"Türkiye'nin Siyasi Ufku ve Coğrafi Tahayyülü: Yabancı Düşmanlığı Neden Yaygınlaşıyor?" panelinden öne çıkanlar

AK Parti Genel Başkan Danışmanı Prof. Dr. Yasin Aktay, "Türk ırkçısı olan insanların hiçbirinin Türk olmadığına bahse girebilirim. Hepsi Türklük üzerinden başka bir hesap peşinde" dedi

Panelde AK Parti Genel Başkan Danışmanı Prof. Dr. Yasin Aktay da açıklamalarda bulundu (AA)
Panelde AK Parti Genel Başkan Danışmanı Prof. Dr. Yasin Aktay da açıklamalarda bulundu (AA)
TT

"Türkiye'nin Siyasi Ufku ve Coğrafi Tahayyülü: Yabancı Düşmanlığı Neden Yaygınlaşıyor?" panelinden öne çıkanlar

Panelde AK Parti Genel Başkan Danışmanı Prof. Dr. Yasin Aktay da açıklamalarda bulundu (AA)
Panelde AK Parti Genel Başkan Danışmanı Prof. Dr. Yasin Aktay da açıklamalarda bulundu (AA)

İslam Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliğince (AYBİR) Sakarya Üniversitesinden Doç. Dr. Mustafa Günerigök moderatörlüğünde, "Türkiye'nin Siyasi Ufku ve Coğrafi Tahayyülü: Yabancı Düşmanlığı Neden Yaygınlaşıyor?" başlıklı web panel düzenlendi.

Panelde konuşan Prof. Dr. Aktay, "ötekine" davranış şeklinin insani kalitenin göstergesi olduğunu belirterek, halkın içinde bir yabancı düşmanlığı olduğunu düşünmediğini kaydetti.

Halkın, yabancıyı kucaklayan, ötekine karşı yadırgayıcı bir tutum içinde olmayan bir anlayışa sahip olduğunu dile getiren Aktay, "Türk toplumunun, yabancı düşmanlığı algısını hak etmediğini düşünüyorum. Türk toplumu, tarih boyunca bir İslam toplumu olması nedeniyle yabancı düşmanlığı bize ters. Kültür ve siyasi tutum olarak bize yabancı. Türkiye toplumunda yabancı düşmanlığının bir karşılığı yok" ifadelerini kullandı.

Aktay, Türkiye'nin büyüyen bir ülke olduğuna vurgu yaparak, şöyle konuştu:

Türkiye, güçlenen bir ülke ve bu güçlenen haliyle İslam dünyasında ciddi bir yer ediniyor. Öyle görünüyor ki bu yer İslam dünyasındaki bazı ülkeler tarafından pek istenmiyor. Batılı ülkeler arsında böyle ülkeler var. Yabancı düşmanlığı algısını, Türkiye'nin dünyadaki rolünden rahatsız olan birtakım mihrakların kampanyaları olarak değerlendiriyorum. Türk ırkçısı olan insanların hiçbirinin Türk olmadığına bahse girebilirim. Hepsi Türklük üzerinden başka bir hesap peşinde. Türklük satmaya çalışıyorlar. Birilerinden aldıkları ihale var, o ihale, Arapları, Türkiye'ye düşman etmek ve Türkiye ile Arapların birleşmesini engellemek. Bu birleşmeden güçlü bir Türkiye çıkar. Sadece güçlü bir Türkiye değil aynı zamanda güçlü bir İslam dünyası çıkar. Böyle bir dünya eninde sonunda olacaktır. Mukadderat bunun sorumluluğunu şuan Türkiye'ye yüklemiştir.

