ABD tanklarını teslim alan Kiev, Rus Karadeniz Filosu Komutanı’nın öldürüldüğünü açıkladı

Birleşmiş Milletler, Rus medyasında yer alan bazı söylemlerin Ukrayna'da ‘soykırıma teşvik’ unsuru olabileceği konusunda uyardı.

Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna'daki bölgeleri bombalamaya hazırlanan bir topçu birliğini gösteren videodan bir görüntü yayınladı (AFP)
Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna'daki bölgeleri bombalamaya hazırlanan bir topçu birliğini gösteren videodan bir görüntü yayınladı (AFP)
TT

ABD tanklarını teslim alan Kiev, Rus Karadeniz Filosu Komutanı’nın öldürüldüğünü açıkladı

Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna'daki bölgeleri bombalamaya hazırlanan bir topçu birliğini gösteren videodan bir görüntü yayınladı (AFP)
Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna'daki bölgeleri bombalamaya hazırlanan bir topçu birliğini gösteren videodan bir görüntü yayınladı (AFP)

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, ABD yapımı Abrams tanklarının ülkeye geldiğini duyurdu. Kiev, geçtiğimiz hafta Kırım Yarımadası'ndaki Sivastopol Limanı’nda bulunan filo karargahına düzenlenen füze saldırısında, aralarında Rusya’nın Karadeniz Filosu Komutanı Amiral Viktor Sokolov'un da bulunduğu çok sayıda Rus subayının öldürüldüğünü bildirdi.

Zelenskiy, Telegram hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Savunma Bakanı Rüstem Umerov'dan müjdeli haber geldi. Abrams tankları Ukrayna'da ve taburlarımızı takviye etmeye hazırlanıyor” ifadelerini kullandı. Zelenskiy, ülkesine gelen tank sayısından bahsetmedi.

Ukrayna Devlet Başkanı sözlerini şöyle sürdürdü:

Müttefiklerimize anlaşmalara bağlılıklarından dolayı minnettarız! Yeni sözleşmeler arıyoruz. Silahlı güçlerimiz için mühimmat tedarik tabanını genişletiyoruz.

Washington, ocak ayında 30'dan fazla tank göndermeyi teklif edene kadar, Ukrayna'nın öne sürdüğü en önemli taleplerden biri Amerikan tanklarıydı. Reuters'ın haberine göre, Avrupa ülkeleri Ukrayna’ya onlarca Alman yapımı Leopard ve İngiliz Challenger tanklarını gönderdi.

ABD Başkanı Joe Biden, Zelenskiy'nin Ukrayna'nın Rusya'nın işgal ettiği toprakları geri almaya yönelik karşı saldırısının ortasında, ek destek bulmak amacıyla Beyaz Saray'a yaptığı ziyaret sırasında, geçen hafta bu tankların Kiev'e teslim edildiğini duyurdu.

Zelenskiy, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik savaşının Şubat 2022'de başlamasından bu yana Washington'a ikinci ziyaretini gerçekleştirmişti. Biden, geçtiğimiz perşembe günü, Ukrayna Devlet Başkanı’nın huzurunda “Önümüzdeki hafta içinde ilk Amerikan Abrams tankları Ukrayna'ya teslim edilecek” dedi. Ayrıca ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) değeri yaklaşık 325 milyon dolar olarak tahmin edilen yeni bir askeri yardım paketini Kiev’e göndereceğini de duyurdu.

ABD Ukrayna'ya, 120 mm'lik seyreltilmiş uranyum mühimmatıyla donatılmış 31 Abrams tankı teslim etme sözü verdi. Bu mühimmatlar zırh karşıtı olsa da aynı zamanda orduya ve halka yönelik toksik riskler nedeniyle de tartışılıyor. Abrams tanklarının teslimatı, Ukrayna'nın Rusya'nın işgal ettiği toprakları geri almak için büyük bir saldırı başlatmasından yaklaşık 4 ay sonra gerçekleşti.

