Filistinli kadınlar gözaltı deneyimlerini anlatıyor: 'Başımıza anlatamayacağımız şeyler geldi'

Sözlü-fiziksel şiddet ve cinsel taciz

İllüstrasyon: Sara Gironi Carnevale
İllüstrasyon: Sara Gironi Carnevale
TT

Filistinli kadınlar gözaltı deneyimlerini anlatıyor: 'Başımıza anlatamayacağımız şeyler geldi'

İllüstrasyon: Sara Gironi Carnevale
İllüstrasyon: Sara Gironi Carnevale

Hüsam Maruf

Gazze’deki Filistinli kadınların trajedisi ve işgal, 1948 yılındaki Nekbe'den günümüze kadar durmak bilmiyor. Bu yolculuk sırasında kadınlar; cinayet, aile kaybı, tutuklanma, korku ve açlığa maruz kalma gibi çeşitli acılar yaşadı. Mevcut Gazze savaşı sırasında Filistinli kadınlar baskı ve istismarın en sert biçimlerine maruz kaldılar ve halen de kalmaya devam ediyorlar. Bu da işgal güçlerinin tüm Filistinliler gibi onları da kasıtlı olarak hedef alma niyetinin altını çiziyor.

Altıncı ayına giren Gazze savaşında İsrail ordusu, yüzlerce Filistinli kadını tutukladı ve onları işkence gördükleri, dövüldükleri, sözlü olarak aşağılandıkları, hatta birçoğunun cinsel tacize ve saldırıya uğradığı utanç verici gözaltı koşulları ve sorgulamalara maruz bıraktı.

“Onurumu kaybetmeden önce”

29 yaşındaki E.T., yaşadığı gözaltı deneyimi sırasında başına gelenleri Al Majalla’ye anlattı: “Kelimenin tam anlamıyla, ölümü birden fazla kez dilediğim noktaya kadar varan zor günler yaşadım. Bu, onurumu kaybetmeden önceydi. İnsanlığa değer vermeyen, bana hiçbir ahlaki kaygı duymadan davranan canavarlarla karşı karşıyaydım.”

E.T. sözlerini şöyle sürdürdü: “Başından beri gözlerindeki vahşeti gördüm. Gazze'nin doğusunda, ez-Zeytun bölgesindeki evimize girdiler. Biz kadınlardan, ağır şekilde dövülen ve kötü muamele gören erkeklerin çığlıkları arasında evden çıkmamızı istediler. Annem, iki kız kardeşim ve erkek kardeşimin eşi bana eşlik ediyordu. Bizi bir grup kadınla birlikte kamyona bindirdiler. Bazıları mahalleden kadınlardı, hepsinin gözleri bağlı ve elleri kelepçeliydi. Askerlerin vahşetinden korktuğumuz için hiçbirimiz diğerleriyle konuşmaya cesaret edemiyorduk.”

Eski tutuklu

Askerlerden biri yanıma gelip vücudumu ellemeye başladı. Direndiğimde bütün askerler tarafından feci şekilde dövüldüm.

O anlar güvenlik duygusunu yok eder, yerini dehşet duygusuna bırakır ve beden, elekteki un tozu gibi titremeye devam eder. E.T. gözaltı sırasında yaşadıklarını anlatırken şu ifadeleri kullandı: “Sabah çok soğuk olmasına rağmen soğuktan değil, korkudan titrerdim. Korkum daha da artmasın diye gözlerimi açmaya korkuyordum.”

Ölüme doğru

E.T. şöyle devam etti: “Yolculuk sırasında kendimi ölüme sürükleniyormuş gibi hissettim ve dehşet düşünceleri peşimi hiç bırakmadı. Askeri kamyonun tekerleklerinin üzerinden geçtiği tümseklerin kalbimi parçaladığını ve dehşetimi artırdığını hissettim. Bazı anlarda tüm vücudumu uyuşukluk kapladı, belki de korkunun yoğunluğundan dolayı sinirlerim yolculuk sırasında iki saatten fazla hissettiklerimi yorumlamayı bıraktı.”

(foto altı) Gazze Şeridi'ndeki savaşta yerinden edilen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'ndeki savaşta yerinden edilen Filistinli bir kadın (AFP)

E.T. sözlerini şöyle sürdürdü: “Tutuklama yerine vardığımızda, bizi kesime giden sığırlar gibi kelepçeleyerek sürüklediler. Bizi karanlık bir yere attılar, gözlerimdeki sıkı bağ nedeniyle karanlık daha da arttı. Ellerim de kelepçeli olduğu için hiçbir yere dokunamadım.”

