BAE'nin Ankara Büyükelçisi Zahiri, Türkiye'yle işbirliğini geliştirmek istediklerini söyledi

Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Ankara Büyükelçisi Said Sani ez-Zahiri, ülkesinin 52'nci Milli Günü'nü ve Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü yıl dönümünü kutlayarak, iki ülke arasındaki ilişkileri ve işbirliğini geliştirmek istediklerini belirtti

Said Sani ez-Zahiri (AA)
Said Sani ez-Zahiri (AA)
TT

BAE'nin Ankara Büyükelçisi Zahiri, Türkiye'yle işbirliğini geliştirmek istediklerini söyledi

Said Sani ez-Zahiri (AA)
Said Sani ez-Zahiri (AA)

BAE'nin Ankara Büyükelçiliğince Ankara'da düzenlenen BAE'nin 52'nci Milli Günü resepsiyonuna Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı ve AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank, birçok üst düzey yetkili ve çok sayıda misafir katıldı.

Şimşek, milli marşlarla başlayan resepsiyonda, BAE'nin 52. Milli Günü'nü kutladığını dile getirerek, "BAE bizim için ekonomik, diplomatik ve bölgesel güvenlik açısından stratejik bir ortak. Ülkelerimiz arasındaki ilişkiler her geçen gün daha da güçleniyor." dedi.

Şimşek, 6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde BAE'nin gösterdiği dayanışma ve desteğin kardeşlik bağlarını güçlendirdiğini aktararak, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin 50'nci yılını kutlarken yeni bir döneme de girdiklerini ifade etti.

Enerji, savunma, yeşil ve dijital dönüşüm projeleriyle ortak geleceği güçlü şekilde inşa edeceklerini kaydeden Şimşek, Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması'yla 5 yıl içinde yıllık ticaret hacmini 25 milyar doların üstüne çıkarmayı hedeflediklerini söyledi.

Şimşek, Gazze'de yaşanan insani trajediden de büyük bir endişe duyduklarına dikkati çekerek, "İsrail saldırılarına karşı 4 günlük insani ara için sağlanan mutabakatı, kan dökülmesinin azalması adına olumlu bir adım olarak görüyoruz. Bu insani aranın çatışmaların sona ermesine, adil, kalıcı bir barış için iki devletli çözüm sürecinin başlamasına katkıda bulunmasını umuyoruz." ifadelerini kullandı.

BAE dünyanın önde gelen ülkelerinden biri oldu

Büyükelçi Zahiri, bugün BAE'nin birliğinin 52'nci kuruluş yıl dönümünü kutladıklarını belirterek, ülkesinin küresel aşamada sürdürülebilir ekonomik kalkınma alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri haline geldiğini ifade etti.

BAE'nin 2023'e "Yarın için Bugün" sloganıyla "Sürdürülebilirlik Yılı" ilan ederek başladığına işaret eden Zahiri, ülkesinin çevresel sürdürülebilirlik farkındalığı artırmaya ve iklim değişikliğiyle ilgili zorluklarla başa çıkmaya öncelikleri arasında yer verdiğini dile getirdi.

BAE'nin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı'nın 28'incisinin (COP28) oturumuna ev sahipliği yaptığını aktaran Zahiri, "Bu küresel konferans aracılığıyla BAE, anlaşmaları somut gerçekliğe ve başarılara dönüştürerek sadece taahhütler değil, bu küresel etkinliğin sonucunun uygulanabilir mekanizmalar olmasına odaklanarak sürdürülebilir kalkınma hedeflerini hızlandırmaya ve enerji alanındaki dönüşümlerin kapsamını genişletmeye öncelik vermektedir." dedi.

Zahiri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı COP28'e katılımını beklediklerini kaydederek, Ankara'da çok sayıda orman kuracaklarını ve Türkiye'nin birçok bölgesinde 50 bin fidan dikimi planladıklarını, bunun Türkiye ile BAE arasındaki diplomatik ilişkilerin 50'nci yıl dönümünü sembolize ettiğini söyledi.

Yapay zeka ve uzaktan çalışma uygulamalarıyla yakından ilgilendiklerini kaydeden Zahiri, bu alanda Türkiye ile işbirliğini geliştirmeyi de beklediklerini belirtti.

