David Fincher, Venedik'te filminin ayakta alkışlanmasından rahatsız mı oldu?

Yönetmenin "Bu da ne?" diye ağzını oynattığı görülebiliyor

David Fincher (AFP)
David Fincher (AFP)
TT

David Fincher, Venedik'te filminin ayakta alkışlanmasından rahatsız mı oldu?

David Fincher (AFP)
David Fincher (AFP)

Filmi, Venedik Film Festivali'nde 5 dakika boyunca ayakta alkışlanan David Fincher şaşkın görünüyordu.

61 yaşındaki Fincher'ın son filmi The Killer (Tetikçi), dünya prömiyerini 3 Eylül Pazar günü Venedik Film Festivali'nde yaptı.

Netflix'in gerilim filminin başrolündeki Michael Fassbender bir suikastçıyı canlandırıyor. Filmde Tilda Swinton ve Sophie Charlotte da rol alıyor.

Fassbender ve rol arkadaşları devam eden SAG-AFTRA grevleri nedeniyle gala etkinliğine katılamadığından, küçük bir grup Netflix yöneticisi dışında Fincher halıda tek başına yürüdü.

Yönetmen, Edward Norton ve Brad Pitt'in başrollerini paylaştığı Dövüş Kulübü (Fight Club/1999) ve yine Pitt, Morgan Freeman ve Kevin Spacey'nin başrollerinde yer aldığı Yedi (Se7en/1995) gibi en ünlü filmlerinden bazılarının posterlerini getiren hayranlarıyla iletişim kurarken görüldü.

Gösterimi sona erdiğinde The Killer, hatrı sayılır bir 5 dakika boyunca ayakta alkışlandı.

Öte yandan Fincher'ın yüzündeki şaşkın ifadeye bakılırsa, festivalin ayakta alkışlama geleneğine aşina olmadığı anlaşılıyordu.

Variety'nin haberine göre yönetmenin etrafını saran seyirciler alkışlarken Fincher "rahatsız bir şekilde yerinde kıpırdandı ve ellerini havada salladı".

Michael Fassbender, The Killer'da (Netflix)
Michael Fassbender, The Killer'da (Netflix)

Ayrıca yönetmen "Bu da ne?" diye ağzını oynattı.

Bir yapımcı hayranlarıyla buluşması için onu balkondaki koltuğundan alıp merdivenlerden aşağı yönlendirdiğinde, söylendiğine göre yönetmen salondan çıkarıldığını düşünmüş.

Tekrar merdivenlerden geri çıkarıldığında alkışlayan kalabalığın önünde duran Fincher, nihayet oradan çıkabilene kadar rahatsız görünüyordu.

The Killer, Alexis "Matz" Nolent'nun yazdığı ve Luc Jacamon'nun çizimlerini yaptığı aynı adlı Fransız çizgi roman serisine dayanan, neo-noir türünde bir psikolojik ve aksiyon gerilim filmi.

Fassbender, işlerinden biri ters gidince uluslararası çapta bir arama operasyonuna dahil olan bir suikastçıyı canlandırıyor.

Tilda Swinton, The Killer'da (Netflix)
Tilda Swinton, The Killer'da (Netflix)

The Independent'tan Geoffrey Macnab film hakkındaki üç yıldızlı eleştirisinde şöyle yazdı:

Fincher'ın klişe gerilimi yeni bir şey sunmuyor.

Öte yandan Venedik Film Festivali'ndeki eleştirmenler, Yorgos Lanthimos'un filmi Poor Things'e "yılın en iyi filmlerinden biri" diyerek övgüler yağdırdı.

Filmin yıldızı Emma Stone, filmdeki uçuk kaçık ve cesur seks sahneleriyle övgü topladı.

Yunan yönetmenin, Alasdair Gray'in aynı adlı romanından uyarladığı bilimkurgu ve fantastik türündeki yeni filminin başrolündeki 34 yaşındaki oyuncu, zeki ve alışılmışın dışında bir bilim insanı olan Dr. Godwin Baxter'ın (Willem Dafoe) hayata döndürdüğü genç bir kadın olan Bella Baxter'ı canlandırıyor.

Baxter, Bella'nın doğmamış çocuğunun beynini kafasına yerleştirerek onu diriltiyor. Bu da Stone'un karakterinin hayata ilk döndüğünde yetişkin bedenindeki bir bebek olduğu anlamına geliyor. Film boyunca izleyiciler onun büyüyüp yeni şeyler keşfetmesini izliyor; seks de bunlardan biri. 

The Killer 27 Ekim'de sınırlı sayıda sinemada gösterime girdikten sonra, 10 Kasım'da Netflix'te yayımlanacak.

