Güney Lübnan halkına savaş endişesi hakim

Güney Lübnan'da yerinden edilme ve 2006 deneyiminin tekrarlanması korkusu hakim

Lübnan'ın İsrail sınırına yakın ed-Duheyra köyündeki İsrail bombardımanının ardından dumanlar yükseliyor, 11 Ekim 2023. (AP)
Lübnan'ın İsrail sınırına yakın ed-Duheyra köyündeki İsrail bombardımanının ardından dumanlar yükseliyor, 11 Ekim 2023. (AP)
TT

Güney Lübnan halkına savaş endişesi hakim

Lübnan'ın İsrail sınırına yakın ed-Duheyra köyündeki İsrail bombardımanının ardından dumanlar yükseliyor, 11 Ekim 2023. (AP)
Lübnan'ın İsrail sınırına yakın ed-Duheyra köyündeki İsrail bombardımanının ardından dumanlar yükseliyor, 11 Ekim 2023. (AP)

Şadiye Ebu Halil, Güney Lübnan'daki evinin önünde annesiyle birlikte kahve içerken, Hizbullah ile İsrail arasındaki karşılıklı bomba atışları sürüyordu. Bombardımanlar sonucu nüfusunun çoğunluğu yerinden edilen kasabada top mermilerinin sesleri halen yankılanıyor.

48 yaşındaki Ebu Halil, İsrail ile olan güney sınırına 11 kilometre uzaklıktaki sahil kasabası el-Kuleyle'deki evinin balkonundan AFP'ye şunları söyledi: “Beş çocuğum var. Bunların bir kısmı Beyrut'ta, bir kısmı da Lübnan dışında yaşıyor. Beni arayıp buradan ayrılmamı istiyorlar.”

“Kasabanın nüfusunun üçte ikisinden fazlası zaten ayrıldı” diyen Ebu Halil, son günlerde yaşanan bombardımanın, 2006 yazında İsrail ile Hizbullah arasında yaşanan yıkıcı savaş deneyimini hatırlattığını ifade etti.

Salı günü Sur bölgesindeki el-Kuleyle kasabası yakınlarında, Hamas hareketinin askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın sorumluluğunu üstlendiği roket saldırıları yaşandı. İsrail, kasabanın çevresini ve komşu bölgeleri bombalayarak karşılık verdi.

İran’ın Lübnan uzantısı (Şii) Hizbullah ise, dün (Çarşamba) komşu ed-Duheyra kasabasındaki bir İsrail mevzisini hedef aldığını doğruladı. İsrail buna ağır bombardımanla karşılık verdi ve üç sivil yaralandı.

Hamas'ın İsrail'e benzeri görülmemiş bir saldırı gerçekleştirmesinin ertesi günü, yani Pazar gününden bu yana Hizbullah ve İsrail karşılıklı bombardıman yapıyor. Bu gerginlik, sınır kasabalarında yaşayanlar arasında bunun yansımaları konusunda korku yarattı ve yüzlerce kişiyi bölgeden kaçmaya itti.

Bomba sesleri kasabada yankılanırken Ebu Halil, “Nereye gidiyoruz?... Evinizden ayrılmak kolay değil. İnsanlar bir kayıp ve şaşkınlık içerisinde. Kasabayı terk edenlerin aklı hâlâ burada” diyor.

İsrail'in 2000 yılında geri çekilmesine kadar 22 yıl boyunca işgal altında kalan sınır kasabalarında yaşayanlar, özellikle Temmuz 2006'daki savaş sırasında defalarca yerlerinden edildi.

İsrail ile Hizbullah arasında 2006 Temmuz’unda yıkıcı bir savaş çıktı. Lübnan tarafında çoğu sivil olmak üzere bin 200'den fazla, İsrail tarafında ise çoğu askeri olmak üzere 160 kişi öldü.

34 gün süren savaş, yaklaşık bir milyon Lübnanlının şehirlerinden göç etmesine neden oldu. O tarihten bu yana sınır bölgesinde Hizbullah ile İsrail arasında dönem dönem çatışmalar yaşandı.

