Çin'in Afrika Boynuzu'na olan ilgisi neden giderek artıyor?

Somali Savunma Bakanı ve Pekin'in Mogadişu Büyükelçisi güvenlik iş birliğini görüştü.

Somali Savunma Bakanı Hasan Hüseyin Haci, Çin'in Mogadişu Büyükelçisi ile yaptığı görüşmede. (SONNA)
Somali Savunma Bakanı Hasan Hüseyin Haci, Çin'in Mogadişu Büyükelçisi ile yaptığı görüşmede. (SONNA)
TT

Çin'in Afrika Boynuzu'na olan ilgisi neden giderek artıyor?

Somali Savunma Bakanı Hasan Hüseyin Haci, Çin'in Mogadişu Büyükelçisi ile yaptığı görüşmede. (SONNA)
Somali Savunma Bakanı Hasan Hüseyin Haci, Çin'in Mogadişu Büyükelçisi ile yaptığı görüşmede. (SONNA)

Çin, özellikle Etiyopya ile Somali arasındaki mevcut gerginliğin ardından bölgenin karşı karşıya kaldığı zorluklar ve Gazze Şeridi'ndeki savaşın arka planında Yemen'deki Husilerin Babu’l Mendeb’deki ticari gemileri hedef almasının bir sonucu olarak Kızıldeniz'de uluslararası seyrüsefere yönelik artan tehditler ışığında Pekin için stratejik öneme sahip olan Afrika Boynuzu’nda siyasi, ekonomik ve güvenlik konusunda varlığını ortaya koyma yönünde adımlar atıyor. Bazı uzmanlar Çin'in Afrika Boynuzu’na olan ilgisinin ‘stratejik ve ekonomik nedenleri’ olduğuna inanıyor. Uzmanlar, “Çin, Afrika Boynuzu’ndaki gerilimin hızını azaltmaya çalışıyor” görüşünde.

Çin'in Afrika Boynuzu ile ilişkilerini güçlendirme çabaları kapsamında Somali Savunma Bakanı Hasan Hüseyin Haci, Çin'in Somali Büyükelçisi’ni Changshao'da kabul etti. Şarku’l Avsat’ın Somali resmi haber ajansı SONNA’dan aktardığı habere göre görüşmede ‘iki hükümet arasındaki güvenlik ve savunma iş birliğinin güçlendirilmesi’ ele alındı. Çin Büyükelçisi, ‘ülkesinin Somali'ye her düzeyde desteğinin devam edeceği’ sözünü verirken, Somali Savunma Bakanı da Çin hükümetine Somali'ye verdiği ‘sürekli destek’ için teşekkür ve takdirlerini dile getirdi.

Çin, Etiyopya ile ayrılıkçı Somaliland bölgesi arasında ocak ayı başında imzalanan ve Addis Ababa'nın Kızıldeniz'in girişinde bir liman ve askeri üs kurma hakkını elde ettiği deniz anlaşmasının ardından yeniden artan gerilim sonrası Somali'nin ‘toprak bütünlüğüne’ saygı gösterilmesi çağrısında bulunmuştu. Somali hükümeti de söz konusu anlaşmayı şiddetle reddetmiş ve ‘egemenliğine yönelik bir saldırı ve bariz bir ihlal’ olarak gördüğü bu anlaşmaya karşı koymak için tüm yasal yolları kullanma sözü vermişti.

Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü'ne (IfW) göre Yemen'deki Husilerin Babul Mendeb Boğazı'ndaki ticari gemilere defalarca saldırması ve bunun sonucunda trafiğin yüzde 60 oranında azalması nedeniyle Çin, Kızıldeniz'deki mevcut gerginlikle yakından ilgileniyor.

Saldırıların bir sonucu olarak, büyük Batılı denizcilik şirketleri gemilerini yolculuk süresin 14 güne kadar uzamasına rağmen, Afrika'daki Ümit Burnu çevresine yönlendiriyor.

Çin'in Yemen Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Shao Zheng geçen ay Riyad'da düzenlediği basın toplantısında, ülkesinin ‘Husilerin Kızıldeniz'deki operasyonlardan etkilendiğini’ belirterek ‘ticari gemilere yönelik saldırıların durması gerektiğini’ vurguladı.

Küresel ticaretin yaklaşık yüzde 15'i, Aden Körfezi'nden Kızıldeniz'e ve Mısır'daki Süveyş Kanalı'na uzanan ve Asya ile Avrupa'yı birbirine bağlayan koridor üzerinden akıyor. Bu, çoğu Afrika ve Avrupa'da olmak üzere dünya çapında yaklaşık 140 ülkenin ticaret ortağı olan Çin için bir öncelik.

Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, geçtiğimiz ocak ayında Addis Ababa'da Somaliland Başkanı Musa Bihi Abdi ile anlaşmanın imzalanması sırasında (Reuters)

ABD’de yaşayan Afrika işleri uzmanı İbrahim İdris, Çin'in Afrika Boynuzu'na olan ilgisinin Pekin için çok önemli olan stratejik ve ekonomik nedenleri olduğuna inanıyor ve Çin'in son yıllarda bölgede etkili bir varlık geliştirdiğine dikkat çekiyor. İdris, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, Çin'in Afrika Boynuzu'na son dönemde artan ilgisinin, Pekin'in başta Etiyopya, Cibuti, Somali ve Eritre olmak üzere bölge ülkeleriyle olan güçlü ilişkilerinin boyutundan kaynaklandığını söyledi. İdris bu nedenle Etiyopya ile Somali arasındaki mevcut gerilimin ‘Çin'in Afrika Boynuzu'ndaki çıkarlarına zarar verdiğini’ ifade etti.

İdris, Çin hükümetinin açıkça Afrika Boynuzu'ndaki gerginliği azaltmaya çalıştığını, çünkü bunun Çin yatırımları için önemli ekonomik boyutu olan bir ilgi alanı olduğunu açıkladı. Bu aynı zamanda Çinlilerin öncelik verdiği İpek Yolu projesini güvence altına almak için ‘stratejik bir çıkarı’ da temsil ediyor. Hint Okyanusu bölgesi ve Kızıldeniz rotası, Çin'in bu büyük projesinin ve Pekin'in bu rotadaki ticari faaliyetlerine hizmet etmek üzere bölgede bir liman elde etme çabalarının hayati parçası.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in 2013 yılında göreve gelmesinden bu yana Afrika Boynuzu, Çin'in uluslararası ekonomik iş birliğini daha da güçlendirmeyi amaçlayan Kuşak ve Yol Girişimi’nin uygulanmasını güvence altına almak için çalıştığı kilit bir bölge haline geldi.

Kuşak ve Yol Girişimi, çoğu Hint Okyanusu'na bakan doğu kıyısında yer alan 55 Afrika ülkesinden 41'ini, özellikle de Afrika Boynuzu'nda yer alan ülkeleri kapsıyor. Son yıllarda, başta ABD olmak üzere birçok ülkenin bölgede askeri üslerinin bulunması nedeniyle bölge, uluslararası rekabet sahası haline geldi.

Çin Dışişleri Bakanlığı tarafından 2018 yılında yayınlanan Beyaz Kitap’a göre Çin, Yemen ve Somali kıyılarında barışı koruma operasyonlarına ve insani yardım görevlerine katılan gemilere tedarik sağlıyor. Çin ayrıca, bölgedeki büyük ve büyüyen çıkarlarını korumak amacıyla 10 bin askerin bulunduğu Afrika'daki ilk üssü olan Cibuti'deki askeri üssünü 2017 yılında açtı.

Çoğu Afrika ülkesinin birinci ticaret ortağı olan Çin'in Afrika Boynuzu'nda özellikle altyapı, enerji ve ulaşım alanlarında birçok büyük projesi bulunuyor.

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, Addis Ababa ile Somaliland anlaşmasını iptal eden bir yasayı imzalıyor. (Somali Cumhurbaşkanlığı)

Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki (BAE) Zayed Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Dr. Hamdi Abdurrahman, Çin'in Afrika Boynuzu'na olan ilgisinin ekonomik kaygıların ötesine geçtiğini savunuyor. Abdurrahman, yakın zamanda yayınlanan bir analizinde, Çin'in bölgede önde gelen süper güç olarak önemli bir rol oynadığını belirtti. Çin politikasının Afrika ülkelerini, altyapı projelerinin ve teknik yardımlarının kazan-kazan ilişkilerini temsil ettiğine ikna etmeyi amaçladığını vurgulayan Abdurrahman, tüm bölgenin ‘Çinliler için yadsınamaz stratejik bir değere sahip olduğunu’ ifade etti.

Abdurrahman, Çin'in Afrika Boynuzu'ndaki varlığını ‘güvenlikleştirme’ nedenlerinin iki yönlü (ekonomik ve politik) olduğunu belirtti. Her ne kadar aralarında bir örtüşme olsa da Çin için zengin doğal kaynaklara (petrol, doğalgaz ve nadir bulunan doğal mineraller) erişim stratejik bir önceliktir. Çin aynı zamanda küresel güç ilişkilerini değiştirmeyi ve ABD'nin küresel hegemonyasını zayıflatmayı da amaçlamaktadır. Belki de bu, Afrika Boynuzu'nu, Çin'in bölgesel ve küresel jeopolitik meselelere ilişkin askeri manevraları açısından Afrika'nın en önemli bölgelerinden biri haline getiriyor.