Yeni serbest bırakılan mahkûmun bileklerinde kelepçelerin etkileri açıkça görülüyor ve sanki bıçakla oyulmuş gibi izler taşıyordu.

Genç kadın bu şekilde götürüldü ve her iki cinsiyetten askerlerin önünde bir sandalyeye oturtuldu. Bize anlattığına göre, bu korktuğu yüzleşme anıydı: “Kendimi bir dağın tepesindeymişim ve birazdan aşağı itilecekmişim gibi hissettim ama başıma gelenler daha da korkunçtu. Ertesi gün ellerimi çözdükten sonra Arapça konuşan bir kadın asker benden soyunmamı istedi. Bunu reddettiğimde dövüldüm ve yüzüme, ağzıma ve başıma yumruklar yedim. Kimseyi göremiyordum ama yüzümden ve ağzımdan boynuma doğru kan aktığını hissettim.”

İsrail ordusunun açtığı ateş sonucu öldürülen Filistinli bir gencin cenaze törenini izleyen Filistinli kadınlar. (Alamy)
İsrail ordusunun açtığı ateş sonucu öldürülen Filistinli bir gencin cenaze törenini izleyen Filistinli kadınlar. (Alamy)

E.T. konuşmasını şöyle sürdürdü: "Kadın asker, diğer askerlere odadan çıkmalarını söylediğinde hepsi güldü. Askerlerden biri yanıma yaklaşıp vücudumu ellemeye başladı. Ben direnince, bütün askerler tarafından feci şekilde dövüldüm. Beni yere attılar ve dövdüler. Bazen de taciz edip vücudumun hassas yerlerine dokundular. Ben çığlık atarken ve ağlarken, onlar bir yandan bana en ağır hakaret edici sözleri savurup, bir yandan elbiselerimi yırtıp beni tamamen soydular. Ben onların tek istediklerinin bedenimi önlerine sermek olduğunu hissettim. Belki de amaç kuzey Gazze'de kalmaya kararlı olan aileleri cezalandırmaktı.”

Tarifsiz sahneler

Bu baskı deneyimi, Filistinli kadın H.M. gibi kaçmayı reddeden veya kaçamayanlarla sınırlı kalmıyor. Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığı habere göre çocukları ve ailesiyle birlikte çıktığı göç yolculuğu sırasında işgal askerlerinin konuşlandığı Kuveyt Kavşağı'nda tutuklanan 38 yaşındaki H.M. yaşadıklarını şöyle anlattı: “O zor zamanlarda maruz kaldıklarımızın dehşetini tarif edemem. Asker adı altında hiçbir insani ve ahlaki vicdan taşımayan gerçek bir çetenin eline düştüm. Hayatta kalmamın gerçek bir mucize olduğunu hissediyorum.”

Eski tutuklu

Elbiselerimi çıkarmamı emrettiler. Eğer bunu ben yapmazsam kendilerinin yapacaklarını, sonra da bana tecavüz edeceklerini söyleyerek tehdit ettiler.

H.M. sorgulama deneyimi hakkında şunları söyledi: “Gözümdeki bağı çıkarıp sonra ellerimi bağlamalarına önce şaşırdım. Bir kadın askerin önümde oturduğunu ve bana sert bir şekilde baktığını gördüm. Üç gün boyunca yattığım karanlığın etkisiyle gözlerimdeki karartı ortadan kaybolunca, askerlerden oluşan bir çemberin ortasında olduğumu fark ettim. Hepsi çıplaktı ve gülüyorlardı. Gördüklerim karşısında ağlamaya ve gözlerimi kapatmaya başladım. Bana en ağır sözleri söylemeye başladılar ve elleri kıyafetlerimi çıkarmak için uzandı.”

İki seçenek arasında seçim

35 yaşındaki S.M., Cibaliye Mülteci Kampı'ndaki İbn Sina Okulu sığınağında tutuklandığını, askerlerin kendisini ve bir grup kadını Damon gözaltı merkezine götürdüğünü anlattı. Burada 54 gün göz altında tutulduğunu, serbest bırakıldığında ise kız kardeşiyle birlikte gözleri bağlı ve elleri kelepçeli olarak gece Kerem Şalom Sınır Kapısı’na atıldıklarını söyledi.

