Kremlin’den yapılan “Rusya savaşta” açıklamasının boyutları ve olası yansımaları

Moskova savaşın kapsamını genişletiyor mu?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 24 Mart'ta Moskova yakınlarındaki resmi konutu Novo-Ogaryovo'nun kilise evinde Moskova’nın kuzeybatısındaki Crocus City Hall konser binasındaki terör saldırısının kurbanları için yas tutup mum yakarken (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 24 Mart'ta Moskova yakınlarındaki resmi konutu Novo-Ogaryovo'nun kilise evinde Moskova’nın kuzeybatısındaki Crocus City Hall konser binasındaki terör saldırısının kurbanları için yas tutup mum yakarken (AFP)
TT

Kremlin’den yapılan “Rusya savaşta” açıklamasının boyutları ve olası yansımaları

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 24 Mart'ta Moskova yakınlarındaki resmi konutu Novo-Ogaryovo'nun kilise evinde Moskova’nın kuzeybatısındaki Crocus City Hall konser binasındaki terör saldırısının kurbanları için yas tutup mum yakarken (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 24 Mart'ta Moskova yakınlarındaki resmi konutu Novo-Ogaryovo'nun kilise evinde Moskova’nın kuzeybatısındaki Crocus City Hall konser binasındaki terör saldırısının kurbanları için yas tutup mum yakarken (AFP)

Samir İlyas

Moskova, 2022 yılının şubat ayından bu yana Ukrayna'ya karşı başlattığı savaşı ‘özel askeri operasyon’ olarak tanımlıyor. Batıda bu ‘özel askeri operasyon’ ifadesinin yakında değişeceğine ve bunun yerine ‘savaş’ ifadesinin kullanılacağına dair spekülasyonlar devam ederken Kremlin, bu spekülasyonlarla ilgili ‘tamamen saçmalık’ değerlendirmesinde bulundu. Ancak Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada, ülkesinin Batı'nın müdahalesi nedeniyle Ukrayna'da ‘savaşta’ olduğunu söylemesi, Peskov'un açıklamasından önceki koşullar ve Rusya'nın hem yurtiçine hem de Batı'ya gönderdiği mesajlar açısından bir gelişme ve Ukrayna savaşının gidişatında dramatik bir değişimin işareti olarak görüldü.

Peskov’un, 22 Mart’ta Moskova'nın kuzeybatısındaki Crocus City Hill konser binasındaki terör saldırısının medyada ilgi odağı haline gelmesinden birkaç saat önce Rus gazetesi Argumenti e Facti’ye verdiği röportajda yaptığı açıklamalar, sansasyon yaratmıştı.

Peskov'un Rusya'nın Ukrayna'da gerçek bir savaş yürüttüğünü itiraf etmesi çerçevesinde Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı savaşa ilişkin gelecek senaryoları ve Moskova'nın politikalarında beklenen değişiklikleri tahmin etmek için bu açıklamaların bir süre daha mercek altında kalması bekleniyor.

Peskov, gazeteye verdiği röportajda şu ifadeleri kullandı:

Şu an savaş halindeyiz. Kolektif Batı buna Ukrayna tarafında katıldığında, bu bizim için bir savaş haline geldi. Herkesin bunu kendi iç seferberliği için anlaması gerekiyor.

Kremlin Sözcüsü, ‘Kiev rejiminin fiilen işgal ettiği topraklarda bulunan vatandaşlarını korumak için’ 30 Eylül 2022 tarihinde Rusya Federasyonu'na ilhak edilen Luhansk, Donetsk, Herson ve Zaporijya bölgelerini tamamen özgürleştirmenin Rusya'nın görevi olduğunu da bekirtti.

Çoklu mesaj

Peskov'un açıklamaları hem Rusya kamuoyuna hem Kiev'e hem de Batılı ülkelere yönelik çoklu mesajlar taşıyordu: Bu sözler, kişisel bir görüşten ziyade Kremlin'in tutumunu ifade ediyordu.