Yapay zeka uygulaması desteğiyle Büyükelçi Zahiri'nin sesiyle Türkçe devam eden konuşmada, Türkiye ile BAE arasındaki üst düzey temaslara değinilerek, şunlar kaydedildi:

BAE ayrıca, Türkiye'nin Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri içinde BAE'nin ilk ticaret ortağı olması nedeniyle ticaret içi ve yeni sektörlerde ortak işbirliğinin yönlerinin geliştirilmesinin önemini vurgulamaktadır. BAE-Türkiye aralarındaki petrol dışı ticaret, 2021'e göre yüzde 40 artışla 2022'de yaklaşık 19 milyar dolara ulaşmış ve Türkiye Cumhuriyeti, BAE'nin en büyük 10 ticaret ortağı arasında en hızlı büyüyen ortağı haline gelmiştir.

Zahiri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100'üncü yıl dönümünü de kutlayarak, iki ülke arasındaki ilişkileri ve işbirliğini geliştirmeyi sabırsızlıkla beklediklerini dile getirdi.

İki ülke kardeşlik ve dayanışma ruhu içinde

Varank da BAE'nin 52'nci Milli Günü'nü tebrik ederek, iki ülkenin kardeşlik ve dayanışma ruhu içinde tarihlerinin birçok dönemecinden birbirilerine tereddütsüz şekilde desteklerini sürdürdüklerini vurguladı.

6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerde en büyük destekçilerin BAE gibi dostlar olduğuna dikkati çeken Varank, "Türk milleti bu zor günde kendisine uzatılan eli hiçbir zaman unutmayacaktır." dedi.

Türkiye ile BAE arasında her alanda ilişkilerde kaydedilen gelişmelerin iftihar vesilesi olduğuna işaret eden Varank, iki ülkenin ekonomi, ticaret ve yatırımın bütün alanlarında güçlü ortaklıklarla birbirine bağlı durumda olduğunu söyledi.

Varank, iki ülke arasında, sadece son 2 yılda 40'tan fazla anlaşmanın imzalandığını anımsatarak, iki ülke arasındaki stratejik ortaklığı güçlendirmek için ara vermeden gayretleri sürdürmekte kararlı olduklarını vurguladı.



Somali'de Türk kuvvetlerinin konuşlandırılmasının askeri ve siyasi sonuçları

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
TT

Somali'de Türk kuvvetlerinin konuşlandırılmasının askeri ve siyasi sonuçları

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)
Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor (AFP)

Mahmud Ebu Bekir

Somali medyası, yaklaşık 500 asker taşıyan iki Türk askeri uçağının, Ankara ile Mogadişu arasında artan askeri iş birliğini yansıtacak şekilde, Somali'nin başkenti Mogadişu'daki Aden Adde Uluslararası Havalimanı'na ulaştığını bildirdi.

Somali'ye konuşlandırılması beklenen Türk askerlerinin toplam sayısının 2 bin 500'ü aşabileceği belirtiliyor. Resmi bir açıklama yapılmamış olsa da Türk medya kaynakları bu yıl toplam asker sayının 5 bini bulabileceğine işaret ediyor.

Bu kuvvetler, Somali hükümetinin eş-Şebab hareketine karşı operasyonlarını yoğunlaştırdığı bir dönemde Mogadişu’ya ulaştı. Hükümet, Türk savaş uçaklarının hava desteğiyle harekete ait hedeflere yönelik saldırılar gerçekleştiriyor.

Temmuz 2024'te Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzaladığı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Somali'de iki yıl süreyle konuşlanmasına izin veren tezkereyi onaylamıştı. Bu adım, bölgesel ve uluslararası ortaklarla iş birliği yaparak, Somali Federal Hükümeti'nin terörle mücadele çabalarına destek sağlamayı amaçlıyor.

Mogadişu ile Ankara arasında son dönemde imzalanan anlaşmaların özellikle bir yandan Somali-Etiyopya anlaşmazlığının, diğer yandan da Kızıldeniz Havzası'ndaki bölgesel gerginliğin yaşandığı bir döneme denk geldiği göz önüne alındığında gözlemciler, Türk kuvvetlerinin misyonunun yalnızca terörle mücadeleyle sınırlı olmadığını, bunun siyasi, askeri ve ekonomik sonuçları da olduğunu düşünüyor.

Addis Ababa'nın Somaliland bölgesi ile denize erişim ve iki askeri üs kurmak amacıyla imzaladığı mutabakat zaptının ardından Mogadişu, Etiyopya'nın Somali kıyılarına yönelik müdahalelerinin önüne geçmek için bölgesel ittifaklar kurmaya çalışıyor. Mutabakat zaptı Etiyopya’nın bunlar karşılığında Somaliland'ın bağımsızlığını tanıyıp, uluslararası alanda tanınmayan bu Somali bölgesinin uluslararası toplum tarafından mümkün olan en üst düzeyde tanınması için uluslararası forumlarda çaba göstermesini öngörüyor.

