Geçtiğimiz yıllarda et tüketimine karşı uyarıda bulunan, et tüketiminin kanser, kalp hastalığı, yüksek tansiyon ve diyabet riskini artırdığını hatta gezegene zarar verdiğini belirten çalışmalar yaygınlaştı.
Yaklaşık iki hafta önce yayınlanan bir Birleşmiş Milletler raporunda, et ve süt ürünleri tüketimini yarı yarıya azaltmanın, toplumun hava, nehir ve topraktaki nitrojen kirliliğini azaltmanın yanı sıra iklim değişikliğine olan katkıyı sınırlamanın çeşitli yollarından biri olduğu sonucuna varıldı.
Ancak Şarku’l Avsat’ın İngiliz The Telegraph gazetesinden aktardığı habere göre bazı araştırmacılar ve sağlık uzmanları, et yemeyi tamamen bırakmanın sağlığa zarar verebileceğine dikkat çekti.
Edinburgh Üniversitesi’nde yakın zamanda yapılan bir araştırma, et ve süt ürünleri tüketimini 2035 yılına kadar yüzde 20 azaltma hedeflerinin sağlık risklerini artırabileceğini söyledi.
Araştırmada, dikkatli bir şekilde pişirilen ve seçici bir şekilde yenen etin sağlığı iyileştirebileceği belirtildi. Eti tamamen tüketmeyi bırakma ve onun yerine alternatif besin kaynakları bulamamanın vücutta selenyum, demir ve çinko eksikliğine neden olabileceği öne sürüldü.
Avustralya’daki Adelaide Üniversitesi’nden biyomedikal araştırmacı Dr. Wenpeng You ise sağlıklı yaşamı bitki bazlı beslenmeyle ilişkilendirmenin doğru olmadığını söylüyor.
You ve ekibi 175 ülkede et tüketiminin halk sağlığına etkilerini inceledikten sonra, et yemenin genel sağlığı olumsuz etkilemediğini, aksine yaşam beklentisini uzattığı sonucuna ulaştı.
You, insanların çok eski çağlardan beri hayvansal protein tükettiğini ve bunun içerdiği besinlere ihtiyaç duyduklarını ifade etti.
İngiliz sağlık uzmanı James Goodwin ise, aslında etin yaşlandıkça giderek daha kullanışlı ve uygun bir beslenme kaynağı haline gelebileceğini öne sürdü.
Ardından “Orta yaştan itibaren sarkopeni yani kas kaybı denilen süreç yılda yüzde 1-2 oranında seyrediyor. Bu kaybı telafi etmek istiyorsanız yemeğinizin yüzde 30’unun protein içermesi gerekir” ifadelerine yer verdi.
Beslenme uzmanı Lucy Miller “İnsanlar bu proteini bitkilerden alabilse de bu hayvan kaynaklarından almaktan çok daha karmaşık olur” dedi.
Ayrıca “Hayvan proteinleri ‘tam’dır, yani vücudumuzun ihtiyaç duyduğu tüm amino asitleri içerirler” ifadelerine yer verdi.
Danışman kardiyolog Dr. Neil Srinivasan “Kırmızı et, demir, çinko ve B vitaminleri, özellikle de B12 vitamini açısından mevcut en iyi kaynaklardan biridir. Bu, kalbinize iyi gelme potansiyeline sahip olduğu anlamına gelir zira düşük çinko seviyeleri koroner arter hastalığı ve anjina gibi durumlarla ilişkilendirilirken, B6, B9 ve B12 vitaminleri de kalp hastalığı ve felç riskini azaltabilir” ifadelerini kullandı.
2021’de yapılan bir araştırma, günde 50 gram işlenmemiş kırmızı et tüketilmesini Alzheimer hastalığı riskinin azalmasıyla ilişkilendirdi.
Goodwin bununla ilgili olarak “Beyin için en kritik beş besin maddesinin tamamı ağırlıklı olarak hayvansal kaynaklardan geliyor. Bunlar; B12 Vitamini, D Vitamini, Omega 3 yağ asidi, çinko ve magnezyum. Modern Batı diyetleri genellikle bunların hepsinde düşük oranda içeriyor” dedi.
Kırmızı et, kümes hayvanları veya balığa göre daha yüksek oranda kolesterol içeriyor. Bilim adamlarının kırmızı etin sağlık üzerindeki olumsuz etkilerinden korkmasının ana nedeni de buna dayanıyor. Bununla birlikte, bir dizi çalışma diyetteki yağ, şeker ve rafine karbonhidrat kombinasyonunun kan kolesterolünü etkilediğini ileri sürüyor.
Sağlık uzmanları, kalp hastalığı, kolesterol, diyabet ve kanser riskini arttırdığı kanıtlanmış nitratlar ve kimyasallar içeren işlenmiş etin tüketilmesinin büyük sağlık risklerine yol açabileceğini vurguladı.