İmam Abdullah bin Suud'un hikayesi

Diriye’nin son kuşatmasından İstanbul'da öldürülmesine kadar yaşananlar…

Diriye dışında seyahat eden bir kervan (Şarku’l Avsat)
Diriye dışında seyahat eden bir kervan (Şarku’l Avsat)
TT

İmam Abdullah bin Suud'un hikayesi

Diriye dışında seyahat eden bir kervan (Şarku’l Avsat)
Diriye dışında seyahat eden bir kervan (Şarku’l Avsat)

Suudi Arabistan tarihiyle ilgili belgesel çalışmaları konusunda uzman araştırmacı Dr. Prenses Cevahir bint Abdulmuhsin bin Abdullah bin Calavi Al Suud, İmam Abdullah bin Suud'un Diriye'nin son kuşatmasındaki cesareti ve Osmanlı ordusuyla yaptığı görüşmelerin ardından teslim olması, yakalanması ve İstanbul'a götürülmesinin ardından öldürülmesini konu aldı. Prenses Cevahir, beş ay süren kuşatmanın ardından modern silahlara ve askeri danışmanlara rağmen Diriye’nin halen kararlılıkla yiyecek, silah ve savaşçı yokluğuna direndiğini ve Suudilerin sertliği ve cesaretinden de zarar gören İbrahim Paşa'nın saldırılarına direndiğini söyledi.

Son kaleler

İmam Abdullah, İbrahim Paşa'nın güçleriyle savaşmaya devam etti. Bu da onun teslim olma niyetinde olmadığını gösteriyor. İbrahim Paşa babasına yazdığı mektupta, Diriye'de İmam Abdullah'ın saklandığı saray dışında her yer ele geçirildiğini ifade etti. Bombardımanın üç gün üst üste devam ettiğini, bu süre zarfında İmam Abdullah’ın, İngiliz kayıtlarının daha inatçı olarak tanımladığı bir şekilde kuşatmaya direnmeye çalıştı. Ancak arkasını döndüğünde çevresinde kendisine sadık kalan yalnızca birkaç kişi buldu. İbrahim Paşa'ya müzakere talebinde bulundu ve ondan da bir elçi (8 Zilkade H. 1233 / 9 Eylül 1818) İbrahim Paşa'nın yanına çıktı.  Kendisi gelir gelmez Osmanlı topları bombalamayı bıraktı. Birkaç saat sonra İmam Abdullah bin Suud müzakere yapmak üzere İbrahim Paşa'nın kampına gitti.

İngiltere ve Osmanlı kayıtlarının zıtlığı

İngiliz kayıtları, İbrahim Paşa'nın, teslim olma pazarlığı sürecinde olan İmam Abdullah'ı kabul ederken davranışının küçümseme ve kibir ile karakterize olduğunu öne sürüyor ve bunu dört maddeye bağlıyor. Bunlar; kendisine sadık kalan savaşçıların hayatlarını korumak, aile üyelerini korumak, Diriye’yi yıkmamak ve güvenliğini sağlamak. Ancak Osmanlı belgeleri bunların hiçbirine değinmezken, İngiliz belgeleri İbrahim Paşa'nın tüm maddeleri onayladığını gösteriyor. İngiliz kayıtları iki isme dikkat çekiyotr. Bunlar, meselenin çözümü için 24 saatlik süre talep eden Seleme El Diriye ve İmam Abdullah.

İbrahim Paşa için o gece, özellikle babası Muhammed Ali Paşa ile birlikte Osmanlı Padişahı’na sözler verdikten sonra Diriye’nin devrilmesinin yalnızca İmam Abdullah'ın tutuklanması veya teslim edilmesiyle sonuçlanacağını anlayınca tedirginlik içinde uyuduğundan geçmedi. İmam Abdullah'ın kaçmayı düşünmesi veya Kahire'ye gitmeye karar vermeden önce kendini öldürmesi korkusuyla, sürenin dolduğu saatler onun için uzun ve zorlu geçti. Bu nedenle komutanlarına tüm bölgelerde güvenliğin sıkılaştırılması emrini verdi.