Son yıllarda Çin, Afrika Boynuzu'ndaki krizleri ele alma çabalarına giderek daha fazla dahil oldu. Ocak 2022'de Çin Dışişleri Bakanlığı, bölgesel çatışmalara ve iç savaşlara tanık olan Afrika Boynuzu'nda ‘kalıcı istikrarı, barışı ve refahı teşvik etmek’ için özel bir elçi atadığını duyurdu. Çin, 2022 Haziran ayında Afrika Boynuzu'ndaki anlaşmazlıkları çözmek için arabuluculuk yapmayı teklif etti.



Abiy Ahmed'in Eritre'ye yönelik Ukrayna atıflı tehdidi ne kadar ciddi?

xcfv
xcfv
TT

Abiy Ahmed'in Eritre'ye yönelik Ukrayna atıflı tehdidi ne kadar ciddi?

xcfv
xcfv

Mahmud Ebubekir

Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed'in Eritre ile ilgili yaptığı son açıklamalar, özellikle 2018 yılından bu yana iki ülke arasındaki ilişkilerde eşi benzeri görülmemiş bir gerginliğin devam etmesinden dolayı hem Eritre'de hem de Etiyopya'da tartışmalara neden oldu. Başbakan Ahmed, ülkesinin komşusu olan Eritre'yi ülkesiyle savaşa girmemesi konusunda uyardı ve Rusya-Ukrayna savaşına atıfta bulunarak Ukrayna'dan ders alınması gerektiğini vurguladı. Milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Ahmed, “Biz barış istiyoruz. Eğer Eritre de barış ve iş birliği istiyorsa buna hazırız, ancak iki ülke arasındaki ilişkilerin gelecekteki gidişatı, barış ve iş birliği ya da ağır sonuçlar arasında bir seçim yapmalarına bağlı” ifadelerini kullandı.

Etiyopya'nın Kızıldeniz'e erişim ve bir deniz limanı talebinin sakin ve ihtiyatlı bir şekilde ele alınması gereken yasal, tarihi, coğrafi ve ekonomik bir konu olduğunu vurgulayan Abiy Ahmed, ülkesinin Kızıldeniz stratejilerinden izole bir şekilde yaşayamayacağının altını çizdi. Etiyopya Başbakanı, 1993 yılında ülkesinin denize erişiminin reddedilme kararının haksız bir karar olduğunu ve o dönemde seçilmiş bir parlamentonun bulunmaması nedeniyle meşru Etiyopya kurumları tarafından alınmadığını belirtti. Ahmed’e göre ayrıca Etiyopya halkına bu konuda danışılmamış olması, bu tür kader belirleyici kararların alınma sürecinde yasal bir kusur olduğunu ortaya koyuyor.

Milletvekillerinden Eritre'nin bağımsızlığıyla ilgili yerleşik yasal anlatılardan uzaklaşmalarını ve Etiyopya'nın Kızıldeniz'e erişim taleplerine yasal ağırlık kazandıracak yeni anlatılar ortaya koymalarını isteyen Ahmed, hükümetinin, ülkesi ile Eritre hükümeti arasında arabuluculuk yapmak üzere ABD, Rusya, Çin ve Avrupa ve Afrika'daki birçok ülkenin hükümetleriyle defalarca kez temasa geçtiğini, ancak Asmara'nın egemen limanları ile ilgili herhangi bir müzakereye girmeyi reddetmesi nedeniyle tüm bu girişimlerin başarısızlıkla sonuçlandığını açıkladı.

İç durumdan kaçış

Şarku’l Avsat Al Majalla’dan aktardığı analize göre Afrika Boynuzu bölgesi meseleleriyle ilgilenen gözlemciler, Abiy Ahmed'in milletvekillerinin sorularına verdiği yanıtların Eritre'ye yönelik benzeri görülmemiş bir gerginliğe işaret etmesine rağmen, Asmara'nın bu konuda resmi bir açıklama yapmamasını özellikle de bu açıklamaların Eritre'nin egemenliğini ve bağımsızlığını açıkça sorgulaması açısından şaşırtıcı buldular. Zira Ahmed’in Ukrayna’ya atıfta bulunması Eritre'yi yeniden işgal etme tehdidini içeriyordu.

