Gazze'de çadırı olanlar şanslı... Sığınacak yer bulamayanlar sokakta yaşıyor

Yerinden edilenler, çadırların dağıtımında kötü yönetim olduğunu düşünüyor ve hükümet kurumlarını sorumlu tutuyorlar

Refah'ın daracık ara sokakları, çoğunlukla çadırlarda yaşamak zorunda kalan yerinden edilmiş kişilerle dolmuş durumda (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
Refah'ın daracık ara sokakları, çoğunlukla çadırlarda yaşamak zorunda kalan yerinden edilmiş kişilerle dolmuş durumda (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
TT

Gazze'de çadırı olanlar şanslı... Sığınacak yer bulamayanlar sokakta yaşıyor

Refah'ın daracık ara sokakları, çoğunlukla çadırlarda yaşamak zorunda kalan yerinden edilmiş kişilerle dolmuş durumda (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
Refah'ın daracık ara sokakları, çoğunlukla çadırlarda yaşamak zorunda kalan yerinden edilmiş kişilerle dolmuş durumda (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)

Gazze Şeridi'nin en güney ucunda yer alan Refah, yaklaşık 1,7 milyon yerinden edilmiş insanın İsrail ordusunun emirlerine uyarak kente sığınması nedeniyle "Çadır Şehri" olarak anılmaya başladı.

Bu insanlar evlerinden sürülerek sokaklara terk edildi ve hayatta kalabilmek için en temel ihtiyaçları aramak zorunda kaldılar.

Refah'ın daracık ara sokakları, çoğunlukla çadırlarda yaşamak zorunda kalan yerinden edilmiş kişilerle dolmuş durumda.

Fakat İsrail, tahliye emirlerini sürdürerek ve yeni bölgelerin sakinlerini zorla yerlerinden ederek kara harekâtına hazırlık yaparken, yerinden edilme süreci durmadı.

Tanklardan kaçan herkes "Çadır Şehri"ne doğru yöneliyor. Ancak yeni yerinden edilenler, kendilerine sığınacak bir çadır bulmakta büyük güçlük çekiyorlar.

Çoğu, bir çadır bulana kadar günlerce sokakta yaşamak zorunda kalıyor ve çoğu zaman çadır bulamayabiliyorlar.

Bir çadır edinmek artık neredeyse imkânsız bir duruma gelmiş durumda.

Sığınacak bir yer bulamadı; sokakta yaşıyor

Sürekli yerinden edilme tecrübesini yaşayan Rami es-Sayfi, iki haftadır sokakta yaşıyor ve kendine sığınacak bir yer bulamıyor.

Bir aileyi geçindiren bu adam, her gün uzun saatlerini bir çadır bulmak için harcıyor.

Sayfi, "Geniş ailemi barındıracak bir çadır bulamıyorum. Bazıları çadır elde etti, bazıları ise edemedi ve ben de onlardan biriyim. Durumumuz gerçekten çok zor ve çocuklar hasta. Şu an ailem sokakta, kaldırımda uyuyor, hiç kimse bize yardım etmiyor" dedi.

Sayfi'ye göre, "Bir çadır bulmak neredeyse imkânsız hale geldi."

Sayfi, "Acaba bağış olarak gelen tüm çadırlar, yerinden edilen insanların büyük sayısını karşılamak için yeterli olmadığı için mi hızla tükendi, yoksa dağıtımında bir yönetim hatası mı var" diye sordu.

Çadır için yardım çağrısı

Rami, birkaç sığınma merkezine gitti ancak oradaki yetkililer, zaten çok sayıda kişinin barındığı için onu kabul etmediler.

Bu durum üzerine, Rami sosyal medyada çağrılar yapmaya başladı. Bu çağrılarda, vicdanlı ve yardım edebilecek durumda olan herhangi birisinden kendisine bir çadır sağlamasını istedi. 

Rami, tüm çağrılarına rağmen mesajlarının bu zor zamanlarda karşılık bulmadığını, yerinden edilenlerin sayısının artması ve yeterli sayıda çadırın bulunmaması nedeniyle çok zorlandığını belirtti.

Kendi çadırını yapmayı düşünen adam, bunun maliyetini karşılayamayacak durumda, çünkü bir çadırın maliyeti yaklaşık 700 dolara ulaşmış durumda.

Gazze'de yaşamak için mevcut tek seçenek olarak bir çadır arayan Rami, çadırların içinde yaşayanlara herhangi bir koruma sağlamadığının farkında.

Her gün yanından geçen ve çadır bulma yollarını soran diğer yerinden edilmiş kişilere sadece alaycı bir gülümsemeyle cevap verdi.

Birleşmiş Milletler'in yetersiz performansı

Rami'ye göre, şu anda çadırı olan şanslı sayılıyor ve çadırların nadir bulunması nedeniyle kıskanılıyor.

O, hükümet kuruluşlarının yokluğundan ve Birleşmiş Milletler ajanslarının zayıf performansından şikâyet ediyor.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) tarafından Filistin Topraklarındaki durumla ilgili olarak yapılan açıklamaya göre, on binlerce Filistinli yerinden edilmiş kişi Refah'ta, çadır eksikliği nedeniyle açık havada uyumak zorunda kalıyor.

Yerinden edilmiş kişiler hükümet kurumlarını eleştiriyor (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
Yerinden edilmiş kişiler hükümet kurumlarını eleştiriyor (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) tarafından yapılan açıklamaya göre, UNRWA tarafından kurulan çadır kampları, her gün yüzlerce evsiz kişinin Refah kentine akın etmesiyle, yerinden edilmiş kişilerin sayısına yetmiyor.

Rapora göre, bir çadır arayanların sayısı, Gazze'ye ulaşan çadır miktarının 20 katına ulaşmış durumda.

Çadır kiralama

İsrail'in Gazze'ye insani yardım konvoylarının geçişine izin vermesinden bu yana, Filistin Kızılay'ı, montajı kolay çadırlar göndermeleri için bağışçılardan talepte bulundu.

Ancak destekleyici ülkelerden gelen çadır sayısı, her gün artan yerinden edilmiş kişi sayısını karşılamaya yetmiyor.

Çadır bulamayan ailelerden biri olan Gassan ebu Davud'un ailesi de bu durumdan mustarip.

Davud, "Birçok evin yıkılması ve yerinden edilmiş kişiler için güvenli yerlerin sınırlı olması sebebiyle çadır, bir sığınak haline geldi. Maalesef ailem bu sığınağa sahip değil, çadır temin etme konusunda bir sorun var" dedi.

Davud, sözlerine şunları ekledi:

Refah'ta çadır kiralandığını öğrendim ve kiralamaya gittim ama talebim reddedildi. UNRWA'ya her gittiğimde bana çadırlarının olmadığını ve yetersiz kaldıklarını söylüyorlar. Tabii ki hükümet kurumları işlevsiz ve hatta görevlerini yerine getirseler bile ihtiyacımı karşılayamazlar. Zaten savaştan önce de resmi kurumlar vatandaşa yardımcı olmuyordu.

Refah'ta yerinden edilenler çadır eksikliği ile karşı karşıya (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
Refah'ta yerinden edilenler çadır eksikliği ile karşı karşıya (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)

Un çuvallarından yapılan çadırlar

Çadır kıtlığı nedeniyle, birçok yerinden edilmiş kişi, kumaş ve boş un çuvallarından ilkel araçlarla çadırlar yapmak zorunda kaldı.

Bunlardan biri olan Süheyl el-Mezini, "İki haftadır sokakta uyuyorum, bu yüzden güneşten korunmak ve giysilerimizi değiştirebilmek için basit bir çadır yaptım" dedi.

Emel el-Kefarne de yatak örtüleri ve perde kullanarak kendi çadırını yapmış ve çadır temin etmenin kolay bir iş olmadığını belirtti.

Kefarne, yerinden edilmiş kişileri sömürüden koruma ve onlara barınak sağlama konusunda polis teşkilatının rolünü sorguluyor.

Ayrıca, Gazze sınırına yakın İsrail vatandaşlarının yerinden edilmeleri durumunda nasıl korunduklarını ve onlara nasıl barınak sağlandığını gözlemliyor.

Resmi açıklamalar

Refah Belediye Başkanı Ahmed es-Sufi resmi olarak yaptığı açıklamada, "Yerinden edilmiş kişilerin artan sayısı ve İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı nedeniyle temel hizmetler üzerindeki kontrolümüzü kaybettik. Ekiplerimiz yerinden edilmiş kişilere en temel ihtiyaçları bile sağlayamaz hale geldi. Temel hizmetleri sunma konusunda büyük zorluklarla karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.

Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) Sözcüsü Kazım ebu Halef, yardım olarak gelen çadırların sayısının yerinden edilmiş kişilerin ihtiyacını karşılamadığını belirtti.

Kuzey bölgesindeki sakinlerin kendi bölgelerine geri dönmelerine izin verilmesi gerektiğini, bu şekilde çadır talebi üzerindeki baskının azalacağını ifade etti.

Ayrıca, Filistin Kızılay Sözcüsü Muhammed Ebu Misbah, "Şu anda insani yardım malzemelerinde öncelikle battaniye ve çadırlara ihtiyacımız var ve bunları liste başına koyduk. Bu yardımların gelmesini bekliyoruz ve yerinden edilmiş kişilere dağıtmayı umuyoruz" dedi.

İsrail'den, ordu sözcüsü Daniel Hagari, "Kuzey Gazze'de yerinden edilmiş kişilerin kendi bölgelerine geri dönmelerini sağlamak için koşulları ve altyapıyı hazırlıyoruz. Gazze'deki insani baskıyı biliyoruz ve oradaki insanların durumunu dikkate alıyoruz. Savaşımız Hamas ile ve sivillerle değil" açıklamasında bulundu.

Independent Arabia - Independent Türkçe 



Türkiye ve Yeni Suriye: Siyasette ve sahada uzlaşılar

Suriye'nin kuzeyindeki Münbiç şehrinde Türk devriyesi (AFP)
Suriye'nin kuzeyindeki Münbiç şehrinde Türk devriyesi (AFP)
TT

Türkiye ve Yeni Suriye: Siyasette ve sahada uzlaşılar

Suriye'nin kuzeyindeki Münbiç şehrinde Türk devriyesi (AFP)
Suriye'nin kuzeyindeki Münbiç şehrinde Türk devriyesi (AFP)

Ömer Önhon

Esed rejimini deviren operasyonun anlık bir gelişme olmadığı, hazırlıklarının Türkiye, ABD ve diğer ülkelerin farklı düzeylerde katılımıyla bir yılı aşkın süre önce başladığı yönündeki spekülasyonlar gün geçtikçe artıyor. Ancak Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, harekatın planlanması için diğer ülkelerle ya da gruplarla önceden herhangi bir koordinasyon yapılmadığını açıkladı. Fidan, Suudi Arabistan merkezli Al Hadath televizyonunda Suriye’deki son duruma ilişkin değerlendirmesinde “(Türkiye) harekât başladıktan sonra, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ve diğer muhalifler tarafından harekât başladıktan sonra, bunun en kansız, en problemsiz, en maliyetsiz şekilde nasıl olması için yoğun bir çaba gösterdik ama onun öncesinde hiçbir ülkeyle veya hiçbir grupla bir araya gelip böyle bir planlama ve çalışma içerisinde olmadık” ifadelerini kullandı.

Esed rejiminin devrilmesinin ardından HTŞ ve Halk Koruma Birlikleri (YPG) Suriye sahnesinde iki önemli yerel aktör olarak ortaya çıktı.

El Kaide ve Nusra Cephesi kökenli, 2015 yılından bu yana İdlib'i kontrol eden HTŞ, terör örgütü olarak tanımlanmasına rağmen Türkiye, ABD ve diğer Batılı ülkelerle ilişkilerini geliştirebilmiş gibi görünüyor.

HTŞ lideri Ahmed eş-Şera (eski adıyla Ebu Muhammed el-Culani) örgütün imajını yeniden şekillendirmeye çalışıyor. Bunun için kamuoyu önünde daha ılımlı bir dil kullanıyor. ‘Devrimci bir zihniyetten devlet kurucu bir zihniyete geçme’ çağrısında bulunan Şera, istikrarın sürdürülebilirliği için hukuka ve kurumlarına dayalı bir devlet kurulması’ gerektiğini vurguladı.

HTŞ'nin şu anda Suriye'yi yönettiği ve geçiş döneminden sonra da bu rolü sürdürmeye niyetli olduğu anlaşılıyor. Kısacası HTŞ imajını yeniden markalaştırmaya çalışarak, dünyaya ‘biz eski biz değiliz’ mesajı veriyor. Ancak eylemlerin sözlerle örtüşüp örtüşmeyeceğini zaman gösterecek.

Bu arada Suriye Geçici Hükümeti, Suriye Devrimci ve Muhalif Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Suriye Milli Ordusu (SMO) ve diğer silahlı gruplar gibi öteki muhalif gruplar ya sessiz kalarak ya da ortalarda görünmeyerek gölgelere çekildiler.

YPG'nin manevraları

Öte yandan YPG, ABD, Rusya, İran ve Esed rejimi de dahil olmak üzere tüm büyük oyuncularla ilişkilerini sürdürerek, Suriye'de istikrarlı bir güç olmaya devam etti. Esed rejiminin düşüşü, Türkiye'nin altyapı ve lider kadrosuna yönelik operasyonları, SMO'nun doğuya doğru ilerleyişi ve Suriye dosyasından uzaklaşma arzusunu dile getiren Trump'ın tutumu karşısında ayakta kalmak için bilinçli manevralar yapıyor.

YPG, başından beri Suriye devriminin yanında olduğunu söyleyerek bir sürpriz yaptı. YPG’nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) lideri Mazlum Abdi, HTŞ ile Fırat Nehri'nin iki yakasında her iki tarafın da sınırlarına riayet edeceğini ve çatışmadan kaçınacağını belirten bir anlaşma yaptıklarını duyurdu. Abdi ayrıca DEAŞ'ı yenmek için ABD ve Uluslararası Koalisyon güçlerinin arabuluculuğunda Türkiye ile diyaloglar yürütüldüğünü belirtti.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Türkiye'nin ister Irak'ta ister Suriye'de olsun etnik köken olarak Kürtlerle bir sorunu olmadığını vurguladı, ancak PKK ve YPG'yi ortadan kaldırma temel hedefini yineledi.

Öte yandan Türkiye gerek Irak'ta gerekse Suriye'de, etnik köken olarak Kürtlerle bir sorunu olmadığının altını çizdi. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ise Türkiye’nin PKK ve YPG'yi ortadan kaldırma temel hedefini yineledi.

Güler, YPG ile Kuzey Irak'taki Kandil Dağı'nda konuşlu PKK arasındaki bağlantıların yanında, bu bağlantılarla ilişkili daha geniş siyasi hedeflerin kesin ve inkâr edilemez olduğunu belirtti. Buna Türkiye'deki yeni sözde barış süreci de dahil.

YPG'nin kendini feshetmekten başka çaresi olmadığını vurgulayan Bakan Güler, Türkiye'nin ‘Suriyeli olmayan tüm üyelerin, özellikle de Türkiye ve Irak'taki PKK kadrolarının Suriye topraklarından ayrılması ve Suriye uyruklu savaşçıların silahlarını teslim etmesi’ yönündeki başlıca iki şartının altını bir kez daha çizdi.

Karmaşık geçiş süreci

Rakip gruplar, yerel aktörler ve uluslararası güçler farklı hedefler peşinde koşarken, Suriye'nin geçiş süreci belirsizliklerle dolu olmaya devam ediyor. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre HTŞ'nin imajının yeniden şekillenmesi ve YPG'nin manevraları yeni yönelimlere yol açabilir. Ancak bu değişimlerin sonucunun kalıcı istikrara mı yoksa daha fazla çatışmaya mı yol açacağı belirsiz.

vfbgnh
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Ankara'da bir basın toplantısı düzenledi, 2 Aralık 2024 (AFP)

Milli Savunma Bakanı Güler, ülkesinin bu hususları ABD'ye bildirdiğini ve YPG'ye yönelik politikasını yeniden gözden geçirmesini istediğini, ancak ABD'nin bu alandaki politikasında en azından şimdilik önemli bir değişiklik görünmediğini açıkladı.

Suriye'nin bu aşamadaki önceliklerini şöyle sıralayabiliriz:

1- Devletin çöküşünü önlemek, kamu düzenini sağlamak ve halkın temel ihtiyaçlarını karşılamak.

2- Suriye devleti için yeni bir siyasi ve idari yapı oluşturulması.

3- Silahlı grupların dağıtılması ve çeşitli grupların elinde olan çok sayıdaki silahların toplanması.

Suriyeliler ayrıca, başta Sednaya Hapishanesi olmak üzere Esed rejiminin hapishanelerinde binlerce tutuklunun sistematik işkenceye maruz kalmasından ve öldürülmesinden sorumlu olan kişilerden hesap sorulmasını istiyor.

Suriye'de yeni siyasi-idari yapının oluşumu şu aşamalara göre ilerliyor:

1- İdlib'i yıllarca yöneten Suriye Kurtuluş Hükümeti'nin üyelerinden oluşan ve aralarında Başbakanı’nın da bulunduğu geçici bir hükümet kuruldu. Hükümetin tüm üyeleri HTŞ’den oluşurken, hükümette kadın, muhalif ve Alevi, Dürzi, Türkmen, Kürt ve Hristiyan gibi azınlıkların temsilcisi bulunmuyor.

2- Geçici hükümetin görev süresinin mart ayında dolmasının ardından başlaması beklenen bir sonraki geçiş döneminin, daha kapsayıcı bir geçiş hükümeti kurarak bu eksikliği gidermesi bekleniyor. Ancak bu konuda ne kadar ileri gidileceğini zaman gösterecek.

3- Esed rejiminin 2012 tarihli anayasasının yerini alacak yeni bir anayasanın hazırlanması. Anlaşmazlığın olduğu başlıca noktalar ise şöyle:

  • İdari yapının niteliği (merkezi bir sistem mi, yoksa yerel yönetimi mi olacak?)
  • Anayasanın kimliği (sivil mi yoksa İslam hukukuna dayalı mı olacak?)

4- Suriye halkının kendilerini kimin yöneteceğini seçebilmesi için belirlenecek bir tarihte özgür ve çoğulcu seçimlerin yapılması.

Yıllar süren yıkımın ardından Suriye ekonomisini yeniden inşa etmek herkes için zorlu bir görev olacak. Suriye ekonomisi 2011 ile 2023 yılları arasında yüzde 85 oranında küçülürken, yeniden yapılanmanın maliyetinin en az 300 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor.

Uluslararası toplum ve bazı bölgesel güçler mali destek sağlasa da bu destek sınırlı kalacak ve Suriye'nin kendi kaynaklarını bulması önemini koruyacak. Bu konuda ise şu yollar izlenebilir:

1- Halktan vergi toplanması.

2- Yabancı yatırımın çekilmesi.

3- Üretim, sanayi ve ihracat sektörlerinin güçlendirilmesi.

4- Doğal kaynakların kullanımının optimize edilmesi.

Suriye'nin belki de en önemli kaynağı petrol. Suriye’de 2011 yılından önce günlük yaklaşık 380 bin varil petrol üretiliyordu. Bugün petrol sahaları, askeri ve idari operasyonlarını uluslararası fiyatların çok altında petrol satarak finanse eden Kürt ağırlıklı YPG’nin kontrolü altında.   Petrol sahaları YPG'nin kontrolünden kurtarılıp Suriye halkının yararına kullanılmalı.

Suriyeliler yaptırımların kaldırılmasını dört gözle beklerken, bunun gerçekleşmesi siyasi ve hukuki koşullar çerçevesinde uzun zaman alabilir. ABD'nin seçilmiş Başkanı Donald Trump, Suriye’nin bir ‘Suriye meselesi' olduğunu söyleyerek mesafe koymaya çalışsa da bunun olması pek mümkün görünmüyor. ABD'nin Suriye'deki rolünün boyutu ileriye dönük önemli bir mesele olmaya devam ediyor.

Ancak önümüzdeki dönemde en kötü senaryolardan korkuluyor. Bu senaryolar ise şu olasılıkları öne çıkarıyor:

1- Selefi gruplar kendi katı muhafazakâr görüşlerini ülkenin siyasi ve sosyal hayatına dayatabilir ve kendi ideolojik ilkelerine dayalı bir hükümet kurabilirler.

2- Öte yandan, YPG özerk yönetim projesini güçlendirmeye ve gelecekte daha da geliştirmeye çalışabilir.

3- Kürtlerin, Dürzilerin ve Alevilerin ayrılıkçı emeller peşinde koşması halinde Suriye'nin toprak bütünlüğü tehdit altına girebilir. (Bu bağlamda İsrail'in son zamanlarda Suriye'deki azınlıkların, özellikle de Kürtlerin ve Dürzilerin korunmasına atıfta bulunması bir tesadüf değil.)

4- Esed rejimi, İran’ın ve Rusya'nın desteğiyle nüfuzunu yeniden kazanmaya çalışabilir.

5- Suriye yeniden kaosa ve iç savaşa sürüklenebilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın on iki yılın ardından Türkiye'deki ekonomik durumdan sonra karşılaştığı en zor dosyalardan biri olan Suriye dosyasında önemli bir atılım gerçekleştirmeyi başardığına şüphe yok. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın'ın Şam’a yaptığı ziyaret, Türkiye'nin nüfuzunun açık bir göstergesiydi. Kalın'ın Ahmed eş-Şera'nın kullandığı araçla şehrin sokaklarında dolaştığı ve Emevi Camii'nde namaz kıldığı görüntüler, Ankara'nın Suriye'deki siyasi ve diplomatik ağırlığını gösteren kasıtlı bir sembolik mesaj ise amacına ulaştığı açık.

 vdbgnh
Suriye'nin kuzeyindeki Halep’te devrim bayrağı sallayan bir adam, 11 Aralık 2024 (AFP)

Ancak bu sıra dışı hamle, geniş çaplı tartışmalara yol açarak Suriyeliler ve yabancı gözlemciler arasında soru işaretlerine neden oldu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, MİT Başkanı Kalın’ın Şam ziyaretinin bölgesel ve uluslararası güçlerle varılan mutabakatları iletmek amacıyla yapıldığını açıklamakta gecikmedi. Fidan, bu hamlenin Şam'a götürdüğü mesajların şunları içerdiğini vurguladı:

1- Terör örgütlerinin yeni siyasi aşamayı kullanmalarının önlenmesi.

2- Başta Hristiyanlar, Kürtler, Aleviler ve Türkmenler olmak üzere azınlıklara adil muamele edilmesi.

3- Bir sonraki aşamada tüm kesimleri temsil eden kapsayıcı hükümetin kurulması.

4- Suriye'nin komşularına karşı bir tehdit olmaması için gerekli önlemlerin alınması.

Türkiye'nin 12 yıldır kapalı olan Şam Büyükelçiliğini 14 Aralık'ta yeniden açması dikkat çekici bir adımdı. Büyükelçiliğin kapanması kararını, o dönemde Türkiye'nin Şam Büyükelçisi olarak görev yaptığım sırada bizzat ben almıştım.

Özetle, Türkiye geçtiğimiz iki hafta içinde uluslararası arenada eşi benzeri görülmemiş kazanımlar elde ederek siyasi süreci ve Suriye’nin yeniden inşasını kolaylaştırmaktan DEAŞ'ın geri dönüşünü engellemeye ve mültecilerin geri dönüşünü sağlamaya kadar çeşitli alanlarda Suriye'nin geleceğini şekillendirebilecek önemli bir aktör olarak ön plana çıktı.

Ancak Türkiye'nin şu anki ayrıcalıklı konumuna rağmen, birtakım zorluklar ve belirsizlikler var olmaya devam ediyor. Dolayısıyla Suriye'de başarılı bir siyasi geçiş sürecinin sağlanamaması ve kaosa geri dönülmesi ihtimali, Türkiye'ye ağır bir yük getireceğinden Ankara'nın temkinli olması ve ölçülü adımlar atması gerekiyor.

Bu yüzden Türkiye, Suriye krizine kapsamlı, sürdürülebilir ve kalıcı bir çözüm bulunmasında yapıcı ve destekleyici bir rol üstlenmedeki kararlılığını her fırsatta vurguluyor.