Fotoğraf Altı: İmam Abdullah bin Suud'un İngiltere'nin Türk hükümetinin vatandaşlarına koruma sağlamasını protesto eden mektubunu içeren İngiliz belgesi. (Şarku’l Avsat)
 İmam Abdullah bin Suud'un İngiltere'nin Türk hükümetinin vatandaşlarına koruma sağlamasını protesto eden mektubunu içeren İngiliz belgesi. (Şarku’l Avsat)

İbrahim Paşa, sarayı kapatılmadan kaçma fırsatı bulan İmam Abdullah'ı yanlış değerlendirdi. Eğer İmam Abdullah Diriye'yi terk etmeyi başarsaydı ve ailesi dağılsaydı Osmanlılar Arap Yarımadası'nda kalmak zorunda olacaktı.

Kaçış.. İmkansız fikir

Akla gelen ilk soru şu: İmam Abdullah'ın süre dolmadan karanlıkta kaçması kendi fikri miydi? Turki bin Abdullah ve kardeşi Zeyd, müzakereler sırasında Diriye'den ayrılabildi. Ancak İmam Abdullah, Suudilerin imamı olarak sorumluluğunu üstlenmeye karar verdi. Halkını, aile bireylerini ve onlardan geriye kalanları belli bir tehlikeye maruz bırakması mümkün olmadığı gibi İbrahim Paşa'nın üzerine ağır korumalar yerleştirmesiyle kaçma fikri de imkansız hale geldi. İbrahim Paşa ve babası, Sultan 2. Mahmud'la olan konumlarını Muhammed Ali'nin mandasını, nüfuzunu ve yayılmacı planlarını kaybetmesine yol açacak kadar tehlikeye atabilecek uzun vadeli bir savaşı affetmeyeceklerdi. Ancak Sultan 2. Mahmud ona karşı onlardan daha şefkatli olmayacak ve seleflerinin Osmanlı İmparatorluğu'nun dini ve siyasi nüfuzunu elinden alma konusunda başardıklarından dolayı onu affetmeyecekti. Uzun yıllar boyunca Suudi faaliyetlerine karşı koyma konusundaki başarısızlığından sonra, bu durum neredeyse Osmanlı Hanedanı Sultanlığı'ndan Halifelik unvanının kaldırılmasına yol açacaktı.

Burada İmam Abdullah'ın cesaretinin, H. 1226 / MS. 1811 H.233 / MS 1818Arap Yarımadası'na ayak basan Ahmet Tosun Paşa, babası Mehmed Ali Paşa ve ardından İbrahim Paşa'nın 1233'teki Diriye kuşatmasına kadar olan seferlerine karşı koymakla sınırlı olmadığı ortaya çıktı. Bunun yerine, kendisini bekleyen karanlık ve kesin kaderin farkına vararak sorumluluğunu omuzlayıp İstanbul'a gitmeye karar verdi.

Osmanlı belgelerine aşina olan herkes, İbrahim Paşa'nın birçok yazışmasında ‘İmam Abdullah'ın tutuklanması’ ifadesinin tekrarlandığını görecektir. Bu tarihi gerçeklerle çelişiyor. Çünkü eğer tutuklanırsa herhangi bir müzakere ya da koşul olmayacak. Bu da bu fikri geçersiz kılıyor.

İmam Abdullah ve ailesi, Sultan 2. Mahmud ve devlet adamlarının zaferlerini mühürlemek için Diriye'den ayrılmalarını hızlandırma ve hiçbir askeri harekete şans vermeme yönündeki acil isteklerini fark edemedi. İmam Abdullah, Osmanlı kuvvetlerinden 300 şövalye ve 400 savaşçıdan oluşan bir tabur eşliğinde, yoğun muhafızlar arasında Diriye'yi prangalarla terk etmiş, kaçmaya kalkışması halinde onun kaçmasının engellenmesi gerektiği vurgulanmıştı. Eğer kaçmaya kalkışırsa kaçmasının engellenmesi gerektiği vurgulandı.  Bu da İbrahim Paşa'nın İmam Abdullah'la anlaşma yaptıktan ve Diriye'den ayrılıp esir olarak Necd'in yayla ve ovalarına girdikten sonra bile duyduğu korkuyu yansıtıyor. Esir konvoyundan gizlice kaçmayı başaran kardeşi Mişira bin Suud'a tanınan fırsat hiçbir şekilde eline geçmedi.



