İsrail, Han Yunus'taki “son savaşta” şiddetli bir direnişle karşı karşıya

El-Kassam'ın Beşinci Tugayı’na saldırı öncesinde yerinden edilenlerin Refah'tan tahliyesine yönelik bir plan hazırlandı.

Han Yunus semalarında cumartesi günü yükselen dumanlar (AFP)
Han Yunus semalarında cumartesi günü yükselen dumanlar (AFP)
TT

İsrail, Han Yunus'taki “son savaşta” şiddetli bir direnişle karşı karşıya

Han Yunus semalarında cumartesi günü yükselen dumanlar (AFP)
Han Yunus semalarında cumartesi günü yükselen dumanlar (AFP)

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta şiddetli çatışmalar sürerken, dikkatlerin İsrail ordusunun yakın zamanda saldırmaya hazırlandığı Refah şehrine çevrilmesi, yaklaşık 1,4 bir milyon insana ev sahipliği yapan şehirde büyük katliamların yaşanacağı korkusunu artırdı.

Saha kaynakları Şarku'l Avsat'a, Batı Han Yunus bölgesinde günlerdir süren çatışmaların yoğun ve şiddetli olduğunu söyledi. İsrail ordusu, Hamas lideri Yahya Sinvar'ın orada saklandığına dair beklentiler arasında, son çatışma olarak kabul edilen çatışmada bu bölgeyi kontrol etmeye çalışıyor.

Batı Han Yunus bölgesi, Han Yunus kampını, El-Emel mahallesi ve Avusturya mahallesini içeriyor. Burada Kızılay'a bağlı Nasır Tıp Kompleksi ve El-Emel Hastanesi de bulunuyor.

Kaynaklar, bölgenin Hamas hareketinin en önemli kalelerinden biri olarak kabul edildiğini belirterek, çatışmaların genellikle vur-kaç eylemlerinden, doğrudan yüz yüze çatışmalara dönüştüğünü bildirdi.

dvrb
İsrail'in cumartesi günü Refah'taki bir konuta düzenlediği hava saldırısının ardından kurbanlar veya hayatta kalanlar aranıyor (AP)

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari dün (cumartesi) yaptığı açıklamada, bir "komando" ekibinin batı Han Yunus'ta Hamas hedeflerine baskın yaptığını, birçok militanı öldürdüğünü ve çok sayıda silah ele geçirdiğini belirtti. Bulunan silahlar arasında kalaşnikof tüfekleri, onlarca el bombası, şarjörler, RPG mermileri, patlayıcılar yer alıyor.

Öte yandan Hamas’a bağlı El-Kassam Tugayları da işgal askerlerini hedef alıp öldürmeye, tank ve araçlarını imha etmeye devam ettiğini açıkladı.

İsrail ordusu, Han Yunus'ta, buradaki Hamas tugaylarını yok etmenin yanı sıra, 7 Ekim saldırısının liderlerine ulaşmayı amaçlayan karmaşık bir görev kapsamında 70 günden fazla bir süredir savaşıyor. Bunlar arasında özellikle Hamas'ın Gazze'deki lideri Yahya Sinvar, kardeşi Muhammed, Han Yunus Tugayı Komutanı, El Kassam Tugayları Komutanı Muhammed es-Dayf ve yardımcısı Mervan İsa yer alıyor.

sdvf
İsrail'in cumartesi günü Refah'ta bombaladığı aracın enkazı arasında kurbanlar aranıyor (Reuters)

İsrailli yetkililer Sinvar'a yakın olduklarını defalarca söylediler. Sinvar’a ulaşmanın, İsrail'e Gazze'de aradığı zafer imajını vereceğine inanılıyor.

İsrail, Refah sınırına geçmeden önce Han Yunus'un batısındaki savaşı bitirmeyi planlıyor.

Refah, Hamas'ın İsrail güçlerinin girmediği son kalesi, ancak İsrail'in burada katliamlar yapacağı yönünde giderek artan uyarılar nedeniyle büyük bir endişe kaynağını teşkil ediyor. Refah'ta 64 kilometre kareyi aşmayan bir alanda yaklaşık 250 bin sakinin yanı sıra, bir milyon 200 binden fazla yerinden edilmiş kişi yaşıyor.

İsrail ordusunun Refah sınırına yönelik saldırılarına devam etmesi, Refah'a saldırı yapılmasından endişe eden Mısır'la gerginliğin artması anlamına geliyor. İsrail ordusunun olası saldırısı Philadelphia (Selahaddin) Koridoru’nun kontrol altına alınması ve yüzbinlerce Filistinlinin yerinden edilmesini de kapsayabilir. Bunlar Mısır'ın izin vermeyeceği konusunda uyardığı konular.

d bfd
Refah'taki En-Neccar Hastanesi'nde İsrail saldırılarında öldürülen akrabalarının cesetlerini teşhis eden perişan haldeki Filistinli kadın (AFP)

Mısır, Gazze Şeridi sınırında güvenliği artırmaya yönelik bir dizi tedbir kapsamında, son iki hafta içinde kuzeydoğu Sina'ya yaklaşık 40 tank ve zırhlı personel taşıyıcı gönderdi. Askeri mekanizmalar, İsrail'in askeri operasyonlarını Refah'a kadar genişletmesi beklentisiyle konuşlandırıldı.

