Sudan’da 11 ay süren savaşın kanlı bilançosu

Raporlara göre 3 bin 250’si askeri çatışmada olmak üzere 12 binden fazla kişi öldü. Yaklaşık 8,6 milyon kişi ülke içinde ve dışında yerinden edildi.

Hartum'daki Büyük Nil Petrol Petrol Şirketi'nin kulesinde yangın çıktı (AFP)
Hartum'daki Büyük Nil Petrol Petrol Şirketi'nin kulesinde yangın çıktı (AFP)
TT

Sudan’da 11 ay süren savaşın kanlı bilançosu

Hartum'daki Büyük Nil Petrol Petrol Şirketi'nin kulesinde yangın çıktı (AFP)
Hartum'daki Büyük Nil Petrol Petrol Şirketi'nin kulesinde yangın çıktı (AFP)

Sudan İnsan Hakları Gözlemevi'ne göre Silahlı Çatışma Yerleri ve Olayları Veri Projesi, Sudan Silahlı Kuvvetleri ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında geçtiğimiz nisan ortasında savaşın başlamasından bu yana Sudan'da çoğu sivil olmak üzere 3 bin 250'den fazla askeri çatışma ve 12 bin 190'dan fazla ölüm kaydetti. Bu, her iki tarafın da yaptığı her savaşta çoğu sivil olmak üzere ortalama dört ölüm anlamına geliyor.

Ölüm ve yerinden edilme

Uluslararası ve yerel raporlara göre, çatışmalarda yaşamınıı yitrenlerin bilançosunu tutan Armed Conflict Location and Event Data Project (ACLED) örgütünün araştırmalarına göre, Sudan savaşı geçen aralık ayının başına kadar 12 binden fazla ölüme neden oldu.

Birleşmiş Milletler (BM) Sözcüsü Stephane Dujarric'e göre, bu durum ülke içinde 7,1 milyon kişinin yerinden edilmesine yol açarken, 1,5 milyondan fazla kişinin de komşu ülkelere sığınmasıyla dünyadaki en büyük yerinden edilme krizi yaşandı.

En son ABD yardım raporu, toplam ölüm sayısının yaklaşık 13.752 kişi, ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin yaklaşık 6,1 milyon ve yardıma ihtiyacı olanların ise 24,8 milyon kişi olduğunu tahmin ediyor.

Sudan'ın başlıca şehirlerindeki kanlı çatışmalar, BM’nin tahminlerine göre 13 binden fazla insanın ölmesine neden oldu. Aynı zamanda, ülke içinde ve dışında 7,4 milyondan fazla insanın açlık çekmesine ve yerinden edilmesine yol açtı. Bu sayının içinde, en az 1,4 milyon kişi ülke dışına kaçtı. Bu durum Sudan'ı, içeride en fazla yerinden edilen insanın bulunduğu ülke haline getirdi. Şimdiye kadar savaş ve çatışmaların etkisi ve kurbanlar, hangi şehirleri nasıl etkiledi?

Başkentin acısı

Başkent Hartum ve yanındaki iki şehir, Umdurman ve Hartum Bahri'de, Beyaz Nil ve Mavi Nil'in birleştiği bölgede (el-Makran) bulunan ve güney sınırını Cezire Eyaleti ve kuzey sınırını Nil Nehri Eyaleti ile paylaşan başkent üçgeni olarak bilinen bölgede, 10 aydan fazla bir süredir ordu ile HDK arasındaki savaş durulmadı. Bu şehirlerin nüfusu son zamanlarda büyük ölçüde arttı ve yaklaşık 11 milyon kişiyi aştı.

Sudan İnsan Hakları Gözlemevi'ne göre Sudan başkentindeki ölü sayısının en az dört bin olduğu tahmin ediliyor ve savaşın başlamasından bu yana on binlerce kişi yaralandı, gerçek sayının çok daha yüksek olması bekleniyor.

Gözlemevi’nin raporunda ayrıca, Birleşmiş Milletler Misyonu’nun, 7 Mayıs'tan 13 Eylül'e kadar başkentin üç şehrinde düzenlenen hava saldırıları sonucunda en az 467 sivilin öldürüldüğünü ve yaklaşık 294 kişinin de yaralandığını belgelediğini ortaya koydu. Sudan Savunucuları Adli Yardım Merkezi ayrıca Hartum Eyaleti'nin çeşitli bölgelerinde 533'ten fazla kişinin ölümüne yol açan 118 bombalama olayını da belgeledi.

