ABD'nin uçak gemisiyle yaptığı "gövde gösterisi" ne anlama geliyor?

USS Gerald R. Ford uçak gemisinin görevleri arasında İsrail’e silah ve mühimmat sağlamak, İran ve Hizbullah'ı izlemek ve caydırmak da yer alıyor

USS Gerald R. Ford uçak gemisindeki ABD'li denizciler (AFP)
USS Gerald R. Ford uçak gemisindeki ABD'li denizciler (AFP)
TT

ABD'nin uçak gemisiyle yaptığı "gövde gösterisi" ne anlama geliyor?

USS Gerald R. Ford uçak gemisindeki ABD'li denizciler (AFP)
USS Gerald R. Ford uçak gemisindeki ABD'li denizciler (AFP)

Tarık eş-Şami 

ABD'nin en yeni ve en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford, İsrail'i desteklemek üzere Doğu Akdeniz'e ulaştı.

ABD Başkanı Joe Biden, USS Gerald Ford uçak gemisini İsrail'i desteklemek için Doğu Akdeniz'e gönderme kararı aldığında ABD ordusunun bu 'gövde gösterisi' ile neyi amaçladığına dair çok sayıda soru işareti gündeme geldi.

Washington, haftalarca sürebilecek İsrail-Hamas çatışmasında USS Gerald R. Ford uçak gemisini ve onun dört muhrip (destroyer) ve bir kruvazörden oluşan saldırı grubunu kullanmaya gerçekten hazır mı?

USS Gerald R. Ford uçak gemisi İsrail için ne yapabilir? Dev uçak gemisi kendisini olası füze tehditlerinden koruyabilecek mi?

"Gövde gösterisi"

Hamas Hareketi'nin 7 Ekim Cumartesi günü İsrail'e karşı başlattığı ölümcül saldırıların ardından ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin geçen pazar günü, USS Gerald R. Ford uçak gemisine saldırı grubuyla, ABD'nin Ortadoğu'daki en büyük müttefiki olarak gördüğü İsrail'i desteklemek üzere Doğu Akdeniz'e gitme talimatı verdi.

Bu da ABD'li askeri uzmanların ve analistlerin 'gövde gösterisi' olarak adlandırılan bu adımı övmelerine neden oldu.

"Gövde gösterisi" ifadesi, ABD'nin gerekirse askeri müdahaleye hazır olduğunu göstermek amacıyla gemilerin, savaş uçaklarının ve diğer silahların potansiyel çatışma bölgelerinin yakınlarına konuşlandırıldığını anlatmak amacıyla kullanılıyor.

ABD'nin önde gelen savunma sanayi yayınlarından Breaking Defense, USS Gerald R. Ford uçak gemisinin bölgeye gönderilmesini, ABD'nin İsrail'i savunma konusundaki kararlılığının yansıması olarak değerlendirdi.

Uçak gemisinin bölgeye gönderilmesi adımının arkasındaki asıl amaç ABD'nin İran'a gönderdiği dolaylı mesaj olarak görülse de ABD'li askeri uzmanlar, burada gövde gösterisinin ötesine geçen pratik çıkarlar olduğunu belirtiyor. Uçak gemisi ve saldırı grubu İsraillilerin mühimmat ve silah ihtiyaçlarını karşılayabilecek, istihbarat toplanması, gizli dinlenme yapılması, temasların takip edilmesi ve gerekli bilgilerin sağlanması gibi becerilere sahip olduğunu tüm dünyaya gösterebilecek.

Uzmanlara göre ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) böylece bölgedeki diğer aktörlerin çatışmayı genişletmelerini önlemeyi ve İsrail için başka bir uzun vadeli koruma katmanı sağlamayı umuyor. 

Seçenekler listesi

American Enterprise Institute (AEI) analistlerinden John G. Ferrari, ABD Donanmasının Ortadoğu'daki bir savaş bölgesinde olmasının "kritik öneme ship ve yapılacak en doğru şey olduğu" değerlendirmesinde bulundu. Center for a New American Security (CNAS) kıdemli analisti ve ABD Temsilciler Meclisi Silahlı Kuvvetler Hizmetleri Komitesi eski Başkan Yardımcısı Jonathan Lord ise Doğu Akdeniz'e bir uçak gemisi saldırı grubu göndermenin, Başkan Biden'a İsrail'i desteklemek için "eksiksiz bir seçenekler listesi sunacağı" değerlendirmesinde bulundu.

