Kanada’daki orman yangınları yaban hayatına büyük bir zarar veriyor

17 Ağustos 2023’te Kanada’nın Britanya Kolumbiyası bölgesindeki West Kelowna şehri tepelerini saran McDougall Creek orman yangını (AFP)
17 Ağustos 2023’te Kanada’nın Britanya Kolumbiyası bölgesindeki West Kelowna şehri tepelerini saran McDougall Creek orman yangını (AFP)
TT

Kanada’daki orman yangınları yaban hayatına büyük bir zarar veriyor

17 Ağustos 2023’te Kanada’nın Britanya Kolumbiyası bölgesindeki West Kelowna şehri tepelerini saran McDougall Creek orman yangını (AFP)
17 Ağustos 2023’te Kanada’nın Britanya Kolumbiyası bölgesindeki West Kelowna şehri tepelerini saran McDougall Creek orman yangını (AFP)

Kanada’da bu yaz yaşanan büyük çaplı yangınlar, yaban hayatına ciddi bir zarar verdi ayrıca iklim değişikliği ve insan faaliyetleri nedeniyle halihazırda bulunan ormanlık alan sıkıntılarını daha da kötüleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Fransız haber ajansı AFP’den aktardığı habere göre Avcı Paul Wabanonik, Quebec’in batısında ormanlık alanda, küçük yaşta ailesiyle birlikte avlanmaya başladığı atalarının topraklarında geyik izleri arıyor.

Ashinabe kabilesi üyesi AFP’ye “Normalde her yerde izler görürdük ancak şimdi burası çöle benziyor” dedi.

Montreal’in yüzlerce kilometre kuzeyinde bulunan bu ormanda gözle görülür tek iz, haziran ayında ormanı kasıp kavuran yangının izleriydi. Bölge bir zamanlar, kararmış veya yanmış ağaçlar ile birkaç küçük yeşil filizin aksine, sonbaharda kırmızı tonlarıyla renklenen sanatsal bir manzaraya sahipti.

Topluluğunun genç üyelerini geleneksel avcılık konusunda eğiten geniş yapılı Wabanonik, ormanda hiç bitki örtüsü ve neredeyse yenilebilir hiçbir şeyin kalmadığını söyledi. Ayrıca hayvanların yakın zamanda geri dönme şansının da çok az olduğunu belirtti.

Wabanonik bu yangınlarda ölen hayvanların tam sayısı bilinmiyor, ancak Kanada Yaban Hayatı Federasyonu’ndan Biyolog Annie Langlois yaşananların bir ‘trajedi’ olduğunu vurgulayarak, tahminlerine göre yüzbinlerce hayvanın öldüğünü belirtti.

Kunduzlardan çakallara, kokarcalara, kurtlara, kızıl tilkilere ve ayılara kadar birçok hayvan telef oldu. Kanada’nın kuzey ormanı 85 memeli türüne, 130 balık türüne ve birçok göçmen kuş da dahil olmak üzere 300 kuş türüne ev sahipliği yapıyordu.

Ancak söz konusu durum, Kanada’nın geçen yaz tanık olduğu tarihi yangınlardan ciddi şekilde etkilendi. Yangınlar 18 milyon hektarlık alanı yani Fransa ana karasının üçte birine denk gelen bir alanı küle çevirdi.

Fotoğraf altı: 17 Ağustos 2023’te Kanada’nın Britanya Kolumbiyası bölgesindeki Kelowna şehrinin batısındaki McDougall Creek’teki orman yangınlarını izleyen sakinler (AFP)
17 Ağustos 2023’te Kanada’nın Britanya Kolumbiyası bölgesindeki Kelowna şehrinin batısındaki McDougall Creek’teki orman yangınlarını izleyen sakinler (AFP)

Kuzeye kaçış

Annie Langlois, çok şiddetli ve hızla yayılan yangınlar karşısında yeterince hızlı koşma ve uçma yetenekleri olmayan bazı türlerin hızla kapana kısılabileceğine dikkat çekti.

