Netanyahu’ya İsrailli esirlerin ailelerinin hareketini bölmeye çalıştığı yönünde suçlamalar yöneltiliyor

“Sorulan soruların hepsinin yanıtı yok. Ancak kesin olan bir şey var: Netanyahu hükümeti ulusal bir felakettir.”

Binyamin Netanyahu, pazar günü Hamas’ın elinde bulunan esirlerin aileleriyle yaptığı görüşme sırasında (DPA)
Binyamin Netanyahu, pazar günü Hamas’ın elinde bulunan esirlerin aileleriyle yaptığı görüşme sırasında (DPA)
TT

Netanyahu’ya İsrailli esirlerin ailelerinin hareketini bölmeye çalıştığı yönünde suçlamalar yöneltiliyor

Binyamin Netanyahu, pazar günü Hamas’ın elinde bulunan esirlerin aileleriyle yaptığı görüşme sırasında (DPA)
Binyamin Netanyahu, pazar günü Hamas’ın elinde bulunan esirlerin aileleriyle yaptığı görüşme sırasında (DPA)

10 gündür devam eden savaşla birlikte İsrailliler, savaş zamanlarında hükümeti eleştirmeyen ve başbakanı hedef almayan tarihi geleneklerini bozdu. Eleştiri halkası, sol ve muhalefetteki güçlerin ötesine geçti. Birçok eski askeri lider, kamp liderlerinden biri olan Benny Gantz’ın hükümet saflarına katılmasından sonra bile hükümetin performansını hedef almaya başladı. Başbakan Binyamin Netanyahu, yaptığı hataları tekrarlayarak, kendisini eleştirenlere bizzat bol bol malzeme vermiş oldu.

İşler öyle bir noktaya ulaştı ki, Yedioth Ahronoth gazetesi, bu eleştirileri gerekçelendiren bir başyazı yayınlayarak, Netanyahu’nun kibrinin, bu hataların sorumluluğunu üstlenmemesinin ve bu hatalara yol açan politikayı sürdürmesinin, yetkili herkesin onu eleştirmesine neden olduğunu ifade etti. Haaretz gazetesi de başyazısında hükümetin performansının, hizmet sisteminin çöküşünün sinyallerini verdiğini belirtti. Gazete bu konuda örnekler vererek şu ifadeleri kullandı:

“Başbakanlık Ofisi görevini yerine getirmiyor. Bunun sonucunda da tüm bakanlıklar görevlerini yerine getirmekte zorlanıyor. Genel müdürün istifa ettiği olağanüstü dönem için gerekli beş bakanlık da (ulusal güvenlik, eğitim, medya, istihbarat ve kültür) dahil olmak üzere bugün, hükümetteki en az altı bakanlık, bir genel müdür olmadan faaliyet gösteriyor. İstihbarat Bakanlığı’nda bir genel müdür atama zahmetine bile girmediler. Diğer bakanlıklarda genel müdürler var. Ancak Başbakanlık Ofisi Müdürü gibi onlar da vasıflı oldukları için değil, sorumlu bakanın siyasi yardımcıları oldukları için seçildiler.”

Gazete yazısını şöyle devam ettirdi:

“Aşırı sağ hükümet ilk gününden beri üst düzey mesleki pozisyonlarda bulunanlara, hukukun üstünlüğüne ve sağlıklı yönetime karşı verdiği savaşla meşgul. Değerli profesyoneller, yalnızca resmiyetlerini ve profesyonel konumlarını korumaya cesaret ettikleri için düşman ilan edildiler. Birçoğu yenik düştü ve ayrılmaya zorlandı. Sonuç; özellikle bu büyüklükteki bir felaketin ışığında hükümetin, halka sağlaması gereken temel hizmetleri sunmasına izin vermeyen araç eksikliği ve performans eksikliği oldu.”

Fotoğraf altı: Netanyahu’nun pazar günü Hamas tarafından esir alınan İsrailli vatandaşların aileleriyle yaptığı toplantıdan bir kare (DPA)
Netanyahu’nun pazar günü Hamas tarafından esir alınan İsrailli vatandaşların aileleriyle yaptığı toplantıdan bir kare (DPA)

Gazete başyazısını sonlandırırken “Devam eden başarısızlıklarla ilgili sorulan soruların hepsinin yanıtı yok. Ancak kesin olan bir şey var: Netanyahu hükümeti ulusal bir felakettir” ifadelerini kullandı.

