Fransa'nın Cezayir çölünde yaptığı nükleer denemeler sessizliğe gömüldü

Radyoaktif bir bulut Nijer'in başkentine ulaştı ve güney Portekiz'e kara yağmur yağdı

Cezayir çölünde Fransız nükleer patlamalarının yaşandığı yerlerden biri (Sosyal medya)
Cezayir çölünde Fransız nükleer patlamalarının yaşandığı yerlerden biri (Sosyal medya)
TT

Fransa'nın Cezayir çölünde yaptığı nükleer denemeler sessizliğe gömüldü

Cezayir çölünde Fransız nükleer patlamalarının yaşandığı yerlerden biri (Sosyal medya)
Cezayir çölünde Fransız nükleer patlamalarının yaşandığı yerlerden biri (Sosyal medya)

Ali Yahi

Yeni nesilden Cezayirli gençlerin büyük bir kısmı, ülkelerinin Fransız nükleer testleri için bir açık hava laboratuvarı olduğunun farkında değil.

Herkes Hiroşima bombası hakkında çok şey bilse de gücü ABD'nin Japonlara yönelik saldırısından yaklaşık dört kat daha fazla olmasına rağmen, 'mezar' bombalarının ve Cezayir çölünde gerçekleşen onlarca deneyin ortaya koydukları gizli kaldı.

Ortada, Paris'in bu nükleer operasyonlarla ilgili her şeyi açıklamayı reddetmesinden başka bir şey mevcut değil. 

Nükleer testlerin başlamasından önce 'deney fareleri' olarak kullanılan Cezayirliler (Sosyal medya)
Nükleer testlerin başlamasından önce 'deney fareleri' olarak kullanılan Cezayirliler (Sosyal medya)

57 nükleer test

13 Şubat 1960 sabahı Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, Savunma Bakanı Pierre Messmer'e bir mesaj göndererek, ülkesinin önemli bir tarihi olaya imza attığını duyurdu.

Fransa, ülkesinin Cezayir çölündeki ilk nükleer denemedeki başarısından sonra dünyanın dördüncü nükleer ülkesi sayılıyor.

Ancak Fransa ne kadar mutlu olsa da Cezayir, tarihinin en büyük radyoaktif kirliliğine maruz kaldığı karanlık bir döneme girdi ve sonuçları bugün hala yaşıyor. 

Cezayir'in Fransız işgalinden bağımsızlığını kazanmasının üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen, hafıza dosyaları iki ülke arasında sıkışıp kalmış durumda.

Bu dosyalar, tüm ilerlemenin ve sömürge mirasıyla ilgili çeşitli konuların önünde bir engel olarak duruyor.

Nükleer test konusu, insan ve çevre üzerindeki devam eden etkileri nedeniyle en önemli ve tehlikeli konulardan biri olmaya devam ediyor.

Her şey 10 Mayıs 1957'de Fransa Resmi Gazetesi'nde yayımlanan bir kararnameyle başladı.

O zamanlar Cezayir çölünün diğer bölgelerine genişlemeden önce, Fransa Denizaşırı Bölgeler Topluluğu'nun bir parçası olan Reggane şehrine 40 kilometre uzaklıktaki 108 bin kilometrekarelik bir alanın, çöl askeri merkezinin kurulması için tahsis edileceği açıklandı.

Gerçek testler, 13 Şubat 1960'ta başlatıldı. Fransız ordusu, ABD'nin Japonya'nın Hiroşima kentine attığı bombadan dört kat daha güçlü olan 'Gerboise Bleue' (Mavi Çöl Faresi) isimli ilk nükleer bombayı patlattı.

O yıl havada dört bombanın patlamasına tanık olundu. Bunlar, daha sonra 1966'ya kadar artarak devam edecek olan 'Yeşil Çöl Faresi', 'Beyaz Çöl Faresi' ve 'Kırmızı Çöl Faresi' idi.

Bu, 17 nükleer bombayı patlatma başarısı gösteren 57 deney ve test anlamına geliyor.

