapay zekâ kullanabilir” ifadelerini kullandı.

İranlı askeri liderler de son dönemde ‘yapay zekâ’ terimine olan ilginin artmasıyla birlikte füze sistemleri veya SİHA’ların tanıtılmasıyla ilgili konuşmalarında bu kelimeyi kullanmakta ısrar ediyorlar.

Tengsiri, SİHA’larla ilgili olarak, “SİHA sisteminde uçuş süresini artırmak, daha büyük ve daha ağır savaş başlıkları kullanmak, elektronik harbe karşı koymak, hareketli hedeflere ateş etmek ve yerlerini belirlemek mümkün” dedi.

DMO Genel Komutanı Hüseyin Selami ise, “Düşmanın varlığı bizim için tehditlerin aksine fırsata dönüştü. Bu sayede fırsatlar harekete geçirilip, tehdit ile tehlikeler zinciri kırılarak savunma ve askeri güç üretimimizin büyüme hızı artırıldı. Bugün sahadaki sistem ve ekipmanlar bize göre normal bir olgu. Geçmiş yıllardaki gibi şaşırmadık” ifadelerini kullandı.

Selami, ABD’nin özellikle balistik füzeler ve İran SİHA’larıyla ilgili yaptırımlarının, İran'ın silah cephaneliğinin genişletilmesi üzerindeki etkisini küçümseyerek “Düşmanlar bize yaptırım uygulamak istedi ama biz daha da güçlendik” dedi.

DMO Donanması, İran Ordu Donanması'na paralel bir güçtür ve İran'ın Arap Körfezi ve Hürmüz Boğazı'ndaki sularını korumakla görevlidir. DMO’nun faaliyetleri, esas olarak kısa menzilli füzeler ve makineli tüfeklerle donatılmış sürat teknelerinin konuşlandırılmasına bağlıdır.

ABD caydırıcılığı

Geçen hafta ABD'li yetkililer, ABD ordusunun Hürmüz Boğazı'ndan geçen ticari gemilere silahlı personel yerleştirmeyi düşündüğünü söylediler. Bu, İran'ın ticari gemilere el koyma ve taciz etme tehditlerini ve girişimlerini caydırmayı amaçlayan benzeri görülmemiş bir eylem olabilir.

İran, 2019 yılından bu yana, dünya güçleriyle çökmekte olan nükleer anlaşmasıyla ilgili müzakereler konusunda Batı'ya baskı yapma çabalarının bir parçası olarak, Arap Körfezi'nin dar ağzı olan Hürmüz Boğazı’nda bir dizi gemiye el koydu.

Öte yandan AP, geçtiğimiz Perşembe günü, ABD kuvvetlerinin ticari gemilere konuşlandırılmasının İran'ı gemilere el koymaktan caydırabileceğini yahut gerilimi artırabileceğini bildirdi.

İran Silahlı Kuvvetleri Sözcüsü Tuğgeneral Ebu’l Fadl Şakarci, konuya dair yaptığı açıklamada, “bölge ülkelerinin, Arap Körfezi'nin güvenliğini kendi başlarına garanti edebileceklerini” ifade etti. Tasnim haber ajansı Şakarci'nin şu sözlerini aktardı: “Arap Körfezi, Umman Körfezi ve Hint Okyanusu'nun ABD ile ilişkisi ne? ABD’nin buralarla ne ilgisi var?”

Söz konusu adım aynı zamanda, ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) Rusya ve Çin'e odaklanmaya çalıştığı bir dönemde Ortadoğu bölgesindeki ABD kuvvetleri açısından olağanüstü bir taahhüdü temsil edecektir.

sdwe
ABD uçak gemisi USS Bataan, 20 Temmuz 2023'te Arap Körfezi'ne gitmek üzere Atlantik Okyanusu'nda ilerliyor. (AP)

ABD Donanması ve İran'ın 1988 yılında bir günlük deniz savaşına girmesiyle sonuçlanan ve İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük deniz savaşı olan ‘tanker savaşı’ sırasında bile ABD bu adımı atmadı.