DF
Ukrayna tarafından dün (pazartesi) ölümü açıklanan Rus Karadeniz Filosu Komutanı Amiral Viktor Sokolov'un arşiv fotoğrafı. (Reuters)

Güçlerinin şu ana kadar yavaş ilerlediğini açıklayan Kiev, konumunu iyileştirdiğini söylediği köy ve arazileri ele geçirdi. Ancak geçen yıl üç kez başarılı olduğu gibi henüz Rusya'yı büyük bir geri çekilmeye zorlayamadı. Moskova da Ukrayna saldırısının başarısız olduğunu söylüyor.

Kiev, Rus Karadeniz Filosu Komutanı’nın öldürüldüğünü duyurdu

Ukrayna Özel Kuvvetleri, geçtiğimiz hafta düzenlenen füze saldırısında, Rus Karadeniz Filosu Komutanı Amiral Viktor Sokolov'un, Rusya'nın 2014 yılında ilhak ettiği Kırım Yarımadası’ndaki Sivastopol Limanı’nda bulunan filo karargahında öldürüldüğünü duyurdu. Ukrayna ordusu, saldırının cuma günü gerçekleştiğini ve Rus Donanması liderliğinin kentteki toplantısını hedef aldığını söyledi.

Ukrayna Özel Kuvvetleri tarafından Telegram üzerinden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Rusya Karadeniz Filosu karargâhını hedef alan saldırı sonrasında aralarında Rus Karadeniz Filosu Komutanı’nın da bulunduğu 34 asker hayatını kaybetti, 105 asker de yaralandı. Karargâh binasının restorasyonu artık mümkün değil.”

Rusya tarafından atanan yetkililer Ukrayna'nın saldırısını doğrularken en az bir füzenin filo karargahına isabet ettiğini söyledi.

Odessa Limanı’na Rus baskınları

Ukraynalı yetkililer, Rus hava saldırıları sonucu Ukrayna'da 4 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Ayrıca Odessa Limanı’nda Karadeniz'e bakan altyapı ve tahıl depolama tesislerinde ‘büyük hasar’ meydana geldiğini söyledi.

Moskova'nın temmuz ayı ortasında tahıl sevkiyatlarının Karadeniz'den geçmesine izin veren ve küresel gıda kriziyle mücadeleye yardımcı olan bir anlaşmadan çekilmişti. Saldırılar, Ukrayna'nın ürünlerini ihraç etmesini zorlaştıran hava harekâtının parçası olarak gerçekleşti.

Ukrayna Ekonomi Bakanı Yuliya Sviridenko, X platformu (eski adıyla Twitter) üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

Odessa'ya bir büyük saldırı daha! Saldırı, tahıl depolama tesislerinin tahrip olmasına ve limanın ağır hasar görmesine neden oldu.

XSCD
Rus bombardımanının ardından Odessa. (EPA)

Odessa Valisi Oleh Kiper, bombalanan tesislerde yaklaşık bin ton tahıl olduğunu ve tahıl deposunun enkazında iki kişinin cesedinin bulunduğunu söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı habere göre, Ukrayna ordusu, pazar gecesi 19 İran yapımı insansız hava aracı (İHA) ve 11 seyir füzesinin çoğunun Odessa bölgesine yönlendirildiğini bildirdi. Ayrıca tahrip edilen tahıl depolama tesislerinin iki hipersonik füze tarafından vurulduğu belirtildi.

Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna'nın saldırıyı gece düzenlediğini, Karadeniz'in kuzeybatısı, Kırım Yarımadası, Kursk ve Belgorod bölgeleri üzerinde İHA’larının vurulduğunu bildirdi. Bakanlık ölüm sayısına dair bilgi vermedi.

Rusya'nın Odessa'ya saldırısı, büyük bir tahıl üreticisi ve ihracatçısı olan Ukrayna'nın tarım ürünlerini dünyaya ihracını engellemeyi amaçlayan bir dizi füze ve İHA saldırısının sonuncusu olarak gerçekleşti.

