Fatimiyyun… İran’ın Suriye’deki mağdur kolu

Tugay, İran’da yaşayan ve Kudüs Gücü’nün komutası altında faaliyet gösteren 20 bin Afgan mülteciden oluşuyor.

Suriye’de ölen Fatimiyyun Tugayı savaşçılarının defnedildiği Tahran mezarlıklarındaki aileler (New York Times)
Suriye’de ölen Fatimiyyun Tugayı savaşçılarının defnedildiği Tahran mezarlıklarındaki aileler (New York Times)
TT

Fatimiyyun… İran’ın Suriye’deki mağdur kolu

Suriye’de ölen Fatimiyyun Tugayı savaşçılarının defnedildiği Tahran mezarlıklarındaki aileler (New York Times)
Suriye’de ölen Fatimiyyun Tugayı savaşçılarının defnedildiği Tahran mezarlıklarındaki aileler (New York Times)

New York Times’ta dün (19 Şubat Pazartesi) yayınlanan bir haber, aşırı yoksulluktan kurtulmak ve Afganistan’a geri dönme korkusuyla, Tahran adına vekalet savaşlarında güç olmak amacıyla ‘kutsal Şii türbeleri’ sloganıyla bulundukları yerleri savunmak için Suriye’de İran Devrim Muhafızları ile birlikte savaşa katılan Afgan mültecilerden oluşan Fatimiyyun Tugayı’na ışık tutuyor. Ancak İran’da büyük ölçüde görmezden gelindikleri için mağdur oluyorlar.

İran devlet televizyonuna göre bu ayın başında İran’ın başkenti Tahran’da bulunan ana mezarlıkta ABD’nin Suriye’deki askeri üslere saldırısında hayatını kaybedenler için düzenlenen anma töreninde küçük bir kalabalık, önde erkekler, arkada kadınlar olmak üzere sıra sıra katlanır sandalyelere oturuyordu. Çocuklar etrafta dolaşıyor, genç bir adam elindeki şeker kutusunu dağıtıyor, bir adam da hoparlörden dua okuyordu.

Diğer askerlere ve yerel tıbbi raporlara göre ölen 12 kişi İranlı değil Afgan’dı. Onlar, ortaya çıkışı on yılı aşkın bir süre önce patlak veren Suriye savaşının doruk noktasına kadar uzanan, büyük ölçüde görmezden gelinen bir güç olan Fatimiyyun Tugayı’nın bir parçasıydı. O dönemde İran, Suriye Cumhurbaşkanının, kendisine karşı çıkan ayaklanmaları bastırmasına ve DEAŞ teröristleriyle savaşmasına yardımcı olmak için binlerce Afgan mülteciyi askere almaya başlamıştı. Çocukları okullara kaydedilen ve İran’da ikamet izni verilen savaşçıya aylık 500 dolar tazminat ödendi.

Tugayın hala 20 bin kişilik olduğu ve çoğunluğu İran’da yaşayan ve İran Devrim Muhafızları’nın yabancı kolu Kudüs Gücü’nün komutası altında faaliyet gösteren Afgan mültecilerden oluştuğuna inanılıyor. Devrim Muhafızları’na bağlı İran medya kuruluşları ve Fatimiyyun internet siteleri, öldürülen Afganların isimlerini ve fotoğraflarını yayınladı. Irak ve Suriye’deki Amerikan saldırılarında öldürüldükleri bildirildi.

ABD saldırıları, geçen Ocak ayında Ürdün’deki bir askeri üsse düzenlenen ve üç ABD askerinin ölümüyle sonuçlanan insansız hava aracı saldırısına tepki olarak gerçekleştirilmişti.

FOTO: Taliban Afganistan’ın kontrolünü yeniden ele geçirdikten sonra birçok Afgan dağlardan geçerek İran’a doğru zorlu bir yolculuğa çıktı (AFP)
Taliban Afganistan’ın kontrolünü yeniden ele geçirdikten sonra birçok Afgan dağlardan geçerek İran’a doğru zorlu bir yolculuğa çıktı (AFP)

Öte yandan İranlı yetkililer, kurbanlar arasında İran’la bağlantısı olan herhangi bir askeri personelin varlığını açıkça yalanladı. Aynı şekilde Devrim Muhafızları da emri altında çalışan Afganların öldürüldüğünü kabul eden bir açıklama yapmadı. İran kuvvetleri mensupları öldürüldüğünde genellikle yaptıkları gibi, hiçbir yetkili onların öldürülmesine misilleme tehdidinde bulunmadı.

