İsrail, Hamas lideri Haniye'nin kız kardeşini gözaltına aldı

Diğer yandan İsrail, UNRWA'nın dağıtılması için BM'ye teklif sundu

Hamas'ın 62 yaşındaki siyasi lideri Haniye, Katar'da yaşıyor (Reuters)
Hamas'ın 62 yaşındaki siyasi lideri Haniye, Katar'da yaşıyor (Reuters)
TT

İsrail, Hamas lideri Haniye'nin kız kardeşini gözaltına aldı

Hamas'ın 62 yaşındaki siyasi lideri Haniye, Katar'da yaşıyor (Reuters)
Hamas'ın 62 yaşındaki siyasi lideri Haniye, Katar'da yaşıyor (Reuters)

Hamas lideri İsmail Haniye'nin kız kardeşlerinden biri, bu sabah gözaltına alındı. İsrail polisi, 57 yaşındaki Zeba Abdulselam Haniye'nin terörü destekleyip kışkırtma ve Hamas'la ilişkili olma suçlamalarıyla yakalandığını bildirdi.

Güvenlik güçlerinin belgeler, görseller ve telefonlar gibi "ciddi" kanıtlarla Tel Şeva bölgesinde yakalandığı öne sürüldü. 

Times of Israel, konuyla ilgili haberinde Hamas'ın siyasi lideri Haniye'nin üç kız kardeşinin de İsrail vatandaşlığına sahip olduğunu ve Tel Şeva'da yaşadığını hatırlattı. 

Diğer yandan BM Yakın Doğu Filistinlilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'nın (UNRWA) 30 mensubunun 7 Ekim saldırılarına katıldığını ve bu nedenle savaş başladığında 13 bin çalışanı bulunan ajansın kapatılması gerektiğini savunan İsrail yönetimi, bu konuda bir adım daha adım attı.

Birleşik Krallık gazetesi Guardian, İsrail'in UNRWA'nın dağıtılması için BM'ye teklif sunduğunu duyurdu. 

BM kaynaklarına dayandırılan özel haberde, çalışanların UNRWA yerine kurulacak yeni bir ajansa ya da Dünya Gıda Programı'na yönlendirilerek orada yardım dağıtmaları gerektiğinin savunulduğu aktarıldı.  

Geçen hafta İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi'nin BM'nin İsrail'deki temsilcilerine ilettiği bu planın sonrasında BM Genel Sekreteri António Guterres'e ulaştırıldığı belirtildi. 

İsrail, 1950'den beri Filistinlilere yardım ulaştıran UNRWA'yla çalışmayı reddederek Gazze'deki açlık ortamının büyümesini sağlıyor. Bölgede en etkili insani yardım kuruluşu olan ajansın devre dışı bırakılmasıyla kıtlık, soykırım suçlamalarına daha fazla dayanak oluşturacak şekilde artıyor.  

İsrail, UNRWA çalışanlarının yüzde 11'inin Hamas ya da İslami Cihad'la bağlantılı olduğunu öne sürüyor. Henüz bu konuda yeterince kanıt sunulmasa da pek çok ülke bağışlarını dondurdu. 

Geçen hafta Ürdün'deki bir mülteci kampını ziyaret eden BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, ajans hakkında şöyle konuşmuştu:

UNRWA'nın eşsiz hizmetlerini sürdürmemiz lazım çünkü bunlar umudu sürdürüyor.

Guterres, Mısır-Gazze arasındaki Refah Sınır Kapısı önünde düzenlediği basın toplantısında da "Derhal ateşkes yapılması, İsrail'in Gazze'nin her yerine insani yardım malzemelerinin tam ve sınırsız ulaşımı konusundaki yükümlülüğünü yerine getirmesi ve esirlerin serbest bırakılmasının zamanı geldi" demişti. 

Refah Sınır Kapısı'nın her iki tarafında tırların Gazze'ye girmek için beklediği bir sırada sınırın öbür tarafındakilerin açlık çektiğini belirten Guterres, "durumun trajik ve ahlaki açıdan da çileden çıkarıcı" olduğunu kaydetmişti.

Bunun üzerine sosyal medya platformu X'te paylaşım yapan İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, Guterres'i eleştirmişti: 

BM, onun liderliğinde terörü barındıran ve cesaretlendiren Yahudi ve İsrail karşıtı bir yapı haline geldi. Onun liderliğinde çalışanlarının korkunç 7 Ekim katliamına katıldığı UNRWA, Hamas'ın bir terör kolu haline gelmiştir.

