Libya seçimleri yeni engellerle karşı karşıya

Yasalarının Temsilciler Meclisi tarafından onaylanmasının ardından

Libya Parlamentosu seçim yasalarını onaylama oturumu sırasında (Libya Temsilciler Meclisi)
Libya Parlamentosu seçim yasalarını onaylama oturumu sırasında (Libya Temsilciler Meclisi)
TT

Libya seçimleri yeni engellerle karşı karşıya

Libya Parlamentosu seçim yasalarını onaylama oturumu sırasında (Libya Temsilciler Meclisi)
Libya Parlamentosu seçim yasalarını onaylama oturumu sırasında (Libya Temsilciler Meclisi)

Son zamanlarda, Libya'da yapılacak seçim süreci hakkında birçok soru gündeme geldi. Bu süreçte yeni engeller ortaya çıkacak mı? Bu soru, Temsilciler Meclisi'nin cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri için yasaları oybirliğiyle kabul etmesinin ardından gündeme geldi. Bazı siyasiler ve milletvekilleri, seçim sürecinin tamamlanması konusunda iyimser olmadıklarını ifade ederken, bazıları da yasaların kabul edilmesinin, bu sürecin tamamlanması için bir gösterge olduğunu belirtti.

Libya Temsilciler Meclisi üyesi Ali Tekbali, Şarku'l Avsat’a Temsilciler Meclisi'nin kararını sorumluluktan kurtulma adımı ve seçim sürecinin engellenmesine yönelik geçmişteki suçlamaların önünü kesme" olarak nitelendirdi. Tekbali, bu kararın ‘ayrıca, Bingazi'de barajların çökmesi felaketinin ardından kendisine yöneltilen denetim görevlerinde ihmal suçlamalarına karşı bir çaba olabileceğine’ dikkat çekti.

Tekbali, verdiği röportajda, parlamentonun, seçim sürecine dahil olan diğer taraflara, özellikle Yüksek Devlet Konseyi, uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler tarafından tanınan geçici Ulusal Birlik Hükümeti'ne, ateşli bir top fırlattığını açıkladı.

Fotoğraf Altı:  Tekbali, Parlamentonun, başta Devlet Yüksek Konseyi olmak üzere seçim sürecinde rolü olan diğer partilere yanan bir ateş topu attığını doğruladı (DYK)
Tekbali, Parlamentonun, başta Devlet Yüksek Konseyi olmak üzere seçim sürecinde rolü olan diğer partilere yanan bir ateş topu attığını doğruladı (DYK)

Tekbali, "Abdulhamid Dibeybe konumuna tutunmak ve hükümetine alternatif bir hükümetin kurulmasını engellemek için Türkiye ve İtalya gibi müttefik ülkelerden yardım isteyebilir. Devlet Yüksek Konseyi (DYK), 13. Anayasa Değişikliği'ni ve parlamentoyla birlikte seçim yasalarını hazırlamakla görevli (6 + 6) ortak bir komitenin kurulmasını onaylamasına rağmen, üyelerinin önemli bir kısmı hala parlamentoyla yakınlaşmayı reddediyor" dedi. Tekbali, "DYK'daki bu blok, bazı üyeleri İslami siyasi akıma mensup, parlamentonun (6 + 6) komitesi tarafından hazırlanan seçim yasalarına temel değişiklikler yaptığını iddia edecek. Anayasa değişikliğine göre, bunlar bağlayıcıdır ve değiştirilemez veya bu yasaların yürütme yolunun yol haritasına itiraz edilemez. Bu yol haritası, ülkede yeni bir birleşik hükümetin kurulmasını ve seçimlerin gözetimini üstlenmesini içerir” şeklinde konuştu.

Fotoğraf Altı:  Tekbali, Dibeybe'nin konumunu korumak için Türkiye ve İtalya gibi müttefik ülkelerden yardım isteyebileceğini açıkladı. (UBH)
Tekbali, Dibeybe'nin konumunu korumak için Türkiye ve İtalya gibi müttefik ülkelerden yardım isteyebileceğini açıkladı. (UBH)

DYK, dün yaptığı oturumda, Temsilciler Meclisi'nin cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri için yasaları çıkarmasına ilişkin yorum yapmayı reddetti. Tekbali, "Libya'daki mevcut güçlerin hiçbirinin yakın bir zamanda seçim yapılmasının çıkarına olmadığını düşünüyor. Bu, Bingazi'deki barajların çökmesi ve binlerce kişinin ölümü nedeniyle Libyalıların öfkesinin devam etmesi ve ayrıca şehirdeki yeniden yapılanma pastasını paylaşmak için çatışan iki hükümet arasındaki yoğun rekabet nedeniyledir" dedi.