İlk mesaj, Rus toplumunu savaş için seferber olmaya ve bu duruma dayanmaya, savaş için sarf edilen çabaları daha fazla desteklemeye ve Kolektif Batı'nın Ukrayna'nın yanında müdahalesi ve Rusya'nın altyapısını hedef alma girişimleri nedeniyle savaşın seyrinde dramatik değişimlerle sonuçlanabilecek uzun bir savaş olma ihtimalinin yanı sıra Rusların moralin bozan ve kaos ortamı yaratan terör eylemlerinin yaşanması olasılığına psikolojik olarak hazırlanmaya çağırıyor. Kremlin, 22 Mart'ta başkent Moskova yakınlarındaki bir konser salonuna düzenlenen terör saldırısının tek sorumlusunun DEAŞ olduğundan şüphe ediyor ve bu olayın sorumlusu olarak Kiev'i ve Batılı destekçilerini işaret ediyor.

Moskova, Ukrayna’nın Rusya tarafından ilhak edilen topraklardan vazgeçmesi yönünde herhangi bir siyasi çözüme ihtiyaç duyuyor.

İkinci mesaj, Kiev’e daha geniş kapsamlı bir savaşın sonuçlarına dair yapılan uyarıydı. Mesajda Rusya'nın 2022 sonbaharında ilhak ettiği bölgelere (Luhansk, Donetsk, Herson ve Zaporijya) Rusya Federasyonu topraklarının ayrılmaz bir parçası olarak bağlı olduğu ve bu bölgelere yönelik herhangi bir saldırının Rusya'nın egemenliğine karşı bir saldırı olduğu vurgulandı. Mesajda ayrıca Rusya’nın bu bölgelere idari olarak bağlı olan tüm topraklar üzerinde Rusya ordusunun kontrolünün dayatılmasında kararlı olduğunun altı çizildi. Öte yandan Peskov'un Rus güçlerinin Ukrayna'daki askeri operasyonlarının kapsamını Lugansk, Donetsk, Herson ve Zaporijya bölgeleriyle sınırlandırması, Moskova'nın istediği ve Kiev'in kategorik olarak reddettiği siyasi çözümün şeklini teyit eden üstü kapalı bir göndermedir. Zira Kremlin'in çözüm için öne sürdüğü şartlardan birinin Kiev'in Rusya'nın Kırım'ı ve söz konusu dört bölgeyi ilhakını tanıması olduğu biliniyor.

Üçüncü mesaj ise Batılı ülkelereydi. Bu mesajda da Rusya’nın Batı'nın herhangi bir provokatif adımına karşılık vermekten çekinmeyeceği ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Fransız kuvvetlerinin Ukrayna'daki operasyonlara katılabileceği yönündeki son açıklamalarına karşı Ukrayna topraklarındaki NATO’nun herhangi bir askeri varlığını Rus ordusu için meşru bir hedef olarak göreceği vurgulandı. Macron, 16 Mart'ta Le Parisien gazetesine verdiği röportajda, ‘Ukrayna'da Batılı ülkelerin bir noktada kara operasyonlarına katılmalarının gerekebileceğini’ söylemişti.

Peskov'un açıklamalarındaki yenilikler

Peskov'un açıklamaları üzerinde biraz durulduğunda bu sözlerin ilk kez sarf edilmediği, öncesinde de diğer Rus yetkililerin benzer içerikte ve benzer mesajları taşıyan açıklamalarda bulunduklarını görüyoruz. Savaş ifadesini kullanırken bile Kremlin’in Ukrayna’ya yönelik savaşına ilişkin ‘özel askeri operasyon’ tanımlamasından sapmayan Peskov, Rusya’nın Ukrayna'da başlattığı askeri operasyonların statüsünün zamanla değiştiğini belirterek “Kolektif Batı buna Ukrayna tarafında katıldığında, bu bizim için bir savaş haline geldi” ifadelerini kullandı.

csdvfebr
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, 12 Ekim 2023 (AFP)

Rus yetkililerin daha önce yaptıkları açıklamalara dönecek olursak, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Batılı ülkeleri ülkesine karşı kapsamlı bir savaş yürütmekle suçlamış ve bunun uzun süre devam edeceği tahmininde bulunmuştu. Lavrov, 27 Mayıs 2022 tarihinde Rus bölgelerinin yetkilileriyle yaptığı toplantıda, “ABD ve müttefikleri, çok çeşitli araçlar kullanarak Rusya'yı kontrol altına alma çabalarını artırdı” demişti.

