Fransa’nın Nijer’deki askeri varlığının geleceği krizi

Fransız askerlerin Nijer’den çıkışı, Paris'in ülkedeki stratejik konumunu kaybetmesine neden olacak

Başkent Niamey'de ülkedeki Fransız askerlerinin en geç ay başında geri çekilmesi talebiyle düzenlenen protesto gösterisine katılan eylemciler (AFP)
Başkent Niamey'de ülkedeki Fransız askerlerinin en geç ay başında geri çekilmesi talebiyle düzenlenen protesto gösterisine katılan eylemciler (AFP)
TT

Fransa’nın Nijer’deki askeri varlığının geleceği krizi

Başkent Niamey'de ülkedeki Fransız askerlerinin en geç ay başında geri çekilmesi talebiyle düzenlenen protesto gösterisine katılan eylemciler (AFP)
Başkent Niamey'de ülkedeki Fransız askerlerinin en geç ay başında geri çekilmesi talebiyle düzenlenen protesto gösterisine katılan eylemciler (AFP)

Nijer'de 26 Temmuz’da sivil yönetime karşı yapılan askeri darbenin hemen ardından Fransa’nın ülkede konuşlu bin 500 askeri personelinin geleceği konusu gündeme getirildi. Birçok analist hiç vakit kaybetmeden Nijer’deki Fransız askerlerinin, Mali'de konuşlu olan, ancak geçtiğimiz yıl ağustos ayında ülkeden ayrılan Barkhane Operasyonu adlı 4 bin 500 kişilik askeri gücü ve Burkina Faso’da terörle mücadele için konuşlandırılan, fakat son üyeleri geçtiğimiz şubat ayında başkent Vagadugu’dan ayrılan Sabre Operasyonu'nda görevli Fransız askerleri ile aynı kaderi paylaşacağı değerlendirmesinde bulundular.

Hem Mali hem de Burkina Faso’daki son gelişmelerle Paris, iki ülkede askeri darbeyle yönetimi ele geçiren askeri cuntaların talebi üzerine bu ülkelerdeki askeri güçlerini geri çekti. Paris şimdi Nijer’de de aynı durumla karşı karşıya. Nijer Vatanı Koruma Ulusal Konseyi (CNSP) Sözcüsü Albay Amadou Abdramane, Fransa ile 1977-2020 yılları arasında yapılan beş askeri anlaşmanın iptal edildiğini açıkladı. Askeri cuntanın çoğunluğu Niamey 101 Hava Üssü’nde konuşlu olan Fransız askeri personelinin geri çekilmesini talep ettiğini belirten Albay Abdramane, Paris’e geri çekilme süreci için bir ay süre verildiğini duyurdu. Askeri cunta, Fransa'nın darbecilere karşı düşmanca tutumuna atıfla ‘Fransa’nın Nijer’deki duruma karşı pervasız tutumuna’ tepki olarak bu kararın alındığını açıkladı.

Paris yine aynı durumla karşı karşıya

Tıpkı beklendiği üzere Paris, diğer birçok ülke gibi askeri cuntayı ülkenin meşru yönetimi olarak tanımayı reddederek talebin Niamey'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda alıkoyulan Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum hükümetinden gelmesi gerektiği gerekçesiyle Fransız askeri personelini ülkeden geri çekmeyi kabul etmedi.

Nijer’deki askeri darbenin, Paris'in (Batı Afrika'dan Kızıldeniz'e uzanan ve Senegal, Çad, Burkina Faso, Mali, Nijerya, Moritanya ile Nijer'in içinde yer aldığı 3 milyon kilometrelik) Sahel bölgesindeki siyasi ve askeri stratejisine ağır bir darbe olduğu başından beri belliydi. Çünkü Fransa’nın Mali ve Burkina Faso'daki askerlerinin geri çekilmesinin ardından bölgede yalnızca Nijer’de ve Çad’da askeri varlığı bulunuyor.

Bir yandan iki ülke arasındaki iyi ilişkiler, diğer yandan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Mali'den çekilen Barkhane Operasyonu’nda görevli askerlerin bir kısmına ev sahipliği yapmayı kabul eden Nijer Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum arasındaki şahsi ilişkiler nedeniyle Nijer’in Paris için mihenk taşı olduğu bir gerçek.