Rumeyyan: Geleceğe Yatırım Girişimi kapsamında son dokuz yılda 250 milyar dolarlık anlaşma imzalandı

TT

Rumeyyan: Geleceğe Yatırım Girişimi kapsamında son dokuz yılda 250 milyar dolarlık anlaşma imzalandı

Rumeyyan: Geleceğe Yatırım Girişimi kapsamında son dokuz yılda 250 milyar dolarlık anlaşma imzalandı

Geleceğe Yatırım Girişimi Vakfı Başkanı Yasir er-Rumeyyan, Geleceğe Yatırım Girişimi Konferansı'nın (FII) önceki edisyonlarında yapılan anlaşmaların değerinin son dokuz yılda yaklaşık 250 milyar dolara ulaştığını açıkladı. Er-Rumeyyan, geçen yıl dünyanın bir değişim yaşadığını ve yatırımcıların ve şirketlerin hedeflerinin mevcut fırsatlarla birlikte arttığını vurguladı.

Er-Rumeyyan bu açıklamayı bugün, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz'in himayesinde Riyad'daki Kral Abdulaziz Uluslararası Konferans Merkezi'nde düzenlenen ve 30 Ekim'e kadar devam edecek olan FII’nın dokuzuncu edisyonunun açılış konuşmasında yaptı.

frgt
Geleceğe Yatırım Girişimi Vakfı Başkanı Yasir er-Rumeyyan, Geleceğe Yatırım Girişimi Konferansı'nın (FII) açılışında konuşma yaptı. (Şarku’l Avsat)

Er-Rumeyyan, küresel GSYİH'nın toplamının 111 trilyon dolardan fazla olduğunu söyledi. Dünyanın refah için yeni bir modele ve uluslararası iş birliğine ihtiyacı olduğunu ifade eden er-Rumeyyan, FII’nın dünya liderlerini ve karar vericileri bir araya getirerek iş birliği yapmalarını ve değişim için çaba sarf etmelerini sağlama rolünü vurguladı. Er-Rumeyyan ayrıca, FII’nın dokuzuncu edisyonunda, dünya liderlerinin refaha ulaşma çabalarını birleştirecek önemli bir duyurunun yer alacağını bildirdi.

Yapay zekânın küresel adalet üzerindeki etkisine ilişkin endişelerin arttığını belirten er-Rumeyyan, eşitsizliğin sadece ekonomik bir uçurum değil, aynı zamanda insanın hırsını ve hedeflerine ulaşma yeteneğini engelleyen bir faktör olduğunu açıkladı.

Suudi Arabistan'a akan yabancı yatırımların geçen yıl yüzde 24 artarak 31,7 milyar dolara ulaştığını açıklayan er-Rumeyyan, hükümetlerin ve özel sektörün küresel refahı sağlamak için ortak olarak çalışması gerektiğini belirtti.

FII, 250 panel oturumu aracılığıyla 8 binden fazla katılımcı ve 650 seçkin konuşmacıyı bir araya getiriyor. Bu da Riyad’ın, dünyanın dört bir yanından liderleri ve yenilikçileri buluşturan, vizyonları geleceğin yatırımlarını şekillendirecek pratik stratejilere dönüştüren önde gelen küresel bir merkez olarak konumunu güçlendiriyor.