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, 21 Haziran 2023 tarihinde Harp Okulu mezuniyet töreninde, ‘tüm Batı’nın Rusya’ya karşı gerçek bir savaş yürüttüğünü’ söyledi. Devlet Başkanı Putin'in de katıldığı törende Şoygu, ‘Rus ordusunun ülkesinin güvenliğini sağlamak için hiçbir çabadan kaçınmayacağını’ da sözlerine ekledi.

Rusya tarafından yapılan birçok açıklamada, Moskova’nın siyasi çözüme yönelik şartlarının başında Kiev'in sahadaki yeni gerçekleri tanımasının ve Rusya’nın ilhak ettiği topraklardan vazgeçmesinin geldiği vurgulandı. Bu açıklamalar arasında Peskov'un 14 Aralık 2022 tarihinde Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin G7 Zirvesi öncesinde video konferans aracılığıyla katılımında öne sürdüğü plana yanıt verdiği açıklaması da yer alıyor.

Peskov'un son açıklamaları büyük dikkat çekti ve büyük ses getirdi. Çünkü bu açıklamalar, Peskov'un değil, Kremlin'in görüşünü temsil ediyordu. Devlet Başkanı Putin’in beşinci döneminde Ukrayna'daki savaşa ilişkin izleyeceği politikaya, Batı'nın Kiev'e devam eden askeri desteğine nasıl karşılık verileceğine ve NATO güçlerinin Ukrayna topraklarındaki askeri operasyonlara katılmasının yaratacağı yansımalara değiniyordu.

Burada dikkati çeken ise Peskov'un, özel askeri operasyonun Ukrayna'nın yanı sıra NATO ülkelerinin de dahil olduğu bir savaşa dönüştüğünü söylemesi oldu. Buradan Rusya'nın ilerleyen süreçte NATO ülkelerinin Kremlin'in çizdiği kırmızı çizgiyi geçmesi halinde, buna sert bir karşılık vermek zorunda kalabileceğinin sinyalinin verildiği anlaşılıyor. Bu sinyal, gerilimin yeni bir boyuta taşınması, Rusya ile NATO arasında doğrudan bir savaşın patlak vermesi ve Üçüncü Dünya Savaşı'nın eşiğine gelinmesi tehlikesini oluşturuyor.

Öte yandan Peskov’un açıklamaları, Rusya ile Batı arasında artan gerilimin göstergesi olarak çeşitli hava, deniz ve kara silah sistemleriyle birlikte 90 bin askerin katılımıyla NATO için Soğuk Savaş'ın sona erdiği 1991 yılından bu yana ilk kez bu büyüklükte gerçekleştirilen, 25 Ocak'ta başlayan ve önümüzdeki mayıs ayına kadar devam etmesi planlanan, amacı, NATO'nun Rusya'ya karşı caydırıcılığını güçlendirmek olan NATO Steadfast Defender 24 Tatbikatı’nın yapıldığı döneme denk geldi.

Kontrolsüz bir gerilime müdahil olmak kendi çıkarına olmadığı için Rusya'nın yakın gelecekte mevcut tutumundan vazgeçmesi pek mümkün görünmüyor.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Polonya Başbakanı Donald Tusk ile 15 Mart'ta Almanya'nın başkenti Berlin'de düzenlediği ortak basın toplantısında, Ukrayna'ya uzun menzilli silah sistemlerinin gönderilmesi için bir misyon oluşturulmasının planlandığını açıklarken Berlin, Paris ve Varşova, Kiev için tüm küresel pazar düzeyinde daha fazla silah satın alma taahhüdünde bulundu.

