Lübnan Genelkurmay Başkanı’nın görev süresinin uzatılması Cumhurbaşkanlığı krizini de uzatıyor

Muhalefet destek veriyor ve Basil, rekabetten çıkarmaya çalışıyor.

Rai, Lübnan Kuvvetleri heyetini kabul etti (X)
Rai, Lübnan Kuvvetleri heyetini kabul etti (X)
TT

Lübnan Genelkurmay Başkanı’nın görev süresinin uzatılması Cumhurbaşkanlığı krizini de uzatıyor

Rai, Lübnan Kuvvetleri heyetini kabul etti (X)
Rai, Lübnan Kuvvetleri heyetini kabul etti (X)

Yeni yılın başında emekliliğe yaklaşan Lübnan Genelkurmay Başkanı General Joseph Avn’ın görev süresinin uzatılması için verilen mücadele, destekleyen veya adaylığına itiraz etmeyen çoğunluk ile onu rekabet alanından uzaklaştırmak için çalışanlar arasında cumhurbaşkanlığı mücadelesine dönüştü. Öyle ki başta (Maruni Hristiyan) Özgür Yurtsever Hareket’in (ÖYH) Genelkurmay Başkanı Cibran Basil, bunu açıkça reddettiğini açıklamış ve bunun gerçekleşmesini engellemek için açık ve net bir şekilde çaba sarf etmişti.

Cumhurbaşkanlığı makamındaki boşluk bir yılı aşkın süredir devam ederken ve bu süre zarfında Genelkurmay Başkanı Avn, Lübnan içindeki ve dışındaki taraflarca defalarca aday gösterilmek üzere önerilirken, cumhurbaşkanlığı seçiminin bu ay içinde tamamlanabileceğine ilişkin herhangi bir göstergenin yokluğunda, Genelkurmay Başkanı’nın görev süresi de gelecek yılın başında sona erecek. Cumhurbaşkanlığındaki boşluğa paralel olarak Lübnan hükümeti ve parlamentosunun yetkilerinde de kısıtlanma yaşanıyor.

Buradan özellikle Lübnan’ın yaşadığı güvenlik koşulları dikkate alınarak General Avn ve bir takım güvenlik liderleri tarafından görev süresini uzatma üzerinde çalışmalar yapılmaya başlandı. Lübnan Kuvvetleri Partisi bloğu ve Ulusal Ilımlılık Partisi, bu doğrultuda iki yasal öneri sunarken, İlerici Sosyalist Parti ve diğer bloklar da desteklerini açıkladı. Aynı şekilde Maruni Patriği Beşara er-Rai de General Avn’ın görev süresinin uzatılmasına destek verirken açık sözlü davrandı ve ‘Lübnan’ın hayatının en hassas aşamasında ordu komutanını devirmenin utanç verici olduğunu’ söyledi.

Bununla birlikte Hizbullah, Basil ile olan ilişkisiyle ilgili nedenlerden dolayı ordu komutanının görev süresinin uzatılması konusunda sessiz. Ancak bu tür herhangi bir kararda yine de ilişkileriyle ilgili siyasi hesaplamaları dikkatle inceliyor. Bu durum ise hem hükümetin hem de parlamentonun karar almasını zorlaştırıyor. Geçici Başbakan Necib Mikati ve Hizbullah’ın müttefiki Meclis Başkanı Nebih Berri’nin bu uzatma üzerine çalıştığı bilinirken, Bakanlar Kurulu Genel Sekreterliği ise Başbakanın görev süresini uzatma kararnamesini hazırlayacağı yasal bir çalışma hazırlayacak. Aynı şekilde Berri, uzatmanın onaylanması için bu ay sonuna kadar meclisi toplantıya çağırmayı ve hükümetin ne yapacağını beklediğini söyledi.

