Gazze barışı İsrail ve İngiltere'deki sağcıları rahatsız ediyor

Netanyahu'nun kaderi savaşın devamına bağlıyken, İngiltere'deki Muhafazakâr Parti, İşçi Partisi'ni seçim dışında tutmak için ateşkes istemiyor.

İngiltere'deki Muhafazakâr Parti Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanmasının kendi seçim çıkarlarına zarar verebileceğine inanıyor. (AFP)
İngiltere'deki Muhafazakâr Parti Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanmasının kendi seçim çıkarlarına zarar verebileceğine inanıyor. (AFP)
TT

Gazze barışı İsrail ve İngiltere'deki sağcıları rahatsız ediyor

İngiltere'deki Muhafazakâr Parti Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanmasının kendi seçim çıkarlarına zarar verebileceğine inanıyor. (AFP)
İngiltere'deki Muhafazakâr Parti Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanmasının kendi seçim çıkarlarına zarar verebileceğine inanıyor. (AFP)

Gazze Şeridi'nde binlerce kişinin ölümüne ve iki milyondan fazla Filistinlinin yerinden edilmesine neden olan savaş sürerken, gözlemciler haftalardır İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, halkın protestolarını ve görevden alınması çağrılarını manipüle etmekle ilgili siyasi nedenlerle çatışmayı sürdürme ihtiyacından bahsediyor.

İsrail'in Gazze Şeridi'nde Hamas'a karşı yürüttüğü ve altıncı ayını dolduran savaşta sivil kayıplar konusunda dünya çapında endişeler artarken bir müttefikinden alışılmadık bir çıkış geldi. Geçtiğimiz hafta sonu Netanyahu, Gazze konusunda başarısız olduğunu kanıtlayan mevcut hükümetten kurtulmak için İsrail'de genel seçim yapılması çağrısında bulunan ABD Senatosu Çoğunluk Lideri Chuck Schumer'e yanıt vermek zorunda kaldı.

Yeni seçimlerin yapılmasının ‘ülkeyi en az altı ay felç edeceğini’ belirten Netanyahu, “Eğer savaşı şimdi, tüm hedeflerine ulaşmadan durdurursak, bu İsrail'in savaşı kaybedeceği anlamına gelir ve biz buna izin vermeyeceğiz” dedi.

İsrail'de yapılan son anketler İsraillilerin yüzde 65'inden fazlasının savaş sona erdiğinde erken seçime gidilmesini desteklediğini ve bugün seçim yapılsa Netanyahu ve koalisyonunun mağlup olacağını gösteriyor. ABD'de ve İsrail içinde Netanyahu'yu eleştirenler, halkın protestolarını ve görevden alınması çağrılarını geciktirmek için savaşı siyasi nedenlerle uzattığını söylüyor.

ABD merkezli Axios internet sitesine göre, Ulusal İstihbarat Direktörü tarafından hazırlanan yıllık raporda ‘Netanyahu'nun yönetme kabiliyetine olan güvensizliğin derinleştiği’ sonucuna varıldı. Bazı istihbarat kurumları önümüzdeki haftalarda ve aylarda Netanyahu'nun istifasını ve yeni seçimleri talep eden büyük protestolar bekliyor.

Gazze barışı Londra'da endişe yarattı

Ancak son birkaç gün Gazze savaşının sadece Netanyahu hükümetinin geleceğiyle ilgili olmadığını, etkilerinin işgal altındaki toprakları çevreleyen çemberin çapından çok daha geniş bir alana yayıldığını ve iki bin milden (Londra ile Gazze arasındaki mesafe) daha uzakta olan başka bir hükümetle ilgili olduğunu gösterdi. Geçtiğimiz hafta İngiltere'de iktidardaki Muhafazakâr Parti'nin Gazze'de ateşkes ve Ortadoğu'da barışın kendi seçim çıkarlarına zarar verebileceğine inandığı açıkça ortaya çıktı.

Konu, Muhafazakâr Partili bir bakanın İngiliz Sky News muhabiri Sam Coates'a yaptığı ve Gazze'deki çatışmanın İşçi Partisi'nin geleneksel Müslüman seçmen kitlesiyle olan ilişkilerine zarar verdiğini düşündükleri için ‘Ortadoğu'da barış olabileceğinden endişe ettiklerini’ söylediği açıklamayla ilgili. Coates, bakanın sözlerini “İstisnai, çünkü istisnai zamanlardayız” şeklinde değerlendirdi.

