Batı siyasetinde Filistin’e destek artıyor

Tarihçi Reşid Halidi, Al-Majalla'ya: “Ne devlet çözümüne ne de iki devletli çözüme yakın değiliz”

Al-Majalla
Al-Majalla
TT

Batı siyasetinde Filistin’e destek artıyor

Al-Majalla
Al-Majalla

Samir Ebu Hevvaş

Devam eden Gazze savaşı, dünya çapında Filistin meselesine olan ilgiyi yeniden canlandırdı, özellikle Batı'da, özellikle İsrail'in Filistin halkına yönelik süregelen suçlarına ve ABD ve Avrupa'nın mutlak desteğine karşı büyük halk hareketlerine yol açtı. Bu yeniden canlanan ilginin, özellikle gençler arasında, Filistin meselesinin ve Arap-İsrail çatışmasının tarihini öğrenme çabalarıyla birlikte geldiği görülüyor. Filistinli asıllı ABD’li tarihçi ve Columbia Üniversitesi'nde Modern Arap Çalışmaları Profesörü olan Dr. Reşid Halidi'nin (Rashid Khalidi) kitabı, günümüzde sorulan birçok soruya cevap veriyor ve ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin İsrail'e özellikle destek verdikleri sömürgeci zihniyetin nedenlerini nesnel ve metodik bir şekilde açıklıyor. Bu destek, İsrail'i ‘soykırım’ suçlamalarıyla Uluslararası Adalet Divanı'na getiren benzersiz bir savaşa yol açtı.

Al-Majalla, Dr. Reşid Halidi ile görüştü ve Gazze savaşı hakkındaki görüşlerini ve dünya çapındaki etkilerini, özellikle Oslo Anlaşması döneminde Filistin müzakere heyetine danışmanlık yaptığı zamanın izlerini, Filistin meselesinin geleceğini nasıl etkilediği konusunda bir röportaj gerçekleştirdi.

-Gazze savaşının üzerinden yüz günden fazla zaman geçmesinin ardından ve bu süre içinde ABD ve diğer güçlerin tutumunu takip ettiğinizden, ‘Filistin Üzerine Yüz Yıllık Savaş’ adlı kitabınızdaki tespitlerinizden farklı olarak Batılı güçlerin Filistin meselesine ilişkin tutumunda herhangi bir değişiklik olduğu sonucuna vardınız mı?

Bu savaş sırasında çelişkili gelişmeler ortaya çıktı. Bunlardan biri, ‘Metropol’ isimli kitabımda bahsettiğim gibi El Kaide'nin desteğinin Batı'da Siyonist projeyi desteklemeye devam devam etmesi ve hala İsrail'in işlediği suçları desteklemede önemli bir rol oynamasıdır. Son kanıt, ABD'nin bu savaşın her gününde İsrail'e kesintisiz askeri, siyasi ve diplomatik desteğidir.

Bu açıdan, kitapta sunduğum analizde herhangi bir değişiklik olmadı. Filistin'deki savaşın Filistin halkıyla Siyonist hareket arasında, Filistin halkıyla İsrail arasında, Araplarla İsrail arasında bir savaş olmadığını belirttim. Savaşın, bir yanda Siyonist hareket ve İsrail dahil olmak üzere dış güçler arasında, diğer yanda Filistin halkı ve müttefikleri arasında yaşandığını ifade ettim. Bugün yaşananlar, bu inancımı değiştirecek bir şey görmüyorum.

Batı’da geçmişten bugüne tarihte eşi benzeri görülmemiş büyük değişimler ve dönüşümler yaşandığını görüyoruz. Örneğin, eski Amerikan Başkanı Woodrow Wilson döneminden, Balfour Deklarasyonu'nun yapıldığı zamandan veya Siyonist hareketin 1897'de kurulduğu zamandan bu yana, Filistin'deki savaş veya çatışma tarihinde, Filistin'e karşı savaş tarihinde tek bir gün bile Batı'da bugün gördüğümüz düzeyde Filistin halkını destekleyen bir harekete tanık olmadık. Ben ABD’de üniversite öğrencisi olduğum dönemde, Golda Meir üniversitemize geldiğinde ve yüzlerce destekçisine kıyasla biz ona karşı gösteri yapan sadece dört kişiydik. Bugün, durum tamamen tersine döndü. Üniversitelerin, İsrail işgalini destekleyen şirketlere ait hisselerini satmaları veya bu şirketleri boykot etmeleri konusunda oylama yapılsa, Filistin yanlısı öğrenciler kazanıyorlar. Bu durumu, Columbia, Brown ve Michigan gibi Amerikan üniversitelerinde Filistin haklarını destekleyen çoğunlukla gözlemliyoruz ve bu, çatışma tarihinde benzeri görülmemiş bir olaydır.

Filistin'e karşı savaş tarihinde tek bir gün bile Batı'da bugün gördüğümüz düzeyde Filistin halkını destekleyen bir harekete tanık olmadık.

Evet, Amerikan medyası bunu belirtmese de ABD’deki temel sendikalar, hemşirelik gibi mesleklerde veya elektrik işçileri veya posta işçileri gibi, Gazze'deki ateşkes çağrısını destekledi ve bu, Amerikan yönetiminin ve İsrail hükümetinin tutumuna zıt bir duruş. Bunlar tarihte eşi benzeri olmayan yeni olgulardır. Bir yandan, Amerikan, İngiliz ve Alman elitlerinden resmi, ekonomik, medyatik ve diplomatik destek devam ederken, halk tabanında çok önemli dönüşümler ve değişiklikler var. Elbette bu değişiklikleri bugün değerlendirmek mümkün değil, bu değişiklikler böyle devam ederse bir yıl sonraki durumu da görmemiz gerekiyor. ABD’de doğduğumdan beri… 1948'de, Nekbe yılında doğdum ve çeşitli yerlerde yaşadım. Hayatımın yarısını ABD’de geçirdim. Fakat bugün tanık olduğum şeyi daha önce görmedim.

Gerçeklik ve siyasi propaganda arasındaki ‘Antisemitizm’

-İsrail yanlısı güçlerin hep Filistin halkının haklarını ortadan kaldırmaya çalıştığını söylediniz ve bugün benzer bir durumu yaşıyoruz, çünkü aynı güçler halk protestoları konusunda inkâr içinde, İsrailliler açıkça bunu söylüyor ve bu hareketleri İslami olarak nitelendirip insan vicdanından kaynaklanmadığını iddia ediyorlar. Bu inkarın amacına ulaşacak mı?

Bu iddialar kesinlikle başarılı değil. Siyonistler, dostları ve destekçileri tarafından yöneltilen iki suçlama var. Birincisi, bu hareketlerin İslami olduğu iddiası, ikincisi ise bunların Semitizm ve Yahudilere karşı olduğu ve insan hakları veya Filistin meselesiyle hiçbir ilgisinin olmadığı. Bu iddiayı destekleyenler, bu protestocuların Yahudilere karşı nefret ettiklerini ve bunu, yani Filistin'e desteklerini, Yahudiliğe ve Yahudilere düşmanlıklarını ifade etmek için bir kılıf olarak kullandıklarını iddia ediyorlar. İlk suçlama kesinlikle yanlış. Çünkü protestocuların çoğunluğu Müslüman değil ve İslam hakkında hiçbir şey bilmiyorlar. Çoğunluğu Amerikalı veya siyahi, İspanyollar, beyazlar ve Yahudiler gibi Amerikan azınlıklarından. Amerikan üniversitelerinde Filistin yanlısı hareketlere öncülük edenlerin yarısından azının Arap Amerikalılar olduğunu, geri kalanın ise Yahudi öğrenciler, azınlıklar ve diğerleri olduğunu görüyoruz. Örneğin, posta işçileri sendikası veya otomotiv endüstrisi işçileri sendikasını ele alalım. Bunlar Müslüman mı? Bu suçlama tamamen temelsizdir.

İsrail karşıtı hareketlerin temelde anti-semitik olduğu suçlaması, tamamen yanlıştır ancak ne yazık ki bazı medya ve siyasi çevrelerde destek buluyor. İsrail'i destekleyenlerin daha yaşlı, daha zengin, daha beyaz gruplar ve genel olarak erkekler olduğu görülebilir. ABD ekonomisi kimin elinde? Bunlar genel olarak Yahudi olsun ya da olmasın ve bunun dinle hiçbir ilgisi yok; zenginlik, yaş, cinsiyet, ırk ve diğer faktörlerle ilgisi var. Filistin'i destekleyen kesim ise varlıklı olmayan sınıflar gençler ve genel olarak İslam'la ya da Yahudi karşıtlığıyla hiçbir bağlantısı olmayan kadınlardır.

