Avrupa Rusya’yla açıktan bir savaşa girmeye mi hazırlanıyor?

Korzenio'daki Vistül Nehri üzerinde çeşitli NATO ülkelerinden askerlerle ortak askeri tatbikata katılan Fransa ve Polonya askerleri, 4 Mart 2024 (DPA)
Korzenio'daki Vistül Nehri üzerinde çeşitli NATO ülkelerinden askerlerle ortak askeri tatbikata katılan Fransa ve Polonya askerleri, 4 Mart 2024 (DPA)
TT

Avrupa Rusya’yla açıktan bir savaşa girmeye mi hazırlanıyor?

Korzenio'daki Vistül Nehri üzerinde çeşitli NATO ülkelerinden askerlerle ortak askeri tatbikata katılan Fransa ve Polonya askerleri, 4 Mart 2024 (DPA)
Korzenio'daki Vistül Nehri üzerinde çeşitli NATO ülkelerinden askerlerle ortak askeri tatbikata katılan Fransa ve Polonya askerleri, 4 Mart 2024 (DPA)

Daha fazla mühimmat ve silah üretimi, savunma alanında daha fazla yatırım ve koordinasyon... Avrupa, Rusya’yla açıktan bir savaşa girmeye mi hazırlanıyor?

Avrupa Birliği (AB) ülkeleri savunma harcamalarını artırmanın yollarını arıyor. En önemli hedefi üye ülkeler arasında barışı korumak olan AB, çalkantılı zamanlarda kendisini dış tehditlerden korumayı istemesi ve Avrupa'da yeni bir savaşın patlak vermesi korkusunun hakim olması nedeniyle savunma alanına yoğun bir şekilde odaklanmış durumda.

Avrupa’yı savunma alanına yönlendiren faktörler

Avrupa'nın savunma alanındaki harcamalara odaklanmaya yönelik bu değişiminin yolu birçok faktörden büyük ölçüde etkilendi. Bu faktörlerin başında Rusya'nın askeri üçüncü yılına giren Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaş geliyor. İspanya’nın El Pais gazetesinin 4 Mart Pazartesi tarihli sayısında yer alan bir haberde Ukrayna ordusunun elindeki mühimmatın azalması ve Ukrayna’ya yapılan askeri yardımların durması nedeniyle Kiev zor durumdayken Moskova’nın tahmin edilenden daha rahat olduğu vurgulandı.

Aynı habere göre diğer faktörler arasında Çin'in daha iddialı görünmesi ve eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesi ya da Washington'ın Çin'i kontrol altına alma çabalarını Avrupa'dan Asya'ya kaydırması durumunda ABD’nin Ukrayna'ya verdiği desteğin ne olacağı konusunda endişelerin artması yer alıyor. Avrupa kıtası, tüm bunlardan dolayı başka bir savaşın çıkması durumunda kırılgan bir konumda olmaktan kaçınmaya çalışıyor.

Bavyera Eyaleti Başbakanı Markus Söder, Almanya'nın güneyindeki Bavyera Eyaleti’nin Schrobenhausen ilçesinde Avrupa merkezli ​​çok uluslu füze üreticisi MBDA'yı ziyareti sırasında Alman-İsveç ortak yapımı Taurus KEPD 350 havadan ateşlenen yüksek hassasiyetli stand-off güdümlü füze sistemini incelerken, 5 Mart 2024 (AFP)
Bavyera Eyaleti Başbakanı Markus Söder, Almanya'nın güneyindeki Bavyera Eyaleti’nin Schrobenhausen ilçesinde Avrupa merkezli ​​çok uluslu füze üreticisi MBDA'yı ziyareti sırasında Alman-İsveç ortak yapımı Taurus KEPD 350 havadan ateşlenen yüksek hassasiyetli stand-off güdümlü füze sistemini incelerken, 5 Mart 2024 (AFP)

Rusya tarafından geçtiğimiz pazartesi günü yapılan açıklama, Rusya ile AB arasındaki gerilimin son göstergelerinden biri olarak kabul edildi. Rusya, söz konusu açıklamada, Alman subaylar arasında yapılan, ancak sızdırılan bir görüşmede, Rusya'nın ilhak ettiği Ukrayna'nın Kırım Yarımadası’na saldırı düzenlenebileceğinin tartışıldığı belirtildi. Kremlin'e göre ‘bu sızıntı, Batılı ülkelerin Ukrayna'daki savaşa dahil olduğunu kanıtlıyor.’