Hareket, amfibi saldırı gemisi Bataan ve çıkarma gemisi Carter Hall'daki binlerce deniz piyadesi ve denizcinin Arap (Basra) Körfezi'ne doğru yola çıkmasıyla gerçekleşti.

Washington geçen ay, İran'ın son birkaç ayda ticari kargo gemilerine el koymasının ardından bölgedeki önemli su yollarını izlemek amacıyla Ortadoğu'ya daha fazla A10 Thunderbolt II savaş uçağı, F-16 ve F-35 savaş uçağı ve muharip Thomas Hudner göndereceğini söyledi. Zira dünya ham petrolünün yaklaşık beşte biri İran ile Umman arasındaki Hürmüz Boğazı'ndan geçiyor.

Tahran genellikle el konulan gemilerin alıkonulmasını nakliye ihlalleri gerekçesiyle haklı çıkarıyor. Bu gemilerden bazıları, diğer ülkeler alıkonulan İran gemilerini serbest bırakana kadar serbest bırakılmadı.

Geçen hafta gazetecilere konuşan Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby, Hürmüz Boğazı’nın önemini ve ABD'nin İran'ın oradaki gemileri taciz etmesiyle ilgili endişelerini vurguladı.

Yaptırımları aşmak

Kirby, “Hürmüz Boğazı, dünya çapında deniz ticareti üzerinde önemli etkisi olan hayati bir geçittir. İran'dan bu önemli geçidin işleyişini etkileyecek tehditler gördük” dedi.

ABD, yaptırım uygulanan İran petrolü taşıdığına inanılan gemileri takip etmeye başladı. Petrol endüstrisiyse İran petrolünü taşıdığı iddia edilen bir geminin Teksas açıklarında alıkonulmasına yol açabilecek başka bir İran girişiminden korkuyor.



Kuzey Kore lideri özel treniyle Çin'e gidiyor

Kuzey Kore lideri Kim Jong Un, Çin'e giden trende (Reuters)
Kuzey Kore lideri Kim Jong Un, Çin'e giden trende (Reuters)
TT

Kuzey Kore lideri özel treniyle Çin'e gidiyor

Kuzey Kore lideri Kim Jong Un, Çin'e giden trende (Reuters)
Kuzey Kore lideri Kim Jong Un, Çin'e giden trende (Reuters)

Kuzey Kore devlet medyası, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un'un, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesini anma törenine katılmak için bugün erken saatlerde özel treniyle Çin sınırını geçtiğini bildirdi.

Devletin yayın organı Rodong Sinmun gazetesi bugün, Kim'in dün Pyongyang'dan Çin'e doğru yola çıktığını ve bu sabah erken saatlerde Çin sınırını geçtiğini ifade etti.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre Kim'in yarın Pekin'de Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Masud Pezeşkiyan gibi liderlerle birlikte askeri geçit törenine katılması bekleniyor.

Rodong Sinmun gazetesi, Kim'in yardımcılarıyla birlikte koyu yeşil renkteki trenin içindeki bir masada fotoğraflarını yayınladı. Tren, Kim'in daha önce diğer ülkelere seyahat etmek için kullandığı kurşun geçirmez trene benziyordu.

Kore Merkez Haber Ajansı (KCNA), Kim'in Çin'e geçmeden önce, kıtalararası balistik füze motorlarında kullanılmak üzere karbon fiber kompozit malzemeler üzerinde araştırma yapan bir laboratuvarı ziyaret ettiğini bildirdi.


Trump'ın Ukrayna planı: Barış karşılığı toprak tavizinin yeni versiyonu

Görsel: Nash Weerasekera/Al Majalla
Görsel: Nash Weerasekera/Al Majalla
TT

Trump'ın Ukrayna planı: Barış karşılığı toprak tavizinin yeni versiyonu

Görsel: Nash Weerasekera/Al Majalla
Görsel: Nash Weerasekera/Al Majalla

Robert Ford

Amerikan diplomasisinde, çoğu insanın özünde iyi olduğu ve liderler bir araya geldiğinde, mantık ve akıl yoluyla anlaşmazlıklarını çözebilecekleri varsayımı üzerine kurulu uzun geçmişe sahip bir gelenek vardır. Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump'ın Ukrayna'daki savaş hakkındaki düşüncesi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında acil bir zirvenin düzenlenmesi için baskı uyguladığından bu yaklaşımın açık bir örneği olarak görülüyor.

Zelenskiy, 19 Ağustos'ta Beyaz Saray'ı ziyaret ettiğinde yeni bir takım elbise giydi ve Melania Trump'a Ukrayna'nın çocuklarına gösterdiği ilgi için teşekkür eden bir mektup verdi. Bu durum, Başkan Trump’ı memnun etti.

Zelenskiy, Rusya’nın Ukrayna şehirlerine yönelik yoğunlaşan insansız hava aracı (İHA) saldırılarına karşı koymak için ABD hava savunma sistemlerine çaresizce ihtiyaç duyduğundan Trump'ı kızdırmak istemiyor.

Putin de Alaska'da Trump'ı kızdırmak istemediğinden Ukrayna tarafıyla zirve fikrini reddetmedi. Çünkü bunun Rusya’nın kötüleşen ekonomisine yeni yaptırımlar getirmesinden çekiniyor ve Trump'ın Zelenskiy ile görüşmeye olan ilgisinin devam etmesinin ABD'nin yaptırımları sıkılaştırmasını engelleyeceğini biliyor.

Ancak, yakın gelecekte iki lider arasında bir görüşme yapılması beklenmiyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da dahil olmak üzere Rus yetkililer, herhangi bir görüşmenin gerçekleşmesi için öncesinde bir hazırlık sürecinin yapılması gerektiğini belirttiler.

Trump, savaşın köklerinin toprak anlaşmazlığında yattığına inanırken, Zelenskiy ve Putin savaşı Ukrayna'nın bağımsız ve egemen bir devlet olarak varoluş mücadelesi olarak görüyor.

Rusya daha fazla Ukrayna toprağı alır mı?

Lavrov, çözülmesi gereken sorunlar arasında Ukrayna'nın Rusya'ya toprak tavizi vermeyi kabul etmesinin de olduğunu düşünüyor. Ruslar bu tutumlarını ilk olarak 6 Ağustos'ta Moskova'da Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff’a, ardından 15 Ağustos'ta Alaska'da Trump'ın kendisine ilettiler. Rusya, Ukrayna güçlerinin halen kontrolünde olan Donetsk bölgesinin geri kalan kısmı üzerinde kontrol sahibi olması karşılığında ateşkes önerdi.

Cephe hattı Ukrayna'nın dört bölgesine yayıldığından Trump ve Witkoff, Rusya'nın teklifini bir taviz olarak değerlendiriyor. Çünkü Donetsk ve diğer üç bölgede çatışmalar sona erecek ve Ukrayna şehirlerine yönelik bombardıman durdurulacak. Ancak Trump ve Witkoff, başlangıçta Zelenskiy ve Avrupa ülkelerinin ateşkesin, Rusya ordusunun Herson ve Zaporijya bölgelerinin büyük kısmını, Luhansk'ın tamamını ve Donetsk'in büyük bölümünü kontrol ettiğini kabul etmek olarak değerlendireceğini fark etmemişlerdi. Donetsk'in halen Ukrayna ordusunun kontrolü altında olan ve Putin'in talep ettiği bölgenin geri kalan yüzde 30'unda yaklaşık 250 bin Ukraynalı sivil yaşıyor. Bu yüzden Ukrayna, Putin'in teklifinden sadece ateşkes elde edecek.

sdf
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Alaska'da hatıra fotoğrafı çektirdi, 15 Ağustos 2025 (AFP)

Ukrayna yasalarına göre herhangi bir toprak devri halk referandumuna sunulmalı. Bu da Zelenskiy'nin Donetsk’in geri kalanını Moskova'ya devretmeyi kabul etmesi halinde ağır bir siyasi bedel ödeyeceği anlamına gelir. Ayrıca, bu kurtarılmış bölge güçlü bir savunma hattına sahip. Bundan dolayı eğer Rusya’nın kontrolüne girerse. Rus ordusuna başkent Kiev'i daha fazla tehdit edebileceği bir konum sağlayacak.