Rusya-Batı ilişkileri, önümüzdeki haftalarda Rusya ve Ukrayna orduları arasındaki çatışmaların kızışmasıyla birlikte önümüzdeki birkaç ay büyük zorluklarla karşı karşıya kalacak. Bununla birlikte Moskova, NATO ülkelerine hesaplarını yeniden gözden geçirmeleri yönünde baskı yapmak için çatışmanın kapsamını taktiksel olarak genişletecek jeopolitik kartlara başvurabilir. Örneğin Rusya, Moldova'nın ayrılıkçı Transdinyester bölgesinde provokatif adımlar atarken Litvanya ve Polonya ile Belarus sınırları arasında yer alan ve Rusça konuşulan Kaliningrad Oblastı’nın ve Baltık Denizi'nde Polonya ve Litvanya arasında izole haldeki Suwalki Koridoru’nu kontrol etme tehdidinde bulunuyor.

Rusya savaş ilan etmekten uzak

Peskov, son açıklamalarına açıklık getirirken, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik savaşını halen ‘özel askeri operasyon’ olarak gördüğünü vurguladı. Putin 21 Şubat 2023 tarihinde yaptığı yıllık ulusa sesleniş konuşmasında ‘özel askeri operasyonun Rusya'yı ve Rusça konuşulan bölgeleri NATO’nun olası saldırılarından korumaya yönelik bir savunma önlemi’ olduğunu söyledi. Bu tutum siyasi olarak topu Ukrayna ve Batı sahalarına atarken Rusya’nın meşru müdafaada olduğunu gösteriyor.

ht45ynj
Kiev'e düşen füzenin parçalarını incelen Ukraynalı subaylar, 25 Mart 2024 (AFP)

Kontrolsüz bir gerilime müdahil olmak kendi çıkarına olmadığı için Rusya'nın yakın gelecekte mevcut tutumundan vazgeçmesi pek olası görünmüyor. Savaş ilanı, Rusya topraklarına dışarıdan saldırı, Rusya topraklarının işgali ya da ilhakının yanı sıra Rusya dışında ya da topraklarında Rus güçlerine saldırı veya bir ülkenin Rusya’nın egemenliğine saldırmak yahut Rus limanlarına abluka uygulamak vb. için topraklarının kullanılmasına izin verilmesi Rusya Anayasasında öngörülen hükümlere aykırı bir şekilde sıkıyönetim ilan edilmesini gerektirebilir. Ancak şu an bu koşulların hiçbiri mevcut değil.

Peskov'un açıklamaları, Batı'yı caydırmak amacıyla gönderilen sinyaller çerçevesinin dışına çıkmıyor.

Ayrıca Rusya’nın savaş ilan etmesinin ve sıkıyönetim uygulamasının içeride, özellikle ekonomi alanında ve bankacılık faaliyetlerinde, sivil havacılık trafiğinde, Rusya'ya ve Rusya'dan deniz ve kara taşımacılığında, tedarik hatlarında ve mal akışında olduğu kadar, Rusların günlük hayatları üzerinde olumsuz etkileri olacaktır.

Tüm bunların ötesinde Moskova'nın savaş ilan etmesi, pratikte Rusya'nın savaş çabalarına hiçbir şey katmayacaktır. Gerçekte Rusya ekonomisi savaş ekonomisine dönüşmüş durumda. Öyle ki Rus ordusunun genel seferberlik ilan etmesine gerek olmadığı, Ukrayna'ya yönelik saldırılarında konvansiyonel ve modern tüm silahlarını kullandığı açıklandı.