Meclis’teki Ulusal Ilımlılık Bloğu üyesi Milletvekili Ahmed el-Hayr, cumhurbaşkanlığı koltuğunun boşaldığı ilk günden itibaren Lübnan’da siyasetle ilgili her şeyin cumhurbaşkanlığı seçimiyle iç içe geçtiğini belirtti. Aynı şekilde Lübnan Kuvvetleri Partisi kaynakları da Basil’in, bu meseleyi başkanlık geçmişiyle ele aldığına dikkati çekerken, General Avn’un genişleme çabalarının cumhurbaşkanlığı için önleyici bir mücadele yürütmek anlamına gelmediğini söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hayr, “Bu istisnai ve tehlikeli durumda, bölgesel ve yerel olarak Lübnan’daki tüm tarafların güvenlik durumuyla ilgili her konuda dikkatli olmaları ve bu nedenle güvenlik ve istikrarın korunması için askeri kuruma mutlak destek sağlamaları gerekmektedir” dedi. Bloğu, güvenlik hizmetlerinin liderliğinin genişletilmesine ilişkin bir yasa teklifi sunmuş olmasına rağmen aynı kategori ve hedefe giren her türlü öneriye de açık olduğunu belirten Hayr, aynı zamanda tüm tarafların ulusal çıkarları kişisel çıkarların önünde tutmasını ve bu uzatmayı kişisel kavgalardan uzak tutmasını umduğunu söyledi. Milletvekili Ahmed el-Hayr, Basil’in General Avn’un görev süresini uzatma çabalarını reddedici tavrını eleştirirken, “Lübnan Merkez Bankası’na yeni bir yönetici atanmasını reddedenler, bu şartlarda bugün yeni bir ordu komutanının atanmasını nasıl kabul edebilecekler?” diye sordu. Hayr ayrıca, “Mevcut hükümetin tam donanımlı bir hükümet olduğuna inanıyor ve kararların kabine masasında ulusal uzlaşıyla alınmasını umuyoruz” şeklinde konuştu. Milletvekili ayrıca, uzatma kararının mecliste ya da hükümette alınması halinde en önemli şeyin kamu tesislerinin, özellikle de güvenlik ve askeri kurumların yönetimi olduğunu vurguladı.

Kuvvetler

Lübnan Kuvvetleri kaynakları, Basil’i ordu komutanının görev süresini uzatma yoluyla cumhurbaşkanlığı savaşına girmekle suçladı. Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, “Kuvvetler, muhalefet ve diğerleri ulusal güvenlik, savaş, cumhurbaşkanlığı boşluğu ve mali çöküş temelinde mücadele ederken uzatmayı reddetme mücadelesini veren kişi, özellikle de Milletvekili Basil, kişisel kriterlere ve farklılıklara dayalı olarak Joseph Avn’u cumhurbaşkanlığı seçimlerinden dışlama temelinde cumhurbaşkanlığı mücadelesini veren kişidir” dedi.

Muhalefetin cumhurbaşkanlığı mücadelesini, görev süresinin uzatılması yoluyla vermediğini söyleyen kaynaklar, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Hizbullah yüzünden tartışmaya açık olmadığı ve yeniden incelendiğinde her olayın güncelliğini koruduğu biliniyor. Aynı şekilde General Avn’un görev süresinin uzatılması konusunda belli bir siyasi ekibin vetosu varsa ve görev süresi uzatılırsa, cumhurbaşkanlığına ulaşamayacaktır” şeklinde konuştu.

Kaynaklar ayrıca, “Cumhurbaşkanlığı hesaplarının kendine göre şartları var. Kuvvetler, günümüz realitesine göre, cumhurbaşkanının yokluğunda ve devam eden savaş ortamında bir general atanmasının uygun olmayacağı çerçevesinde bir uzatma için baskı yapıyor. Aynı şekilde ordunun ve askeri kurumun hiyerarşisini de en üst rütbeye çıkarak yıkmak mümkün değildir. Rai’nin bahsettiği şey buydu. Kendisi, konunun başkanlık mülahazalarıyla değil, ulusal, güvenlik ve askeri mülahazalarla ilgili olduğunu söyledi” ifadelerini kullandı.

Hizbullah’ın henüz netleşmeyen tavrıyla ilgili olarak ise kaynaklar, “Hizbullah’ın Basil’le ilişkinin son iplerini de kesmek istemediği ve Basil’in Avn’a olan nefretinin boyutunun farkında olduğu açıkça görülüyor. Basil’in itirazlarına, Hizbullah ile ilişkilerinin kopma noktasına gelmesini istememesine ve direnişinde yanında olduğunu kanıtlayan bir müttefik olarak ona ihtiyaç duyduğu bir anda ilişkilerinin tamamen kırılmasını istememesine rağmen Franciyye’yi aday gösteren Hizbullah’tı” dedi.