EGRT
Birleşmiş Milletler Ukrayna Uluslararası Bağımsız Soruşturma Komisyonu Başkanı Erik Mose, Cenevre'de düzenlediği basın toplantısında. (AP)

Ayrıca Rus Interfax haber ajansı, Kuzey Kutbu bölgesinde faaliyet gösteren Rus Kuzey Filosu’nun, düşman seyir tekneleriyle çatışmayı simüle eden tatbikatlar yaptığını bildirdi. Ajans, filonun bilgi servisinin, bazı büyük muhrip ve çıkarma gemilerinin Kuzey Kutbu'ndaki tatbikatlara katıldığını söylediğini aktardı. Filonun bilgi servisine atıfta bulunan ajans şu ifadeleri kullandı:

“Doğu Sibirya Denizi'ndeki tatbikatlara, donanmanın denizaltı karşıtı destroyeri Weiss-Amiral Kulakov ve büyük çıkarma gemisi Alexander Otrakovsky katıldı. Mürettebat, seyir tekneleri kullanarak düşmandan gelen bir tehditte, gemilerin ayrılmasını korumaya yönelik prosedürlerin provasını yaptı.”

Soykırımı kışkırtan şüpheler

Bir grup Birleşmiş Milletler (BM) müfettişi, Rus medyasında yer alan bazı söylemlerin Ukrayna'da ‘soykırıma teşvik’ unsuru oluşturabileceği konusunda uyarı yaptı. BM Ukrayna Uluslararası Bağımsız Soruşturma Komisyonu Başkanı Erik Mose, Cenevre'deki BM İnsan Hakları Konseyi'nde Ukrayna'daki soykırım iddialarından endişe duyduğunu söyledi. Rus kamu medyası ve diğer medya organlarından aktarılan bazı konuşmaların soykırıma teşvik teşkil edebileceği uyarısında bulundu.

Mose, basın toplantısında sorulan bir soru üzerine “Komisyonun olayla ilgili soruşturmalarını sürdürdüğünü ancak henüz bir sonuca ulaşamadığını” söyledi.

Komisyon ayrıca, 6 Haziran'da Herson'da Rusya'nın kontrolü altındaki bir bölgedeki sakinlerin tahliye edilmesini gerektiren, insani ve çevresel bir felaket korkusunu artıran Kakhovka Barajı’nın bombalanması olayını da araştırıyor. Ukrayna, Rusya'nın güneydeki saldırısını yavaşlatmak için barajı havaya uçurmakla suçladı. Rusya ise Kiev'i sorumlu tuttu.

BM İnsan Hakları Konseyi, Rus işgalinin ardından insan hakları ve uluslararası insani hukuk ihlalleri iddialarını araştırmak üzere Mart 2022'de Ukrayna hakkında bir soruşturma komitesi kurdu. Buna karşın Moskova, soruşturmacılarla iş birliği yapmayı reddediyor. Komisyon ayrıca, Herson ve Zaporijya da dahil olmak üzere uzun süredir Rus işgalinden mustarip olan şehirlerdeki insan hakları ihlallerine ilişkin soruşturmalar yürütüyor. Soruşturma çevresinde, Rus silahlı kuvvetlerinin kendi kontrolleri altındaki bölgelerde uyguladığı işkencenin ‘yaygın ve sistematik’ olduğunu, esas olarak Kiev için muhbirlik yapmakla suçlanan kişileri hedef aldığını gösteren yeni kanıtlar toplandı.

Komisyon ayrıca Kiev'e, kendi kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen ihlalleri, hızlı ve derinlemesine soruşturma çağrısında bulundu. Ancak soruşturmacılar, basın toplantısında bunların yalnızca ‘birkaç olay’ olduğunu, Rus tarafının gerçekleştirdiği ihlallerin ise çok ve çeşitli olduğunu belirtti.

Öte yandan Rusya, arananlar listesine daha fazla yargıç ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) üst düzey yetkililerini yerleştirdi.