Örneğin USS Gerald R. Ford uçak gemisi ve Normandie kruvazörü ile füze fırlatma rampalarına sahip dört muhripten oluşan saldırı grubunun görevlerinden biri, ordusu başka görevlerle meşgul olan İsrail için balistik füze savunması sağlamak. 

ABD merkezli Foundation for Defense of Democracies (Demokrasileri Savunma Vakfı/FDD) uzmanı emekli Amiral Mark Montgomery'ye göre balistik füze saldırılarına karşı savunmanın, Gazze Şeridi ya da Lübnan'dan yapılacak olası saldırılara karşı etkili olmayacağını, bu yüzden USS Gerald R. Ford uçak gemisi saldırı grubunun başlıca görevinin, İran'dan İsrail'e yönelik herhangi bir saldırı durumunda balistik füze savunması yapmak olduğunu söyledi. 

Caydırıcılık, askeri yardım ve gözetleme

ABD'li üst düzey bir savunma yetkilisi, her ne kadar bazı füzeler Lübnan'dan İsrail topraklarına fırlatıldıysa da ABD'nin USS Gerald R. Ford uçak gemisi ve saldırı grubunu bölgeye göndermesinin sebeplerinden birinin, Hizbullah'ı savaşı başka cephelere doğru genişletmek gibi yanlış bir karar vermekten caydırmak olduğunu vurguladı.

Hizbullah'ın İsrail'e karşı geniş çaplı bir savaş başlatması halinde ABD'nin Hizbullah mevzilerini havadan ve denizden füzelerle bombalayabileceğini söyleyen yetkili, füze rampalarının savaş uçağının mı yoksa saldırı grubundaki muhripler ve kruvazörlerin mi üzerinde olduğunu açıklamaktan kaçındı.

ABD merkezli Politico dergisine göre USS Gerald R. Ford uçak gemisinin başka savaş yetenekleri de var ve bu yetenekler sayesinde İsrail'e daha fazla Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi füzesi sağlayabilir.

Politico, ABD yönetiminden yetkililerin Kongre'deki senatörlere ve temsilcilere İsrail'in acilen daha fazla Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi füzesine ihtiyacı olduğunu bildirdiğini aktardı.

İsrail merkezli Rafael Advanced Defense Systems şirketi ve İsrail Havacılık ve Uzay Endüstrisi tarafından üretilen ve büyük oranda ABD tarafından finanse edilen Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi'nin görevi, Gazze Şeridi'nden ve Güney Lübnan'dan fırlatılan füzeleri etkisiz hale getirmek.

Şarku'l Avsat'ın Independent Türkçe'den aktardığı analize göre USS Gerald R. Ford uçak gemisi, tüm bunların yanı sıra mühimmat taşıyabilen helikopterleriyle de İsrail'e yardım ulaştırabiliyor.

Indianapolis merkezli Sagamore Enstitüsü'nde kıdemli araştırmacı olan emekli deniz kaptanı Jerry Hendricks, USS Gerald R. Ford uçak gemisinin çok büyük bir silah deposuna sahip olması nedeniyle bunları yapabildiğine dikkati çekti.

USS Gerald R. Ford ve saldırı grubu aynı zamanda çeşitli gelişmiş istihbarat toplama ve temasları izleme beceriyle de donatılmış durumda.

FFD analistlerinden Bradley Bowman, bu yeteneklerin önümüzdeki olası saldırılardan önce İsrail'e erken uyarıları hızlı bir şekilde iletmek için kullanılabileceğini söyledi.

ABD ordusunun satın alma, lojistik ve teknolojiden sorumlu yetkilisi Douglas Bush, İsrail'e hangi silahların gönderileceğini açıklamak için henüz çok erken olduğunu, ancak teorik olarak bunların küçük silahlardan gelişmiş mühimmatlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsayabileceğini söyledi.