Refah'a yönelik saldırının tehlikelerine ilişkin uluslararası ve Arap uyarılarına rağmen resmi yayın kuruluşu "Kan" şunları aktardı: “İsrail, Refah bölgesine askeri operasyon hazırlığı içinde olduğunu bölgedeki bazı ülkelere ve ABD'ye bildirdi. Ancak belirli koşullar yerine getirilene kadar, yani Refah ve çevresinde yaşayanların geniş çapta tahliyesi ve İsrail ile Mısır arasında, Philadelphia (Selahaddin) Koridoru’ndaki tünellere karşı İsrail'in belirli askeri faaliyetleri konusunda bir anlaşmaya varılıncaya kadar, bu operasyonun gerçekleşmeyeceğine dair söz verdi.

Kan'a göre İsrail güvenlik servisi, Refah sakinlerini tahliye etmek için bir plan hazırlamaya başladı ve iki senaryo üzerinde çalışıyor: Bunlardan ilki, vatandaşları Refah'ın kuzeyindeki Han Yunus'a tahliye etmek veya çok sayıda Gazzelinin kuzey Gazze'deki belirli yerlere geri dönmesine izin vermek.

dcu7ö
Han Yunus'taki çatışmalardan yükselen dumanların Refah'tan görünüşü (AFP)

Mısır'a en yakın nokta olan Küçük Refah'ta, İsrail'in en çok aradığı kişilerden biri olan Muhammed Şabana'nın liderliğindeki 4 Hamas tugayı bulunuyor. Refah Tugayları, Kuzey Bölgesi, Gazze Bölgesi, Merkez Bölge ve Han Yunus Bölgesinden sonra El-Kassam Tugayları'nın beş ana tugayından biridir. Mısır sınır bölgesi de dahil olmak üzere Refah vilayetinin tamamı Şabana’nın sorumluluğunda. Şarku’l Avsat’ın ulaştığı bilgiye göre İsrail, geçtiğimiz ocak ayında 2014'ten bu yana Refah'ı yöneten Şabana'yı en çok aranan liderlerin başına yerleştirdi.



Lübnan: Cumhuriyetin sancıları

Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)
Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)
TT

Lübnan: Cumhuriyetin sancıları

Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)
Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)

İbrahim Hamidi

ABD ve Fransa'nın sponsorluğunda İsrail ile Hizbullah arasında imzalanan ateşkes anlaşmasının metnine göre Lübnan bir dönüm noktasının eşiğinde. Bu doğum sancıları cumhuriyetin kanının tazelenmesine mi, yoksa yeni üçüncü ya da dördüncü bir cumhuriyetin doğuşuna mı yol açacak?

Bu, el-Mecelle'nin Aralık ayı sayısının kapak haberi ve ateşkesten senaryolar, ordunun rolü, Hizbullah yenilgisinden sonra Şiilerin geleceği, mültecilerin geri dönüşü ve toplum mühendisliğine kadar konuyu her yönüyle ele alıyoruz.

Lübnan, 60 günlük ateşkes, Hizbullah ile İsrail'in güneyden çekilmesi, boşluğu Lübnan ordusu ile BM’ye bağlı UNIFIL güçlerinin doldurması, her iki taraftan da yerinden edilenlerin geri dönmesi, Meclis'in cumhurbaşkanını seçmek için toplanması, başbakanın atanması, hükümetin kurulması ve yeniden imar ile karşı karşıya bulunuyor.

Aylarca süren müzakereler ve bir yılı aşkın süredir Gazze için sürdürülen “destek savaşı”nın ardından gelen anlaşma uygulanırsa, ülke, cumhuriyetin temellerine dönüşe ya da yeni bir doğuşa tanık olacak. Lübnan Cumhuriyeti, şu anda bildiğimiz mezhepçi kotaların öncesinde, Fransız Mandası döneminde doğmuştu. İlk anayasa hazırlanıp 1926 yılında Katolik hukukçu Şarl Debbas cumhurbaşkanı seçildiğinde doğdu. O dönemde başbakanlık da Maruni Hıristiyanların elindeydi.

Bazıları, Birinci Cumhuriyet'in 1926'da doğduğuna ve 1943'te cumhurbaşkanı seçilen Şeyh Bişara el-Huri’ye kadar bir dizi Hıristiyan cumhurbaşkanı tarafından yönetildiğine inanıyor. Huri Sünni olan başbakanı Riyad el-Sulh ile ittifak kurdu ve ikisi birlikte, cumhurbaşkanlığını Marunilere, başbakanlığı Sünnilere ve meclis başkanlığını Şiilere tahsis eden sözlü bir ulusal uzlaşının temelini attılar. Saib Selam'ın anılarında, 1943'te Sabri Hamada’nın Şii olduğu için değil, en yaşlı milletvekili olduğu için yasama organının başına getirildiğini söylediğine de dikkat çekelim.

