Avrupa Rusya’yla açıktan bir savaşa girmeye mi hazırlanıyor?

Korzenio'daki Vistül Nehri üzerinde çeşitli NATO ülkelerinden askerlerle ortak askeri tatbikata katılan Fransa ve Polonya askerleri, 4 Mart 2024 (DPA)
Korzenio'daki Vistül Nehri üzerinde çeşitli NATO ülkelerinden askerlerle ortak askeri tatbikata katılan Fransa ve Polonya askerleri, 4 Mart 2024 (DPA)
TT

Avrupa Rusya’yla açıktan bir savaşa girmeye mi hazırlanıyor?

Korzenio'daki Vistül Nehri üzerinde çeşitli NATO ülkelerinden askerlerle ortak askeri tatbikata katılan Fransa ve Polonya askerleri, 4 Mart 2024 (DPA)
Korzenio'daki Vistül Nehri üzerinde çeşitli NATO ülkelerinden askerlerle ortak askeri tatbikata katılan Fransa ve Polonya askerleri, 4 Mart 2024 (DPA)

Daha fazla mühimmat ve silah üretimi, savunma alanında daha fazla yatırım ve koordinasyon... Avrupa, Rusya’yla açıktan bir savaşa girmeye mi hazırlanıyor?

Avrupa Birliği (AB) ülkeleri savunma harcamalarını artırmanın yollarını arıyor. En önemli hedefi üye ülkeler arasında barışı korumak olan AB, çalkantılı zamanlarda kendisini dış tehditlerden korumayı istemesi ve Avrupa'da yeni bir savaşın patlak vermesi korkusunun hakim olması nedeniyle savunma alanına yoğun bir şekilde odaklanmış durumda.

Avrupa’yı savunma alanına yönlendiren faktörler

Avrupa'nın savunma alanındaki harcamalara odaklanmaya yönelik bu değişiminin yolu birçok faktörden büyük ölçüde etkilendi. Bu faktörlerin başında Rusya'nın askeri üçüncü yılına giren Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaş geliyor. İspanya’nın El Pais gazetesinin 4 Mart Pazartesi tarihli sayısında yer alan bir haberde Ukrayna ordusunun elindeki mühimmatın azalması ve Ukrayna’ya yapılan askeri yardımların durması nedeniyle Kiev zor durumdayken Moskova’nın tahmin edilenden daha rahat olduğu vurgulandı.

Aynı habere göre diğer faktörler arasında Çin'in daha iddialı görünmesi ve eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesi ya da Washington'ın Çin'i kontrol altına alma çabalarını Avrupa'dan Asya'ya kaydırması durumunda ABD’nin Ukrayna'ya verdiği desteğin ne olacağı konusunda endişelerin artması yer alıyor. Avrupa kıtası, tüm bunlardan dolayı başka bir savaşın çıkması durumunda kırılgan bir konumda olmaktan kaçınmaya çalışıyor.

Bavyera Eyaleti Başbakanı Markus Söder, Almanya'nın güneyindeki Bavyera Eyaleti’nin Schrobenhausen ilçesinde Avrupa merkezli ​​çok uluslu füze üreticisi MBDA'yı ziyareti sırasında Alman-İsveç ortak yapımı Taurus KEPD 350 havadan ateşlenen yüksek hassasiyetli stand-off güdümlü füze sistemini incelerken, 5 Mart 2024 (AFP)
Bavyera Eyaleti Başbakanı Markus Söder, Almanya'nın güneyindeki Bavyera Eyaleti’nin Schrobenhausen ilçesinde Avrupa merkezli ​​çok uluslu füze üreticisi MBDA'yı ziyareti sırasında Alman-İsveç ortak yapımı Taurus KEPD 350 havadan ateşlenen yüksek hassasiyetli stand-off güdümlü füze sistemini incelerken, 5 Mart 2024 (AFP)

Rusya tarafından geçtiğimiz pazartesi günü yapılan açıklama, Rusya ile AB arasındaki gerilimin son göstergelerinden biri olarak kabul edildi. Rusya, söz konusu açıklamada, Alman subaylar arasında yapılan, ancak sızdırılan bir görüşmede, Rusya'nın ilhak ettiği Ukrayna'nın Kırım Yarımadası’na saldırı düzenlenebileceğinin tartışıldığı belirtildi. Kremlin'e göre ‘bu sızıntı, Batılı ülkelerin Ukrayna'daki savaşa dahil olduğunu kanıtlıyor.’