Bush, ordunun İsrail'e savunma amaçlı füzeler ya da top mermileri gönderebileceğini de belirtti.

Independent Arabia-Independent Türkçe

USS Gerald R. Ford uçak gemisi gidişatı değiştirebilir mi?

USS Gerald Ford uçak gemisi, ilk kez bir savaş için konuşlandırılırken ABD Donanması, yetenekleri bakımından saldırı sınıfına giren uçak gemisini, Başkan Ford'un İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD Donanması'nda subay olarak görev yapmış olmasından dolayı bir onur ve saygı göstergesi olarak ABD'nin 38'inci Başkanı Gerald Rudolph Ford'un adını taşıyan "yenilikçi bir savaş platformu" olarak tanımlıyor.

ABD tarafından son 40 yıl içinde inşa edilen ilk uçak gemisi olan ve 2017 yılında ABD Donanması tarafından kullanılmaya başlayan USS Gerald Ford uçak gemisi, 'yüzen kale' olarak adlandırılıyor.

Uzunluğu 335 metre (bin 100 feet) olan gemi, üç futbol sahasının toplamından daha büyük. Yeni nesil uçak gemileri için sınıfında bir ilk olan gemi, saatte 34,5 mil hızla ilerlemesine olanak tanıyan iki gelişmiş nükleer reaktörden güç alıyor.

Saldırı ve savunma yetenekleri

ABD Donanması'na göre USS Gerald R. Ford uçak gemisi, uçakları fırlatmak için buharla çalışan mancınıklarla donatılmış eski uçak gemilerinin aksine bir yandan işletme ve bakım maliyetlerini azaltırken diğer yandan daha ölümcül olma, daha fazla hayatta kalma ve daha çok birlikte çalışabilirlik sağlama açısından önemli 23 farklı teknolojiyi barındırıyor.

Gemi aynı zamanda, daha fazla kontrol ve otomasyona olanak tanıyan yeni bir elektromanyetik ateşleme sistemine de sahip.

Eski nesil Nimitz sınıfı uçak gemilerinden daha yüksek hızlarda yük başına 24 bin pound (10 bin 886 kilogram) taşıyabilen gelişmiş bir silah asansörü bulunan USS Gerald R. Ford uçak gemisi ağır silahlarla donatılmış savaş uçaklarını istenilen tüm yönlere yüzlerce kilometre fırlatabilecek kapasiteye ve saldırılara karşı kendisini savunabileceği çeşitli silahlara sahip.

Bu silahlar arasında, yüksek hızlı, alçak irtifalı gemi savar kruz (seyir) füzelerine, helikopterler gibi düşük hızlı hava tehditlerine ve yüksek hızlı manevra kabiliyetine sahip yüzey tehditlerine karşı gemi için güvenilir bir savunma yeteneği sunan 'Sea Sparrow' adlı füze sistemi de yer alıyor.

USS Gerald R. Ford ayrıca deniz platformlarının hava ve füze saldırılarına karşı korunmasını amaçlayan Rolling Airframe Missile (RAM) Sistemi'ne de sahip.

'Naval Technology' adlı internet sitesine göre gemi, yaklaşık bin mil menzile sahip F-35 savaş uçaklarının da aralarında bulunduğu 90'a kadar uçak taşıyabiliyor.

F-35'lerin üreticisi Lockheed Martin'e göre de bu uçaklar, 18 bin pounda (8 bin 400 kilogram) kadar silah taşıyabiliyor.

Gemide altı bin denizci görev yapmasından dolayı geminin nüfusu, ABD'nin birçok şehrinden daha fazla kalabalık olmasıyla dikkati çekiyor.

Dünya izliyor

Dünya, Gazze Şeridi'nden başlayıp başka savaş alanlarına da yayılabilecek bu son çatışmada USS Gerald R. Ford uçak gemisinin neler yapabileceğini görmeyi beklerken bir yandan İsrail, Gazze Şeridi'ni bombalamaya devam ediyor.