Cuneyna Faciası

Batı Darfur Eyaleti'nin başkenti el-Cuneyna şehri, Batı Sudan'da savaş alevlerinin vurduğu ilk şehirlerden biri oldu; zira HDK, Hartum'da savaşın başlamasından iki haftadan kısa bir süre sonra buraya girdi.

Yaklaşık bir milyon kişinin yaşadığı şehirde kanlı şiddet olayları 24 Nisan'dan 12 Haziran'a kadar devam etti. Bu süre zarfında HDK, şehir içindeki 15. Tümen'in karargahını ele geçirdi. Sonrasında saldırılar üçüncü kez yenilendi ve bu, 12 Kasım'da meşhur Ardamata Katliamı'na yol açtı.

Fotoğraf Altı: Savaş, Sudanlıları oldukça zor durumda bıraktı. (AFP)
Savaş, Sudanlıları oldukça zor durumda bıraktı. (AFP)

Dar Masalit Sultanlığı'nın raporuna göre Cuneyna şehrinde geçtiğimiz yıl 24 Nisan ile 12 Haziran tarihleri arasında yaşanan katliamlarda beş binden fazla kişi öldü ve en az sekiz bin kişi yaralandı. Yüz binlerce sivil Çad sınırına kaçtı ve Dar Masalit Sultanlığı'nın saray dahil olmak üzere 19 konut bölgesi ile 86 yerinden edilmişler için barınma merkezi ve Abu Zar, El Hacaj, Kalani ve Kirendang gibi yerlerin tamamı tahrip edildi ve yakıldı.

Bağımsız Birleşmiş Milletler Yaptırım Gözlemcileri raporuna göre Cuneyna şehrindeki ölü sayısı, HDK ve onlarla müttefik olan Arap milislerinin uyguladığı ırkçı şiddet eylemleri sonucunda 10 ila 15 bin arasında tahmin ediliyor. Bu veri, Birleşmiş Milletler'in tahminlerine göre, Sudan genelinde savaşın başlamasından bu yana öldürülen 12 binden fazla kişi sayısıyla karşılaştırıldığında oldukça yüksek.

Vad Medeni'nin şoku

Sudanlıları derinden şaşırtan ve ani bir şekilde, HDK, geçtiğimiz 18 Aralık’ta Cezire Eyaleti'nin başkenti olan Vad Medeni şehrini ele geçirdi. Bu şehir, savaşın başlangıç haftalarında Hartum Eyaleti'ndeki çatışmalardan kaçan on binlerce insan için bir sığınak haline gelmişti ve ülkenin başlıca sağlık ve ilaç merkezi haline gelmişti.

Yerel ve uluslararası raporlara göre, şehre yapılan saldırı sonucunda 300 ila 500 bin kişi yerlerinden edildi. Bu saldırılar sırasında birçok ihlal yaşandı. Bunlar arasında cinayetler, yağma, tehditler ve tecavüzler de yer alıyordu. Ayrıca pazarlar, depolar, ekonomik ve sağlık tesisleri yağmalandı. Ülke, BM Dünya Gıda Programı'nın depoları da dahil olmak üzere tüm ilaç stoklarını kaybetti.

Sudan Doktorlar Sendikası'nın ön komitesine göre şehirdeki ölü sayısı, düzinelerce kayıp kişinin yanı sıra üç doktor da dahil olmak üzere yaklaşık 300’e ulaştı.

Nyala şehri

Güney Darfur eyaletinin başkenti Nyala kentindeki ve 16. Tugay'ın uzun süre kuşatması sona erdiğinde, 26 Ekim'de HDK şehri ele geçirdi. Şehir, yaklaşık 3,4 milyon kişinin yaşadığı ve çeşitli toplumsal yapıların bir arada bulunduğu bir sembol haline gelmişti. Bu da toplumsal uzlaşma ve barış için bir simge oldu.

Sudan İnsan Hakları Gözlemevi ve insan hakları örgütleriyle konuşan görgü tanıkları ve insan hakları örgütlerine göre Darfur Barosu, Güney Darfur'un Nyala şehrindeki mevcut savaşta yüzlerce sivil yaşamını yitirdi. Patlayıcı varillerle gerçekleştirilen hava saldırıları, en az 118 sivilin ölümüne ve yaralanmasına neden oldu.

