Yeni araştırma: Sonsuz kimyasallar bazı regl ürünlerine kasten eklenmiş olabilir

"Kadın ürünleri elzemdir ama florlu bir ambalaja veya katmana ihtiyaç duyulmuyor gibi görünüyor"

Pixabay
Pixabay
TT

Yeni araştırma: Sonsuz kimyasallar bazı regl ürünlerine kasten eklenmiş olabilir

Pixabay
Pixabay

Pedler, tamponlar ve menstrüel kaplar gibi bir dizi regl ürününün, bazı durumlarda kasten eklenmiş olabilecek ve zehirli olma potansiyeli taşıyan "sonsuz kimyasallar" içerdiği yeni bir araştırmada belirtildi.

Aralarında ABD'deki Notre Dame Üniversitesi'nden Graham Peaslee'nin de bulunduğu araştırmacılar, bu ürünlerin adet kanaması sırasında rahat hissettirmek için tasarlandığını fakat genelde etiketlerinde, içerdikleri maddelerin listelenmediğini söylüyor.

Henüz hakem değerlendirmesinden geçmeyen bu yeni çalışmada bilim insanları, 100'den fazla regl ürünündeki florlu bileşikleri inceledi. Bu bileşikler zararlı olma potansiyeli taşıyan perfloroalkil ve polifloroalkil maddelerin, yani PFAS'in göstergesi.

Genellikle yağmurluk, yapışmaz tencere ve tavalar, leke iticiler ve yangın söndürme köpüğü gibi yapışmaz ve leke tutmaz özelliklere sahip ürünlerde bulunan PFAS, doğada çözünme süresi nedeniyle "sonsuz kimyasallar" diye de biliniyor.

Daha önceki çalışmalar da PFAS'i, vücutta devamlı kimyasalların birikmesi sonucu baskılanmış bağışıklık sistemi ve bazı kanser türleri gibi olumsuz sağlık durumları riskinin artmasıyla ilişkilendirmişti.

Yeni araştırma PFAS'in birçok regl ürününde bulunmamasına rağmen yanlışlıkla veya kasten bazılarına eklenmiş olabileceğini ortaya koydu.

Dünyanın farklı bölgelerindeki bazı hükümetler, tekstil ürünlerinde PFAS kullanımını yasakladığını veya düzenleyici kısıtlamalar getirdiğini ya duyurdu ya da duyurmayı tasarlıyor.

Farklı malzemelerden cilde ne kadar PFAS'in nüfuz edebileceği bilinmemekle birlikte, bilim insanları itfaiye kıyafetlerinde, okul formalarında ve regl külotlarında bu bileşikleri tespit etti.

PFAS kimyasalları, tampon ve pedler gibi başka regl ürünlerinde de bulundu.

Yeni çalışmada tek kullanımlık tamponlar, pedler ve adet kabı gibi bir dizi regl ürününün farklı katmanlarının yanı sıra ambajlarında da bu kimyasalların belirtileri arandı.

Notre Dame Üniversitesi'nden Alyssa Wicks şöyle diyor: 

Bu ürünlerde PFAS'in vekili niteliğindeki organik florun olup olmadığını belirledik.

30'u farklı külotlar olmak üzere ABD'deki toplam 123 regl ürünü analiz edildi.

Bulgular hepsi olmasa da bazı regl ürünlerinin PFAS içerme potansiyeli taşıdığına işaret ediyor.

Dr. Peaslee'nin laboratuvarında lisansüstü öğrencisi olan Wicks şöyle diyor:

Genelde tamponlar flor içermiyor gibi görünüyor. Aynı şey adet kapları ve pedin, kişinin cildiyle temas eden katmanları için de geçerli.

Ancak bilim insanları için sürpriz olan şey çok sayıda pedin ambalajında, bazı tamponlarda ve bazı regl külotlarının dış katmanlarında bulunan florun toplam miktarıydı.

Bu ürünlerin bazılarında bu bileşiklerin en yüksek miktarlarını tespit eden bilim insanları toplam floru, milyonda bin ila birkaç bin parçacık olarak ölçtü.

Bu kadar yüksek yoğunluklar nedeniyle araştırmacılar, PFAS'in bu ürünlerin bazılarında nemi ambalajlardan uzak tutarak içindeki ürünlerin kuru kalmasını sağlamak için kasten kullanılmış olabileceği teorisini ortaya atıyor.

Araştırmacılar bu bileşiklerin regl külotlarının dış katmanına eklenmesinin arkasındaki mantığın, kanın iç katmanlardan sızarak kişinin giysilerine yayılmasını engellemek olabileceğini söylüyor.