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, müttefiklerin üzerindeki büyük baskıya rağmen Kiev'in uzun zamandır istediği Taurus KEPD 350 havadan ateşlenen yüksek hassasiyetli stand-off güdümlü füze sistemini tedarik etmeyi reddetmeye devam ediyor. Almanya'nın Alman-İsveç ortak yapımı bu füze sisteminin yaklaşık 300 millik bir menzile sahip olması nedeniyle ‘uzun menzilli bir silah’ olduğunu söyleyerek tutumunu savunuyor. ABD merkezli The Washington Post gazetesinin 5 Mart Salı günü verdiği bir habere göre Almanya'nın Ukrayna’ya bu silahı tedarik etmesi onu doğrudan Rusya'ya karşı savaşa sürüklemekle tehdit ediyor.

Rusya’nın saldırabileceği beklentisi

Rusya ile AB arasındaki gergin atmosferde, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen geçtiğimiz hafta Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulu’nda (Rusya'nın) savaş tehdidinin yakın değilse de imkansız da olmadığını söyledi. Ursula von der Leyen ‘Avrupa'nın buna karşı hazırlık yapmasının zamanının geldiğini’ vurguladı.

Rusya'nın Rostov Bölgesi'ndeki Kadamovsky Meydanı'nda Güney Askeri Bölgesi Komutanlığı tarafından gerçekleştirilen tatbikatlardan bir kare, 3 Şubat 2022. Rusya, aynı ayın 24'ünde Ukrayna'yı işgal etmeye başladı (Reuters)
Rusya'nın Rostov Bölgesi'ndeki Kadamovsky Meydanı'nda Güney Askeri Bölgesi Komutanlığı tarafından gerçekleştirilen tatbikatlardan bir kare, 3 Şubat 2022. Rusya, aynı ayın 24'ünde Ukrayna'yı işgal etmeye başladı (Reuters)

El Pais gazetesinin haberine göre Von der Leyen'in sözleri, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in bir Avrupa ülkesine ya da bir NATO müttefikine saldırması ve NATO'nun bir üyesine yapılan saldırının tüm üyelerine yapılmış sayılacağını ifade edilen ortak savunma taahhüdünü test etmeye çalışabileceği uyarısının yapıldığı açıklamaların sonuncusuydu. Öte yandan Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, birkaç hafta önce yaptığı bir açıklamada, “Uzmanlarımız, beş ila sekiz yıl içinde böyle bir saldırının mümkün olabileceğini tahmin ediyor” diyerek uyardı. Danimarka Savunma Bakanı Troels Lund Poulsen ise varsayıma dayalı böyle bir saldırının NATO'nun 2023 yılındaki değerlendirmesindeki tahmininden de önce gerçekleşebileceğini ve bunun yeni bir değerlendirme olduğunu söyledi.

AB Komisyonu dün, Rusya'nın olası saldırısı karşısında koordineli bir savunma stratejisine duyulan acil ihtiyacın karşılanması amacıyla geliştirilen Avrupa Savunma Sanayii Programı’nı (EDIP) açıkladı.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Fransa'nın doğusunda yer alan Strazburg'da bulunan Avrupa Parlamentosu'nda güvenlik ve savunma konulu konuşmasını yaparken, 28 Şubat 2024 (AP)
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Fransa'nın doğusunda yer alan Strazburg'da bulunan Avrupa Parlamentosu'nda güvenlik ve savunma konulu konuşmasını yaparken, 28 Şubat 2024 (AP)

AB Komisyonu İç Pazardan Sorumlu Üyesi Thierry Breton, salı günü AB Komisyonu tarafından kabul edilen EDIP’yi ‘Avrupa'da (savunma sanayide) daha hızlı, daha iyi ve ortak üretim projesi’ olarak özetledi.

Askeri sanayideki zayıflıkların iyileştirilmesi

Ukrayna’daki savaşın ortaya çıkardığı Avrupa’nın savunma sanayisindeki zayıflıklarını gidermeyi amaçlayan EDIP, AB içinde daha verimli ve ortak üretimin öneminin altını çiziyor. Savaş, Avrupa’nın savunma sanayisindeki eksikliklerin yanı sıra özelikle üretim tesislerinin askeri teçhizata yönelik artan talebi karşılayacak kapasitede olmadığını ve AB’nin savunmasındaki zayıflıkları gözler önüne sererken silah ve mühimmat stoklarındaki tehlikeli düşüşü ortaya koydu. Tüm bunlar, Avrupa ülkelerine, 1990'lı yılların başlarında Sovyetler Birliği'nin ve onunla birlikte komünist Doğu Bloku'nun çöküşünden sonra barış süreci kazanımlarının tadını çıkardığı ‘tembel otuz yıl’ olarak adlandırılan dönemin bıraktığı mirastı.