Fotoğraf Altı:  BM Elçisi Abdullah Bathily (Misyon)
BM Elçisi Abdullah Bathily (Misyon)

Libya Ulusal Topluluğu Partisi Kurucu Meclisi Başkanı Esad Ziho'ya göre, yakın gelecekte seçim yapılması beklenmiyor. Bu konuda, Ziho, seçim yasalarını çıkarmanın, Temsilciler Meclisi'nin şu anda sahip olduğu ‘ana ve son baskı kartı’ olduğunu söyledi ve bu nedenle iyimser olunamayacağını belirtti. Ziho, Şarku'l Avsat’a verdiği röportajda, parlamentonun Pazartesi günkü oturumunda, yasaların çıkarılmasının, seçimlerin gözetimini üstlenecek yeni bir hükümet kurulmasıyla bağlantılı olduğuna ısrar ettiğini açıkladı. “Bu nedenle, uluslararası toplum, Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathily'i, Dibeybe'nin görevden alınması konusunda anlaşmaya varmak ve sonuncusunun iktidardan çekilmesi için ikna etmek gibi zor bir duruma soktu. Bu, beklenmeyen bir durumdu” ifadelerini kullandı.

Ziho, Pazartesi günkü oturumda gerçekleşenlerin, bazı milletvekillerinin iddia ettiği gibi, seçim yasalarının resmi bir onayı olmadığını düşünüyor. Yayın ve resmi onay, Temsilciler Meclisi Başkanı Akila Salih'in bu yasaları imzalaması ve Resmi Gazete'de yayınlanmasını içerir. Bu, elbette, parlamentonun talep ettiği yeni hükümetin kurulmasının duyurulmasından önce gerçekleşmeyecek. Ziho, bu bağlamda şunları söyledi: "Maalesef bazıları, seçimler için 240 günlük geri sayımın başladığına dair kamuoyunu kandırmaya çalıştı. Bu gerçek değil."

Öte yandan, DYK üyesi Saad bin Şarada da ‘seçimler için güçlü fırsatlar olduğunu’ reddetti. Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda, "Tabii ki, DYK'da, parlamentoyla yeni bir hükümet kurma yolunu reddeden, küçük bir grup olabilir. Çarşamba günü Konsey oturumunda bu konuda bir oylama olabilir. Ancak, seçimlere gerçek engel, uluslararası toplumdan, özellikle Libya-Libya anlaşmalarını reddetmesiyle tanınan BM misyonundan gelecek" dedi. İbn Şarada, açıklamalarına şunları ekledi: "Bence Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi, yeni bir diyalog komitesi kurmaya kararlı ve şimdiye kadar elde edilenlere aldırış etmeyecek."



DEAŞ’ın yönetimi Abdulkadir Mumin ile Afrika'ya mı geçiyor?

DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
TT

DEAŞ’ın yönetimi Abdulkadir Mumin ile Afrika'ya mı geçiyor?

DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)
DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin, kınayla boyanmış turuncu sakalıyla dikkati çekiyor (Getty)

Analistler, terör örgütü DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin’in kınayla boyanmış turuncu sakalıyla, resmi olarak bu unvana sahip olmasa da muhtemelen örgütün en güçlü adamı haline geldiğini düşünüyorlar.

DEAŞ, örgütün liderinin Ebu Hafs el-Haşimi el-Kureyşi olduğunu iddia etse de gözlemciler bu takma ismi taşıyan gerçek biri olup olmadığını sorgularken muhtemelen örgütü Somali'den yönetmekle sorumlu olan Abdulkadir Mumin dikkati çekiyor.

Uluslararası Radikalleşme ve Siyasi Şiddet Araştırmaları Merkezi’nden (International Centre for the Study of Radicalisation and Political Violence/ICSR) Tore Hamming, Mumin’in DEAŞ’ın küresel ağındaki en önemli, en güçlü ve en fazla kontrole sahip ismi olduğunu söyledi.

Hamming, liderlerin teker teker öldürüldüğü bu karanlık örgütte Mumin’in şimdiye kadar hayatta kalmayı başaran birkaç üst düzey isimden biri olduğunu ve bunun da ona örgüt içinde bir tür statü kazandırdığını belirtti.