Bazı bölgelerde yangınların mevsimin çok erken zamanlarında çıkması nedeniyle yavru hayvanların hayatta kalma şansı yok oldu.

Yangının sonuçları suda yaşayan hayvanlar için de oldukça tehlikeli oldu. Göl ve nehirlere karışan küllerin yanı sıra bitki örtüsünün kaybından kaynaklanan toprak erozyonu da suyun kalitesini bozdu.

Bunların yanı sıra, orman yangını dumanı, bazen yüzlerce kilometre boyunca biriken, farklı kimyasal formlarda büyük oranda karbon kirletici madde içeriyordu.

Britanya Kolumbiyası Üniversitesi’nden Matthew Mitchell, bu dumanların yaban hayatının sağlığı üzerinde akut veya kronik etkileri olduğunu söyledi.

Ayrıca “Genç hayvanlar genellikle insanlarda olduğu gibi dumanın etkilerine karşı daha hassastır. Balinalar ve yunuslar gibi deniz hayvanları bile nefes almak için yüzeye çıktıklarında yangınlardan etkileniyor” ifadelerini kullandı.

Kanada, büyük ölçüde habitat tahribatı nedeniyle halihazırda tehdit altında olduğu düşünülen yaklaşık 700 türe ev sahipliği yapıyor.

Uzun vadede yangınlar, ağaç kesimi nedeniyle zaten zarar görmüş olan bu ortamlar üzerinde ek baskı oluştururken, Kanada’da büyük ve eski ormanlarda yaşayan bir tür olan ren geyiği için de durum kötüleşti.

Abitibi-Temiscamingue’deki Quebec Üniversitesi’nden Prof. Dr. Gabriel Pigeon, “Geyikler muhtemelen iyi durumda olsa da, halihazırda oldukça istikrarsız bir durumda olan ren geyiği daha az iyi durumdadır” diyerek endişelerini dile getirdi. 

Sıcaklık arttıkça bazı türlerin kuzeye kaçmasına yönelik halihazırda başlamış bir olgu, yangınlar ile daha da kötüleşti.

Pigeon, takip ettiği bir vaşak için de durumun aynı olduğunu, vaşağın genellikle sadece 25 kilometrekare uzaklaşırken şimdi kendi topraklarından 300 kilometre (185 mil) uzağa gittiğini söyledi.

Hayvanların yanan alanlara geri dönüşü türden türe farklılık gösterirken, bazılarının geri dönmesi yıllar alabilir.



İsrail, Husiler ve Trump'ın değişken stratejisi

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 7 Nisan'da Washington'daki Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nde
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 7 Nisan'da Washington'daki Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nde
TT

İsrail, Husiler ve Trump'ın değişken stratejisi

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 7 Nisan'da Washington'daki Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nde
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 7 Nisan'da Washington'daki Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nde

Michael Horowitz

Yaklaşık on yıl önce, Ortadoğu'daki güvenlik durumu hakkında bazı diplomatlara bilgi vermek üzere İsrail'deki bir büyükelçiliği ziyaret ettiğim sırada, biri meslektaşıma ve bana o zamanlar bize son derece tuhaf gelen bir soru sormuştu: Peki ya Husiler? İsrail'e tehdit oluşturabilirler mi? Husiler o dönemde İsrail'e saldırı tehdidinde bulunmuş olsa da soruya bir an hazırlıksız yakalanmıştık. Ne var ki bu tehdit şaşırtıcı değildi, zira örgütün sloganı “Amerika'ya ölüm, İsrail'e ölüm, Yahudilere lanet olsun” idi. Ancak o dönemde bu tehditler, Güney Arabistan'daki uzak bir savaşta mücadele eden izole bir grubun yüksek sesli övünmesinden ibaret görünüyordu.