Dain’den çekilme

Geçtiğimiz 21 Kasım'da, HDK, Doğu Darfur eyaletinin başkenti el-Dain'in düştüğünü ilan etti ve Sudan ordusunun 20. Tümen karargahına girdi. Şehir birkaç gün boyunca kuşatıldı. Bu adım, askeri birliklerin şehirden çekilmesi ve yerel yönetimlerin çağrıları üzerine, kan dökülmesini önlemek ve şehrin tahrip edilmesini engellemek amacıyla atıldı.

Yerel kaynaklara göre sivil idarenin kent içinde çatışmaları önleme çabalarının başarısına rağmen kentte ölen sivil sayısının 22 olduğu tahmin ediliyor.

Babanusa’da tıkanıklık

Batı Kurdufan eyaletindeki Babanusa şehrinde, şehirdeki 22. Tugay ile HDK arasındaki çatışmalar sonucunda 32 kişi öldü ve 40'tan fazla kişi yaralandı. Şehir acil durum odasına göre iletişim ağının kesintiye uğramasının yanı sıra mağdur sayısında da bir artışa işaret ediliyor.

El-Ubeyd çatışmaları

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre ülkenin batısındaki Kuzey Kurdufan Eyaleti'nin başkenti el-Ubeyd şehri, HDK’nın şehrin iç kesimlerine, özellikle de batı mahallelerine sızmaya yönelik tekrarlanan girişimleri sonucunda aralıklarla şiddetli çatışmalar yaşadı.

Şehir halen ordunun kontrolünde olmasına rağmen, çatışmaların ilk günlerinden itibaren HDK’nın uyguladığı kuşatma, insani ve ekonomik durumu zorlaştırdı.  Pazarlarda mal fiyatları hızla yükseldi.

Fotoğraf Altı: Milyonlarca Sudanlı savaş nedeniyle yerinden edildi. (AFP)​​​​​
Milyonlarca Sudanlı savaş nedeniyle yerinden edildi. (AFP)​​​​​

HDK, Darfur ve Kurdufan bölgelerini birbirine bağlayan stratejik konumu nedeniyle kent içinde ve çevresinde ordunun 5'inci Piyade Tümeni'ne (Hicana) karşı aylardır şiddetli çatışmalar yürütüyor ve çok sayıda sivilin ölümüne neden oluyor.

Şehir hastanesinin Acil Durum ve Kaza Dairesi'ne göre, iki taraf arasındaki karşılıklı bombardıman sonucu en az 36 kişi öldü ve çok sayıda yaralandı.

El-Faşir Çatışmaları

Kuzey Darfur eyaletinin ve bölgenin başkenti el-Faşir şehri ise sivil ve toplumsal yönetimlerin Faşir şehrini savaş ve yıkımdan kurtarmak için yaptığı girişimlere rağmen halen iki taraf arasında sık sık gerilim ve çatışmalara sahne oluyor.

Faşirr Şehri Direniş Komiteleri’ne göre şehir, üçüncü bir taraf ve silahlı hareketlerin ortak güçlerine ek olarak kuzey mahallelerde ordu ve HDK mevzileri arasında çatışmalara tanık oluyor. Çatışmalar, HDK’nın attığı top mermileri kuzeydoğudan güneydeki mahallelere büyük bir göçe neden oldu.

Yerel kaynaklar, tekrarlanan çatışmalarda sivil mağdurların toplam sayısının 40'ı aştığını belirterek, bu sayının askeri ölümlerin sayısından daha fazla olduğunu bildirdi.

Zalingei şehri

HDK ekim ayının sonunda, Nyala şehrinin düşmesinden bir haftadan kısa bir süre sonra, 21. Ordu Tümeni'nin şehirden çekilmesiyle Orta Darfur Eyaleti'nin başkenti Zalingei şehrinin ele geçirildiğini duyurdu.

Düşüşünden bir gün önce şehir, yerleşim bölgelerinde ordu ile HDK arasında şiddetli çatışmalara tanık oldu.

50 bini aşkın nüfusuyla Zalingei, batıda Çad eyaletine, güneyde ise Orta Afrika'ya komşu olması nedeniyle ekonomik ve askeri açıdan Nyala'dan sonra ikinci önemli şehir olarak kabul ediliyor. Bu, onu insani yardımın ulaştırılması için önemli bir bağlantı ve savaştan kaçan insanların bir araya geldiği en büyük merkezlerden biri haline getiriyor.