"Irkçı girişimlerin desteklenmesi Türkiye'nin ekonomisine yönelik bir hamle"

Araştırmacı Yazar İhsan Aktaş da Türk halkının savaş nedeniyle gelen Suriyelilere, sabır ve büyüklük gösterdiğini aktararak, "Türk halkının sergilediği sabrı gösterecek başka bir millet olduğunu da düşünmüyorum. Türkiye içindeki ırkçı girişimlerin desteklenmesinin Türkiye'nin ekonomisine yönelik bir hamle olduğunu düşünüyorum. Bir Türkiye vizyonu ortaya çıktı, buna zarar vermek için adımlar var. Londra'nın yerini İstanbul'un almasından rahatsız olan insanlar var" şeklinde konuştu.

Araştırmacı Yazar Said Elhaj ise Arap ülkelerinden gelenlerin Türkiye'yi son kale olarak gördüklerini dile getirerek, "Arap dünyasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sığınmacılara yönelik sözleri çok kabul görmüştü. Hala Arap dünyasının büyük çoğunluğu Türkiye'ye kardeş ve son kale olarak bakmaya devam ediyor" dedi.



Trump, dünyayı değiştirmek için ‘deli adam teorisini’ nasıl kullanıyor?

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
TT

Trump, dünyayı değiştirmek için ‘deli adam teorisini’ nasıl kullanıyor?

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump'a geçen ay İran'a karşı savaşında İsrail'in yanında yer alıp almayacağı sorulduğunda şöyle demişti: “Olabilir. Katılmayabilirim de. Ne yapacağımı kimse bilmiyor.” Dünyaya İran'ın müzakerelere yeniden başlaması için iki haftalık bir ateşkesi kabul ettiğini söyledikten sonra nükleer tesislerini bombaladı.

BBC'ye göre şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: ‘Trump'la ilgili en öngörülebilir şey öngörülemezliği’. Fikir değiştiriyor. Her zaman kendisiyle çelişiyor.

London School of Economics'te uluslararası ilişkiler profesörü olan Peter Trubowitz, “Trump oldukça merkezileşmiş bir politika oluşturma süreci inşa etti. Dış politikada Richard Nixon'dan bu yana tartışmasız en merkezileşmiş olanı” dedi. Bu da politika kararlarını Trump'ın kişiliğine, tercihlerine ve mizacına daha bağımlı hale getiriyor.

Trump bunu siyasi olarak kullandı; ‘öngörülemezliğini’ önemli bir stratejik ve siyasi varlık haline getirdi. Şimdi, bu kişilik özelliği Beyaz Saray'ın dış ve güvenlik politikasına yön veriyor ve tartışmalı bir şekilde ‘dünyanın şeklini değiştiriyor’.

Şarku’l Avsat’ın BBC'den aktardığına göre siyaset bilimciler bu teoriyi ‘deli adam teorisi’ olarak adlandırıyor. Bu teoriye göre bir dünya lideri rakibinden taviz koparmak için onu doğası gereği her şeyi yapabileceğine ikna etmeye çalışıyor. Söz konusu teori, başarılı bir şekilde kullanılırsa, bir tür zorlamaya dönüşebilir. Trump bunun işe yaradığına, ABD müttefiklerini istediği yere getirdiğine inanıyor. Ancak bu yaklaşım düşmanlara karşı işe yarayabilir mi?

Saldırılar ve şüphecilik

Trump ikinci dönemine Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i kucaklayarak ve ABD'nin müttefiklerine saldırarak başladı. Kanada'nın ABD'nin 51. eyaleti olması gerektiğini söyleyerek Kanada'yı kızdırdı. Grönland'ı ilhak etmek için askeri güç kullanmayı düşünmeye hazır olduğunu söyledi. ABD'nin Panama Kanalı'nın mülkiyetini ve kontrolünü yeniden kazanması gerektiğini vurguladı.

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile ilgili olarak, ittifakın tüzüğünün 5. maddesi her üyeyi diğer tüm üyeleri savunmakla yükümlü kılar. Trump, ABD'nin buna bağlılığı konusunda şüphelerini dile getirdi. Eski İngiliz Savunma Bakanı Ben Wallace, “Bence 5. madde çöküşün eşiğinde” dedi.