Ama işler çok değişti. İran destekli Yemenli örgüt, 4 Mayıs 2025 Pazar günü, İsrail'in Tel Aviv yakınlarındaki Ben Gurion Uluslararası Havalimanı yakınlarına uzun menzilli bir balistik füze fırlatarak bir patlamaya yol açtı ve İsrail'in merkezinde hava saldırısı sirenlerinin çalmasına neden oldu. Bu olay, Husiler ile İsrail arasındaki gerginlikte bir dönüm noktası oluşturdu ve çok sayıda uluslararası havayolunun uçuşlarını geçici olarak askıya almasına yol açtı. Füzenin herhangi bir uçağa doğrudan isabet etmemesi, sadece küçük çaplı maddi hasara yol açması ve sınırlı sayıda insanı yaralaması bir yana, İsrail'in ana havalimanına ulaşması bile Husiler için oldukça önemli bir sembolik kazanım anlamına geliyor. İsrail buna karşılık Hudeyde Limanı ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı hedef alan bir dizi hava saldırısı düzenledi. Başbakan Binyamin Netanyahu daha sonra İsrail'in karşılığının çıtasını yükselteceğine söz verdi.

Bunun Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yönelik ilk saldırı girişimi olmadığını, örgütün daha önce de burayı birkaç kez hedef aldığını iddia ettiğini açıklayalım. Geçtiğimiz mart ayında havalimanına üç ayrı saldırı düzenlediğini duyurmuş, füzelerden birinin havalimanına isabet ettiğini söyleyerek övünmüştü. 4 Mayıs'ta ise füze havalimanını çevreleyen hava sahasını başarıyla deldi, sınırlı sayıda can ve mal kaybına yol açtı, ancak ülkedeki hava trafiğini aksattı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre İsrail erken uyarı sistemleri, füzeyi yaklaşırken tespit etti ve düşürmek için biri İsrail'e ait Arrow sisteminden, diğeri ise İsrail'de konuşlu, yüksek irtifalardan balistik füzeleri engellemek için tasarlanmış bir savunma sistemi olan Amerikan THAAD sisteminden iki adet füze fırlatıldı. Ancak her iki sistem de füzeyi engellemeyi başaramadı.

İsrail hava savunma sistemlerinin, ABD'nin THAAD bataryalarının desteğine rağmen diğer onlarca girişim arasından Yemen'den atılan bir füzeyi engelleyememesi üçüncü kez yaşanıyor. Her ne kadar genel sicil İsrail ile ABD arasında oldukça etkili bir savunma koordinasyonu olduğunu gösterse de, özellikle Ben Gurion Havalimanı gibi stratejik tesisleri hedef alan ve maddi kayıpların ötesinde sembolik ve operasyonel sonuçları olan saldırılara karşı bu sistemler henüz tam koruma sağlayamıyor.

Başarısızlığın nedenlerinin belirlenmesi için soruşturmalar devam ediyor. Husilerin, İsrail içinde hedef aldıkları noktaları mümkün olan en büyük etkiyle vurabilme şanslarını artırmak için farklı kriterleri test ettiği görülüyor. İsrailli yetkililer, Husilerin saldırının ardından yeni bir füze kullandıklarını iddia ettiklerini ancak İsrail’in tahminlerinin, bunun daha önce düşürülmüş bir füze ile aynı model olduğunu gösterdiğine dikkat çektiler. Ortaya atılan hipotezler arasında füzenin bir kısmının isabet almış olabileceği, ancak patlayıcı başlığın isabet almamış olabileceği, bunun sonucunda da füzenin havalimanı sınırları içerisinde düşerek patlamış olabileceği de yer alıyor.

İsrail savunmasının sınırlılığı

Hava saldırılarına ve askeri karşılıklara rağmen Husileri caydırmak hâlâ zor bir görev. ABD öncülüğündeki hava saldırıları, örgütün hem İsrail'e hem de ticari gemilere yönelik saldırılarını önemli ölçüde azalttı; ancak saldırıları tamamen durdurmak için karadan müdahale gerekiyor gibi görünüyor.