Bakanın açıklamaları Muhafazakâr Parti içinde Başbakan Rishi Sunak'ın ne zaman genel seçim çağrısı yapması gerektiği konusunda yaşanan tartışmaların ortasında geldi.

Sunak geçtiğimiz hafta, kendi partisi içinde bazılarının erken seçim çağrılarına rağmen, yerel seçimlerle aynı gün olan 2 Mayıs'ta genel seçim yapılmasını reddetti. ITV'ye verdiği demeçte “O gün genel seçim olmayacak” dedi.

Ateşkes çağrıları

İskoç Ulusal Partisi Dış İlişkiler Sözcüsü Brendan O'Hara, adı açıklanmayan bakanın yorumlarına cevaben şunları söyledi: “Birleşik Krallık hükümeti İskoç Ulusal Partisi'nin Gazze ve İsrail'de derhal ateşkes yapılması yönündeki çağrılarını defalarca engelledi. Şimdi de (Muhafazakâr) bakanların, seçim şanslarına zarar verme ihtimaline karşı ateşkesi aktif bir şekilde engellemek istedikleri görülüyor.”

O'Hara, “İskoçya'daki insanlar bu yorumlardan iğrenecek. Filistin'de 30 bin çocuk, kadın ve erkek öldürüldü ve Muhafazakâr bakanlar barışı sağlamaktan çok seçimi kazanma şanslarıyla ilgileniyor. Bu utanç verici” ifadelerini kullandı.

İngiltere Başbakanı utanç verici açıklamalardan sorumlu bakanı tespit edip görevden alması için baskı altında ve O'Hara da Sunak'a acil ateşkes çağrısına karşı çıkmaktan vazgeçmesi çağrısında bulundu.

İskoç Ulusal Partisi lideri Stephen Flynn televizyonda yayınlanan bir röportajda, son aylarda milletvekillerinin çoğunluğunun ateşkes çağrısında bulunma konusundaki isteksizliği nedeniyle Birleşik Krallık Parlamentosu’nun bir parçası olmaktan ‘kesinlikle utanç duyduğunu’ söyledi.

Gazze, İşçi Partisi'nin şansını azaltıyor

Muhafazakâr Parti kamuoyu yoklamalarında geleneksel rakibi İşçi Partisi'nin çok gerisinde kalırken, Gazze savaşı sol partinin bir sonraki seçimleri kazanma şansını engelleyebilecek ana tartışma noktalarından biri haline geldi. İngiliz medyasına göre, başta Müslümanlar ve gençler olmak üzere pek çok seçmen İşçi Partisi lideri Keir Starmer'ın İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısına verdiği tepkiyi ‘zayıf’ olarak nitelendiriyor.

İşçi Partisi aylardır ‘acil’ bir ateşkesi desteklemekte direniyor. İsrail'in savaştaki tutumunu ve Filistinli sivillerin hayatını kaybetmesini eleştiriyor, ancak acil bir ateşkes çağrısında bulunmuyor.

Birleşik Krallık Parlamentosu geçen ay Gazze'de acil ateşkes ve esirlerin serbest bırakılması çağrısında bulunup bulunmama konusunda ikiye bölünürken, İşçi Partisi, İskoç Ulusal Partisi'nin İsrail'i Filistin topraklarında toplu cezalandırma yapmakla suçlayan önergesinin benzer bir versiyonunu desteklemeyi tercih etti.

Geçtiğimiz Şubat ayında Survation tarafından İşçi Partisi Müslüman Ağı için yapılan bir anket, 2019'da İşçi Partisi'ni destekleyen Müslümanların yalnızca yüzde 60'ının bir sonraki genel seçimde partiyi destekleyeceğini gösterdi. Anket ayrıca yüzde 85 gibi ezici bir çoğunluğun, İngiliz siyasi liderlerin İsrail-Filistin çatışmasına ilişkin tutumunun bir sonraki genel seçimde nasıl oy kullanacakları konusunda önemli olacağına inandığını gösterdi.

Muhafazakarların yenilgisi

Ancak Sunak'ın partisi anketlerde İşçi Partisi'nin 20 puan gerisinde yer alıyor. İngiltere'nin önde gelen siyasi isimlerinden biri, İngiltere'ye yasadışı yollardan gelen sığınmacıları Ruanda'ya sınır dışı etmeyi başarsa bile Sunak'ın bir sonraki İngiltere seçimlerinde ezici bir yenilgiye uğrayacağını öngördü.

Profesör Sir John Curtice, eski Başbakan Liz Truss'tan görevi devralmasından bu yana Sunak'ın kişisel karizmasını Muhafazakâr Parti'nin popülaritesini artırmak için kullanma girişiminin başarısız olduğuna ve istenen sonuçlara ulaşılmadığına inanıyor.