İki kutsal camiyi bir ayda 54,5 milyon kişi ziyaret etti

Mescid-i Haram'da bir ayda cemaat sayısı 17,7 milyonu aştı (SPA)
Mescid-i Haram'da bir ayda cemaat sayısı 17,7 milyonu aştı (SPA)
TT

İki kutsal camiyi bir ayda 54,5 milyon kişi ziyaret etti

Mescid-i Haram'da bir ayda cemaat sayısı 17,7 milyonu aştı (SPA)
Mescid-i Haram'da bir ayda cemaat sayısı 17,7 milyonu aştı (SPA)

Mekke'deki Mescid-i Haram ve Medine'deki Mescid-i Nebevî, 23 Eylül- 22 Ekim 2025 tarihleri ​​arasında 54,5 milyondan fazla ziyaretçiyi ağırladı. Bu sayı, bir önceki aya göre 938 binden fazla ziyaretçi artışına işaret ediyor. Bu durum, Suudi Arabistan'ın hacıların ibadetlerini kolay ve güvenli bir şekilde yerine getirmelerini sağlamak için sunduğu hizmet ve olanaklar göz önüne alındığında, bu iki ziyaret yerine olan talebin arttığını gösteriyor.

Mescid-i Haram Başkanlığı, aynı zaman diliminde Suudi Arabistan içinden ve dışından 11,7 milyondan fazla kişinin umre ziyaretinde bulunduğunu, bunların yaklaşık 1,5 milyonunun yurt dışından geldiğini belirtti.

Mescid-i Haram'da ibadet edenlerin sayısı 17,7 milyonu, Mescid-i Nebevi'de ise 21,3 milyonu aştı. Ayrıca, iki milyon kişi Ravza-i Şerif'i ziyaret etti ve yaklaşık 1,5 milyon kişi Hz. Muhammed (s.a.v.) ve iki sahabesini (Allah onlardan razı olsun) ziyaret etti. Hicr-i İsmail'de ibadet edenlerin sayısı ise 9,37 milyonu aştı.

Ana girişlere yerleştirilen akıllı sensörler sayesinde ibadet edenlerin ve hacıların sayısı gerçek zamanlı olarak doğru bir şekilde izlenerek modern teknolojilere dayalı istatistiklere göre, İki Harem-i Şerif'e gelen toplam ziyaretçi sayısı 54,5 milyonu aştı.

Kuruma göre, bu rakamlar, çeşitli sektörlerin ziyaretçilere, hacılara ve ibadet edenlere hizmet etmek ve İki Harem-i Şerif'te sunulan hizmetlerin kalitesini artırmak için gösterdiği önemli çabaları yansıtmakta. Bu, liderlerin dünyanın dört bir yanından gelen Tanrı Misafirlerine en iyi hizmeti sunma özlemleriyle uyumludur.

Ziyaretçi ve hacı sayısındaki sürekli artış, Suudi Arabistan'ın onların gelişini kolaylaştırma ve tüm modern imkan ve teknolojilerle donatılmış güvenli bir manevi ortam sağlama çabalarının bir uzantısıdır. Bu durum, İki Harem-i Şerif'e ve ziyaretçilerine hizmeti önceliklerinin ön sıralarına koyan Vizyon 2030 hedefleriyle uyumlu, seçkin bir dini deneyimin elde edilmesine katkıda bulunmaktadır.


Geleceğe Yatırım Girişimi Konferansı önümüzdeki on yılların ekonomisini Riyad'dan başlatıyor

Geleceğe Yatırım Girişimi Konferansı’nın sekizinci edisyonundan (AFP)
Geleceğe Yatırım Girişimi Konferansı’nın sekizinci edisyonundan (AFP)
TT

Geleceğe Yatırım Girişimi Konferansı önümüzdeki on yılların ekonomisini Riyad'dan başlatıyor

Geleceğe Yatırım Girişimi Konferansı’nın sekizinci edisyonundan (AFP)
Geleceğe Yatırım Girişimi Konferansı’nın sekizinci edisyonundan (AFP)

Bu yıl dokuzuncusu düzenlenen Geleceğe Yatırım Girişimi Konferansı (FII) bugün Riyad’da Kral Selman’ın himayesinde başlıyor. Konferans çerçevesinde milyar dolarlık anlaşmaların imzalanması bekleniyor. Uzmanlar, FII’nın Riyad’ı dünya çapında üst düzey bir buluşma noktası haline getirdiğini, farklı alanlardan uzmanları topladığını ve önümüzdeki on yılların küresel ekonomisinin şekillenmesinde, piyasa hareketlerini destekleyecek ortaklıkların güçlendirilmesinde ve bölgesel fırsatların yaratılmasında etkili olacağını vurguluyor.

