Türkiye, DEAŞ’a bağlı yaklaşık 10 bin Yalnız Kurt’a ait veri tabanını ele geçirdi

Reina’ya saldıran Kırgızistan uyruklu Abdulkadir Masharipov 39 kişiyi öldürdü, 71 kişiyi yaraladı
Reina’ya saldıran Kırgızistan uyruklu Abdulkadir Masharipov 39 kişiyi öldürdü, 71 kişiyi yaraladı
TT

Türkiye, DEAŞ’a bağlı yaklaşık 10 bin Yalnız Kurt’a ait veri tabanını ele geçirdi

Reina’ya saldıran Kırgızistan uyruklu Abdulkadir Masharipov 39 kişiyi öldürdü, 71 kişiyi yaraladı
Reina’ya saldıran Kırgızistan uyruklu Abdulkadir Masharipov 39 kişiyi öldürdü, 71 kişiyi yaraladı

Türkiye, Batılı istihbarat servislerinin de peşinde olduğu, dünyanın dört bir yanında DEAŞ’a bağlı olan yaklaşık 10 bin ‘Yalnız Kurt’a ait verileri ele geçirdi.

Bu listeyi, yaklaşık 9 milyon dolar karşılığında almak için anlaşan İran istihbaratında görevli kişiler de yakalandı.

İstanbul’daki Reina gece kulübüne, 2017 yılbaşı gecesi terör saldırısı düzenleyen kişinin ‘Yalnız Kurt’ timinden olduğu iddia edilmişti.

Şarku’l Avsat’ın Sabah gazetesinden aktardığı habere göre, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Terörle Mücadele ve İstihbarat Şubesi, geçtiğimiz aylarda İstanbul’da gerçekleştirdiği başarılı bir operasyonla, DEAŞ içindeki 9 bin 952 ‘Yalnız Kurt’ hakkında isim ve detaylı bilgilerin yer aldığı bir listeyi elde etmeyi başardı.

Gazete, şüphelilerin toplantı yaptığı bir kafede başlayan, İstanbul Uluslararası Havalimanı’nda veri tabanını elinde bulunduran bir şüphelinin yakalanmasıyla sona eren operasyonun detaylarını verdi.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinin Müdürü Abdurrahman Soğuksu’nun hazırladığı 64 sayfalık fezlekeye göre, söz konusu dijital kargoda örgüt üyelerinin öz geçmişleri, hangi ülke vatandaşı olduğu, ailesi, bulunduğu ülkedeki adres ve iletişim bilgileri yer alıyor.

Veri tabanının varlığı, İngiltere Gizli İstihbarat Servisi MI6’dan, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA ve İsrail Dış İstihbarat Teşkilatı Mossad’a kadar çoğu istihbarat teşkilatı tarafından biliniyordu.

Küresel istihbarat servislerine bağlı 40 özel ajan, Tacikistan, Özbekistan ve Pakistan dağlarında, bu ülkelerdeki DEAŞ üyelerine ait bilgilerin yer aldığı veri tabanının izini sürmesi için görevlendirdi.

Dijital kargoda, ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya, Belçika, Hollanda, İsveç, Norveç, Danimarka, İsviçre, Avusturya ve İspanya gibi Avrupa ülkelerinin vatandaşı olan özel eğitilmiş binlerce ‘Yalnız Kurt’a ait bilgiler vardı.

Habere göre, görevlendirilen 40 özel ajanın amacı, 27 Ekim 2019’da öldürülen DEAŞ lideri Ebubekir El Bağdadi’nin yıllardır sakladığı kargoyu ele geçirmekti.

ABD ajanlarına göre, kargo Bağdadi öldürülmeden önce 3 Şubat 2022’de öldürülen Ebu İbrahim El Haşimi El Kureyşi’ye geçti.

Habere göre, Türkiye’de saldırılar düzenleyen DEAŞ’a karşı yeni saldırılara önlem olarak teknik çalışmalar yürütülürken, Tacikçe yapılan bir telefon konuşması tercüme ettirilerek detaylı analiz ettirildi.