Sivil kaynaklar, HDK’nın şehrin merkezine topçu ateşiyle düzenlediği saldırılarda en az 54 kişinin öldüğünü bildirdi. Yaşamını yitirenelr arasında, yerinden edilenlerin sığındığı en büyük kamp olan el-Hassasiya’da yer alanlar da bulunuyor.

*Bu haber Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Suriye-Rusya ilişkileri yeni bir döneme giriyor

Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’da daha önce gerçekleştirilen görüşmeden bir kare (AP)
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’da daha önce gerçekleştirilen görüşmeden bir kare (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Suriye-Rusya ilişkileri yeni bir döneme giriyor

Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’da daha önce gerçekleştirilen görüşmeden bir kare (AP)
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’da daha önce gerçekleştirilen görüşmeden bir kare (AP)

Suriye Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Esad Şeybani, Suriye-Rusya ilişkilerinin karşılıklı saygıya dayalı yeni bir döneme girdiğini belirtti.

Şeybani, Moskova’da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile yaptığı görüşmede, “Suriye’nin yeniden imarını tamamen ulusal bir iradeyle sürdürmeye kararlıyız ve tüm taraflarla dengeli ilişkiler kurmayı hedefliyoruz” dedi. Şeybani ayrıca, “Ekonomik durumu iyileştirmek için Suriye’ye yatırımlar çekmek üzere çalışıyoruz” ifadesini kullandı.

efrty7u
Geçtiğimiz temmuz ayında Moskova’da, Rusya Dışişleri Bakanlığı binasında Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Rus mevkidaşı Sergey Lavrov arasında yapılan müzakere oturumundan bir kare (DPA)

Lavrov ise görüşmede çeşitli başlıkların ele alındığını belirterek, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasının önemine vurgu yaparak iki ülke arasındaki ikili iş birliğinin güçlendirilmesi gerektiğini kaydetti.


İsrail, Lübnan’ın güneyindeki Nebatiye bölgesine hava saldırıları düzenledi

İsrail’in Lübnan’ın güneyine daha önce düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Arşiv – DPA)
İsrail’in Lübnan’ın güneyine daha önce düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Arşiv – DPA)
TT

İsrail, Lübnan’ın güneyindeki Nebatiye bölgesine hava saldırıları düzenledi

İsrail’in Lübnan’ın güneyine daha önce düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Arşiv – DPA)
İsrail’in Lübnan’ın güneyine daha önce düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Arşiv – DPA)

Lübnan Ulusal Haber Ajansı NNA, bugün (Çarşamba) İsrail savaş uçaklarının ülkenin güneyinde yer alan Nebatiye bölgesine bir dizi hava saldırısı düzenlediğini bildirdi. İsrail ordusu ise saldırıların, güneyde Hizbullah’a ait olduğunu öne sürdüğü “roket fırlatma noktalarını” hedef aldığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Lübnan Ulusal Haber Ajansı’dan aktardığı habere göre İsrail ordusu, Nebatiye bölgesindeki Nemiriye Vadisi’ne yönelik bir dizi hava saldırısı gerçekleştirdi. Bunu, birkaç dakika sonra Humin Vadisi’ni hedef alan bir başka hava saldırısı izledi.

Öte yandan İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, Hizbullah’a ait roket fırlatma mevzilerinin hedef alındığını belirtti. Adraee, “İsrail Savunma Kuvvetleri kısa süre önce Güney Lübnan’ın çeşitli bölgelerinde Hizbullah’a ait çok sayıda roket fırlatma noktasına hava saldırısı düzenledi. Saldırılar sırasında, son dönemde Hizbullah unsurlarının faaliyet yürüttüğü askeri binalar ve ilave terör altyapıları imha edildi” ifadelerini kullandı.

Ordu sözcüsü, hedef alınan fırlatma noktalarının varlığının, İsrail ile Lübnan arasındaki mutabakatların ihlali anlamına geldiğini savundu.

Bu gelişmeler, İsrail’in, taraflar arasında Kasım 2024’te yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının ardından Hizbullah’ın savaş sırasında uğradığı ağır kayıplar sonrası askeri kapasitesini yeniden inşa etmesini engellemek amacıyla Lübnan’ın farklı bölgelerine hava saldırıları düzenlemeyi sürdürdüğü bir dönemde yaşandı.

Anlaşma uyarınca, Lübnan ordusunun sınır bölgesinde konuşlanması ve hükümet tarafından kabul edilen bir plan çerçevesinde Hizbullah’ın silahsızlandırılması öngörülüyor.