Poor Things'in ise Türkiye'de 9 Şubat 2024'te vizyona girmesi bekleniyor.

Independent Türkçe



Alzheimer'ı semptomları başlamadan durdurabilecek protein keşfedildi

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Alzheimer'ı semptomları başlamadan durdurabilecek protein keşfedildi

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni bir çalışmada, Alzheimer hastalarında yüksek seviyelerde görülen bir proteinin seviyesini düşürmek için geliştirilen ilaçların, belirtiler ortaya çıkmadan hastalığı önleyebilecek tedavilere kapı aralayabileceği iddia edildi.

Giderek artan sayıda çalışma, birçok kişinin hastalığın belirtilerini fark etmeden yıllar önce Alzheimer'la yaşamaya başlayabileceğine işaret ediyor.

Farkına bile varmadan hafıza, dil ve düşünce yetilerinde kayıp yaşamaya başlıyorlar ve belirtileri fark ettiklerinde bu dejeneratif hastalığı tersine çevirmek ya da durdurmak için artık çok geç kalınmış oluyor.

Hastalığın en erken belirtilerinden birini inceleyen araştırmacılar, beyindeki bir proteini hedef almanın kronik, zararlı iltihaplanmayı engelleme ve Alzheimer'ı durdurmada umut verici bir yöntem olabileceğini keşfetti.

Acta Neuropathologica adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmaya göre, beyin proteini TSPO (18 kDa Translokatör Protein), hafıza kaybı veya bilişsel gerilemeden önce bile tespit edilebiliyor ve Alzheimer'ın başlangıcını etkiliyor.

Florida Uluslararası Üniversitesi'nden çalışmanın yazarı Tomás R. Guilarte, "Hastalığı başlangıç aşamalarında erkenden tespit etmek için TSPO'yu kullanabilirsek, bu sayede hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir ya da semptomları 5-6 yıl geciktirebiliriz" diyor.

Dr. Guilarte, "Bu 5-6 yıl, kişi daha iyi bir yaşam kalitesine sahip olabilir" ifadelerini kullanıyor.

Bilim insanları, TSPO seviyelerinin normalde beyinde çok düşük seyrettiğini ancak beyin iltihabı sırasında giderek artma eğiliminde olduğunu söylüyor.

rty6u7
TSPO seviyeleri, aktif ve yakın zamanda emekli olmuş, 23 ila 39 yaşındaki NFL oyuncularında daha yüksek çıktı (JAMA Neurology/Florida Uluslararası Üniversitesi)

Son çalışma, TSPO'nun beyinde ilk ortaya çıktığı zaman ve bölge aralığını daralttı.

Araştırmacılar TSPO'nun, Alzheimer'ın temel belirtisi olarak bilinen amiloid plakların düşük miktarlarda dağılmasıyla aynı zamana denk geldiğini buldu.

Daha ileri araştırmalar yapan bilim insanları, TSPO sinyallerinin nöronları korumaktan sorumlu belirli beyin hücreleri (mikrogliya ve astrositler) tarafından üretildiğini saptadı.

Çalışmada, amiloid plaklara en yakın mikrogliya hücrelerinin en yüksek TSPO yoğunluğuna sahip olduğu görüldü.

Araştırmacılar, TSPO sinyallerinin 1,5 aylık farelerde bile izlenebildiğini söylüyor. Bu, insanlarda 18 ila 20 yaşa denk geliyor.

Dr. Guilarte "Mikrogliyalarda bir şeylerin ters gittiğine inanıyoruz. Plakları ortadan kaldırma işini yapmayı bırakıp TSPO sinyalleri gönderip duruyorlar" diyor.

Bu şekilde sürekli nöroinflamasyon sinyali gönderilmesi, yangına körükle gitmek gibi etki yapıyor.

Bilim insanları Kolombiya'da 30'lu ve 40'lı yaşlarında semptomlar gösteren ve 50'lerinde ölen, nadir bir Alzheimer hastalığından muzdarip hastaların bağışladığı insan beyni örneklerinde de aynı modeli buldu.

Araştırmanın bir diğer yazarı Daniel Martinez-Perez, "Alzheimer'la ilgili en büyük sorunlardan biri, bunun bir yaşlılık hastalığı olarak görülmesi ve bunun da teşhis konma zamanını etkilemesi" diyor.

Dr. Martinez-Perez şu ifadeleri kullanıyor:

Ancak gerçek şu ki, hastalık teşhisten onlarca yıl önce başlıyor ve küresel bilim insanları topluluğu olarak ne kadar çok biyobelirteç ve tedavi hedefi bulursak, hepimiz hekimlerin daha kişiselleştirilmiş, kişiye özel tedaviler sunabileceği eksiksiz bir teşhis paneline kavuşmaya o kadar yaklaşırız.