Ancak gerçek şu ki, İsrail destekçileri, Batı toplumlarında antisemitizm var olduğu için antisemitizmin ardına saklanıyorlar. 12. yüzyılda Yahudileri İngiltere'den kovanlar Müslüman değil, İngiliz kralıydı. 13. yüzyılda onları Fransa'dan kovan kişi Fransız kralıydı. On beşinci yüzyılın sonlarında İspanya ve Portekiz'den kovulanlar İspanyollardı, bu da antisemitizmin bir Avrupa eseri olduğu ve hala var olduğu anlamına geliyor. Dolayısıyla, gerçekten de antisemitizm var, ancak bu Filistin'i destekleyen hareketlerden kaynaklanmıyor.

Karşı atak

- Üniversite ve üniversite hareketlerinden bahsettiniz, bu da bu ölçekte ve biçimde yeni, hatta akademik özgürlük ve antisemitizm tartışmalarını bile gündeme getirdiniz. Karşıt hareketlerin hedefleri doğrultusunda ilerleme kaydedildiği görülüyor, çünkü baskı altında üniversite rektörleri istifa etti ve birçok öğrenci ve öğretim üyesi baskı altında. Bu dönüşümü nasıl değerlendirirsiniz?

Bu çok büyük ve tehlikeli bir dönüşüm. Şu anda gördüğümüz şey, Amerikalı ekonomistleri, politikacıları, parti liderlerini ve aynı zamanda üniversiteleri kontrol eden bu güce karşı bir karşı saldırıdır. Amerika'daki özel üniversiteler kimin kontrolünde? Yasal olarak, bu üniversitelerin yönetim kurullarına aitlerdir. Bu kurullar kimden oluşur? Bağışçılardan. Başka bir deyişle, Amerikan toplumunun çoğunluğu erkek zenginlerinden. Yani toplumun birçok sektörünü kontrol eden yaşlılar, zenginler ve erkekler, ekonomiyi kontrol ettikleri gibi üniversiteleri ve müzeleri de kontrol ediyorlar.

Fotoğraf Altı:  ABD'nin New York eyaletindeki Columbia Üniversitesi'nde Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere destek amaçlı bir gösteri, 12 Ekim 2023 (Reuters)
ABD'nin New York eyaletindeki Columbia Üniversitesi'nde Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere destek amaçlı bir gösteri, 12 Ekim 2023 (Reuters)

Bu kişiler, ABD tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir harekete karşı bir karşı saldırı başlatıyorlar. Aslında bu karşı saldırı, gösterileri bastırarak, öğrencileri okuldan atarak, profesörleri ve öğrencileri korkutarak üniversiteler genelinde geçici de olsa zaferler elde etmeyi başardı. Şu anda tatil dönemindeyiz ve yakında New York ve diğer şehirlerde ve eyaletlerde üniversitelerde faaliyetlerin geri dönmesiyle, bu karşı saldırının ne kadar başarılı olduğunu göreceğiz. Öğrenciler ve öğretim üyelerinin sessiz kalmayacağını düşünüyorum ve aslında üniversite, gerici görüşlerini üniversitelere kontrol eden ve empoze eden zengin insanlardan değil, öğrencilerden ve profesörlerden oluşur. Uzun süreli bir mücadeleye gireceğiz, çünkü üniversiteler yasal olarak üniversiteye sahip olan zenginler tarafından desteklenmekle kalmıyor, aynı zamanda politikacılar ve medya tarafından da destekleniyorlar ve öğretim üyeleri ve öğrenciler arasında bir savaş olacak. Elbette, tüm öğretim üyeleri ve öğrenciler Filistinlilerin haklarını desteklemiyor, ancak insanlık ve sanat alanlarında çalışanların çoğunluğu Filistin haklarını destekliyor. Hukuk, tıp ve mühendislik gibi mesleki üniversitelerde, İsrail'i destekleyen birçok Siyonist var ve bu üniversitelerde bölünme var, ancak insanlık bilimleri profesörlerinin çoğu Filistin haklarını destekliyor. Amerikan tarihinde savaş karşıtı hareketler, Vietnam Savaşı veya Irak Savaşı gibi savaşlar, üniversitelerde başladı. Bu nedenle, uzun vadeli bir mücadeleye tanık olacağız, çünkü Amerikan desteği İsrail'e uzun süreli ve gelecekte de devam edecek. İlginç olan, ilk kez Filistin haklarını destekleyen grupların, siyaseti, medyayı ve ekonomiyi kontrol edenlere karşı önemli olduğunu görmemizdir.

İsrail'i destekleyenler antisemitizmin arkasına saklanıyorlar çünkü Batı toplumlarında zaten antisemitizm var ve bu bir Batı endüstrisi.

-Görünüşe göre birçok genç, üniversite öğrencileri de dahil olmak üzere, Filistin meselesinin detayları hakkında sınırlı bir bilgiye sahip, Bu, çatışmanın tarihi hakkında derin bir siyasi bilgiye sahip olmadan, adaletin yanında ve baskıya karşı durmaktan kaynaklanan söylediklerinizi doğruluyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu analiz tamamen doğru. Birçok öğrenci ve Filistinlilerin haklarını destekleyenler arasında, Filistin meselesinin tarihi ve siyasi detaylarına dair bilgi oldukça sınırlıdır. Söylediğiniz gibi, bu destek büyük ölçüde gençlerin adalet sevgisinden kaynaklanıyor. Onlar bu çatışmanın adil olmadığını ve burada bir baskı ve zulüm olduğunu görüyorlar. Bazıları bunu etnik bir bakış açısıyla ele alıyor ve Avrupa ve beyazların, fakir ve zayıf bir Arap halkını ezdiğini düşünüyorlar. Örneğin ABD'deki siyahlar, meseleyi bu mantıkla görüyorlar. Siyahi bir arkadaşım Filistin'i ziyaret ettiğinde, 1950'li yıllarda “Jim Crow Yasası”nın uygulandığı Güney Amerika'daymış gibi hissettiğini söyledi. Kimsenin sahip olmadığı haklara sahip insanlar oluğunu, Seçimlerde oy kullanma hakkına sahip olanlar ve olmayanlar olduğunu ifade etti. Tabii ki, bu karşılaştırma tamamen doğru değil, ancak birçok kişi bunu böyle görüyor. Genel olarak gençlerin adalet sevgisi vardır ve bu temel motivasyondur.

Aynı zamanda, bugün gençler arasında Filistin meselesine karşı bir tür açıklık görüyoruz. Bilgiye büyük bir sevgi var. Örneğin benim kitabım inanılmaz bir şekilde satıldı ve meslektaşlarımın Filistin meselesiyle ilgili kitapları da öyle. Edward Said'in eski kitabı ‘Filistin Sorunu’ veya Ilan Pappe gibi yazarların kitapları, korkunç bir şekilde satılıyorlar. Derslere, seminerlere ve röportajlara katılmaları konusunda çok büyük bir talep var ve kişisel düzeyde, aldığım tüm talepleri karşılayamayacağımı düşünüyorum ve bu durumda olan tek kişi ben değilim. Çünkü Filistin meselesi hakkında bir miktar bilgiye sahip olan herkes, gençler arasında bilgiye susamış olanlar ve hatta yaşlılar tarafından talep ediliyor. Filistin'de neler olduğuna dair çok az bilgi olmasına rağmen, böylesine bir bilgi açlığını daha önce hiç görmedim. Tüm bunlar çok iyi.

Bazı gençlerde zaman zaman siyasi farkındalık eksikliği olabilir ve bazen hatalar yapabilirler. Kızım, Palestine Legal adlı bir sivil toplum örgütünde sorumlu bir avukattır ve Avrupa ve Kanada gibi diğer yerlerde benzer örgütler bulunuyor. Bu alanda çalışan avukatlar bana bazen mantıksız, Yahudi karşıtı veya kötü düşünülmüş sözler söyleyen öğrencileri savunmak zorunda kaldıklarını, çünkü bazen aralarında çok az anlayış olduğunu, ancak aralarında bilgi sevgisi ve susuzluğunun olduğunu söylüyorlar.

Fotoğraf Altı:  Filistinliler, İsrail'in 29 Ocak 2024'te Han Yunus şehrine yönelik saldırısından kaçtıktan sonra güney Gazze Şeridi'ndeki Refah şehrine geliyor. (AP)
Filistinliler, İsrail'in 29 Ocak 2024'te Han Yunus şehrine yönelik saldırısından kaçtıktan sonra güney Gazze Şeridi'ndeki Refah şehrine geliyor. (AP)

-Bugün ister Filistin'e ister diasporaya taşınan Filistinlilerin Oslo Anlaşmaları sonrasında doğanlar olduğu belirtiliyor, bu duruma ilişkin açıklamanız nedir?