Bununla birlikte Tahran, Şiraz, Kum ve Meşhed olmak üzere en az 4 şehirde Afgan ölümlerine ilişkin bilgiler ortaya çıktı. İran medyasında yayınlanan fotoğraf ve videolara göre cenazeleri sessizce ailelerine teslim edildi. Cenaze töreni sırasında tabutları hiçbir ülkenin bayrağını taşımayan yeşil bir bezle örtüldü. Meşhed, Kum ve Şiraz’daki dini türbelere nakledildiler.

FOTO: Fatimiyyun Tugayı Arşivleri (Iran Your Persian internet sitesi)
 Fatimiyyun Tugayı Arşivleri (Iran Your Persian internet sitesi)

Bazı cenazeler, Fatimiyyun Tugayı’nın logosunun bulunduğu sarı bayrakla taşındı. Aynı şekilde fotoğraf ve videolara göre bazı cenazelere yerel yetkililer, din adamları, İran Devrim Muhafızları temsilcileri ve Afgan mülteciler de katıldı. Tahran’ın eteklerindeki bir başka cenaze töreninde pembe ceket giyen iki küçük kız, babalarının tabutu önünde ağlıyordu.

Orta Doğu’daki militanlar ve terörist hareketler konusunda uzman olan ve İran’da mülteci olarak büyüyen bir Afgan olan Hüseyin İhsani, “Afganlar arasında, İran tarafından korunmadan öldürüldüklerine, hatta kendi çıkarlarını korumak kurban verdiğine dair endişeler artıyor” dedi. İhsani, “Toplara karşı kendilerinin yem olarak kullanıldıklarını düşünüyorlar” şeklinde konuştu.

İran’ın Birleşmiş Milletler (BM) misyonu, İran’ın BM Temsilcisi Emir Said İravani aracılığıyla Güvenlik Konseyi (BMGK) önünde yaptığı açıklamada, Fatimiyyun Tugayı’ndaki ölü ve yaralılardan haberi olup olmadığı yönündeki soruya yanıt vermedi.

Kudüs Gücü savaşçıları da dahil olmak üzere Afganlar, İran’ın Fatimiyyun Tugayı'ndaki öldürülenlerle ilgili tavrı karşısında öfkelerini ve hayal kırıklıklarını dile getirdiler. Ayrıca neredeyse her gün sosyal medya sitelerinde Fatimiyyun’la ilgili mesajlar paylaşılıyordu. Bazıları Kudüs Gücü’nün neden sessiz kaldığını merak ederken, bunu ‘ayrımcılık’ olarak nitelendirdi.

İran basınında yer alan haberlere göre ABD bombardımanında ölenler arasında Kudüs Gücü komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani’nin yakın müttefiki olan iki üst düzey komutan da vardı. Üçünün Suriye savaş alanında birlikte fotoğrafları ortaya çıktı. İsimleri Seyyid Ali Huseyni ve Seyyid Hamza Alavi olarak geçiyordu.

FOTO: Suriye’nin Palmira kentindeki merkezi meydan, Fatimiyyun Tugayı’nın DEAŞ’tan geri alınmasına yardım ettiği birçok şehirden biri (New York Times)
Suriye’nin Palmira kentindeki merkezi meydan, Fatimiyyun Tugayı’nın DEAŞ’tan geri alınmasına yardım ettiği birçok şehirden biri (New York Times)

Yıllar içerisinde İran’a kaçan Afganların çoğunluğunun, Afganistan’ın en büyük etnik gruplarından biri olan Hazaralar olması ve onların da çoğu İranlı gibi Şii mezhebine mensup olması dikkat çekiyor.

Afganistan’daki Hazaralar, ABD kuvvetlerinin doğal müttefikleriydi. Çünkü ortak düşmanları Taliban ve El-Kaide’ydi. Ancak Orta Doğu’da bugün yaşanan karmaşık durum karşısında İran’la ittifak kurarak ABD güçlerini bölgeden çıkarmaya çalışıyorlar.