Independent Türkçe


Kafasının üstünde diş olan balık, bilim insanlarını şaşırttı

Hydrolagus colliei türündeki balıklar, kafalarındaki dişler sayesinde çiftleşiyor (Gareth Fraser/Florida Üniversitesi)
Hydrolagus colliei türündeki balıklar, kafalarındaki dişler sayesinde çiftleşiyor (Gareth Fraser/Florida Üniversitesi)
TT

Kafasının üstünde diş olan balık, bilim insanlarını şaşırttı

Hydrolagus colliei türündeki balıklar, kafalarındaki dişler sayesinde çiftleşiyor (Gareth Fraser/Florida Üniversitesi)
Hydrolagus colliei türündeki balıklar, kafalarındaki dişler sayesinde çiftleşiyor (Gareth Fraser/Florida Üniversitesi)

Hayalet köpekbalığı diye bilinen balıkların alınlarında dişleri olduğu tespit edildi. Bilim insanları bunun çene dışında diş gelişiminin ilk net örneğini sunduğunu söylüyor.

Kıkırdaklı balıklar sınıfında yer alan sıçansılar (Chimaeriformes) veya hayalet köpekbalıklarının kafasında çubuk benzeri bir çıkıntı bulunuyor. 

Sadece erkeklerde görülen tenakulum adlı bu yapı, hayvanın çiftleşme sırasında dişiyi kavramasını sağlıyor. 

Köpekbalıklarının atasal soyundan milyonlarca yıl önce ayrılan bu canlılar aynı zamanda köpekbalıklarından farklı olarak pul ve keskin dişlere de sahip değil. Bunun yerine kabukları kırmak ve avlarını öğütmek için diş plakaları kullanıyorlar.

Tenakulum kullanılmadığı zaman kapalı duruyor ama açıldığında içindeki diş benzeri yapılar açığa çıkıyor. Öte yandan bunların gerçekten diş mi, yoksa birçok köpekbalığı ve vatozun derisinde görülen sertleşmiş çıkıntılar mı olduğu bilinmiyordu.

Florida Üniversitesi'nden Dr. Gareth Fraser ve ekip arkadaşları bu belirsizliği gidermek için sıçansılar grubunda yer alan Hydrolagus colliei türündeki balıkları analiz etti. 

Araştırmacılar Puget Boğazı'ndaki San Juan Adası çevresinden topladıkları 40 Hydrolagus colliei balığını inceledi. Hayvanların boyu 25 santimetre ila 1 metre arasında değişiyordu.

Bilim insanları bilgisayarlı mikro tomografi ve doku örnekleri kullanarak tenakulumun gelişimini anlamaya çalıştı. 

Bulguları hakemli dergi PNAS'te 4 Eylül Perşembe yayımlanan çalışmaya göre bu balığın hem erkek hem dişileri tenakulum oluşturmaya başlıyor ancak yapı sadece erkeklerde gelişimini tamamlıyor.

Araştırmacılar ayrıca bu diş benzeri yapının gerçekten diş olduğunu da tespit etti. 

Makalenin yazarlarından Karly Cohen "Dental laminayı (diş tabakası) ilk gördüğümüzde gözlerimiz yuvalarından fırladı" diyerek ekliyor:

Bu kritik yapıyı çenenin dışında görmek çok heyecan vericiydi.

Yeni dişlerin oluşumundan sorumlu doku tabakası olan dental lamina, genellikle sadece ağızda bulunuyor.

Ekip ayrıca sıçansıların 315 milyon yıl önce yaşamış akrabalarının fosillerini de inceledi. Helodus simplex türündeki balığın burnunun üstünden, üst çenesinin önüne kadar uzanan tenakulum benzeri bir yapı saptandı. Araştırmacılar yapının, hayvanın ağzındaki dişlere benzediğini belirtiyor.

Dr. Fraser, tenakulum milyonlarca yıl içinde çeneden uzaklaşsa bile, sıçansıların köpekbalığı benzeri dişler oluşturma yeteneğini koruduğunu söylüyor.

Bugünkü örnekler üzerinde yapılan DNA analizleri de köpekbalıklarının ağzının içindeki dişlerin büyüme sürecinin, sıçansılardaki tenakulumun gelişme sürecine benzediğini ortaya koydu.