FII’nın bu yılki dokuzuncu edisyonunda 20’den fazla devlet başkanı ve başkan yardımcısının katılımıyla benzeri görülmemiş bir katılım bekleniyor. Bu durum, Riyad’ın ekonomik diyalog merkezi olarak artan küresel önemini gösteriyor. Ayrıca, yatırım anlaşmalarının toplam hacminin önceki yılki 60 milyar doları aşması öngörülüyor.

FII, bölgedeki en büyük uluslararası ekonomik buluşma olarak görülüyor. Hükümet liderleri, politika yapıcılar, CEO’lar ve küresel yatırımcılar, ayrıca yenilikçiler ve girişimciler, konferansta bir araya geliyor. 2017’den bu yana etkinlik, küresel yatırım gündemini belirleyen bir pusula haline gelmiş durumda.

xscdfg
Geleceğe Yatırım Girişimi Vakfı Başkanı Yasir er-Rumeyyan, konferansın sekizinci oturumunda konuşma yapıyor. (SPA)

New York Belediye Başkanı'nın eski Uluslararası İlişkiler Temsilcisi Edward Mermelstein, Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte, FII'nın geleneksel bir konferanstan çok daha fazlası olduğunu söyledi. Mermelstein, “Bu girişim, küresel sermaye, inovasyon ve politikanın buluştuğu bir platformdur” dedi.

Mermelstein, “FII sadece bir dizi etkileyici konuşmadan ibaret değil, aynı zamanda uygulama odaklı devlet fonlarını, küresel CEO'ları ve politika yapıcıları bir araya getirerek, pazarları harekete geçiren ve bölgeler arasında fırsatlar yaratan ortaklıklar kuruyor” ifadesini kullandı.

Mermelstein, “Bu girişimi gerçekten farklı kılan şey, Suudi Arabistan'ın bir kuluçka merkezi olarak üstlendiği roldür. Vizyon 2030 kapsamında, Krallık Riyad'ı gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler için bir merkez haline getirmiştir” şeklinde konuştu.

Mermelstein'a göre FII, önümüzdeki on yıllar boyunca küresel ekonomiyi şekillendirecek sürdürülebilir kalkınma, yapay zekâ entegrasyonu ve gelişmekte olan pazarlara yatırım konularındaki tartışmaları teşvik ettiği için bu hedefi yansıtıyor.

Mermelstein sözlerini şöyle sürdürdü: “FII’nın olağanüstü gelişimini takip ettim ve yaklaşan oturumlarına katkıda bulunmaktan onur duyuyorum. Çalışmalarım, küresel yatırımları gelişmekte olan pazarlara ve yeniden inşa çabalarına yöneltme misyonuyla yakından uyumlu. 2022 ile 2025 yılları arasında New York Şehri Uluslararası İlişkiler Komiseri olarak, şehrin küresel ilişkilerini güçlendirme ve yabancı yatırım, teknoloji ve sürdürülebilirlik girişimlerini teşvik etme onuruna nail oldum.”

Söz konusu görevinde Suudi Arabistan’ı birkaç kez ziyaret eden Mermelstein şu ifadeleri kullandı: “Bu ülkenin olağanüstü dönüşümüne ve ortaklığa açık tutumuna bizzat tanık oldum. Bugün, özellikle yeniden yapılanma, dayanıklılık ve teknoloji odaklı büyümeye odaklanarak, gelişmekte olan ve gelecek vaat eden pazarlarda kurumsal yatırımları harekete geçirmeye çalışıyorum.”

xdf
Suudi Arabistan Maliye Bakanı Muhammed el-Cedan geçen yılki konferansta konuşurken (Reuters)

Mermelstein, bu alandaki deneyimleri hakkında şöyle konuştu: “Kısa süre önce Kiev Uluslararası Ekonomi Forumu'nda, uluslararası ortaklıklar ve özel sermayenin çatışma sonrası ekonomilerin yeniden inşasına nasıl katkıda bulunduğuna odaklandım. Benzer çerçevelerin, Suudi liderliğinin ve sermayesinin sürdürülebilir büyümenin şekillenmesinde belirleyici bir rol oynadığı Afrika, Asya ve Ortadoğu bölgelerine de genişletilebileceğine inanıyorum.”