Afrika Boynuzu meseleleri uzmanı Süleyman Hüseyin, Etiyopya Başbakanı Ahmed’in son açıklamalarının farklı şekillerde yorumlanabileceğini ve daha da önemlisi kötüleşen iç durumdan kaçış için bazı açıklamalarda bulunarak gerilimi tırmandırmayı amaçladığını söyledi. Etiyopya'da güvenlik durumunun her geçen gün kötüleştiğini belirten Hüseyin “Çatışmalar, yüzölçümü ve nüfus yoğunluğu açısından en büyük bölgeler olan Amhara ve Oromia'da yayılıyor. Bu bölgeler Etiyopya nüfusunun yaklaşık yüzde 60'ını oluştururken ülkenin siyasi ve ekonomik merkezleri olarak kabul ediliyor. Ayrıca gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 61'inden fazlasını karşılıyor. İki bölgenin, kontrolünü kaybetmek üzere olan merkezi hükümete karşı silahlı isyan halinde olduğu göz önüne alındığında, iç krizlerinden komşu ülkeleri, özellikle Eritre'yi sorumlu tutmaya çalışan Etiyopya Başbakanı’nın yaşadığı hayal kırıklığı ve içinde bulunduğu çaresizlik anlaşılabilir” şeklinde konuştu.

Abiy Ahmed'in açıklamalarında açıkça çelişkiler olduğunu ve Etiyopya geçiş hükümetinin Eritre'nin bağımsızlığını onaylama yetkisi olmadığı gerekçesiyle Eritre'nin bağımsızlığının meşruiyetini sorguladığını ifade eden Hüseyin, “Bu, ya tarihten habersiz olmaktır ya da konuyu kasten karıştırma girişimidir. Eritre’nin Etiyopya'dan ayrılması için daha önce onun parçası olmalıydı, fakat değildi. Ancak Etiyopya, Birleşmiş Milletlerin (BM) iki ülke arasında federal bir birlik kurulmasına ilişkin kararlarını açıkça ihlal ederek Eritre’yi işgal etti. Bu birlik 1962 yılında eski Etiyopya İmparatoru Haile Selassie'nin tek taraflı kararıyla kaldırılmıştı” yorumunda bulundu.

Afrika Boynuzu meseleleri uzmanu Hüseyin, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İkinci nokta, Eritre'nin bağımsızlığının, BM gözetiminde yapılan özgür bir referandumla sonuçlanan otuz yıllık bir kurtuluş savaşının ardından elde edilmiş olması. Bu durum, referandumun BM Şartı'nda yer alan dekolonizasyon ilkesi ve kendi kaderini tayin hakkı uyarınca uluslararası gözetim altında düzenlendiği için Etiyopya'nın onayı gerekmediği anlamına gelir.”

Hüseyin, 2018 yılında Asmara ve Cidde'de imzalanan iki barış anlaşmasının, Abiy Ahmed'in ülkesinin haksız bir şekilde kaybettiğini iddia ettiği Assab Limanı da dahil olmak üzere Eritre'nin egemenliğini ve tam bağımsızlığını açıkça tanıdığını da ekledi.

Müzakereler ne hakkında?

Abiy Ahmed’in milletvekillerinin sorularına verdiği yanıtta, müzakereye sıcak baktığını, ancak Asmara'nın bu seçeneği reddettiğini vurguladığını düşünen Hüseyin, “Ancak, asıl soruyu yanıtlamadı: Ne hakkında müzakere? Dünyada, yoksulluk ve yüksek nüfus yoğunluğundan kurtulmak için egemenliğini müzakere edebilecek veya topraklarının bir kısmını başka bir ülkeye devredecek bir ülke var mı? Elbette yok. Etiyopya Başbakanı bunu gayet iyi biliyor, ancak eski yayılmacı zihniyetiyle konuşuyor ve bu zihniyetle bir tarafın müzakere etmek istediğini, diğer tarafın ise reddettiğini ima ederek bir gerçeği dayatmaya çalışıyor. Bu da Etiyopya Büyük Rönesans Barajı ile ilgili aldığı kararlarla çelişiyor. Çünkü aşağı havza ülkeleriyle müzakerelere dönmeyi reddetmeye devam ediyor” dedi.