Rai

General Avn’ın görev süresinin uzatılmasına destek çalışmaları kapsamında Lübnan Kuvvetleri bloğunun resmi ziyareti çerçevesinde Lübnan Kuvvetleri’nden bir heyet, dün Maruni Patriği Beşara er-Rai ile bir araya geldi. Bu bağlamda Milletvekili Pierre Bouassi, görev süresinin uzatılması, bir cumhurbaşkanı seçilmesi ve 1701 sayılı Kararın uygulanması gerektiğini vurguladı. Bouassi, “Ordu komutanının görev süresinin uzatılması konusunda blok ve partinin iradesini ifade ettik. Dikkat edilmesi gereken konular var. Bunlar, Lübnan’daki patlayıcı durum ve bir cumhurbaşkanının yokluğu. Çünkü koşullar, bir ordu komutanının atanmasına izin vermiyor” dedi. Milletvekili Pierre Bouassi, “Siyasallaşmamış bir ordu komutanı istiyoruz ve bugün atanacak herhangi bir komutan, kendisini atayan parti tarafından siyasallaştırılacaktır” dedi.

Bouassi, “Bazılarının iddia ettiği gibi ülkenin başsız, kurumların başsız olması ayrıntı değildir. Cumhurbaşkanının olmadığı bir ülkede refah, istikrar ve özgürlük ihtimalinin olduğu iddia ediliyor. Bu nedenle cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılabilmesi için kanunlara ve anayasaya saygı gösterilmesi ve Temsilciler Meclisi’nin açılması gerekmektedir” dedi. Milletvekili Pierre Bouassi, Rai’den alıntı yaparak, “Temsilciler Meclisi’nin felce uğramasının, cumhurbaşkanının seçilmesi sürecinin, devlet başkanının bulunmamasının sorumlusu engelleyiciler ve boykotçulardır” diyerek, sözlerinin devamında ise “Devlet, kurumlarındaki istikrar eksikliği nedeniyle tehdit altında ve Lübnan ordusunun, özellikle güney bölgesi olmak üzere Litani’nin güneyindeki sınırları kontrol edememesi nedeniyle tehdidi altında. Ancak Lübnan’a inanıyoruz ve halkının dayanıklılığına hâlâ güveniyoruz” ifadelerini kullandı.

Egemenlik Cephesi

Aynı şekilde dün Egemenlik Cephesi, ordu komutanıyla bir toplantı yaptı. Daha sonra bir basın toplantısında, bir Cumhurbaşkanının yokluğunda liderlik pozisyonuna yeni atanmayı kabul etmediklerini açıkladı. Cepheye göre Lübnan’ın tanık olduğu hassas ve istisnai koşullar (savaş, çöküş ve cumhurbaşkanlığı koltuğundaki boşluk) ışığında en önemli şey, ordu komutanlığı pozisyonunda herhangi bir boşluk oluşmasını önlemektir. Bunun için en etkili ve tek çözüm ise Genelkurmay Başkanı’nın, anayasa tarafından komutayı üstlenecek bir isim önerme hakkı tanınan bir cumhurbaşkanı seçilinceye kadar görevde kalmasıdır.

Egemenlik Cephesi, yaptığı açıklamada, “Devletin geriye kalan özelliklerinin son omurgası ordudur. Ancak iktidar hırslarını kuruma sokan kişiler var. Ve burada imkansızı ortaya koyuyorlar. Buradan bir partiye, oradan bir harekete, buradan bir lidere ve oradan bir bloğa, liderlikteki Joseph Avn’dan kurtulmak için yalvarıyor. Ayrıca utanmaz, fırsatçı bir tavırla ortaya çıkıyor, tüm ilkeleri, gelenekleri, milletin çıkarlarını hiçe sayıyorlar. Benzeri görülmemiş bir siyasi pervasızlığın hizmetinde anayasayı ve tüzükleri ayaklar altına alıyorlar. Bu yüzden biz onlara izin vermeyeceğiz. Siz de onlara izin vermeyeceksiniz. Böylece cumhuriyet yargı oyunuyla devrilmeyecek” dedi.