Güvenlik endişeleri

Afrika Boynuzu uzmanı Abdurrahman Seyyid ise Türk kuvvetlerinin Mogadişu'ya gelişinin, son dönemde Somali devletine karşı bir dizi askeri eylem düzenleyen Somalili terör örgütü Şebab'ın ilerleyişini durdurmak amacıyla Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud'un acil talebi üzerine gerçekleştiğini düşünüyor.

Seyyid, bu hareketin yönetimin dizginlerini ele geçirmesinin Somali'nin ulusal ve bölgesel istikrarının daha da kötüleşmesine yol açabileceğine inanıyor. Bunun yanı sıra ülkedeki Türk çıkarlarını, özellikle madencilik ve Somali kıyılarında petrol arama faaliyetlerini tehdit ettiğini belirtiyor. Ona göre Ankara, altyapı yatırımlarına katkıda bulunarak ve ekonomiyi canlandırarak Somali hükümetinin güvenlik, askeri ve ekonomik alanlardaki çabalarını desteklemekten de çekinmedi. Ayrıca Somalili öğrencilere Türk üniversitelerine kayıt imkânı sağlanarak iki ülke arasında bilimsel alanda da iş birliği bulunuyor. Buna bir de 2 bin 500 askere varan askeri iş birliği anlaşması ekleniyor. Seyyid, Türkiye'nin hayati jeopolitik ve ekonomik çıkarları olan bölgesel bir güç olduğunu, Akdeniz, Kızıldeniz, Ortadoğu ve Orta Asya gibi dünyanın birçok bölgesinde fırsatları değerlendirip nüfuzunu artırmayı hedeflediğini belirtiyor.

Afrika Boynuzu uzmanı, Somali'nin Hint Okyanusu'na en uzun kıyı şeridine ve Kızıldeniz ile Aden Körfezi bölgesine kadar uzanan stratejik bir coğrafi alana sahip olduğunu belirtiyor. Bunun da bilhassa uluslararası seyrüsefer açısından stratejik bir geçiş noktası olan Kızıldeniz havzasında yaşanan gerginlikler göz önüne alındığında, uluslararası ve bölgesel planlarda stratejik önemini iki katına çıkardığını ifade ediyor.

Seyyid’e göre Somali birçok alanda Türkiye'nin desteğine ve iş birliğine ihtiyaç duyuyor. Mogadişu ayrıca Türkiye'yi, özellikle Etiyopya ve Kenya'nın yayılmacı emelleri karşısında Somali çıkarlarını savunmada güvenilir ve sadık bir müttefik olarak görüyor. Zira Türkiye'nin müttefiklerini savunma konusunda ciddi bir geçmişi var. Trablus'taki Libya hükümetinin Halife Hafter güçlerinin eline geçmesini engellemedeki rolü, Azerbaycan'ın 30 yıllık Ermeni işgali sonrasında Dağlık Karabağ'daki topraklarını geri almasına verdiği destek buna örnek verilebilir.

Güvenli ittifak

Seyyid, Ankara'nın Suriye, Azerbaycan ve Libya gibi çatışma bölgelerinde koordinasyon yeteneğini kanıtladığını, başka ülkelerle karşı karşıya geldiğinde bile, çoğu zaman bir iş birliği ve çatışmasızlık formülü bularak, Türkiye ile bölge ülkeleri arasında herhangi bir çatışma ihtimalini ortadan kaldırdığını düşünüyor. Dahası anlaşma iki bağımsız devlet arasında yapılmış olup, belirli bir devleti hedef almıyor ve güvenliğin sağlanması ile terörle mücadele alanlarında iki başkentin hayati çıkarlarına odaklanıyor.