Ülkesinin ne Etiyopya ne de başka bir ülkeyle egemenliği konusunda müzakere yapmayacağını, buna karşın uluslararası hukuk ve karşılıklı çıkarlar ilkesine uygun meşru ekonomik iş birliğine açık olduğunu ve bunu defalarca kez vurguladığını ifade eden Eritreli analist, “Etiyopya liman hizmetlerinden yararlanmak istiyorsa, önce Eritre'nin egemenliğine saygı göstermeli, ardından diğer ülkeler gibi limanı kullanmayı talep etmeli” ifadelerini kullandı.

hy
Abiy Ahmed'in açıklamaları açıkça Eritre'nin egemenliğini ve bağımsızlığını sorguladı (AFP)

Eritre için Ukrayna’ya atıfta bulunulması karşısında şaşırdığını belirten Hüseyin, “Ukrayna'nın NATO liderliğindeki Batı ile Rusya arasındaki uluslararası çatışmanın arenası haline geldiğini, Eritre'nin ise komşusunun hırslarına karşı egemenliğini savunan bağımsız bir devlet olduğunu vurgulayarak, bu karşılaştırmanın yanıltıcı olduğunu ifade etti.

Hüseyin, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ayrıca, süper güç olan Rusya ile Etiyopya arasındaki karşılaştırma, hem bağlam hem de içerik açısından mantıksız. Fakat, askeri gücüyle övünmek ve Eritre'yi yeni bir Ukrayna'ya dönüştürmekle tehdit etmek, Amhara'daki Fano milisleri ve Oromo Kurtuluş Cephesi'nin elinde yenilgiler alan Etiyopya ordusunun gerçek gücüne aykırı agresif bir eğilim olduğunu gösteriyor.”

Hüseyin, Addis Ababa'nın tekrar tekrar yaptığı açıklamalara Eritre hükümetinin sessiz kalmasının nedenleri hakkındaki bir soruya, “Eritre'nin sessiz kaldığını düşünmüyorum, aksine medya savaşlarına çekilmemek ve bölgeyi istikrarsızlaştırmak isteyen dış güçler tarafından kışkırtılabilecek gerginliğin tırmanmasını önlemek şeklindeki iki hedefe ulaşmak için sakin ve rasyonel bir diplomasi izlediğini düşünüyorum. Asmara'nın, olası saldırgan girişimleri caydıracak güçlü bölgesel ortaklıklar kurmak için paralel bir şekilde çalıştığını ve böylece Afrika Boynuzu'nun güvenliği ve istikrarına hizmet ettiğini düşünüyor” yanıtını verdi.

Eritreli analist, Asmara ile Addis Ababa arasında doğrudan bir savaş çıkma olasılığı konusunda yaptığı değerlendirmede ise savaşın mümkün olduğunu, ancak olası olmadığını söyledi. Bunun nedeninin Etiyopya tarafının isteksizliği değil, istikrarsız iç durumun uzun süreli bir dış savaşa izin vermemesi olduğunu vurgulayan Hüseyin, “Eritre'nin silahlı muhalefeti desteklediği yönündeki suçlamalar doğrulanamazken Etiyopya'nın kendisi ‘Eritre muhalefeti’ olarak adlandırdığı gruba destek verdiğini açıklayarak siyasi retoriğinin ikiyüzlülüğünü ortaya koydu” dedi.

Vekalet savaşları

Öte yandan Etiyopya işleri uzmanı Behan Gideon, Etiyopya Başbakanı Ahmed’in Asmara'ya sert bir uyarıda bulunduğu son dönemdeki söylemlerinin tırmanışının temel olarak iki faktöre bağlı olduğunu düşünüyor. Gideon’a göre bunlardan birincisi, Asmara'nın Addis Ababa'ya karşı çıkan isyancı hareketlere verdiği sürekli destek, ikincisi ise, Etiyopya'nın Kızıldeniz'e güvenli erişim talebine ilişkin tüm yapıcı diyalog çağrılarını göz ardı etmesi.

Abiy Ahmed'in Eritre Devlet Başkanı Isaias Afwerki yüzünden derin bir hayal kırıklığı yaşadığını söyleyen Gideon, “Abiy Ahmed özellikle de, Afwerki ile kurduğu ittifakın, Massawa ve Assab limanlarının kullanımı da dahil olmak üzere yüksek düzeyde iş birliği ve entegrasyona yol açacağını ummuştu” diye ekledi.

2018 anlaşmalarının imzalanması için her iki tarafı da zorlayan ve destekleyen bölgesel güçlerin, Abiy Ahmed'i Eritre limanlarını yüksek ücretler ödemeden kullanabileceğine inandırdığını belirten Gideon, “Ancak Asmara'nın Abu Dabi ile ilişkilerinin bozulması, federal hükümet ile Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) arasındaki savaşın sonucu ve Asmara'nın Pretoria Anlaşması'ndan duyduğu memnuniyetsizlik, eski müttefikler arasındaki taahhütleri zayıflattı” değerlendirmesinde bulundu.

