ABD Merkez Kuvvetler Komutanı, el-Hol ve Roj kamplarını denetledi

ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Michael Kurilla, el-Hol Kampı’nda yaşayan kadınları dinledi. (Haseke’deki el-Hol kampının medya ofisi)
ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Michael Kurilla, el-Hol Kampı’nda yaşayan kadınları dinledi. (Haseke’deki el-Hol kampının medya ofisi)
TT

ABD Merkez Kuvvetler Komutanı, el-Hol ve Roj kamplarını denetledi

ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Michael Kurilla, el-Hol Kampı’nda yaşayan kadınları dinledi. (Haseke’deki el-Hol kampının medya ofisi)
ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Michael Kurilla, el-Hol Kampı’nda yaşayan kadınları dinledi. (Haseke’deki el-Hol kampının medya ofisi)

ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Michael Kurilla, Suriye’nin en kuzeydoğusunda yer alan el-Hol ve Roj kamplarını ziyaret etti. Kurilla, söz konusu kamplarda yaşayanların anavatanlarına geri gönderilmesine ve kamp sakinleri için insani zorlukların hafifletilmesine yönelik uluslararası çabaların bölgede güvenlik ve istikrarı artırdığını vurguladı.

Ortadoğu’da konuşlandırılan ABD güçlerini denetleyen ABD’li General Michael Kurilla’ın dün ziyaret ettiği el- Hol ve Roj, Suriye’nin bugüne kadarki en büyük kampları arasında yer alıyorlar. İki kamp, DEAŞ örgütüne mensup binlerce kişiye ve militanın ailesine eb sahipliği yapıyor.

Kamp sakinleriyle konuşan Michael Kurilla şu açıklamada bulundu:

“Kamp sakinlerinin ülkelerine geri gönderilmesine yönelik devam eden çok uluslu çabalarımız yalnızca bölgede güvenlik ve istikrarı artırmakla kalmıyor. Bu insani zorluğu hafifletmek daha da önemli.”

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre ABD, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve Uluslararası Koalisyon’un Suriye’nin kuzeydoğusunda bulunan kamplardaki insani ve güvenlik sorunlarıyla ilgilendiğine dikkat çeken Kurilla, “DEAŞ’ı kalıcı olarak yenilgiye uğratmaya odaklanmış durumdalar ve kararlılar” şeklinde konuştu.

Bu ziyaret, Kurilla’nın Eylül 2022’de el-Hol kampına yaptığı benzer bir ziyaretin ardından, ABD’nin en yüksek rütbedeki komutanının Suriye’nin kuzeydoğusundaki Özerk Yönetim ve SDG güçlerine ait bölgeleri ziyaret etmesi açısından türünün ikinci örneği olduğu için önemli. Bu bölge, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’e bağlı güçlerin kontrolü dışında bulunuyor.

SDG liderlerinden biri, General Kurilla’ya eşlik ederek harita üzerinden açıklama yaptı. Haseke’deki el-Hol Kampı’nın medya ofisi)
SDG liderlerinden biri, General Kurilla’ya eşlik ederek harita üzerinden açıklama yaptı. Haseke’deki el-Hol Kampı’nın medya ofisi)

ABD Merkez Kuvvetler Komutanı, el-Hol ve Roj kamplarının yönetimiyle görüşmelerde bulundu. Görüşmeleri sırasında vatandaşları olan ülke ve hükümetlere, örgüt militanlarının binlerce aile üyesinin sınır dışı edilmesini ve asıl ülkelerine entegrasyonunu hızlandırmaları çağrısı yaptı.

Kurilla, SDG kuvvetleri Genel Komutanlığı ve İç Güvenlik Güçleri (Asayiş) ile yaptığı toplantıda, ‘burada gerçekleştirilen, örgütün hücrelerindeki yüzlerce şüpheli kişiyi tutuklamayı ve militan ailelerini kamplardan Suriye dışına kaçırmaya çalışan gizli ağları dağıtmayı başaran’ güvenlik operasyonlarını inceledi.

Toplantılara katılan üst düzey bir askeri kaynağa göre SDG liderliği, Kurilla’ya örgütün hücrelerinin birçok ön yöntemle coğrafi topraklar üzerindeki kontrollerini yeniden sağlamaya ve başta el-Hol Kampı olmak üzere bölge üzerindeki nüfuzunu genişletmeye çalıştığına dair güvence verdi.

Kaynak şu açıklamayı yaptı:

“SDG, yeni nesil teröristler yaratmak ve başkalarını çekmek amacıyla terör hücrelerinin kamptan kaçarak dışarıyla iletişim kurma ve terör operasyonları gerçekleştirmek için gerekli silah ve araçları saklama girişimleri hakkında ayrıntılı bilgi verdi.”