(foto altı) Filistin'in El Halil kentinde İsrail ordusunun kontrol noktasından geçen Filistinli bir kadın (Alamy)
 Filistin'in El Halil kentinde İsrail ordusunun kontrol noktasından geçen Filistinli bir kadın (Alamy)

S.M. sözlerini şöyle sürdürdü: “Gözaltı koşullarına karşı gelerek sorgucuların karşısında elimden geldiğince dik durmaya kararlıydım. Onlar bendeki dayanma gücünü görünce, üzerimdeki baskıyı artırdılar. Kaşıkları ateşte ısıttılar ve sonra beni onları ellerimde tutmaya zorladılar. Ne zaman onlara boyun eğmeyi reddetsem, beni fiziksel olarak taciz ettiler. İki asker etrafımı sardı ve ellerini elbisemin altına sokup vücudumun hassas bölgelerine dokunarak beni fiziksel olarak taciz ettiler. Bu süre zarfında bana ağır cinsel söylemlerde bulunuyorlardı ve bu muameleye karşı bağırdığımda, sözlerin kabalığını ve fiziksel tacizi artırıyorlardı. Benden ne istediklerini anlayamadım. Sorular, arandıklarını söyledikleri aile üyeleri, hakkında hiçbir şey bilmediğim ve hatta hiç tanışmadığım insanlar hakkında genel sorulardı.”

S.M. şöyle devam etti: “Elbiselerimi çıkarmamı emrettiler. Eğer bunu ben yapmazsam kendilerinin yapacaklarını, sonra da bana tecavüz edeceklerini söyleyerek tehdit ettiler. Böylece iki seçenekle karşı karşıya kaldım. Ya kendi isteğimle kıyafetlerimi çıkaracaktım ya da zorla çıkaracaktım, sonra da bana cinsel saldırıda bulunacaklardı. Dolayısıyla iki seçenek arasında bir seçim yapmak zorundaydım.”

Filistinli kadınlar bu gerçekleri anlatırken bu zalim sahnelere siyah bir perde çekiyor ve daha sonra olanları ifade etmede dil onlara yardımcı olmuyor. Filistinli kadınların gözaltı ve sorgulama yolculuğunda maruz kaldıkları o acı deneyimlerin anlamını çözmek için belki de susmakla yetinmeli ve acının bilinmesini sağlamalıyız.



Filistinli yetkili, Uluslararası Adalet Divanı önünde konuştu: İsrail yardımları engellemeyi ‘savaş silahı’ olarak kullanıyor

TT

Filistinli yetkili, Uluslararası Adalet Divanı önünde konuştu: İsrail yardımları engellemeyi ‘savaş silahı’ olarak kullanıyor

Filistinli yetkili, Uluslararası Adalet Divanı önünde konuştu: İsrail yardımları engellemeyi ‘savaş silahı’ olarak kullanıyor

Üst düzey bir Filistinli yetkili bugün Uluslararası Adalet Divanı'na (UAD) İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere insani yardım erişimini engellemeyi bir ‘savaş silahı’ olarak kullandığını söyledi.

Filistinli yetkili Ammar Hicazi, İsrail'in insani yükümlülüklerine ilişkin bir hafta sürecek duruşmalar başlarken yargıçlara “Bir açlık operasyonuyla karşı karşıyayız. İnsani yardım bir savaş silahı olarak kullanılıyor” dedi.

dfgthy
Filistinli yetkili Ammar Hicazi (sağda) Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) bir duruşmaya katıldı. (EPA)

Hicazi, “Gazze Şeridi'nde Birleşmiş Milletler (BM) destekli tüm fırınlar kapılarını kapatmak zorunda kaldı. Her on Filistinliden dokuzu güvenli içme suyuna erişemiyor. BM ve diğer uluslararası kuruluşların depoları boş” ifadelerini kullandı.

‘Sistematik zulüm’

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar bugün yaptığı açıklamada, İsrail'in Filistinlilere yönelik insani yükümlülüklerine ilişkin duruşmaların ülkesine yönelik ‘sistematik zulmün’ parçası olduğunu söyledi.

Saar yaptığı basın açıklamasında, “Bu dava, İsrail'i gayri meşrulaştırmak ve zayıflatmak için yapılan sistematik bir zulmün parçasıdır. Mahkemede olması gereken İsrail değil, BM ve UNRWA'dır” diyerek Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na atıfta bulundu.

İsrail duruşmalara katılmıyor, ancak müttefiki ABD çarşamba günü katılacak.

UAD bugün, savaştan zarar gören Gazze Şeridi'ne yönelik yardıma tam bir abluka uyguladıktan 50 günden fazla bir süre sonra İsrail'in Filistinlilere karşı insani yükümlülükleri üzerine bir haftalık duruşmalar başlattı.

dfvgrthy
Uluslararası Adalet Divanı (UAD) heyeti, mahkemenin İsrail'in insani yükümlülüklerine ilişkin bir hafta sürmesi planlanan duruşmalarının ilkinde (EPA)

Lahey’deki BM temsilcileri, BM'nin en yüksek mahkemesi olan UAD’da beş gün sürecek maratona saat 10:00'da 15 yargıçtan oluşan bir heyet önünde başladı. Filistin devleti günün büyük bir bölümünde argümanlarını sunacak olan ilk ülke olacak.