İsrail, Husi kontrolündeki bölgelerdeki altyapıyı, aralarında Hudeyde Limanının da bulunduğu yerleri defalarca hedef aldı. Son saldırıya da Sana Havalimanı'nın kapatılması ve üç sivil uçağın vurulması ile sonuçlanan saldırılarla karşılık verdi. Bu operasyonlar, Gazze'de savaşın patlak vermesinden önce de iç karışıklıklar ve ekonomik krizlerle karşı karşıya olan örgüt için bir yük olsa da, geri adım atmasını sağlama olasılığı düşük.

İran'ın İsrail ve ABD'ye karşı öncü gücü olan örgüt, Tahran'dan giderek artan maddi ve manevi destek görüyor. Çatışmanın merkezindeki konumu, ona muhalifleri bastırmak için ideolojik bir kılıf da sağlıyor ve bu konumunu, saflarını desteklemek için kapsamlı eleman devşirme kampanyaları düzenlemek için kullanıyor.

Ancak Husilere karşı daha etkili bir mücadele, Yemen'de iç savaşın zirve yaptığı dönemde, uluslararası alanda tanınan hükümete bağlı güçlerin Hudeyde'ye yönelik başarılı bir saldırı başlattığı türden bir kara harekâtını gerektiriyor. Ne var ki limandan insani yardım akışının aksaması endişesiyle artan uluslararası baskı, saldırının durdurulmasına ve söz konusu güçlerin daha acil olan başka cephelere çekilmesine yol açtı.

Karadan bir müdahalenin olmaması durumunda İsrail'in Husi saldırılarını hızla durduracak yeterli araçları bulunmuyor. Örgütün lider kadrosunu hedef alan hassas saldırılar düzenlemek (İsrail'in Hizbullah'a yaptığına benzer şekilde), lider kadrosunun hareketlerini izlemek için önemli miktarda istihbarat ve askeri kaynak tahsis edilmesini gerektiriyor. Bu da İsrail'in Hamas'ın faaliyetlerini veya İran'ın nükleer programındaki potansiyel ilerlemeyi izlemek gibi acil güvenlik önceliklerinden uzaklaşmasına neden olabilir.

İsrail yalnız mı?

Bu meydan okumalar, ABD ile Husiler arasında aniden duyurulan “ateşkes” ile daha da büyüdü. İsrail'in Yemen'de bir dizi yeni saldırı düzenlemesinden dakikalar sonra, Husilerin ateşkesi kabul ettiğinin bildirilmesinin akabinde Başkan Donald Trump, ABD ordusuna operasyonlarını durdurma emri verdiğini açıkladı.

Husiler bu iddiayı doğrulamazken, dahası bazı Husi yetkilileri Trump'ın açıklamasını yalanlarken, Husiler ile ABD arasında arabuluculukta önemli rol oynayan Umman Sultanlığı, ABD'nin hava saldırılarını durdurması karşılığında Husilerin de Kızıldeniz'deki saldırılarının durdurulması konusunda anlaşmaya varıldığını duyurdu.

Trump ile Kanada'nın yeni başbakanı arasında düzenlenen ve konuyla ilgisi olmayan bir basın toplantısı sırasında gelen açıklama, İsrail için bir şok etkisi yarattı. Zira anlaşmada Husilerin İsrail'e yönelik saldırılarının durdurulması ihtimaline dair hiçbir ifade, ayrıca bu saldırıların ateşkesin ihlali olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine dair bir bilgi de yer almıyor. Bu ayrıntının atlanması, Husileri İsrail'i dolaylı olarak tanımaya zorlayarak onları zor durumda bırakmaktan kaçınmak için kasıtlı olabilir ya da basitçe ABD'nin anlaşmaya varırken İsrail'in güvenliğini hesaba katmadığının bir göstergesi olabilir. Bu açıklamanın ani olması göz önüne alındığında Trump’ın, İsrail'i kaderiyle baş başa bıraktığı anlamına gelen son hipotez göz ardı edilemez.