Emniyete çalışan sivil bir istihbarat elemanı da bu konuyu teyit edince aylar süren takip süreci başlatıldı.

Konuya ilişkin hazırlanan raporda, DEAŞ tarafından bir kargoya ilişkin pazarlık yürütüldüğü ve İstanbul’da bir takas gerçekleştirileceği bilgisi yer aldı.

Bu veri tabanı, İran istihbaratıyla bağlantılı Mehmet Çelik, Zeyneddin Çalışkan, Hikmet Aliyev, Seymur Razayev ve Elias Yıldırım arasındaki görüşmeye konu oldu.

Bir kafede toplantı yapan bu kişiler, DEAŞ’ın serverlarından gizlice çıkarılmış bu dijital kargonun DEAŞ üyeleri tarafından satışa çıkarıldığını, bu gizli arşivin mutlaka İran İstihbarat Servisi’ne kazandırılması gerektiği konuştu.

İran istihbaratı ise, dijital kargodaki bazı verileri görmek istediğini ve doğruluğunu ispat ettikten sonra istenen 8.5 milyon euroyu verebileceğini bu kişilere iletti.

Özbekistan-İstanbul hattında aylar süren pazarlıklar sonucunda bazı ön dokumanlar bu ekip tarafından Özbekistan’dan getirtilerek İran İstihbarat Servisi’ne İstanbul’da sunuldu.

Teslimat yerinin de İstanbul olması kararlaştırıldı.

Terörle Mücadele Şubesi’nin gerçekleştirdiği operasyonda, Seymur Razayev, İlyas Yıldırım, Zeyneddin Çalışkan, Mehmet Çelik ve Hikmet Aliyev gözaltına alındı. 2 şüpheli tutuklandı.

Habere göre, İran uyruklu iş insanı Seymur Razayev İran devletinin insansız hava araçlarının gizlice geliştirilmesi projesinde yer alıyordu.

İran uyruklu Hikmet Aliyev, Türkiye'den Türki cumhuriyetlere sözde kargo taşımacılığı yapan BUTA Lojistik adlı şirketin sahibi olurken, Zeyneddin Çalışkan maden alım satım işleri yapıyordu.

İran asıllı Türk vatandaşı Mehmet Çelik ise, İzmir’de asansör ticareti yapıyordu.

Habere göre, yabancı istihbaratın kendisini aradığını bilen Kureyşi, veri tabanını kurye ile başka güvenli bir ülkeye göndermeye karar verdi.

Ancak onu teslimatla görevlendiren kurye, veri tabanının içeriğini keşfederek satmaya karar verdi ve ortadan kayboldu.

Kendisinden haber alınamayan kurye, aylar sonra uzun uğraşlar sonucu DEAŞ tarafından yakalanarak sorgulandı.

İki ayak bileği kesilen kurye, kargoyu kaybettiğini öne sürdü. Her iki bacağı da kılıçla koparılan kuryenin canı bağışlanarak serbest bırakıldı.

DEAŞ, veri tabanının kaybolduğuna inanmadı ve veri tabanını çaldığına inandıkları potansiyel şüphelilerin peşine düştü.

Terör örgütü, Özbekistan’da bir, Suriye’de iki örgüt üyesi kılıçla infaz etti ancak kargo ele geçirilemedi.

Yalnız Kurt saldırıları

Irak ve Suriye’de ele geçirdiği toprakları kaybeden ve bu iki ülkedeki terörle mücadele operasyonları sırasında etkisi azalan DEAŞ’ın devam eden en ciddi tehdidi Yalnız Kurt saldırıları.

ABD’nin Florida eyaletinde, 12 Haziran 2016’da Afganistan uyruklu sahsın gece kulübüne gerçekleştirdiği saldırıda 50 kişi öldü, 53 kişi yaralandı.

2016 yılında, Fransa’nın Nice kentindeki Bastile günü kutlamalarında bir kişi kullandığı kamyonu kalabalığın üstüne sürerek en az 84 kişinin ölümüne neden oldu.

İstanbul’da bulunan Reina isimli kulüpte 2017 yılbaşı gecesinde meydana gelen saldırıda, Kırgızistan uyruklu Abdulkadir Masharipov 39 kişiyi öldürdü, 71 kişiyi yaraladı.