Etiyopya hükümetinin taleplerinde ciddi olduğu düşünülüyor. Bu taleplerin kısa vadede karşılanmayacağının da farkında, ancak bunları tekrar tekrar gündeme getirmek ona siyasi ve halk nezdinde bir koruma sağlıyor. Bu da özellikle Etiyopya'nın birden fazla bölgesinde tekrarlanan savaşların patlak vermesi, Amhara bölgesinde isyancı hareketlerin önemli ilerlemeler kaydetmesi ve özellikle 2026 seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte, meşruiyet krizinin aşılmasına yardımcı olabilir. Bu yüzden Gideon, denize erişim elde etme çabalarının önümüzdeki aylarda daha geniş ölçekte devam edeceğini düşünüyor.

Asmara ile Addis Ababa arasında doğrudan bir savaş olasılığı olmadığını, çünkü Addis Ababa'nın halen siyasi ve diplomatik çözümleri tercih ettiğini belirten Gideon, “İki ülkenin de yönetimleri vekalet savaşlarına başvurabilir. Asmara, Tigray ve Afar bölgelerinin sınırlarında güçlerini seferber ederken ve Etiyopyalı muhalif hareketleri rejime karşı savaşmaya hazırlarken Addis Ababa, Etiyopya'nın Afar bölgesindeki Eritreli muhalif grupları silahlandırmaya çalışabilir. Bunun sonucunda bölge, her iki tarafın da birbirlerinin muhaliflerini destekleyerek ya da doğrudan savaş ilan etmeden belirli operasyonlar düzenleyerek vekalet savaşlarına sürüklenebilir” yorumunda bulundu.


Fetih'in Filistinli grupların Kahire'de yapılacak toplantısına katılma ihtimali düşük

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nın doğusunda bulunan Cuhr ed-Dik köyünde, yakıt sıkıntısı nedeniyle yemek pişirmek için odun toplayan Filistinli çocuklar (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nın doğusunda bulunan Cuhr ed-Dik köyünde, yakıt sıkıntısı nedeniyle yemek pişirmek için odun toplayan Filistinli çocuklar (AFP)
TT

Fetih'in Filistinli grupların Kahire'de yapılacak toplantısına katılma ihtimali düşük

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nın doğusunda bulunan Cuhr ed-Dik köyünde, yakıt sıkıntısı nedeniyle yemek pişirmek için odun toplayan Filistinli çocuklar (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nın doğusunda bulunan Cuhr ed-Dik köyünde, yakıt sıkıntısı nedeniyle yemek pişirmek için odun toplayan Filistinli çocuklar (AFP)

Filistin Kurtuluş Örgütü'nden (FKÖ) iki kaynak dün Şarku’l Avsat'a, bu hafta Kahire'de bazı Filistinli grupların katılacağı bir toplantı düzenlenmesi için görüşmelerin sürdüğünü, ancak El Fetih'in bu toplantıya katılmayacağını açıkladı. Söz konusu toplantıda, son zamanlarda bu konuyla ilgili yaşanan anlaşmazlıkların ardından Gazze yönetim komitesinin oluşturulması ele alınacak.

Kaynaklardan biri, “İslami Cihad Hareketi, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), Demokratik Reform Akımı ve Demokratik Kurtuluş Cephesi gibi bazı gruplar zaten Kahire'de. Hamas henüz gelmedi” dedi. Kaynak, ‘Kahire'nin toplantıyı organize ettiğini, ancak El Fetih'in katılmak istememesi nedeniyle halen özel istişareler sürdüğü için resmi davetiyelerin gönderilmediğini’ belirtti.

El Fetih'e yakın bir kaynak, herhangi bir diyalogun, daha önce Mısır ve Çin'de olduğu gibi, kapsamlı bir ulusal diyalogun parçası olması gerektiğini söyledi. Kaynak, bazı grupların bir araya gelmesinin ‘ulusal düzeyde bir uzlaşma sağlandığı, bölünmenin sona erdirilebileceği ya da bütüncül bir ulusal strateji hakkında konuşulabileceği anlamına gelmediğini; özellikle de bazı tarafların Gazze Şeridi’ni ayırma girişimleri karşısında bunun mümkün olmadığını’ ifade etti.

Kaynak, tüm tarafların katılacağı kapsamlı bir ulusal toplantının ‘Filistinliler için önemli meseleleri koruyan bir stratejinin uygulanması için önemli’ olduğunu belirtti ve bu toplantının yakın gelecekte yapılmasını beklediğini söyledi.

fvgyh
Mısır Kızılayı, Filistinlilere 300 binden fazla gıda paketi taşıyan 64. Zadu’l İzze konvoyunu yola çıkardı. (Mısır Kızılayı)

Filistinli gruplar, 24 Ekim’de Kahire’de düzenlenen (ve El Fetih’in katılmadığı) bir toplantıda, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını destekleme ve sürdürme, Gazze Şeridi’nin yönetimini, bölgeden bağımsız kişilerden oluşacak geçici bir Filistinli komiteye devretme, bölgenin yeniden inşasının finansmanı ve uygulanmasını denetleyecek uluslararası bir komite kurulması ve Filistin siyasi sisteminin birliği ile ulusal bağımsız kararın korunması konularında mutabakata vardılar.

