Kahire’deki diplomatik hareket, Gazze savaşını sona erdirmeye yönelik arabuluculuk çabalarını güçlendirmeyi amaçlıyor

İsrail bombalamasının ardından Gazze Şeridi’nin merkezinde dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail bombalamasının ardından Gazze Şeridi’nin merkezinde dumanlar yükseliyor (AFP)
TT

Kahire’deki diplomatik hareket, Gazze savaşını sona erdirmeye yönelik arabuluculuk çabalarını güçlendirmeyi amaçlıyor

İsrail bombalamasının ardından Gazze Şeridi’nin merkezinde dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail bombalamasının ardından Gazze Şeridi’nin merkezinde dumanlar yükseliyor (AFP)

Kahire, Gazze Şeridi’ndeki savaşı sona erdirme çabalarını ilerletmeye yönelik yoğun diplomatik faaliyetlere tanık oluyor. Diğer taraftan Mısır’ın ‘İsrail ile Filistinli gruplar arasındaki çatışmaları durdurma ve esir takasını öngören’ arabuluculuğu, geçen hafta Hamas Hareketi Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el-Aruri’ye düzenlenen suikastın ardından giderek artan zorluklarla karşı karşıya.

Kahire, önde gelen Avrupalı ​​yetkililerle kapsamlı temasların yanı sıra, aralarında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un da bulunduğu çok sayıda Batılı yetkili ziyaretlerinin gündeminin sabit bir maddesi haline geldi.

FOTO: İsrail topraklarına girmek üzere Gazze Şeridi’nin merkezinden ayrılan bir İsrail ordusu tankı (AFP)
 İsrail topraklarına girmek üzere Gazze Şeridi’nin merkezinden ayrılan bir İsrail ordusu tankı (AFP)

Paralel olarak Kahire, Gazze Şeridi’ndeki krize odaklanan yoğun Arap istişarelerinin bir sahnesi ve ortağı. Mısır- Filistin zirvesinin ertesi günü (Pazartesi) ‘Gazze Şeridi’nde ateşkesin ve bölge sakinlerinin insani ihtiyaçlarının karşılanmasının önemi’ vurgulanırken, İsrail’in Filistinlileri yerinden etme planları reddedildi. Bir kaynak, Rusya merkezli Sputnik ajansına yaptığı açıklamada, Ürdün’ün Akabe şehrinin bugün (10 Ocak Çarşamba) Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ve Ürdün Kralı Abdullah bin el-Hüseyin’in katılacağı ‘üçlü zirveye ev sahipliği yapacağını açıkladı.

ABD Dışişleri Bakanı’nın İsrail, Türkiye ve Yunanistan’ın yanı sıra Suudi Arabistan Krallığı, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Ürdün ve Batı Şeria’yı da kapsayan bölge gezisini Kahire’de tamamlaması bekleniyor. Ayrıca ABD Dışişleri Bakanı’nın Mısırlı yetkililerle görüşmelerinin Gazze Şeridi’ndeki durumun çözümü ve İsrail ile Filistinli direniş grupları arasında esir ve tutuklu takasını başlatmak için arabuluculuk çabalarını ilerletmenin yolları üzerinde yoğunlaşması bekleniyor.

FOTO: Geçen Ağustos ayında Mısır’ın Yeni Alamein şehrinin ev sahipliği yaptığı Mısır-Ürdün-Filistin zirvesinin bir kısmı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Geçen Ağustos ayında Mısır’ın Yeni Alamein şehrinin ev sahipliği yaptığı Mısır-Ürdün-Filistin zirvesinin bir kısmı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Orta Doğu’daki resmi sözcüsü Samuel Warburg, ABD Dışişleri Bakanı’nın bölge gezisinin bir dizi konuya odaklandığını söyledi. Bu konular arasında Gazze Şeridi’ne insani yardım sağlamaya devam etmek, İsrail’in savaşı sona erdirme vizyonunu ve rehineleri serbest bırakma çabalarını dinlemek, çatışmanın kapsamını genişletmemek için ortaklarla koordinasyon sağlamak ve savaş sonrası aşamayı ele almak da yer alıyor. Warburg, geçen pazartesi günü Alemu’l Arabi haber ajansına (AWP) yaptığı açıklamada, ABD’li rehineleri ve diğer rehineleri serbest bırakmaya yönelik devam eden çabalarla ilgili olarak, Bakan Blinken’in şüphesiz rehineleri serbest bırakmak için elinden gelen her şeyi yaptığını dile getirdi.