Fransa Savunma Bakanlığı'nın 2010 yılında yaptığı açıklamaya göre Haziran 1967'de tesislerin sökülmesinin ardından bu alanlar Cezayir yetkililerine iade edildi.

Mavi Çöl Faresi

Fransa Savunma Bakanı Pierre Mesmer, bu nükleer testlere çeşitli düzeylerde eşlik eden tehlikeli etkilerden kaçınmak amacıyla, testlerin yakın veya uzak şehirler için tehdit oluşturmadığını açıkladı.

Ancak dosya ortaya çıktıktan sonra Fransız Senatosu, 1998 yılında yayınladığı bir raporda, Mavi Çöl Faresi yüzey deneyinin 70 kiloton kuvvetle plütonyum kullanılarak yapıldığını açıkladı.

Rapora göre bu, Cezayir çölündeki Reggane bölgesinin doğusunda radyoaktif serpintilerin oluşmasına, ardından da Çad'ın başkenti Encemine'ye ve diğer Afrika başkentlerine kadar uzanan bir nükleer bulutun dolaşımına, daha sonra ise sekizinci gün başkent Cezayir'e ulaşmasına yol açtı. 

Fransız raporları, en ciddi nükleer kazanın 2 Mayıs 1962'de ezoterik bir deney olduğu düşünülen, Arak Dağı'nda 'Peryl' adlı bombanın patlatılması sırasında meydana geldiğini söylüyor.

O sırada bölgede düzgün kapatılmayan bir yeraltı deliğinin varlığı nedeniyle atmosfere radyoaktif madde salındı.

Bir patlama çevredeki şehirleri sarstı ve dağda nükleer atıkların sızdığı bir yarığa neden oldu. Kaza, 'nükleer kış' veya 'mantar' adı verilen büyük bir bulut üretti.

Bunlar, Cezayir'in çöl bölgelerini geçerek Libya sınırına ulaştı.

Cezayirli deney fareleri

Cezayir İnsan Hakları Savunma Birliği, bu radyasyonlar nedeniyle sorunlara maruz kalan kişilerin sayısının, ülkenin batısındaki Sidi Belabbas hapishanesinden serbest bırakılan 150 Cezayirli mahkûm da dahil olmak üzere yaklaşık 42 bin kişi olduğunu tahmin ediyor.

Ülkenin batısında, maruz kaldıkları büyük miktarda nükleer radyasyona karşı davranışlarını incelemek için patlama alanının yakınına bağlandıktan sonra  deney fareleri gibi kullanılarak davranışları incelendi.

Birlik, radyoaktivitenin neden olduğu hastalıklara maruz kalan mağdur sayısının en az 30 bin kişiye ulaştığını açıkladı.

Cezayirli uluslararası hukuk araştırmacısı Fadela Melhak, Fransız nükleer denemelerinin insani ve çevresel felaketlere yol açtığına dikkat çekti.

Melhak'ın belirttiğine göre bölge, hâlâ nükleer radyasyondan kaynaklanan hava kirliliği, su kirliliği, yeni doğanlarda doğum kusurları, kanserli hastalıkların yayılması ve sakatlıklardan mustarip.

Test ayrıca, hayvan ve bitki türlerinin de yok olmasına neden oldu.

Melhak, "Bu patlamalar, halen patlama alanları ve çevresinde mağdur bırakıyor. Ancak bu operasyonlar, Avrupa'nın en güneyine doğru hareket eden ve Cezayir'in komşu bölgelerine nüfuz eden radyoaktif maddelerle dolu bulutları geride bıraktığı için etkilerinin sınırları bilinmiyor" dedi. 

Fransa'nın itirafları

Fransız belgeleri, atom bombası testinin gerçekleştirileceği Reggane bölgesinin seçiminin Haziran 1957'de gerçekleştiğini kabul ediyor.

Çalışmalar ise 1958 yılında başladı. Üç yıldan kısa bir süre içerisinde 6 bin 500 Fransız ve 3 bin 500 Sahra vatandaşının yaşadığı gerçek bir şehir kuruldu.