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, müttefiklerin üzerindeki büyük baskıya rağmen Kiev'in uzun zamandır istediği Taurus KEPD 350 havadan ateşlenen yüksek hassasiyetli stand-off güdümlü füze sistemini tedarik etmeyi reddetmeye devam ediyor. Almanya'nın Alman-İsveç ortak yapımı bu füze sisteminin yaklaşık 300 millik bir menzile sahip olması nedeniyle ‘uzun menzilli bir silah’ olduğunu söyleyerek tutumunu savunuyor. ABD merkezli The Washington Post gazetesinin 5 Mart Salı günü verdiği bir habere göre Almanya'nın Ukrayna’ya bu silahı tedarik etmesi onu doğrudan Rusya'ya karşı savaşa sürüklemekle tehdit ediyor.

Rusya’nın saldırabileceği beklentisi

Rusya ile AB arasındaki gergin atmosferde, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen geçtiğimiz hafta Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulu’nda (Rusya'nın) savaş tehdidinin yakın değilse de imkansız da olmadığını söyledi. Ursula von der Leyen ‘Avrupa'nın buna karşı hazırlık yapmasının zamanının geldiğini’ vurguladı.

Rusya'nın Rostov Bölgesi'ndeki Kadamovsky Meydanı'nda Güney Askeri Bölgesi Komutanlığı tarafından gerçekleştirilen tatbikatlardan bir kare, 3 Şubat 2022. Rusya, aynı ayın 24'ünde Ukrayna'yı işgal etmeye başladı (Reuters)
Rusya'nın Rostov Bölgesi'ndeki Kadamovsky Meydanı'nda Güney Askeri Bölgesi Komutanlığı tarafından gerçekleştirilen tatbikatlardan bir kare, 3 Şubat 2022. Rusya, aynı ayın 24'ünde Ukrayna'yı işgal etmeye başladı (Reuters)

El Pais gazetesinin haberine göre Von der Leyen'in sözleri, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in bir Avrupa ülkesine ya da bir NATO müttefikine saldırması ve NATO'nun bir üyesine yapılan saldırının tüm üyelerine yapılmış sayılacağını ifade edilen ortak savunma taahhüdünü test etmeye çalışabileceği uyarısının yapıldığı açıklamaların sonuncusuydu. Öte yandan Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, birkaç hafta önce yaptığı bir açıklamada, “Uzmanlarımız, beş ila sekiz yıl içinde böyle bir saldırının mümkün olabileceğini tahmin ediyor” diyerek uyardı. Danimarka Savunma Bakanı Troels Lund Poulsen ise varsayıma dayalı böyle bir saldırının NATO'nun 2023 yılındaki değerlendirmesindeki tahmininden de önce gerçekleşebileceğini ve bunun yeni bir değerlendirme olduğunu söyledi.

AB Komisyonu dün, Rusya'nın olası saldırısı karşısında koordineli bir savunma stratejisine duyulan acil ihtiyacın karşılanması amacıyla geliştirilen Avrupa Savunma Sanayii Programı’nı (EDIP) açıkladı.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Fransa'nın doğusunda yer alan Strazburg'da bulunan Avrupa Parlamentosu'nda güvenlik ve savunma konulu konuşmasını yaparken, 28 Şubat 2024 (AP)
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Fransa'nın doğusunda yer alan Strazburg'da bulunan Avrupa Parlamentosu'nda güvenlik ve savunma konulu konuşmasını yaparken, 28 Şubat 2024 (AP)

AB Komisyonu İç Pazardan Sorumlu Üyesi Thierry Breton, salı günü AB Komisyonu tarafından kabul edilen EDIP’yi ‘Avrupa'da (savunma sanayide) daha hızlı, daha iyi ve ortak üretim projesi’ olarak özetledi.