Terörle mücadele

Paris, Sahel bölgesindeki askeri varlığını, El Kaide'nin Kuzey Afrika'daki kolu olan İslami Mağrip El Kaidesi (AQIM) ve DEAŞ'ın Afrika kolu Batı Afrika Vilayeti (ISWAP) adlı iki terör örgütüyle mücadeleye dayandırıyor.

Fransa Savunma Bakanı Sebastien Lecornu, 7 Ağustos'ta (eski Twitter olan) X hesabından yaptığı açıklamada, Fransız ordusunun Sahel bölgesindeki çalışmalarının bölgedeki binlerce insanın can güvenliğinin sağlanmasına, aynı zamanda Fransa’da Fransızları olası saldırılara karşı korumaya olanak tanıdığını yazdı. Fransa’nın bölgedeki askeri varlığı, tüm bunların yanı sıra Paris’in siyasi, güvenlik ve ekonomik çıkarlarını korumayı ve ilgili ülkelerin politikalarını etkileyecek şekilde nüfuzunu artırmayı da amaçlıyor.

Fransa ordusu, 2013 yılından bu yana Nijer ordusuyla iş birliği yapıyor. Niamey'deki Fransız askeri personeline takviye yapılmasıyla iki ordu arasındaki iş birliği derinleşmişti. Ancak Fransız askerleri, askeri darbeden sonra Nijer, Mali ve Burkina Faso arasındaki sınır üçgeninde düzenlenen özel askeri operasyonlara katılmayı büyük ölçüde bıraktı.

Herkes, Fransız askerlerinin ülkedeki siyasi durum ‘açıklığa kavuşana’ kadar bu özel operasyonlara katılmayacağının farkında. Paris, Fransa’nın ülkedeki askeri varlığını hedef almanın Nijer'de kamuoyunu harekete geçirmeye yönelik bir adım olduğuna inanıyor. Darbenin hemen ardından Fransa’nın Niamey Büyükelçiliğine yönelik baskın girişiminde ve cuma günü Fransız askeri personelinin konuşlu olduğu Niamey 101 Hava Üssü yakınlarında toplanan kalabalığın attığı sloganlarda bu durum açıkça görüldü.

Paris tarafından Niamey 101 Hava Üssü’nde Paris'in Mirage savaş uçakları, Tiger helikopterleri ve ABD yapımı Reaper insansız hava araçlarının (İHA) yanı sıra onlarca zırhlı araç ve tankın konuşlandırılmış olması, Paris’in başka seçeneği olmadığını anlaması ve askeri cuntanın talebini kabul etmesi durumunda bunu yapmasının son derece zor olacağı anlamına geliyor.

Askeri seçenek

Ancak Fransa bugün bile Nijer'deki mevcut durumun ‘tersine çevrilebilir’ olduğunu, yani zamanı geri alma fırsatı olduğunu düşünüyor. Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna, Niamey'e yönelik askeri bir askeri müdahalenin ‘ciddiyetle ele alınması gerektiği’ konusunda birçok kez uyarıda bulunurken CNSP tarafından geçtiğimiz perşembe günü televizyon ekranından, iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara göre Fransa ordusuna Nijer'den ayrılması için verilen bir aylık sürenin ‘azaldığı’ uyarısı yapıldı.

Niamey birkaç kez Fransa ordusunu hava sahasının kapatılmasına ve uçuşların yasaklanmasına saygı göstermeyip hükümet kurumlarına saldırmakla ve ‘teröristleri salıvermekle’ suçladı. Ancak Fransız yetkililer bu suçlamaları kabul etmediler. Darbeciler iktidara gelmeyi başarır ve Cumhurbaşkanı Bazoum kendisine yönelik baskılar nedeniyle istifasını sunarsa Fransa, askeri cunta iktidarının taleplerini tanımak zorunda kalacak. Ardından Fransız askerlerinin Nijer'den çıkması kaçınılmaz olacak.

