Rusya'dan ayrılmaya çalışan trans casusun cezası belli oldu

Moskova, devlet sırlarına erişimi olan kişilerin yurtdışına çıkmasına izin vermiyor

Mayers şubatta gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılmıştı (Instagram/Katerina Mayers)
Mayers şubatta gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılmıştı (Instagram/Katerina Mayers)
TT

Rusya'dan ayrılmaya çalışan trans casusun cezası belli oldu

Mayers şubatta gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılmıştı (Instagram/Katerina Mayers)
Mayers şubatta gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılmıştı (Instagram/Katerina Mayers)

Rusya istihbarat örgütü Federal Güvenlik Servisi'nde (FSB) 12 yıl görev yaptıktan sonra cinsiyet değiştirme kararı alan Katerina Mayers'e, Rusya'yı terk etme girişiminde bulunduğu gerekçesiyle para cezası verildi.

Kremlin muhalifi Rus haber sitesi Mediazona'da yer alan habere göre Moskova'da bir mahkeme Mayers'i devlet sırlarını korunmasına ilişkin yasayı ihlal etmekten suçlu bularak 300 bin ruble (yaklaşık 90 bin TL) para cezasına çarptırdı.

Mayers'in avukatı Konstantin Yerokhin kararı tartışmaya açmayacaklarını söyledi. Yerokhin, Mayers'in suçunu kabul ettiğini ve temyiz başvurusu yapmayacaklarını da sözlerine ekledi.

Mayers, 2020'de cinsiyet değiştirme kararı aldıktan sonra görevden ayrılmaya zorlanmıştı.

Rusya yasalarına göre mevcut ve eski FSB görevlileriyle, gizli bilgilere erişim hakkı bulunan kamu görevlileri ve askeri yetkililer yurtdışına seyahat edemiyor.

Seyahat yasağının kapsamı Rusya'nın Ukrayna'yı işgal harekatının başlamasının ardından belirgin şekilde genişletilmişti. 

Devlet sırlarına erişimi olan kişiler, Rusya'dan ayrılmaları durumunda üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılabiliyor. Ancak Mayers'in savcılıkla işbirliğine gitmesinin cezasının hafifletilmesini sağlamış olabileceği değerlendiriliyor.

Rus mahkemesinden Ukraynalı askerlere 20 yıl ceza

Öte yanda Rusya'nın Ukrayna'nın doğusundaki işgal bölgelerinde kurduğu mahkemede yargılan 5 Ukraynalı askere yüksek güvenlikli cezaevinde 20 yıla varan hapis cezaları verildi.

Soruşturma Komitesi askerlerin, "sivil halka zalimce davranış" ve "adam öldürmeye teşebbüs" suçlamalarından hüküm giydiğini duyurdu.

Açıklamada Andrey Klementoviç, Artur Sivitski ve Ivan Melnikoviç'in Mayıs 2022'de Rusya tarafından ele geçirilen Mariupol'de sivillerin insani koridoru kullanarak kenti terk etmesini engelledikleri iddia edildi.

Ceza alan askerlerden bir diğeri olan Bogdan Smaga'nın ise Luhansk'ta sivilleri yaraladığı gerekçesiyle 17 yıl hapis cezasına çarptırıldığı öne sürüldü.

Bir diğer Ukrayna askeri Igor Lemeşev'in ise bir yerleşim birimini bombaladığı gerekçesiyle 20 yıl hapse çarptırıldığı Soruşturma Komitesi'nin açıklamasında yer aldı.

Independent Türkçe, Moscow Times, RTE



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.