Ayrıca Hamas ve Filistinli silahlı gruplar, İsrail şehirlerini ve kasabalarını roketlerle hedef alıyor. Tüm bunlarsa ölenlerin ve yaralananların sayısını artırıyor. 

Associated Press (AP) haber ajansına göre ABD ve İsrail, Hamas Hareketi'nin İsrail'e saldırısını, İsrailli sivillerin ayrım gözetmeksizin öldürülmesini ve onlarca rehinenin kaçırılmasını kınamak için dünya ülkelerini harekete geçirirken Hamas, saldırılarının nedenlerinden biri olarak İsrail'in Filistinlilerin hak iddia ettiği topraklarda giderek artan sayıda yerleşim birimi inşa etmesini gösterdi.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 2022 yılında yayınlanan bir raporda, İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin, kalıcılığı ve İsrail hükümetinin izlediği fiili ilhak politikaları nedeniyle uluslararası hukuka göre yasa dışı olduğu sonucuna varılmıştı.

Gazze Şeridi sakinleri Hamas Hareketi, Gazze Şeridi'nin kontrolünü ele geçirdiği 2007 yılından bu yana İsrail'in ablukası altında yaşıyorlar.

BM'ye göre Gazzelilerin gidecek hiçbir yerleri yok ve Gazze Şeridi'nin nüfusun yüzde 63'ü gıda güvensizliği sorunuyla karşı karşıya.

Bunların çoğunluğunu da yarısı çocuk olmak üzere mülteciler oluşturuyor. BM, nüfusun yüzde 95'inin temiz suya erişiminin de olmadığının altını çizdi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Gazze'yi 'açık hapishanesi', BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ise 'yeryüzündeki cehennem' olarak tanımlamıştı.

Independent Arabia - Independent Türkçe



İsrail'in Filistin'e yönelik planlarına ciddi şekilde karşı çıkmak

Filistin davasını tamamen ortadan kaldırmak, İsrail'in ateşkesin ikinci aşamasını uygulamaktan vazgeçmesinin ardındaki gerçek ve temel amaçtır (AFP)
Filistin davasını tamamen ortadan kaldırmak, İsrail'in ateşkesin ikinci aşamasını uygulamaktan vazgeçmesinin ardındaki gerçek ve temel amaçtır (AFP)
TT

İsrail'in Filistin'e yönelik planlarına ciddi şekilde karşı çıkmak

Filistin davasını tamamen ortadan kaldırmak, İsrail'in ateşkesin ikinci aşamasını uygulamaktan vazgeçmesinin ardındaki gerçek ve temel amaçtır (AFP)
Filistin davasını tamamen ortadan kaldırmak, İsrail'in ateşkesin ikinci aşamasını uygulamaktan vazgeçmesinin ardındaki gerçek ve temel amaçtır (AFP)

Nebil Fehmi

Geçtiğimiz günlerde büyük bir uluslararası toplantıya ilk gününde düzenlenen önemli bir genel oturumun ana konuşmacısı olarak katıldım. Diğer konuşmacı Irak ve Afganistan'da önemli bir rol oynamış, tanınmış ve önemli eski bir Amerikan askeri figürdü. Kendisi İsrail'in Hamas'ı ortadan kaldırma hedefine ulaşmak için sağlam askeri planlar benimsememesi karşısında duyduğu şaşkınlığı ve eleştirisini dile getirdi. Açıkça Philadelphia Koridoru dahil olmak üzere İsrail'in daha fazla bölgeyi kontrol etmesi çağrısında bulundu.

Konuşmacıyla meselenin askeri yönlerini tartışmadım, bunun yerine askeri operasyonun siyasi bir hedefe ulaşmak için bir araç olduğunu, tam tersi yani siyasi hedefin askeri operasyonun bir aracı olmadığını kendisine ilettim. Ayrıca ABD'nin Irak ve Afganistan'daki deneyiminin umulduğu gibi başarılı olmadığını da belirttim. Filistinliler arasındaki büyük can kayıplarını, İsrail hükümetinin aşırılıkçı pozisyonlarını, açıklamalarını ve askeri planlarını göz ardı ederek, Hamas'ın ortadan kaldırılmasına odaklanmasına şaşırdığımı ifade ettim. Zira bu planlar İsrail’in gerçek amacının Filistin davasını tamamen ortadan kaldırmak, Filistinlilere baskı yapmak için onları Gazze Şeridi'nin belirli bölgelerinde toplamak, hem orada hem de Batı Şeria'da yerleşim birimlerini genişletmek dahil olmak üzere çeşitli yollarla zorla göç ettirmek olduğunu yansıtıyor.