Eski Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Hüseyin Haridi, Batılı diplomatların Mısır da dahil olmak üzere bölgeye yaptığı kapsamlı gezilerin, özellikle Lübnan cephesinde olmak üzere savaşın kapsamının genişlemesine ilişkin Batı’nın artan korkusunu yansıttığına inanıyor. Haridi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, şu anda Batılı diplomatik hareketlerin gündeminde ‘Güney Lübnan’da yeni bir savaş cephesinin açılmamasını sağlamak’ başta olmak üzere üç önceliğin bulunduğunu söyledi. Bunun nedeni Batı’nın devam eden ‘İsrail’in güvenliğini garanti altına alma ve koruma’ arzusu olduğunu dile getiren Haridi, “Çünkü Gazze’deki Hamas hareketinden çok daha güçlü bir rakiple karşı karşıya kalacak. Mesele, İran’ın çatışma hattına girmesine kadar varabilir. Böylece çatışmalar açık bir bölgesel savaşa dönüşebilir” dedi.

FOTO: Gazze Şeridi’nin merkezindeki Bureij bölgesinde faaliyet gösteren bazı güçleri gösteren bir fotoğraf (AFP)
Gazze Şeridi’nin merkezindeki Bureij bölgesinde faaliyet gösteren bazı güçleri gösteren bir fotoğraf (AFP)

Haridi’ye göre ikinci öncelik, Kızıldeniz’de Husi operasyonlarının artmasının ardından Babu’l Mendeb Boğazı’nda oluşan hasarın kontrol altına alınması, üçüncü öncelik ise Gazze’de ateşkesin sağlanması ve tutukluların serbest bırakılmasıyla ilgili. Kahire de dahil olmak üzere Arap başkentlerinin Gazze Şeridi’nin gelecekteki yönetimine ilişkin görüşlerinin araştırılmasının, Batılı diplomasi liderlerinin endişeleri arasında olabileceğine dikkat çeken Hüseyin Haridi, “Çünkü ortaya konulabilecek ortak bir vizyonun oluşturulması için geniş bölgesel mutabakat sağlanmadan Gazze’nin geleceğine ilişkin tedbirlerin alınması ve daha sonra bu vizyonun İsrail’e aktarılması, mümkün değildir” dedi.

Mısır Devlet Enformasyon Servisi (SIS) Başkanı Diaa Rashwan’ın önceki açıklamalarına göre Mısır, siyasi arabuluculuk çabalarının bir parçası olarak Gazze’de ateşkes için üç aşamadan oluşan bir çerçeve teklifi sunmuştu. Rashwan, eski bir açıklamasında, Mısır’ın teklifinin doğrudan taraflara ve uluslararası ortaklara gönderildiğini söyledi. Ayrıca Salih el-Aruri’nin suikastından önceki güne kadar, ret veya kabul olsun, herhangi bir yanıt almadığını belirtti.

Filistin’in eski Kahire Büyükelçisi Barakat er-Farra, Kahire ziyareti başta olmak üzere bölgedeki yoğun Batılı hareketlerin, çözüm ufku olmadan uzayıp giden krizden çıkış yolu aramayı amaçladığını belirterek, “İsrail’in ilan edilen savaş hedeflerinden herhangi birine ulaşamaması ışığında, çatışma cephelerinin genişlemesi ve Lübnan cephesinde tehlikeli tırmanışın yaşanmasıyla Batılı ülkelerin bölgedeki çıkarları güçlü bir şekilde tehdit altında bir hale geldi” dedi.

Farra, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “ABD stratejisi, krizi yönetemiyor ve Tel Aviv’e baskı yapmak istemiyor” derken, sözlerinin devamında ise “Başkan Biden’ın popülaritesine verilen iç hasarı durdurmak için savaşı durdurmak, ABD yönetiminin çıkarınadır. Ancak İsrail’in ABD üzerindeki etkisinin, Netanyahu hükümetine daha fazla zaman verilmesi için baskı yaptığı açık. Bu, daha fazla Filistinli sivilin ölmesi ve bölgenin güvenliğinin ciddi şekilde zarar görmesi anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.

FOTO: Mısır Dışişleri Bakanı birkaç gün önce Kahire’de ABD Kongresi’nin bazı üyelerini kabul etti (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
 Mısır Dışişleri Bakanı birkaç gün önce Kahire’de ABD Kongresi’nin bazı üyelerini kabul etti (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

Son birkaç günde Kahire’nin ABD Kongresi’nin birçok liderini ağırlaması dikkat çekici. Geçen hafta bölge gezisi kapsamında iki ayrı heyet kabul edildi. Mısır Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan önceki açıklamalara göre, ister Mısır Cumhurbaşkanı ister Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Şukri ile olsun, iki heyetin görüşmelerinin gündeminin başında Gazze Şeridi’ndeki gelişmeler yer aldı.

Geçen haftadan bu yana Mısır ve Katar’ın İsrail ile Filistin direniş grupları arasındaki arabuluculuğu, Aruri suikastının ardından çatışmanın taraflarının pozisyonlarında bir ilerleme sağlamada zorluklarla karşılaştı. Ancak Mısırlı bir kaynak, daha önce Mısır medyasında yer alan açıklamalarda, “Gazze Şeridi’ndeki krizin çözümü için müzakere edilen yolun alternatifi yok” dedi. O dönemde Mısır’ın arabuluculuk yapmaması durumunda ‘krizin tüm tarafların tahminlerinin ötesinde yoğunlaşıp kötüleşebileceğini’ vurgulamıştı.



Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
TT

Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)

Suriye'nin başkenti Şam'da bu ayın başında uzun zamandır beklenen ve tarihi olarak nitelenen bir toplantı yapıldı. Bu toplantı, Suriye hükümetinden yetkililer ile Fevze Yusuf başkanlığındaki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetini bir araya getirdi. Toplantıda, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi arasında, Amerikan himayesinde imzalanan anlaşmanın uygulanması için alt komitelerin oluşturulması ve ihtilaflı meselelerin çözümüne yönelik müzakereler için ortak bir zemin bulunması konuları ele alındı.

Fevze Yusuf Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, görüşmelerin olumlu geçtiğini ve DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK), ABD ve bölgesel güçlerin bilgisi ve desteğiyle yapıldığını belirtti. Ayrıca Kurban Bayramı tatilinden sonra alt komitelerin kurulmasına karar verildiğini ifade etti.

Yusuf, “Her iki taraf arasında, merkezi komite denetiminde tüm alanlarda uzmanlaşmış komitelerin oluşturulması konusunda bir uzlaşı sağlandı. Zira birçok konu ve dosya, her iki tarafın uzmanlarına ihtiyaç duyuyor. Böylece Özerk Yönetim’in Suriye devlet yapılarıyla bütünleştirilmesi için ortak bir vizyona ulaşmak hedefleniyor” ifadelerini kullandı.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)

Birleşmeye dair farklı yaklaşımlar

Geçtiğimiz mart ayında Şara ile Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşma, kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askerî kurumların yeni devlet yapısına dâhil edilmesini öngörüyor. Bu kurumlar arasında sınır kapıları, havaalanları, petrol ve gaz sahaları da yer alıyor. Anlaşma kapsamında kurulması planlanan komitelerden biri, Özerk Yönetim’deki kurumların ve bu kurumlarda çalışan personelin devletin resmî kurum ve dairelerine nasıl entegre edileceğini ele alacak ‘idari komite’ olacak. Bir diğer komite, öğrencilerin, okulların ve eğitim kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanması ile diplomalarının ve eğitim kademelerinin tanınmasını sağlayacak. Ayrıca güvenlik ve askerî güçlerle ilgili bir komite de oluşturulacak ve bu komite, söz konusu güçlerin Savunma ve İçişleri Bakanlığı yapısına nasıl entegre edileceğini belirleyecek. İhtiyaca göre daha sonra başka komiteler de kurulacak.

Özerk Yönetim bölgeleri, Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan dört vilayete dağılmış durumda: Halep’in doğu kırsalı, Deyrizor’un kuzey ve doğu kırsalı, Rakka şehir merkezi ve Tabka. Bunlara ilave olarak Haseke vilayeti ve Kamışlı şehri. Bu bölgeler, yedi sivil yerel meclis tarafından yönetiliyor.

Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)

Söz konusu kurumların ve çalışanlarının geleceği hakkında konuşan Fevze Yusuf, bu yapıların birleşme süreci boyunca geçiş dönemini yöneteceğini açıkladı. Yusuf, “Anlaşılan o ki, bizim birleşme ve bütünleşme anlayışımız Şam’ın bakış açısından farklılık gösteriyor. Hükümet, birleşme meselesini Özerk Yönetim’in lağvedilmesi ve askerî güçlerinin tasfiyesi olarak anlıyor. Oysa biz, bütünleşmeyi mevcut kurumlarımızın bu aşamayı yönetmeye devam etmesi ve ileride devletin bir parçası hâline gelmesi olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.

Yerel yönetimlerin, onları yöneten halkın bir parçası olan kişiler aracılığıyla yürütülen bir yönetişim sistemi olduğunu vurgulayan Yusuf, bu kişilerin bölgenin sorunlarını çok iyi bildiklerini belirtti. Yusuf, “Başka bir ifadeyle, bu yönetimlerin gelişme ve Şam’la anayasal düzenlemelere dayalı olarak koordinasyon kurma hakkını korumak ve varlıklarını hukuken ve meşru biçimde sürdürmelerini teminat altına almak istiyoruz” dedi.

Askerî ve güvenlik güçlerinin, Savunma Bakanlığı bünyesinde tek bir yapı olarak birleştirilmesi, ancak özgünlüklerinin ve coğrafi dağılımlarının korunması hakkında ise Yusuf şu yorumu yaptı: “SDG’yi diğer silahlı gruplarla sayı, nitelik, silah ve savaş tecrübesi bakımından karşılaştırmak mümkün değil. SDG güçleri, ABD öncülüğündeki DMUK güçleri tarafından eğitildi. Bu güçler, geleceğin Suriye ordusunun çekirdeğini oluşturacak. Çünkü bu güçler disiplinli, örgütlü ve yıllar boyunca bölgelerini ve Suriye sınırlarını koruma noktasında yeterliliklerini ispatladılar.”

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)

Yusuf, hükümet tarafının anlaşma maddelerini uygulama konusunda ciddiyet gösterdiğini ve askerî seçenekler ile güvenlikçi çözümleri dışladığını belirtti. Her iki taraf da Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlerle SDG arasında askerî bir çatışma yaşanmamasının, uzlaşıların ve tüm Suriye topraklarında egemen ve güçlü bir devlet inşasının önünü açacak stratejik bir tercih olduğunu ve bu tercihin korunması gerektiğini vurguladı.

Zaman çizelgesine dair anlaşmazlık noktası

Ancak Şara ile Abdi arasında imzalanan anlaşma, yıl sonuna kadar uygulanması gereken bir takvim öngörüyor. Peki, bu takvim hakkında durum ne? Yusuf, birçok mesele ve dosyanın hâlâ karmaşık olduğunu ve daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğunu, örneğin, askerî ve güvenlik güçlerinin nasıl entegre edileceği meselesinin zamana yayıldığını kaydetti. Yusuf'a göre bu güçler, Suriye topraklarının üçte biri büyüklüğündeki bir alana dağılmış durumda. Hapishanelerin boşaltılması ve kampların tasfiye edilmesi meseleleri ise daha da uzun bir zamana ihtiyaç duyuyor.

Şarku'l Avsat'a konuşan Yusuf, Şara ile Abdi’nin anlaşmayı ilan etmesinin ardından Özerk Yönetim’in hükümet heyetiyle ilk toplantısını Haseke’de gerçekleştirdiğini, burada görüş alışverişinde bulunulduğunu aktardı. En acil çözüm gerektiren meselelerden birinin ortaokul ve lise diplomalarına ilişkin bitirme sınavları meselesi olduğunu ve hükümet heyetinin bunu çözmeye istekli olduğunu, ancak bugüne kadar, yani üç ay geçmesine rağmen, sınav sürecinin Özerk Yönetim bölgelerinde nasıl yürütüleceğine dair hiçbir resmî kararın çıkmadığını ve binlerce öğrencinin geleceğinin tehlikede olduğunu söyledi.

Yusuf ayrıca, Özerk Yönetim’in adem-i merkeziyet talebinin ayrılıkçılık ve bölünme anlamına geldiği yönündeki suçlamalara yanıt vererek, ‘Özerk Yönetim’in Şam’da bulunmasının ve Özerk Yönetim heyetinin orada yer almasının, Suriye devletine bağlılığın en büyük kanıtı ve delili olduğunu’ belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)

Yusuf, “Biz Suriye’nin bir parçasıyız ve bu bizim için ilkesel bir duruş. Adem-i merkeziyetçilik birlikle çelişmez. Hepimiz Suriyeliyiz. Ancak her bölgenin kendine has etnik ve dini çeşitliliğe dayalı özellikleri var” dedi. Yusuf, bu farklılıkların göz önünde bulundurulması gerektiğini, birçok gelişmiş ülkede adem-i merkeziyetçi sistemlerin uygulandığını ve bu ülkelerin güçlü devletler olduğunu söyledi. Adem-i merkeziyetçilik kavramının, sanki bölünme ve ayrılık anlamına geliyormuş gibi çarpıtıldığını ifade etti.

Askerî ve idarî dosyaların yanı sıra bu komiteler, ekonomik meseleleri ve petrol ile enerji sahalarının devrini de ele alacak. SDG, ülkenin petrol zenginliğinin yaklaşık yüzde 85’ini, ayrıca doğal gaz sahalarının ve üretiminin yüzde 45’ini kontrol ediyor. Bu sahalar arasında doğu Suriye’de Deyrizor kırsalında yer alan el-Ömer ve et-Tank sahaları da bulunuyor.

Yusuf, hükümet tarafıyla, hazırlanmakta olan Suriye parlamentosunun yapısına katılımları konusunu görüştüklerini açıkladı. Görüşmelerin, Kurban Bayramı tatilinden sonra başlamasının muhtemel olduğunu belirten Yusuf, Özerk Yönetim heyetinin anayasal bildiri konusundaki çekincelerini hükümet tarafına ilettiğini söyledi.

Yusuf, “Adem-i merkeziyetçilik, parlamentoya katılım ve anayasal bildiri meselelerine bazı satırlarda değindik. Ancak bu toplantı türünün ilkiydi. Bu nedenle genel çerçeveyi ele aldık. Bu oturum bir hazırlık niteliğindeydi. Sonraki toplantılarda daha derin tartışmalara gireceğiz” ifadelerini kullandı.

 Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)

Fevze Yusuf, Özerk Yönetim’in, sunulan anayasal bildiri taslağından memnun olmadığını ve bu konuda itirazları olduğunu söyledi. Zira Özerk Yönetim bu bildirinin, merkeziyetçi bir yönetimi dayattığını düşünüyor. Onlara göre anayasa, yetki ve sorumlulukların adil biçimde paylaşılmasını sağlamalı, farklı siyasi görüşlerin özgürce ifade edilmesine izin vermeli, Suriye’deki tüm etnik ve dini toplulukların haklarını tanımalı ve demokratik, adem-i merkeziyetçi bir yönetim sistemini benimsemeli.

Yusuf sözlerini şöyle tamamladı: “Biz diyaloğa hazırız. Hükümet tarafının müzakerelerin yeniden başlatılması için yeni bir tarih belirlemesini ve komitelerin çalışmalara başlamasını bekliyoruz.”