Fraksiyonlar, ‘ulusal bir strateji üzerinde anlaşmak için tüm Filistinli güçlerin ve fraksiyonların acil bir toplantı yapmasını’ talep etti.

Toplantının ardından Gazze Şeridi'ni yönetmesi gereken komitenin başkanlığı konusunda anlaşmazlıklar ortaya çıktı. İsrail medyası, grupların idari komitenin başkanlığına Emced eş-Şava'yı atama konusunda anlaştığını sızdırdı.

El Fetih Sözcüsü Abdulfettah Duvla, birkaç gün önce Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, hareketinin ‘Gazze Şeridi'nden profesyonel isimlerden oluşacak Gazze İdari Komitesi için önerilen hiçbir ismin önünde engel oluşturmayacağını’ söyledi.

Duvla, bu isimlerle ilgili ayrıntı vermekten kaçındı. Ancak hareket içinde yetkili bir kaynak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Filistin Sağlık Bakanı Dr. Macid Ebu Ramazan, hâlâ Gazze İdari Komitesi başkanlığı için aday gösterilen isimler arasında yer alıyor. Kendisi, Filistin hükümetinde bakan olmasının yanı sıra Gazze Şeridi’nden gelen, yüksek yetkinliğe ve sahada geniş deneyime sahip ulusal bir şahsiyet olarak bu sorumluluğu üstlenmeye liyakatlidir.”

dcfrgt
Gazze şehrinde İsrailli rehine cesetlerinin arandığı bir bölgenin yakınında yürüyen Filistinliler, 3 Kasım 2025 (AFP)

Hamas liderlerinden Tahir en-Nunu, geçtiğimiz hafta Doha'da verdiği bir röportajda, hareketin Gazze İdari Komitesi’ne katılmak üzere 45 bağımsız teknokratın ismini önerdiğini doğruladı. En-Nunu, önerilen isimlerin hiçbir siyasi bağlantısı olmadığını ve 24 Ekim'de Kahire'de yapılan toplantıda tüm Filistinli gruplar tarafından kabul edildiğini belirtti.

En-Nunu, Hamas'ın, El Fetih'in ‘Gazze İdari Komitesi başkanlığının Filistin Yönetimi'nden bir bakan tarafından üstlenilmesi’ yönündeki önerisini kabul ettiğini açıkladı. En-Nunu, isimlerin Mısır liderliği ile görüşüldüğünü ve Kahire'nin komite üyelerini seçeceğini, komitenin Hamas veya başka herhangi bir tarafın müdahalesi olmadan Gazze Şeridi'nin güvenlik dahil tüm idaresine ilişkin çalışmalarına derhal başlayacağını ifade etti.

Washington Post gazetesi pazar günü, Arap ve Filistinli yetkililerin, Hamas liderliğindeki sekiz Filistinli grubun bu hafta Kahire'de yapılacak toplantıda Gazze Şeridi'nin geçiş yönetiminin temel unsurları üzerinde anlaşmaya varmak için çalışacaklarını söylediğini bildirdi.

Görüşmelere aşina olan yetkililere göre, grupların Gazze Şeridi'ni yönetmek üzere önerilen teknokratik komitenin başına kimin geçeceği ve mevcut ateşkesin devam etmesi halinde bu fiili hükümetin Filistin Yönetimi çatısı altında çalışıp çalışmayacağı konularını tartışması bekleniyor.

Washington Post, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati'nin, hedefin tamamen Gazze'den teknokratlardan oluşan bir idari komite kurmak olduğunu söylediğini aktardı.