Bu hafta, aralarında ABD, Çin, Fransa, Rusya ve Suudi Arabistan'ın yanı sıra Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Afrika Birliği'nin (AfB) de bulunduğu 38 ülke daha görüşlerini sunacak.

Geçtiğimiz aralık ayında BM Genel Kurulu, Norveç tarafından desteklenen ve UAD'dan tavsiye niteliğinde bir görüş bildirmesini isteyen kararı ezici bir çoğunlukla kabul etti.

Kararda UAD'dan İsrail'in BM'nin, kurumlarının, uluslararası örgütlerin ya da üçüncü devletlerin varlığı karşısında ‘Filistinli sivil nüfusun hayatta kalması için gerekli olan acil yardımların engelsiz bir şekilde ulaştırılmasını ve kolaylaştırılmasını sağlamak için’ ne yapması gerektiğine açıklık getirmesi isteniyor.

İsrail, eşi benzeri görülmemiş bir insani kriz yaşayan Gazze Şeridi'ndeki 2,4 milyon Filistinli için hayati önem taşıyan tüm uluslararası yardım akışını kontrol ediyor. İsrail bu yardımı 2 Mart'ta, 15 ay süren kesintisiz çatışmaların ardından kırılgan bir ateşkesin çökmesinden sadece günler önce kesti.

dsfgth
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de yiyecek almak için sıraya giren yerlerinden edilmiş Filistinliler (EPA)

UNRWA Genel Komiseri Philippe Lazzarini cuma günü yaptığı açıklamada, ‘siyasi amaçlı kıtlığı’ kınadı.

BM'ye göre iki aylık ateşkesin sona ermesinden bu yana yaklaşık 500 bin Filistinli yerinden edildi.

İsrail'in 18 Mart'ta hava ve kara saldırılarına yeniden başlaması, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e saldırmasıyla tetiklenen savaşın başlangıcından bu yana BM'nin Gazze Şeridi'nde ‘belki de en kötü’ insani kriz olarak nitelendirdiği duruma yol açtı.

Hayal kırıklığı

AFP'nin İsrail'in resmi verilerinden aktardığına göre, 7 Ekim saldırısında İsrail tarafında çoğu sivil bin 218 kişi öldü.

BM'nin güvenilir bulduğu Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı rakamlarına göre o tarihten bu yana İsrail askeri misillemeleri Gazze Şeridi'nde çoğu sivil en az 52 bin 243 kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. 18 Mart'tan bu yana ise en az 2 bin 111 Filistinli yaşamını yitirdi.

İsrailli yetkililer, Hamas'ı Gazze Şeridi'nde halen tutulan 58 esiri serbest bırakmaya zorlamanın tek yolunun askeri baskı olduğunu söylüyor.

dfgthy
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırıların yol açtığı yıkımdan (AFP)

UAD'ın tavsiye niteliğindeki görüşlerinin yasal bağlayıcılığı yok, ancak bu tavsiye niteliğindeki görüş İsrail üzerindeki diplomatik baskıyı arttırabilir.

Ocak 2024'te UAD, İsrail'i olası bir soykırım eylemini önlemeye ve Gazze Şeridi'ne insani yardım girişine izin vermeye çağırdı. Mart 2024'te, İbrani devletini soykırımla suçlayan Güney Afrika'nın talebi üzerine mahkeme, Filistin bölgesindeki yaygın ‘kıtlıkla’ başa çıkmak için İsrail'in yeni önlemler alması çağrısında bulundu.

Cenevre'deki Graduate Institute'de doktora öğrencisi olan Haris Horimajic, “Çatışmaya dahil olan taraflar uluslararası hukuka saygı gösterme konusunda çok az kararlılık gösterdiler. Danışma görüşü talebi, Gazze Şeridi'ndeki feci durumun ele alınması için anlamlı bir diyalog kurulamamasından duyulan yaygın hayal kırıklığını yansıtıyor” dedi.

Geçtiğimiz temmuz ayında UAD İsrail'in Filistin topraklarındaki işgalini ‘yasadışı’ ilan eden ve mümkün olan en kısa sürede sona erdirilmesi çağrısında bulunan bir tavsiye kararı yayınladı.