Plan kapsamında, sınırdan yaklaşık 30 kilometre uzaklıktaki Litani Nehri’nin güneyini kapsayan ilk aşamanın, yıl sonuna kadar Lübnan ordusu tarafından tamamlanması bekleniyor.

Öte yandan Lübnan, Hizbullah’ın silahsızlandırılmasının hızlandırılması konusunda ABD ve İsrail’den artan baskılarla karşı karşıya bulunuyor. Bu baskılar doğrultusunda Lübnanlı yetkililer, ay başında eski büyükelçi Simon Karam’ı, ABD, Fransa, Birleşmiş Milletler ve İsrail’in de yer aldığı Ateşkes Denetim Komitesi toplantılarına sivil temsilci olarak atadı.


Gazze ateşkesinin mimarı Trump mı?

Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv - AFP)
Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv - AFP)
TT

Gazze ateşkesinin mimarı Trump mı?

Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv - AFP)
Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv - AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, Gazze Şeridi’nde, Hamas ve İsrail’i ateşkese ikna etmede belirleyici bir rol oynadı. İki yıl süren savaşın sona erdirilmesini öngören ateşkes anlaşmasına giden süreçte Washington’un aktif diplomasisi öne çıktı. Savaş boyunca Filistinliler, can kayıpları ve maddi yıkımın yanı sıra sağlık, çevre ve altyapı alanlarında ağır bedeller ödedi.

Trump yönetiminin, Joe Biden döneminde yoğun çabalara rağmen sonuç alınamayan ateşkes girişimlerini başarıyla sonuçlandırdığına dikkat çekiliyor. Biden yönetiminin çabalarının, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu liderliğindeki hükümetle yaşanan görüş ayrılıkları nedeniyle başarısız olduğu, Netanyahu’nun ise Trump’ın yeniden iktidara dönüşünü beklediği ifade edildi. Ancak Trump’ın bu dönüşü, ilk başkanlık döneminde İsrail’e sunduğu Kudüs’ün başkent olarak tanınması, Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğinin kabulü ve İbrahim Anlaşmaları gibi adımlarla bire bir örtüşmedi.

Hamas’ın tutumunun kabulü

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Trump’ın, Filistin meselesi ve genel olarak bölgeye ilişkin birçok kararı Netanyahu ve hükümetine dayattığı belirtiliyor. Özellikle Gazze savaşı konusunda Trump’ın, Hamas’a sunulan ateşkes planına hareketin verdiği yanıtı kabul etmesi, İsrail tarafında şaşkınlık yarattı. Bu durum, Netanyahu hükümetini fiili durumu kabullenmeye zorladı ve sonuçta ateşkes anlaşmasına varıldı.

Her ne kadar bu gelişme Trump yönetiminin hanesine bir başarı olarak yazılsa da, İsrail’in son derece kırılgan olan ateşkesi sık sık ihlal etmesinin anlaşmayı tehlikeye sokabileceği uyarıları yapılıyor. Öte yandan, iki yıl süren savaşın Filistinli silahlı grupların, özellikle Hamas ve İslami Cihad’ın askeri kapasitesini büyük ölçüde tüketmesi, tarafları ABD’nin hedeflediği ateşkesin ikinci aşamasına geçmeye zorlayabilir. Bunun için arabulucuların desteği kritik önem taşıyor. Arabulucular, bir yandan Hamas ile İsrail arasında, diğer yandan ABD ile taraflar arasında görüş ayrılıklarını gidermeye çalışıyor. Bu çerçevede ABD’nin rolü, Netanyahu hükümetine anlaşmaya uyması yönünde baskı yapmak olarak öne çıkıyor. Nitekim Washington, İsrail’in Hamas’ın ihlallerini gerekçe göstererek Gazze’ye açılan geçişleri yeniden kapatma girişimlerini birçok kez engelledi; aynı zamanda ticari ve insani yardım taşıyan kamyon sayısının artırılması için baskı uyguladı.

Sembolik baskılar eleştirisi

Buna karşın, Filistinli gruplar ve Gazze’deki durumu yakından izleyen çevreler, bu baskıların bazı durumlarda sonuç verse de çoğu zaman tali konularla sınırlı kaldığını savunuyor. Asıl ihtiyaç duyulanın, Gazze halkı açısından hayati öneme sahip başlıklarda daha etkili baskı kurulması olduğu vurgulanıyor. Bu başlıklar arasında yaşanabilir nitelikte çadırların sağlanması, konteyner evlerin bölgeye sokulması ve ciddi bir yeniden imar sürecinin başlatılması yer alıyor. İsrail’in ise Hamas ve diğer grupların silahsızlandırılmasını, Hamas’ın Gazze’deki yönetimden çekilmesini istediği; bu konuların hâlen ateşkesin ikinci aşaması kapsamında yoğun müzakerelere konu olduğu belirtiliyor.