Trump, savaşın köklerinin toprak anlaşmazlığında yattığına inanırken, Zelenskiy ve Putin, savaşı Ukrayna'nın bağımsız ve egemen bir devlet olarak varoluş mücadelesi olarak görüyor. Ancak Zelenskiy, Rusya’nın 2014’teki ve 2022’de başlayıp halen devam eden saldırılarının ardından Putin'in herhangi bir barış anlaşmasına uyacağına artık inanmıyor.

Zelenskiy ve Avrupalı liderler, 19 Ağustos'ta Beyaz Saray'da yapılan toplantıda Trump'a sert bir şekilde karşı çıkmak yerine, çoğu zaman güvenlik garantilerini müzakere ettiler.

Peki ya Ukrayna’nın güvenliği ne olacak?

Trump'ın çerçevesinin ikinci kısmı, Ukrayna’ya yeterli güvenlik garantileri sağlamak, Zelenskiy ve Avrupa ülkelerine Putin'in Ukrayna'ya tekrar saldırmaya cesaret edemeyeceği konusunda güvence vermek amacıyla hazırlandı. Fransa ve İngiltere, barış anlaşması çerçevesinde Rusya'yı caydırmak için Ukrayna'ya ortak bir askeri güç göndereceklerini kamuoyuna açıkladı. Ancak, bu öneri, kısmen ABD'nin katılımının belirsizliği nedeniyle çok az ilerleme kaydetti ve Avrupalıların ayrıntılı planlar hazırlamasını imkânsız hale getirdi.

Trump, 15 Ağustos'ta Alaska'da, 13 Ağustos'ta yapılan ortak telefon görüşmesinde kararlaştırılan, önce ateşkesi desteklemeyi ve ardından toprak transferleri konusunda müzakerelere girmeyi öngören tutumundan geri adım attığında, Zelenskiy ve Avrupalı liderler arasında hayal kırıklığı hissedilir derecede belirgindi. Bu yüzden 19 Ağustos'ta Beyaz Saray'da yapılan toplantıda Trump'a sert bir şekilde karşı çıkmak yerine, çoğu zaman güvenlik garantilerini müzakere ettiler. Trump, somut taahhütlerde bulunmayı reddetse de ABD'nin askeri müdahale fikrine açık göründüğü için memnun kaldılar.

Trump, ertesi gün 20 Ağustos'ta Ukrayna'da konuşlu yabancı askeri güçlerin bir parçası olarak Ukrayna’ya Amerikan kara birlikleri göndermeyeceğini açıkladı. Ne Trump'ın siyasi tabanı ne de Başkan Yardımcısı JD Vance başta olmak üzere yönetiminin üst düzey yetkilileri, Ukrayna'da askeri müdahale istemiyor.

ABD Dışişleri Bakanı Rubio, 21 Ağustos'ta, güvenlik paketinin hazırlanmasında Avrupalı güvenlik yetkililerine ABD'nin düzenlemelere katılacağını, ancak bu çabayı Avrupa'nın yönlendirmesi gerektiğini söyledi. CNN'in aktardığına göre Rubio herhangi bir somut taahhütte bulunmaktan kaçındı. Buna karşın ABD basınında yer alan haberlere göre Avrupalı askeri yetkililer Washington'ın en azından istihbarat, gözetleme ve lojistik alanlarında destek sağlamasını istiyorlar. Bu alanlar, Avrupa ordularının önemli zayıflıklarının olduğu alanlardır.