Anlaşmanın sadece Kızıldeniz ile sınırlı kalması durumunda İsrail bunu gerçek bir gerileme olarak değerlendirecektir. Son aylarda nakliye gemilerine yönelik saldırılar durmuştu. Bu durum muhtemelen ABD'nin Husi mevzilerine yönelik geniş çaplı operasyonları ya da örgütün doğrudan İsrail'e saldırmaya odaklanması nedeniyleydi. Ancak ABD saldırılarının durması, Husilerin tehdit oluşturmaya devam edeceği ve istedikleri zaman deniz saldırılarına yeniden başlayabilecekleri anlamına geliyor.

Trump ile Kanada'nın yeni başbakanı arasında düzenlenen ve konuyla ilgisi olmayan bir basın toplantısı sırasında gelen açıklama, İsrail için bir şok etkisi yarattı. Zira anlaşmada Husilerin İsrail'e yönelik saldırılarının durdurulması ihtimaline dair hiçbir ifade yer almıyor.

Trump'ın hesapları

Peki Trump neden bu ani adımı attı?

İsrail basınında çıkan haberlere göre Trump Netanyahu'dan bıktı, çünkü kendisini “manipüle ettiğine” inanıyor. Bu nedenle onunla irtibatı kesmeye ve bölgeyle ilgili dış politika konularında tek taraflı kararlar almaya karar verdi.

Trump'ın ikinci döneminin İsrail’i hayal kırıklığına uğrattığı açıkça görülüyor. Zira Netanyahu hükümeti, ABD başkanının İsrail çıkarlarıyla tam uyumlu olacağını sanıyordu.

Ancak bu duyurunun, Arap Körfez bölgesine yapacağı ziyaretten önce yapılmış olması, eğer gerçekten gerçekleştiyse anlaşmanın tamamlanmasını hızlandırmak için ona ivme kazandırmış olması muhtemel. ABD Başkanı, Amerikan ekonomisine büyük Körfez yatırımları çekmeyi ve Washington liderliğindeki bölgesel müttefikleriyle ilişkilerinin gücünü göstermeyi amaçlayan gezisi kapsamında Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek.

asde

Trump'ın ikinci dönemindeki ilk bölge turundan beklentisi, özellikle ekonomik alanda içeride pazarlayabileceği başarılar elde etmek. Yeni yatırımlar çekmek ile ilgili başlıklar bir zorunluluk ve Beyaz Saray'ın isteyeceği son şey, Husilerin Amerikan çıkarlarına veya Kızıldeniz gibi stratejik su yollarına saldırılar düzenleyerek ziyareti bozması.

Trump'ın, İsrail'in varoluşsal bir tehdit olarak gördüğü tavizleri gerektirse bile, Tahran ile her ne şekilde olursa olsun bir anlaşma yapmayı ciddi olarak istediği açıkça görülüyor

Trump'ın Husilere yönelik saldırıları durdurma yönündeki ani kararı İsrail'de giderek artan endişelere yol açtı. Bu durum, ABD Başkanı'nın İran ile anlaşmaya varmak için bedeli ne olursa olsun elinden gelen her şeyi yapmaya kararlı olduğunun bir başka göstergesi olarak görülüyor. Yakın zamana kadar ABD'nin Husilere karşı askeri müdahalesi, Washington'un ciddiyetinin ve gerektiğinde güç kullanmaya hazır olduğunun en açık kanıtı olarak görülüyordu. Ama Trump'ın savaşlar başlatma değil sona erdirme niyetini defalarca dile getirdiği göz önüne alındığında, bu değerlendirme tartışmalı olabilir, ancak İran'ın son dönemde karşılaştığı zorluklar İsrail'e bir miktar güven vermişti.

Ancak bugün Trump'ın, İsrail'in varoluşsal bir tehdit olarak gördüğü tavizleri gerektirse bile, Tahran ile her ne şekilde olursa olsun bir anlaşma yapmayı ciddi olarak istediği açıkça görülüyor.