Fransa’nın Le Figaro gazetesinin 5 Mart Salı günü yayınladığı bir habere göre Avrupa orduları, ülkelerinin savunma sanayilerinde üretim kapasitelerinin artmasına rağmen mevcut tehditlere göğüs gerebilecek düzeyde hazırlıklı değiller. AB ülkelerinin son on beş yıldır savunma alanına yeterli harcama yapmaması AB’yi olası tehditler karşısında hazırlıksız hale getirdi. AB Komisyonu, bu yüzden ortak savunma harcamaları ve teçhizat takasını teşvik ederek toplu savunma harcamalarındaki dengesizliği düzeltmeyi amaçlasa da mali kısıtlamalar halen engel teşkil ediyor.

EDIP, savunma sanayini canlandırmayı amaçlayan çeşitli yasal, düzenleyici ve mali mekanizmalarla ilgili öneriler içerirken AB Komisyonu Ukrayna'ya 1,5 milyar euroluk bütçe ayırdı. Tüm bu çabalar, savunma sanayinin aktörleri arasında üretim yeteneklerinin artırılmasını teşvik etmeyi amaçlıyor ve 2030 yılına kadar ortak savunma teçhizatı satın alımlarının yüzde 40'ını gerçekleştirmek için Avrupa’nın ortak savunma tedarikini teşvik ederek üreticilerin görünürlüğünün artırılması hedefleniyor.

Donbass bölgesindeki ön cephedeki Rus mevzilerine Fransız yapımı Caesar obüs sistemiyle bombalayan top Ukraynalı askerler, Haziran 2022 (AFP)
Donbass bölgesindeki ön cephedeki Rus mevzilerine Fransız yapımı Caesar obüs sistemiyle bombalayan top Ukraynalı askerler, Haziran 2022 (AFP)

Savunma ortaklığının güçlendirilmesi

AB, üye ülkeler için verimliliği artırmayı ve maliyetleri azaltmayı amaçlayan savunma ortaklığına yönelik dönüştürücü bir yaklaşım geliştirmeyi düşünüyor. Bu yaklaşım, ortak bir savunma bütçesi oluşturmak için kaynakların ve fonların bir araya getirilmesini öngörüyor.

AB, savunma sanayine katılımı teşvik etmek ve üretim kapasitesini artırmak amacıyla sözleşmelerin maliyetinin bir kısmını karşılamayı teklif ediyor. Bunun yanında ihtiyaç duyulduğunda üretimi hızla artırmak için finansörlük sözü veren AB,, atıl durumdaki sanayi bölgelerini desteklemeyi planlıyor. AB, savaş ekonomisine doğru bir model değişimi öngörürken Avrupa savunma sanayisini kendisinin de desteğiyle daha fazla risk almaya çağırıyor.

AB ayrıca savunma sanayine talebi artırmak ve envanterleri hızla yenilemek için ABD savunma sistemini örnek alan, şeffaflık sağlayan ve silah ve mühimmat alımlarını teşvik eden ortak bir savunma kataloğu oluşturmayı öneriyor. Böylece savunma sanayi teklifleri için pahalı ekipmanların satın alınmasındaki bölünmeyi azaltmayı ve AB fonları tarafından desteklenen özel yasal çerçeveler aracılığıyla bir ortaklık kültürü geliştirmeyi amaçlıyor.

Fransa Ordusu 61’inci Topçu Alayı (61. RA) Chaumont-Semoutiers Hava Üssü’ndeki İHA okulunun açılışında sergilenen bir İHA (AFP)
Fransa Ordusu 61’inci Topçu Alayı (61. RA) Chaumont-Semoutiers Hava Üssü’ndeki İHA okulunun açılışında sergilenen bir İHA (AFP)

Ancak Avrupa’nın bu iddialı planı, AB bütçesinden 1,5 milyar euro tutarındaki mütevazı kalan bir başlangıç ​​ödemesi yapılması nedeniyle mali zorluklarla karşı karşıya olduğundan Avrupa ülkeleri 100 milyar euroluk finansman çağrısında bulundular. EDIP için AB’den yeterli finansmanın sağlanmasını talep eden Fransa, Estonya ve Polonya, yeni bir ortak kredi önerisinde bulundular. Öte yandan başta Almanya olmak üzere askeri harcamalarda tutumlu olan ülkeler temkinli davranırken, Rusya Merkez Bankası’nın dondurulan fonlarının kullanılması olasılığı da dahil olmak üzere finansman kaynaklara ilişkin tartışmalar da halen devam ediyor.