Mermelstein, Suudi Arabistan’ın yatırım ortamı ve avantajlarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Krallık, yükselen piyasalardaki dönüşümde öncü bir lider olarak konumunu pekiştirdi. Vizyon 2030 sayesinde, güçlü yönetişim, modern düzenlemeler ve uzun vadeli net bir stratejiyle desteklenen, yatırımcılar için istikrarlı ve çekici bir ortam oluştu. Krallığın, Kamu Yatırım Fonu (PIF) ve büyüyen özel sektörü aracılığıyla sermaye toplama kapasitesi, onu yenilik ve yatırım için küresel bir çekim noktası haline getiriyor.”

ty
Blackstone Group Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO'su Stephen Schwarzman, geçen yılki konferansta konuşma yaparken (Reuters)

Mermelstein sözlerine şöyle devam etti: “Suudi liderler ve kurumlarla kişisel etkileşimlerim sayesinde, bu dönüşümü yönlendiren derin hırs ve profesyonelliği ilk elden gördüm. Ekonomisini çeşitlendirmenin yanı sıra, Krallık, stratejik planlama, teknolojik ilerleme ve kapsayıcı kalkınmayı birleştiren bir başarı modelini ihraç ediyor. Bugün Krallık, anlayışlı liderlik ve disiplinli uygulamanın dünya çapındaki gelişmekte olan pazarlar için nelerin mümkün olduğunu nasıl yeniden tanımlayabileceğinin parlak bir örneği.”

FII'nın üç avantajı

Almanya merkezli GSL Holding GmbH'nin kurucu ortağı ve CEO'su Sem M. Köksal, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “FII, Suudi Arabistan'daki yeni gelişmeleri sürekli olarak öğrenmek istememizi sağladı” dedi.

Köksal, “Bu girişimi benzersiz kılan üç şey olduğunu düşünüyorum. Birincisi, başka yerlerden farklı olarak gelişmeleri araştırma ve çözüm arama hızı” dedi.

Girişimin ikinci avantajı, gerçek ortaklıklar kurmasıdır. Köksal’a göre, bunun bir sonucu olarak, Suudi iş insanı Abdullah el-Muleyhi ile başlattıkları ortaklıklar, geleceğin teknolojisi alanında iş birliğini güçlendirdi.

FII'nın üçüncü avantajı, ortaklıklar kurmak ve girişimler başlatmakla sorumlu Suudi Arabistan Yatırım Bakanlığı'nın katılımı ve etkileşimi ile uzmanları, bakanları ve karar vericileri aynı anda ve aynı yerde bir araya getirerek karar vericilere ulaşma kabiliyetidir.

Köksal, “Girişim tarafından oluşturulan bu toplantı, sorunları ve zorlukları belirliyor ve olası çözümleri araştırıyor. Bu nedenle FII sıradan bir konferans değil, geleceğin şekillendirildiği bir yer” ifadelerini kullandı.

cdfgt
Geçen yılki etkinliğe katılanlardan bazıları (Şarku’l Avsat)

Girişime katılımıyla ilgili olarak konuşan Köksal şöyle dedi: “Etkinlikte, Alman mühendislik, iletişim ve teknolojisindeki son gelişmeleri gözden geçirecek ve kritik altyapı alanında çözümler önereceğim.”

Köksal şöyle devam etti: “Ortaklıklarımız, veri merkezleri ve entegre güvenlik çözümlerinden yeni nesil enerji teknolojisine kadar tüm odak alanımı kapsıyor. Alanlarında dünya lideri olan şirketlerle çalışıyorum.”