Sızan bir dizi mesaj, Trump'ın Beyaz Saray'ında Avrupalı müttefiklere yönelik ‘küçümseme kültürünü’ ortaya koydu. Trump'ın yardımcısı J.D. Vance, ABD'nin artık Avrupa'nın güvenliğinin garantörü olmayacağını belirtti.

Söz konusu karar, 80 yıllık transatlantik dayanışmanın yeni bir sayfa açması anlamına geliyordu. Konuyla ilgili olarak Trubowitz şunları söyledi: “Trump'ın yaptığı şey, ABD'nin uluslararası taahhütlerinin güvenilirliği konusunda ciddi şüpheler uyandırmak oldu. Avrupa'daki bu ülkelerin ABD ile güvenlik, ekonomi ya da başka alanlarda sahip oldukları ilişkiler artık her an müzakereye açık hale geldi. Trump'ın etrafındakilerin çoğunun öngörülemezliğin iyi bir şey olduğuna inandığını hissediyorum. Çünkü bu Trump'ın ABD'nin kaldıraç gücünü kullanarak kazanımlarını maksimize etmesini sağlıyor... Emlak dünyasında pazarlık yaparken öğrendiği derslerden biri de bu.”

Dalkavukluk ve yağcılık

Trump'ın yaklaşımı meyvesini verdi. Sadece dört ay önce Birleşik Krallık savunma ve güvenlik harcamalarını gayri safi yurt içi hasılasının (GSYH) yüzde 2,3'ünden yüzde 2,5'ine çıkaracağını açıkladı. Geçen ay NATO zirvesinde bu rakam yüzde 5'e yükseldi ve diğer tüm NATO üyelerinin yakında ulaşacağı büyük bir artış oldu.

University College London'da siyaset bilimi profesörü olan Julie Norman şöyle diyor: “Gün be gün ne olacağını bilmek çok zor. Trump'ın yaklaşımı her zaman bu olmuştur. Trump değişken mizacını transatlantik savunma ilişkilerini değiştirmek için başarıyla kullandı. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte'nin geçen ay Lahey'deki NATO zirvesinde Trump'a hitaben söylediği gibi (On yıllardır hiçbir başkanın başaramadığı bir şeyi başaracaksınız) bazı Avrupalı liderler Trump'ın desteğini sürdürmek için ona dalkavukluk ve yağcılık yapıyor.”

Düşmanların dokunulmazlığı

‘Deli adam teorisi’ müttefikler üzerinde işe yarayabilirken, düşmanlar üzerinde işe yaramıyor gibi görünüyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Trump'ın yaklaşımından etkilenmemeye devam ediyor. Perşembe günü yaptıkları telefon görüşmesinin ardından Trump, Putin'in Ukrayna'ya karşı savaşı sona erdirme konusundaki isteksizliğinden duyduğu ‘hayal kırıklığını’ dile getirdi.

BBC'ye göre Trump, İran'da tabanına ABD'nin Ortadoğu'daki ‘sürekli savaşlara’ müdahil olmasına son vereceği sözünü verdi. Ancak ikinci döneminin şu ana kadarki ‘en öngörülemez’ tercihiyle İran'ın nükleer tesislerini vurdu. Asıl soru şu: Bu karar istenilen sonuca ulaşacak mı?

Birleşik Krallık eski Dışişleri Bakanı William Hague, bu kararın tamamen ters etki yaratacağına ve İran'ın nükleer silah edinme olasılığını arttıracağına inanıyor. Notre Dame Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Michael Desch de bu görüşe katılıyor. “Bence artık İran'ın nükleer silah peşinde koşma kararı alması çok muhtemel” diyen Desch'e göre Trump'ın yaklaşımı şu ana kadar düşmanlar nezdinde ters tepti.