Lübnan’da esrarengiz kayıp: Emekli subay Ahmed Şükr nasıl tuzağa düşürüldü?

TT

Lübnan’da esrarengiz kayıp: Emekli subay Ahmed Şükr nasıl tuzağa düşürüldü?

Lübnan’da esrarengiz kayıp: Emekli subay Ahmed Şükr nasıl tuzağa düşürüldü?

Günlerdir kayıp olan Lübnanlı emekli Genel Güvenlik subayı Ahmed Şükr’ün ailesinin yaşadığı şok sürerken, Lübnanlı güvenlik ve yargı kaynaklarından sızan bilgiler, Şükr’ün 1986 yılında Güney Lübnan’da kaybolan İsrailli pilot Ron Arad dosyasıyla bağlantılı “şüpheli ilişkiler” nedeniyle İsrail istihbaratı tarafından kaçırılmış olabileceğine işaret ediyor.

Şükr’ün kardeşi Abdüsselam Şükr, ağabeyinin kayboluşuna giden süreci şöyle anlattı: “Kongo’nun başkenti Kinşasa’da yaşayan Lübnanlı bir gurbetçi (A.M.), aylar önce Ahmed Şükr’le temasa geçerek Şuveyfat bölgesindeki dairesini kiralamak istedi. Taraflar anlaşmaya vardı ve 500 dolar kira ödendi. Söz konusu kişi daha sonra birkaç kez Lübnan’a geldi; bu ziyaretlerden birinde Şükr’le evinde görüştü. Ardından, Afrika’da büyük bir yatırımcı olduğunu söylediği Selim Kassab adlı bir kişinin (sonradan sahte isim olduğu ortaya çıktı) Zahle’de arazi satın almak istediğini, bu konuda yardıma ihtiyaç duyduğunu iletti.”

Abdüsselam Şükr, gurbetçinin araziyi yerinde incelediğini, ülkeyi terk ettikten iki hafta sonra da yatırımcının satın almaya karar verdiğini bildirdiğini söyledi. Görüşmenin, Ahmed Şükr’ün kaybolduğu gün saat 16.30’da yapılmasının özellikle dayatıldığını belirten Abdüsselam, ağabeyinin “o saatte bölgenin karanlık olacağı ve arazinin net görülemeyeceği” uyarısına rağmen bu ısrarın sürdüğünü aktardı. Gurbetçi ise ayağının kırıldığını öne sürerek görüşmeye katılamayacağını, yatırımcının Ahmed Şükr’le birlikte araziyi tek başına ziyaret edeceğini bildirdi.

fgtyuı
Doğu Lübnan’dan kaçırılan Lübnan Genel Güvenlik Teşkilatı’ndan emekli subay Ahmed Şükr (Aile arşivi – Şarku’l Avsat)

Belirlenen saatte yapılan buluşmanın ardından Ahmed Şükr’ten bir daha haber alınamadı. Abdüsselam Şükr, “Onunla ilgili bildiklerimiz yalnızca güvenlik ve yargı kaynaklarından sızan bilgiler” dedi. Bu bilgilere göre, kaçıranlar Zahle’de bir ev kiraladı ve Şükr’ün kaçırılmasının ardından tüm izleri sildi. Güvenlik kameraları aracın Batı Bekaa’daki Soveyra Belediyesi yönüne gittiğini tespit etti; ancak bu noktadan sonra izler kayboldu. Soveyra’nın, geçmişte Güneybatı Şam’dan Lübnan’a uzanan bir kaçakçılık hattı olarak kullanıldığı belirtiliyor.

“Devlete sadıktı”

Abdüsselam Şükr, ağabeyinin kırk yıl boyunca askeri görev yaptığını vurgulayarak, “Onun sadakati yalnızca devlete ve kurumlara oldu; hayatı boyunca hiçbir partiyle ilişkisi olmadı. Biz siyasetten uzak bir aileyiz” dedi.