Bu nesil, Filistin halkının ulusal hedeflerini gerçekleştirmekte Filistin ulusal hareketinin başarısızlığını tanık oldu. Ayrıca Arap devletlerinin veya sistemlerinin Filistinlilere destek konusundaki başarısızlığını ve Batı'nın İsrail projesine mutlak desteğini gördü. Gençlerin adalet ve insan haklarına olan sevgisi, onları Filistin meselesini desteklemeye yönlendiriyor. Filistinli gençler, içeride veya dışarıda, önceki nesillerin ulusal hedeflerini gerçekleştirmede başarısız olduğunu fark ettiler ve yeni bir başlangıç ​​için ihtiyaç duyuyorlar. Bu başlangıcın ne zaman geleceğini bilmiyorum, eğer gelecekse, ama biz siyasi ve stratejik bir çıkmazdayız ve bu çıkmaz tüm geleneksel liderliklerin başarısızlığından kaynaklanıyor. Benim neslim bunun farkında ve başarısız olduğumuzu biliyor, ancak gençler daha güçlü bir iradeye sahipler. Biz tükendik ve zamanımız doldu, ancak gençler yıllar boyunca başarısızlığımızla yaşamaya devam edecekler ve bu gerçek onları rahatsız ediyor ve buna hakları var.

Filistin devletinin geleceği

-Her şeyden sonra, Filistin halkı Filistin devletinin somutlaştırılmasına mı yoksa iki devletli çözüme mi daha yakın hale geldi ve ABD'nin özellikle işgalin sonlandırılması meselesinde net bir tutum belirlememesinin nedenini nasıl açıklarsınız?

Ben ne iki devletli çözüme ne de tek demokratik devlete daha yakın olduğumuza inanıyorum. Şu anda İsrail hükümetinde veya İsrail siyasi ittifaklarında adil bir çözümü kabul edebilecek bir liderlik veya politika görmüyorum. Filistin meselesine ve Filistin halkının savaşının sona erdirilmesine ve çatışmanın sona erdirilmesine yönelik köklü bir değişiklik görmüyorum. Ayrıca, ABD’nin tutumunda yakın gelecekte radikal bir değişiklik görmüyorum ki bu, İsrail'e mutlak destekten vazgeçilmesine izin verebilir. Maalesef, bugüne kadar Filistin liderliğinin, Filistin halkını birleştirme ve birleşik ve net bir strateji sunma yeteneği görmedim. Filistin Kurtuluş Örgütü'nün zamanında, bir tür birlik ve strateji üzerinde bir uzlaşma vardı, ancak bu dönem sona erdi. Bu faktörlerin mevcut olmadığı bir ortamda, Filistin devleti ve işgalin sona erdirilmesi hakkında nasıl konuşabiliriz? Bu ne bugün ne de yarın ne de bundan sonra mümkün değil.

Ancak halkın Filistinlilere verdiği destek açısından Arap dünyasında ilk yaşananlar konusunda oldukça iyimserim. Hükümetler bir tarafa Fas'tan Bahreyn'e kadar insanların Filistin'e verdiği geniş destek, Mısır ve Bahreyn'deki destek gösterileri bu duyguları net bir şekilde yansıtıyor. Bu, Arap halklarının Filistin'e olan desteğinin, resmi siyasi duruşlardan bağımsız olarak devam ettiğini gösteriyor. Tarih de bu desteği doğruluyor, çünkü 20. yüzyılın başlarında Arap gazeteleri Siyonizm ve Filistin konularını önemli ölçüde ele alıyordu ve Arap halkı 1936'da patlak veren isyanda Filistinlilere destek veriyordu. Örneğin, Humus'ta 1936-1939 isyanında şehit olan Suriyelilerin anısına bir müze bulunuyor.

Yaşlandık, çağımız bitti ama gençler bizim başarısızlığımızla daha uzun yıllar yaşayacaklar ve bu gerçek onları rahatsız ediyor.

Şeyh İzzeddin El-Kassam'ın kendisi de Suriyeli...

Bu doğru. 1948 savaşı ve çatışma dönemlerinde de aynı fenomeni gördük ve bu benim için çok önemli bir kanıttır. Diğer kanıt ise Batı'da, İsrail'e mutlak destek vermeye başlayan hareketlenmenin başlamasıdır ve bu, son derece önemli bir değişikliktir. Balfour Deklarasyonu'na karşı tek muhalefet, 1917'deki Lloyd George hükümetinden Edwin Montagu adında Yahudi bir siyasetçi tarafından geldi ve Siyonizm’in Yahudilere uygun olmadığını belirtti. Lloyd George hükümeti döneminde ve Wilson'un ABD’de, Montagu dışında İngiltere'de veya ABD'de başka bir muhalefet yoktu ve o günden bugüne, mutlak İsrail desteğine ve Siyonist fikre gerçek bir muhalefet olmadı. Bugün Kongre'de, gruplarda, sendikalarda, kiliselerde ve Yahudi toplumunda ciddi bir muhalefet var ve bu son derece önemlidir çünkü eğer bu bir yerleşim projesi ise, teorik olarak, onun bir ana üssü veya ‘metropolü’ olmalıdır. ABD ve Avrupa bu ‘metropollerdir.’ Dolayısıyla, İsrail'e olan destek ‘metropolde’ sarsıldığında, İsrail de sarsılır ve bu bugün yaşanan şeydir. İsrail basınına dikkatlice bakın ve bazıları, Amerikan desteğine sonsuza kadar güvenemeyeceklerini çok iyi anlıyorlar, çünkü halk tabanında ve elit seviyesinde değil, tehdit altındaki İsrail-Amerika ilişkisini tehdit ediyorlar ve bu doğru bir analizdir. Bu bugün veya yarın olmayacak ne bu başkanın döneminde ne de ondan sonra, Biden devam ederse veya Trump gelirse, belki sonraki yönetimde veya sonrasında, ancak ABD'de bir değişim oluyor. Avrupa konusunda bir şey bilmiyorum, ancak bana öyle geliyor ki, orada da önemli bir değişim oluyor, ancak ABD'deki dönüşüm kadar büyük değil. Bunlar, durumun değişebileceğine dair tüm işaretlerdir.

Ancak işgalin sona erdirilmesi, ABD’nin en üst düzeyinde hem Demokrat Parti'den hem de Cumhuriyetçi Parti'den, hemen sona erdirilmesine destek bulunması imkansızdır. Ancak, birkaç senatör ve milletvekili, Filistinlilerin haklarına bir dereceye kadar destek veriyorlar, ki bu da yeni bir gelişmedir, çünkü geçmişte Kongre'de Filistinlilere destek bulunmuyordu. Eğer bu değişim devam ederse, ki belki de etmeyecek, o zaman Filistin'de adil bir çözüm için bir fırsat olduğunu görüyorum. Orta vadede, olaylar oldukça hızlı bir şekilde gelişiyor, geleneksel olmayan medya araçları ve genç neslin adaleti sevme ve zulme karşı olma arzusu nedeniyle. Bunlar, değişimin mümkün olduğuna dair işaretlerdir ancak maalesef bugün veya yarın olmayacak.

Oslo Anlaşmaları ve çıkmaz sokak

-Oslo Anlaşması'na giden müzakerelerde Filistin delegasyonunun danışmanlığını yaptınız, bugün geriye gidebilseydiniz yine Oslo seçeneğini destekler miydiniz?

