Mısırlı ve Katarlı arabulucular ile İsrail arasındaki ‘gerilimin’ Gazze ateşkesine etkisi

İsrail, Batı Şeria'daki el-Faria Mülteci Kampı’na baskın düzenledi. (EPA)
İsrail, Batı Şeria'daki el-Faria Mülteci Kampı’na baskın düzenledi. (EPA)
TT

Mısırlı ve Katarlı arabulucular ile İsrail arasındaki ‘gerilimin’ Gazze ateşkesine etkisi

İsrail, Batı Şeria'daki el-Faria Mülteci Kampı’na baskın düzenledi. (EPA)
İsrail, Batı Şeria'daki el-Faria Mülteci Kampı’na baskın düzenledi. (EPA)

İsrail'in son dönemde hem Mısır hem de Katar ile gerginlik yaratan tutum ve açıklamaları, söz konusu iki Arap ülkesinin Gazze Şeridi'ndeki durumu yatıştırmak için yürüttüğü arabuluculuk çabaları üzerinde nasıl etki edeceği konusunda soru işaretlerine neden oldu. Uzmanlar Tel Aviv'in tutumunu, İsrail hükümetinin Gazze'de ateşkese yol açacak her türlü çabaya karşılık verme konusundaki ciddiyetsizliğinin bir göstergesi olarak değerlendirdi.

Katar, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ‘Doha yönetiminin Gazze'deki Hamas hareketine karşı yürütülen savaşta oynadığı arabuluculuk rolünün sorunlu olduğunu’ söylediği açıklamalarını kınadı. Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari çarşamba günü X’teki hesabından yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Ortalıkta dolaşan ifadeler eğer doğruysa, İsrail Başbakanı hayat kurtarmaya öncelik vermek yerine dar siyasi sebeplerden ötürü arabuluculuk çabalarını engelleyecek ve baltalayacaktır.”

Netanyahu, geçen hafta Gazze'de esir tutulan İsraillilerin aileleriyle yaptığı görüşmede Katar'a karşı şüpheli bir tavır ortaya koyarak şunları söyledi:

“Katar'a teşekkür etmemi beklemeyin. Katar'ın temelde Birleşmiş Milletler (BM) ya da Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nden (ICRC) bir farkı bulunmuyor. Ancak Katar’ın pozisyonu daha da sorunlu bir durum arz ediyor. Bu konuda hiçbir yanılsamam yok.”

Netanyahu, İsrail’de yayın yapan Kanal 12 televizyonu tarafından elde edilen bir ses kaydına göre ‘Katar’ın Hamas üzerinde baskı kurma araçlarına sahip olduğunu’ sözlerine ekledi.

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich perşembe günü yaptığı açıklamada Katar'ı, Hamas'ın 7 Ekim'de gerçekleştirdiği saldırıdan sorumlu olmakla suçladı.

İsrail ve Katar’dan gelen açıklamaların yarattığı gerginlik, aynı zamanda Mısır ile ilişkilerin gerildiği bir döneme denk geldi. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, İsrail'in Mısır topraklarından Gazze Şeridi'ne yardım girişini engelleyen adımlarını eleştirdi. Sisi, çarşamba günü Mısır'da düzenlenen Polis Günü kutlamalarında şu açıklamada bulundu:

“Refah Sınır Kapısı her gün, 24 saat açık. Ancak İsrail tarafının (yaptığımız yardımları kimseye ulaştıramayalım diye aldığı) önlemleri buna neden oluyor. Bu durum, rehinelerin serbest bırakılması konusunda Gazze Şeridi ve sakinleri üzerinde bir tür baskı yaratıyor.”

Mısır’ın, İsrail'in tutumuna yönelik eleştirilerindeki bu artış, çarşamba günü İsrail basınında yer alan Mısır Cumhurbaşkanlığı Ofisi’nin İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Sisi ile telefonda görüşme talebini reddettiğine dair haberlerle aynı zamana denk geldi. Mısır ayrıca, İsrail'in Mısır sınırına bitişik Philadelphia Koridoru üzerindeki güvenlik kontrolüne ilişkin tekrarlanan İsrail açıklamalarını da şiddetle reddetti. Mısır Basın Enformasyon Kurumu Başkanı Ziya Raşvan'ın geçtiğimiz pazartesi günü yaptığı açıklamaya göre Mısır, İsrail'in bu yöndeki hareketlerini ‘Mısır-İsrail ilişkilerine yönelik tehdit oluşturacak kırmızı bir çizgi’ olarak değerlendirdi.