DEAŞ’ı takip

Suriye’de Fatimiyyun Tugayı, genellikle DEAŞ’a karşı savaşta ilk savunma hattını oluşturuyordu ve örgütün Suriye’de ele geçirdiği birçok bölgenin geri alınmasına büyük ölçüde katkıda bulundu.

Hükümete bağlı İran gazetesi, geçen hafta Suriye’de son yıllarda en az 3 bin tugay üyesinin öldürüldüğünü ve ABD’nin 2019’da tugayı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırdığını yazdı.

İran’da doğup büyüyen ve üç kez Suriye’de savaşmak üzere gönderilen Afgan Fatimiyyun Tugayı’nın eski bir üyesi, yasal statü kazanmanın yanı sıra kendisine İran’daki aşırı yoksulluk ve işsizlikten kaçma fırsatı sunduğu için tugaya ilgi duyduğunu söyledi.

İntikam korkusuyla isminin yayınlanmasını istemeyen grup üyesi, birçok savaşçının da ‘Şii İslam’ı koruma ve Sünni radikalizmini yenme’ arzusuyla tugaya katıldığını belirtti.

FOTO: Afgan Hazaralar 2022’de Kabil’de Aşura gününü kutluyor (New York Times)
 Afgan Hazaralar 2022’de Kabil’de Aşura gününü kutluyor (New York Times)

Taliban ülkenin kontrolünü tekrar ele geçirdiğinde İran’a kaçan Afganistan’daki eski bir subay olan Hazara Şiilerinden bir başka Afgan mülteci olan  31 yaşındaki Muhammed, bir telefon görüşmesinde, yüksek lisans derecesine sahip olmasına rağmen inşaatta çalıştığını söyledi. Muhammed, Afganların aynı zamanda yasadışı göçmenlere yönelik artan baskılar ve sınır dışı edilme tehditleri konusunda da endişelenmesi gerektiğini belirtti.

İntikam korkusuyla soyadının kullanılmamasını isteyen Muhammed, “Afgan arkadaşlarımdan biri bana, maddi krizi ve Afganistan’a geri gönderilme korkusu nedeniyle Fatimiyyun Tugayı’na katılmak istediğini söyledi. Burada sıkışıp kaldık. Ne ileri ne de geri gideceğimiz bir yolumuz var” dedi.

Analistler, Fatimiyyun Tugay güçlerinin, Irak ve Suriye’deki ABD üslerine yönelik saldırılara doğrudan karıştığına dair hiçbir kanıt bulunmadığını söylüyor. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) ise geçen Ekim ayında İsrail ile Hamas arasındaki savaşın başlamasından bu yana üslerin, İran destekli vekil güçler tarafından 160’tan fazla kez hedef alındığını açıkladı. Ancak Fatimiyyun Tugayı, Tahran’ın bölge genelinde desteklediği, finanse ettiği ve silah sağladığı milis ağı arasındaki lojistik meseleleri sahada koordine etmesine yardım etmede önemli bir rol oynuyor.

İsminin gizli kalmasını isteyen analistler ve İran Devrim Muhafızları’na bağlı bir askeri strateji uzmanına göre Fatimiyyun Tugayı güçleri, İran’dan Irak’a, oradan da Suriye’den Lübnan’daki Hizbullah’a giden insansız hava araçları, füze parçaları ve teknoloji de dahil olmak üzere silah tedarik zinciri boyunca önemli istasyonları oluşturan üsleri denetliyor.

FOTO: Afganlar İran’dan sınır dışı ediliyor (New York Times)
Afganlar İran’dan sınır dışı ediliyor (New York Times)

Washington’daki Orta Doğu Enstitüsü Suriye ve Terörle Mücadele ve Aşırıcılık Programları Direktörü Charles Lister, “Birkaç yıl önce Suriye’deki genel çatışma durgunlaştığında, Fatimiyyun Tugayı’nın ana vatanına döneceği, dağılacağı ve güçlerinin terhis edileceği beklentisi vardı. Ancak kendilerini daha geniş bölgesel ağa entegre ettiler ve oynayacak yeni bir rol buldular; bu da lojistiği sürdürmek, koordine etmek ve sahada daha geniş bir koordinasyon sağlamak." değerlendirmesinde bulundu.