Türkiye, Bakanlar Kurulu Kararı ile 2013 yılında DEAŞ’ı terör örgütü ilan etti.

DEAŞ, ülkede birkaç kez saldırı düzenledi. En az 10 canlı bomba, 7 patlayıcı ile düzenlenen saldırı ve 4 silahlı saldırıda 300’den fazla kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı.

Sonuç olarak Türkiye, Suriye’deki terörle mücadele operasyonları da dahil olmak üzere, daha fazla saldırıyı önlemek için yurtiçi ve yurtdışında operasyonlar başlattı.



Uluslararası Af Örgütü, İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki köyleri yıkmasını “savaş suçu” olarak nitelendirerek soruşturma açılması çağrısında bulundu

Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)
Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)
TT

Uluslararası Af Örgütü, İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki köyleri yıkmasını “savaş suçu” olarak nitelendirerek soruşturma açılması çağrısında bulundu

Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)
Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)

Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) salı günü yayınladığı bir raporda, İsrail ordusunun Hizbullah ile yaptığı son savaş sırasında Lübnan'ın güneyindeki birçok sınır köyünde ‘kasıtlı’ olarak geniş çaplı yıkıma neden olduğunu belirterek, bunun ‘savaş suçu’ olarak soruşturulmasını istedi.

Hizbullah ve İsrail arasında bir yılı aşkın bir süre devam eden yıkıcı bir savaş gerçekleşti. Bu savaş, geçtiğimiz kasım ayında Hizbullah'ın Litani Nehri'nin güneyindeki bölgeden çekilmesini ve askeri yapılarının lağvedilmesini, ayrıca İsrail'in savaş sırasında ilerlediği bölgelerden çekilmesini öngören bir ateşkesle sona erdi.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin haberine göre UAÖ, İsrail ordusunun Lübnan'ın güneyinde sivillere ait mülkleri ve tarım arazilerini yaygın ve kasıtlı olarak tahrip etmesinin savaş suçu olarak soruşturulması gerektiğini değerlendirdi.

UAÖ, geçtiğimiz haziran ayı sonlarında Lübnan'ın güneyindeki geniş çaplı yıkımla ilgili olarak İsrail ordusuna sorular gönderdiğini, ancak henüz bir yanıt alamadığını açıkladı.

Sayısız hayat yok edildi

UAÖ, 1 Ekim 2024 ile 26 Ocak 2025 tarihleri arasında Lübnan'ın güneyinde 10 binden fazla tesisin ya ciddi şekilde hasar gördüğünü ya da tamamen yıkıldığını belgeledi. UAÖ, yıkımın çoğunun İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleştiğini kaydetti.

Ateşkes anlaşması uyarınca, İsrail güçlerinin savaş sırasında Lübnan'ın güneyinde işgal ettikleri bölgelerden 60 gün içinde çekilmesi gerekiyordu. Fakat İsrail süre dolduktan sonra da sınır bölgesinde kalmaya devam etti.

İsrail askerleri, Lübnan'ın geri çekilmelerini talep ettiği beş stratejik tepede halen konuşlu durumda.

UAÖ, İsrail askerlerinin 24 köyde evler, camiler, mezarlıklar, yollar, parklar ve futbol sahaları dahil olmak üzere sivil altyapıyı tahrip etmek için elle yerleştirilmiş patlayıcılar ve buldozerler kullandığını belirtti.

UAÖ Araştırma, Savunuculuk, Politika ve Kampanyalar Kıdemli Direktörü Erika Guevara-Rosas’a göre bu durum bütün bölgeleri yaşanmaz hale getirirken sayısız insanın hayatını mahvetti.

Zorunlu askeri gereklilik yok

UAÖ, sınır şeridi boyunca yer alan köylerin video, fotoğraf ve uydu görüntülerine dayanarak yıkımı analiz etti, ancak özellikle Kefer Kila, Marun er-Ras, Adaysit, Ayta eş-Şaab ve ez-Zahira köylerine odaklandı.

FV
Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)

UAÖ, kanıtlar arasında İsrailli askerlerin evlerin içine elle patlayıcı yerleştirdiklerini, yolları ve futbol sahalarını tahrip ettiklerini, bahçeleri ve dini mekanları buldozerlerle yıktıklarını gösteren videolar olduğunu belirtti.

Buna karşın İsrail, saldırılarının Hizbullah'a ait yerleri ve tesisleri hedef aldığını söylüyor.

UAÖ, yaptığı soruşturmanın birçok durumda İsrail ordusunun, herhangi bir zorunlu askeri gereklilik olmaksızın ve uluslararası insani hukuku ihlal ederek sivil altyapıya yaygın bir şekilde zarar verdiğini ortaya koyduğunu vurguladı.


Trump: Gazze’deki savaşta iki ya da üç hafta içinde kesin bir sonuca ulaşacağız

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Trump: Gazze’deki savaşta iki ya da üç hafta içinde kesin bir sonuca ulaşacağız

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump dün yaptığı açıklamada Gazze Şeridi'ndeki durumun korkunç olduğunu söyledi. Trump, Gazze’deki savaşın sona ermesi gerektiğini belirterek “Bence önümüzdeki iki ila üç hafta içinde oldukça kesin, net bir sonuca ulaşacağız” dedi. Trump, Beyaz Saray'da yaptığı açıklamada, “Gazze’deki savaş, neden olduğu açlık ve ölümler nedeniyle sona ermeli” ifadelerini kullandı.

Trump, Gazze ile ilgili ‘çok ciddi’ bir diplomatik çaba olduğunu söyledi.

Öte yandan Reuters’ın aktardığına göre ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Güney Kore Devlet Başkanı Lee Jae Myung ile yapılacak toplantı öncesinde Beyaz Saray'da Trump ile birlikte yaptığı açıklamada, “Bu (savaş) hiç durmadı. Sürekli bir çözüm arıyoruz. Başkanın dediği gibi, bunun sona ermesini istiyoruz. Bu, Hamas olmadan sona ermeli” şeklinde konuştu.

Trump, daha önce beşi gazeteci olmak üzere 20 kişinin öldüğü İsrail saldırısından duyduğu memnuniyetsizliği dile getirmiş ve bu saldırıdan haberi olmadığını belirtmişti. Beyaz Saray'da gazetecilere açıklamalarda bulunan Trump, “Bu durumdan memnun değilim. Bunu görmek istemiyorum. Aynı zamanda, bu kabusu sona erdirmeliyiz” dedi.

İsrail ordusu, pazartesi sabahı Gazze Şeridi’ndeki Nasır Tıp Kompleksi'ne düzenlediği baskında The Independent Arabia'nın fotoğrafçısı olan meslektaşımız Meryem Ebu Dakka'nın yanı sıra Reuters, Associated Press (AP) ve Al Jazeera'da çalışan diğer meslektaşlarımızdan beş gazeteciyi öldürdü.

Nasır Tıp Kompleksi, İsrail'in Han Yunus’un doğusunda bulunan Avrupa Hastanesi'ni hedef alan askeri operasyon kapsamında düzenlenen hava saldırıları sonucu hastanenin hizmet dışı kalmasının ardından Gazze Şeridi'nin güneyinde birkaç aydır kesintisiz olarak faaliyet gösteren tek tıbbi tesis haline geldi.

Diğer taraftan ABD Başkanı Donald Trump'ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, 20 İsrailli rehinenin Gazze'de hayatta olmasını umduğunu belirtti.

Bu arada Hamas Hareketi tarafından pazar günü yapılan açıklamada ateşkes anlaşmasının Gazze'deki rehinelerin geri getirmenin tek yolu olduğu vurgulanırken hayatta kalan rehinelerin başına geleceklerden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu tamamen sorumlu tutuldu.

Açıklamada, Hamas’ın arabulucuların önerisini kabul etmesinden sonra Netanyahu'nun Gazze'yi işgal etme planını onaylamasının, anlaşmayı engelleme kararlılığını teyit ettiği vurgulandı.