ABD’li uzmanlar, Washington'ın sınır boyunca Rusya ordusunun hareketlerini izlemek için insansız hava araçları (İHA) göndermeyi kabul etmesini bekliyor.

Ancak böyle bir anlaşma, Avrupa ülkelerinin kara kuvvetleri ve muharebe hava birimleri sağlamasını gerektirecek ve bu da hükümetlerinin zor kararlar almasını gerektirecek büyük ve maliyetli bir proje olacak.

Washington, Ukrayna ve Avrupa ülkeleri arasındaki görüşmeler, Avrupa liderliğindeki askeri güç meselesi ile birlikte Rusya'nın üçüncü bir saldırısı durumunda Ukrayna'yı desteklemek için ABD ve Avrupa başkentlerinin kamuoyuna verdikleri taahhüdü de içeriyor. Trump bu taahhüdün NATO'yu kapsamayacağı konusunda ısrarcı olmasına rağmen, Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 5’inci maddesinde yer alan taahhüde benzer bir taahhüt öneriliyor.

Zelenskiy, Avrupalı liderlere daha fazla güveniyor olsa da “Avrupalılar, Amerika'nın doğrudan desteği olmadan Ukrayna'yı büyük çaplı bir Rus saldırısına karşı savunmak için savaşa girecek mi?” şeklindeki zor soruyu sorması gerektiğini de biliyor.

Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 5’inci maddesi, ittifakın bir üyesi saldırıya uğradığında, diğer üye devletlerin ‘askeri güç kullanımı da dahil olmak üzere gerekli gördükleri önlemleri alacaklarını’ belirtiyor. Bu ifade kasıtlı olarak belirsiz bırakıldı. Çünkü eski Başkan Harry S. Truman, 1948 yılında Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Senato'yu, Avrupa'yı savunmak için ABD askerlerini konuşlandırma taahhüdünü içeren bir antlaşmayı kabul etmeye ikna edebileceğine inanmıyordu. O dönemde etkili olan Dışişleri Bakanı Dean Acheson, Senato'ya, anlaşmanın başka bir üye saldırıya uğradığında ABD’nin otomatik olarak savaşa gireceği anlamına gelmediğini garanti etti.

Zelenskiy, Trump'ın ilk döneminde, Avrupa'yı askeri olarak savunmak için 5’inci madde kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirme konusunda pek istekli olmadığını biliyor. Ayrıca Trump'ın bağımsız bir devlet olarak Ukrayna'ya duygusal veya siyasi bir bağlılığı olmadığını da biliyor. Zelenskiy, Avrupalılarla ateşkesin önceliği konusunda anlaşmaya vardıktan sadece birkaç saat sonra Trump'ın tutum değişikliğine bizzat tanık oldu. Ayrıca, Trump’ın Ukrayna ve Rusya Özel Temsilcisi Keith Kellogg'un, Rusya'nın tutumunu destekleme eğiliminde olan Steve Witkoff kadar etkili olmadığını da belirtti.

fd
Görsel: Nash Weerasekera/Al Majalla

Zelenskiy, Fransa Cumhurbaşkanı Emmenuel Macron, İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve Almanya Başbakanı Friedrich Merz gibi Avrupalı liderlere daha fazla güveniyor olsa da “Avrupalılar, Amerika'nın doğrudan desteği olmadan Ukrayna'yı büyük çaplı bir Rus saldırısına karşı savunmak için savaşa girecek mi?” şeklindeki zor soruyu sorması gerektiğini de biliyor. Bu sorunun cevabı sadece Ukrayna'nın geleceği için değil, aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) ve ABD’nin geleceği için de önemli.

Trump bir anlaşmanın yapılmasını sağlayabilir mi?

Trump, 15 Ağustos’ta Alaska’da yaptığı konuşmada “Anlaşma sağlanana kadar hiçbir anlaşma olmayacak” dedi. Yani anlaşmanın tüm unsurlarının tek bir paket olarak kabul edilmesi gerektiğini kastediyordu. Moskova, güvenlik görüşmelerini yakından takip ediyor ve ‘kırmızı çizgiler’ olarak nitelendirdiği hususları yineliyor. Moskova, uzun süredir Batı güçlerinin Ukrayna'ya konuşlandırılmasını reddediyor ve Ukrayna ordusunun küçültülmesini talep ediyor.