Netanyahu, dokuz gün süren tereddüt ve ertelemenin ardından, Hamas’ın elinde bulunan İsrailli esirlerin aileleriyle görüşmeyi kabul etmişti. Gözlemciler toplantıyı özetlerken, “Netanyahu onlara bir tuzak kurdu ancak içine kendi düştü” ifadelerini kullandı. Netanyahu muhaliflerinin söylediklerine göre toplantı, savaşın ortasında medya manşetlerine yansıyan bir skandala dönüştü.

Eleştirmenlerin söylediklerine göre Netanyahu, esirler meselesini gündeminin merkezine koymadı. Eleştirmenler, ABD Başkanı Joe Biden’ın, ABD’li esirlerin aileleriyle Zoom uygulaması üzerinden uzun bir toplantı yapmamış olsaydı, İsrail Başbakanı’nın onlarla görüşmeyi düşünmeyeceğini söyledi. Netanyahu, savaşın bu aşamasında, özellikle medyada bedeli çok sayıda Filistinli tutuklunun veya tüm Filistinli tutukluların serbest bırakılması olsa bile, Hamas’la anlaşılması yönünde çağrılar varken, kendisine baskı yapılmasını engellemek için ailelerle görüşmekten kaçındı.

Fotoğraf altı: İsrail, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim’de Gazze Şeridi sınırında başlattığı sürpriz saldırı sonrasında 199 kişiyi esir aldığını açıkladı (DPA)
İsrail, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim’de Gazze Şeridi sınırında başlattığı sürpriz saldırı sonrasında 199 kişiyi esir aldığını açıkladı (DPA)

Bu arada esir aileleri güçlü bir şekilde örgütlendi. Bir dernek kurarak ailelere yardım için bağış ve gönüllülük kampanyası başlattılar. Esirlerin yaşlarını, ihtiyaçlarını, hangi ilaçları kullandıklarını ve gıda alerjilerini öğrenmek için bilgi topladılar. Yabancı esirlerin ülkeleriyle temas kurdular ve esirlerle iletişime geçmeye yardımcı olması için Kızılhaç ile iletişime geçtiler. Ayrıca bir sekreterlik oluşturup sözcü seçtiler. Tel Aviv’in kalbindeki Şalom gökdeleninde ofis kiraladılar. Netanyahu’nun uzun süre kendileriyle görüşmekten kaçınması üzerine, pazar sabahı ofisini arayarak, kendisiyle hemen görüşmek istediklerini, aksi takdirde kamuoyuna başvuracaklarını bildirdiler. Kamuoyuna başvurmak, savaşın başından beri Netanyahu’ya, hükümetine ve yardımcılarına karşı büyük bir kampanya yürüten, onu başarısızlıkların sorumluluğundan kaçmak ve başarısızlıklarla ilgili bir soruşturma komitesi kurulursa, suçlamalardan paçasını sıyırma derdinde olmakla suçlayan basına olayın taşınması demekti.

Bu nedenle Netanyahu, hızla ailelerden yedi kişilik bir grupla görüştü. Basından kaçmak için toplantıyı Ramle kentindeki askeri üste, gözlerden uzakta gerçekleştirdi. Toplantı sırasında onlara güçlü bir empati yaklaşımı göstermeye çalıştı ve onları tek tek kucaklayarak şaşırttı. Onlara bir saat ayıracağını söylese de toplantı iki saat sürdü. Netanyahu, her birinin Hamas tarafından esir alınan çocuklarının hikayesini anlatmasına müsaade etti. Onlara, savaşın amaçlarından birinin esirlerin serbest bırakılması olduğunu söyledi. Netanyahu “Hepsinin serbest kalmasını istiyorum. Ancak bir kısmının serbest bırakılmasını sağlayabilecek olursak tereddüt etmeyiz” dedi. Onlara, Hamas’ın hükümete baskı yapmak için bir halk ayaklanması çıkarmasına yardım etmemeleri çağrısında bulunarak “Esirlerin durumunu önceliklerimizin en üstüne koyduk” dedi. Toplantıdakiler, Netanyahu’nun gösterdiği yakınlıktan etkilendiler. Öyle ki, bazıları daha sonra onun sıcak tavrına şaşırdıklarını söyledi. Bununla birlikte görüşme sırasında Netanyahu’nun ofisine giren bir yetkili, yüksek sesle bazı esir ailelerinin dışarıda olduğunu ve kendisiyle görüşmek istediğini söyledi. Netanyahu “Sıkıntı yok, içeri gelsinler” dedi. İçeriye biri dindar olmak üzere dört kişi girdi. İçlerinden ikisi Netanyahu ve hükümetini övdü. Ondan “zafer elde edene ve Hamas ortadan kaldırılana” kadar savaşı sakin ve dikkatli bir şekilde yürütmesini istediler. Her biri, esir olarak alınan bir yakınının olduğunu, zafer için gerekirse onları feda etmeye hazır olduklarını ifade ederek, “Önemli olan Hamas’taki bu DEAŞ teröristlerine boyun eğmemektir” dediler.