Somali'nin örgüt için önemi

Mumin’in ABD tarafından birkaç ay önce düzenlenen saldırıda öldürüldüğü sanılıyordu, ancak öldüğüne dair herhangi bir kanıt elde edilemediği için hayatta olduğu ve faaliyetlerine devam ettiği düşünülüyor. Somali'nin mali nedenlerden ötürü örgüt için önemli olduğunu belirten Hamming, buradan Kongo, Mozambik, Güney Afrika, Yemen ve Afganistan'a para gönderdiklerini, dolayısıyla iyi bir mali modele sahip olduklarını vurguladı.

h67u8ı
DEAŞ liderlerinin her zaman Arap kökenli oldukları biliniyor (Reuters)

Bu mali faaliyetlere ilişkin hiçbir bilgi yok, çünkü bu miktarları tahmin etmek bile imkansız. Paranın bir yerden başka bir yere giderken izlediği güzergahları tam olarak belirlemek de öyle.

Mumin’in DEAŞ liderliğine uzanan yolculuğu

Yarı özerk Puntland bölgesinde doğan Mumin, bir süre İsveç'te yaşadıktan sonra İngiltere'ye yerleşti. 2000'li yılların başında Londra ve Leicester'da camilerde ve internette dolaşan videolarda radikal bir vaiz olarak tanınan Mumin, Somali'ye döndüğünde İngiliz pasaportunu yaktı ve El Kaide ile bağlantılı eş-Şebab örgütü lehine propaganda yapmaya başladı. Ardından 2015 yılında DEAŞ saflarına geçti.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre kimliğinin gizli tutulması şartıyla konuşan Avrupalı bir istihbarat yetkilisi, DEAŞ'ın küçük bir bölgeyi kontrol etmesine karşın geniş bir kitleye hitap ettiğini ve para dağıttığını söyledi. Aynı yetkili, geçtiğimiz mayıs ayında Mozambik'te DEAŞ’ın Faslı ve Afrikalı üyelerinin bir terör saldırısı gerçekleştirdiğini aktardı.

Yetkiliye göre Mumin ayrıca Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde (KDC) faaliyet gösteren DEAŞ bağlantılı Ugandalı örgüt Müttefik Demokratik Güçler’i (ADF) finanse etti. Şu an ADF’nin bin ile bin 500 arasında üyesi olduğunun tahmin edildiğini belirten yetkili, ADF üyelerinin Mumin'in yardımıyla radikalleşme, silah ve finansman arayışını sonlandırıp silahlı saldırılara başladıklarını kaydetti.

İdeolojide değişim

Bazı gözlemcilere göre Mumin, DEAŞ’ın lider kadrosunda halife olarak görülüyor, ancak resmi olarak biat etmesi, kökleri Ortadoğu'ya dayanan, Suriye ve Irak'ta 2014 yılından 2019 yılına kadar süren bir halifelik kuran DEAŞ içinde ideolojik bir değişim anlamına gelecek.

Aşırıcılıkla Mücadele Projesi (The Counter Extremism Project/CEP) adlı düşünce kuruluşunun direktörü Hans-Jakob Schindler, Mumin’in DEAŞ’ın başına geçmesinin DEAŞ destekçileri ve sempatizanları arasında bir kargaşaya neden olacağını değerlendirdi.

Fakat Horasan Vilayeti ve Batı Afrika Vilayeti gibi DEAŞ'a bağlı grupların liderlerinin operasyonel faaliyetleri örgütün liderliğini istemelerine neden olabilir. Somalili olan Mumin, DEAŞ’ın geleneksel liderlik kriterlerini karşılamasa da coğrafi konumu ona bazı avantajlar sağlıyor.

Afrika Boynuzu

ABD’nin West Point Askeri Akademisi’ne bağlı CTC Sentinel - Combating Terrorism Center’a göre Afrika Boynuzu örgüte Arap Maşrık (Levant) bölgesindeki istikrarsızlıktan koruma ve daha fazla hareket özgürlüğü sağlamış olabilir. Merkez, bu liderlik özelliklerinin, mali kaynakları savaşı kazanmanın anahtarı olarak gören terör örgütü El Kaide’nin eski lideri Usame bin Ladin'inkilerle örtüştüğünü vurguladı.

Mumin'in emrindeki militan sayısı az olmasına rağmen liderlik piramidinin tepesine yükselmesi, DEAŞ içindeki değişimleri de yansıtıyor. Hamming’e göre bu değişimlerden ilki halifenin artık DEAŞ'deki en önemli figür olmaması, ikincisinin ise örgütün aslında Afrika'ya doğru kademeli bir stratejik kayma arayışında olması. Kimliğinin gizli tutulmasını isteyen Avrupalı istihbarat kaynağı ise Avrupa'ya ulaşan şiddet görüntülerinin yüzde 90'ının Afrika'dan geldiğini söyledi. Ancak CTC Sentinel'e göre örgütün liderliği Ortadoğu'da kalmaya devam ettiğinden ‘her şey aynı kalıyor’.