AB, Fransız savunma sanayisine güveniyor

AB, savunma alanında çabalarında, savunma sanayi açısından eşsiz bir yere sahip olan, aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) tek daimi üyesi ve Brexit'ten (İngiltere’nin AB’den çıkışından) bu yana AB'deki tek nükleer güç olan Fransa'ya güveniyor. Fransa’nın Le Figaro gazetesinin Salı günü yayınladığı bir diğer habere göre Fransa’nın Avrupa ana karası dışında da çok sayıda ve geniş topraklara sahip olması, onu dünya genelinde bir aktör haline getiriyor.

Aslında Fransa altmış yılı aşkın bir süredir başka bir ülkeye ihtiyaç duymadan önde gelen bir askeri oyuncu olarak kalmaya devam etmek istediğini gösterdi. Fransa, bu eğilimiyle caydırıcılığı savunma politikasının merkezine yerleştirdi. Bu bağlamda Fransa, 2024-2030 Askeri Programlama Yasası çerçevesinde savunma bütçesini 52 milyar eurodan 413 milyar euroya çıkardı. Fransa, orduyu donatmak ve dışarıdan silah ihraç etmek için entegre bir askeri modeli sürdürme ve çeşitli silahlar tasarlama, geliştirme ve üretme kapasitesine sahip bir savunma sanayi olarak yoluna devam etme istekli görünüyor. Dışardan silah ticaretini ise genellikle dost ülkelerle stratejik iş birliği çerçevesinde gerçekleştiriyor. Uluslararası silah satışları aynı zamanda yeni nesil silahlara yatırım için de gelir sağlıyor. Bu yüzden Fransa ordusu askeri teknolojide ön sıralarda yer alıyor.

Trump'ın ABD’deki başkanlık seçimlerini kazanma ihtimaline hazırlık

EDIP aynı zamanda AB ülkelerinin, Avrupalı ​​liderlerin genel olarak ortak transatlantik savunmasına yönelik bir tehdit olarak gördüğü ve Trump'ın mevcut ABD Başkanı Joe Biden'ın aksine Avrupa'nın güçlü bir müttefiki olmayacağından korktuğu bir senaryo olarak eski ABD Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan ABD başkanlık seçimlerini kazanma ihtimaline ilişkin öngörüleri çerçevesinde hayata geçirildi. Öte yandan Rusya’nın Ukrayna'ya karşı başlattığı savaş üçüncü yılına girerken AB, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in NATO üyesi bir (Avrupa) ülkesine saldırmasından da korkuyor.

ABD başkanlık seçimlerinde isimleri öne çıkan başkan adayları olan mevcut Başkan Joe Biden ve eski Başkan Donald Trump’ın 6 Mart 2024'te çekilmiş fotoğrafları (AFP)
ABD başkanlık seçimlerinde isimleri öne çıkan başkan adayları olan mevcut Başkan Joe Biden ve eski Başkan Donald Trump’ın 6 Mart 2024'te çekilmiş fotoğrafları (AFP)

ABD’nin mevcut Başkanı Joe Biden, 2020 yılındaki başkanlık seçimlerinde dönemin ABD Başkanı Donald Trump'ı mağlup ettiğinde Avrupa’daki birçok başkent rahat bir nefes almıştı. Ancak ABD merkezli Foreign Policy dergisinin daha önce yayınladığı bir makaleye göre bu rahatlamanın, Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesi durumunda uzun sürmeyeceği anlaşıldı.

The Irish Independent gazetesinin aktardığına göre Avrupalı üst düzey bir ​​yetkili, AB ülkelerinin liderlerinin halihazırda Trump'ın ikinci kez başkan seçilmesinin AB üzerinde ne gibi etkileri olacağını değerlendirdiklerini söyledi.

Yetkili, Avrupalı ​​siyasi liderlerin Trump'ın ABD’de kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimlerinde mevcut Başkanı Biden'ı mağlup etme olasılığına ‘zihinsel olarak’ hazırlandıklarını da sözlerine ekledi.

Bu hazırlık, Avrupa'nın savunma yeteneklerinin ve enerji kaynaklarının dikkate alınmasını da kapsarken birçok kişi Trump'ın AB’nin güçlü bir müttefiki olmayacağına inanıyor.