Washington, Gazze'ye iki yıl süreyle uluslararası güç konuşlandırılması için BM Güvenlik Konseyi'ne karar taslağı sundu

Arama kurtarma ekipleri Gazze Şeridi'nin doğusundaki enkaz yığınları arasında İsrailli rehinelerin cesetlerini ararken yakınlarında nöbet tutan bir Kassam Tugayları üyesi (EPA)
Arama kurtarma ekipleri Gazze Şeridi'nin doğusundaki enkaz yığınları arasında İsrailli rehinelerin cesetlerini ararken yakınlarında nöbet tutan bir Kassam Tugayları üyesi (EPA)
TT

Washington, Gazze'ye iki yıl süreyle uluslararası güç konuşlandırılması için BM Güvenlik Konseyi'ne karar taslağı sundu

Arama kurtarma ekipleri Gazze Şeridi'nin doğusundaki enkaz yığınları arasında İsrailli rehinelerin cesetlerini ararken yakınlarında nöbet tutan bir Kassam Tugayları üyesi (EPA)
Arama kurtarma ekipleri Gazze Şeridi'nin doğusundaki enkaz yığınları arasında İsrailli rehinelerin cesetlerini ararken yakınlarında nöbet tutan bir Kassam Tugayları üyesi (EPA)

ABD dün, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin bir dizi üyesine, Gazze Şeridi'nde en az iki yıl süreyle uluslararası güç oluşturulmasına yönelik bir karar taslağı gönderdi.

Şarku’l Avsat’ın Axios internet sitesinden aktardığına göre karar taslağı, ABD ve diğer katılımcı ülkelere 2027 sonuna kadar Gazze Şeridi'ni yönetme ve güvenliği sağlama konusunda geniş yetkiler verecek ve bu sürenin daha sonra uzatılması da mümkün olacak.

Axios'a konuşan bir ABD yetkilisine göre karar taslağı, ocak ayına kadar Gazze Şeridi'ne ilk birliklerin konuşlandırılması amacıyla önümüzdeki günlerde BM Güvenlik Konseyi üyeleri arasında yapılacak müzakerelerin temelini oluşturacak.

ABD yetkilisi, uluslararası güvenlik gücünün ‘barış gücü değil, yaptırım gücü’ olacağını doğruladı.

Güç, katılımcı ülkelerden askerleri içerecek ve ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceğini açıkladığı barış konseyi ile istişare edilerek oluşturulacak.

Karar taslağı ayrıca, barış konseyinin en azından 2027 sonuna kadar görevde kalmasını öngörüyor.

Taslağa göre, uluslararası güvenlik gücü Gazze'nin İsrail ve Mısır sınırlarının güvenliğini sağlamak, sivilleri ve insani yardım koridorlarını korumak ve bu göreve katılacak yeni bir Filistin polis gücünü eğitmekle görevlendirilecek.

Taslakta ayrıca uluslararası gücün, Gazze’de güvenlik ortamının istikrarına katkıda bulunacağı; Gazze Şeridi’nde silahsızlandırma sürecini garanti altına alarak, askeri, terörist ve taarruz amaçlı altyapıların tahrip edilmesi ve bunların yeniden inşasının engellenmesi ile birlikte devlet dışı silahlı grupların silahlarının kalıcı olarak toplanması da dâhil olmak üzere rol oynayacağı belirtiliyor.

Karar taslağı ayrıca, uluslararası gücün ‘İsrail'in Gazze'nin diğer bölgelerinden kademeli olarak çekileceği ve Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi'ni uzun vadede kontrol etmesini sağlayacak reformları gerçekleştireceği bir geçiş döneminde Gazze Şeridi'nde güvenliği sağlamayı amaçladığını’ belirtiyor.

Karar taslağı, gücün kurulması ve faaliyetlerinin ‘Mısır ve İsrail ile yakın istişare ve iş birliği içinde’ yürütüleceğini ve gücün ‘uluslararası hukuk, uluslararası insani hukuk dahil olmak üzere, görevlerini yerine getirmek için gerekli tüm önlemleri alma’ yetkisine sahip olacağını vurguluyor.

Taslak, ‘geçici yönetim organı’ sıfatıyla barış konseyinin, Gazze Şeridi’nin yeniden inşası için öncelikleri belirlemesine ve finansman toplamasına imkân tanınmasını da öngörüyor. Bu düzenleme, Filistin Yönetimi’nin reform programını başarıyla tamamlamasının ardından, barış konseyinin onayına tabi olacak şekilde planlanıyor.

Buna ek olarak barış konseyi, Gazze Şeridi'ndeki kamu hizmetleri ve idarenin günlük faaliyetlerini yönetmekten sorumlu olacak, yetkin Filistinlilerden oluşan, siyasi olmayan bir Filistin teknokratik komitesini denetleyecek ve destekleyecek.

ABD yetkilisi, barış konseyinin teknokratik komite kurulmadan önce çalışmalarına başlamasını beklediğini söyledi.

Taslakta ayrıca, BM, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) ve Kızılay dahil olmak üzere barış konseyi ile çalışan kuruluşların yardımların ulaştırılmasından sorumlu olacağı belirtiliyor. Yardımları kötüye kullanan kuruluşlar ise yasaklanacak.