“Yorulduk”

32 yaşındaki Bilal Salih kasabadaki küçük bir kafede oturmuş cep telefonundan gelen son dakika haberlerine göz atıyor.

İki çocuk babası olan genç adam, önceki gece iki erkek kardeşi ve ailelerinin ayrılmasının ardından el-Kuleyle'de kalan son ailenin kendileri olduğunu anlatıyor.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Salih şöyle diyor: “Burada kimse kalmadı. İnsanlar arabalarına benzin doldurdular, çocuklarını ve eşyalarını koyup aceleyle gittiler. Her şeyi geride bıraktılar. Benzer bir sahneyi yalnızca Temmuz Savaşı (2006 Savaşı) sırasında gördüm. Bugün ayrılan herkes kendisi için değil çocukları için korkuyor” dedi.

2006 Savaşı sırasında sınır bölgeleri ve Hizbullah'ın kalesi olan Beyrut'un güney banliyöleri boşaltıldı. Birçoğu, 12 yıldır yıkıcı bir çatışmaya sahne olan komşu Suriye'ye gitti.

Ancak Lübnan'ı dört yıldır kasıp kavuran ekonomik kriz, sınırda bir çatışma yaşanması durumunda insanların yer değiştirme ve hatta yerinden edilenler için başka bölgelerde yaşama olanağını büyük ölçüde sınırlıyor.

Şadiye'nin annesi Kamile Ebu Halil'in ulaşım imkânı yok, ancak acil bir durum için hazırlık olarak çantasını hazırladı.

72 yaşındaki kadın AFP'ye “Beni taşıyacak bir arabam yok ve ulaşım masraflarını karşılayamıyorum” dedi.

Onu yakınlardaki daha güvenli bir kasabaya götürecek bir arabaya binmek için önceki gece nasıl yol kenarında durmak zorunda kaldığını anlattı.

“Paramız ya da arabamız olsaydı, Sayda ya da Sur'daki akrabalarımızdan birinin evine giderdik” diyen Kamile Ebu Halil, içini çekerek şöyle dedi: “Yorulduk, çok yorulduk.”



Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
TT

Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)

Suriye'nin başkenti Şam'da bu ayın başında uzun zamandır beklenen ve tarihi olarak nitelenen bir toplantı yapıldı. Bu toplantı, Suriye hükümetinden yetkililer ile Fevze Yusuf başkanlığındaki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetini bir araya getirdi. Toplantıda, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi arasında, Amerikan himayesinde imzalanan anlaşmanın uygulanması için alt komitelerin oluşturulması ve ihtilaflı meselelerin çözümüne yönelik müzakereler için ortak bir zemin bulunması konuları ele alındı.

Fevze Yusuf Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, görüşmelerin olumlu geçtiğini ve DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK), ABD ve bölgesel güçlerin bilgisi ve desteğiyle yapıldığını belirtti. Ayrıca Kurban Bayramı tatilinden sonra alt komitelerin kurulmasına karar verildiğini ifade etti.

Yusuf, “Her iki taraf arasında, merkezi komite denetiminde tüm alanlarda uzmanlaşmış komitelerin oluşturulması konusunda bir uzlaşı sağlandı. Zira birçok konu ve dosya, her iki tarafın uzmanlarına ihtiyaç duyuyor. Böylece Özerk Yönetim’in Suriye devlet yapılarıyla bütünleştirilmesi için ortak bir vizyona ulaşmak hedefleniyor” ifadelerini kullandı.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)

Birleşmeye dair farklı yaklaşımlar

Geçtiğimiz mart ayında Şara ile Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşma, kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askerî kurumların yeni devlet yapısına dâhil edilmesini öngörüyor. Bu kurumlar arasında sınır kapıları, havaalanları, petrol ve gaz sahaları da yer alıyor. Anlaşma kapsamında kurulması planlanan komitelerden biri, Özerk Yönetim’deki kurumların ve bu kurumlarda çalışan personelin devletin resmî kurum ve dairelerine nasıl entegre edileceğini ele alacak ‘idari komite’ olacak. Bir diğer komite, öğrencilerin, okulların ve eğitim kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanması ile diplomalarının ve eğitim kademelerinin tanınmasını sağlayacak. Ayrıca güvenlik ve askerî güçlerle ilgili bir komite de oluşturulacak ve bu komite, söz konusu güçlerin Savunma ve İçişleri Bakanlığı yapısına nasıl entegre edileceğini belirleyecek. İhtiyaca göre daha sonra başka komiteler de kurulacak.