1993 yılında İsrail ile müzakerelerde bulunmak üzere Madrid'e ve ardından Washington'a giden Filistin heyetinin danışmanıydım, umutla bu müzakerelerin bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına yol açacağına inanıyorduk. Başlangıçta bu umuda sahiptik. Ancak, bu müzakerelerin Haziran 1993'te, Oslo Anlaşması'nın ilanından aylar önce sona ermesiyle, ABD ve İsrail pozisyonlarının birleşik olduğu için bu yolun çıkmaza girdiğine ikna olduk. Bu benim hatamdı. 1991'deki durumu yanlış değerlendirdim. İlk intifadanın İsrailliler ve ABD’liler üzerinde köklü bir etkisi olduğuna inanıyordum ve gerçekten de ABD kamuoyu üzerinde ve aynı zamanda İsrail kamuoyu üzerinde olumlu bir etkisi oldu, onlara işgalin mevcut durumunun devamının imkânsız olduğunu ikna etti. Ancak, Filistin liderliğinin hataları ve diğer faktörler nedeniyle, bu fırsatı değerlendiremedik, varsa. Oslo Anlaşması ilan edildiğinde, Eylül 1993'te, New York Times'da bir makale yazdım ve bu anlaşmanın sonuç getirmeyeceğini belirttim. Oslo Anlaşması temelinde yapılan herhangi bir müzakerenin işgalin ve yerleşimin devamına yol açacağına inanıyorum ve tamamen yeni bir yol bulmamız gerekiyor, bu da Filistinli liderliğin birliğini, Arap desteğini ve ne istediğimiz konusunda net bir stratejiyi gerektiriyor. Dünya halkları bize kısmen destek veriyorlar, ancak bizim ne istediğimiz konusunda net bir fikrimiz olmalı ve bu yok. Bazıları tamamen özgürleştirmeyi, bazıları iki devletli çözümü savunurken, Ramallah'taki mevcut durumdan memnun olanlar, maaşlarını alıyorlar ve özel muamele görüyorlar, rahat oldukları açıktır. Yeni bir stratejiye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Silahlı mücadeleye mi, sivil itaatsizliğe mi, siyasi mücadeleye mi dayanmalıyız bilmiyorum, bir tarihçi olarak, başarı elde eden hareketleri inceliyorum, 1921'deki İrlandalılar, 1947'deki Hintler ve 1962'deki Cezayirliler gibi, hepsi farklı türlerde direniş araçları kullandılar, bunlar arasında siyasi ve parlamentoya dayalı olanlar da vardı, örneğin İngilizlere karşı silahlı mücadele veren İrlandalılar, askeri olmayan araçlar da kullandılar, İrlanda'nın tüm temsilcileri İngiliz Parlamentosu'ndan çekildi ve Dublin'de İrlanda Parlamentosu'nu kurdu, bu adım, İrlanda'nın bağımsızlığını talep etme meşruiyetine katkıda bulundu, ayrıca ABD ve İngiltere'deki İrlandalı diplomatlar, İrlandalıların zaferine katkıda bulundu. O sırada İngiliz istihbarat subaylarını öldürdüler, her hareketin farklı araçları vardır, bu durum Filistin halkına dönüyor, ancak derin bir stratejiye ve neye ihtiyacımız olduğunu düşünmeye ihtiyacımız var.

Fotoğraf Altı:  Reşid el-Halidi
Reşid el-Halidi

Filistinliler mi Araplar mı?

-Filistinlilerin Arap dünyasına daha geniş bir bağlılık olarak kabul edilmesi, onların lehine bir avantaj gibi görünse de bu durum onlara zarar verebilir. Yani, İsraillilerin şu anda yaptığı gibi, her zaman zarar verebilir. Filistinliler Araplardır ve bu topraklara ait değildirler. Bu konuda nasıl düşünüyorsunuz?

Filistin ulusal kimliği ve Filistin milli düşüncesinin ortaya çıkışı kalıcı bir şey değil. Büyükbabam sadece kendini Filistinli olarak görmüyordu. Ben Müslümanım, Kudüslüyüm, Arap’ım, Osmanlıyım, miraç diyarı Filistin'de yaşıyorum vs. derdi. Yani, Filistinli kimliğinin içinde başka bileşenler her zaman vardı ve 'Ben Filistinliyim ve bu benim temel kimliğim ve kişiliğimdir' gibi bir şey yoktu. 19. ve 20. yüzyılda milliyetçi düşünce bizim ve diğerleri için ortaya çıktı ve bu inkâr edilemez bir fenomendir, çünkü Filistinliler sonuçta Araplardır. Beş Arap ülkesinde akrabalarım var, bir kuzenim Mısırlı biriyle evli, diğeri Suriyeli biriyle evli, diğer akrabalarım Ürdünlülerle evlenmiş, ailemin yarısı Lübnanlılarla evlenmiş ve yine de biz Filistinlileriz. Lübnan'da, Mısır'da veya Suriye'de, kendimi akrabalarım arasında hissediyorum, ancak Lübnanlı, Mısırlı veya Suriyeli değilim. Kimlik meselesi uzun zamandır var ve inkâr edilemez ve Ürdünlü Filistinlilerin Lübnanlı Filistinlilerden farklı olduğunu görüyoruz, ancak hepsi Filistinlidir ve Ürdün veya Suriye'deki akrabaları olmasına rağmen, kendilerini Filistinli olarak hissederler ve Filistin'e ait olduklarını hissederler, bu derin bir şey olmasaydı, Nekbe ve sürgün sonucunda kaybolurdu ve bu toplumlara entegre olurlardı. Filistinli asıllı Suriyeliler, pasaport dışında tüm haklara sahiptir ve rejim onları Suriyeliler gibi baskı altına alır, aynı şekilde Filistinli asıllı Ürdünlüler, Ürdünlülerin tüm haklarına sahiptir, Ürdün toplumuna entegre olmalarına rağmen, kendini Filistinli hisseder. Filistinlilerin sadece Arap olduğunu söylemek Siyonist bir iddia, ancak her iftira gibi bir temeli var. Gerçek şu ki, biz gerçekten Arap’ız, aynı dili konuşuyoruz, aynı yemekleri yiyoruz, ancak aynı zamanda Filistinlileriz ve gerçek şu ki, ardışık şoklar ve milyonlarca Filistinlinin sürgünüyle, bu bağ güçleniyor, çünkü onlar bizim ailemiz. Faslılar ve Kuveytliler gibi diğer Araplar, bizim hissettiklerimizi hissediyorlar, Faslılar, Kuveytliler ve diğerleri de bizim hissettiklerimizi hissediyorlar ve eğer onların da bizim gibi aileleri yoksa tutuklamalara, yıkımlara maruz kalıyorlar ve bizim Arap mensubumuzla birlikte bu bağlılık daimidir. 

* Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.



İran ABD ile dolaylı görüşmeleri doğruladı

Umman Dışişleri Bakan Yardımcısı Halife bin Ali bin İsa el-Harisi, geçtiğimiz Ağustos ayında Maskat'ta İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Baş Müzakereci Ali Bakıri Kani'yi kabul etti. (Umman Dışişleri Bakanlığı)
Umman Dışişleri Bakan Yardımcısı Halife bin Ali bin İsa el-Harisi, geçtiğimiz Ağustos ayında Maskat'ta İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Baş Müzakereci Ali Bakıri Kani'yi kabul etti. (Umman Dışişleri Bakanlığı)
TT

İran ABD ile dolaylı görüşmeleri doğruladı

Umman Dışişleri Bakan Yardımcısı Halife bin Ali bin İsa el-Harisi, geçtiğimiz Ağustos ayında Maskat'ta İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Baş Müzakereci Ali Bakıri Kani'yi kabul etti. (Umman Dışişleri Bakanlığı)
Umman Dışişleri Bakan Yardımcısı Halife bin Ali bin İsa el-Harisi, geçtiğimiz Ağustos ayında Maskat'ta İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Baş Müzakereci Ali Bakıri Kani'yi kabul etti. (Umman Dışişleri Bakanlığı)

İran medyası, Gazze Şeridi'ndeki savaş nedeniyle bölgede yaşanan gerginliğin ortasında Tahran'ın Umman'da ABD ile dolaylı görüşmeler yaptığını bildirdi.

ABD merkezli haber sitesi Axios Cuma günü, ABD'li ve İranlı yetkililerin Umman'da ‘bölgesel gerilimden nasıl kaçınılacağı’ konusunda dolaylı görüşmeler yaptığını bildirdi. Biden'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Brett McGurk ve ABD'nin İran elçisi Abram Paley'in katıldığı görüşmelerin geçen Ocak ayından bu yana ABD ile İran arasında yapılan ilk görüşmeler olduğunu belirten site, görüşmelerde ‘ABD'nin İran'ın nükleer programının durumuna ilişkin endişelerinin ele alındığını’ kaydetti.

İran resmi haber ajansı IRNA, İran'ın Birleşmiş Milletler (BM) misyonunun görüşmelerin Umman'da gerçekleştiğini doğruladığını ve ‘devam eden bir süreç’ olduğunu söylediğini aktardı. Misyon, “Bu müzakereler ilk değildi ve son da olmayacak” dedi.

Söz konusu görüşmelerin duyurulması, İran Dini Lideri Ali Hamaney’in danışmanlarından Kemal Harrazi'nin, Tahran'a yönelik ‘politika yaklaşımını değiştirmeye’ istekli olduğunu göstermesi halinde Tahran'ın ABD ile doğrudan müzakereler için masaya oturmaya hazır olduğunu açıklamasından yaklaşık bir hafta sonra gerçekleşti.

Harrazi, Donald Trump'ın Kasım seçimlerinde başkanlığa gelme ihtimaline rağmen Tahran'ın nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmayı amaçlayan görüşmeler yoluna bağlı olduğunu belirtti.

Harrazi 12 Mayıs'ta gerçekleşen bir dış politika forumunda, “Tahran, Trump yeniden başkan olsa bile iki yıldır durmuş olan müzakereleri yeniden başlatmaya hazır olmalıdır” şeklinde konuştu.