Ahmed Şükr’ün, kuzeydoğudaki Bekaa bölgesine bağlı Nebi Şit kasabasındaki memleketinden başlayan titiz bir planla tuzağa düşürüldüğünü ve Zahle kentine çok yakın bir noktada kaybolduğunu aktaran aile, olayın ardından kasaba muhtarı Abbas Şükr’ün evinde taziye ve protesto ziyaretlerinin sürdüğünü belirtti.

cgt
Kaçırılan Ahmed Şükr’ün kardeşi Abdüsselam Şükr, Nebi Şit kasabasından Şarku’l Avsat’a konuştu (Şarku’l Avsat)

Aileye göre Ahmed Şükr, dokuz yıl önce Genel Güvenlik’ten emekli oldu; hizmeti sırasında Suriye sınırındaki el-Masnaa ve el-Kaa sınır kapıları dahil birçok noktada görev yaptı. Abdüsselam Şükr, “Ağabeyim 1979’da askeri hizmete girdi. Bu da Ron Arad’ın 1986’daki kayboluşu sırasında onun ‘devlet görevlisi’ olduğunu gösterir. Devlet görevlilerinin parti ilişkileri olmaz” ifadelerini kullandı.

Aile, İsrail’in Temmuz 2024’te Beyrut’un güney banliyösünde öldürdüğü Hizbullah yöneticisi Fuad Şükr’le akrabalık iddialarını da reddetti. Abdüsselam Şükr, “Kasabada kimse Fuad Şükr’ü tanımıyordu. 1980’lerin başında kasabadan ayrıldı ve bir daha dönmedi; akrabalarından da uzaktı” dedi. Ağabeyinin emeklilikten sonra Bekaa dışına çıkmadığını, evinde kaldığını ve akşamları arkadaşlarıyla kâğıt oynadığını söyledi.

Dosyada resmi temaslar

Ailenin evinde şaşkınlık ve belirsizlik hâkim. Dosyanın resmi makamlarca ele alınması ise, Şii Yüksek İslam Konseyi Başkan Yardımcısı Şeyh Ali el-Hatib’in Cumhurbaşkanı Joseph Avn ve İçişleri Bakanı Ahmed el-Haccar ile temasa geçmesinin ardından hız kazandı. Abdüsselam Şükr, Cumhurbaşkanı Avn’ın güvenlik ve yargı makamlarından soruşturmanın genişletilmesini ve olayın aydınlatılmasını istediğini aktardı. Ayrıca Emel Hareketi yetkililerinin de Meclis Başkanı Nebih Berri ile dosya konusunda temas halinde olduğunu belirtti.

Kayıp gizemi

Abdüsselam Şükr, “Ron Arad dosyasıyla ilişkilendirmeye dair sızıntıların doğru olup olmadığının yargı ve güvenlik makamlarınca net biçimde açıklanmasını istiyoruz. Bizi ilgilendiren, Genel Güvenlik ve İç Güvenlik Güçleri Bilgi Şubesi’nin resmi bulgularıdır” dedi.

Şükr, kayboluşun kilit isminin Kinşasa’da yaşayan ve Güney Lübnan’ın Kana kasabasından olduğu belirtilen (A.M.) olduğunu savundu. “Devlet, Interpol üzerinden bu kişinin yakalanmasını ve Lübnan’a getirilmesini sağlamalı” diyen Şükr, söz konusu kişinin telefonlarına cevap vermediğini, hakkında elde edilen tüm bilgi ve video kayıtlarının güvenlik birimlerinin elinde bulunduğunu ifade etti.

Aile, gurbetçi A.M.’nin “Mossad ile planı kuran ve operasyonu profesyonelce yürüten” kişi olduğuna inanıyor. Lübnanlı güvenlik kaynaklarından aktarılan bilgilere göre, kaçıranlar ne Zahle’nin Duhur bölgesindeki evde ne de Şuveyfat’taki dairede parmak izi bıraktı; kullanılan araç da henüz tespit edilemedi.


Gazze’nin imarı denkleminde sessiz rekabet: Mısır ve ABD planları

Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan bir kare (AFP)
Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan bir kare (AFP)
TT

Gazze’nin imarı denkleminde sessiz rekabet: Mısır ve ABD planları

Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan bir kare (AFP)
Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan bir kare (AFP)

Kahire ile Washington’un Gazze’nin yeniden imarı için bir planın hayata geçirilmesi gerektiği konusunda uzlaşmasına rağmen, izlenecek yol haritası hâlâ belirsizliğini koruyor. Ayrıca bu kapsamda düzenlenmesi planlanan konferansın tarihi de netleşmiş değil.