UNRWA yetkisini BM Genel Kurulu'ndan alıyor, yani teoride kaderini de yalnızca bu yapı belirleyebilir. 

Independent Türkçe, Jerusalem Post, Times of Israel, Guardian



Irak parlamento seçimleri, Sünnilerin “cumhurbaşkanlığı makamı” konusunda iştahını kabartıyor

Her parlamento seçiminden önce, Sünni Arap liderler cumhurbaşkanlığı makamının yeniden kendi kotaları dahilinde olması için iade edilmesi taleplerini yineliyorlar (AP)
Her parlamento seçiminden önce, Sünni Arap liderler cumhurbaşkanlığı makamının yeniden kendi kotaları dahilinde olması için iade edilmesi taleplerini yineliyorlar (AP)
TT

Irak parlamento seçimleri, Sünnilerin “cumhurbaşkanlığı makamı” konusunda iştahını kabartıyor

Her parlamento seçiminden önce, Sünni Arap liderler cumhurbaşkanlığı makamının yeniden kendi kotaları dahilinde olması için iade edilmesi taleplerini yineliyorlar (AP)
Her parlamento seçiminden önce, Sünni Arap liderler cumhurbaşkanlığı makamının yeniden kendi kotaları dahilinde olması için iade edilmesi taleplerini yineliyorlar (AP)

Mueyyed et-Tarfi

Kasım ayında yapılması planlanan Irak parlamento seçimleri yaklaşırken, Sünni Araplardan cumhurbaşkanlığı makamının kendilerine iade edilmesini talep eden bir dizi açıklama gelmeye başladı. Cumhurbaşkanlığı, dönemin başbakanı İyad Allavi liderliğindeki geçiş hükümeti döneminde ilk hükümet kurulurken Sünnilere verilmişti. O zamanlar bu makama Şeyh Gazi Acil el-Yaver getirilmişti. Ancak 2005'teki ilk parlamento seçimlerinin ardından, Şii ve Kürt taraflar arasında varılan güç paylaşımı anlaşması uyarınca, bu makamın Kürt bileşene devredilmesi konusunda uzlaşıya varıldı. Anlaşma, Şii Ulusal Koalisyonu'nun merhum lideri Abdulaziz el-Hekim ve merhum Cumhurbaşkanı Celal Talabani tarafından imzalandı. Böylece, hükümeti kurma süreci o zamandan beri uygulanan şu ilkeye dayandı: Başbakan Şii, cumhurbaşkanı Kürt, meclis başkanı ise Sünni Arap.

Yönetim ilkesi

Bu anlaşmanın üzerinden yirmi yıl geçmesine rağmen, her parlamento seçiminden önce Sünni Arap liderler, yeniden kendi kotaları dahilinde olması için bu makamın kendilerine iade edilmesi taleplerini yineliyorlar. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre gerekçeleri, bu konumun ülkenin gerçek demografik yapısını ve Arap kimliğini yansıtıyor olması.

Irak Anayasası'nın 67. maddesine göre, cumhurbaşkanı devletin başıdır, ulusun birliğinin sembolüdür, ülkenin egemenliğini temsil etmektedir. Anayasa'ya uyulmasını ve hükümlerine uygun olarak Irak'ın bağımsızlığının, egemenliğinin, birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasını güvence altına almaktadır. Irak Anayasası'nın 68. maddesi ise cumhurbaşkanının Iraklı bir anne babadan doğuştan Iraklı, tam ehliyetli, en az 40 yaşında, iyi bir itibara ve siyasi deneyime sahip olmasını, dürüstlüğü, doğruluğu, adaleti ve millete sadakatiyle tanınmış olmasını ve ahlaki açıdan menfur bir suçtan hüküm giymemiş olması gerektiğini şart koşmaktadır.

Tekaddum Partisi lideri Muhammed el-Halbusi, daha seçimlerden aylar önce mayıs ayında yaptığı açıklamalarla bu makamın Sünni Araplara iadesini talep etmişti. 2003 sonrası dönemden itibaren bu makamın Sünnilerin kotasında olduğunu ifade ederek, bunun “bir ısrar değil, yönetim ilkesinin pekiştirilmesi” olduğunu vurgulamıştı.

Sünni liderler, cumhurbaşkanlığı makamını talep etmenin ötesine geçerek başbakanlık makamını da talep ettiler. Sünni lider ve Milletvekili Raad el-Dahlaki basına yaptığı açıklamada, “Amacımız başbakanlık makamını elde etmektir; bu bir Şii hakkı değildir” dedi.

