Bilim insanları sigarayı bırakmanın en etkili üç yolunu belirledi

157 bin 179 kişinin sigarayı bırakma çabası takip edildi

Sigarayla ilgili araştırmaların çoğu da yüksek gelirli ülkelerde yürütüldüğü için düşük gelirli ülkelerden elde edilen kanıtlar az (Anadolu Ajansı)
Sigarayla ilgili araştırmaların çoğu da yüksek gelirli ülkelerde yürütüldüğü için düşük gelirli ülkelerden elde edilen kanıtlar az (Anadolu Ajansı)
TT

Bilim insanları sigarayı bırakmanın en etkili üç yolunu belirledi

Sigarayla ilgili araştırmaların çoğu da yüksek gelirli ülkelerde yürütüldüğü için düşük gelirli ülkelerden elde edilen kanıtlar az (Anadolu Ajansı)
Sigarayla ilgili araştırmaların çoğu da yüksek gelirli ülkelerde yürütüldüğü için düşük gelirli ülkelerden elde edilen kanıtlar az (Anadolu Ajansı)

Geniş kapsamlı yeni bir incelemede sigarayı bırakma yöntemlerinin başarısı karşılaştırıldı. Bunlardan üçünün, alışkanlığı terk etmede en etkili yollar olduğu belirlendi.

Vareniklin ve sitisinin yanı sıra nikotinli ilaçların en etkili sigara bırakma yöntemleri olduğu ortaya çıktı.

Oxford Üniversitesi'nden halk sağlığı bilimcisi Jamie Hartmann-Boyce ve meslektaşları en az 6 ay boyunca katılımcıların sigarayı bırakma çabalarının takip edildiği 319 araştırmayı gözden geçirdi.

Bu çalışmalarda toplam 157 bin 179 kişi izlenmişti.

Sigaranın bağımlılık yaratan ana maddesi olan nikotin, en yaygın kullanılan maddelerden biri. Aynı zamanda en çok bağımlılık yaratan üçüncü madde niteliğinde. Zira beyin üzerinde güçlü bir etkisi var.

Veriler, yardım almadan 100 kişiden yalnızca 6'sının sigarayı başarıyla bırakma şansı olduğunu öne sürüyor.

Vareniklin ve sitisin, beyinde nikotin tarafından aktive edildiğinde dopamin salgılayan nikotinik reseptörleri aktive ediyor. Aynı zamanda nikotinin bunları aktive etmesini engelleyerek çalışıyor.

Araştırmada iki ilacın etkinliğinin hemen hemen aynı olduğu tespit edildi.

Bulgulara göre, bu yöntemlerle sigarayı bırakmaya çalışan kişilerin yaklaşık yüzde 14'ü, 6 ay veya daha uzun süre boyunca başarılı oluyor.

Bir sonraki en etkili stratejiyse nikotin bantları ve sakız veya pastiller gibi iki tür nikotin replasman tedavisini (NRT) birleştirmek.

Oxford Üniversitesi'nden araştırmacı Nicola Lindson, "Ancak, tek başına bant veya sakız gibi tek bir NRT formunun kullanılması, daha az sayıda kişinin sigarayı bırakabilmesini sağladı" diye konuştu:

İki NRT formunu birlikte kullanan 100 kişiden yaklaşık 12'si başarılı olurken, yalnızca bir tür NRT kullanan 100 kişiden yaklaşık 9'u sigarayı bırakabildi.

Veriler ayrıca, nikotini kademeli azaltmanın aniden bırakmaktan biraz daha etkili olabileceğini gösterdi.

Cochrane Database of Systematic Reviews adlı akademik dergide yayımlanan bulgulara göre, bir kişinin nikotin tedavisine sigarayı bırakmadan önce veya sonra başlaması ya da aldığı doz, etkinliği etkilemedi.

Lindson, "Sigarayı bırakmak çok zor. Bu konuda yardımcı olacak çeşitli ürünler var ama bu yöntemlerin göreceli etkinliği uzun süredir belirsiz" ifadelerini kullandı:

Araştırmamız sigarayı bırakma dünyasının derinliklerine iniyor. Sigara içenlere, sağlık uzmanlarına ve politika yapıcılara bilinçli kararlar vermeleri için güvenilir veriler sağlıyor.

Independent Türkçe



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature