Irak-ABD ilişkileri: Mevcut üç seçenek nedir?

Dış politika, artık sadece hükümetin elinde değil

Haşd-i Şabi unsurları, liderlerinden birinin 4 Ocak’ta Bağdat’taki cenaze töreninde ABD karşıtı sloganlar attı (EPA)
Haşd-i Şabi unsurları, liderlerinden birinin 4 Ocak’ta Bağdat’taki cenaze töreninde ABD karşıtı sloganlar attı (EPA)
TT

Irak-ABD ilişkileri: Mevcut üç seçenek nedir?

Haşd-i Şabi unsurları, liderlerinden birinin 4 Ocak’ta Bağdat’taki cenaze töreninde ABD karşıtı sloganlar attı (EPA)
Haşd-i Şabi unsurları, liderlerinden birinin 4 Ocak’ta Bağdat’taki cenaze töreninde ABD karşıtı sloganlar attı (EPA)

İyad el-Anber

Bir yıl biter, yeni bir yıl başlarken uydu kanalları, burç yorumcularının ya da astrologların geleceğe yönelik tahminlerini sıraladıkları görüşmelerin tanıtımını yapmaya başlar! Iraklılar da Michel Hayek, Leyla Abdullatif ve Ebu Ali eş-Şeybani’nin öngörülerini dikkate aldılar. Bu öngörüler, Irak’a ve onun güvenliği ile egemenliğine ilişkin uyarılar ve tehditler içeriyordu.

Görünüşe bakılırsa 2024 yılının başlangıcı, onların kehanetlerini boşa çıkarmadı. Nitekim yeni yılın olayları, Irak’ın güvenliğini ve egemenliğini tehdit eden tehlikeli bir güvenlik gerilimine doğru gidildiğine işaret etmeye başladı. Zira ‘Irak’taki İslami Direniş’ grupları, Amerikan askerî karargâhlarına yönelik saldırıları sürdürüyor. ABD güçleri de bu saldırılara, Irak’taki silahlı grupların karargâhlarına ve önde gelen isimlerine saldırılar düzenleyerek karşılık veriyor. Son saldırısında ABD, başkent Bağdat’taki Haşd-i Şabi (Halk Seferberlik Güçleri) karargâhında ‘Hizbullah-en-Nüceba’ hareketinin bir liderini hedef aldı.

Önemli olan, astrologların tahminleri ve onların rivayetlerinin güvenilirliği değil. Önemli olan, bu olayların, İsrail’in Filistin’de Gazze Şeridi’ne karşı yürüttüğü savaşın devam etmesiyle bağlantılı olarak, Irak’taki güvenlik koşullarının gelişimine olan yansımalarıdır. Uzun bir süre çelişkili tutumlar labirentinde kalacağız gibi görünüyor. Zira resmî açıklamalar ve siyasi söylemler, kamuoyuna karşı uyumlu gibi görünse de gerçeklik ve uygulama düzeyinde çelişkili!

Denebilir ki Irak, dünyada dost ve düşman ülkeler için net ve belirli kriterler koymayan tek ülkedir

Asıl sorun, Irak’taki Amerikan askerî varlığına ilişkin tutumdur. Irak hükümeti, 2003 yılında rejim değişikliğine katkıda bulunan, siyasi ve ekonomik krizleri çözmek veya tırmandırmak için pek çok anahtarı elinde tutan büyük bir ülkeyle stratejik çıkarlar ve ortaklık ilkesine göre bu varlığı gerekli görüyor. Bununla birlikte Iraklı siyasetçiler, bu gerçeklik hakkında yüksek sesle konuşmuyorlar. ABD’nin Irak Büyükelçisi Alina Romanowski ise bunun tam aksine, X platformundaki paylaşımlarını çoğunlukla “#KapsamlıAmerikanIrakOrtaklığı” etiketiyle yayınlıyor.

dffrg4e
5 Kasım 2023’te ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ABD’nin Bağdat’taki büyükelçiliğinde Amerikan güçleriyle bir araya geldi (Reuters)

Öte yandan grupların sembol isimlerine ya da Haşd-i Şabi karargâhlarına yönelik her Amerikan saldırısından sonra ‘Koordinasyon Çerçevesi’ liderleri, Irak’taki Amerikan askerî varlığının sona erdirilmesi ve bu varlığın gayri meşru olduğunun gösterilmesi, dolayısıyla da ona direnilmesi ve karşı koyulması gerektiği yönündeki söylemlerini tekrarlıyor. ‘ABD ile Irak Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İş Birliği İlişkisi İçin Stratejik Çerçeve Anlaşması’na dayalı olarak bu varlığı talep edense Irak hükümetiydi.

Kritik sorular

Iraklıların çoğunluğu, telefonlarına ‘Amerikan güçlerinin Irak’ta kalmasından yana mısınız yoksa gitmesinden mi’ sorusuna muhatap oldukları kısa mesajlar aldı. Bu anketi Irak hükümetinin mi yoksa siyasi güçlerin ve partilerin mi teşvik ettiği tespit edilemedi. Ancak sonuç olarak bu, hükümetin ve hükümete ortak olan siyasi güçlerin, Amerikalılarla ilişkiler ve Irak’taki Amerikan askerî varlığına ilişkin tutum konusunda net bir cevap vermesini gerektiren önemli sorularla yüzleşmekten kaçış politikasının bir ifadesidir.

Alman filozof Carl Schmitt, siyasi eylemi öne çıkaran temel özelliğin özetle ‘dost ile düşman arasında ayrım yapma’ olduğunu ve bu ayrımın siyasetin biçimini ve içeriğini belirlediğini söylemiştir. Bu ayrım ışığında denebilir ki dünyada dost ve düşman ülkeler için net ve belirli kriterler koymayan tek ülke Irak’tır! Zira bu konu, Irak devletinin çıkarlarını ve egemenliğini belirleme esasına dayalı açık ilkelerden ziyade, siyasi ‘liderlerin’ ruh haline bağlıdır.

Koordinasyon Çerçevesi güçleri ve hatta es-Sudani hükümeti, ABD’yle ilişkilere ve ABD’nin bir düşman mı yoksa dost mu olduğuna dair sorulara net bir cevap vermek istemiyor

Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani’nin Irak’taki silahlı grupların liderlerinden birinin hedef alınmasından sonra yaptığı açıklamalar, bir nevi kaçamak ve kelime oyunu içeriyordu. Mesela Irak’taki uluslararası koalisyon güçlerinin askerî varlığının sona erdirilmesi yönündeki çabalardan bahsederken, silahlı grupların veya liderlerinin karargâhlarını uluslararası koalisyon güçlerinin değil, Amerikalıların bombaladığını söyledi. Bu sözler, Amerikan gazetesi Politico’nun Şiya es-Sudani’nin bir danışmanından ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bir telgrafından alıntı yaparak yayınladığı haberle de çelişki arz ediyor. Bu habere göre, Sudani’nin Amerikan güçlerinin sınır dışı edilmesine dair sözleri, medyaya malzeme vermek ve Koordinasyon Çerçevesi kitlesini memnun etmek içindir!

dfergth5
Irak parlamentosunun 11 Haziran 2023’teki oturumu (AP)

Irak’ın sorunu, siyasetçilerin söylemlerinde ve açıklamalarında bir devlet mantığının olmayışıdır. Zira ABD gibi büyük bir devletle ilişkinin biçimine ve geleceğine ilişkin stratejik bir konuda, Irak devletinin çıkarları pahasına başka bir devletin işine gelen ülkülerin ve ideolojik sloganların değil, siyasi akılcılığın hüküm sürmesi gerekir!

Dış politika meseleleri ve Irak’ın bölgesel ve uluslararası ilişkileri konusunda söylem çeşitliliğine ilişkin bir başka sorun daha var. Görünüşe bakılırsa bu sorun, sadece hükümet ve dışişleri bakanlığı ile de sınırlı değil. Nitekim tüm siyasi ‘liderler’, kendilerini Irak’ın dış ilişkilerinde hükümete paralel isimler olarak sunmaya çalışıyor. Bu siyasi tavır, dış politika kararı alma konusunda birden fazla merkezin var olması açısından Irak devletinin kırılganlığını gözler önüne sermeye başladı.

Bu yüzden Koordinasyon Çerçevesi güçleri ve hatta Sudani hükümeti, ABD’yle ilişkilere, ABD’nin bir düşman mı yoksa dost mu, bir müttefik mi yoksa stratejik bir ortak mı olduğu sorusuna net bir cevap vermek istemiyor.

Amerika’ya düşmanlık ve onunla ilişkiye itiraz sloganını dillendirenlerin, siyasi ve ekonomik düzeyde Amerikalılara bağlılığını kabul eden bu hükümete ortak olması mümkün değil

Üç seçenek var; dördüncüsü yok

Siyasi liderler, Amerikan güçlerinin Irak’tan çıkarılmasına ilişkin olarak tekrarlanan hamasi söylemlerin Irak kamuoyunda ve hatta medyada varlığını ve önemini yitirmeye başladığının farkında değiller. Çünkü bu söylemlerin pek çok toplantıda ve etkinlikte tekrarlanması, inandırıcılığını kaybetmeye başladı. Özellikle bu liderlerin hükümette ve meclisteki siyasi çoğunlukta siyasi karar sahibi haline gelmesinden sonra. Direniş ile iktidarı birleştirmek; hem Amerikalılara karşı ‘direniş’ çatısını ve silahlarını korumayı hem de Amerikalılarla ortaklığa ihtiyaç hissettiren iktidar kazanımlarını, konforunu ve ganimetlerini korumayı isteyen söylemlere değil, açık ve net bir kararı gerektiren tutumlar imtihanı karşısında uzun süre direnemez!

Koordinasyon Çerçevesi’nin kurduğu hükümet, siyasi ve ekonomik düzeyde Amerikalılara bağlılığı kabul ediyor. Dolayısıyla Amerika’ya düşmanlık ve onunla ilişkilere itiraz sloganını dillendirenlerin bu hükümete ortak olması mümkün değil. Bu ilişkiyi bitirmek için sloganlarda ve söylemlerde öyle gerekçeler ve basmakalıp ifadeler sıralamaya gerek yok aslında. Irak’ta Amerikan güçlerinin varlığına karşı olan hükümetin ve güçlerin önünde üç seçenek var:

Birinci seçenek, ABD ile Irak Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İş Birliği İlişkisi İçin Stratejik Çerçeve Anlaşması’nı sona erdirmektir. Bu anlaşmanın 31’inci maddesinin 2’nci fıkrasına göre taraflardan birinin diğer taraftan yazılı bir bildirim almasının üzerinden bir yıl geçtikten sonra anlaşmanın geçerliliği sona erecek. Yani Irak Başbakanı ya da Dışişleri Bakanlığı, Irak’ın bu anlaşmayı feshetmek istediğini ABD Dışişleri Bakanlığı’na iletip, anlaşmanın yürürlükten kalkması için bir yıl bekleyebilir. Bunun için bir meclis oylamasına da gerek yok.

İkinci seçenek, hükümetin veya meclisteki Koordinasyon Çerçevesi temsilcilerinin Irak topraklarındaki yabancı güçlerin varlığının sonlandırılması talebiyle Temsilciler Meclisi’ne bir yasa tasarısı sunmasıdır. Bunun yasa hükmünü kazanabilmesi için mutlak çoğunluğun sağlanması gerekir. 

Üçüncü seçenek, tutumlar ile söylemler arasındaki tutarsızlığa son vermek ve ABD ile ilişkilerin geleceği ve sınırları meselesini federal hükümete bırakmaktır. Böylece federal hükümet, bu ilişkinin bir ortaklık mı, iş birliği mi, yoksa stratejik bir ittifak düzeyinde mi olacağının belirlenmesinde devletin çıkarından sorumlu olur.

Görünüşe göre Amerikalılar şu an için Irak’taki silahlı gruplara karşı önleyici saldırılar düzenlemek yerine, ‘tepki’ stratejisi sınırları içerisinde kalmak istiyor

Zorlu seçenekler

2003 yılından bu yana ABD, Irak’a yaklaşımda belirgin bir strateji ortaya koymadı. Nitekim birbiri ardı sıra gelen ABD yönetimlerinin tutumları, çoğunlukla olayların ve gelişmelerin ele alınış biçimlerine göre şekilleniyor. ABD’nin Irak’taki varlığını tehdit eden silahlı gruplarla çatışma ve gerilimi artırma seçenekleri, grupların varlığına veya yokluğuna değil, bu tehdidin ne ölçüde olduğuna bağlı oluyor. Bu yüzden 2019 yılında Bağdat’taki ABD Büyükelçiliği binasına saldırı girişimine tepkisi açıktı. Aynı şekilde Gazze’ye yönelik savaştan sonra Amerikan askerî güçlerinin bulunduğu karargâhların defalarca hedef alınmasından sonra da askerî tepki verildi. Görünüşe göre Amerikalılar şu an için Irak’taki silahlı gruplara karşı önleyici saldırılar düzenlemek yerine, ‘tepki’ stratejisi çerçevesinde kalmak istiyor.

efvrerb
Haşd-i Şabi unsurları, 4 Ocak’ta Bağdat’ta iki savaşçı için düzenlenen cenaze töreninde (AFP)

Buna karşılık Amerikalılarla ilişkiye itiraz eden ve Amerika’yla savaşıp onu Irak’tan çıkarma sloganları atan hükümetin ve güçlerin, Amerika’nın ikiyüzlü tutumlara veya Amerikan diplomatik ve askerî varlığının bulunduğu karargâhların tekrar tekrar hedef alınmasına karşı gösterdiği stratejik sabra çok güvenmemesi gerekir. Zira Amerikalıların elindeki çatışma kartları çok ve çeşitli olup, askerî harekât bu kartlar arasında olmayabilir. Irak ekonomisinin dolarla bağlantısından kaynaklı kırılganlığı, Irak’taki siyasi ve ekonomik istikrarı etkileyebilecek ve Irak toplumunun yüzde 20’sini geçen yoksul sınıfla çatışmanın kapısını aralayabilecek en tehlikeli Amerikan siyasi kartlarından biridir.

Amerikalılarla çatışmayı tırmandırma seçeneklerinin en büyük kaybedeni ise Şii siyasi güçler olabilir. Kürt siyasetçiler, Amerikalılarla stratejik ittifak kararı aldılar; kazanımlarını korumanın, onların bölgedeki varlığını reddeden bölgesel güçlere karşı Amerika’nın himayesiyle bağlantılı olduğuna tamamen ikna olmuş durumdalar. Sünni siyasi güçlere gelince… DEAŞ’ın kontrolü elinde bulundurduğu dönemde vilayetlerinin yaşadığı yıkım ve kargaşa tecrübesi, Sünnileri bu trajedilerin yeniden yaşanmaması, himaye aranması, bu himayenin sürekliliğinin sağlanması ve bölgenin istikrarı için bir tehdit kaynağı olmamaları konusunda ciddi düşünmeye sevk ediyor. Irak’ın parçalanması halinde Şii siyasi güçler, zorlu bir meydan okumayla karşı karşıya kalacak ve ardından Şii bölgelerde silahlı güçlerin nüfuz ve ganimet uğrunda çatışmasına tanık olunacak.

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.

 



Suriye zorlu iki yıllık bir Amerikan sınavı dönemine mi giriyor?

Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
TT

Suriye zorlu iki yıllık bir Amerikan sınavı dönemine mi giriyor?

Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)

Sevsen Mehenna

Suriye, sahil bölgesindeki kanlı olaylarla ilgili soruşturma raporunu yayınladığı sırada, ABD Temsilciler Meclisi Finansal Hizmetler Komitesi, ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımları düzenleyen Sezar Yasası'nı yürürlükten kaldırmak yerine, yeniden düzenleyen bir yasa tasarısını onayladı. “Suriye Yaptırımları Sorumluluk Yasası” başlıklı yasa tasarısı, 31 kabul, 23 aleyhte oyla kabul edildi. Bu onayla birlikte, yasa tasarısı yürürlüğe girmesi için geçmesi gereken bir sonraki aşamaya geçiş yaptı.

 

Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Ortadoğu ve Kuzey Afrika Alt Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Senatör Michael Lawler tarafından 16 Temmuz'da sunulan yasa tasarısı, bankacılık kısıtlamalarını gözden geçirmeyi, kara para aklamayla mücadele imkânlarını artırmayı ve Sezar Yasası'nı kalıcı olarak yürürlükten kaldırmak için insan hakları ile ilgili şartlar koşmayı amaçlıyor. Lawler, tasarının Kongre'nin Suriye'ye yönelik tüm yaptırımları sonlandırmak için benimsemeyi planladığı icraatları gözden geçirmek amacıyla, “azınlıkların ve dini özgürlüklerin korunması ve Captagon ticaretiyle mücadele” çağrısında bulunduğunu belirtti.

Yasa tasarısı neyi öngörüyor?

Ayrıntılı olarak yasa tasarısı, yaptırım muafiyet süresinin 180 günden iki tam yıla uzatılmasını öngörüyor. Ayrıca, ABD yönetiminin Suriye hükümetinin belirtilen koşullara uyumunu iki yıl üst üste veya 2029 sonuna kadar teyit etmesi halinde Sezar Yasası'nın tamamen feshedilmesini de öngörüyor.

Tasarı ek olarak, ABD yönetiminin Kongre'yi Suriye Merkez Bankası'na tanınan düzenleyici ve idari kolaylıklar konusunda bilgilendirmesini gerektiren bir madde de içeriyor. Yasa tasarısı Temsilciler Meclisi Maliye Komitesi'nden geçmiş olsa da, yasalaşmadan önce Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi tarafından incelenmesi ve hem Temsilciler Meclisi'nde hem de Kongre'de nihai olarak oylanması da dahil olmak üzere atılması gereken birkaç adım var.

Bu arada, ABD’deki medya kuruluşları Suriye hükümetini güneyde, özellikle Suveyda şehrinde yaşanan son olaylar nedeniyle eleştirdi. Wall Street Journal başyazısında, “Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi Tom Barrack'ın tekrar tekrar yaptığı merkezileşme yanlısı yorumlar, Suriye hükümetini İsrail'in uyarılarına rağmen Suveyda'ya asker göndermek için yeşil ışık yaktığına inandırdı” ifadeleri yer aldı. Gazete, Kongre'de bazı kişilerin “ABD'nin Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı destekleme konusunda daha fazla temkinli olması gerektiğini” belirttiğine de işaret etti. Temsilciler Meclisi Finansal Hizmetler Komitesi'nin tasarıyı değerlendirmesinin bir denetim mekanizması oluşturacağı ve Suriye'ye yönelik yaptırımların daha fazlasının sonlandırılması için gereken koşulları belirleyeceği de belirtildi.

Beyaz Saray, Temmuz ayı başlarında Başkan Donald Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandıran bir başkanlık kararnamesi imzaladığını duyurmuştu. Bu başkanlık kararnamesi, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed, yardımcıları, DEAŞ ve Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt'in “İran'ın vekilleri” olarak tanımladığı gruplara yönelik yaptırımları ise sonlandırmadı.

Peki Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası’nı feshetmek yerine neden yeniden düzenlenmesini onayladı?

Birçok Suriyeli muhalif, Şara'nın Suriye'de iktidara gelmesinden bu yana, Alevileri hedef alan sahil olaylarıyla başlayan, daha sonra Ceramana ve Sahnaya'da ve son olarak Suveyda'da devam eden kanlı olayların hız kesmeden devam ettiğini düşünüyor. Bu nedenle Washington, Şam'ın yeni bir istikrar dönemine doğru ilerlediğine halen şüpheyle yaklaşıyor. Bu sebeple de Kongre Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası'nı yürürlükten kaldırmak yerine “Suriye Yaptırımları Sorumluluk Yasası” başlığı altında yeniden düzenlemeyi tercih ederek iki mesaj verdi; ihlaller devam ettiği sürece Suriye yaptırımlardan muaf tutulmayacaktır. Bununla birlikte Şam hükümeti suçları durdurma, azınlıkları koruma ve bölgesel nüfuz eksenlerinden kurtulma konusunda gerçek bir istek gösterirse, kapı açık kalmaya devam edecektir.

Esed sonrası Suriye’ye yeni Amerikan bakışı

Bu düzenleme, yeni Suriye'nin ne savaş kartlarının ne de barışın ana hatlarının belirlenmediği bir savaş arenası olmayı sürdürdüğü konusundaki Amerikan algısını yansıtıyor. Şara'nın iktidara gelmesinden itibaren, ABD'nin Şam'a yaklaşımı değişti. Washington artık Suriye’de durumu eskisi gibi, devrik cumhurbaşkanına bağlı tek bir blok olarak görmüyor. Aksine, Suriye'yi siyasi değişim ve iç reform belirtileri gösterirse uluslararası sisteme kademeli olarak yeniden entegre edilebilecek bir ülke olarak görüyor. Bu nedenle, Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası'nı feshetmek yerine yeniden düzenlemenin ABD yönetimine siyasi ve ekonomik esneklik sağlayacağını, yaptırımları Suriye'yi tamamen tecrit eden bir kılıç yerine seçici bir baskı aracı olarak kullanmasına olanak tanıyacağını düşündü.

Hızlı ve şaşırtıcı bir öneri

Şam henüz yasa tasarısı hakkında resmi bir açıklama yapmamış olsa da, Suriye-Amerikan Konseyi, Sezar Yasası'nı yeniden düzenleyen yasa tasarısına açıkça karşı çıktığını duyurdu. Bu tasarının yaptırımları örtülü bir şekilde genişlettiği ve yaptırımları tamamen sonlandırma çabalarına doğrudan bir tehdit oluşturduğu konusunda uyardı. Özünde, Suriye'nin istikrar, yeniden inşa ve mültecilerin geri dönüşü yönünde temkinli adımlar atmaya başladığı bir dönemde yaptırım sisteminin daha da güçlendirilmesi anlamına geldiğini belirtti.

Eski ABD Dışişleri Bakanlığı danışmanı ve Cumhuriyetçi Parti üyesi Hazem Ghabra, yasa tasarısının çok hızlı ve ani bir şekilde sunulduğunu söyledi. Güneybatı Suriye'de, özellikle de Suveyda kentinde yaşananların bir sonucu gibi göründüğünü ifade etti. Washington'da, Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları aceleyle sonlandırması gibi, yaptırımları sonlandırmakta acele etmek ile ilgili soruların  gündemde olduğunu ve yaptırımların kaldırılmasının temel amacının, siyasi nedenler değil, ekonomik ilerleme ve toparlanmanın önündeki engellerin kaldırılması olduğunu kaydetti.

Sözlerini sürdüren Ghabra, Suriye hükümetinin yurt dışına yönelmek ve uluslararası diplomatik çalışmalara katılmak için gerekli iç, siyasi ve sosyal reform sürecini başlatmak amacıyla attığı adımların ne olduğunu, başka bir deyişle, dış diplomatik aktivizmin, geçen hafta diplomatik faaliyetlerin çoğuyla birlikte kısmen çöken kırılgan bir iç yapıya mı dayandığını sorguladı.

Ghabra, bazı Kongre üyelerinin bir tür denetim uygulanması ve Suriye hükümetine, Suveyda'da yaşananlara yol açan kötü bir yönetimin varlığı halinde kaybedecek bir şeyleri olacağının altının çizilmesinin gerektiğini düşündüklerini belirtti. Buradan hareketle, bu yasayı sunma ihtiyacı, bu soruları ele almanın ve Sezar Yasası’nın yürürlükten kaldırılması sürecini planlamanın bir yolu olarak öne çıktı. Böyle bir yasa yürürlüğe girdiğinde, Dışişleri Bakanlığı ve Hazine Bakanlığı gibi ABD hükümet kurumlarının, Suriye hükümetinin yaptıkları ile yapmadıklarının sürekli ve açıkça tanımlanmış bir şekilde denetlenmesine yönelik çalışmalarını aktifleştirecektir. Oylamadan geçeceğine çok güvenilmese de, bunun ABD’deki siyasetçilerin büyük bir kesiminin düşünce yapısının bir göstergesi olduğu biliniyor.

Suveyda olayları ve etkileri

Sosyal medyada, silahlı kişilerin aralarında Husam Saraya adlı bir ABD vatandaşının da bulunduğu aynı aileden sekiz erkeği, göz altına aldıktan sonra öldürdüklerini gösteren videolar dolaşıma girmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı da vatandaşlarından birinin ölümünü doğrulayarak endişelerini dile getirdi ve hesap sorulması çağrısında bulundu. Bu arada, İnsan Hakları İzleme Örgütü, hükümet güçleri de dahil olmak üzere tüm tarafları ihlallerde bulunmakla suçlayan bir rapor yayınladı.

Bu nedenle, özellikle Dürzi azınlığı etkileyen son olaylar, yaptırımların tamamen sonlandırılmasına yönelik herhangi bir tartışmanın engellenmesinde önemli bir rol oynadı. Bu olaylar, yeni hükümetin güvenliği sağlama veya mezhepsel kaosu önleme becerisine dair şüpheci olmak ve daha önce eski rejime atfedilen rastgele tasfiye taktiklerinin devam ettiğinin kanıtı olarak görüldü.

Paris'te yaşayan Suriyeli avukat ve siyasi aktivist Zeyd el-Azm, temsilciler ve Pentagon da dahil olmak üzere Amerikan kurumlarının, yeni rejimin mezhep, din veya etnik kökenlerine bakılmaksızın tüm Suriyelileri kapsayabileceği konusunda kendisine tam ve yeterli bir şekilde güvenemediğini söyledi. “Trump'ın danışmanları ve terörle mücadele yetkilileri aracılığıyla daha ilk günden gözlemlediğimiz de buydu. Yeni geçiş dönemi otoritesine şartlar koşulması gerektiğini, çünkü bu otoritenin diğer Suriyeli unsurlara karşı ihlallerde bulunmayacağının garantisi olmadığını söylediler” dedi.

“Son aylarda, Mart ayında Suriye sahilinde, Nisan ayında Sahnaya'da ve en son Suveyda'da olmak üzere birçok olay yaşandı. ABD'de yeni Suriye makamlarının davranışları konusunda şüpheleri olanlar, şüphelerinde haklıydı. Bu konular, bazı milletvekillerini ve temsilcileri, yeni Suriye makamlarının davranışlarını izlemek için iki yıllık bir süre belirleme konusunu gündeme getirmeye yöneltti.”