Sir Curtice, Başbakan'ın ‘çok zor bir durumla’ karşı karşıya olduğunu ve Muhafazakârların bu yılki seçimlerde Parlamento'daki mevcut 350 sandalyesinden 220'sini kaybedebileceği tahmininde bulundu. Sir Curtice, Muhafazakârların, İşçi Partili eski Başbakan Tony Blair'e karşı 1997'de yaşadıkları gerilemeye benzer bir ‘çöküşe’ doğru gittikleri konusunda uyardı.

1997 yılında John Major liderliğindeki Muhafazakâr Parti yalnızca 165 sandalye kazanmış ve 179 sandalye kazanan İşçi Partisi karşısında yenilgiye uğramıştı.

Independent Arabia’da yer alan bu makalenin çevirisi Şarku’l Avsat’a aittir.



Trump’tan Filistinliler dahil 7 ülkenin vatandaşlarına daha ABD’ye giriş kısıtlaması

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
TT

Trump’tan Filistinliler dahil 7 ülkenin vatandaşlarına daha ABD’ye giriş kısıtlaması

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump dün, Suriye dahil yedi ülkenin vatandaşlarının yanı sıra Filistin Yönetimi pasaportu sahiplerinin de ABD'ye girişini yasaklayarak seyahat yasağının kapsamını genişletti.

Beyaz Saray tarafından sosyal medya üzerinden yapılan açıklamada, Trump'ın ‘ABD'nin güvenliğini korumak amacıyla yabancı uyrukluların girişini daha da kısıtlayan ve sınırlayan bir karar imzaladığını’ duyurdu.

Başkanlık kararına göre kısıtlamalardan etkilenen diğer ülkeler arasında Burkina Faso, Nijer, Mali ve Güney Sudan yer alırken, Laos ve Sierra Leone'ye kısmi veya tam kısıtlamalar getirilecek.

Bu önlem, Filistin Yönetimi tarafından verilen pasaportlara sahip Filistinlileri de hedef alıyor. Trump yönetimi, halihazırda ondan fazla ülkeye kapsamlı kısıtlamalar getirdi. Suriye ile ilgili olarak, bu önlem, Washington'da iki Ulusal Muhafız askerinin vurulduğu saldırından birkaç gün sonra alındı.


Trump, "yaptırım uygulanan Venezuela petrol tankerlerine" abluka uyguluyor

Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)
Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)
TT

Trump, "yaptırım uygulanan Venezuela petrol tankerlerine" abluka uyguluyor

Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)
Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, dün Karakas'a yönelik baskı kampanyasında yeni bir tırmanışla, Venezuela'ya giden ve Venezuela'dan ayrılan "yaptırım uygulanan petrol tankerlerine" deniz ablukası uygulanacağını duyurdu.

Trump, ABD güçlerinin Venezuela kıyılarında bir petrol tankerine el koymasından günler sonra, Truth Social platformunda şunları yazdı: "Bugün, Venezuela'ya giren ve çıkan tüm yaptırım uygulanan petrol tankerlerine tam ve eksiksiz bir abluka uygulanması emrini veriyorum."

ABD Başkanı, Karayipler'de konuşlandırılmış devasa ABD donanma filosunun, Venezuela "daha önce bizden çaldığı tüm petrolü, toprakları ve diğer varlıkları ABD'ye iade edene kadar" "daha da büyüyeceğini" ifade etti. ABD Başkanı hangi tür petrol veya topraktan bahsettiğini belirtmedi, ancak Venezuela 1970'lerde petrol sektörünü millileştirmişti. Daha sonra, eski Başkan Hugo Chávez döneminde, şirketler çoğunluk hissesini Venezuela devletine ait petrol şirketi PDVSA'ya devretmeye zorlanmıştı.

Trump sözlerine şöyle devam etti: “Gayrimeşru Maduro rejimi, bu çalınmış petrol sahalarından elde edilen petrolü kendi faaliyetlerini, uyuşturucu terörizmini, insan kaçakçılığını, cinayetleri ve adam kaçırmayı finanse etmek için kullanıyor.”

Haftalarca süren askeri uçakların Venezuela açıklarında uçması, Washington'un uyuşturucu kaçakçılığıyla suçladığı teknelere düzenlenen ve 90'dan fazla kişinin ölümüne yol açan ölümcül saldırıların ardından, Trump yönetimi geçen hafta ülkeyi terk eden bir petrol tankerine el koyarak kampanyasını daha da ileriye taşıdı.

Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro, ülkesinin yakınlarında ABD askeri yığılmasının, kendisini devirmek ve uyuşturucuyla mücadele operasyonu bahanesiyle Venezuela'nın bol petrolünü "çalmak" için bir planın parçası olduğuna inanıyor. Amerika Birleşik Devletleri, Venezuela'nın petrol sektörüne yaptırımlar uygulasa da ihracatına el konulması, zaten zor durumda olan ekonomiyi felç edebilir ve Maduro rejimini olumsuz etkileyebilir.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Venezuelalı bir danışmanlık şirketi olan Orinoco Research'ten Elias Ferrer, yaptığı açıklamada, "Petrol ihracatı olmazsa, döviz piyasası ve ülkenin ithalatı etkilenecek... ve ekonomik bir kriz yaşanabilir" diyerek, "Bu sadece ekonomik bir durgunluk değil, aynı zamanda gıda ve ilaç kıtlığı da olacak, çünkü bunları ithal edemeyeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olan Venezuela, günde yaklaşık bir milyon varil petrol üretiyor. Ancak 2019'dan beri, petrolünü başta Çin olmak üzere karaborsada indirimli fiyatlarla satmak zorunda kaldığı bir ambargoyla karşı karşıya.

Aylar boyunca ABD, görünüşte Latin Amerika'daki uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele etmek amacıyla Karayipler'de önemli bir askeri varlık oluşturdu ve Venezuela özellikle hedef alındı. Karakas bu operasyonu, Washington ve birçok ülkenin gayrimeşru lider olarak gördüğü solcu Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro'yu devirmeyi amaçlayan bir baskı kampanyası olarak görüyor.


Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
TT

Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)

Tayvan ordusu, Çin'in olası saldırılarına "merkeziyetsiz komuta sistemiyle" hızlı yanıt vermeyi planlıyor.

Reuters'ın aktardığına göre Tayvan Savunma Bakanlığı, Meclis'e bu hafta sunduğu raporda, ordunun "üst kademeden emir beklemeden merkezi olmayan bir komuta yapısıyla" hareket etmesi için çalışmalar yürütüldüğünü bildirdi.

Raporda, Çin'in adayı hazırlıksız yakalamak için askeri tatbikatları aniden Tayvan'a yönelik bir işgal operasyonuna dönüştürebileceği uyarısında bulunuluyor.

Savunma yetkilileri, Çin ordusunun neredeyse her gün ada çevresinde çeşitli tatbikatlar düzenlediğini, Tayvan Silahlı Kuvvetleri'ni "sürekli tetikte tutarak yıpratmayı amaçladığını" savunuyor.

Raporda, Tayvan ordusunun Çin'den gelebilecek ani bir saldırıya karşı hazırladığı acil durum planı hakkında şu bilgiler paylaşılıyor:

Düşman aniden bir saldırı başlatırsa, tüm birimler emir beklemeden 'dağıtılmış kontrol' uygulayacak ve 'merkezi olmayan' bir komuta sistemi altında savaş görevlerini yerine getirecek.

Diğer yandan bu prosedürün nasıl koordine edileceğine dair detay verilmiyor.

Savunma Bakanlığı'nın çalışmasında, Çin'in tatbikatlar aracılığıyla muhtemel işgal senaryolarına hazırlık yaptığı iddia ediliyor. Çin'e ait savaş gemilerinin Pasifik'teki alışıldık pozisyonlarının değiştirildiği, bunların Avustralya ve Yeni Zelanda'ya doğru konuşlandırıldığı aktarılıyor.

Çin Savunma Bakanlığı'ndan pazartesi günü yapılan açıklamadaysa Tayvan'ın "savaş çığırtkanlığı" yaptığı savunuldu. Tayvan Devlet Başkanı Lai Ching-te'nin "bağımsızlık için savaş" vurgusuyla halkı paniğe sürüklediği görüşü paylaşıldı.

Pekin, "tek Çin" politikası kapsamında Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Son yıllarda askeri baskıyı artıran Çin, adanın anakarayla yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanabileceğini vurguluyor.

Taipei yönetimiyse Çin tehdidine karşı ABD'nin askeri ve siyasi desteğine güveniyor. ABD'de 1979'da yürürlüğe konan Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında Washington, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan'a kendini koruyacak askeri teçhizatı sağlamak zorunda.

Ancak ABD Başkanı Donald Trump, Tayvan'ın kendilerine ödeme yapması gerektiğini savunarak Taipei yönetiminde soru işaretleri yaratmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Taipei Times