Fotoğraf altı: Hamas savaşçıları tarafından kaçırılan Shani Nicole Louk’un yakını, pazar günü Ramle şehrinde Netanyahu ile yaptığı görüşmenin ardından gazetecilere konuşuyor (AFP)
Hamas savaşçıları tarafından kaçırılan Shani Nicole Louk’un yakını, pazar günü Ramle şehrinde Netanyahu ile yaptığı görüşmenin ardından gazetecilere konuşuyor (AFP)

Daha sonra orada bulunanlardan tanınmış ve eski bir avukat, bu kişilerin kim olduğunu araştırmaya çalıştı. Esirlerin ailelerinden biri olarak kayıtlı değillerdi. Aralarında çıkan tartışma kavgaya dönüştü. Toplantının sonunda bu dört kişi, bir basın açıklaması yaparak, esirlerin serbest bırakılması için hükümetle omuz omuza verilerek bir hareket oluşturulduğunu duyurdu. Burada aileler, Netanyahu’nun bir tuzak kurduğunu anladı. Zira Netanyahu, esirlerin ailelerini, esirler meselesine bakılmaksızın savaşın devam etmesi konusunda kendisini destekliyorlarmış gibi göstermek istiyordu. Oysa ailelerin kendisinden ne pahasına olursa olsun yakınlarını güvenli bir şekilde geri getirmesini istediklerini biliyordu. Mevzu, Netanyahu’nun politikasıyla esir alanların yanında, esir alınanların da öldürülmesine yol açabileceği eleştirilerine maruz kalınca skandala dönüştü. İsrail, Hamas’ın sürpriz saldırısını başlattığı 7 Ekim’den bu yana İsrailliler, yabancılar ve çifte vatandaşlar da dahil olmak üzere 199 esiri tuttuğunu söylüyor.

İbrani medyası, Netanyahu ve yardımcılarının eylemlerine ilişkin birden fazla olayı gündeme getirdi. Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın, pazar günü Netanyahu’yla görüşmek için ofisine geldiği ancak arabasının içeriye alınmasına izin verilmediği için geri dönmek zorunda kaldığı ortaya çıktı. Netanyahu’nun bunu, Gallant’ın Gazze Şeridi çevresindeki beldelerin onarım sürecini yönetecek bir kişiyi atama kararından memnun olmadığı için yaptığı ortaya çıktı. Gallant, askeri geçmişi olan ve hükümetin iktidar ve yargı sistemini devirme planına karşı düzenlenen protesto gösterilerinin liderlerinden biri olan Roni Numa’yı seçmişti. Bu yüzden Netanyahu, onarım sürecini yürütmek üzere, Başbakanlık Ofisi’nde kendisine yakın isimlerden biri olan Dimona Nükleer Reaktörü’nün Başkanı Moshe Adri’nin liderliğinde özel bir ekip kurdu.

Fotoğraf altı: Hamas’ın elindeki esirlerin Tel Aviv’deki bir duvara yapıştırılmış posterleri (DPA)
Hamas’ın elindeki esirlerin Tel Aviv’deki bir duvara yapıştırılmış posterleri (DPA)