7ıko9
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Gazze halkının büyük bölümünün, Trump yönetiminin ateşkesi dayatmasının ardından daha somut ve kapsamlı başarılar beklediği ifade ediliyor. Diplomatik girişimler, arabulucular üzerinden kurulan baskı ve Trump’ın zaman zaman dile getirdiği tehditlere rağmen, ABD’nin anlaşmanın tam anlamıyla uygulanması ve Gazze’de yaşam koşullarının iyileştirilmesi konusunda henüz yeterli adımı atmadığı görüşü yaygın. Oysa Gazze’deki sıradan vatandaş için öncelik, siyasi taleplerden ziyade yaşam koşullarının düzelmesi ve yeniden imarın başlaması olarak öne çıkıyor.

İkinci aşama

Hamas ile Trump yönetimi arasında gerçekleştiği belirtilen ve İsrail için sürpriz olan doğrudan temaslar, ateşkesin ikinci aşamasına daha sorunsuz geçilmesi ihtimalini gündeme getirdi. Hamas’ın, arabulucular aracılığıyla sunduğu çeşitli önerileri doğrudan ABD’li yetkililerle ele almak istediği, ancak İsrail’in bu temaslara itiraz etmesi nedeniyle görüşmelerin ertelendiği kaydediliyor. Buna rağmen bazı sızıntılar, bu görüşmelerin gizli şekilde yapıldığına işaret etse de, ne Hamas ne de ABD tarafından resmi bir doğrulama geldi.

rgt
Hamas militanları, 20 Şubat 2025'te Han Yunus'ta İsrailli rehinelerin cesetlerinin Kızılhaç'a teslimi sırasında tabutlardan birini taşıyor (DPA)

Hamas’ın, Trump yönetiminin Ortadoğu’yu ABD ulusal güvenlik stratejisinde “askeri açıdan uzun vadeli angajman değil, ortaklık bölgesi” olarak tanımlayan yaklaşımını dikkatle analiz ettiği ifade ediliyor. Buna göre Washington, Trump döneminde, kendisini düşman olarak sınıflandırdığı aktörlere dahi, etkili ortaklar olabileceklerini kanıtlamaları hâlinde kapıyı tamamen kapatmıyor. ABD açısından belirleyici olanın, kimin yönettiğinden ziyade, işlevsel ve çıkar temelli ortaklık olduğu vurgulanıyor.

Çifte kazanç hesabı

Bu çerçevede Hamas’ın, Trump yönetiminin açtığı bu alanı, Orta Doğu’daki dış politika düğümlerini çözmek için devlet dışı aktörlerle temas kurma arayışında değerlendirmek istediği belirtiliyor. Böyle bir sürecin, Trump açısından Nobel Barış Ödülü hedefi doğrultusunda diplomatik bir kazanım, Filistin meselesi açısından ise İsrail’le çatışmanın geleceğini etkileyebilecek emsalsiz bir anlaşma doğurabileceği ifade ediliyor.

dfgthy
ABD Başkanı Donald Trump ve Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Gazze savaşını sona erdirmek için 13 Ekim 2025'te Mısır'ın Şarm el-Şeyh kentinde bir araya geldi (Reuters)

Ancak Hamas içinde, ABD’ye temkinli yaklaşan bir kanadın da bulunduğu aktarılıyor. Bu kesim, geçmişte verilen ancak hayata geçirilmeyen Amerikan vaatlerini hatırlatıyor. Örneğin, ABD vatandaşı olan İsrailli asker Eydan Alexander’ın, Trump’a jest olarak serbest bırakılmasının ardından sınır kapılarının açılması ve yardımların artırılmasına dair örtük bir anlaşma yapıldığı, ancak İsrail’in bu anlaşmayı uygulamadığı belirtiliyor. Benzer şekilde, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının teslimine ilişkin mutabakatın da yerine getirilmediği hatırlatılıyor. Bu durumun, ABD’nin İsrail üzerinde gerçek ve etkili bir baskı kurmadığı sürece Gazze’de somut ve kalıcı kazanımlar elde etmesinin zor olacağına işaret ettiği değerlendiriliyor.