Mısır'ın UAD’daki bildirisinin İsrail ile ilişkilere etkisi

Kahire yönetimi, Filistinliler için tazminat istedi ve yerleşimlerin suç sayılmasını talep etti

İsrail'in Refah’a düzenlediği saldırı yıkıma neden oldu. (AP)
İsrail'in Refah’a düzenlediği saldırı yıkıma neden oldu. (AP)
TT

Mısır'ın UAD’daki bildirisinin İsrail ile ilişkilere etkisi

İsrail'in Refah’a düzenlediği saldırı yıkıma neden oldu. (AP)
İsrail'in Refah’a düzenlediği saldırı yıkıma neden oldu. (AP)

İsrail'i Gazze Şeridi'nde 29 binden fazla kişinin ölümüne ve 1,3 milyondan fazlasının da yerinden edilmesine yol açan bir katliam ve kıyım yapmakla suçlayan Mısır, yaşananları uluslararası hukukun açık bir ihlali olarak değerlendirdi. Mısır dün Uluslararası Adalet Divanı (UAD) önünde yaptığı bildiride kıtlık ve kuşatma uygulayarak ve yardımların ulaşmasını sürekli engelleyerek, yaşamı kasten imkânsız hale getiren İsrail politikalarına tepki gösterdi. Mısır Dışişleri Bakanı'nın ofisinde hukuk danışmanı olarak görev yapan Yasemin Musa tarafından sunulan savunma metninde şu ifadeler yer aldı:

“Bir milyondan fazla insanın sığındığı Refah'a yapılan bu saldırıyla birlikte engeller daha da arttı. İsrail, ihlallerine devam ediyor ve Filistin halkını topraklarından sürmeye çalışıyor.”

Bu çıkışın, İsrail ile ilişkiler üzerindeki etkisine dair gündeme geldi. Uzmanlar, Mısır-İsrail ilişkilerinin bugün bir dönüm noktasında olduğunu kaydetti.

Mısır'ın bu adımı, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararına ilişkin olarak UAD tarafından düzenlenen oturumlar çerçevesinde atıldı. Bu karar, İsrail'in 1967'den bu yana işgal altında tuttuğu Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin olarak mahkemeye bir danışma görüşü verilmesi talebiyle UAD’a sunuldu. İsrail, bu oturumları boykot ederken toplantıya 52 ülke katıldı.

Fotoğraf Altı: Gazze'nin kuzeyindeki İsrail bayrağı. (AFP)
Gazze'nin kuzeyindeki İsrail bayrağı. (AFP)

İsrail'in 1967'den bu yana Filistin topraklarında sürdürdüğü uzun süreli işgal kapsamındaki hukuk ihlalleri, Mısır bildirisinde gözden geçirildi. BMGK’nın ‘Filistinlilerin yaşamlarını korumak için bir ateşkes ilan etme konusunda birden fazla kez başarısız olduğuna’ dikkat çekildi. Bildiride İsrail'in Batı Şeria'daki yasa dışı uygulamalarını, Filistinlilere ait evlerin istilası, yıkılması, yerleşimcilerin şiddete destek vermesi ve artan yerleşim alanı inşaatları yoluyla sürdürdüğü belirtildi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre UAD’a çıkan Mısır temsilcisi, Filistinlileri topraklarından, özellikle de Kudüs'ten zorla tahliye etmeyi ve bir oldubitti dayatarak bu topraklardaki Yahudi varlığını güçlendirmek için işgal yasalarına dayanan genişletilmiş İsrail işgalini ve yerleşim politikasını kınadı. Mısırlı temsilci, Filistin halkının işgal edilmiş toprakları üzerindeki haklarını kullanmaktan mahrum bırakılmasının ve bu toprakların İsrail'e ilhak edilmesi için çalışılmasının bir savaş suçu olarak kabul edilmesi gerektiğini kaydetti.

Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd ise UAD önündeki sözlü açıklamasında, mahkemenin bu davada tavsiye niteliğinde görüş verme yetkisini teyit eden savunmaları ve hukuki destekleri içerdiğini belirtti. Ebu Zeyd tarafsız bir bakış açısıyla, Filistin halkının meşru ve devredilemez haklarına karşı sistematik işgal uygulamalarının yasadışılığının vurgulandığını vurguladı. Ebu Zeyd yaptığı açıklamada, Mısır’ın UAD’daki bildirisinde, UAD’ın işgal altındaki Filistin topraklarının durumuna ilişkin tavsiye niteliğinde bir görüş vermesinden kaynaklanacak yasal boyutların son derece önemli olduğunun söyledi. Tavsiye niteliğindeki görüş talebinin hassas bir durum çerçevesinde ve İsrail'in Filistinlileri topraklarından sürmeyi amaçlayan yaklaşık 75 yıllık uygulamalarının arka planında geldiğini kaydetti.