Resmi basında dün çıkan haberlere göre, Rusya İçişleri Bakanlığı, UCM'nin Polonyalı Mahkeme Başkanı Piotr Hofmanski, Perulu Başkan Yardımcısı Luz del Carmen Ibanez Carranza ve Alman yargıç Bertram Schmidt hakkında tutuklama emri çıkardı.

Bu kişilere çeşitli suçlamaların yöneltilmesi bekleniyordu. Merkezi Lahey'de bulunan UCM, geçtiğimiz mart ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Rusya Çocuk Hakları Komiseri Maria Lvova Belova hakkında, Ukraynalı çocukları kaçırma suçlamasıyla tutuklama emri çıkarmıştı. Bunun üzerine Rusya, birçok UCM hakimini ‘arananlar listesine’ koydu. O dönemde UCM, söz konusu tutuklama emirlerini ‘önemsiz’ olarak tanımlamıştı.



Yeni video ortaya çıktı: Sydney saldırısında silahsız direnen çift hayatını kaybetti

Adli tıp uzmanları, Sidney'deki Bondi Plajı'nda meydana gelen silahlı saldırı olay yerinde kurbanlardan birinin cesedini inceliyor (EPA)
Adli tıp uzmanları, Sidney'deki Bondi Plajı'nda meydana gelen silahlı saldırı olay yerinde kurbanlardan birinin cesedini inceliyor (EPA)
TT

Yeni video ortaya çıktı: Sydney saldırısında silahsız direnen çift hayatını kaybetti

Adli tıp uzmanları, Sidney'deki Bondi Plajı'nda meydana gelen silahlı saldırı olay yerinde kurbanlardan birinin cesedini inceliyor (EPA)
Adli tıp uzmanları, Sidney'deki Bondi Plajı'nda meydana gelen silahlı saldırı olay yerinde kurbanlardan birinin cesedini inceliyor (EPA)

Sydney’de Hanuka Bayramı kutlamalarını hedef alan kanlı saldırıya ilişkin yeni görüntüler yayımlandı. Kısa süre önce paylaşılan video, bir çiftin saldırganlardan biriyle silahsız şekilde boğuştuğunu ve silahını kısa süreliğine ele geçirmeyi başardığını ortaya koydu. Ancak saldırganın silahın kontrolünü yeniden sağlaması üzerine çift vurularak öldürüldü.

Bu yeni video, saldırganlardan biriyle yüzleşen kahraman Ahmed Elhamad'ın eyleminin ardından geldi.

İsrail güvenlik yetkilileri, dünya çapındaki çeşitli istihbarat teşkilatlarına uyarıda bulunduklarını, Yahudi mekanlarını hedef alan potansiyel terör saldırıları konusunda uyardıklarını ve uluslararası yetkilileri daha yüksek güvenlik önlemleri almaya çağırdıklarını söyledi.

Avustralya Yayın Kurumu (ABC) tarafından yayınlanan yeni görüntülerde, çiftin silahsız bir teröristle karşı karşıya geldiği görülüyor. Videoda, teröristle boğuşup onu silahsızlandırmaya çalıştıkları ve kısa süreliğine de olsa başarılı oldukları görülüyor.

Şarku'l Avsat'ın Daily Mail'den aktardığı habere göre terörist daha sonra silahının kontrolünü yeniden ele geçirdi ve ölümcül saldırısına devam etti. Çift, terör saldırısında hayatını kaybeden kurbanlar arasındaydı.

Sajid Akram ve oğlu Naveed, Yahudi Hanuka kutlamasını hedef alan toplu bir silahlı saldırıda 15 kişiyi öldürdü. Yetkililer saldırıyı Yahudi karşıtı bir terör eylemi olarak nitelendirdi, ancak saldırganın daha derin motifleri hakkında şimdiye kadar çok az ayrıntı verdi.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese dün yaptığı açıklamada, saldırının "DEAŞ ideolojisinden kaynaklanmış gibi göründüğünü" söyledi.