Harrazi, İran'ın İsrail tarafından tehdit edilmesi halinde nükleer doktrini revize edeceği tehdidini defalarca dile getirdi. Bu tehdit daha önce Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Nükleer Merkezleri Koruma Birlikleri Komutanı Tuğgeneral Ahmad Hak Taleb tarafından da dile getirilmişti.

İran ile İsrail arasında yaşanan gerginlik bölgede tansiyonu yükseltti. İran 13 Nisan'da ezeli düşmanı İsrail'e 300'den fazla füze ve insansız hava aracıyla (İHA) saldırdı, ancak bu saldırıların yüzde 99'u başarısızlıkla sonuçlandı.

İsrail de İsfahan'daki nükleer tesisleri korumakla görevli radar sistemini hedef alan sınırlı bir saldırıyla karşılık verdi. Tahran, İsrail saldırısı haberlerini küçümseyerek, İran'ın ‘çıkarları’ hedef alınmadıkça karşılık vermeyeceğini bildirdi.

İran Dini Lideri Ali Hamaney 24 Nisan'da yaptığı açıklamada, nükleer dosya konusunda ABD'ye ‘taviz’ vermeyi reddetti. Hamaney, “Bizim iyiliğimizi isteyen bazıları, sorunu çözmek için ABD'nin taleplerinden birini kabul etmemizi tavsiye ediyor. ABD'nin beklentilerinin çözümü yok” ifadelerini kullandı.

Hamaney'in açıklamalarından günler önce İran Dışişleri Bakanlığı, İran'ın BM Daimî Temsilcisi Said İrevani'nin ABD'nin İran elçisi Abram Paley ile gizli görüşmeler yürüttüğüne dair İran gazetesi Şark tarafından yayınlanan haberi reddetti.

İsrail ile Hamas arasında Gazze Şeridi'nde patlak veren savaş ve Suriye, Lübnan, Irak ve Yemen'deki İran yanlısı silahlı grupların birçok bölgesel cephede gerilim hattına girmesinden bu yana bölgesel gerilim artıyor.

İsviçre, ABD'nin İran'daki çıkarlarını temsil ediyor. Zira ABD ile İran arasındaki ilişkiler, 1979 devriminde İran'ın ilk liderinin destekçisi olan aşırılık yanlılarının ABD Büyükelçiliği’ni basmasının ardından koptu.

İki ülke, Tahran'ın nükleer programı da dahil olmak üzere, ABD'nin müttefiki İsrail ile İran'ın müttefiki Hamas arasında Gazze Şeridi'nde yaşanan savaşla daha da şiddetlenen çeşitli konularda on yıllardır anlaşmazlık yaşıyor.

Maskat uzun zamandır Tahran ve Washington arasında çeşitli konularda bir bağlantı görevi gördü ve 2015 yılında İran'ın nükleer programına ilişkin uluslararası anlaşmaya varılmadan önceki aşamalarda iki taraf arasında gizli görüşmelere ev sahipliği yaptı.

Son yıllarda Tahran ve Washington arasında nükleer programı engelleme mekanizmaları, esir takası ve yurtdışında dondurulan İran fonlarının serbest bırakılması konularında dolaylı görüşmeler yapıldı.


Zhang Hua: Suudi Arabistan ile ilişkilerin geliştirilmesi Çin'in dış politikasında bir öncelik

Çin'in Suudi Arabistan Büyükelçisi Zhang Hua, Riyad'da basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. (Şarku’l Avsat)
Çin'in Suudi Arabistan Büyükelçisi Zhang Hua, Riyad'da basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. (Şarku’l Avsat)
TT

Zhang Hua: Suudi Arabistan ile ilişkilerin geliştirilmesi Çin'in dış politikasında bir öncelik

Çin'in Suudi Arabistan Büyükelçisi Zhang Hua, Riyad'da basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. (Şarku’l Avsat)
Çin'in Suudi Arabistan Büyükelçisi Zhang Hua, Riyad'da basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. (Şarku’l Avsat)

Çin'in Suudi Arabistan Büyükelçisi Zhang Hua, ülkesinin kapsamlı dış politikasında, özellikle de Ortadoğu diplomasisinde Riyad ile ilişkilerin geliştirilmesine öncelik verdiğini vurguladı. Hua, Pekin ve Riyad'ın küresel barış ve istikrarı, kalkınma ve refahı desteklemek için uzun süredir sürekli iletişim ve yakın koordinasyon içinde olduğunu kaydetti.

Riyad'da medyaya konuşan Çin Büyükelçisi, Suudi Arabistan'daki görev süresi boyunca iki ülke arasındaki ikili ilişkileri güçlendirmek ve gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla iyi çalışma ilişkileri kurmayı, sürekli iletişim ve alışverişi sürdürmeyi arzuladığını ifade etti.

Suudi Arabistan'ın 2030 Vizyonu ile Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'nin sürekli uyum içinde olduğunu belirten Büyükelçi, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in 2022'de Suudi Arabistan'a gerçekleştirdiği ziyarete ve iki ülke liderleri arasında varılan önemli ortak anlaşmalara işaret ederek, Riyad ve Pekin arasındaki artan ikili ilişkilerden övgüyle söz etti.

Riyad ve Pekin'in yakın iletişim ve koordinasyonu sürdürdüğünü ve Suudi Arabistan-Çin Yüksek Düzeyli Ortak Komisyonu'nun çalışmalarını geliştirmeye devam ettiğini açıklayan Büyükelçi, iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihlerine kıyasla en üst düzeyde olduğunu belirtti.

Riyad ve Pekin arasında farklı düzeylerde ve alanlarda sık sık gerçekleştirilen ziyaretlerin iki ülke arasında çeşitli alanlardaki pratik iş birliğinin sürekli olarak genişlemesine ve yeni sonuçlar elde edilmesine katkıda bulunduğunu vurgulayan Büyükelçi, iki ülke arasındaki ticari ortaklıktan bahsederek, Suudi Arabistan'ın Çinli şirketlerin Körfez pazarına girmek için tercih ettiği kapı haline geldiğine işaret etti.

Riyad ve Pekin arasındaki kültürel alışverişe de değinen Zhang Hua, bunu iki ülke arasındaki popüler ve kültürel alışverişte yeni bir ‘parlak nokta’ olarak tanımladı. Hua, Çince’nin eğitim sistemine dahil edildiğinin duyurulması, iki ülkenin eğitim bakanlıkları arasında Çince alanında eğitim iş birliğine ilişkin mutabakat zaptının imzalanması, dört Suudi üniversitesinde Çince uzmanlık alanlarının dahil edilmesi ve Prens Sultan Üniversitesi'nde Konfüçyüs Enstitüsü'nün açılması ve faaliyete geçmesi de dahil olmak üzere aynı alanda iki ülke arasındaki iş birliğinden bahsetti.

Ülkesi ile Suudi Arabistan arasında turizm alanındaki iş birliğine de değinen Büyükelçi, geçtiğimiz Eylül ayında iki ülke arasında imzalanan mutabakat zaptının yanı sıra Cidde, Riyad ve Pekin arasında başlatılan doğrudan uçuşlar ile üç Çinli havayolu şirketinin iki ülke arasında yeni doğrudan uçuşlar başlatmasının ardından Suudi Arabistan’ın resmi olarak Çinli grup turları için önemli bir destinasyon haline geldiğini belirtti.

Pekin ve Riyad'ın aynı stratejileri, benzer kavramları ve kalkınmada birbirini tamamlayan avantajları paylaşmasının onları doğal ortaklar haline getirdiğini vurgulayan Büyükelçi, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha geniş ve parlak ufuklar göreceğine ve çeşitli alanlarda pratik iş birliğinin daha zengin sonuçlar elde edeceğine olan inancını vurguladı.


İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin bulunduğu helikopterinin düşmesinden sonra neler yaşandı?

İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin bulunduğu helikopterinin düşmesinden sonra neler yaşandı?
TT

İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin bulunduğu helikopterinin düşmesinden sonra neler yaşandı?

İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin bulunduğu helikopterinin düşmesinden sonra neler yaşandı?

İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, arama ve kurtarma ekiplerinin dün öğleden sonra Azerbaycan sınırı yakınlarındaki engebeli bir bölgeye düşen Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'yi taşıyan helikopterin yerini tespit ettiklerini açıkladı. Press TV'nin aktardığına göre Selami, birliklerin bölgeye doğru yola çıktığını belirtti.

Öte yandan İran Kızılayı, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan'ın da olduğu helikopterin bulunduğunu duyurdu.

Press TV, İran Cumhurbaşkanı Reisi’yi taşıyan helikopteri arama ve kurtarma çalışmaları sırasında kurtulan olduğuna dair herhangi bir bulguya rastlanmadığını aktardı. Reuters haber ajansı ise İranlı bir yetkilinin kazada tüm yolcuların ölmüş olabileceği tahmininde bulunduğunu bildirdi.