Cohen "Bu çılgınca, son derece sıra dışı özellik, evrimsel biyolojide dişlerin sadece oral yapılar olduğuna dair uzun süredir var olan varsayımı tersine çeviriyor" diyerek ekliyor:

Tenakulum bir defaya mahsus tuhaf bir yapı değil, evrimsel bir kalıntı ve çene dışındaki bir diş yapısının ilk net örneği.

Araştırmacılar bu yapının temelinin dişi balıklarda da bulunmasından dolayı sadece çiftleşmek için değil, bir zamanlar düşmanları uzaklaştırmak için de kullanıldığından şüpheleniyor.

Independent Türkçe, BBC Discover Wildlife, New York Times, IFLScience, PNAS


Akdeniz'de "olağanüstü" Roma miğferi bulundu

"Montefortino" miğferi, Aegadian Adaları açıklarındaki deniz tabanında bulundu (Sicilya Bölgesi)
"Montefortino" miğferi, Aegadian Adaları açıklarındaki deniz tabanında bulundu (Sicilya Bölgesi)
TT

Akdeniz'de "olağanüstü" Roma miğferi bulundu

"Montefortino" miğferi, Aegadian Adaları açıklarındaki deniz tabanında bulundu (Sicilya Bölgesi)
"Montefortino" miğferi, Aegadian Adaları açıklarındaki deniz tabanında bulundu (Sicilya Bölgesi)

Deniz arkeologları, MÖ 241'deki antik bir deniz savaşında Akdeniz'in dibinde kaybolan nadir bir Roma dönemi miğferi ortaya çıkardı.

"Olağanüstü biçimde iyi korunmuş" askeri miğfer, Batık Alanların Belgelenmesi Derneği üyesi derin deniz dalgıçları tarafından Aegadian Adaları sularında bulundu.

Araştırmacılar, miğferin o dönemde yaygın kullanılan "Montefortino" miğfer tipinin neredeyse eksiksiz bir örneği olduğunu ve iyi korunmuş yanak korumalarıyla öne çıktığını söylüyor.

Kültürel Miras Bölge Konseyi Üyesi Francesco Paolo Scarpinato, "'Montefortino' miğferi, şimdiye kadar bulunan en güzel ve eksiksiz miğferlerden biri" dedi.

Araştırmacılar, bu miğfer tipinin Romalılara Keltler tarafından tanıtıldığını ve MÖ 4. yüzyıldan MS 1. yüzyıla kadar yaygın bir tercih haline geldiğini söylüyor.

Arkeologlar, miğferin muhtemelen MÖ 241'de Roma ve Kartaca arasındaki Birinci Pön Savaşı'nda gerçekleşen Aegates Muharebesi sırasında kaybolduğunu tahmin ediyor.

Tarihi kaynaklar, Kartacalıların bu savaşta Roma ordusundan sayıca üstün olduğunu ancak daha iyi eğitimli Romalıların onları yendiğini gösteriyor.

Bu durum, Kartaca'nın Sicilya'yı teslim etmesine ve 20 yıldan uzun süre sonra Birinci Pön Savaşı'nın sona ermesine yol açtı.

Uzun ve maliyetli savaşın sona ermesi, Roma'yı Batı Akdeniz'de baskın güç haline getirdi.

Scarpinato, "Bu buluntular, MÖ 241 savaşının tarihsel bilgisini zenginleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda adamızın dünyada eşsiz bir kültürel mirasın koruyucusu olduğu imajını da güçlendiriyor" dedi.

Aynı deniz arkeolojik alanında dalgıçlar, MS 5. yüzyıla tarihlenen "kullanımı belirsiz" büyük bir bronz kulp da ortaya çıkardı.

Ayrıca daha önce bölgede bulunan ve üzeri kabuklarla kaplı yaklaşık 30 metal eser üzerinde Bilgisayarlı Tomografi'yle (BT) X ışını taraması yaptılar.

Bu eserler arasında MÖ 241'deki savaşta kullanılan ve yüzyıllardır deniz tabanında korunan kılıç, mızrak ve cirit gibi silahlar da var.

Arkeologlar, savaş sırasında bir Roma gemisinin Kartacalılar tarafından ele geçirilmesinin ardından bu eserlerin denize düşmüş olabileceklerinden şüpheleniyor.

Daha önceki bir sefer sırasında ele geçirilen eşyalardan biri de temizlenmiş ve üzerinde "Ser.Solpicio C.F. Quaestor Probavi(t)" ifadesine rastlanmıştı. Arkeologlar bunun Birinci Pön Savaşı'nın ortaları da dahil MÖ 243'ten beri Roma hakimi olan Gaius Sulpicius'a işaret ettiğini düşünüyor.

Independent Türkçe