Avustralya polisi ise dün yaptığı açıklamada, Bondi Plajı'ndaki saldırıyı gerçekleştirdiği şüphesiyle suçlanan baba ve oğulun kullandığı araçta iki DEAŞ bayrağı ve bomba bulunduğunu belirtti.

Yeni Güney Galler Polis Komiseri Mal Lanyon, gazetecilere yaptığı açıklamada, Sidney sahili yakınlarında bulunan aracın oğlunun adına kayıtlı olduğunu ve içinde "iki adet el yapımı DEAŞ bayrağı" ile birlikte patlayıcı düzenekler bulunduğunu söyledi.


48 Filistinlileri, İsrail’in suç örgütlerini “terör örgütü” olarak sınıflandırma tuzağıyla karşı karşıya

İsrailli yetkililer, bu örgütlerin güvenliklerini tehdit etmeye başlaması üzerine harekete geçti (Reuters)
İsrailli yetkililer, bu örgütlerin güvenliklerini tehdit etmeye başlaması üzerine harekete geçti (Reuters)
TT

48 Filistinlileri, İsrail’in suç örgütlerini “terör örgütü” olarak sınıflandırma tuzağıyla karşı karşıya

İsrailli yetkililer, bu örgütlerin güvenliklerini tehdit etmeye başlaması üzerine harekete geçti (Reuters)
İsrailli yetkililer, bu örgütlerin güvenliklerini tehdit etmeye başlaması üzerine harekete geçti (Reuters)

Emel Şehade

İsrail'deki 48 Filistinlileri, İsrail parlamentosu Knesset'teki çoğunluğun aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve kontrolündeki polis gücünün yetkilerini genişleten yeni bir yasa tasarısını onaylamasının ardından, belki de Nekbe'den (Büyük Felaket) bu yana en zor ve tehlikeli olan, varlıkları için belirleyici bir savaş veriyorlar.

Aynı durum terörle mücadele araçlarını, Arap toplumunu ve ilerici güçleri bastırmak ve siyasi görüşleri suç saymak için bir araç haline getiren İç İstihbarat Teşkilatı Şin-Bet (Şabak) ve diğer güvenlik kurumları için de geçerli.

Çete savaşları

Bu yasa, Arap toplumunda suç örgütlerinin yaygınlaşmasının ardından önerildi. Bu örgütlerin faaliyetleri, suçları, tehlikeliliği ve operasyonları, İsrail makamları tarafından uzun süredir görmezden geliniyordu. Bu faaliyetler sadece cinayetlerle sınırlı değildi, Arap yerel makamları, altyapı projeleri ve diğer konularda da kontrol sağlamaya yönelikti. Ancak bu örgütler İsrail'in güvenliği için tehdit oluşturmaya başladığında, hükümet ve sorumlu makamlar harekete geçti.

Verilere göre yılın başlarından bu yana, 1948 Filistin topraklarından 240'tan fazla genç Filistinli erkek ve kadın, küçük bir kısmı kazara olmak üzere suç örgütleri arasındaki hesaplaşmalarda öldürüldü. En sonuncusu, mahallesinde oynarken içinde gençlerin oturduğu bir aracı hedef alan maskeli adamlar tarafından vurularak öldürülen 15 yaşlarında bir çocuktu.

Bu ve diğer suçlar, suç örgütlerinin faaliyetlerinin çirkinliğini ortaya çıkarırken İsrailli aşırı sağcı milletvekillerinin geçirmeyi amaçladıkları yasaya karşı protestolar da dahil olmak üzere çeşitli düzeylerde yaygın olarak protesto edildi.

Üstü kapalı hükümler ve hedefler

Suç örgütlerini terör örgütleri olarak sınıflandıran tasarı, ilk okumadan geçti ve ikinci ve üçüncü okumalarda oylama bekliyor. Tasarının nihai olarak onaylanması bekleniyor. Bu durum, 48 Filistinlileri (İsrail vatandaşı Filistinliler) liderliğini, tasarıdaki ‘üstü kapalı’ hükümler ve hedefler nedeniyle harekete geçmeye sevk etti.