Fransız askerlerini bekleyen kader

Fransa Savunma Bakanlığı, bugün halen iktidarın devredilmesi seçeneğinin masada olmadığını savunsa da son gelişmeler durumu baştan ayağa değiştirebilir. Bu yüzden Paris’in ne yapmak isteyebileceği sorusu ortaya çıkıyor. Fransa, askerlerini doğruca eve geri götürebilir yahut Fildişi Sahili'ndeki askeri üssünde ya da özellikle bin kişilik bir askeri gücünün konuşlu olduğu Çad'da ya da diğer Afrika ülkelerinde bu askerleri yeniden konuşlandırabilir.

Cumhurbaşkanı Macron, geçtiğimiz yaz Afrika ziyareti kapsamında Kamerun ve Benin'den sonra son durağı Gine Bissau'ya gitmiş, terör örgütlerinin artan tehdidi karşısında bu ülkelerin ‘talepleri ve ihtiyaçları doğrultusunda’ yerel güçleri desteklemeye çalışmak kaydıyla Fransız askeri konuşlandırılmasını önermişti.

Fransa, şimdiye kadar Nijer’de sivil yönetimin çöküşünden en çok etkilenen ülke olarak, tüm batı ülkeleri (ABD ve Avrupa ülkeleri) arasında en radikal ve Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu’nun (ECOWAS) Nijer’e askeri müdahalede bulunmasını en çok destekleyen ülke olduğunu gösterdi.

Paris’teki dedikodulara göre Fransa, talep edilmesi halinde ECOWAS tarafından oluşturulacak askeri güce destek vermeye hazır. Ancak Fransız kaynaklar, konuyla ilgili ayrıntılara girmekten kaçınıyorlar. Afrikalıların Nijer'de Cumhurbaşkanı Bazoum'un serbest bırakılmasını, yeniden görevine dönmesini ve yetkilerini kullanmasını sağlayacak şekilde askeri müdahalede bulunabilecek bir gücü seferber edip edemeyeceğine dair soru işaretleri var.

Kaynakların çoğu, ECOWAS'ın Nijerya'nın başkenti Abuja'daki ikinci toplantısından sonra Nijer’e derhal askeri müdahalede bulunulabileceğine ilişkin oluşan izlenimin aksine oluşturulacak askeri gücün müdahaleye hazır hale gelmesinin haftalar ve belki de aylar alacağını ve bu sürenin de arabulucuların krize diplomatik bir çıkış yolu bulmaları için zaman tanıyacağını vurguluyorlar.



Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.


WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
TT

WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)

ABD gazetesi The Wall Street Journal (WSJ), ABD’li yetkililerin, Başkan Donald Trump yönetiminin Gazze Şeridi'ni istikrara kavuşturmak için ABD’li bir generalin komutasındaki 10 bin kişilik çok uluslu bir güç oluşturmaya çalıştığını söylediğini aktardı.

WSJ tarafından isimleri açıklanmayan yetkililere göre savaştan sonra Gazze'ye bu gücün konuşlandırılması önümüzdeki yılın büyük bir bölümünü alacak. Aynı yetkililer, söz konusu gücün görevinin Hamas'ı silahsızlandırmayı da içerecek şekilde genişletilme olasılığı konusundaki çekinceler nedeniyle hiçbir ülkenin asker göndermediğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın WSJ'den aktardığı habere göre ABD'li yetkililer, gelecek yılın başlarında 5 bin asker gönderme taahhüdü almayı umuyor ve bu sayının 2026 sonuna kadar 10 bine çıkmasını hedefliyor. Ancak diğer yetkililer, gücün asker sayısının 8 bini geçmeyeceğini düşünüyor.

WSJ, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yaklaşık 70 ülkeye Gazze’ye konuşlandırılacak güce askeri veya mali katkı sağlamaları için resmi talepte bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker gönderme veya ekipman ve lojistik dahil olmak üzere başka şekillerde yardım sağlama konusunda istekli olduğunu bildirdi.

Katar'da salı günü 25'ten fazla ülkenin ABD'nin liderliğinde yapılacak toplantıda bir araya gelerek söz konusu gücün kurulması ve görev kapsamı için planlar hazırlaması bekleniyor.

WSJ, ABD'li yetkililerin Hamas'ın silahsızlandırılmasındaki herhangi bir gecikmenin İsrail ordusunun Gazze'den tamamen çekilmek yerine bölgede kalmasına neden olabileceğini söylediklerini aktardı.