Daha sonraki çalışmalarda bilim insanları ölçülebilir miktarda flor içeren örnekleri, özellikle 40 ayrı PFAS bileşiği için analiz etmeyi umuyor.

Dr. Peaslee sözlerini şöyle tamamlıyor:

Kadın ürünleri elzemdir ama florlu bir ambalaja veya katmana ihtiyaç duyulmuyor gibi görünüyor çünkü pek çoğu, bu bileşiklere gerek kalmadan üretiliyor.

Yeni araştırmanın bulgularının Amerikan Kimya Derneği'nin 13 Ağustos'taki sonbahar toplantısında sunulması planlanıyor.

Independent Türkçe



Yaşlılıkta hastalıklardan koruyan beslenme biçimleri açıklandı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Yaşlılıkta hastalıklardan koruyan beslenme biçimleri açıklandı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bilim insanları, yediklerimizin hayatımızın ilerleyen dönemlerinde yakalanacağımız kronik hastalıkların miktarını belirleyebileceği konusunda uyarıyor.

Araştırma sebze-meyve, balık ve doymamış yağlar bakımından zengin Akdeniz diyeti gibi sağlıklı bir beslenme düzeninin yaşlılarda demans da dahil olmak üzere kronik hastalıkların gelişimini yavaşlatabileceğini ortaya koydu. İşlenmiş et ve şeker açısından zengin, iltihabı artıran diyetlerse bu süreci hızlandırabilir.

İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar, 4 diyetin yaşlılardaki kronik hastalıklar üzerindeki etkilerini inceledi.

İncelenen diyetlerden üçü sağlıklı ve sebze, meyve, tam tahıl, kuruyemiş, baklagiller ve doymamış yağların alımına; şekerli yiyecekler, kırmızı et, işlenmiş et ve tereyağı/margarin tüketimininse azaltılmasına odaklanıyor.

Diğer yandan dördüncü diyet iltihaplanmaya yol açıyor ve daha az sebze, çay ve kahve; daha çok kırmızı ve işlenmiş et, rafine tahıllar ve şekerli içecek tüketimini içeriyor.

Araştırmacılar İsveç'teki 60 yaş ve üstü 2400 yetişkinin beslenmelerini 15 yıl boyunca izleyip kronik hastalıklarını takip etti.

Alınan besinleri, gıda sıklığı anketleri ve şu 4 diyet örüntüsüne bağlılıkla ölçtü: Ampirik Diyet İnflamatuar İndeksi (EDII), AHEI, Alternatif Akdeniz Diyeti (AMED) ve MIND (Nörodejeneratif Gecikme için Akdeniz - Dash Müdahalesi).

Multimorbidite, kronik hastalıkların sayısıyla tanımlanıp organ sistemlerine göre (kas-iskelet, kardiyovasküler ve nöropsikiyatrik) gruplandırıldı.

Nature Aging adlı bilimsel dergide yayımlanan sonuçlar, sağlıklı diyetleri benimseyenlerde kronik hastalıkların daha yavaş geliştiğini ortaya koydu.

Örneğin, başta AMED, AHEI ve MIND olmak üzere sağlıklı beslenme örüntülerine uzun süreli bağlılık, yaşlılarda kronik hastalıkların daha yavaş gelişmesiyle bağlantılı çıktı.

Bu, kardiyovasküler hastalıklar ve demans için geçerli olsa da kas ve kemiklerle ilgili hastalıklarda böyle bir bağlantı görülmedi.

Ancak iltihaplanma oluşturan diyeti benimseyenlerde kronik hastalık riski arttı.

Karolinska Enstitüsü'ndeki Yaşlanma Araştırma Merkezi, Nörobiyoloji, Bakım Bilimleri ve Toplum Bölümü'nde doktora sonrası araştırmacı olan ortak birinci yazar Adrián Carballo-Casla, "Sonuçlarımız, yaşlanan popülasyonlarda multimorbiditenin gelişimini diyetin ne kadar önemli ölçüde etkilediğini gösteriyor" diyor.

Diyetin koruyucu etkileri, yaşlanmaya bağlı hastalıklarda kilit önem taşıyan bir faktör olan iltihaplanmanın azalmasıyla açıklanabilir.

Araştırma makalesinin yazarları, uzun ömür üzerinde en büyük etkiye sahip olabilecek diyet önerilerini ve yaşlarına, cinsiyetlerine, psikososyal geçmişlerine ve kronik hastalıklarına göre bunlardan en fazla yararlanabilecek yaşlı gruplarını belirleyerek araştırmalarını ilerletmek istiyor.

Independent Türkçe