Askeri sanayideki zayıflıkların iyileştirilmesi

Ukrayna’daki savaşın ortaya çıkardığı Avrupa’nın savunma sanayisindeki zayıflıklarını gidermeyi amaçlayan EDIP, AB içinde daha verimli ve ortak üretimin öneminin altını çiziyor. Savaş, Avrupa’nın savunma sanayisindeki eksikliklerin yanı sıra özelikle üretim tesislerinin askeri teçhizata yönelik artan talebi karşılayacak kapasitede olmadığını ve AB’nin savunmasındaki zayıflıkları gözler önüne sererken silah ve mühimmat stoklarındaki tehlikeli düşüşü ortaya koydu. Tüm bunlar, Avrupa ülkelerine, 1990'lı yılların başlarında Sovyetler Birliği'nin ve onunla birlikte komünist Doğu Bloku'nun çöküşünden sonra barış süreci kazanımlarının tadını çıkardığı ‘tembel otuz yıl’ olarak adlandırılan dönemin bıraktığı mirastı.

Fransa’nın Le Figaro gazetesinin 5 Mart Salı günü yayınladığı bir habere göre Avrupa orduları, ülkelerinin savunma sanayilerinde üretim kapasitelerinin artmasına rağmen mevcut tehditlere göğüs gerebilecek düzeyde hazırlıklı değiller. AB ülkelerinin son on beş yıldır savunma alanına yeterli harcama yapmaması AB’yi olası tehditler karşısında hazırlıksız hale getirdi. AB Komisyonu, bu yüzden ortak savunma harcamaları ve teçhizat takasını teşvik ederek toplu savunma harcamalarındaki dengesizliği düzeltmeyi amaçlasa da mali kısıtlamalar halen engel teşkil ediyor.

EDIP, savunma sanayini canlandırmayı amaçlayan çeşitli yasal, düzenleyici ve mali mekanizmalarla ilgili öneriler içerirken AB Komisyonu Ukrayna'ya 1,5 milyar euroluk bütçe ayırdı. Tüm bu çabalar, savunma sanayinin aktörleri arasında üretim yeteneklerinin artırılmasını teşvik etmeyi amaçlıyor ve 2030 yılına kadar ortak savunma teçhizatı satın alımlarının yüzde 40'ını gerçekleştirmek için Avrupa’nın ortak savunma tedarikini teşvik ederek üreticilerin görünürlüğünün artırılması hedefleniyor.

Donbass bölgesindeki ön cephedeki Rus mevzilerine Fransız yapımı Caesar obüs sistemiyle bombalayan top Ukraynalı askerler, Haziran 2022 (AFP)
Donbass bölgesindeki ön cephedeki Rus mevzilerine Fransız yapımı Caesar obüs sistemiyle bombalayan top Ukraynalı askerler, Haziran 2022 (AFP)

Savunma ortaklığının güçlendirilmesi

AB, üye ülkeler için verimliliği artırmayı ve maliyetleri azaltmayı amaçlayan savunma ortaklığına yönelik dönüştürücü bir yaklaşım geliştirmeyi düşünüyor. Bu yaklaşım, ortak bir savunma bütçesi oluşturmak için kaynakların ve fonların bir araya getirilmesini öngörüyor.

AB, savunma sanayine katılımı teşvik etmek ve üretim kapasitesini artırmak amacıyla sözleşmelerin maliyetinin bir kısmını karşılamayı teklif ediyor. Bunun yanında ihtiyaç duyulduğunda üretimi hızla artırmak için finansörlük sözü veren AB,, atıl durumdaki sanayi bölgelerini desteklemeyi planlıyor. AB, savaş ekonomisine doğru bir model değişimi öngörürken Avrupa savunma sanayisini kendisinin de desteğiyle daha fazla risk almaya çağırıyor.

AB ayrıca savunma sanayine talebi artırmak ve envanterleri hızla yenilemek için ABD savunma sistemini örnek alan, şeffaflık sağlayan ve silah ve mühimmat alımlarını teşvik eden ortak bir savunma kataloğu oluşturmayı öneriyor. Böylece savunma sanayi teklifleri için pahalı ekipmanların satın alınmasındaki bölünmeyi azaltmayı ve AB fonları tarafından desteklenen özel yasal çerçeveler aracılığıyla bir ortaklık kültürü geliştirmeyi amaçlıyor.