Eski ABD Başkanı George W. Bush yönetimi döneminde Ortadoğu meselelerinden sorumlu eski ABD Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi Michael Singh, konuya ilişkin değerlendirmesinde “Hamas ile çatışmaktan kaçınan bir barış gücü, bölgede yeni sorunlar yaratabilir” dedi.

Singh, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Güç kullanmaya isteksiz olan barış gücü, İsrail için ‘Hamas'ı silahsızlandırmada başarısız olmakla kalmayıp, yeniden silahlanmasına da zemin hazırlayan ve İsrail'in hareket özgürlüğünü kısıtlayan bir güç olma’ şeklindeki en kötü senaryoyu yaratma riskini taşıyor.”

ABD'li yetkililere göre Hamas, ağır silahlarını Mısır'ın gözetimi altında depolara kaldırmaya açık olduğunu özel olarak ifade etti.


Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

TT

Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)

İnci Mecdi

Savunma meselelerinde uzman bir Amerikan web sitesi, ABD Başkanı Donald Trump yönetimine atfedilen tartışmalı bir stratejik teklifi içerdiği iddia edilen bir belgenin ayrıntılarını yayınladı. “Avrupa'yı Yeniden Muhteşem Yapalım” başlıklı yeni strateji kapsamında dört Avrupa ülkesini Avrupa Birliği'nin politikalarından uzaklaştırmayı ve ABD'nin nüfuz alanına yaklaştırmayı amaçlıyor.

Arku’l Avsat’ın Defense One internet sitesinden aktardığı habere göre gizli belge, Washington'un Avrupa kıtasında siyasi bir depreme neden olacak bir adımla Avusturya, İtalya, Macaristan ve Polonya'yı Avrupa bloğunun politikalarından koparmaya çalışma niyetinden bahsediyor.

Avrupa'ya göç

Bu sözde sızıntı, resmi ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin yayınlanmasından bir hafta sonra geldi. 33 sayfadan oluşan strateji, “medeniyetinin silinmesi” olasılığına karşılık uyarısı, kıtanın demografisini değiştiren büyük göç dalgaları göz önüne alındığında, bazı Avrupa ülkelerinin “güvenilir müttefik” olarak kalıp kalamayacağına dair şüpheleri nedeniyle Avrupa'da geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Strateji  ayrıca mevcut eğilimlerin devam etmesi halinde kıtanın “20 yıldan daha kısa bir süre içinde tanınmaz hale gelebileceğine” de dikkat çekti.

Sızdırılan belge, “ABD'ye sadık kalarak egemenlik arayışında olan ve geleneksel Avrupalı yaşam tarzlarını koruyan veya yeniden canlandıran” partileri, hareketleri, düşünsel ve kültürel figürleri destekleme ihtiyacına işaret ediyor. Bu eğilim, resmi stratejide “Avrupa ülkelerinde kıtanın mevcut gidişatına karşı direnişin geliştirilmesi” şeklindeki ifadenin bir uzantısı olarak görülüyor. Buna ek olarak, milliyetçi partilerin artan etkisine de güveniliyor.

Bu partilerin isimleri açıkça belirtilmese de, tahminler bunların arasında Fransa'da Marine Le Pen liderliğindeki “Ulusal Miting”, İspanya'da “Vox”, İngiltere'de “Reform” ve “Almanya İçin Alternatif” partilerinin de yer aldığını gösteriyor. Bunlara ek olarak, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni liderliğindeki “İtalya'nın Kardeşleri” Partisi de bulunuyor.

Sahte haberler

Beyaz Saray, belge ile ilgili haberi “sahte haber” olarak nitelendirerek hemen bu iddiaları kesin bir dille reddetti. Beyaz Saray Basın Sözcüsü Yardımcısı Anna Kelly, Başkan Trump'ın “şeffaf” olduğunu söyledi. İmzalı resmi strateji belgesinin, onaylanmış tek belge olup, alternatif veya gizli bir versiyon olduğu fikrini reddetti

Gözlemciler, açıklanan stratejinin gerçekten de Avrupa Birliği'ne yönelik keskin bir bakışı yansıttığını, zira liderlerini kitlesel göç karşısında çaresiz kalmakla suçladığını söylüyor. Keza  Brüksel'in politikalarını ulusal egemenliği baltalamaktan, siyasi özgürlükleri kısıtlamaktan ve üye devletlerin rolünü zayıflatmaktan sorumlu tutuyor. Avrupa'nın göç politikalarını “kıtanın çehresini değiştirmek ve huzursuzluk yaratmak” olarak tanımlıyor.