İran'ın vekil milislerine bağlı Sabreen News internet sitesinde yayınlanan bir fotoğrafa göre ABD savaş uçakları, Suriye’nin doğusundaki Deyrizor’da Fatimiyyun Tugayı üyelerinin öldürüldüğü üssü yıktı, geride moloz ve enkaz yığını bıraktı.

Pentagon sözcüsü ABD’li General Patrick Ryder, İran için çalışan Afganların öldürülmesiyle sonuçlanan ABD saldırıları hakkında özel olarak yorum yapmayı reddetti. Ancak saldırıların Devrim Muhafızları ve ajanlarından hesap sormak için gerçekleştirildiğini ve ilk belirtilerin ‘Tahran’ın vekil gruplarıyla bağlantılı 40’tan fazla militanın öldürüldüğünü veya yaralandığını gösterdiğini’ söyledi.

İranlı liderler ve önemli şahsiyetler, ABD saldırıları beklentisiyle üslerden tahliye edildi. ABD Başkanı Joe Biden yönetimi neredeyse bir haftadır saldırıların yakın olduğunu açıklıyordu. Ancak Devrim Muhafızları ile bağlantılı İranlı bir yetkili, Afganların üste kaldığını ve askeri üslerin terk edilemeyeceğini belirtti.

Aralarında iki üst düzey komutanın da bulunduğu 5 Afgan’ın cenazesinde önde gelen muhafazakâr din adamlarından Hüccetü’l İslam Ali Rıza Panahiyan, yas tutanlara hitaben, “Düşmanın zayıf Afganları öldürmesi aptallıktı. Çünkü onlar, İslam ve direniş cephesi uğruna şehitler ve mücahitlerdir” ifadelerini kullandı.

Farnaz Fasihi/ New York Times hizmeti



Libya’nın yurtdışında dondurulmuş fonlarının çözülmesine yönelik olası gizli anlaşmalar

Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
TT

Libya’nın yurtdışında dondurulmuş fonlarının çözülmesine yönelik olası gizli anlaşmalar

Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)
Basında yer alan haberlerde Abdulhamid ed-Dibeybe hükümeti ile ABD Başkan Donald Trump'ın yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan fonlarına ilişkin gizli müzakereler yürütüldüğü belirtiliyor (UBH Başbakanlık Basın Ofisi)

Zayed Hediyye

Libya'da Abdulhamid ed-Dibeybe’nin başbakanı olduğu Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH) son aylarda karşı karşıya kaldığı siyasi ve ekonomik krizler devam ederken UBH ile ABD yönetimi arasında yapılan anlaşmalara ilişkin uluslararası basında art arda çıkan haberler UBH’nin sıkıntılarını daha da arttırdı. Bu anlaşmalar arasında Washington'da dondurulan Libya fonlarının, ABD'ye bu fonların bir kısmının verilmesi karşılığında çözülmesini amaçlayan bir anlaşma da yer alıyor.

Bu anlaşmanın onaylanması halinde bu hamle, Temsilciler Meclisi'nin (TM) yeni bir bütçe vermeyi reddetmesi ve Libya’nın doğu kampının ABD ve Türkiye gibi Libya sahnesindeki önde gelen ve etkili olan uluslararası tarafların teveccühünü kazanmayı başarması sonucu UBH’nin son dönemde rakiplerine karşı gerilediği ekonomik ve siyasi düzeylerdeki konumunu iyileştirmesine katkı sağlayacak.

Washington için cazip bir anlaşma

Anlaşmanın ayrıntıları, İngiltere merkezli Middle East Eye haber sitesi ve diğer uluslararası basın kaynakları tarafından hazırlanan ve UBH ile Trump yönetiminden yetkililer arasında Libya'nın yurtdışında dondurulan ve 30 milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilen fonlarına ilişkin gizli müzakerelerden bahseden bir haberde ortaya çıktı.