Anlaşmalar ve projeler

Köksal sözlerini şöyle sürdürdü: “Üç ana alanı kapsayan anlaşmalar imzalamak için çalışıyoruz. Bunlardan biri, yapay zekâ devrimini destekleyecek veri merkezleri alanıdır. Suudi Arabistan şu anda Neom ve The Line gibi iki olağanüstü projeyi inşa ediyor; bu projeler, güvenli ve egemen bir veri altyapısı gerektiriyor… Bu alanda ABD’nin en büyük altyapı fonlarından biriyle çalışıyorum ve Saudi Excellence şirketiyle iş birliği içinde, Suudi Arabistan için somut planlarımız var. Henüz ayrıntılara giremiyorum, ancak konu bilgi transferi, yerel üretim ve gerçek teknolojik egemenlikle ilgili. Biz sadece teknoloji satmıyoruz, onu aktarıyoruz. Krallığın istediği ve hak ettiği şey bu: Gerçek bir egemenlik; sadece dışarıdan satın alma değil.”

Köksal, “Gelişmiş piller ve enerji teknolojisi hakkında konuşacağız: Bu konu benim için ilginç, çünkü Silikon Vadisi'nden lityum ve kükürt pil teknolojisinde dünya lideri olan Lyten'in danışmanıyım. Şirketin kurucusu ve CEO'su Dan Cook vizyoner biri... Avrupa için danışmanlık görevim var, ancak Krallık için de şimdiden konseptler geliştiriyorum” şeklinde konuştu.

Enerji bağımsızlığının ulusal güvenlik olduğunu vurgulayan Köksal, Suudi Arabistan'ın enerjiyi her zaman diğer ülkelerden daha iyi anladığını belirtti. Köksal, “Şimdi, konu yeni nesil enerji teknolojisi. Lyten, bu devrimi küresel olarak öncülük ediyor” dedi.

frgty6u7
Bir kadın, konferansın sekizinci edisyonunda Tesla CEO'su Elon Musk'ın konuşmasını telefonuyla kaydediyor. (Reuters)

Köksal, “Egemenlik yeteneklerini geliştirmek için önde gelen Avrupalı ve uluslararası ortaklarla çalışıyoruz. Bu hassas bir konu, ancak bağımsızlık için çok önemli” diyerek Suudi Arabistan'ın şu anda teknoloji şirketleri için dünyanın en iyi yeri olduğunu belirtti. Köksal, “Yatırım girişimi, ideal bir konum olan Riyad'dan başlatılıyor. Riyad'dan Avrupa'ya beş saat, Asya'ya altı saat ve Afrika'ya dört saatte ulaşabilirsiniz” ifadelerini kullandı.

Yapay zekâ ve temiz enerji alanındaki sözleşmeler

Suudi iş adamı ve yapay zekâ yatırımcısı Abdullah bin Zeyd el-Muleyhi, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, FII'nın dokuzuncu edisyonunun başlatılmasının, Krallığı dünyanın dört bir yanından gelen yatırımcılar için küresel bir destinasyon haline getirdiğini söyledi.

El-Muleyhi, “Suudi Arabistan’ın yapay zekâ projelerine verdiği destek, FII ve Vizyon 2030'un en önemli sonucu. Eğitim ve yapay zekâ sektörleri konferansın tartışma panellerinin önemli bir parçası olduğu için, tüm ülkelerden gelen önemli küresel katılımcılarla büyük anlaşmaların imzalanmasını bekliyorum” dedi.

El-Muleyhi, 2017 yılında başlatılan bu girişimin, insanlık üzerinde olumlu bir etki bırakmaya katkıda bulunan küresel zorluklara çözüm bulmak için çabaları birleştirmek ve yatırım yapmak üzere ortak küresel eylemlerin harekete geçirildiği bir dönemde, Krallığı uluslararası yatırım konferanslarının küresel sponsorlarından biri haline getirdiğine inandığını belirtti.