Fotoğraf Altı: Gazze Şeridi'nde Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu'na (UNRWA) ait bir yerleşkedeki İsrail askerleri. (AFP)
 Gazze Şeridi'nde Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu'na (UNRWA) ait bir yerleşkedeki İsrail askerleri. (AFP)

Eski Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Haridi de Mısır'ın UAD nezdinde sunduğu bildirinin uluslararası hukuk ilkeleri ve BM anlaşması ile uyumlu olduğunu ifade etti. Haridi, bildirinin hukuki derinlik ile karakterize edildiğini ve İsrail'in işgali meşrulaştırmaya yönelik bahanelerinin hukuki olarak çürütülmesini içerdiğini vurguladı. Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Mısır'ın savunmasında yer alan hususların daha önce Mısır tarafından birçok kez beyan edilen pozisyonlarla tutarlı olduğunu da sözlerine ekleyen Haridi, en büyük uluslararası yargı platformunda yapılan savunmanın ‘Mısır'ın Filistinlilerin haklarına verdiği desteğe daha güçlü bir boyut kattığı’ değerlendirmesinde bulundu.

Haridi, Mısır'ın savunma sırasında İsrail'e yönelik sert eleştirilerinin Kahire ve Tel Aviv yönetimleri arasındaki ilişkileri etkileme ihtimaline ilişkin olarak, Mısır'ın tutumunun ‘İsrail ve İsrail dışındaki taraflarca bilindiğine ve açık olduğuna’ dikkat çekti. “Eğer Tel Aviv, savunmada yer alan eleştiriler karşısında bir pozisyon almak istiyorsa, bu sadece kendisini ilgilendiren bir meseledir” diyen Haridi, ‘Mısır-İsrail ilişkilerinin bugün aslında bir yol ayrımında olduğunu’ da sözlerine ekledi. Haridi, en önemli noktanın, Filistinlilerin haklarını destekleyen Mısır bildirisinin ve diğer ülkelerin açıklamalarının UAD’ın vereceği tavsiye niteliğindeki görüş kararı üzerindeki etkisi olduğunu vurguladı. Haridi ayrıca, işgalin hukuka aykırı olduğu yönünde bir karar çıkması halinde, bu kararın işgalin sona erdirilmesi için ciddi ve gerçek bir baskı oluşturmak üzere etkili bir şekilde kullanılabileceğine işaret etti.

Kudüs Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Dr. Cihad el-Harazin de Mısır'ın UAD’aki bildirisini ‘Mısır'ın Filistin halkına verdiği desteğin bir devamı’ olarak değerlendirdi. Bildiride işgal suçlarının dikkatli bir şekilde incelendiğini ve karşıt iddiaların yasal olarak çürütüldüğünü kaydeden Harazin, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada İsrail'in, Mısır'ın Filistin halkını her şekilde desteklemekten çekinmeyeceğinin açıkça farkına vardığını belirtti. Mısır'ın bildirisinin Mısır'ın hukuki, tarihi ve siyasi vizyonunu somutlaştırdığına işaret eden Harazin sözlerini şöyle sürdürdü:

“Mısır-İsrail ilişkilerini gerçekten tehlikeye maruz bırakan şey, Mısır'ın Filistinlileri destekleyen hukuki, siyasi ve insani tutumu değildir. Aksine, İsrail'in Mısır'ın ulusal güvenliğini baltalamaya çalışan ve bölgede istikrarsızlığa yol açan karar ve eylemleridir.”



Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
TT

Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)

Suriye'nin başkenti Şam'da bu ayın başında uzun zamandır beklenen ve tarihi olarak nitelenen bir toplantı yapıldı. Bu toplantı, Suriye hükümetinden yetkililer ile Fevze Yusuf başkanlığındaki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetini bir araya getirdi. Toplantıda, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi arasında, Amerikan himayesinde imzalanan anlaşmanın uygulanması için alt komitelerin oluşturulması ve ihtilaflı meselelerin çözümüne yönelik müzakereler için ortak bir zemin bulunması konuları ele alındı.

Fevze Yusuf Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, görüşmelerin olumlu geçtiğini ve DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK), ABD ve bölgesel güçlerin bilgisi ve desteğiyle yapıldığını belirtti. Ayrıca Kurban Bayramı tatilinden sonra alt komitelerin kurulmasına karar verildiğini ifade etti.

