Hamas'ın yeni bir belge yayınlaması ne anlama geliyor?

Hareket, 1987 Bildirisi’nin ötesine geçerek kendisini Filistin denkleminde inkâr edilemeyecek gerçek bir siyasi parti olarak sunmaya çalışıyor.

Görünen o ki Hamas, içeride ve dışarıda gerçek bir bölünmeden sıkıntı çekiyor. (AFP)
Görünen o ki Hamas, içeride ve dışarıda gerçek bir bölünmeden sıkıntı çekiyor. (AFP)
TT

Hamas'ın yeni bir belge yayınlaması ne anlama geliyor?

Görünen o ki Hamas, içeride ve dışarıda gerçek bir bölünmeden sıkıntı çekiyor. (AFP)
Görünen o ki Hamas, içeride ve dışarıda gerçek bir bölünmeden sıkıntı çekiyor. (AFP)

Tarık Fehmi

Hamas Hareketi, 18 sayfadan oluşan ve beş ana başlığa ayrılan resmi bir belge yayınladı: ‘Neden Aksa Tufanı Operasyonu?’ Söz konusu belge, işgal ordusunun iddialarına yanıt vermek, tarafsız bir uluslararası soruşturma yürütmek, dünyaya Hamas’ın kim olduğunu ve neyin gerekli olduğunu hatırlatmak için yazıldı.

Hamas belgede Aksa Tufanı Operasyonu'na ilişkin hikâyesini, harekete yol açan sebepleri açıklayarak anlattı. Operasyonun, İsrail'in Filistin davasını ortadan kaldırmayı, toprakları işgal etmeyi ve Yahudileştirmeyi, Mescid-i Aksa ve kutsal mekanları ortadan kaldırmayı ve Gazze Şeridi'ndeki haksız kuşatmayı sürdürmeyi amaçlayan İsrail planlarına karşı koymak için gerekli bir adım ve doğal bir tepki olduğunu açıkladı. Belgenin tamamı, Hamas'ın iç değişimlere uygun yeni bir üslup benimseyeceğine işaret ediyor. Bu yeni belge, siyasi izolasyonu kırmayı ve Hamas’ın rolünü yeniden canlandırmayı amaçlıyor.

Doğrudan geri bildirim

Belge metninde Hamas’ın talepleri, İsrail saldırganlığının durdurulması, Gazze Şeridi'ndeki ablukanın kaldırılması, yardım ve yeniden imarın başlatılması ve İsrail'in işgalinden dolayı yasal olarak cezalandırılması gibi hususların belirtildiği görülüyor. Ayrıca Gazze Şeridi'nin geleceğini belirlemeyi amaçlayan her türlü uluslararası ve İsrail projesi reddedilerek, Filistin halkının, Sina'nın, Ürdün'ün ya da 1948 Araplarının yerlerinden edilmeyeceğini kabul ederek kendi geleceklerine karar verecek olanlar olduğu ifade ediliyor.

Bu bağlamda, geri kalan iddia ve çağrıların iç içe geçmiş olduğunu ve daha fazla tanımlama, mahkeme baskısı veya gerçekçi pratik çözümler olmaksızın genellemelere odaklandığını belirtmek gerekir. Hareket, içeridekiler ve dışarıdakiler arasında gerçek bir bölünmeden mustarip. Özellikle İsrail'de savaş liderlerinin ortaya çıkmasının ardından siyasi ve saha liderlerinin teknik olarak ortadan kaybolmasıyla, arabulucuların önerilerine herhangi bir spesifik tepki vermemek (desteklemek veya reddetmek) ve sessizlikle yetinmek ya da İsrail tarafının kendi koşulları çerçevesindeki varlığını göz önünde bulundurarak genel bir yanıt vermek, mustarip olunan başlıklar arasında. Hamas'ın, liderlerinin Gazze Şeridi'nden çıkarılması ve resmi olarak sınır dışı edilmesi yönündeki taleplerden duyduğu korku hâlâ masada ve Hamas liderleri tarafından reddediliyor. Hareket, taktiksel olarak ılımlı uzlaşmaya dönme girişiminin yanı sıra, savaşı sona erdirecek herhangi bir alternatif seçeneği de kabul etmeyi reddediyor. Söz konusu girişim, teknokrat veya uzmanlaşmış olmayan bir ulusal hükümet kurma olasılığıyla birlikte müzakerelerin daha kapsamlı bir denkleme göre kabul edilmesini içeriyor.

Bu yeni belge, resmi Hamas Bildirisi’nin metninden ve daha sonra değiştirilen belgeden çeşitli açılardan farklılık gösteriyor. Siyasi veya güvenlik incelemelerinden bahsetmiyor; bunun yerine hiçbir anlamı olmayan cümleler, ifadeler ve moda sözcükler içeriyor. Yönelim veya pozisyonlarda bir değişikliği hedef almıyor; bunun yerine Hamas'ın İsrail'le ilişkilerde yaptıklarını meşrulaştırıyor. Aynı zamanda olup bitenlere ilişkin uluslararası bir soruşturma yürütülmesine de odaklanıyor. Hareketin ABD, Avrupa ve İsrail perspektifinden ‘terörist’ olarak algılandığı göz önüne alındığında bu tamamen anlaşılmaz bir durum.

Belgede hareket içindeki reformlara, bölgedeki ülkelerle veya uluslararası taraflarla ilişkilere ilişkin önceliklere veya kontrollere değinilmiyor. Ayrıca belgenin daha önce yazıldığı anlaşılıyor. Çünkü 100 günden fazla bir süredir devam eden çatışmalardan sonra herhangi bir yeni olaya değinmiyor. ‘Genel cümleler’, yapıcı ifadeler, popülist bir söyleme odaklanma ve daha fazlası ışığında, Hamas belgeyi kimin yayınladığını da belirtmedi. Ayrıca ‘belirli bir tarih’ ya da yayınlanmasına ilişkin özel bir sorumluluğun kabul edildiğine de işaret edilmedi.

Belge retorik ve yankı uyandıran ifadeler içeriyor. Direnişten söz edildiğinin doğrulanması ve Filistin halkına dayatılan herhangi bir seçeneğin reddedilmesi dışında, hareketin benimseyebileceği veya onaylayabileceği herhangi bir sabiteyi onaylamıyor. Belgede ayrıca Hamas’ın Filistin halkından sorumlu olduğu belirtiliyor. Filistin halkını temsil edenin Filistin Yönetimi ya da uluslararası alanda tanınan el-Fetih Hareketi değil, Hamas olduğu ifade ediliyor.

Belgede, özellikle ilk maddede (Neden Aksa Tufanı Operasyonu?) ve genel olarak meşrulaştırıcı bir dille, İsrail'in 1948'deki kuruluşundan günümüze kadar uzanan geniş bir tarihsel anlatım yer alıyor. Filistin'deki gelişmelerin seyri, İsrail ve ABD'nin tutumu hakkında kapsamlı bir tarihsel anlatının yanı sıra, Aksa Tufanı Operasyonu’nun ana hedefi, Hamas'ın Filistin halkı adına yaptıklarıyla ilişkilendiriliyor. Dolayısıyla operasyonun bu dönemde gerçekleştirilmesinin planlandığı ifade ediliyor.

Gerçek tutarsızlıklar

Birtakım hesapları içeren yeni bir belgenin yayınlanması ve mevcut askeri operasyonun gidişatında tutarsızlıkların ortaya çıkmasıyla birlikte, anlaşmazlık şu anda yurtiçindeki ve yurtdışındaki Hamas arasında yoğunlaşıyor. Hamas'ın yeteneklerinin yüzde 60'ının hedef alındığı ve hareketin mevcut Filistin denkleminde devam etmesi ya da rolünün şu anda marjinalleştirilmesi durumunda bu yetenekleri yeniden inşa etmenin uzun yıllar alacağı yönünde bir beklenti var. Hareketin elinde İsrail askerleri bulunduğundan, içerideki Hamas'ın gerektiğinde güvenliği ve siyasi müzakereleri yönetmede üstünlük sağlayacağı varsayılıyor.

Belki de bu en önemli öncelik olacaktır. Bu, uluslararası ve bölgesel baskılara maruz kalan ve birden fazla alanda faaliyet gösteren yurtdışındaki Hamas'ın aksine, yurtiçindeki Hamas'ın aynı zamanda kendi güvenlik ve siyasi koşullarını da belirleyeceği ve gerçek taviz vermeyeceği anlamına geliyor. Hamas arasında içte ve dışta birtakım gerilimler var. Gerçekten de İsrail'in ve bölgedeki nüfuzlu ülkelerin, özellikle de içeride İslami Cihad Hareketi’nin ve bölgesel olarak İran'ın varlığı göz önüne alındığında, bu bağlamda önemli sonuçlarını teyit edecek şekilde faydalanabilecekleri genel bir fikir birliği yok.

Söylenmeyen noktalar

Belgede Filistin Devleti’nin sınırları ya da topraklarının tanımına değinilmiyor. Bu, Hamas’ın yalnızca Gazze'de veya 1967 topraklarının herhangi bir yerinde Filistin Devleti’nin kurulabileceğini gösteriyor. Bu, belgede bağımsız bir Filistin Devleti’ne yol açacak herhangi bir yeni girişimin benimsenmemesi nedeniyle, hareketin tarihi Filistin topraklarının yüzde 82'sinden vazgeçtiği anlamına geliyor.

Hamas, söz konusu belgede Filistin meselesini tasfiye etmeyi veya Filistin halkının haklarını kısıtlamayı amaçlayan tüm anlaşmaları, girişimleri ve çözüm projelerini reddettiğini ve herhangi bir siyasi proje, girişim veya programın bu hakları etkilememesi gerektiğini doğruluyor. Buna karşı çıkmak veya çelişmek uygun değildir. Ayrıca belgede, direnişe ve silahlarına zarar verilmesi, direnişin araç ve yöntem çeşitliliği üzerinden yönetilmesinin direniş ilkesinin zararına olmadığı, çatışma yönetimi süreci içerisinde yer aldığından da söz edilmedi.

Sonuç

Hamas, 1987'de onayladığı ve hâlâ devam eden siyasi tartışmalara yol açan tüzüğünün ötesine geçmeye çalışıyor. Bu durum, hareketin kendisini Filistin denkleminde, Hamas’ın İsrail'i tanıması ve İsrail'in varlığını kabul etmesi için doğrudan koşullar belirleyen Ortadoğu Dörtlüsü'nün kararlarına bağlı kalmadan bypass edilemeyecek gerçek bir siyasi parti olarak temsil etmeye çalıştığını gösteriyor.

Hareketin kurucusu ve manevi lideri Şeyh Ahmed Yasin'in yaklaşık 25 yıl önce, 10 yıllık ateşkes ve 1967 savaşında İsrail tarafından işgal edilen Filistin topraklarında bir Filistin Devleti kurulması konusunda anlaşarak Hamas’ın tanınmasını teklif etmesi dikkat çekiyor. Filistin Yasama Konseyi Başkanı Aziz Duveyk, Hamas'ın İsrail'in var olma hakkını kabul ettiğini ve İsrail’in ortadan kaldırılması çağrısında bulunan sözleşmesini iptal etmeye hazır olabileceğini doğruladı.

İsrail'in Hamas'a ilişkin algılamaları, belgenin şu anda yayınlanmasının amacının Filistin Yönetimi üzerinde baskı oluşturmak ve böylece hareketin Filistin siyasi denkleminde dolaylı bir taraf olmasını sağlamak olduğu olasılığını dışlamıyor. Hamas’ın korkusu, ABD'nin Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın meşruiyetini tazeleyip onunla iletişimi sürdürmesiyle Abbas'ın tüm siyasi sahneyi tek başına yönetmesi. Hamas'ın bakış açısına göre 7 Ekim, uluslararası kamuoyunun Hamas’ı hesapsız bir operasyon yapmakla suçladığı gibi keyfi bir operasyon değil, Filistin halkının İsrail'e karşı ayaklanması çerçevesinde doğal bir tepki olarak gerçekleşti.

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.