İsrail basınında “kısmi imar” seçeneğine dair girişimlere ilişkin sızıntılar gündemdeki yerini korurken, Washington’un bu İsrail çizgisiyle örtüşen yeni bir yaklaşım geliştirdiği görülüyor. Buna karşın ABD’nin, Gazze’nin tam ve kapsamlı yeniden inşasını öngören Mısır planını açık biçimde dışlamadığı da dikkat çekiyor. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Hilaf, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Kahire’nin hedefinin “Gazze’nin yeniden imarı konusunda entegre bir sürecin başlatılması” olduğunu vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı da Şarku’l Avsat’a, Gazze’nin yeniden imarı konusunda ortaklarla etkin şekilde temas hâlinde olunduğunu doğruladı.

Birinci yol: Mısır girişimi

Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının 10 Ekim’de yürürlüğe girmesinin ardından iki ayrı hat ortaya çıktı: Biri Mısır öncülüğünde, diğeri ise İsrail yaklaşımıyla uyumlu görünen ABD hattı. Her iki yaklaşım da yaklaşık iki yıldır İsrail saldırılarıyla büyük ölçüde yıkılan Gazze’nin yeniden imarına dair sahadaki tasavvurları şekillendiriyor.

Ateşkesin ardından daha hızlı devreye giren Mısır hattında, Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi Gazze’nin yeniden imarı için bir konferans düzenleneceğini yineledi. Kasım ayı sonu olası tarih olarak telaffuz edilse de konferans gerçekleşmedi. Mısır Dışişleri Sözcüsü, haftalar önce yaptığı açıklamada, gecikmenin nedenini “erken toparlanma ve yeniden imar konferansının başarısı için uygun ortamın hazırlanması” olarak açıkladı.

Süreci hızlandırmak amacıyla Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdülati, Aralık ayı başında Berlin’de Alman mevkidaşı Johann Wadephul ile düzenlenen basın toplantısında, “ABD ile yeniden imar konferansı için ortak başkanlık oluşturulmasını görüşüyoruz ve en kısa sürede tarih üzerinde uzlaşmayı umuyoruz” dedi.

fg
Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus’ta, sert hava koşulları altında kurulan yerinden edilmiş kişilere ait çadırların genel görünümü, 18 Aralık 2025. (Reuters)

4 Mart’ta Kahire’de düzenlenen “Arap Olağanüstü Zirvesi”nde kabul edilen “Gazze’nin Yeniden İmarı ve Kalkınması Planı”, Filistinlilerin yerinden edilmeden erken toparlanma ve yeniden inşa sürecini öngörüyor. Beş yıla yayılan planın maliyetinin yaklaşık 53 milyar dolar olduğu belirtiliyor. Kahire ayrıca, Birleşmiş Milletler koordinasyonunda uluslararası bir bağış konferansı çağrısında bulundu.

“Tehcir olmadan imar”

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve akademisyen Ahmed Fuad Enver’e göre Mısır, hangi plan uygulanırsa uygulansın Gazze’nin “yaşanabilir bir yer” hâline getirilmesini ve bunun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit edecek bir tehcire yol açmamasını hedefliyor. Enver, “Mısır diplomasisi, daha önce Şarm eş-Şeyh Barış Konferansı’nda olduğu gibi bu süreçte de başarı sağlayabilir” değerlendirmesinde bulunuyor.

Enver’e göre Mısır’ın önceliği, Filistinliler için bir “can simidi” oluşturmak ve ortaklarla ciddi iş birliği içinde yeniden imar için gerekli ivmeyi sağlamak. Bu yaklaşımın, Filistinlilerin haklarına zarar vermemesi ve güvenlik kaygılarını artırmaması temel şart olarak görülüyor.

İkinci Yol: ABD–İsrail uyumlu hat

ABD hattının ilk işaretleri 21 Ekim’de ortaya çıktı. Donald Trump’ın damadı Jared Kushner, İsrail’de düzenlediği basın toplantısında, İsrail ordusunun kontrolündeki bölgelerde Gazze’nin yeniden imarının “titizlikle ele alındığını” söyledi. Kushner, “Hamas’ın kontrolünde olan bölgelere herhangi bir yeniden imar fonu tahsis edilmeyecek” ifadesini kullandı.