Tekrarlanan aleni açıklamaları sırasında Trump, “kötüleşen Avrupa ülkelerini” ve onların “siyasi doğruculuğa takıntılı” liderlerini hedef alarak, göç politikalarının ülkelerini “yok ettiğini” ve bunun sonucunda Avrupa'nın “parçalandığını” varsaydı.

Ukrayna savaşı

Ukrayna savaşı da Atlantikli müttefikler arasında bir gerilim ve geniş çaplı anlaşmazlık noktasını temsil ediyor. Son günlerde ABD Başkanı Avrupalı liderlere yönelik açıklamalarını sertleştirerek onları zayıf olarak nitelendirdi ve Ukrayna'daki savaşı sonlandıramamakla suçladı. Trump ile Almanya, İngiltere ve Fransa liderleri arasında aynı konuyla ilgili gergin bir telefon görüşmesinin ardından gerginlik daha da arttı. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Washington ile ek görüşmelerin beklendiğini ve önümüzdeki hafta başında Ukrayna konusunda uluslararası bir toplantı yapılması olasılığının bulunduğunu vurguladı.

Bu yönelimler, ABD-Avrupa ittifakını parçalamaya yönelik girişimlere karşı uyarıda bulunan Papa 14. Leo’nun kayda değer tutumu da dahil olmak üzere kapsamlı eleştirilere yol açtı. Papa, Trump'ın bazı açıklamalarının ABD ile Avrupa arasındaki tarihi ittifakın doğasında “köklü bir değişikliği” temsil edebileceğini söyleyerek, bu ittifakın mevcut aşamada zarar görme tehlikesine karşı uyarıda bulundu.

Beş güç

İngiliz The Daily Telegraph gazetesinin haberine göre, iddia edilen belge tartışmaya başka bir boyut kazandırıyor. Zira küresel nüfuz dengesini yeniden şekillendirecek bir hamleyle, ABD, Çin, Rusya, Hindistan ve Japonya'yı kapsayan “beş temel güç” adı verilen yeni bir uluslararası blok oluşturulması önerisinden bahsediyor.

Daha önce Trump, Rusya'nın G8’den çıkarılmasından ve böylece grubun G7’ye dönüşmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek tartışmalara yol açmış ve bunu “çok büyük bir hata” olarak tanımlamıştı. Hatta daha da ileri giderek Çin'i de ekleyerek G9 adını verdiği bir grup oluşturmayı teklif etmişti.

Ulusal Güvenlik Stratejisi, bir adım daha ileri giderek, büyük güçlerin yer aldığı, üye devletlerin zengin olmasını ve demokratik sistemlerle yönetilmesini gerektiren G7’nin koşulları ile sınırlanmamış yeni bir blok inşa etmeyi öneriyor.

Beyaz Saray'dan gelen resmi yalanlamalara rağmen, bu sızıntılar Avrupa'nın transatlantik ilişkilerin geleceği ve Washington'un kıtanın siyasi haritasını yeniden şekillendirmedeki rolü konusunda giderek artan endişelerini büyütmeye devam ediyor. Daily Mail gazetesi, Avrupalıların tepkilerinin öfkeli ve hızlı olduğunu bildirdi. Chatham House Enstitüsü'nden araştırmacı Leslie Vinjamuri, yaşananların “Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan uluslararası liberal düzenin sonunu” temsil ettiğini söyledi.

Bazı Avrupalı ​​liderler, Washington'un milliyetçi ve Avrupa Birliği’ne şüpheyle yaklaşan partileri güçlendirebilecek şekilde, kıtanın iç siyasi işlerine tekrar müdahale etmesinden duydukları endişeyi dile getirdiler.

Artan gerilimin gölgesinde ABD Kongresi, ABD yönetiminin Avrupa'daki Amerikan askeri varlığını yasama organının onayı olmadan azaltma yetkisini kısıtlamayı amaçlayan Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'nı oylamaya hazırlanıyor.