Kısmi bir anlaşmaya vardığını belirten Hamas, kapsamlı bir anlaşmaya hazır olduğunun altını çizerken ancak “Netanyahu tüm çözümleri reddediyor” diye ekledi.

Gazze Şeridi'nde yeni bir ateşkes anlaşması için müzakerelerin yakında başlayacağına dair söylentiler artarken, İsrail ordusu Gazze Şeridi'nde askeri harekatını sürdürüyor. Tel Aviv ise Hamas'ın kabul ettiği 60 günlük ateşkes önerisine halen resmi bir yanıt vermedi.


Avustralya, İran büyükelçisini sınır dışı etti, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nu terör örgütü ilan etme sürecini başlattı

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese (EPA)
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese (EPA)
TT

Avustralya, İran büyükelçisini sınır dışı etti, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nu terör örgütü ilan etme sürecini başlattı

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese (EPA)
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese (EPA)

Avustralya hükümeti bugün İran büyükelçisini sınır dışı ettiğini, Tahran'daki büyükelçisini çektiğini ve büyükelçiliğindeki faaliyetleri askıya aldığını duyurdu. Hükümet, İran'ı Melbourne ve Sidney'deki iki anti-Semitik saldırının arkasında olmakla suçladı.

Avustralya Dışişleri Bakanı Penny Wong, düzenlediği basın toplantısında, Avustralya'nın İran büyükelçisi ve üç İranlı diplomata ülkeyi terk etmeleri için yedi gün süre verdiğini söyledi.

Avustralya Dışişleri Bakanı Penny Wong (AFP)Avustralya Dışişleri Bakanı Penny Wong (AFP)

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Avustralya II. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez bir büyükelçiyi sınır dışı ediyor.

Başbakan Anthony Albanese, istihbarat teşkilatlarının İran'ın en az iki Yahudi karşıtı saldırıyı düzenlediğine dair "derinden rahatsız edici bir sonuca" ulaştığını duyurdu.

Başbakan, düzenlediği basın toplantısında, Ekim 2024'te Sidney'in Bondi semtindeki koşer bir kafe olan Louis Continental'e düzenlenen kundaklama saldırısının arkasında Tahran'ın olduğunu söyledi.

Ayrıca, istihbarat verilerinin Aralık 2024'te Melbourne'deki Adas İsrail Sinagogu'na düzenlenen kundaklama saldırısının arkasında da İran'ın olduğunu ortaya koyduğunu ifade etti. Her iki saldırıda da can kaybı yaşanmadı.

Albanese, "Bunlar, yabancı bir devlet tarafından Avustralya topraklarında düzenlenen istisnai ve tehlikeli saldırganlık eylemleriydi" diyerek, "Toplumsal uyumu baltalama ve toplumumuzda ayrılık yaratma girişimleriydi. Bu kesinlikle kabul edilemez" ifadelerini kullandı.

Avustralya ayrıca İran büyükelçisini geri çekti ve Tahran'daki büyükelçilik faaliyetlerini askıya aldı.

Başbakan, İran'a akredite tüm Avustralyalı diplomatların artık "üçüncü bir ülkede güvende" olduğunu belirtti. Avustralya'nın ayrıca İran Devrim Muhafızları Ordusu'nu terör örgütü ilan etmek için gerekli prosedürleri başlatacağını da ifade etti.

Dışişleri Bakanı Penny Wong ise ülkesinin savaş sonrası dönemde ilk kez bir büyükelçiyi sınır dışı ettiğini doğruladı.

"Bu kararı, İran'ın eylemleri tamamen kabul edilemez olduğu için aldık," diyen Avustralyalı yetkili, Avustralya'nın ülkedeki Avustralyalıların çıkarlarını korumak için İran ile diplomatik ilişkilerini sürdüreceğini açıkladı.

Avustralya'nın 1968'den beri Tahran'da büyükelçiliği bulunuyor.

İsrail'in Ekim 2023'te Gazze Şeridi'ne yönelik savaş başlatmasından bu yana Avustralya'daki Yahudi evleri, okulları, sinagogları ve araçları vandalizme maruz kaldı.