İran basınında yer alan bilgilere göre İran Bakanlar Kurulu, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın içinde bulunduğu helikopterin geçirdiği kaza üzerine acil toplandı.

İran'ın resmi haber ajansı IRNA’nın bildirdiğine göre gece geç saatlerde yapılan toplantıya Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Muhbir başkanlık etti.

Muhbir, arama ve kurtarma faaliyetleri için ek tedbirler alırken protokole göre Reisi’nin ölümü halinde yerine Muhbir geçecek.

Arama ve kurtarma ekipleri hava karardıktan sonra da kötü hava koşullarında helikopterin düşmüş olabileceği yeri yaya olarak arama çalışmalarına devam ettiler.

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi taşıyan helikopterin izinin aralarında Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan'ın da bulunduğu bir hükümet heyetiyle birlikte gittiği İran’ın kuzey komşusu Azerbaycan'la sınırdaki bir barajın açılış töreninden dönerken, ülkenin kuzeybatısındaki dağlık bölgede kaybolmasından sonra saatlerce birbiriyle çelişen haberler geldi.

Öte yandan İranlılara ‘endişelenmemeleri’ çağrısında bulunan İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney, “Kimse endişe etmesin, ülkenin işlerinde herhangi bir aksama olmayacak. Yüce Allah’a Sayın Cumhurbaşkanı ve yanındakileri milletimize bağışlaması için dua ediyorum” ifadelerini kullandı.

Tebriz'e giden İran Cumhurbaşkanı İdari İşlerden Sorumlu Yardımcısı Muhsin Mansuri, olayla ilgili gelişmeleri takip etmek üzere kendisinin başkanlığında bir hükümet heyetinin kurulduğunu açıkladı. Mansuri, İran devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, “Helikopterin uçuş ekibinden ve yolculardan birinin telefon görüşmeleri yapması, kazanın ciddiyetinin büyük olmadığını gösteriyor” dedi.

Diğer taraftan DMO, yerel saatle 10.50 (08:20 GMT) sularında helikopterin yerinin tam olarak tespit edildiğini duyurdu. DMO Doğu Azerbaycan eyaleti Komutanı General Abbas Gülizade, helikopterden ve Cumhurbaşkanı Reisi’nin heyetinden birinin telefonundan sinyaller aldıklarını söyledi. DMO Genel Komutanı General Hüseyin Selami’nin kaza bölgesine gitmek üzere yola çıktığını belirten General Gülizade, DMO'nun seçkin kara güçleri olan Sabirin Özel Kuvvetler Birimi’nin de olay yerine sevk edildiği açıkladı.

İran’ın Dini Lideri Hamaney’in ofisine yakınlığıyla bilinen Tehran Times gazetesi, Cumhurbaşkanı Reisi’nin helikopterinin kazaya uğramasının ardından Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi'nin Hamaney başkanlığında acil toplandığını bildirdi. Ancak haber İran'ın yarı resmi ajansı ISNA tarafından yalanlandı.

İran basını bu sabah erken saatlerde olayın meydana geldiği bölgede telekomünikasyon ve telefon iletişiminin kesildiğini aktardı.

İran basını, helikopterin kazaya uğradığı dağlık ve sık ormanlık olan bölgede kötü hava koşullarından bahsederken, can kaybı olup olmadığına değinmedi. İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'yi taşıyan helikopterin bulunması için hem   ordu hem de DMO’ya ait tüm imkanların seferber edilmesi talimatını verdi.

IRNA haber ajansı, helikopterin Verzigan bölgesine ‘sert iniş’ yaptığı bildirdi. IRNA, Azerbaycan ile İran sınırında Kız Kalesi ve Hudaferin barajlarının açılışı için Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile bir araya gelen İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin helikopterinde Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Tebriz Cuma İmamı Ayetullah Ali Haşim ve Doğu Azerbaycan Valisi Malik Rahmeti'nin bulunduğunu aktardı.

Bölgeye 16 arama ve kurtarma ekibinin sevk edildiğini bildiren IRNA, ‘kazanın meydana geldiği engebeli bölgedeki kötü hava koşulları nedeniyle arama ve kurtarma çalışmalarının zaman alacağını’ vurguladı.

xcvdfbg
Cumhurbaşkanı Reisi’nin helikopterin kalkışından sonraki görüntüsü (IRNA)

İran devlet televizyonu, normal yayın akışına ara vererek, ülke genelinde Reisi’nin kazadan sağ salim kurtulması için dua eden insanları ekrana taşıdı. Ekranın bir köşesinde, yoğun sisin ortasında dağlık alanda yaya olarak kazazedeleri arayan arama ve kurtarma ekiplerinden gelen canlı görüntüler yer aldı.

İran İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi, Khabar TV'ye yaptığı açıklamada, İran'ın kuzeybatısındaki Doğu Azerbaycan vilayetinin yönetim merkezi olan Tebriz şehrine 65 kilometre mesafede bulunan bölgeye ekiplerin gönderildiğini belirtti.

Vahidi, üç helikopterin yer aldığı konvoyda Reisi ve beraberindeki heyeti taşıyan helikopterin iniş yapmakta zorlandığını ve yetkililerin daha fazla ayrıntı beklediğini söyledi.

İran basınında, helikopterin enkazının bulunduğuna dair yer alan çelişkili haberlerin ardından İran Kızılayı, söz konusu haberlerin yanlış spekülasyonlar olduğunu açıkladı.

Tesnim Haber Ajansı’nın bölge sakinlerinden aktardığına göre bölgedeki sis ve kötü hava koşulları nedeniyle helikopterin durumu halen bilinmiyor. Doğu Azerbaycan vilayetinden bir yetkili, İran merkezli Şark gazetesine yaptığı açıklamada, olası kayıpların sayısının ve kazanın nedenlerinin henüz netleşmediğini söyledi.

ISNA Haber Ajansı, bazı gayri resmi kaynakların Cumhurbaşkanı ve beraberindekilerin öldüğünden bahsettiğini, ancak resmi kaynakların henüz bu haberlerle ilgili bir yorum yapmadığını aktardı.

İran basını, Cumhurbaşkanı Reisi’nin beraberindekilerden bazılarıyla temas kurulabildiğini ve olayın can kaybı olmadan sona ereceğine dair umutların arttığını bildirdi. DMO’ya yakın İran'ın yarı resmi haber ajansı Fars, bazı kişilerin Cumhurbaşkanı Reisi’nin heyetindeki kişilerle temas kurabildiğini kaydetti.

dfvgr
İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, ülkelerinin sınırındaki bir barajın açılış töreni için bir araya geldiler (İran Cumhurbaşkanlığı)

Reuters'a konuşan İranlı bir yetkili, Cumhurbaşkanı Reisi’nin helikopterinin yoğun sisli dağlık bir bölgede uçarken düştüğünü söyledi. Yetkili, İran'ın Azerbaycan sınırına yaptıkları bir ziyaretten dönerken meydana gelen helikopter kazası sonrasında, Cumhurbaşkanı Reisi ve Dışişleri Bakanı Abdullahiyan'ın hayatlarından endişe edildiğini ifade etti.

Kimliğinin gizli tutulması şartıyla konuşan yetkili, “Henüz umudumuzu kaybetmedik ama kaza yerinden gelen bilgiler çok endişe verici” dedi.

İran Meclisi Tebriz Milletvekili Ahmed Ali Rıza Beygi, Cumhurbaşkanı Reisi ve heyetini taşıyan helikopterden birileriyle iletişim kurulduğuna dair haberleri yalanladı. Arama ve kurtarma ekiplerinin kötü hava koşulları nedeniyle kaza mahalline ulaşamadıklarını söyleyen Beygi, “Arama ve kurtarma güçleri kötü hava koşulları ve yoğun sis nedeniyle Cumhurbaşkanı’nın helikopterinin düştüğü bölgeyi henüz tespit edemedi” diye konuştu.

Gazetecilere yaptığı açıklamada arama ve kurtarma ekiplerinin kaza bölgesini tespit etmeye ve bölgeye doğru ilerlemeye çalıştığını söyleyen İranlı milletvekili, Cumhurbaşkanı'nın helikopterinin dağlık Desmar bölgesindeki bir ormana düştüğünü belirterek, “Helikopterde bulunan kişilerle tüm iletişim kesildi” bilgisini paylaştı. Beygi, başka bir helikopterde bulunan İran Enerji Bakanı Ali Ekber Mehrabiyan ile Yol ve Şehir Planlama Bakanı Mehrdad Bezrpaş’ın güvende olduklarını söyledi.

cdvfbg
Helikopter kazasının olduğu bölgeye doğru yola çıkan arama ve kurtarma ekipleri (Reuters)

İran Cumhurbaşkanlığı'nın internet sitesinde yer alan fotoğraflarda, Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkanı Gulam Hüseyin İsmaili’nin Azerbaycan sınırındaki barajın açılış törenine katılan İran heyetinde yer aldığı görüldü. Ancak İsmaili’nin Cumhurbaşkanı Reisi’ye aynı helikopterde eşlik edip etmediği henüz netleştirilemedi.