Nitekim İsrail Dışişleri Bakanı yakın zamanda ülkesinin bir Filistin devleti kurulması fikrini prensip olarak tamamen reddettiğini açıkça beyan etmekten çekinmedi. İsrailli Bakan Ben-Gvir, Gazze'deki durumun çözümünün müzakereler değil kan dökmek olduğunu deklare ederek, ABD Özel Temsilcisi Witkoff'un çabalarını eleştirdi. Fransa Cumhurbaşkanı’na Fransa Filistin devletini tanımak istiyorsa, kendi topraklarında ona bir yer ayırsın dediğinde de ne yazık ki, ABD'nin İsrail büyükelçisi onu desteklemişti.

Filistin davasının tamamen ortadan kaldırılması, aylar önce Mısır, Katar ve Amerikan çabalarıyla ulaşılan ateşkesin ikinci aşamasını uygulamaktan İsrail'in geri çekilmesinin ardındaki gerçek ve temel hedeftir. Savaşın bu hedef yönünde devam etmesi, Başbakan Netanyahu için hükümet koalisyonu içindeki aşırı sağcı eğilimin devamını da sağlayacak güvenli limandır.

Uluslararası kamuoyunun İsrail'e karşı derin bir öfke duyduğu ve insanlık dışı politikalarını ve uygulamalarını reddettiği bir sır değil. Filistinlileri yerinden etmeye yönelik Amerikan önerisi ve İsrail'in çabaları geniş çaplı bir küresel öfke uyandırdı. Batı Şeria’da işgal altındaki Filistin topraklarında 750 bin İsrailli olduğu için iki devletli çözüm çağrısının pratiğe geçirilmesinin zor olduğuna işaret edildiği bir zamanda, iki milyon Filistinliyi topraklarından zorla göç ettirmenin mantığı, uygunluğu ve gerçekçiliği yaygın bir şekilde kınanıyor.

Tüm bunların ortasında, Filistinliler arasında açlığın yayıldığını ve derinleştiğini, Filistinli kurbanların sayısının arttığını ve çoğaldığını, İsrail'in ise buna tamamen kayıtsız kaldığını görüyoruz. Acil soru şu; uluslararası toplumun güvenlik ve emniyet için çabalayan, hakka bağlı kalan, haksızlığı reddeden devletler olarak hepimizin insanlığımızı ve güvenilirliğimizi kaybetmemize neden olan bu acı gerçekle başa çıkıp değiştirmesi için ne gerekiyor? Bu soru ısrarla soruluyor ve tekrarlanıyor, işleri ilerletecek, acıları hafifletecek, tüm halklar, bölge ve dünya için güvenlik ve istikrar sağlayacak şekilde çatışmayı çözüm ve uzlaşı yoluna sokacak önlemlere ulaşılmaya çalışılıyor. Savaşı ve dökülen kanı durduracak belirli ve somut önlemlere ulaşılmak isteniyor, zira koşullar artık sadece kınama ve suçlama ile yetinmeye olanak tanımıyor.

İki paralel süreçte net ve belirli önlemler almazsak durumun değişmeyeceğini, aksine daha da kötüleşeceğini söylemek abartı olmaz. Birincisi, Filistin halkının hayallerinin anlaşıldığını ve desteklendiğini hissetmesi için 1967 sınırlarına dayanan, işgal altındaki topraklarda bir Filistin devletinin daha geniş bir şekilde tanınması. Böylelikle İsrail arenası kibirle diretmesinin ve şiddete başvurmasının ters bir etki ve iki devletli çözüm için daha geniş bir siyasi destek yarattığını hissedebilir.