Hepsi, nükleer testin belirlenen süreler içerisinde gerçekleştirilmesinin başarısını sağlamak için gece gündüz çalıştı.

İlk Fransız atom bombasının maliyetinin, Fransa ile İsrail arasında nükleer alanda yapılan anlaşma sonrasında İsrail fonlarından elde edildiği belirtilirken, Cezayir çölünde meydana gelen toplam patlama sayısının çeşitli ölçeklerde 117 nükleer patlama olduğunu açıklandı.

Aynı şekilde Fransa Atom Enerjisi Dairesi eski müdürü Yves Rocard, "13 Şubat 1960'da Mavi Çöl Faresi adı verilen bombayla ilgili sıfır anında uygulamayı umduğumuz tüm prosedürler başarısızlıkla sonuçlandı. Bu ilk deney sonucunda ortaya çıkan radyoaktif elementlerle yüklü bir bulut, Nijer'in başkenti Niamey'e ulaştı. Radyoaktivitesi ortalamanın 100 bin katından fazlaydı. 16 Şubat'ta Portekiz'in güneyinde ve ertesi gün Japonya'da kara yağmur kaydedildi. Bu yağmurlar ortalamalarından 29 kat daha fazla radyoaktivite taşıyordu" dedi. 

Baskının ardından… "Tuzak yasa"

Fransız ve Cezayirli kurbanların baskısı, Paris'i harekete geçirdi. Öyle ki Paris, Fransa'nın 1960- 1996 yılları arasında Cezayir çölünde ve Pasifik'teki Polinezya bölgesinde gerçekleştirdiği nükleer denemelerin kurbanlarına tazminat ödenmesini içeren yasa tasarısını parlamentoda onayladı.

Bu yasa, o sırada nükleer test alanlarında bulunmaları nedeniyle hastalıklara yakalanan mağdurlara maddi tazminat verilmesini de içeriyor.

Dosyaların incelenmesi, mağdurların bağlı olduğu derneklerinin katılımı olmaksızın bazı bakanlıkların temsilcileriyle sınırlıydı.

5 Ocak 2010'da 'Moran Kanunu' adlı kararname çıkarıldı. Ancak tazminat talebinde bulunacak kişilerin deneylerin gerçekleştiği dönemde bölgede ikamet eden kişiler olması gerektiği ve yalnızca belirli hastalıkların tanındığı belirtilmiş, ayrıca ilgili coğrafi bölgeler ve enfekte olanların tazminat talep edebilecekleri hastalıkların listesi belirlenmişti.

Cezayir, bu durumu kaçış amaçlı bir 'tuzak yasa' olarak nitelendiriyor. 

Talep ile ret arasında acı devam ediyor

Fransa'nın itirafta bulunma ve tazminat ödemeyi yok sayması karşısında Cezayir, halkın çektiği acının devam etmesini önlemek amacıyla nükleer atıkların gömüldüğü yerleri radyoaktif maddelerden arındırmaya başlamak için topografik haritalar talep etme yoluna başvurdu.

Ancak Paris'in bu talebi reddetmesi, Cezayir Devlet Başkanı Abdulmecid Tebbun'un Cezayir'in nükleer test mağdurları için tazminat talep etmeye devam ettiğini açıklamasına neden oldu.

Ülkesinin, Fransa'dan yağmalanan ulusal arşivin kurtarılması talebiyle ilgili tarihi haklarından asla vazgeçmeyeceğini vurgulayan Tebbun, Fransız sömürgeciliğinin suçlarının zamanaşımına tabi olmayacağına dikkat çekti.

Aynı şekilde Cezayir Genelkurmay Başkanı Said Şangariha da Cezayir'in bugüne kadar keşfedilmemiş kirli, radyoaktif veya kimyasal atıkların gömüleceği alanların belirlenmesi için topografik haritaların teslim edilmesi yönündeki taleplerini yineledi.

Ayrıca Fransa'nın nükleer test alanlarını temizlemesi ve kurbanlarının dosyalarıyla ilgilenmesi gerektiği çağrısı yaptı. 