Sızıntılara göre Numa’nın atanmasını reddetme kararı, ailesine düşman olduğu gerekçesiyle Netanyahu’nun eşi Sara’dan geldi. Sara’nın aldığı ve kocası Binyamin’in uyguladığı tek kararın bu olmadığı ortaya çıktı. Avigdor Liberman’ın savaşı yönetecek olağanüstü hal hükümetine dahil edilmesini engelleyen de Sara’ydı. İsrail İletişim Bakanı Shlomo Karhi’nin, savaşın getirdiği olağanüstü halden yararlanarak, medya ve yayın özgürlüğüne ilişkin kanunlarda değişiklik yapıp “savaş zamanında hükümete ve devlet simgelerine karşı kışkırtmayı yasaklayan” bir dizi tasarıyı geçirme teklifinin arkasında da Sara vardı. İsrail Başbakanı’nı eleştirenlere göre bu, Netanyahu ve ailesinin, hükümetin Hamas saldırısındaki başarısızlıklarına ve bu saldırıdaki kişisel sorumluluğuna yönelik geniş çaplı eleştirilere ne kadar kapalı olduklarını gösteriyor.



Gazze hastaneleri kapanma tehdidiyle karşı karşıya

Gazze Şeridi'ndeki İsrail saldırısında hayatını kaybeden yakınlarının cenazeleri başında yas tutan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'ndeki İsrail saldırısında hayatını kaybeden yakınlarının cenazeleri başında yas tutan Filistinliler (Reuters)
TT

Gazze hastaneleri kapanma tehdidiyle karşı karşıya

Gazze Şeridi'ndeki İsrail saldırısında hayatını kaybeden yakınlarının cenazeleri başında yas tutan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'ndeki İsrail saldırısında hayatını kaybeden yakınlarının cenazeleri başında yas tutan Filistinliler (Reuters)

Gazze Şeridi'ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü, bu sabah İsrail'in Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine düzenlediği saldırılar ve ağır topçu bombardımanında aralarında çocukların da bulunduğu 19 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi. Bu arada Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı dün (Cuma) yaptığı açıklamada, yakıt yetersizliği nedeniyle 48 saat içinde tüm hastanelerin çalışmayı durduracağı ya da hizmetlerini azaltacağı uyarısında bulundu. Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre İsrail, bir yıldan uzun bir süredir savaş yürüttüğü Gazze Şeridi'ne yakıt girmesine izin vermiyor.

Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal AFP'ye yaptığı açıklamada, “İsrail'in gece yarısından sonra sabaha kadar Gazze Şeridi'ne düzenlediği bir dizi şiddetli hava saldırısında 19 vatandaş şehit oldu ve 40'tan fazla kişi de yaralandı” dedi.

Daha önce Filistin televizyonu, Gazze şehrinin doğusundaki ez-Zeytun mahallesinde bir evi hedef alan İsrail bombardımanında altı kişinin öldüğünü ve birkaç kişinin de yaralandığını bildirmişti.

Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı, İsrail'in dün şafak vaktinden bu yana Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine düzenlediği saldırılarda 38 kişinin öldüğünü açıkladı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) perşembe günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, eski Savunma Bakanı Yoav Gallant ve Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları Komutanı Muhammed ed-Dayf hakkında, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail yerleşimlerine eşi benzeri görülmemiş bir saldırı başlatmasından bu yana Gazze Şeridi'ndeki çatışmalarda insanlığa karşı suç ve savaş suçu işledikleri şüphesiyle yakalama kararı çıkarmasının ardından uluslararası tepkiler devam ediyor.

Gazze Şeridi'ndeki Sahra Hastaneleri Genel Müdürü Dr. Mervan el-Hams, “İşgalcilerin yakıt girişini engellemesi nedeniyle Gazze Şeridi'ndeki tüm hastanelerin 48 saat içinde çalışmayı durduracağı ya da hizmetlerini azaltacağı konusunda acil bir uyarıda bulunuyoruz” dedi.

Sivil Savunma Müdürlüğü, İsrail'in biri Gazze Şehri'nin doğusunda diğeri de şehrin güneyinde bulunan iki evi hedef alan saldırısında ölen on iki kişinin cesedine ulaşıldığını ve onlarca kişinin de yaralandığını duyurdu.

İsrail ordusu dün yaptığı açıklamada, 7 Ekim 2023'teki saldırıya karışan beş Hamas mensubunu öldürdüğünü bildirdi.

Filistinli tıbbi kaynaklara göre saldırıda onlarca kişi öldü ve yaralandı.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), sekizi yoğun bakımda olmak üzere 80 hastanın ve Gazze Şeridi'nin kuzeyinde kısmen faaliyet gösteren iki hastaneden biri olan Kemal Advan Hastanesi'ndeki personelin durumuyla ilgili ‘ciddi endişelerini’ dile getirdi.