Avrupalı ​​liderlerin, Belçika'dan AP üyeliği için aday olan ve seçilirse görevini erken bırakacağını bildiren AB Konseyi Başkanı Charles Michel'in yerine yeni bir isim seçerken karar alma sürecinde Trump'ın başkan olma ihtimalini de dikkate alması bekleniyor.

Avrupalı ​​yetkili sözlerini, “Sayın Trump'ın temel özelliği öngörülebilir olmaması. Bundan dolayı öngörülemezliğe hazırlıklı olmalısınız” diye sonlandırdı.



Hamaney'in karşı çıkan konuşması ve yaklaşan ABD-İran anlaşması

 İran Dini Lideri Ali Hamaney, eski İran cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümünün birinci yıldönümünde ulusa sesleniş konuşması yapıyor, 20 Mayıs 2025 (AFP)
İran Dini Lideri Ali Hamaney, eski İran cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümünün birinci yıldönümünde ulusa sesleniş konuşması yapıyor, 20 Mayıs 2025 (AFP)
TT

Hamaney'in karşı çıkan konuşması ve yaklaşan ABD-İran anlaşması

 İran Dini Lideri Ali Hamaney, eski İran cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümünün birinci yıldönümünde ulusa sesleniş konuşması yapıyor, 20 Mayıs 2025 (AFP)
İran Dini Lideri Ali Hamaney, eski İran cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümünün birinci yıldönümünde ulusa sesleniş konuşması yapıyor, 20 Mayıs 2025 (AFP)

Siyasi analizde, sonuçlara varmak için göstergeleri izlemek gerekir. İran Dini Lideri'nin rejimin kurucusu Humeyni’nin ölüm yıldönümü sırasında yaptığı son konuşmadan ve Umman Sultanlığı aracılığıyla Tahran'a sunulan son Amerikan teklifinden, iki taraf arasında kapsamlı olmayıp geçici olsa bile bir anlaşmaya varma olasılığının yüksek olduğu söylenebilir. Hem de Umman himayesinde yapılan dördüncü tur görüşmelerden bu yana Tahran ve Washington arasında görülen keskin görüş farklılıklarına rağmen. Farklılığın sebebi İran'ın daha önce uranyumu 2015 nükleer anlaşmasında kabul edilen aynı seviyede, yani yüzde 3,67 oranında zenginleştirme hakkını tanıyan Amerikan pozisyonunda değişiklik olarak gördüğü son açıklamalar. Amerikan pozisyonunun, İran'ın nükleer programı barışçıl olduğu sürece zenginleştirme prensibini tamamen reddetme yönünde değiştiğini görüyoruz. Buna göre Tahran'ın uranyum zenginleştirme hakkı yok ve nükleer yakıtı yurtdışından ithal edebilir. Bu konu, sorunun çözümüne dair olumlu bir atmosfer oluşturmakta başarısız olan beşinci tura kadar uzanan görüşmelerin ilerlemesinin önündeki en büyük engeldi. Bu arada İran, kendi topraklarında kurulacak ve Suudi Arabistan ile BAE’nin de dahil olacağı bölgesel bir uranyum zenginleştirme kompleksi önerisinde bulundu; böylece topraklarında uranyum zenginleştirme faaliyetlerini sürdürebilir, nükleer yakıta erişimini sürdürebilir ve komşularına karşı iyi komşuluk gösterebilir.

Öte yandan, ABD tarafının da İranlılara sunulan ve Tahran’ın kendisine yanıt olarak birkaç mesaj verdiği bir teklifi var. Bu teklif, Tahran'ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini tamamen durdurması, ABD'ye ilave olarak İran, Suudi Arabistan ve diğer bazı Arap ülkelerinden oluşan bölgesel bir nükleer enerji birliği kurulması çağrısını içeriyor. Daha sonra Umman Sultanlığı'nın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın gözetiminde bölgesel bir uranyum zenginleştirme tesisi kurulmasını önerdiği söylendi. Washington, Umman'ın teklifini kabul etti ve bu ortak uranyum zenginleştirme tesisinin İran dışında bulunmasını istedi. Axios sitesi, ABD'nin, programını askıya alması karşılığında İran'ın uranyum zenginleştirme hakkını tanıdığını, topraklarında yüzde 3’e kadar uranyum zenginleştirilebileceğini kabul ettiğini bildirdi. Tahran bölgesel zenginleştirme tesisi teklifini kabul edebilir, ancak bu, onun için yurt içindeki zenginleştirme faaliyetlerine bir alternatif olmayacaktır. Kaldı ki tesisin yurt dışında değil, kendi topraklarında bulunmasını istiyor.