Öte yandan Cezayir Mücahitler Bakanlığı, insan hakları aktivistleri ve bu testlerin mağdurlarının bağlı olduğu derneklerin birçok girişimine rağmen nükleer testler meselesini sıkı bir gizlilik içinde tutmakta ısrar eden Fransa'yı eleştirdi.

Bu aktivist ve dernekler, en azından deneylerin yerlerini, kapsamını ve gerçek patlayıcı enerjilerini belirlemek için iki ülkeye ait arşivleri açmaya çalışıyor.

Fransa ise nükleer test arşivini teslim etmeyi reddediyor. 24 Mart 2009'da Fransız nükleer denemelerinin mağdurlarına tazminat ödenmesine yönelik bir yasa tasarısının sunulması gibi bazı sembolik adımlara rağmen söz konusu dosya, 1950'li yıllardan günümüze kadar hala açık.

Independent Türkçe - Independent Arabia



Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Irak’ta Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Salı günü yaptığı açıklamada, hareketin askeri kanadı olarak bilinen “Seraya es-Selam”ın Basra ve Vasıt (Kût) vilayetlerinde faaliyetlerinin dondurulmasına karar verdiğini duyurdu. Açıklama, hareket mensuplarının bir kamu görevlisini darp ettiği görüntülerin sosyal medyada yayılmasının ardından geldi.

Irak makamları zaman zaman, belediye mevzuatına aykırı biçimde inşa edilen yapıları yıkım kararıyla kaldırıyor. Yerel halk arasında “tecevüz” olarak bilinen bu kaçak yapılar sorunu, çoğu zaman siyasi ve toplumsal gerilimlere neden oluyor.

Son olarak, sosyal medyada paylaşılan videoda Sadr Hareketi’ne bağlı kişiler olduğu belirtilen bir grup, Basra’nın merkezinde kaçak yapıların yıkımından sorumlu Makal Belediyesi Müdürü Esir el-Ubeydi’yi darbediyor. Görüntülerde, Ubeydi’nin, hareket mensuplarına ait olduğu öne sürülen kaçak bir evi yıktığı için hedef alındığı belirtiliyor. Video ülkede geniş yankı uyandırdı ve tepkiye yol açtı.

Basra’daki kaynaklara göre, yıkılan ev Sadr Hareketi’ne bağlı din adamı Şeyh Kusay el-Esedi’ye ait. El-Esedi’nin dinî eğitim gören, cuma imamı ve Seraya es-Selam’da görevli bir isim olduğu aktarılıyor. Ev, kentin en değerli bölgelerinden birinde izinsiz olarak kullanılıyordu.

Sadr’a yakınlığıyla bilinen ve X platformunda açıklama yapan “Salih Muhammed el-Iraki” isimli hesap, Seraya es-Selam’ın Basra ve Vasıt’ta altı ay süreyle “dondurulması ve tüm merkezlerin kapatılması” talimatını duyurdu. Açıklamada, kararın, “Seraya es-Selam’ın adını kirleten ihlallerin ve hakaretlerin önüne geçmek amacıyla” alındığı belirtildi.

Iraki mesajında, söz konusu davranışların “harekete karşı dış çevreler tarafından kasıtlı olarak yapılmış olabileceğini” öne sürerek “Seraya es-Selam’ın itibarı benim için varlıklarından daha önemlidir” ifadelerini kullandı.

Seraya es-Selam mensupları, 2014’ten bu yana özellikle Samarra kentinde yoğun şekilde konuşlanmış durumda. Kentte, 2006’da El Kaide tarafından bombalanan İmam Ali el-Hadi ve İmam Hasan el-Askeri türbeleri bulunuyor ve saldırının ardından bölgede mezhepsel çatışmalar patlak vermişti.

Örgütün ayrıca Bağdat ve Şii nüfusun çoğunlukta olduğu orta ve güney vilayetlerinde yaygın merkezleri bulunuyor. Hareket mensupları geçmişte de sosyal medyada Sadr’a yönelik sert eleştiriler yapan kişilere saldırmakla gündeme gelmişti.

sdvfg
Irak'ın güneyindeki Basra kentinde bulunan Şatt el-Arab sahil şeridinin önünden araçlar geçiyor (AFP)

Sadr hareketi, son hükümette ve parlamentoda temsil gücünü kaybetmiş olsa da, Seraya es-Selam ve hareket tabanı pek çok bölgede hâlâ ciddi nüfuza sahip.