WHO Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus'a göre, hastane perşembe günü bir insansız hava aracı (İHA) saldırısının hedefi oldu. Söz konusu saldırı, bir elektrik jeneratörünün ve bir su deposunun tahrip olmasına yol açtı.

Kemal Advan Hastanesi Müdürü Hüsam Ebu Safiye AFP'ye yaptığı açıklamada, kurumunun dün yine İsrail hava saldırılarının hedefi olduğunu, bir doktor ve hastaların yaralandığını söyledi.

İsrail ordusu, Hamas savaşçılarının yeniden toparlanmasını önlemek amacıyla 6 Ekim'de Gazze Şeridi'nin kuzeyinde büyük bir kara operasyonu başlattı.

‘Masum çocuklar’

Bilal isimli Filistinli, kurbanların götürüldüğü el-Ehli Arap Hastanesi'nin salonlarından birinde şunları söyledi: “Tüm ailem öldürüldü. Aileden geriye bir tek ben kaldım. Adaletsizliği durdurun.”

AFP'ye konuşan bir başka adam ise hastane yatağında hareketsiz yatan bir çocuğun yanında otururken, “Orada masum çocuklar vardı (...) Onların suçu neydi?” diye sordu.

Birleşmiş Milletler’in (BM) güvenilir bulduğu Hamas yönetimindeki Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda şimdiye kadar çoğu sivil kadın ve çocuk olmak üzere en az 44 bin 56 kişi hayatını kaybetti.

AFP'nin İsrail'in resmi verilerinden aktardığına göre, Hamas'ın İsrail yerleşimlerine yönelik saldırısında çoğu sivil bin 206 kişi öldü.

Saldırı sırasında 251 kişi esir alınarak Gazze Şeridi'ne götürüldü. Bunlardan 97'si Gazze Şeridi'nde kaldı ve İsrail ordusu kalan esirlerden 34'ünün öldüğünü tahmin ediyor.

‘Tehlikeli bir emsal’

Savaşın başlamasından bir yıldan fazla bir süre sonra, UCM'nin perşembe günü aldığı karar İsrail'i çileden çıkardı.

Netanyahu perşembe akşamı yaptığı açıklamada, “Hiçbir bariz İsrail karşıtı karar bizi, özellikle de beni, ülkemizi savunmaya devam etmekten alıkoyamaz. Baskılara boyun eğmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Gallant kararı, ‘terörizmi teşvik eden tehlikeli bir emsal’ olarak değerlendirdi.

ABD Başkanı Joe Biden, ‘utanç verici’ olarak nitelendirdiği kararı kınadı. Macaristan Başbakanı Viktor Orban ise dün yaptığı açıklamada, Netanyahu'yu karara ‘meydan okuyarak’ Macaristan'ı ziyaret etmeye davet edeceğini söyledi.

Netanyahu, Orban'ın tutumunu memnuniyetle karşılayarak, bunun ‘ahlaki netliği’ yansıttığını söyledi.

Macaristan da dahil olmak üzere UCM'ye üye 124 ülke teorik olarak üç yetkiliyi kendi topraklarına girmeleri halinde gözaltına almakla yükümlü.

İngiliz hükümeti dün Netanyahu'nun yakalama kararı kapsamında gözaltına alınabileceğini ima etti.

İrlanda Başbakanı Simon Harris, ülkesini ziyaret etmesi halinde Netanyahu'yu gözaltına alacağını söyledi.

Harris, RTE devlet televizyonunda UCM üyesi olan İrlanda'nın Netanyahu'yu ülkeyi ziyaret etmesi halinde gözaltına alıp almayacağı sorusuna “Evet, kesinlikle” yanıtını verdi.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni dün yaptığı açıklamada, G7 dışişleri bakanlarının pazartesi ve salı günleri Roma yakınlarında bir araya geldiklerinde mahkemenin yakalama kararlarını görüşeceklerini duyurdu.

İran kararı, ‘Siyonist varlık için siyasi bir ölüm’ olarak değerlendirirken, Çin mahkemeyi ‘objektif ve adil bir duruş’ sergilemeye çağırdı.

Hamas mahkemenin kararını memnuniyetle karşılayarak, bunu ‘tarihi ve önemli’ bir adım olarak nitelendirdi.