Bu hafta başında Wall Street Journal’da yayımlanan bir haberde ise Kushner ve ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff tarafından hazırlandığı belirtilen “Gündoğumu Projesi”nden söz edildi. Plana göre, Hamas’ın silahsızlandırılması şartıyla, yeniden imar süreci 10 yıla yayılacak ve güneyde Refah’tan başlayacak. “Yeni Refah” olarak adlandırılan bu yaklaşımda, yaklaşık 2 milyon Filistinlinin yeniden inşa sürecinde nerede yaşayacağına dair net bir çerçeve bulunmuyor.

Enver, bu ABD yaklaşımını “İsrail’in taleplerini önceleyen, müzakereci bir paket” olarak nitelendiriyor ve Kahire ile Tel Aviv arasında temel vizyon farkı olduğuna dikkat çekiyor.

Hangi Yol ağır basacak?

Bu farklı yaklaşımlar sürerken, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da cumartesi günü yaptığı açıklamada, “İsrail’in katı tutumuna rağmen umut verici bazı mutabakatlar bulunduğunu” belirtti. Fidan, Gazze’nin yeniden imarına dair “ön değerlendirme niteliğinde bir çalışmanın” ele alındığını söyledi.

fg
Filistinli işçiler, birkaç gün önce Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaş nedeniyle zarar gören bir yolu onarıyor. (AFP)

Öte yandan Bloomberg, ABD ve müttefiklerinin Gazze’nin yeniden imarı için gelecek ay başında bir konferans düzenlemeyi değerlendirdiğini, toplantının Washington, Mısır ya da başka bir merkezde yapılabileceğini yazdı. Mısır Dışişleri Sözcüsü Hilaf, bu haberlere ilişkin olarak “Mısır ve ABD dâhil olmak üzere ilgili tüm taraflar arasında istişare ve koordinasyonun sürdüğünü” vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı ise konuya ilişkin ayrıntı vermekten kaçınarak, “Ortaklarla etkin temas hâlindeyiz, şu aşamada resmî bir açıklama yok” demekle yetindi.

Ahmed Fuad Enver’e göre, devam eden müzakereler ışığında Mısır hattının başarı şansı daha yüksek. Enver, Washington’un sürecin ikinci aşamasında İsrail’e tamamen angaje olma riskini göze almayacağını ve Mısır–Arap önerilerine daha açık bir yaklaşım geliştirebileceğini savunuyor.


Netanyahu, Refah'taki patlamada bir subayın yaralanmasının ardından Hamas'ı tehdit etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

Netanyahu, Refah'taki patlamada bir subayın yaralanmasının ardından Hamas'ı tehdit etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bugün yaptığı açıklamada, Refah'ta bir İsrail ordu subayının patlayıcı cihazla yaralanmasının ardından Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşmasını ihlal ettiğini söyledi.

Netanyahu, Hamas'ın "iktidardan uzaklaştırılması, silahsızlandırılması ve aşırıcılığın ortadan kaldırılması"nı içeren ateşkes anlaşmasına uyması gerektiğini belirterek, hareketin silahsızlanmayı açıkça ve sürekli olarak reddetmesinin "açık ve devam eden bir ihlal" olduğunu vurguladı.

Netanyahu açıklamasında, "İsrail, askerin yaralanmasına neden olan hareketin ihlallerine karşılık verilecektir" uyarısında bulundu.

Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşması geçen ekim ayında yürürlüğe girmişti ve ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Hamas'ın silahsızlandırılmasını da içermesi beklenen anlaşmanın ikinci aşamasına geçmeyi hedefliyor.

Anlaşmanın ikinci aşaması, İsrail'in Gazze'nin bazı bölgelerinden daha fazla çekilmesini, uluslararası bir istikrar gücünün konuşlandırılmasını ve Trump liderliğindeki "barış konseyini" içeren yeni bir yönetim yapısının uygulanmasını içeriyor.Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre planlanan uluslararası gücün, şu anda İsrail askeri kontrolü altında bulunan Gazze Şeridi'nin bir bölümüne konuşlandırılması bekleniyor.