Söz konusu habere göre taraflar arasındaki görüşmeler geçtiğimiz nisan ayı sonlarında Katar'ın başkenti Doha'da gerçekleşti. ABD Başkanı Trump'ın Ortadoğu işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı Massad Boulos ile UBH Başbakanı Dibeybe’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı ve kuzeni İbrahim ed-Dibeybe’nin bir araya geldiği görüşmede, Libya'nın, Washington'ın dondurulan fonların çözülmesinde rol oynaması karşılığında, dondurulan fonların bir kısmını belirli ABD kuruluşlarına verme planı ele alındı.

Şarku’l Avsat’ın Middle East Eye'den aktardığı kaynaklara göre plan Trump'ın ekibinin ciddi ilgisini çekmiş ve planın uygulanmasına yönelik mekanizmaların takibi için iç görüşmeler çoktan başladı. Ancak bu durum, bazı tarafların dondurulmuş Libya fonlarını bir sonraki aşamada siyasi olarak değerlendirme niyetleri hakkında soru işaretleri yaratıyor.

Libyalı yetkililerden yalanlama

Öte yandan Libya Yatırım Otoritesi (LIA), fonların serbest bırakılmasına ilişkin olarak basında yer alan haberleri yalanladı. Bu iddiaların doğruluktan yoksun olduğunu ve güvenilir kaynaklara ya da yetkili makamlar tarafından yayınlanan resmi raporlara dayanmadığını vurgulayan LIA, tüm yatırım portföylerinin ve egemen fonlarının Denetim Bürosu ve İdari Kontrol Dairesi gibi yerel kuruluşların yanı sıra akredite sahibi uluslararası denetçiler de dahil olmak üzere uluslararası kuruluşlar tarafından periyodik izlemeye tabi tutulduğunu ve hesaplarının uluslararası kabul görmüş yönetişim, açıklama ve şeffaflık standartlarına uygun olarak düzenli olarak gözden geçirildiğini kaydetti.

Libya’dan hamleler

ABD son zamanlarda Libyalı kurumların ve önde gelen resmi şahsiyetlerin Libya’nin ABD bankalarında dondurulmuş fonlarının serbest bırakılmasına yönelik hamleleri için aktif bir arena haline geldi. Libyalı resmi kaynakların tahminlerine göre bu fonlar Libya'nın yurtdışındaki toplam fonlarının yüzde 25'inden fazlasını oluşturuyor ve yaklaşık 200 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.

Bu hamlelerden en öne çıkanı, birkaç gün önce İngiltere merkezli Africa Confidential dergisinin sayfalarında yayınlanan ve Libya Devlet Varlıklarının Geri Kazanımı ve Yönetimi Ofisi (LAROM) eski Başkanı Muhammed el-Menseli'nin ‘çalıntı’ olarak nitelendirilen ve 50 milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilen Libya’nın yurtdışındaki fonlarını kurtarmaya yönelik hamlelerinin ardından ABD makamları tarafından tutuklanmasının hangi koşullarda gerçekleştiğinden bahseden tartışmalı bir haberde ortaya çıktı.

Africa Confidential haberinde, Muhammed el-Menseli'nin geçtiğimiz yıl aralık ayında Washington'da Dışişleri, Adalet ve Hazine bakanlıkları yetkilileriyle bir araya geldiğini ve Muammer Kaddafi rejimi tarafından ABD’deki gizli hesaplara kaçırılan paraları Libya'nın geri alma niyetini kendilerine bildirdiğini aktardı. Habere göre Menseli bundan sadece birkaç hafta sonra 7 Ocak'ta izinsiz eylemlerde bulunduğu ve çifte vatandaşlığa sahip olduğu gerekçesiyle tutuklandı.

Libya’nın fonları onlarca yıldır dondurulmuş durumda

Libya'nın yurtdışında dondurulan fonları, 2011 yılında Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinden bu yana ülkenin karşı karşıya kaldığı en çetrefilli konulardan biri. Zira o tarihten bu yana göreve gelen hiçbir hükümet bu dosyayı yerinden oynatmayı başaramadı. Libya’nın yurtdışındaki fonları, 17 Şubat 2011'deki halk ayaklanmasını bastırmakla suçlanmasının ardından Kaddafi rejimine yaptırım uygulanmasını öngören 1973 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı kapsamında dondurulmuştu.