Öte yandan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin içinde bulunduğu helikopterin kötü hava koşulları nedeniyle sert iniş yapmak zorunda kaldığı haberlerinden duydukları derin üzüntüyü dile getirdi. Aliyev, “Bugün İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’ye dostane bir şekilde veda ettikten sonra, üst düzey heyeti taşıyan bir helikopterin zorunlu iniş yaptığı haberlerinden derin bir üzüntü yaşadık. Dualarımız Reisi ve beraberindeki heyeti ile. Bir komşu, dost ve kardeş ülke olarak Azerbaycan Cumhuriyeti, gerekli her türlü yardımı sağlamaya hazırdır” ifadelerini kullandı.

İbrahim Reisi (63), cumhurbaşkanlığına 2021 yılında seçildi. Göreve gelmesinin ardından ahlak yasalarının sıkılaştırılması talimatı veren Reisi, hükümet karşıtı protestoların kanlı bir şekilde bastırılmasına nezaret etti. İran ve dünya güçleri arasında yapılan nükleer anlaşma müzakerelerinde güçlü bir baskı uyguladı. İran'ın siyasi sistemi, dini kurumlarla hükümet arasında bölünmüş durumda. Ülkenin önemli politikalarında son sözü cumhurbaşkanı değil, dini lider (rehber) söyler. Birçok kişi de Reisi'yi, temel politikalarını güçlü bir şekilde desteklediği İran’ın Dini Lideri (Rehber) Ali Hamaney'in yerine geçecek güçlü bir aday olarak görüyordu. Reisi'nin 2021 yılındaki genel seçimlerde elde ettiği zafer, Washington'la nükleer anlaşma müzakerelerini sürdüren eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin sekiz yıllık iktidarının ardından katı muhafazakârların iktidarı ele geçirmelerini sağladı. Ancak Reisi'nin konumunun, mollaların (din adamlarının) yönetimine karşı düzenlenen kitlesel protesto gösterilerinden ve Batı ülkeleri tarafından uygulanan yaptırımlardan ağır darbe alan ekonomiyi iyileştirmedeki başarısızlığından etkilenmiş olabileceği tahmin ediliyor.


İsrailli Bakan’dan İspanya Başbakanı’na Filistin tepkisi

İsrail Diaspora ve Eşitlik Bakanı Amichai Chikli, İspanya'nın aşırı sağcı Vox Partisi tarafından düzenlenen Europa Viva 24 Konferansı’na katıldı. (Reuters)
İsrail Diaspora ve Eşitlik Bakanı Amichai Chikli, İspanya'nın aşırı sağcı Vox Partisi tarafından düzenlenen Europa Viva 24 Konferansı’na katıldı. (Reuters)
TT

İsrailli Bakan’dan İspanya Başbakanı’na Filistin tepkisi

İsrail Diaspora ve Eşitlik Bakanı Amichai Chikli, İspanya'nın aşırı sağcı Vox Partisi tarafından düzenlenen Europa Viva 24 Konferansı’na katıldı. (Reuters)
İsrail Diaspora ve Eşitlik Bakanı Amichai Chikli, İspanya'nın aşırı sağcı Vox Partisi tarafından düzenlenen Europa Viva 24 Konferansı’na katıldı. (Reuters)

Madrid'i  dün (Pazar) ziyaret eden İsrail Diaspora ve Eşitlik Bakanı Amichai Chikli, İspanya Başbakanı’nı ‘yakında bir Filistin devletini tanıma’ niyetinden dolayı sert bir dille eleştirerek, böyle bir adımın Hamas'a 7 Ekim'de gerçekleştirdiği ‘katliam’ için bir ‘ödül’ olacağını ileri sürdü.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre Chikli, “Maalesef şu anki İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, Filistinlilerin katliamları için ödüllendirilmesi gerektiğine ve onlara bir devlet vermenin zamanının geldiğine inanıyor” ifadesini kullandı.

Likud Partisi mensubu olan Chikli, İspanya'nın aşırı sağcı Vox Partisi tarafından düzenlenen ve yaklaşık on Avrupa partisini bir araya getiren Europa Viva 24 Konferansı’na katılmak üzere Madrid'e gitti.

Sosyalist Sanchez, Madrid'in bir Filistin devletini ne zaman tanıyacağını Çarşamba günü İspanyol milletvekillerine bildireceğini açıklamıştı.

Başbakan başlangıçta Filistin devletini 21 Mayıs'ta tanımayı planlamıştı, ancak Cuma günü İspanya'nın ‘ortak bir deklarasyon ve tanıma’ için diğer ülkelerle istişarelerde bulunduğunu söyledi.

Bu ülkeler arasında ‘ay sonundan önce’ Filistin devletini tanıyacağını açıklayan İrlanda da bulunuyor.

İspanya İsrail'e silah satışını durdurdu ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarını eleştiren en yüksek sesli Avrupalı seslerden biri haline geldi.


İran Cumhurbaşkanı’nın helikopterinde kimler vardı?

İran Cumhurbaşkanı’nın helikopterinde kimler vardı?
TT

İran Cumhurbaşkanı’nın helikopterinde kimler vardı?

İran Cumhurbaşkanı’nın helikopterinde kimler vardı?

Kaza sonrası haber ajanslarında İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'ye helikopterinde eşlik eden kişilerin isimleri dolaştı. İran devlet televizyonunun haberine göre, Cumhurbaşkanı’nın helikopteri Azerbaycan devleti sınırında yer alan Culfa kenti yakınlarında kaza kırıma uğradı. Cumhurbaşkanı Reisi’ye eşlik edenler arasında en öne çıkan isimler şunlar:

 Hüseyin Emir Abdullahiyan

25 Ağustos 2021'den bu yana İran Dışişleri Bakanı olarak görev yapıyor ve bundan önce İslami Şura Meclisi Uluslararası İlişkiler Konseyi Başkanı’nın özel yardımcısı görevini üstlenmişti. Aynı zamanda eski dışişleri bakanı Cevad Zarif'in siyasi danışmanı ve Dışişleri Bakanlığı Uluslararası İlişkiler Akademisi'nde profesördü. Dışişleri bakanı pozisyonuna adaylık belgeleri, 13’üncü hükümetin kuruluşu sırasında İbrahim Reisi'nin önerisi ile 11 Ağustos 2021'de İran Şura Meclisi'ne sunuldu.

sxdcefvr
Hüseyin Emir Abdullahiyan (Reuters)

Abdullahiyan, 2011-2016 yılları arasında Arap ve Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak görev yaptı. Dışişleri Bakanlığı görevini üstlendikten sonra Çin'in arabuluculuğunda Suudi Arabistan ile yapılan anlaşmanın imzalanmasına nezaret etti.

Malik Rahmeti

Geçtiğimiz ocak ayından bu yana Doğu Azerbaycan Eyalet Valisi olarak görev yapan Rahmeti, geçen yıl İran Özelleştirme Kurumu’nun başkanlığını yürütüyordu. Genç vali, 1980'lerde yaşanan Irak-İran savaşı sırasında kimyasal silaha maruz kalmasından kaynaklanan hastalıklar sebebiyle vefat eden eski Devrim Muhafızları komutanı Zeynelabidin Hurram'ın yerine getirilmişti.

sdwcefrv
Malik Rahmeti (sosyal medya)

Doğu Azerbaycan Eyaleti, İran'ın kuzeybatısındaki en büyük ve en kalabalık eyalettir. Eyalet aynı zamanda büyük bir Azeri Türkü nüfusunu da barındırmaktadır.

Muhammed Ali el-Haşim

Cuma imamı ve Doğu Azerbaycan Eyaleti’nde Veliyyi Fakih Temsilcisi görevini yürüten Muhammed Ali el-Haşim, İran Ordusu'nda Manevi Rehberlik Kurumu'nun başkanı olarak görev yaptı. Direnişçi Din Adamları Birliği Merkez Konseyi'nin üyesi idi. Ayrıca Cuma İmamları Konseyi üyesi, Lider Uzmanlar Konseyi üyesi ve İran Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi’nin Azerbaycan İşleri üyesiydi.