Baskı kartı

Hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat partilerden etkili Kongre üyeleri, yaptırımları düzenleyerek devam ettirmeyi haklı çıkarmak için medyadaki haberleri ve insan hakları ihlalleri ve cinayetlerle ilgili raporları gerekçe gösteriyorlar. Sivilleri korumadaki tam yetersizlikler göz önüne alındığında, yaptırımların garantiler olmadan kaldırılmasının, Amerikan hükümetinin suç ortağı sayılmasına yol açacağını savunuyorlar. Düzeltilen yasa, yaptırımların herhangi bir şekilde hafifletilmesinin, ister silahlı gruplar ister Suriye güvenlik güçleri olsun, suç işleyenler için gerçek bir hesap sorma mekanizmaları kurulması ile bağlantılı olduğunu vurgulayan maddeler ekledi.

Suriye güçleri Suveyda'ya girmedi

ABD'nin Suriye ve Lübnan Özel Temsilcisi Tom Barrack, Suveyda'daki olaylara atıfta bulunarak yaşanan korkunç olaylardan dolayı Suriye hükümeti hesap vermelidir dedi ve Suriye'deki azınlıkların yönetime entegre edilmesi çağrısında bulundu.

Ülkesinin “Suveyda'daki gelişmelere belli bir ölçüde endişe, acı ve yardımla karşılık verdiğini” belirten Barrack, ülkesinin “düşmanca koşulların bulunduğu hiçbir yere daha fazla asker göndermeyeceğini” ekledi.

Associated Press, Barrack'ın “İsrail'in Suriye'ye müdahalesi çok kötü bir zamanda gerçekleşti... Ülkeyi birleştirmek için mevcut Suriye makamlarıyla birlikte çalışmak dışında alternatif bir plan yok” dediğini ve “Suriye ve İsrail arasında deklare edilen ateşkesin yalnızca Suveyda ile ilgili bir anlaşma olduğunu” belirttiğini aktardı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı röportaja göre Barrack “mevcut hükümete uygulanabilir bir alternatifin ve alternatif bir planın olmaması durumunda risklerin yüksek olduğunu, Suriye hükümetinin başarısız olması halinde, onu kasıtlı olarak devirmeye çalışanlar olacağını, ancak asıl sorunun neden olacağını” belirtti. Suriye'nin Libya veya Afganistan gibi bir felaket senaryosu ile karşı karşıya kalma olasılığı ile ilgili soruya ise ABD Özel Temsilcisi, “evet, hatta belki daha kötüsü de olabilir” yanıtını verdi.

Sivil barış kurumunun yeniden kurulması

Avukat Zeyd Azm, Suriye'de sivil barışı koruyan bir kurumun, yani ordunun yeniden kurulması gerektiğini söyledi. “18 aylık bir geçiş dönemi belirleyen BM’nin 2254 sayılı kararına geri dönmeliyiz. Bu ideal olmasa da, Şara’ya verilen beş yıllık süreden çok daha iyi” dedi.

Yine bazıları, ABD'nin Sezar Yasası’nı yürürlükten kaldırmak yerine düzenlemeyi onaylayarak, yeni Suriye hükümetine ihlalleri durdurması ve milisler üzerinde devlet kontrolünü sağlaması için baskı yapmaya çalıştığını düşünüyor. Bunun amacı, Suriye'nin tamamen tecrit edilmesini önlemek ve böylece tamamen Rusya, Türkiye ve İran'ın bölgesel nüfuz alanına dönüşmesini engellemektir. Son olaylar, yaptırımların sürdürülmesini meşrulaştırmak için siyasi bir koz olarak kullanılıyor ve her türlü ekonomik rahatlama, sivilleri ve azınlıkları korumak ve daha kapsayıcı bir siyasi sistem inşa etmek için atılacak somut adımlara bağlanıyor. Bunun dışında Sezar Yasası’nın tamamen yürürlükten kaldırılması Suriye ve müttefiklerine verilecek karşılıksız bir armağan olacaktır.