Bu nedenle pek çok kişi Birinci Cumhuriyet'in ulusal sözleşme ile doğduğuna inanıyor ve kendisi 21 Kasım 1943'teki bağımsızlık ilanına da tanıklık etti. Birinci Cumhuriyetin 1926 Anayasası ile değil de 1943 yılında doğduğunu düşünürsek, bu cumhuriyet 1975 yılında iç savaşın başlamasıyla mı yıkıldı yoksa savaşın sonuna ve 1989'daki İkinci Cumhuriyet'in başlangıcı olan Taif Konferansı’na kadar mı devam etti?

Birinci cumhuriyet 1943'ten 1975'e, ikincisi 1975'ten 1989'a ve üçüncüsü o zamandan bu yana mı?

Adı ne olursa olsun, mevcut cumhuriyetin belki de en belirgin özelliği, Taif Anlaşması’nın Hıristiyan cumhurbaşkanı pahasına Sünni başbakanı güçlendirmesiydi. Başbakan Refik Hariri'nin 2005'te suikasta kurban gitmesiyle sona eren Suriye varlığını kabul etmesiydi. Temmuz 2006 savaşı ve Hizbullah’ın İran'ın nüfuzunu genişletmek için ülke içinde ve bölgesel olarak artan rolü ile sonuçlanmasıydı.

Hizbullah ve İran'ın baskın rolünün gerilemesi ve muhaliflerinin beklentileri karşısında Lübnan yeni bir doğuşla mı karşı karşıya?

Zafer sloganları bir yana, Hizbullah'ın büyük bir yenilgiye uğradığı tartışılamaz. Zira Lübnan süreci Gazze sürecinden ayrıldı. İsrail, aralarında Hasan Nasrallah'ın da bulunduğu askeri ve sembolik liderlerini öldürdü, iletişim ve liderlik yapısını dağıttı. 1701 sayılı kararın uygulanmasını, Litani Nehri'nin arkasına çekilmeyi, dahası belki de bir İsrail tampon bölgesinin oluşturulmasını, silah tedarikinin kesilmesini ve füze üretiminin engellenmesini kabul etmek zorunda kaldı. Bunlara bir de Hizbullah’ın kuluçka ortamının ödediği muazzam insani ve ekonomik bedel ekleniyor.

Hizbullah ve İran'ın baskın rolünün gerilemesi ve muhaliflerinin beklentileri karşısında Lübnan yeni bir doğuşla mı karşı karşıya? Netanyahu, (bu sayımızda ona da özel bir dosya ayırdığımız) ABD başkanı seçilen Trump ile olan ilişkisinden ve Beyaz Saray'ın başına geçmeden önce “savaşları bitirmesi” için ona verdiği “armağan”dan destek alarak şunlarda ısrar ediyor; Hizbullah'ın kendisini yeniden silahlandırmamasını veya askeri yapısını yeniden inşa etmemesini garanti altına almak için Lübnan'da bir gözetim mekanizması kurulması, en büyük düşman olan İran'ın denetim ve “maksimum baskı” altında tutulması. Odağını özellikle Gazze Şeridi'ne kaydıran İsrail, Lübnan’da herhangi bir ihlal ile başa çıkılmaması durumunda Lübnan'a müdahale etme olanağına sahip olmak istiyor. Tel Aviv bu “haktan” vazgeçmezken, Hizbullah ve Lübnan da bunu kabul edemez.

Milisler ve rejimler bir noktada buluşmaktadır, o da dışarıda yenildikleri zaman içeride zafer aramaları, uzaktaki bir düşman tarafından yaralandıklarında ise yakın komşularından intikam almalarıdır

Burada şu sorular ortaya çıkıyor; bu durum Lübnan'da siyasi olarak nasıl ifade bulacak? Eski siyasi sözleşmenin yeniden canlandırılmasında veya yenisinin formüle edilmesinde bölgesel ve uluslararası güçlerin rolü nedir? Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdunnasır'ın Haziran 1967 savaşından sonra çıkıp “yenilgiyi” kabul etmesi gibi, Hizbullah'ın yeni Genel Sekreteri Naim Kasım da neden çıkıp yenilgiyi kabul etmekte gecikti? Neden Hizbullah ve İran'a sadık olanlar yaşananları bir “zafer” veya “direniş” olarak değerlendirmekte ısrar ediyor?

Herhangi bir savaşın insani ve ekonomik maliyeti konusunda devlet ile milislerin farklı davrandıkları doğru, ancak devletler ile örgütlerin zaman ve tarihle ilişkilerinde farklı oldukları da doğrudur. En tehlikelisi ise milislerin ve rejimlerin bir noktada buluşmasıdır, o da dışarıda yenildikleri zaman içeride zafer aramaları, uzaktaki bir düşman tarafından yaralandıklarında ise yakın komşularından intikam almalarıdır.

Kapak konusu olan Lübnan dosyası ve Başkan Donald Trump'ın seçilmesi ve bunun Ortadoğu ve dünyadaki yansımalarına ilişkin özel dosyaya ek olarak, Aralık sayısında siyaset, ekonomi, bilim ve kültür üzerine yazılar, analizler ve röportajlar da yer alıyor.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.