Fransa Ordusu 61’inci Topçu Alayı (61. RA) Chaumont-Semoutiers Hava Üssü’ndeki İHA okulunun açılışında sergilenen bir İHA (AFP)
Fransa Ordusu 61’inci Topçu Alayı (61. RA) Chaumont-Semoutiers Hava Üssü’ndeki İHA okulunun açılışında sergilenen bir İHA (AFP)

Ancak Avrupa’nın bu iddialı planı, AB bütçesinden 1,5 milyar euro tutarındaki mütevazı kalan bir başlangıç ​​ödemesi yapılması nedeniyle mali zorluklarla karşı karşıya olduğundan Avrupa ülkeleri 100 milyar euroluk finansman çağrısında bulundular. EDIP için AB’den yeterli finansmanın sağlanmasını talep eden Fransa, Estonya ve Polonya, yeni bir ortak kredi önerisinde bulundular. Öte yandan başta Almanya olmak üzere askeri harcamalarda tutumlu olan ülkeler temkinli davranırken, Rusya Merkez Bankası’nın dondurulan fonlarının kullanılması olasılığı da dahil olmak üzere finansman kaynaklara ilişkin tartışmalar da halen devam ediyor.

AB, Fransız savunma sanayisine güveniyor

AB, savunma alanında çabalarında, savunma sanayi açısından eşsiz bir yere sahip olan, aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) tek daimi üyesi ve Brexit'ten (İngiltere’nin AB’den çıkışından) bu yana AB'deki tek nükleer güç olan Fransa'ya güveniyor. Fransa’nın Le Figaro gazetesinin Salı günü yayınladığı bir diğer habere göre Fransa’nın Avrupa ana karası dışında da çok sayıda ve geniş topraklara sahip olması, onu dünya genelinde bir aktör haline getiriyor.

Aslında Fransa altmış yılı aşkın bir süredir başka bir ülkeye ihtiyaç duymadan önde gelen bir askeri oyuncu olarak kalmaya devam etmek istediğini gösterdi. Fransa, bu eğilimiyle caydırıcılığı savunma politikasının merkezine yerleştirdi. Bu bağlamda Fransa, 2024-2030 Askeri Programlama Yasası çerçevesinde savunma bütçesini 52 milyar eurodan 413 milyar euroya çıkardı. Fransa, orduyu donatmak ve dışarıdan silah ihraç etmek için entegre bir askeri modeli sürdürme ve çeşitli silahlar tasarlama, geliştirme ve üretme kapasitesine sahip bir savunma sanayi olarak yoluna devam etme istekli görünüyor. Dışardan silah ticaretini ise genellikle dost ülkelerle stratejik iş birliği çerçevesinde gerçekleştiriyor. Uluslararası silah satışları aynı zamanda yeni nesil silahlara yatırım için de gelir sağlıyor. Bu yüzden Fransa ordusu askeri teknolojide ön sıralarda yer alıyor.

Trump'ın ABD’deki başkanlık seçimlerini kazanma ihtimaline hazırlık

EDIP aynı zamanda AB ülkelerinin, Avrupalı ​​liderlerin genel olarak ortak transatlantik savunmasına yönelik bir tehdit olarak gördüğü ve Trump'ın mevcut ABD Başkanı Joe Biden'ın aksine Avrupa'nın güçlü bir müttefiki olmayacağından korktuğu bir senaryo olarak eski ABD Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan ABD başkanlık seçimlerini kazanma ihtimaline ilişkin öngörüleri çerçevesinde hayata geçirildi. Öte yandan Rusya’nın Ukrayna'ya karşı başlattığı savaş üçüncü yılına girerken AB, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in NATO üyesi bir (Avrupa) ülkesine saldırmasından da korkuyor.

ABD başkanlık seçimlerinde isimleri öne çıkan başkan adayları olan mevcut Başkan Joe Biden ve eski Başkan Donald Trump’ın 6 Mart 2024'te çekilmiş fotoğrafları (AFP)
ABD başkanlık seçimlerinde isimleri öne çıkan başkan adayları olan mevcut Başkan Joe Biden ve eski Başkan Donald Trump’ın 6 Mart 2024'te çekilmiş fotoğrafları (AFP)

ABD’nin mevcut Başkanı Joe Biden, 2020 yılındaki başkanlık seçimlerinde dönemin ABD Başkanı Donald Trump'ı mağlup ettiğinde Avrupa’daki birçok başkent rahat bir nefes almıştı. Ancak ABD merkezli Foreign Policy dergisinin daha önce yayınladığı bir makaleye göre bu rahatlamanın, Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesi durumunda uzun sürmeyeceği anlaşıldı.