Amerikan pozisyonunun yüzde 3 zenginleştirme etrafında dönmesi durumunda, bunun Washington'un pozisyonundan geri adım attığı anlamına geldiği iddia edilebilir. Washington, önceki iki görüşme turunda İran'ın topraklarında zenginleştirme faaliyetlerini sürdürmesini engellemekte ve yurtdışından nükleer yakıt ithal etmesinde ısrar etmişti. Bu nedenle, Tahran'ın küçük bir oranda bile olsa ülke içinde zenginleştirmeye devam etmesi, bir yandan Washington ile yaptırımları kaldıracak, diğer yandan ABD'nin topraklarında uranyum zenginleştirme hakkını tanımasını garantileyecek bir anlaşmaya varana kadar, orta yol olarak kabul edebileceği bir teklif olacaktır.

Dolayısıyla Amerikalıların önerdiklerine ve İran'ın cevabına göre, altıncı turun yakında yapılması ve daha sonra bir anlaşmaya varılması muhtemel. Amerikan teklifi, ABD'nin uranyum zenginleştirmenin tamamen durdurulması talebi ile İran'ın ülke içinde zenginleştirmeyi sürdürme ısrarı arasındaki uçurumu küçültecek bir uzlaşma olabilir. Hal böyle iken, İran Dini Lideri Ali Hamaney neden iki gün önce buna karşı çıkan ve Washington'a düşmanca yanıt veren, İran'ın pozisyonundan geri adım atmadığını vurgulayan açıklamalar yaptı? Konuşmasında, “Ülkesinin tam bir nükleer yakıt döngüsüne sahip olmakta başarılı olduğunu, nükleer endüstrinin sadece enerji için olmadığını, aynı zamanda tüm endüstrilerin temeli ve ulusal bağımsızlığın sembolü olduğunu, uranyum zenginleştirmenin nükleer meselenin anahtarı olduğunu ve İran'ın düşmanlarının zenginleştirmeyi kontrol altına almak istediklerini” söyledi. Hamaney böylece bir yandan ülkesinin anlaşma için can atmadığını ve ülkenin en yüksek otoritesinin buna bir ölçüde karşı çıktığını göstermeye çalıştı. Diğer yandan, bu konuşma içeriye dönüktü, çünkü Tahran'ın topraklarında uranyum zenginleştirme hakkından mahrum bırakılmayı reddettiğini duyuruyordu. Böylelikle Tahran, Donald Trump'ın sunduğu teklifi kabul etse bile, Dini Lider'in muhalif konuşması tekliften birkaç gün önce yapılmış olacaktı. Trump’ın teklifi uranyumu 2015 anlaşmasındakine yakın düşük bir seviyede zenginleştirmeyi içerdiğinden, Tahran, bunu İran direnişi karşısında Washington'un geri çekilmesi ve teklifin onu içeride zenginleştirme hakkından mahrum bırakmadığı şeklinde pazarlayabilir.

Konuşma ayrıca İran ve Washington'un kamuoyu önünde düşmanca açıklamalar yapma, ancak perde arkasında, aralarındaki boşlukları kapatmak için anlaşma ve ardından bunu açıklama alışkanlığının çerçevesine girebilir. Tahran'a ABD’ye pozisyonunda geri adım attırmakla övünme fırsatı verecek olan Trump, İran zihniyetini ve nükleer meselenin nasıl bir ulusal gurur meselesi, ulusal kimlik ve egemenliğin bir parçası olduğunu incelemiş olmalıydı. Öyle ki hükümet, öğrenciler için nükleer tesislere okul gezileri düzenliyor. Tahran rejimi ayrıca yaptırımlara ve kısıtlamalara rağmen ileri nükleer teknoloji seviyelerine ulaşma yeteneği ile övünüyor. Bu nedenle İran, topraklarında uranyum zenginleştirmekten mahrum bırakılmasını reddederdi. Yine özellikle bir yandan bilimsel ve nükleer ilerlemenin bir sembolü olduğu, diğer yandan da kendisinden vazgeçmesinin Washington veya Tel Aviv’in kendisine yönelik askeri bir saldırısını kolaylaştıracağına inandığı bir kart olduğu için yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyumundan vazgeçmeyi reddederdi.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarfından Independent Arabia sitesinden çevrilmiştir.