Bu yasaya karşı çıkmak için bir çerçeve oluşturma girişiminde bulunan Knesset Üyesi Aida Touma-Suleiman’ın belirttiği gibi, bu yasa suçla mücadeleyi amaçlamıyor, aksine Arap toplumunda yaygın olan suçları, Arap toplumunu baskı altına almayı amaçlayan yasalar çıkarmak için kullanıyor.

Bu yasa, polis ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in İsrail'deki Filistinlilere karşı baskıcı operasyonlar yürütme ve uygulama yetkilerini genişletmeye hizmet ediyor. Bu da ona bireyleri ve hatta ulusal partileri ‘terör örgütleri’ olarak etiketleme, ardından terör örgütlerine yönelik önlemler alarak, bu kişilerin en temel haklarını ve hatta kendi topraklarında var olma haklarını ellerinden alma özgürlüğü verebilir.

Tehlikeli yasaların dalgasıyla yüzleşmek

Touma-Suleiman, 48 Filistinlileri arasında suç oranlarının iki katına çıktığını ve güvenlik ve emniyetin eksik olduğunu gösteren veriler çerçevesinde acil bir oturum çağrısında bulundu. 240'tan fazla genç erkek ve kadının öldürüldüğü yerde tutuklananların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.

Öte yandan 48 Filistinlileri liderliği, gelecekte risk oluşturavak yasalar dalgasıyla mücadele etmek için toplantıda ortaya konulan çeşitli pratik önerileri inceliyor. Bu öneriler arasında parlamento ve kamuoyu eylemleri, bu tür yasaların yerel, İsrail solu ve uluslararası düzeyde yaratacağı sonuçlara ilişkin farkındalık kampanyaları düzenlenmesi yer alıyor.

Silah ticareti

İsrail Arapları arasındaki suç örgütleri, dört yılı aşkın bir süredir, İsrail polisi ve güvenlik güçlerinin sessizliğiyle neredeyse her gün bir veya daha fazla kişinin öldürüldüğü bir iç savaş yürütüyorlar. Ardından, Gazze'de savaş patlak vermeden önce, faaliyetleri çıkarların kontrolü ve ‘kardeşlik’ (yasadışı ücretler) talepleriyle zirveye ulaştı. Aylık ödeme taleplerine uymayanları öldürmekle tehdit ederek faaliyetlerini ayyuka çıkardılar.

Polise yapılan şikayetlere ve İsrail Araplarının protestolarına rağmen, iki aydan fazla bir süre önce bu örgütlerin, bazıları İsrail ordusunun askeri kışlalarından çalınan silahları sınırdan kaçırarak Batı Şeria'da fahiş fiyatlara sattığı ortaya çıkana kadar hiçbir yetkili harekete geçilmedi. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre silahların bir başka kaynağı da Suriye sınırından yapılan kaçakçılık faaliyetleriydi. Güvenlik güçleri geçtiğimiz ay, İsrail ordusundan beş kişi de dahil olmak üzere, Suriye'nin güneyinden silah kaçakçılığına iş birliği yapan ve bunu kolaylaştıran patlayıcılar, roketler, tüfekler ve büyük miktarda mühimmat da dahil olmak üzere bu silahların suç örgütlerine aktarılmasını sağlayan bir dizi şüpheliyi tutukladı.

İsrail’in güvenliğine yönelik tehdit

Bazı Arap yetkililer tarafından da doğrulandığı üzere İsrailli yetkililer, bu örgütlerin güvenliklerine tehdit oluşturmaya başlaması nedeniyle harekete geçti. Knesset kürsüsünden konuşan bazı sağcı milletvekilleri, Batı Şeria'ya silah satmanın Hamas'ı veya İsrail'e karşı ‘direnişi’ desteklemek anlamına geldiğini söyledi. Bu adım, İsrail’in siyasi ve güvenlik liderlerini alarma geçirdi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, tutuklama kampanyaları yürütmek ve suç örgütlerini ortadan kaldırmak için özel bir çaba göstereceğine söz verdi. Böylece bu örgütleri ‘terör örgütleri’ olarak sınıflandıracak ve onları terör örgütlerine uygulanan tüm yasal önlemlere tabi tutacak bir yasa tasarısının önü açıldı.