Seyyid, son dönemde Kızıldeniz ülkelerinde bölgede artan yabancı askeri varlığına ilişkin bir hassasiyet oluştuğunu ve bu hassasiyetin, onları Kızıldeniz Ülkeleri Forumu adı altında bir oluşum kurmak zorunda bıraktığını belirtiyor. Ancak forum henüz kuruluş aşamasında ve bölgesel bir güvenlik sistemi oluşturacak çerçeve ve yapılar henüz tamamlanmadı. Ayrıca Türkiye, Etiyopya'da ekonomik varlığı, Sudan'da güvenlik ve askeri varlığı ve Somali ile yıllardır süren kapsamlı iş birliği ile bölgedeki nüfuzunu pekiştirme konusunda bu forumdan önce davrandı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bundan dolayı Türkiye’yi Kızıldeniz ve Afrika Boynuzu denkleminin dışında tutmak zor. Afrika Boynuzu uzmanı Abdurrahman Seyyid, hayati çıkarları ile çatışmadığı sürece Türkiye’nin katılımının bu ülkeler için doğrudan bir endişe yaratmasının muhtemel olmadığını söylüyor.

Jeopolitik etkiler

Somalili siyasi analist İdi Muhammed ise Mogadişu'yu Ankara'ya bağlayan stratejik çıkarlar göz önüne alındığında, Türk askeri misyonunun görevinin terörizm ve organize suç ile mücadeleye odaklandığını düşünüyor. Somali'de inşaat ve altyapı gelişimine yönelik katkılarına ilave olarak, özellikle petrol arama ve madencilik alanlarında artan Türk yatırımlarına dikkat çekiyor.

Muhammed, Türk askeri varlığının misyonunun terörle mücadele ve Somali'deki Türk çıkarlarını koruma gibi güvenlik boyutuyla sınırlı olmasına rağmen, Somali kıyılarını bölgesel emellerden korumak da dahil olmak üzere birçok jeopolitik anlamı olduğunu da vurguluyor. Etiyopya'nın, ülkenin kuzeyindeki ayrılıkçı bölge ile imzaladığı mutabakatla Somali kıyılarını işgal etme ve kalıcı askeri üsler kurma çabaları da bu emellere dahil.

Muhammed, Türk askeri gücünün Somali'nin birliğini ve tüm toprakları üzerindeki egemenliğini korumaya katkı sağlayacağını vurguluyor. Buna ilaveten, Somali egemenliğindeki liman hizmetlerinden Etiyopya'nın yararlanmasını öngören Addis Ababa ile Mogadişu arasındaki Ankara Anlaşması'nın aslına sadık bir şekilde uygulanmasını sağlamaya yönelik katkısının da altını çiziyor.

Siyasi analist, Türk askeri varlığının, Kızıldeniz'de bulunan bölgesel ve uluslararası güçlerle, özellikle Cibuti'deki yabancı üslerle, uluslararası nakliye yolu olarak Kızıldeniz'in girişlerini güvence altına almak amacıyla, koordinasyon fırsatları yaratabileceğini ifade ediyor. Zira dünya deniz ticaretinin yüzde 12'si, Asya-Avrupa ticaretinin ise yaklaşık yüzde 40'ı buradan geçiyor.

Muhammed, Türk kuvvetlerinin Somali'ye konuşlandırılmasının, Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz bölgesindeki aşırılıkçı grupların oluşturduğu tehdidi azaltacağına dikkati çekiyor. Nitekim el-Kaide örgütünün Doğu Afrika'daki bir kolu olan Somalili Şebab hareketi son dönemde varlığını güçlendirdi ve eylemlerini artırdı. Bu eylemlerinden biri de Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in orada bulunduğu bir sırada Mogadişu Havaalanı’nı hedef alan saldırısıydı. Bu da Somali hükümetinin Türk kuvvetleriyle koordineli olarak hareketin mevzilerine karşı şiddetli saldırılar düzenlemesini gerektirdi. Zira hareketin askeri kabiliyetlerini geliştirdiği ve birçok cephede ilerlediği yönünde haberler geliyor.

İdi Muhammed, Türk kuvvetlerinin Kızıldeniz Havzası'nda yaşanan gerginlikte olumsuz bir rolünün olduğu iddialarını reddediyor. Türkiye’nin, Suudi Arabistan, Ürdün, Eritre ve Sudan ile iyi ilişkilere sahip olduğunu, ayrıca Mısır ile de yakın zamanda ilişkilerini normalleştirdiğini belirtiyor. Dahası Etiyopya'nın Kızıldeniz'de askeri üs kurma planlarına karşı çıkan kararlı duruş ile kıyaslandığında, Somali ile Türkiye arasındaki Türk kuvvetlerinin konuşlandırılması anlaşmasının, Kızıldeniz'e kıyısı olan ülkelerde herhangi bir sonuca ve tepkiye neden olmadığını söylüyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.