Libya’nın dondurulmuş fonları, eski rejimin yurtdışında doğrudan veya dolaylı olarak sahip olduğu tüm finansal varlıkları, fonları ve ekonomik kaynakları kapsıyor. Resmi verilere göre yurt dışındaki bankalarda bulunan dondurulmuş fonlar, varlıklar ve tahviller de dahil olmak üzere 200 milyar dolar tutarında olduğu tahmin ediliyor.

Bu fonların yüzde 37’si Avrupa’da, yüzde 33’ü Kuzey Amerika’da, yüzde 23’ü Afrika’da, yüzde 6’sı Ortadoğu’da ve yüzde 1’i Güney Amerika bulunuyor.

Devasa yatırımlar

Dondurulan fonlar arasında şimdiki adı Libya Yatırım Otoritesi olan Libya Yatırım Fonu'na ait yatırımlar da yer alıyor. Libya'nın egemen varlık fonu, ülkenin fazla petrol gelirlerini yönetmek ve yatırım yapmak için 2006 yılında kuruldu. Kaddafi döneminde 100 milyar dolardan fazla kaynak tahsis edilen fon, tarım, emlak, finans, petrol ve gaz gibi çeşitli alanlardaki yatırımları yönetiyor ve gelirlerinin milyarlarca dolar olduğu tahmin ediliyor.

Bazı ülkeler geçtiğimiz yıllar boyunca, Libya'nın dondurulmuş fonlarına, bu fonlardan faydalanmak amacıyla göz dikti. Bazıları yasadışı yollardan ve Libya'ya karşı tazminat davaları açarak bu fonları elde etmeye çalıştı, ancak tüm bu girişimler başarısız oldu.

LIA Direktörü Ali Mahmud Reuters'a yaptığı açıklamada, LIA’nın 70 milyar dolarlık fonlarının aktif yönetiminin on yılı aşkın bir süre sonra ilk kez BMGK tarafından bu yılın sonlarına kadar onaylanmasını beklediğini söyledi. Mahmud, LIA'nın mart ayında sunduğu yatırım planının kasım ya da aralık ayında BMGK tarafından onaylanacağından emin olduğunu da sözlerine ekledi.

LIA’nın dört bölümden oluşan planının ilk bölümünün oldukça basit olduğunu belirten Mahmud, bu bölümde fonların dondurulduğu yıllar boyunca biriken fonların tahvil ödemeleri olarak yeniden yatırılmasının planladığını ifade etti.

Birçok hedef

Bingazi Üniversitesi'nde ekonomi ve siyaset bilimi profesörü olan Ali Cuma, UBH’nin bu olası anlaşmayla sadece bir değil, birkaç hedefe ulaşmayı amaçladığını düşünüyor.

Prof. Cuma, Dibeybe hükümetinin Libya'nın yurtdışındaki fonlarının kontrolünü yeniden ele geçirme çabasının öncelikle ekonomik sıkıntısını çözmeyi ya da hafifletmeyi amaçladığını, zira hükümetin şu anda TM başta olmak üzere çeşitli taraflarca kendisine dayatılan iç siyasi ve mali baskı nedeniyle kamu harcamalarını karşılayamadığını söyledi.

Prof. Cuma, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Bu teklif aynı zamanda ABD ve pragmatik tutumlarıyla tanınan yeni başkanı Donald Trump ile ilişkileri geliştirmeyi ve Libya'nın doğu kampının son haftalarda nispeten başarılı olduğu Washington'a karşı üstünlük sağlama çabalarının önünü kesmeyi amaçlıyor.”

Ancak birçok tarafın bu sızıntıları mali kazançlar karşılığında ulusal egemenliğin bir kısmının teslim edilmesi olarak istismar etmeye çalışacağı için anlaşmanın Dibeybe ve UBH üzerindeki olumsuz etkisi konusunda uyaran Prof. Cuma, Dibeybe hükümetinin bu hamlesinin, dondurulmuş fonların geri alınması ile ulusal egemenliğin korunması arasında bir denge kurma becerisi açısından gerçek bir sınav niteliği taşıdığını, fakat mevcut aşamada bu iki zıt kutbu bir araya getirmenin oldukça zor olduğunu vurguladı.