Sünni çekişmesi

El-Mustansıriyya Üniversitesi'nde siyaset bilimi uzmanı olan İsam el-Feyli, talepleri Irak anayasasıyla uyumlu olmasına rağmen, Sünnilerin başbakanlık veya cumhurbaşkanlığı makamlarını elde etmesinin zor olacağına inanıyor. Feyli şunu söylüyor: “Sünni Arapların dile getirdiği talepler, herhangi bir tarafın herhangi bir yasal veya anayasal engel olmaksızın üç başkanlıklardan (ister cumhurbaşkanı, ister başbakan ve isterse parlamento başkanlığı olsun) herhangi birini üstlenme hakkına sahip olduğunu öngören anayasaya uygun taleplerdir. Ancak siyasi denklemin niteliği, parlamentodaki sandalye sayısına göre belirlenir. Bu nedenle, Sünniler çoğunluğu elde edebilirlerse, hükümeti kurma ve kendi cumhurbaşkanlarını atama hakkına sahiptirler.” Feyli, “Sünni bileşen cumhurbaşkanlığı makamını elde etmek istiyorsa, diğer Şii ve Kürt bileşenlerden ortaklarıyla koordinasyon içinde olmalıdır” diye ekledi. Stratejik konularda birleşebilen Kürtlerin aksine, ortak bir karar alabilmekten yoksun olan Sünni bileşenin içinde bulunduğu mevcut durum göz önüne alındığında, ortak bir karar üzerinde anlaşmasının son derece zor olduğuna dikkat çekti.

Feyli'ye göre, “Sünni çekişmesi, aralarındaki davalar ve suçlamalar aracılığıyla açıkça görülüyor; cumhurbaşkanlığını isteyen Kürt cephesi ise tam aksi durumda. Kendi aralarında, bu görevi üstlenecek kişinin Kürdistan Yurtseverler Birliği'nden (KYB) olacağı konusunda anlaşmışlar. KYB ise kendi adayının cumhurbaşkanı olması karşılığında, daha sonra dışişleri bakanının Kürdistan Demokrat Partisi'nden (KDP) olması konusunda KDP ile anlaşmaya varmaya çalışacak.”

Siyaset bilimci, Sünnilerin parlamento başkanlığı aracılığıyla sahip oldukları daha fazla yetkiye rağmen, Kürtlerin cumhurbaşkanlığından feragat edeceklerinden şüphe duyuyor. Cumhurbaşkanlığı daha çok törensel bir makam, yani parlamento başkanı gibi karar alma yetkisine sahip değil.

Feyli, Sünnilerin müzakere sürecinde taleplerinin çıtasını yükseltmek istediğine inanıyor. Zira Sünni kampı kendi içinde ister cumhurbaşkanlığı ister parlamento başkanlığı olsun, her iki pozisyon için de mutabık kalınan bir isim seçme konusunda hükümeti kurma sürecini zorlaştırabilecek bir sorunla karşılaşabilir.

Ona göre, tablo seçim sonrasına kadar belirsizliğini koruyor ve seçim sonuçları ile her tarafın müzakere ekibinin varlığı Irak'taki siyasi sahneyi belirleyecek.

Seçim kampanyası

Yazar ve gazeteci Basem eş-Şara, Sünni taleplerinin yalnızca seçim propagandası olduğuna inanıyor ve bazı Şii liderlerin kabulüne rağmen, bunları gerçekleştirmenin zorluğuna dikkat çekiyor.

Şara, “2005'ten beri benimsenen, iktidarı bileşenler arasında paylaştırmaya yönelik siyasi ilke, yeni bir siyasi lider nesli ortaya çıkana kadar devam edecek. Zira bileşenlerin liderleri arasında bu paylaşım, yani başbakanın Şii, cumhurbaşkanının Kürt ve parlamento başkanının Sünni Arap olması konusunda belirli mutabakatlar bulunuyor. Irak'ta iktidar paylaşımıyla ilgili sorunlardan kaçınılması için Irak'ın dostlarından bu mutabakatlara uluslararası ve bölgesel destek veriliyor” dedi.

Şara, 2005'te varılan anlaşmayı değiştirmek isteyen herkesin iç ve hatta uluslararası mutabakatları dikkate alması gerektiğini, çünkü Kürtlerin kendilerini buna zorlayacak gerçek bir baskı veya önemli kazanımlar olmadıkça cumhurbaşkanlığı makamından vazgeçmeye hazır olmadıklarını belirtti.