Fotoğraf Altı: İsrail'in erken saatlerdeki bombardımanının ardından Gazze Şeridi semaları dumanla kaplandı. (AFP)
İsrail'in erken saatlerdeki bombardımanının ardından Gazze Şeridi semaları dumanla kaplandı. (AFP)

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Mısır, Katar ve ABD, Gazze Şeridi'nde halen tutulan 130'dan fazla esirin serbest bırakılmasına ve sivillere daha fazla insani yardım ulaştırılmasına olanak sağlayacak yeni bir ateşkes için arabuluculuk yapmaya çalışıyor. Sözü edilen üç ülkenin çabalarıyla Kasım ayının sonunda bir hafta süren bir insani ateşkese ulaşılmıştı. Bu ateşkes sonucunda da Gazze'deki 105 İsrailli esirin serbest bırakılması sağlanmıştı.

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin İsrail Uzmanı Said Ukkaşe, İsrail'in Mısırlı ve Katarlı arabuluculara yönelik tutumunun ‘ateşkese götürebilecek bir anlaşmaya ciddi şekilde katılmaktan kaçınmak için bir manevra yapma ve kriz yaratma girişimini yansıttığını’ düşünüyor. ‘Savaşı durdurmanın siyasi bedelinin, Netanyahu ve İsrail hükümeti için ağır olduğunu’ belirten Ukkaşe, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Bu durum, İsrail Başbakanı’nın tüm siyasi geleceğinin sonu anlamına gelir ve hatta yargılanmasına bile yol açabilir.”

Ukkaşe, İsrail Başbakanı'nın son haftalarda kasıtlı olarak erteleme yoluna gittiğini, ABD'nin ve Gazze'deki esirlerin ailelerinin taleplerinden kaçınmak için bu yönteme başvurduğunu söyledi. Ancak Ukkaşe, bu baskıların hükümeti arabuluculuğa yanıt vermeye zorlamak için yetersiz olduğunu vurguladı.

İşgal güçlerinin Gazze'de verdiği ağır kayıpların İsrail kamuoyunu daha fazla aşırılığa ve Filistinli gruplar üzerinde daha fazla askeri baskıya ittiğini belirten Ukkaşe, şunları söyledi:

“İsrail hükümeti, bu durumdan faydalanarak savaşı uzatmaya ve esirleri savaşın kurbanları arasında görmeye başladı. Bu nedenle İsrailli yetkililerin Mısırlı ve Katarlı arabulucularla sakin ilişkiler sürdürmeyi önemsememesi, İsrail’deki kafa karışıklığının boyutunu ve ne pahasına olursa olsun savaşı mümkün olduğunca uzun süre devam ettirme ısrarını yansıtıyor.”

Fotoğraf Altı: Gazze Şeridi'nin merkezinde, el-Bureyc bölgesindeki İsrail askerleri. (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezinde, el-Bureyc bölgesindeki İsrail askerleri. (AFP)

Doha ve Paris, geçtiğimiz hafta Gazze'deki İsrailli tutuklulara ilaç sevkiyatı yapılması için arabuluculuk yaptı. Netanyahu daha önce Katar'ın esirlere ilaç ulaştırma taahhüdünün İsrail'in bu ilaçların ulaştırıldığını doğrulamasının tek yolu olduğunu itiraf etmişti.

Kudüs Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Eymen er-Rakab ise Şarku’l Avsat’a şu değerlendirmelerde bulundu:

“İsrail hükümeti üzerinde gerçek bir baskı olmaması, yetkililerinin bölgesel krizleri kışkırtmasına ve herhangi bir siyasi rasyonalite olmaksızın bölgedeki çeşitli taraflarla gerginliği ateşlemeye devam etmesine neden oluyor.”

Rakab, ayrıca ‘aşırı sağcı bakanların İsrail'in Gazze'deki hedeflerine daha fazla şiddetle ulaşabileceğine inandıklarını’ ifade etti. “Esir değişimi ve savaşın durdurulması için gerçek bir müzakere sürecine girmek, İsrail'in kendi yenilgisini kabul etmekle eşdeğer olacaktır” diyen Rakab, Mısırlı ve Katarlı arabulucular ile İsrail arasındaki gerginlik durumunun arabuluculuk çabalarına olumsuz bir gölge düşüreceği beklentisini dile getirdi. Rakab sözlerini şöyle noktaladı:

“İsrail'in birden fazla engeliyle karşı karşıya olan Kahire ve Doha yönetiminin, Gazze'deki siviller için bir nefes alma fırsatı anlamına gelen yeni bir ateşkese ulaşma çabaları ne kadar yoğun olsa da bu gerginliğin üstesinden gelemeyebilir.”



Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.

 


Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
TT

Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)

Irak hükümeti dün yaptığı açıklamada, yaklaşık iki hafta önce Yemen’deki Husiler ile Lübnan’daki Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandıran bir kararın yayımlanmasına ilişkin olarak bazı yetkililerin görevden alınmasını içeren yaptırımların onaylandığını duyurdu.

Irak Bakanlar Kurulu, resmî gazetede yayımlanmasının ardından özellikle hükümeti oluşturan ve söz konusu gruplara yakınlığıyla bilinen siyasi çevreler arasında geniş tartışmalara yol açan kararla ilgili kurulan soruşturma komisyonunun tavsiyelerini kabul etti.

Söz konusu sınıflandırmanın, iki grubun mal varlıklarının dondurulmasını da içermesi üzerine hükümet, kararın ‘yanlışlıkla’ yayımlandığını belirtmişti. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, karardaki hataya ilişkin acil soruşturma başlatılması, sorumluların tespit edilmesi ve ihmali bulunanların hesap vermesi talimatını vermişti.

Hükümetin dün yayımladığı açıklamada, Bakanlar Kurulu’nun, Irak Resmi Gazetesi’nin 17 Kasım 2025 tarihli 4848 sayısında yer alan ve Teröristlerin Mallarının Dondurulması Komisyonu’nun 2025/61 sayılı kararına ilişkin soruşturma komisyonu tavsiyelerini onayladığı belirtildi. Tavsiyeler kapsamında, ilgili bazı yetkililerin görevden alınması ve bazılarının ise başka görevlere atanması gibi idari yaptırımların yer aldığı kaydedildi.

Diğer yandan Irak Ulusal Güvenlik Servisi dün yaptığı açıklamada, komşu bir ülkeden geldiği belirtilen ve DEAŞ terör örgütü bünyesindeki ‘en tehlikeli bomba uzmanlarından biri’ olarak tanımlanan bir kişinin yakalandığını duyurdu.

Irak Ulusal Güvenlik Servisi, Irak Haber Ajansı’na (INA) yaptığı açıklamada, 10 aydan uzun süren takip ve hassas izleme faaliyetlerini içeren nitelikli bir istihbarat operasyonu sonucunda, komşu ülkelerden birinden dönüşünün ardından DEAŞ’ın üst düzey isimlerinden birinin gözaltına alındığını bildirdi. Açıklamada, yakalanan kişinin yüksek derecede tehlikeli unsurlar arasında yer aldığı, adının terör örgütü lider kadrolarına ait listelerde bulunduğu ve 2004 yılından itibaren Bağdat’ta El Kaide unsurları içinde faaliyet göstermeye başladığı belirtildi. Ebu İlya lakabını kullanan şüphelinin, patlayıcı düzeneklerin hazırlanmasında uzmanlaştığı, beş kişiden oluşan bir hücreye liderlik ederek saldırıların gerçekleştirilmesinde rol aldığı kaydedildi.

Soruşturmalarda, söz konusu kişinin patlayıcıların cep telefonlarıyla irtibatlandırılması ve hazırlanmasından sorumlu olduğu, Bağdat’ta faaliyet gösterdiği dönem boyunca 100’den fazla patlayıcı düzeneği teslim ettiği ve başkentin farklı bölgelerini hedef alan terör eylemlerinin doğrudan uygulanmasına katkı sağladığı tespit edildi.


Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
TT

Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)

Suriye’deki yeni yönetim, büyük şehirlerin kalabalık sokakları ile kırılgan, yoksul kırsal kesimler ve Suriye genelindeki yaygın yıkım arasında, önceki dönemin karmaşıklığından kaynaklanan muazzam zorluklarla karşı karşıya.

Beşşar Esed rejiminin düşüşünü günlerce kutlayan mahallelerin göz alıcı görüntüsünün ardında, daha az gürültülü ve daha karmaşık başka bir mücadele sürüyor. Bir güvenlik kaynağına göre bu mücadelede DEaŞ ve göçmenler (yabancı savaşçılar) en önemli zorlukları oluşturuyor.

Ancak bazıları DEAŞ’ı ve genel olarak aşırılığı güvenlik yaklaşımıyla çözülebilecek ‘teknik bir sorun’ olarak görürken, diğerleri ‘asıl sorunun, eğitim veya aile sistemi ya da herhangi bir örgütlü yaşam biçimi olmaksızın, birkaç yıldır normal sosyal bağlamın dışında gelişen devasa bir insan kitlesini absorbe edecek planlar yapmakta yattığını’ düşünüyor.

Zorluk, yıkıma uğrayan bölgeleri yeniden inşa etmek ve geçim kaynakları yaratmak, özellikle de siyasi ve sosyal kimliklerin radikal grupların mirasıyla iç içe geçmiş olduğu ve bu yüzden potansiyel çatışmalar için verimli bir zemin oluşturan İdlib gibi kırsal bölgelerde yatıyor.

ABD, Irak'tan çekilmeden önce Sünni aşiretlerinden oluşan ve el-Kaide'ye karşı savaşan Sahva Silahlı Güçleri deneyimi, radikalizmden etkilenenleri siyasi ve güvenlik yapılarına dönüştürerek Suriye için olası bir model sunarken, militarizasyondan siyasete ve hizipçilikten devletçiliğe geçiş, yeni Suriye'nin karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olmaya devam ediyor.