Yusuf, “Her iki taraf arasında, merkezi komite denetiminde tüm alanlarda uzmanlaşmış komitelerin oluşturulması konusunda bir uzlaşı sağlandı. Zira birçok konu ve dosya, her iki tarafın uzmanlarına ihtiyaç duyuyor. Böylece Özerk Yönetim’in Suriye devlet yapılarıyla bütünleştirilmesi için ortak bir vizyona ulaşmak hedefleniyor” ifadelerini kullandı.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)

Birleşmeye dair farklı yaklaşımlar

Geçtiğimiz mart ayında Şara ile Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşma, kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askerî kurumların yeni devlet yapısına dâhil edilmesini öngörüyor. Bu kurumlar arasında sınır kapıları, havaalanları, petrol ve gaz sahaları da yer alıyor. Anlaşma kapsamında kurulması planlanan komitelerden biri, Özerk Yönetim’deki kurumların ve bu kurumlarda çalışan personelin devletin resmî kurum ve dairelerine nasıl entegre edileceğini ele alacak ‘idari komite’ olacak. Bir diğer komite, öğrencilerin, okulların ve eğitim kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanması ile diplomalarının ve eğitim kademelerinin tanınmasını sağlayacak. Ayrıca güvenlik ve askerî güçlerle ilgili bir komite de oluşturulacak ve bu komite, söz konusu güçlerin Savunma ve İçişleri Bakanlığı yapısına nasıl entegre edileceğini belirleyecek. İhtiyaca göre daha sonra başka komiteler de kurulacak.

Özerk Yönetim bölgeleri, Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan dört vilayete dağılmış durumda: Halep’in doğu kırsalı, Deyrizor’un kuzey ve doğu kırsalı, Rakka şehir merkezi ve Tabka. Bunlara ilave olarak Haseke vilayeti ve Kamışlı şehri. Bu bölgeler, yedi sivil yerel meclis tarafından yönetiliyor.

Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)

Söz konusu kurumların ve çalışanlarının geleceği hakkında konuşan Fevze Yusuf, bu yapıların birleşme süreci boyunca geçiş dönemini yöneteceğini açıkladı. Yusuf, “Anlaşılan o ki, bizim birleşme ve bütünleşme anlayışımız Şam’ın bakış açısından farklılık gösteriyor. Hükümet, birleşme meselesini Özerk Yönetim’in lağvedilmesi ve askerî güçlerinin tasfiyesi olarak anlıyor. Oysa biz, bütünleşmeyi mevcut kurumlarımızın bu aşamayı yönetmeye devam etmesi ve ileride devletin bir parçası hâline gelmesi olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.

Yerel yönetimlerin, onları yöneten halkın bir parçası olan kişiler aracılığıyla yürütülen bir yönetişim sistemi olduğunu vurgulayan Yusuf, bu kişilerin bölgenin sorunlarını çok iyi bildiklerini belirtti. Yusuf, “Başka bir ifadeyle, bu yönetimlerin gelişme ve Şam’la anayasal düzenlemelere dayalı olarak koordinasyon kurma hakkını korumak ve varlıklarını hukuken ve meşru biçimde sürdürmelerini teminat altına almak istiyoruz” dedi.

Askerî ve güvenlik güçlerinin, Savunma Bakanlığı bünyesinde tek bir yapı olarak birleştirilmesi, ancak özgünlüklerinin ve coğrafi dağılımlarının korunması hakkında ise Yusuf şu yorumu yaptı: “SDG’yi diğer silahlı gruplarla sayı, nitelik, silah ve savaş tecrübesi bakımından karşılaştırmak mümkün değil. SDG güçleri, ABD öncülüğündeki DMUK güçleri tarafından eğitildi. Bu güçler, geleceğin Suriye ordusunun çekirdeğini oluşturacak. Çünkü bu güçler disiplinli, örgütlü ve yıllar boyunca bölgelerini ve Suriye sınırlarını koruma noktasında yeterliliklerini ispatladılar.”

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)

Yusuf, hükümet tarafının anlaşma maddelerini uygulama konusunda ciddiyet gösterdiğini ve askerî seçenekler ile güvenlikçi çözümleri dışladığını belirtti. Her iki taraf da Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlerle SDG arasında askerî bir çatışma yaşanmamasının, uzlaşıların ve tüm Suriye topraklarında egemen ve güçlü bir devlet inşasının önünü açacak stratejik bir tercih olduğunu ve bu tercihin korunması gerektiğini vurguladı.