Özerk Yönetim bölgeleri, Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan dört vilayete dağılmış durumda: Halep’in doğu kırsalı, Deyrizor’un kuzey ve doğu kırsalı, Rakka şehir merkezi ve Tabka. Bunlara ilave olarak Haseke vilayeti ve Kamışlı şehri. Bu bölgeler, yedi sivil yerel meclis tarafından yönetiliyor.

Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)

Söz konusu kurumların ve çalışanlarının geleceği hakkında konuşan Fevze Yusuf, bu yapıların birleşme süreci boyunca geçiş dönemini yöneteceğini açıkladı. Yusuf, “Anlaşılan o ki, bizim birleşme ve bütünleşme anlayışımız Şam’ın bakış açısından farklılık gösteriyor. Hükümet, birleşme meselesini Özerk Yönetim’in lağvedilmesi ve askerî güçlerinin tasfiyesi olarak anlıyor. Oysa biz, bütünleşmeyi mevcut kurumlarımızın bu aşamayı yönetmeye devam etmesi ve ileride devletin bir parçası hâline gelmesi olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.

Yerel yönetimlerin, onları yöneten halkın bir parçası olan kişiler aracılığıyla yürütülen bir yönetişim sistemi olduğunu vurgulayan Yusuf, bu kişilerin bölgenin sorunlarını çok iyi bildiklerini belirtti. Yusuf, “Başka bir ifadeyle, bu yönetimlerin gelişme ve Şam’la anayasal düzenlemelere dayalı olarak koordinasyon kurma hakkını korumak ve varlıklarını hukuken ve meşru biçimde sürdürmelerini teminat altına almak istiyoruz” dedi.

Askerî ve güvenlik güçlerinin, Savunma Bakanlığı bünyesinde tek bir yapı olarak birleştirilmesi, ancak özgünlüklerinin ve coğrafi dağılımlarının korunması hakkında ise Yusuf şu yorumu yaptı: “SDG’yi diğer silahlı gruplarla sayı, nitelik, silah ve savaş tecrübesi bakımından karşılaştırmak mümkün değil. SDG güçleri, ABD öncülüğündeki DMUK güçleri tarafından eğitildi. Bu güçler, geleceğin Suriye ordusunun çekirdeğini oluşturacak. Çünkü bu güçler disiplinli, örgütlü ve yıllar boyunca bölgelerini ve Suriye sınırlarını koruma noktasında yeterliliklerini ispatladılar.”

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)

Yusuf, hükümet tarafının anlaşma maddelerini uygulama konusunda ciddiyet gösterdiğini ve askerî seçenekler ile güvenlikçi çözümleri dışladığını belirtti. Her iki taraf da Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlerle SDG arasında askerî bir çatışma yaşanmamasının, uzlaşıların ve tüm Suriye topraklarında egemen ve güçlü bir devlet inşasının önünü açacak stratejik bir tercih olduğunu ve bu tercihin korunması gerektiğini vurguladı.

Zaman çizelgesine dair anlaşmazlık noktası

Ancak Şara ile Abdi arasında imzalanan anlaşma, yıl sonuna kadar uygulanması gereken bir takvim öngörüyor. Peki, bu takvim hakkında durum ne? Yusuf, birçok mesele ve dosyanın hâlâ karmaşık olduğunu ve daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğunu, örneğin, askerî ve güvenlik güçlerinin nasıl entegre edileceği meselesinin zamana yayıldığını kaydetti. Yusuf'a göre bu güçler, Suriye topraklarının üçte biri büyüklüğündeki bir alana dağılmış durumda. Hapishanelerin boşaltılması ve kampların tasfiye edilmesi meseleleri ise daha da uzun bir zamana ihtiyaç duyuyor.