Witkoff, Rusya’nın Alaska toplantısında 5’inci maddeye benzer bir düzenlemeye razı olduğunu belirtti. Ancak Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov 21 Ağustos'ta, ABD, Fransa, İngiltere ve Çin'in de aralarında bulunduğu bir grup ülkenin güvenlik garantisi veren taraflar olması gerektiğini açıkladı. Ancak Kiev, ordusunun büyüklüğünün belirlenmesinde Rusya'nın yer almasının yanı sıra Çin'e çok taraflı güvenlik garantilerinin uygulanması konusunda veto hakkı vermeyi de reddediyor.

Tüm bunların yanı sıra Ukrayna güvenlik düzenlemeleri konusunda dostlarından destek ararken, Lavrov aynı gün Rusya’nın Ukrayna’nın gelecekteki güvenliği ile ilgili müzakerelere dahil edilmesini talep etti. Moskova'nın katılmadığı müzakerelerin hiçbir sonuca varmayacağı konusunda uyarıda bulundu.

Trump, Alaska'da Putin ile yaptığı zirve toplantısı ve yedi üst düzey Avrupalı liderin Beyaz Saray'a yaptığı ziyaret gibi büyük etkinliklere olan sevgisiyle tanınıyor, ancak barış anlaşması müzakereleri farklı bir görev. Trump, 20 Ağustos'ta Fox News'e verdiği röportajda, Ukrayna'daki savaşı sona erdirmenin beklediğinden daha zor olduğunu itiraf etti.

Washington'da, Moskova ve Kiev'deki inatçı ortaklarla karşı karşıya olan ve hassas diplomatik fırsatları değerlendirme konusunda deneyimsiz bir ekibe güvenen sabırsız bir başkan var.

Basında 21 ve 22 Ağustos tarihlerinde yer alan haberlerde, Trump’ın Putin ve Zelenskiy arasında ABD'nin arabuluculuğu olmadan bir toplantı düzenlemek için Moskova ve Kiev arasında doğrudan bir anlaşma bekliyor olabileceğini gösteriyor. Ancak, böyle bir anlaşmanın gerçekleşme olasılığı çok düşük, özellikle de Trump sabırlı bir adam olmadığı ve zorluklar arttıkça, daha önce Gazze ve İran ile nükleer müzakerelerde yaptığı gibi, bu girişimi de terk edebileceği için. Öte yandan Rubio, nihai anlaşmanın temel taşlarından biri olan Ukrayna'nın güvenlik düzenlemeleri konusunda Avrupalılarla iş birliğini sürdürebilir.

Trump, Dışişleri Bakanı Rubio'ya güveniyor, ancak Rubio aynı zamanda Ulusal Güvenlik Konseyi'nin başkanlığını da yürütüyor. Rubio’nun ABD'nin dış politikasından genel olarak sorumlu olması da karmaşık Ukrayna müzakerelerine ayırabileceği zamanı sınırlıyor. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre bunun yanında Rubio’nun Dışişleri Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Konseyi'nde Avrupa işlerinden sorumlu iki yardımcısı da gerekli deneyime sahip değiller. Biri diplomatik deneyimi sınırlı olan eski bir Wall Street finansçısı, diğeri ise emekli olduktan sonra iş dünyasına atılan ve müzakereler veya Avrupa’nın güvenlik meselelerinde neredeyse hiç deneyimi olmayan eski bir özel harekat subayı.

Witkoff'a gelince, Gazze, İran'ın nükleer programı ve Ukrayna meselelerini kararsız bir şekilde ele alması, yeteneklerinin sınırlarını açıkça ortaya koydu. Tecrübeli diplomatların olmadığı bir ortamda, ABD’nin Ukrayna'ya herhangi bir müdahalesine şiddetle karşı çıkan Başkan Yardımcısı Vance ve Savunma Bakan Yardımcısı Colby gibi diğer isimler nüfuz kazanıyor.