The Irish Independent gazetesinin aktardığına göre Avrupalı üst düzey bir ​​yetkili, AB ülkelerinin liderlerinin halihazırda Trump'ın ikinci kez başkan seçilmesinin AB üzerinde ne gibi etkileri olacağını değerlendirdiklerini söyledi.

Yetkili, Avrupalı ​​siyasi liderlerin Trump'ın ABD’de kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimlerinde mevcut Başkanı Biden'ı mağlup etme olasılığına ‘zihinsel olarak’ hazırlandıklarını da sözlerine ekledi.

Bu hazırlık, Avrupa'nın savunma yeteneklerinin ve enerji kaynaklarının dikkate alınmasını da kapsarken birçok kişi Trump'ın AB’nin güçlü bir müttefiki olmayacağına inanıyor.

Avrupalı ​​liderlerin, Belçika'dan AP üyeliği için aday olan ve seçilirse görevini erken bırakacağını bildiren AB Konseyi Başkanı Charles Michel'in yerine yeni bir isim seçerken karar alma sürecinde Trump'ın başkan olma ihtimalini de dikkate alması bekleniyor.

Avrupalı ​​yetkili sözlerini, “Sayın Trump'ın temel özelliği öngörülebilir olmaması. Bundan dolayı öngörülemezliğe hazırlıklı olmalısınız” diye sonlandırdı.



Bulgaristan'da siyasi kriz: Euro karşıtları, "bağımsızlık" talebiyle sokakta

"Vazrazhdane" taraftarları BNB önünde protesto düzenledi / Fotoğraf: BTA
"Vazrazhdane" taraftarları BNB önünde protesto düzenledi / Fotoğraf: BTA
TT

Bulgaristan'da siyasi kriz: Euro karşıtları, "bağımsızlık" talebiyle sokakta

"Vazrazhdane" taraftarları BNB önünde protesto düzenledi / Fotoğraf: BTA
"Vazrazhdane" taraftarları BNB önünde protesto düzenledi / Fotoğraf: BTA

Bu insanlara iki şeyi anlatacağız: Bulgaristan'a hoş gelmediklerini ve Bulgaristan'ın euro istemediğini. Bizi zorla euro bölgesine soksalar bile, bunun sonuçları onların bile tahmin edemeyeceği kadar ağır olur. Euro bölgesi çökecek, Bulgaristan finansal bağımsızlığını yeniden kazanacak.

Bu ifadeler, Bulgaristan'da NATO ve Avrupa Birliği (AB) karşıtı siyasi pozisyonuyla tanınan, "Rusya yanlısı" ve "aşırı sağcı" kabul edilen Diriliş Partisi (Vazrajdane) lideri Kostadin Kostadinov'a ait. 

Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde'ı karşılamak üzere Bulgaristan Merkez Bankası (BNB) binasının önünde bir araya gelen Diriliş Partisi, "Leva Cephesi" gibi sivil toplum örgütleriyle birlikte ülkenin 1 Ocak 2026'dan itibaren euro'ya geçişine karşı çıkan kesimlerin merkezinde bulunuyor. 

Bulgaristan hükümetinin "Avrupa entegrasyonu" söylemiyle euro'ya geçiş kararı, halkın geniş kesimlerinde egemenlik ve ekonomik bağımsızlık kaygılarını tetikledi.

Kararın açıklandığı günden bu yana, ülke genelinde binlerce kişi sokaklara döküldü ve milliyetçi ve sol gruplar "Brüksel'in ekonomik vesayetine" karşı söylem birliği geliştirdi. 