Sünnilerin, Şii müttefikleriyle ve Sünni liderlerin kendi aralarındaki anlaşmazlıklar göz önüne alındığında, 2005'ten beri hükümetin dayandığı siyasi denklemi, siyasi süreçte reform da dahil olmak üzere gelecekte herhangi bir değişiklik veya sürpriz olmadığı sürece değiştirmenin zor olduğuna inanıyor.

Şara, gerçekleşmesi zor olduğu için bu konuyu şu anda gündeme getirmenin seçim kampanyasının bir parçası olduğunu değerlendiriyor. Bazı Şii liderlerin de cumhurbaşkanlığı görevini bir Sünni'nin üstlenmesi talebini desteklediğini, ancak bu temennilerin gerçeklere tosladığını belirtiyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Ürdün Kralı: Ülkeler, Trump'ın planı kapsamında Gazze'ye ‘barış dayatılmasını’ reddedecek

Ürdün Kralı 2. Abdullah (Reuters)
Ürdün Kralı 2. Abdullah (Reuters)
TT

Ürdün Kralı: Ülkeler, Trump'ın planı kapsamında Gazze'ye ‘barış dayatılmasını’ reddedecek

Ürdün Kralı 2. Abdullah (Reuters)
Ürdün Kralı 2. Abdullah (Reuters)

Ürdün Kralı 2. Abdullah bugün yaptığı açıklamada, ülkelerin ABD Başkanı Donald Trump'ın ateşkes planı kapsamında Gazze Şeridi'nde barışı ‘dayatma’ talebini reddedeceklerini söyledi.

Kral Abdullah, BBC ile yaptığı röportajda, ülkesinin Gazze Şeridi'ndeki uluslararası güçlerin misyonunun ‘barışı dayatmak’ değil, ‘barışı korumak’ olmasını umduğunu ifade etti. Ürdün'ün Gazze Şeridi'ne asker göndermeyeceğini, çünkü Ürdün'ün Gazze Şeridi'ndeki gelişmelere ‘siyasi olarak çok yakın’ olduğunu belirtti.

Kral Abdullah, ülkesinin ve Mısır'ın çok sayıda Filistin güvenlik gücüne eğitim vermeye hazır olduğunu, ancak bunun zaman alacağını bildirdi.

Ürdün Kralı, ‘barışı korumanın’ yerel polis güçlerini desteklemek anlamına geldiğini belirterek, “Gazze Şeridi'nde silahlı devriyelerle gezmek, hiçbir ülkenin dahil olmak istemeyeceği bir durum” dedi.


Yemenli Bakan Şarku'l Avsat'a: Husiler en zayıf noktasındalar

Bakan, terörist Husi örgütünün en zayıf noktasında olduğunu açıkladı (Fotoğraf: Türki el-Akıli)
Bakan, terörist Husi örgütünün en zayıf noktasında olduğunu açıkladı (Fotoğraf: Türki el-Akıli)
TT

Yemenli Bakan Şarku'l Avsat'a: Husiler en zayıf noktasındalar

Bakan, terörist Husi örgütünün en zayıf noktasında olduğunu açıkladı (Fotoğraf: Türki el-Akıli)
Bakan, terörist Husi örgütünün en zayıf noktasında olduğunu açıkladı (Fotoğraf: Türki el-Akıli)

Yemen İçişleri Bakanı Tümgeneral İbrahim Haydan Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, Husilerin en zayıf noktada olduğunu belirterek, "Hükümet ve askeri liderleri hedef alan son operasyonlar, grubun kendi itirafına göre içlerinde bir ayrışmaya ve bölünmeye yol açan ağır ve hassas bir darbe vurdu" dedi.

Haydan, Yemenli yetkililerin, uyuşturucu kaçakçılığı ve Husi kontrolündeki bazı vilayetlerde uyuşturucu fabrikaları kurulmasıyla ilgili davalarda İranlılar ve Lübnan Hizbullahı üyeleri hakkında soruşturma yürüttüğünü açıkladı. Bir Yemen mahkemesinin birkaç gün önce tonlarca uyuşturucu kaçakçılığına karışan altı İranlı hakkında idam cezası verdiğini belirtti.

Haydan, İran'ın "bölgedeki bazı geleneksel silahlarının düşmesinin ardından askeri uzmanlar, uyuşturucu fabrikaları ve insansız hava araçları transfer ederek çabalarını Yemen'e odakladığını" ifade etti.