Basra Valisi Esad el-İydani, saldırı sonrasında Sadr ile iletişime geçtiğini açıklayarak, “Sadr bu ihlali reddetti ve sorumluların cezalandırılacağını söyledi” dedi.

‘Mutsuz bir durumdayım’

Saldırıya uğrayan belediye yetkilisi Esir el-Ubeydi, yaşananları “mutsuz ve trajik bir durum” olarak tanımladı. Basra valisine gönderdiği ses kaydında, “Bu muameleyi hak edecek ne yaptığımı bilmiyorum” ifadelerini kullanarak korunma talep etti.

Ubeydi, görevini güvenlik güçleri ve yıkım ekipleri eşliğinde yürüttüğünü belirterek, evinin iki gündür akrabaları tarafından korunmak zorunda kaldığını anlattı. Yaptığı açıklamada, “Dört gündür uyuyamıyorum. Şikâyet için karakola gittiğimde bile hareket mensupları benden önce oradaydı” dedi.

Basra’da kaçak yapıların sayısına ilişkin net veri bulunmasa da, kentte nüfus artışı ve çarpık kentleşme nedeniyle sorun giderek büyüyor. Yerel yönetim son dönemde çok sayıda kaçak yapıyı yıktı ancak bu operasyonlar çoğu zaman bölgede gerginliklere yol açıyor.


Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
TT

Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal, bölgede etkili olan şiddetli yağışların başlamasından bu yana 17’den fazla binanın tamamen çöktüğünü açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Filistin Safa Haber Ajansı’ndan aktardığına göre Basal, hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk olmak üzere 17 kişinin aşırı soğuktan hayatını kaybettiğini, diğer can kayıplarının ise bina çökmeleri sonucu meydana geldiğini belirtti.

erf
Gazze şehrinde yağmurlu bir günün ardından su basmış bir çadırda ağlayan yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)

Basal, 90’dan fazla konut binasında tehlikeli düzeyde kısmi çökmeler yaşandığını, bunun da binlerce kişinin hayatı için doğrudan tehdit oluşturduğunu söyledi. Basal ayrıca, Gazze Şeridi’ndeki barınma merkezlerinin yaklaşık yüzde 90’ının, sel suları ve yağmur nedeniyle tamamen sular altında kaldığını ifade etti.

Tüm bölgelerde vatandaşlara ait çadırların zarar gördüğünü ve su bastığını kaydeden Basal, bunun binlerce ailenin geçici barınaklarını kaybetmesine yol açtığını; giysi, yatak, döşek ve battaniyelerin zarar görerek halkın insani sıkıntılarını daha da artırdığını vurguladı.

sd
Gazze şehrindeki sahilde kurulan geçici mülteci kampında, annesi çamaşır yıkarken, bir Filistinli çocuk annesinin yanında duruyor. (AP)

Basal, alçak basınç sistemlerinin başlamasından bu yana sivil savunma ekiplerinin vatandaşlardan 5 binden fazla yardım ve imdat çağrısı aldığını aktardı.

sdv
Yoğun yağışlar nedeniyle Gazze'nin merkezindeki ez-Zevayide mahallesinde kısmen suya batmış bir araba (AP)

Uluslararası topluma bir kez daha acil çağrıda bulunan Basal, vatandaşlara yardım ulaştırılması ve acil insani ihtiyaçların karşılanması için derhal harekete geçilmesi gerektiğini söyledi. Çadırların yetersiz kaldığını belirten Basal, ilgili kurum ve uluslararası kuruluşlardan çadır gönderilmemesini talep ederek, derhal ve acil şekilde yeniden imar sürecinin başlatılması, insan onurunu koruyan ve hayatı güvence altına alan kalıcı ve güvenli konutların sağlanması çağrısında bulundu.


Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.