İsrail'deki Filistinli liderlerin engellemeye çalıştığı yasa, Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir’in, faaliyetleri sistematik silah kullanımı, yetkililere veya seçilmiş görevlilere yönelik tehditler veya terör örgütleriyle iş birliği yapmak olan bir suç örgütünün terör örgütü ilan edilebileceğini öngörüyor.

Bu mesele, suç örgütleri meselesinin ötesinde. Zira yasa, milliyetçi bir tutum sergileyen ve İsrail hükümetinin politikasına, hatta Ulusal Güvenlik Bakanı'nın politikasına karşı çıkan herkesi ‘terör örgütü üyesi’ olmakla suçlamak için kullanılıyor.

Güvenlik kurumları için 670 bin dolarlık bütçe

48 Filistinlilerinin liderleri, İsrailli yetkililerden daha önce ortadan kaldırdıkları Yahudi toplumundaki suç örgütleriyle mücadele ettikleri gibi, suçla mücadele etmek ve örgütleri ortadan kaldırmak için gerekenleri yapmalarını istediler. İsrail hükümeti pazar günü gerçekleştirdiği oturumda, Arap toplumundaki suçlarla mücadele için 670 bin dolarlık bir bütçe onayladı. Hükümet tarafından yapılan açıklamada bunu ‘İsrail polisi, Şin-Bet ve Cezaevi Servisi'nin (IPS) kanun uygulama ve istihbarat kapasitelerinin güçlendirilmesi’ olarak nitelendirdi. İsrail hükümeti, bu bütçeyi Arap toplumunda suç, şiddet ve yasadışı silahlarla mücadeleye yönelik ulusal planda kararlı ve kader belirleyici bir adım olarak değerlendirdi.

İsrail'deki Filistinli liderler, bu adımların İsrail Arapları arasındaki suç örgütlerini ortadan kaldırmak için yetersiz olduğunu düşünüyor ve uygulanması için yeterli finansman içeren kapsamlı bir plan çağrısında bulunuyorlar. Ayrıca, tutuklanan onlarca kişinin birkaç saat içinde serbest bırakıldığının ortaya çıkmasının ardından, İsrail mahkemelerinden sanıklara ağır cezalar verilmesi için baskı yapıyorlar.

Öte yandan polis teşkilatı mensuplarının suç örgütleriyle iş birliği yaptığı da ortaya çıktı. Polis teşkilatında yolsuzluk suçlarıyla mücadele için kurulan Lahav 433 birimi komutanı, Arap toplumunda yerel yönetimlerdeki onlarca vakadan birinde, suç örgütleriyle iş birliği yapmak, onları belediyeye sokmak ve yönetimini kontrol etmek suçlamasıyla tutuklanan Nasıra Belediye Başkanı Ali Selam ile iş birliği yaptığı gerekçesiyle tutuklandı.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


Sidney saldırısının failleri geçen ay Filipinler'de askeri eğitim almış

Saldırıyı gerçekleştiren iki silahlı kişiyi gösteren videodan alınan ekran görüntüsü (AFP)
Saldırıyı gerçekleştiren iki silahlı kişiyi gösteren videodan alınan ekran görüntüsü (AFP)
TT

Sidney saldırısının failleri geçen ay Filipinler'de askeri eğitim almış

Saldırıyı gerçekleştiren iki silahlı kişiyi gösteren videodan alınan ekran görüntüsü (AFP)
Saldırıyı gerçekleştiren iki silahlı kişiyi gösteren videodan alınan ekran görüntüsü (AFP)

Güvenlik kaynakları, Avustralya Yayın Kurumu’na (ABC) yaptıkları açıklamada, Bondi Plajı’nda Hanuka Bayramı kutlamasına düzenlenen saldırıyı gerçekleştiren silahlı kişiler Sajid Akram ve oğlu Naveed Akram’in geçen ay yoğun bir askerî eğitim almak üzere Filipinler’e gittiğini doğruladı.