Avrupa entegrasyonu ve beraberinde atılan adımlar, aynı Romanya ve Moldova gibi diğer "eski sosyalist" Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, Bulgaristan'da da siyasetini ikiye böldü.
 

gthyu
Protesto, şehir merkezinin büyük bölümünde trafiği durma noktasına getirdi / Fotoğraf: Anastas Tarpanov,

Bulgaristan'da gençliği de kapsayan kent merkezleri, orta-üst gelir ve eğitim düzeyine sahip kesimler Avrupa yanlısı, ülkenin kırsal kesimlerinde yaşayan, alt gelir düzeyine sahip ve çoğunluğu işçi/köylü kümesine dahil emekçi kesimler ise NATO, AB ve Batı karşıtı bir pozisyona sahip. 

2025 baharında yapılan Eurobarometer ve benzeri anketlerde de, Bulgar kamuoyunun euroya karşı bölündüğü, yaklaşık yüzde 43 civarı destek, yüzde 50 karşı gibi rakamlarla rapor edildi.

sdfr
Fotoğraf: Anastas Tarpanov

Yine aynı şekilde, diğer Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, Bulgaristan'da da "aşırı sağ" ve sol, bu kesim içerisinde örgütleniyor. 

Söz konusu "euro rahatsızlığı" ise yeni değil, tarihi, Bulgaristan'ın Avrupa'ya uyum tarihiyle paralel ilerliyor. 
 

ERM II sistemi nedir?

Bulgaristan, 2020'den bu yana Avrupa Döviz Kuru Mekanizması II (ERM II) sistemine dahil.

Bu mekanizma, euroya geçmeden önce aday ülkelerin para birimlerini euroya sabitlemelerini ve mali disiplin kriterlerine uymalarını şart koşuyor.

Yani bu sistem, euroyu kabul etmek isteyen ülkelerin para birimlerini euroya sabitlemek zorunda olduğu bir nevi "bekleme odası"... 

Bu mekanizmaya dahil olan bir ülke, ulusal parasının kurunu euroya bağlar, bütçe, borçlanma, enflasyon gibi ekonomik politikalarını Brüksel-Frankfurt ekseninin onayladığı çerçeveye göre belirler ve en az 2 yıl boyunca bu kur rejiminden çıkamaz.

AB'nin "adaptasyon süreci" olarak tanımladığı bu dönem, AB karşıtı çevreler açısından "ekonomik karantina" olarak görülüyor.

Bulgaristan da dahil olmak üzere, ERM II sürecindeki ülkelerde stagnasyon, kamu sektöründe küçülme, genç nüfusun göç etmesi, ucuz işgücü nedeniyle yabancı sermayenin avantajlı konuma sahip olması ve kamu sektörünün küçülmesi gibi "kaçınılmaz ortak sonuçlar" görülüyor. 

Dolayısıyla bu süreç, Bulgaristan için gönüllü bir tercih olmaktan çok Brüksel'in sistematik baskısının sonucu olarak görülüyor.

Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası, Bulgaristan'ın enflasyon oranlarının hala yüksek olmasına rağmen, euroya geçiş takvimine "geri dönülmez biçimde" bağlanmasını istiyor.

Başbakan Dimitar Glavchev, süreci "Euroya geçiş, Bulgaristan'ın Avrupa'nın kalbine entegre olma kararlılığının göstergesidir" ifadeleriyle açıklasa da, bu vaatler ülkenin geniş kesimini oluşturan yoksullar için inandırıcı olmaktan çok uzak. 

frgthy
Fotoğraf: Dessislava Kulelieva/BNT

Böyle bir siyasi ve ekonomik ortamda, euro karşıtı cephenin merkezindeki Diriliş Partisi, ulusal paranın kaldırılmasını "yeni bir bağımlılık biçimi" olarak tanımlıyor.

Partinin lideri Kostadinov, süreci "Leva bizim bağımsızlığımızın sembolüdür. Euro, Brüksel'in boyunduruğudur" ifadeleriyle açıklıyor.  

​​​​​​"Referandum yapıls​ın" talebi

Diriliş Partisi ayrıca, kararın "halka sorulmamasını" da kampanyasında öne çıkararak, ülke çapında euroya geçiş için referandum kampanyası başlattı ve "Euroyu değil, levayı savun" çağrısıyla binlerce kişi sokaklara çıktı.