Zaman çizelgesine dair anlaşmazlık noktası

Ancak Şara ile Abdi arasında imzalanan anlaşma, yıl sonuna kadar uygulanması gereken bir takvim öngörüyor. Peki, bu takvim hakkında durum ne? Yusuf, birçok mesele ve dosyanın hâlâ karmaşık olduğunu ve daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğunu, örneğin, askerî ve güvenlik güçlerinin nasıl entegre edileceği meselesinin zamana yayıldığını kaydetti. Yusuf'a göre bu güçler, Suriye topraklarının üçte biri büyüklüğündeki bir alana dağılmış durumda. Hapishanelerin boşaltılması ve kampların tasfiye edilmesi meseleleri ise daha da uzun bir zamana ihtiyaç duyuyor.

Şarku'l Avsat'a konuşan Yusuf, Şara ile Abdi’nin anlaşmayı ilan etmesinin ardından Özerk Yönetim’in hükümet heyetiyle ilk toplantısını Haseke’de gerçekleştirdiğini, burada görüş alışverişinde bulunulduğunu aktardı. En acil çözüm gerektiren meselelerden birinin ortaokul ve lise diplomalarına ilişkin bitirme sınavları meselesi olduğunu ve hükümet heyetinin bunu çözmeye istekli olduğunu, ancak bugüne kadar, yani üç ay geçmesine rağmen, sınav sürecinin Özerk Yönetim bölgelerinde nasıl yürütüleceğine dair hiçbir resmî kararın çıkmadığını ve binlerce öğrencinin geleceğinin tehlikede olduğunu söyledi.

Yusuf ayrıca, Özerk Yönetim’in adem-i merkeziyet talebinin ayrılıkçılık ve bölünme anlamına geldiği yönündeki suçlamalara yanıt vererek, ‘Özerk Yönetim’in Şam’da bulunmasının ve Özerk Yönetim heyetinin orada yer almasının, Suriye devletine bağlılığın en büyük kanıtı ve delili olduğunu’ belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)

Yusuf, “Biz Suriye’nin bir parçasıyız ve bu bizim için ilkesel bir duruş. Adem-i merkeziyetçilik birlikle çelişmez. Hepimiz Suriyeliyiz. Ancak her bölgenin kendine has etnik ve dini çeşitliliğe dayalı özellikleri var” dedi. Yusuf, bu farklılıkların göz önünde bulundurulması gerektiğini, birçok gelişmiş ülkede adem-i merkeziyetçi sistemlerin uygulandığını ve bu ülkelerin güçlü devletler olduğunu söyledi. Adem-i merkeziyetçilik kavramının, sanki bölünme ve ayrılık anlamına geliyormuş gibi çarpıtıldığını ifade etti.

Askerî ve idarî dosyaların yanı sıra bu komiteler, ekonomik meseleleri ve petrol ile enerji sahalarının devrini de ele alacak. SDG, ülkenin petrol zenginliğinin yaklaşık yüzde 85’ini, ayrıca doğal gaz sahalarının ve üretiminin yüzde 45’ini kontrol ediyor. Bu sahalar arasında doğu Suriye’de Deyrizor kırsalında yer alan el-Ömer ve et-Tank sahaları da bulunuyor.

Yusuf, hükümet tarafıyla, hazırlanmakta olan Suriye parlamentosunun yapısına katılımları konusunu görüştüklerini açıkladı. Görüşmelerin, Kurban Bayramı tatilinden sonra başlamasının muhtemel olduğunu belirten Yusuf, Özerk Yönetim heyetinin anayasal bildiri konusundaki çekincelerini hükümet tarafına ilettiğini söyledi.

Yusuf, “Adem-i merkeziyetçilik, parlamentoya katılım ve anayasal bildiri meselelerine bazı satırlarda değindik. Ancak bu toplantı türünün ilkiydi. Bu nedenle genel çerçeveyi ele aldık. Bu oturum bir hazırlık niteliğindeydi. Sonraki toplantılarda daha derin tartışmalara gireceğiz” ifadelerini kullandı.

 Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)

Fevze Yusuf, Özerk Yönetim’in, sunulan anayasal bildiri taslağından memnun olmadığını ve bu konuda itirazları olduğunu söyledi. Zira Özerk Yönetim bu bildirinin, merkeziyetçi bir yönetimi dayattığını düşünüyor. Onlara göre anayasa, yetki ve sorumlulukların adil biçimde paylaşılmasını sağlamalı, farklı siyasi görüşlerin özgürce ifade edilmesine izin vermeli, Suriye’deki tüm etnik ve dini toplulukların haklarını tanımalı ve demokratik, adem-i merkeziyetçi bir yönetim sistemini benimsemeli.

Yusuf sözlerini şöyle tamamladı: “Biz diyaloğa hazırız. Hükümet tarafının müzakerelerin yeniden başlatılması için yeni bir tarih belirlemesini ve komitelerin çalışmalara başlamasını bekliyoruz.”