Şarku'l Avsat'a konuşan Yusuf, Şara ile Abdi’nin anlaşmayı ilan etmesinin ardından Özerk Yönetim’in hükümet heyetiyle ilk toplantısını Haseke’de gerçekleştirdiğini, burada görüş alışverişinde bulunulduğunu aktardı. En acil çözüm gerektiren meselelerden birinin ortaokul ve lise diplomalarına ilişkin bitirme sınavları meselesi olduğunu ve hükümet heyetinin bunu çözmeye istekli olduğunu, ancak bugüne kadar, yani üç ay geçmesine rağmen, sınav sürecinin Özerk Yönetim bölgelerinde nasıl yürütüleceğine dair hiçbir resmî kararın çıkmadığını ve binlerce öğrencinin geleceğinin tehlikede olduğunu söyledi.

Yusuf ayrıca, Özerk Yönetim’in adem-i merkeziyet talebinin ayrılıkçılık ve bölünme anlamına geldiği yönündeki suçlamalara yanıt vererek, ‘Özerk Yönetim’in Şam’da bulunmasının ve Özerk Yönetim heyetinin orada yer almasının, Suriye devletine bağlılığın en büyük kanıtı ve delili olduğunu’ belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)

Yusuf, “Biz Suriye’nin bir parçasıyız ve bu bizim için ilkesel bir duruş. Adem-i merkeziyetçilik birlikle çelişmez. Hepimiz Suriyeliyiz. Ancak her bölgenin kendine has etnik ve dini çeşitliliğe dayalı özellikleri var” dedi. Yusuf, bu farklılıkların göz önünde bulundurulması gerektiğini, birçok gelişmiş ülkede adem-i merkeziyetçi sistemlerin uygulandığını ve bu ülkelerin güçlü devletler olduğunu söyledi. Adem-i merkeziyetçilik kavramının, sanki bölünme ve ayrılık anlamına geliyormuş gibi çarpıtıldığını ifade etti.

Askerî ve idarî dosyaların yanı sıra bu komiteler, ekonomik meseleleri ve petrol ile enerji sahalarının devrini de ele alacak. SDG, ülkenin petrol zenginliğinin yaklaşık yüzde 85’ini, ayrıca doğal gaz sahalarının ve üretiminin yüzde 45’ini kontrol ediyor. Bu sahalar arasında doğu Suriye’de Deyrizor kırsalında yer alan el-Ömer ve et-Tank sahaları da bulunuyor.

Yusuf, hükümet tarafıyla, hazırlanmakta olan Suriye parlamentosunun yapısına katılımları konusunu görüştüklerini açıkladı. Görüşmelerin, Kurban Bayramı tatilinden sonra başlamasının muhtemel olduğunu belirten Yusuf, Özerk Yönetim heyetinin anayasal bildiri konusundaki çekincelerini hükümet tarafına ilettiğini söyledi.

Yusuf, “Adem-i merkeziyetçilik, parlamentoya katılım ve anayasal bildiri meselelerine bazı satırlarda değindik. Ancak bu toplantı türünün ilkiydi. Bu nedenle genel çerçeveyi ele aldık. Bu oturum bir hazırlık niteliğindeydi. Sonraki toplantılarda daha derin tartışmalara gireceğiz” ifadelerini kullandı.

 Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)

Fevze Yusuf, Özerk Yönetim’in, sunulan anayasal bildiri taslağından memnun olmadığını ve bu konuda itirazları olduğunu söyledi. Zira Özerk Yönetim bu bildirinin, merkeziyetçi bir yönetimi dayattığını düşünüyor. Onlara göre anayasa, yetki ve sorumlulukların adil biçimde paylaşılmasını sağlamalı, farklı siyasi görüşlerin özgürce ifade edilmesine izin vermeli, Suriye’deki tüm etnik ve dini toplulukların haklarını tanımalı ve demokratik, adem-i merkeziyetçi bir yönetim sistemini benimsemeli.

Yusuf sözlerini şöyle tamamladı: “Biz diyaloğa hazırız. Hükümet tarafının müzakerelerin yeniden başlatılması için yeni bir tarih belirlemesini ve komitelerin çalışmalara başlamasını bekliyoruz.”