Bu arada euro referandumu, yalnızca Diriliş partisinin değil, doğrudan Cumhurbaşkanı Rumen Radev'in de önerisiydi, ancak bu öneri parlamento tarafından reddedildi.

Öte yandan, euro karşıtları yalnızca milliyetçilerden ibaret değil.

Komünistler, sol sendikalar, küçük çiftçi birlikleri ve bağımsız ekonomistler de euroya geçişin Bulgaristan'ı "Avrupa'nın ucuz işgücü deposu" haline getireceği söylemiyle euro karşıtı cephede yer alıyor. 

Euro karşıtları birkaç haftadır Sofya, Plovdiv, Varna ve Burgaz başta olmak üzere birçok kentte binlerce kişi sokaklara döküldü.

Gösterilerde "Leva bizimdir", "Euro'ya hayır", "Brüksel değil, Sofya karar verir" gibi sloganlar öne çıktı.

Göstericilerle güvenlik güçleri arasındaki çatışmaların sayısı da günden güne artıyor.

Son olarak Sofya'da parlamento önünde toplanan göstericilerle polis arasında kısa süreli gerginlik yaşandı. 

Bazı protestocular Avrupa Birliği bayraklarını yakarken, çiftçiler de traktörleriyle yolları kapattı.

Diriliş partisinin dışında, protestolara destek veren Sol Alternatif Hareketi ve bazı sendikalar da "Euroya geçiş Bulgaristan'ı kendi ekonomisini yönetemez hale getirecek" açıklamaları yaptı.

Hükümet ise, euro'ya geçiş kararının arkasında.

Maliye Bakanı Lyudmila Petkova, "Euroya geçiş fiyat istikrarı sağlayacak ve yatırımcı güvenini artıracaktır" savunmasıyla protestolara rağmen hükümetin geri adım atmayacağını belirtti.

Ancak Bulgaristan'da Batı karşıtı kesimlere göre bu tür söylemler, AB finansal kurumlarının dayattığı neoliberal reçeteleri meşrulaştırmaktan başka bir anlam taşımıyor.

Zira Bulgaristan ekonomisi, düşük ücret, yüksek enflasyon ve sermaye bağımlılığı arasında sıkışmış durumda.

Aynı şekilde Bulgaristan, 2007'de AB'ye üye olmasına rağmen hala Avrupa'nın en düşük gelirli ülkesi konumunda.

Euro tartışması, Bulgaristan için salt bir ekonomik konu değil; bağımsızlık ve egemenlik meselesi haline gelmiş durumda.

"Ekonomik entegrasyon" politikaları, hükümetleri ikna etse de, yaşanan ekonomik kriz, Avrupa'da AB karşıtı dip dalgayı büyütüyor. 

Independent Türkçe


İspanya İç Savaşı'na katılan yabancı gönüllülerin torunlarına vatandaşlık verildi

Franco'ya bağlı birlikler, 1939'da Madrid'i ele geçirmişti (Reuters)
Franco'ya bağlı birlikler, 1939'da Madrid'i ele geçirmişti (Reuters)
TT

İspanya İç Savaşı'na katılan yabancı gönüllülerin torunlarına vatandaşlık verildi

Franco'ya bağlı birlikler, 1939'da Madrid'i ele geçirmişti (Reuters)
Franco'ya bağlı birlikler, 1939'da Madrid'i ele geçirmişti (Reuters)

İspanya, iç savaşta Francisco Franco diktatörlüğüne karşı çatışmalara katılan yabancı savaşçıların akrabalarına vatandaşlık verdi. 

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, 31 Ekim'de yaptığı açıklamada, iç savaşta diktatörlüğe karşı silahlı mücadeleye katılan Uluslararası Tugaylar'daki (Brigadas Internacionales) gönüllü savaşçıların torunlarına vatandaşlık verildiğini duyurdu. 

Bu uygulama kapsamında 170 kişiye İspanyol vatandaşlığı hakkı tanındığı bildirildi.

Franco'nun darbesiyle 1936'da patlak veren iç savaş 1939'da sona ermişti. Diktatörlüğe karşı Cumhuriyetçilerin safında yer almak için yaklaşık 32 bin gönüllü Uluslararası Tugaylar'a katılmıştı. 

Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) lideri Sanchez, başkent Madrid'deki konuşmasında anti-faşist direnişe katılanlar hakkında şunları söyledi: 

Onları yurttaşlarımız olarak adlandırmak bizim için bir onurdur. Biz de dünya çapında tehdit altında olan aynı demokrasinin savunulması için onların yaptığı gibi çağrıda bulunuyoruz.

Uluslararası Tugaylar'a katılanlardan yaklaşık 2 bin 500 kişi Britanya ve İrlanda vatandaşıydı. Guardian'ın aktardığına göre bu gönüllü savaşçılardan 530'u çatışmalarda can verdi.

Londra'daki Uluslararası Tugaylar Anma Vakfı Başkanı Jim Jump, Sanchez yönetiminin kararına ilişkin şunları söyledi: 

İspanyol hükümetinin kararı, Franco diktatörlüğünün zehirli mirasını silme iradesini vurguluyor. Uluslararası Tugaylar'a katılanların ailelerinden birçok kişi, o karanlık yıllarda İspanya'da demokrasinin yeniden tesis edilmesi için mücadeleye devam etmişti.

Franco'ya bağlı birliklerin iç savaşı kazanmasıyla İkinci İspanya Cumhuriyeti sonlanmıştı. General Franco ise ülkeyi 1975'te ölene dek yönetmişti.

Tugalyar'da savaşanların torunlarına vatandaşlık verilmesi, İspanya'daki hak gruplarının uzun süredir yürüttüğü kampanyaların bir sonucu. 2009-2013'te Uluslararası Tugaylar'dan o dönemde hayatta olan 23 gönüllü savaşçıya vatandaşlık hakkı verilmişti.

Independent Türkçe, Guardian, Spanish Eye


UAEA: İran iş birliğini ciddi şekilde geliştirmeli

İran'ın Buşehr Nükleer Santrali (AP)
İran'ın Buşehr Nükleer Santrali (AP)
TT

UAEA: İran iş birliğini ciddi şekilde geliştirmeli

İran'ın Buşehr Nükleer Santrali (AP)
İran'ın Buşehr Nükleer Santrali (AP)

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi, İran'ın Batı ile gerginliğin artmasını önlemek için UAEA müfettişleriyle iş birliğini ‘ciddi şekilde iyileştirmesi’ gerektiğini söyledi.

Grossi, Financial Times’a verdiği demeçte, UAEA'nın haziran ayında İsrail ile savaşından bu yana İran'da 10'dan fazla denetim gerçekleştirdiğini, ancak ABD tarafından bombalanan Fordo, Natanz ve İsfahan gibi nükleer tesislere erişim izni verilmediğini bildirdi.

Grossi ekim ayında İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stokunun yakınında hareketlilik tespit edildiğini, ancak bunun ‘zenginleştirme faaliyeti olduğu anlamına gelmediğini’ ifade etmişti.

Bu açıklamaların ardından İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, Grossi'nin İran'ın nükleer programının ‘barışçıl niteliğini tam olarak anladığını’ ve bu konuda ‘asılsız görüşler’ belirtmemesi gerektiğini söyledi.

xscdfr
İsrail saldırılarında hayatını kaybeden İranlı askeri liderlerin ve nükleer bilim adamlarının fotoğrafları, Tahran'ın güneyindeki Beheşti Zehra Mezarlığı (Reuters)

İranlı yetkililer, UAEA'yı, Yönetim Kurulu’nun İran'ın Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal ettiğini ilan etmesinden bir gün sonra başlayan İsrail bombardımanını meşrulaştırmakla suçladı.

Grossi, Financial Times'a verdiği demeçte, UAEA’nın İran ile ‘gergin’ ilişkileri anlayışla ele almaya çalıştığını, ancak Tahran'ın yine de yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini söyledi.

Grossi, “Hiç kimse ‘Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'na bağlıyım’ deyip sonra yükümlülüklerini yerine getirmemezlik edemez” dedi.

Grossi, “Kimse UAEA'nın ‘Savaş olduğu için siz farklı bir kategoridesiniz’ demesini bekleyemez... Aksi takdirde, bu malzemelere erişimimi tamamen kaybettiğimi ilan etmek zorunda kalırım” ifadelerini kullandı.