 Eşit derecede önemli, hatta daha önemli olan diğer süreç, hem kişisel hem de kurumsal olarak genel uluslararası ve insani hukuku ihlal edenlerden hesap sormak için bir dizi önlem üzerinde anlaşmaktır. Yani insanlığa karşı suçlar için cezalandırıcı önlemler uygulanmalı, lider ve kurumlar bu önlemleri almanın sorumluluğunu yüklenmeli. Buna, ateşkesi reddetmeye ve zorla göç ettirmede diretmeye, soykırım uygulamaya devam ettiği sürece İsrail’e silah ihracatını ve onunla iş birliği anlaşmalarını durdurmak da dahil. Bunun için uygun mekanizmalar sunan birçok ulusal ve uluslararası yasa bulunuyor. Buradaki amaç, İsrail toplumunun bir bütün olarak uluslararası toplum tarafından kabul edilemez ve yasak olan politikalara ve uygulamalara devam etmenin sonuçları olduğunu hissetmesini sağlamaktır. Aynı durum, Batı Şeria veya Golan Tepeleri'ni ilhak etme gibi İsrail ihlalleri için de geçerli olmalıdır.

İçinde bulunduğumuz Haziran ayı içinde New York'ta iki devletli çözüm hedefini uygulama yolları ile ilgili Suudi Arabistan ve Fransa tarafından koordine edilen bir konferans düzenlenecek. Konferans için kapsamlı hazırlıklar devam ediyor ve çeşitli alanlarda uzman komiteler, hazırlıkları tamamlamak, prosedürler ve düzenlemeler üzerinde anlaşmak için toplanıyor. Bu, kendi başına, Gazze'deki suçlara ve iki devletli çözüme yönelik çabalara daha fazla siyasi ivme kazandırma fırsatı sunan iyi bir adım.

Konferansın öncesinde ve sonrasında Filistin devletinin daha fazla tanınmasına yönelik bir dizi adım atılması gerektiğine inanıyorum, çünkü çatışmanın barışçıl çözümüne destek, yalnızca ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerde meşru Filistin haklarına yönelik açık bir desteğin toplanmasıyla elde edilebilir.

Konferans ayrıca, İsraillileri ihlallerinden sorumlu tutmak için bir dizi önlem ve tavsiye yayınlamalı ki eylemlerinin hesapsız kalmayacağı, uluslararası toplumun uluslararası normlara aykırı ihlaller karşısında eli kolu bağlı kalmayacağı yönünde net ve kararlı bir mesaj verilsin.

Ülkeler uygun pozisyonlar alır ve konferansta destekleyici kararlar, hesap sormaya dönük icraatlar açıklanırsa, İsrail'in Filistin davasını ortadan kaldırmaya yönelik mevcut politikalarının başarısızlıkla sonuçlanacağının, insanlık dışı güvenlik uygulamalarının kendisi için sonuçlarının kötü olacağının farkına varacağına inanıyorum. Bu görüş kanıtlanırsa, üç yıl içinde uygulanacak Mısır-Arap önerisine uygun olarak Gazze'deki durumu içeren kapsamlı bir plan önerilebilir. Buna ek olarak, beş ila sekiz yıl içinde 1967 sınırlarına dayalı bir Filistin devleti kurulması için bir yol haritası belirlenebilir. O zaman ve işgalin sona ermesi, başkalarının topraklarını işgal etmeyen devletler arasında bölgesel bir güvenlik kurumu ve sistemi kurulmasıyla İsrail ile Arap devletleri arasında normal ilişkiler kurulabileceği vurgulanabilir. Bu, anlaşmanın bölgesel ve BM Güvenlik Konseyi de dahil olmak üzere uluslararası olarak onaylanması, böylece hedefler konusunda önceden ve kapsamlı bir taahhütte bulunulması, ayrıntıların ve prosedürlerin müzakereye bırakılmaması anlamına geliyor

Mazlum halka destek olmadan, uluslararası ve insani hukukun bütün kurallarını ihlal eden  insanlık dışı işgalci devletten hesap sormadan, siyaset arenasını etkileme ve değiştirme fırsatı olmadığını bir kez daha vurguluyorum.

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.