Fotoğraf Altı: Suriye’nin kuzeydoğusunda, Haseke kırsalındaki el-Hol Kampı. (Şarku’l Avsat)
Suriye’nin kuzeydoğusunda, Haseke kırsalındaki el-Hol Kampı. (Şarku’l Avsat)

SDG liderliği, General Kurilla’ya uluslararası koalisyon güçlerinin ve SDG’nin DEAŞ’ın kaynaklarını kurutma çabalarıyla bütünleşen, acil ve ivedi çözümler bulunması gerektiğini vurguladı. Aynı kaynağa göre bu toplantıların örgütün hücrelerinin yeniden faaliyete geçmesini engellemeye, tüm araçlarını ellerinden almaya ve doğu Suriye’de kalan unsurları ortadan kaldırmaya odaklandığını bildirdi.

Diğer yandan el-Hol Kampı Müdürü Cihan Hanan, Şarku’l Avsat ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde, bu kadar çok sayıda kişinin DEAŞ destekçilerinin yanında kalmasının tehlikesini Kurilla’ya anlattığını belirtti. Kampı ziyareti sırasında Kurilla ile görüşenler arasında yer alan Hanan, bu kamp sadece SDG ve Özerk Yönetim’in omuzlarında büyük bir yük oluşturuyor” dedi. Cihan Hanan, koalisyon ülkelerine ve Washington’a örgütün bu kamplardaki hücrelerine karşı savaşmaları çağrısında bulunurken, “İhtiyaç duyulan şey, bu ikilemin radikal bir şekilde çözülmesi ve koalisyon ülkeleri ile hükümetlerine tüm vatandaşlarını kendi ülkelerine geri göndermeleri yönünde baskı yapılmasıdır” açıklamasında bulundu.

Kürt yetkili, el-Hol Kampı’nın ‘yıllara ihtiyaç duyan’ dağıtılması meselesinin tartışıldığını söylerken, bu konunun ilgili ülkelerin hükümetlerini ve vatandaşlarını iade etme gerekliliği konusunda ikna etmeye yönelik güçlü uluslararası çabalarla desteklendiğini vurguladı. Hanan ayrıca, “Kampın tahliyesi katı uluslararası kararları gerektiriyor” dedi.

Fotoğraf Altı: Suriye’nin kuzeydoğusundaki Roj Kampı çok sayıda kadın ve çocuğa ev sahipliği yapıyor. (Şarku’l Avsat)
Suriye’nin kuzeydoğusundaki Roj Kampı çok sayıda kadın ve çocuğa ev sahipliği yapıyor. (Şarku’l Avsat)

Aynı şekilde el-Hol Kampı’nın her ay onlarca yeni doğuma tanık olduğunu ve buraların DEAŞ yandaşları için ‘yeni nesiller için verimli toprak’ olarak değerlendirildiğini belirtti. El-Hol sakinlerinin yüzde 70’inin 12 yaşın altında olduğuna dikkat çeken Cihan Hanan şu ifadeleri kullandı:

“Her gün maruz kaldıkları zorlu yaşam koşulları göz önüne alındığında genç erkek ve kadınların bir kısmı, aşırı ideolojiye ve örgütü kabul etmeye karşı savunmasız durumda.”

Diğr yandan SDG güçlerine bağlı özel birlikler, uluslararası koalisyon güçlerinin kara desteği ve hava desteğiyle geçtiğimiz salı günü Deyrizor’un doğu kırsalındaki el-İzba bölgesinde bir güvenlik operasyonu gerçekleştirmeyi başardı. Operasyon, patlayıcı üreten ve bunları bölgedeki diğer sadık unsurlara dağıtan DEAŞ’a sadık aktif bir hücrenin dağıtılmasıyla sonuçlandı.

SDG kuvvetlerinin medya merkezi müdürü olan Ferhad Şami, operasyonun hücrenin bölgedeki faaliyetlerinin dikkatli bir şekilde izlenmesi ve takip edilmesinin ardından gerçekleştiğini belirtirken “Koalisyon güçlerinin kara ve hava desteğiyle güçlerimiz, patlayıcı yapımına yönelik aletlerin taşınmasında önemli faaliyet gösteren liderlerinden birini tutuklamayı başardı” dedi. Şami, geriye kalan uyuyan hücrelerin terör operasyonlarını yürütmesi için mühimmat, silah ve askeri teçhizatın temin edilmesine ilişkin olarak da şunları söyledi:

“Soruşturmalarda, hücre liderinin, el-Hol Kampı’ndaki DEAŞ üyelerinin ailelerine sahte kişisel kart ve belgeler sağladığı, onları yurt dışına kaçırdığı, ayrıca onlara silah naklettiği ortaya çıktı.”



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.