Bondi saldırısının failleri ile DEAŞ arasındaki bağlantı

Şarku’l Avsat’ın ABC’den aktardığına göre, Bondi Plajı saldırısını soruşturan ortak terörle mücadele ekibindeki üst düzey bir yetkili, Avustralya Güvenlik ve İstihbarat Teşkilatı’nın (ASIO) 2019 yılında Naveed Akram ile ilgili bazı şüpheleri araştırdığını belirtti.

Pazar günü gerçekleşen ve yaklaşık 30 yıldır Avustralya’daki en ölümcül toplu silahlı saldırı olarak kayda geçen olayda 15 kişi hayatını kaybetti. Saldırının Yahudileri hedef alan bir terör eylemi olduğu yönünde soruşturma yürütülüyor.

Yetkili bir güvenlik kaynağı, o dönemde 18 yaşında olan Naveed’in DEAŞ ile ‘endişe verici bağlantılar’ sergilediğini ve bunun ASIO tarafından soruşturulduğunu, ancak o sırada daha fazla incelemeye gerek görülmediğini bildirdi.

Soruşturmayı yürüten yetkililer, Sajid Akram ve oğlunun uluslararası bir terör ağıyla bağlantılarını araştırıyor. Bu kapsamda, ikilinin kasım ayı başında Manila’ya yaptıkları seyahatin tespit edildiği kaydedildi.

Filipinler Göç Bürosu bugün yaptığı açıklamada, Sidney’deki saldırıyı gerçekleştiren Sajid Akram ve oğlu Naveed’in 1 Kasım’da Filipinler’e seyahat ettiklerini duyurdu. İkili, Philippine Airlines’ın PR212 seferiyle Sidney’den Manila’ya, oradan da terörist grupların aktif olduğu Davao şehrine gitmiş; bu gruplar arasında DEAŞ bağlantılı unsurlar da bulunuyor.

Göç Bürosu Sözcüsü, Avustralya’da ikamet eden 50 yaşındaki Hint vatandaşı Sajid Akram’in Hint pasaportu, 24 yaşındaki oğlu Naveed Akram’in ise Avustralya pasaportu kullandığını belirtti. Baba-oğul birlikte uçuş yaptı ve 28 Kasım’da aynı güzergâhla Davao’dan Manila’ya oradan da Sidney’e geri döndü.

Avustralya’dan isminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir terörle mücadele yetkilisi, ikilinin Filipinler’in güneyinde askeri eğitim aldığını doğruladı.

Filipinler, 1990’ların başından itibaren, Pakistan-Afganistan sınırında faaliyet gösteren terör yapılanmalarının yeniden oluşturulmasıyla birlikte aşırıcılığın merkezi haline geldi.

2017’de DEAŞ etkisindeki silahlı gruplar, Filipinler’in güneyindeki Marawi kentinin bazı bölgelerini ele geçirerek beş ay boyunca ellerinde tutmuştu. Ordunun kara ve hava operasyonlarına rağmen süren bu çatışma, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana ülkedeki en büyük savaş olarak kayda geçti ve yaklaşık 350 bin kişinin yerinden edilmesine, bin 100’den fazla kişinin ölümüne yol açtı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese bugün yaptığı açıklamada, saldırının DEAŞ ideolojisi tarafından yönlendirildiğini söyledi.

Avustralya polisi, saldırıda kullanılan araçta DEAŞ’a ait iki bayrak ve bombaların bulunduğunu açıkladı.

Sajid Akram ve oğlu Naveed, pazar akşamı gerçekleştirilen saldırıda 15 kişiyi öldürdü.