Washington'da, Moskova ve Kiev'deki inatçı ortaklarla karşı karşıya olan ve hassas diplomatik fırsatları değerlendirmekte deneyimsiz bir ekibe güvenen sabırsız bir başkan varken muhtemel sonuç şu: Savaş devam edecek.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


İsrail Genelkurmay Başkanı: Gazze'nin askeri bir yönetime ihtiyacı olacak

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, 5 Mart 2025'te Kudüs'ün Eski Şehir bölgesindeki Ağlama Duvarı'nı ziyaret etti. (Reuters)
İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, 5 Mart 2025'te Kudüs'ün Eski Şehir bölgesindeki Ağlama Duvarı'nı ziyaret etti. (Reuters)
TT

İsrail Genelkurmay Başkanı: Gazze'nin askeri bir yönetime ihtiyacı olacak

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, 5 Mart 2025'te Kudüs'ün Eski Şehir bölgesindeki Ağlama Duvarı'nı ziyaret etti. (Reuters)
İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, 5 Mart 2025'te Kudüs'ün Eski Şehir bölgesindeki Ağlama Duvarı'nı ziyaret etti. (Reuters)

İsrail haber sitesi Ynet'in dün yayınladığı habere göre, İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Gazze şehrinin kontrolünü ele geçirme planının, İsrail askeri yönetiminin Gazze Şeridi'ni ele geçirmesine yol açacağı konusunda uyarıda bulundu.

Zamir, dün akşamki İsrail Güvenlik Kabinesi toplantısında, “Askeri bir yönetimin kurulmasına doğru gidiyorsunuz” dedi.

Şarku’l Avsat’ın Ynet'ten aktardığına göre Zamir, “Planınız bizi oraya götürüyor... Bunun sonuçlarını anlayın” ifadelerini kullandı.

İsrail Genelkurmay Başkanı, İsrail siyasi liderliğinin artık savaş sonrası dönem için herhangi bir alternatif sunmadığını söyledi.

İsrail'in, 1967'deki Altı Gün Savaşı'ndan sonra, daha önce Mısır yönetimi altında olan kıyı şeridine askeri yönetim uyguladığı dikkat çekici.

Filistinlilerle yapılan anlaşmalar kapsamında, İsrail 30 yıldan fazla bir süre önce Gazze Şeridi’nin sivil yönetimini Filistin Yönetimi'ne iade ederken, sınırları kontrol etmeye devam etti.

İsrail'in 2005 yılında Gazze Şeridi'nden çekilmesi askeri varlığını sona erdirdi, ancak İsrail güçleri sınırları kontrol etmeye devam etti.

Hamas, 2007 yılında Gazze Şeridi’nde iktidarı ele geçirdi.

ghyjuı
Gazze sınırının İsrail tarafında duran İsrail tankları, 1 Eylül 2025 (Reuters)

İsrail'in askeri yönetime geri dönmesi bir geri adım olacak ve iki devletli çözüm umutlarını yok edecek.

Ynet'in haberine göre Zamir, daha fazla rehinenin serbest bırakılması için Hamas ile bir anlaşma yapılması çağrısında bulundu.

Başbakan Binyamin Netanyahu, bu konunun toplantı gündeminde olmadığını belirterek oylamaya karşı çıktı.

Hamas, geçen ayın ortasında arabulucuların ateşkes için sunduğu yeni öneriyi kabul ettiğini açıklamıştı.

İsrail henüz bu girişime yanıt vermedi.

Gazze Şeridi'nde halen 48 rehine tutuluyor ve İsrail hükümeti bunlardan 20'sinin hayatta olduğuna inanıyor.

Zamir geçmişte Gazze şehrinin kontrolünü ele geçirmenin onların hayatlarını tehlikeye atacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.