İran Cumhuriyeti Haber Ajansı'nın (IRNA) haberine göre helikopterin yolcuları, adı geçen üç şahsiyetle birlikte Doğu Azerbaycan Eyaleti'ne seyahat eden İran Cumhurbaşkanı’na ek olarak, pilot, yardımcı pilot, uçuş görevlisi, güvenlik görevlisi ve Cumhurbaşkanı’nın kişisel korumalarından birinden oluşuyor.

dfvrgtb
Muhammed Ali el-Haşim (sosyal medya)

İran devlet televizyonu, Reisi’nin helikopterinin kötü hava koşulları nedeniyle sert iniş yaptığını ve yolcuların ne durumda (ölü ya da yaralı) olduklarının teyit edilemediğini söyledi. Hükümet Sözcüsü Ali Bahadori Cehromi, Cumhurbaşkanı ve arkadaşlarının helikopter kazası sonrasında hükümetin acilen toplandığını açıkladı. Cumhurbaşkanının Özel Kalem Müdürü ile çok sayıda hükümet üyesinin arama kurtarma çalışmalarını takip etmek üzere Tebriz şehrine gittiğini söyledi.

Yerel basında, 40 kurtarma ekibinin kaza yerine gönderildiği ancak engebeli dağlar, sık ve gür ormanlar, kötü hava koşulları nedeniyle Reisi’yi taşıyan helikoptere henüz ulaşılamadığı bildirildi. İran Acil Durum Merkezi Başkanı, kurtarma ekiplerinin helikopteri, karadan yürüttükleri arama faaliyetleri ile bulmaya çalıştıklarını açıkladı.


İran Cumhurbaşkanı'nın uçak kazasının olduğu bölgede iletişim kesintisi

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopteri İran-Azerbaycan sınırı yakınlarında havalanırken (Reuters)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopteri İran-Azerbaycan sınırı yakınlarında havalanırken (Reuters)
TT

İran Cumhurbaşkanı'nın uçak kazasının olduğu bölgede iletişim kesintisi

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopteri İran-Azerbaycan sınırı yakınlarında havalanırken (Reuters)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopteri İran-Azerbaycan sınırı yakınlarında havalanırken (Reuters)

İran medyası dün (Pazar) geç saatlerde, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopterinin düştüğü bölgede telekomünikasyon ve telefon iletişiminin olmadığını bildirdi.

İran Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve diğer yardımcılarını taşıyan bir helikopter dün öğleden sonra Azerbaycan sınırı yakınlarındaki engebeli bir bölgeye düşerken, Cumhurbaşkanı ve yardımcılarının akıbetine ilişkin çelişkili haberler geliyor.

İran medyası Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami ve bazı üst düzey Devrim Muhafızları subaylarının Doğu Azerbaycan'ın kuzeybatı eyaletindeki olay yerine gittiklerini bildirdi.


İsrailli yetkililer: Büyük helikopter kazasıyla hiçbir ilgimiz yok

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi Doğu Azerbaycan eyaletinde helikopterde (AFP)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi Doğu Azerbaycan eyaletinde helikopterde (AFP)
TT

İsrailli yetkililer: Büyük helikopter kazasıyla hiçbir ilgimiz yok

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi Doğu Azerbaycan eyaletinde helikopterde (AFP)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi Doğu Azerbaycan eyaletinde helikopterde (AFP)

Arap Dünyası Haber Ajansı'nın (AWP) haberine göre İsrail Kanal 13’ün İsrailli yetkililere dayandırdığı dünkü (Pazar) haberinde, İsrail'li yetkililerin, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin uçak kazasıyla "hiçbir ilişkisinin" bulunmadığını söylediklerini duyurdu.

İran İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi, dün erken saatlerde yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Reisi'yi taşıyan helikopterin ülkenin kuzeybatısındaki Doğu Azerbaycan Eyaleti'nde kötü hava koşulları nedeniyle düşmesinin ardından akıbeti hakkında henüz bir bilgi bulunmadığını açıkladı.

İran Cumhurbaşkanı dün, Azerbaycanlı mevkidaşı İlham Aliyev ile bir araya geldi ve Azerbaycan ile ortak sınır bölgesindeki barajın açılış töreninden dönüyordu. İran Kızılay Başkanı Babek Mahmudi, ISNA haber ajansına yaptığı açıklamada, Verzigan ve Kaleyber arasındaki bölgede meydana gelen kaza yerine yardım ekiplerinin gönderildiğini söyledi.


İspanya Arjantin Büyükelçisini süresiz olarak geri çağırdı

Madrid’de İspanyol bayrağı (Reuters)
Madrid’de İspanyol bayrağı (Reuters)
TT

İspanya Arjantin Büyükelçisini süresiz olarak geri çağırdı

Madrid’de İspanyol bayrağı (Reuters)
Madrid’de İspanyol bayrağı (Reuters)

İspanyol hükümeti Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei'nin İspanya'ya ve Başbakanı Pedro Sanchez'e "hakaret" etmesinin ardından, Buenos Aires'teki büyükelçisini süresiz olarak geri çağırdığını açıkladı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin haberine göre İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares, Arjantin Cumhurbaşkanı’nın Sanchez'in eşiyle ilgili yaptığı tartışmalı açıklamaların ardından Milei'den "kamuoyundan özür dilemesini" istedi.


İsrail Sullivan'ı Gazze'ye yönelik ağır bombardımanla karşıladı

Gıda yardımı almaya giden Filistinli çocuklar (AFP)
Gıda yardımı almaya giden Filistinli çocuklar (AFP)
TT

İsrail Sullivan'ı Gazze'ye yönelik ağır bombardımanla karşıladı

Gıda yardımı almaya giden Filistinli çocuklar (AFP)
Gıda yardımı almaya giden Filistinli çocuklar (AFP)

İsrail dün (pazar) Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'ı, Gazze Şeridi'ndeki sağlık yetkililerine göre 24 saat içinde 70'ten fazla kişinin ölümüne yol açan yoğun bir bombardımanla karşıladı. Sullivan dün, ABD'nin hedef odaklı askerî harekât çağrısı yaptığı bir ortamda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya geldi. Görüşme öncesinde Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada “Sullivan'ın İsrail'e Hamas militanlarının peşine Gazze Şeridi'nin en güneyindeki şehir olan Refah'a geniş çaplı bir saldırıyla değil, hedef odaklı bir şekilde düşmesi için baskı yapması bekleniyor” denildi.

İsrail, Mısır sınırı yakınlarındaki Refah'a saldırılar düzenlerken, Tel Aviv bu kentin Hamas'ın son kalesi olduğunu iddia ediyor. İsrail ordusu ile Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları arasında Gazze Şeridi'nin kuzey ve orta kesimlerinde büyük çatışmalar yaşanmaya devam ediyor.

Bu arada ABD Başkanı Joe Biden, Gazze Şeridi'nde yaşananların ‘trajik ve durdurulması gereken bir insani kriz’ olduğunu belirterek, Gazze Şeridi'nde derhal ateşkes çağrısında bulundu. Biden dün Georgia'da yaptığı bir konuşmada, “Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için daha fazla yardım almak üzere uluslararası bir çabaya ihtiyacımız var. Ben ateşkes, kalıcı barışın inşası ve iki devletli çözüme giden bir yol olduğundan emin olmak için gece gündüz çalışıyorum” ifadelerini kullandı.

Bu arada Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini dün yaptığı açıklamada, UNRWA personelinin İsrail tarafından gözaltına alındığını, işkence gördüğünü ve işlemedikleri suçları itiraf etmeye zorlandıklarını bildirdi.


İran: Reisi ve beraberindekiler vefat etti

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi
TT

İran: Reisi ve beraberindekiler vefat etti

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi

İran'ın İdari İşlerden Sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhsin Mansuri bugün (Pazartesi) yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı İbrahimi Reisi'nin dün öğleden sonra Azerbaycan sınırına yakın dağlık bir bölgede helikopterinin düşmesi sonucu hayatını kaybettiğini doğruladı.

İran devlet televizyonu, Reisi ve onunla birlikte Azerbaycan sınırındaki bir barajın açılışından dönen helikopterde seyahat eden Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan'ın da vefat ettiğini bildirdi.

Helikopterin bulunduğunun açıklanmasından dakikalar sonra, İran Kızılay'ının başkanı devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, kaza mahallinde herhangi bir canlı izine rastlanmadığını söyledi.

İran'ın Mehr haber ajansı ise Cumhurbaşkanı'nı taşıyan helikopterdeki tüm yolcuların öldüğünü teyit etti.

İran medyasında yer alan haberlere göre İran Kabinesi helikopter kazası nedeniyle acil toplantı düzenledi.

İran haber ajansı IRNA'ya göre gece geç saatlerde yapılan toplantıya Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Muhbir başkanlık etti.

Muhbir kurtarma operasyonu için ilave prosedürleri uygulamaya başladı. Protokole göre Muhbir, ülkenin geçici cumhurbaşkanı olacak.