Dolayısıyla Peskov'un açıklamaları, Batı'nın Ukrayna’daki savaşa doğrudan müdahalesi durumunda Ukrayna savaşında gelişmelerin kontrolden çıkması veya Batı'nın 2022 sonbaharında olduğu gibi Ukrayna'ya yeniden gelişmiş ve modern silahlar göndermesi korkusuyla Batı'yı caydırmak amacıyla gönderilen sinyaller çerçevesinin dışına çıkmıyor. Söz konusu silahların gönderilmesi, Ukrayna ordusunun bir karşı saldırı başlatarak Rusya ordusunun savaşın ilk haftalarında işgal ettiği geniş alanları geri alarak savaşın gidişatının değişmesine neden olmuştu.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Birleşik Krallık, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'ya yönelik yaptırımları kaldırdı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Brezilya'nın Belem kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı (COP30) Liderler Zirvesi’ne katıldı, 6 Kasım 2025. (EPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Brezilya'nın Belem kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı (COP30) Liderler Zirvesi’ne katıldı, 6 Kasım 2025. (EPA)
TT

Birleşik Krallık, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'ya yönelik yaptırımları kaldırdı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Brezilya'nın Belem kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı (COP30) Liderler Zirvesi’ne katıldı, 6 Kasım 2025. (EPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Brezilya'nın Belem kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı (COP30) Liderler Zirvesi’ne katıldı, 6 Kasım 2025. (EPA)

Birleşik Krallık, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin pazartesi günü Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın ABD Başkanı Donald Trump ile yapacağı görüşme öncesinde benzer bir karar almasının ardından bugün Şera'ya uygulanan yaptırımları kaldırdı.

Birleşik Krallık, Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab'a uygulanan yaptırımların da kaldırıldığını duyurdu. Her iki isim de daha önce DEAŞ ve El Kaide'yi hedef alan mali yaptırımlara tabi tutulmuştu.

BM Güvenlik Konseyi'nde ABD tarafından hazırlanan bir karar ile Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab'a uygulanan yaptırımlar da kaldırıldı.

Karar 14 ülke tarafından desteklendi, Çin ise çekimser kaldı.


Orta Asya, ABD'nin maden ve enerji güvenliğini sağlama stratejilerinin ön saflarında yer alıyor

ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Doğu Salonu'nda ağırladığı Orta Asya liderleriyle akşam yemeği sırasında sohbet ediyor. (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Doğu Salonu'nda ağırladığı Orta Asya liderleriyle akşam yemeği sırasında sohbet ediyor. (AFP)
TT

Orta Asya, ABD'nin maden ve enerji güvenliğini sağlama stratejilerinin ön saflarında yer alıyor

ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Doğu Salonu'nda ağırladığı Orta Asya liderleriyle akşam yemeği sırasında sohbet ediyor. (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Doğu Salonu'nda ağırladığı Orta Asya liderleriyle akşam yemeği sırasında sohbet ediyor. (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump dün, Beyaz Saray'da beş Orta Asya ülkesinin liderlerini ağırlarken, kritik mineralleri önemli bir öncelik olarak nitelendirdi ve yönetiminin yeni küresel anlaşmalar yoluyla ABD tedarik zincirlerini genişletme ve güvence altına alma yönündeki çabalarını vurguladı.

Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan liderleriyle yapılan toplantı, Washington'un uzun süredir Rusya'nın hakimiyetinde olan ve Çin'in de nüfuz kazanmaya çalıştığı, kaynak zengini bir bölgede etkisini genişletmeye çalıştığı bir dönemde gerçekleşti. Orta Asya'yı ‘çok zengin bir bölge’ olarak nitelendiren Trump, ABD'nin beş ülkeyle olan ortaklığını güçlendirme konusundaki kararlılığını vurgulayarak, “Gündemimizin en önemli maddelerinden biri kritik mineraller” dedi. Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre Trump, “Son haftalarda yönetimim, kritik mineraller için tedarik zincirlerimizi genişletmek amacıyla dünyanın dört bir yanındaki müttefiklerimiz ve ortaklarımızla anlaşmalar imzalayarak ABD'nin ekonomik güvenliğini güçlendirdi” ifadesini kullandı.

Doğal kaynaklar için rekabet

Görüşmeler, Batı ülkeleri tedarik zincirlerini Moskova ve Pekin'den uzaklaştırarak çeşitlendirmeye çalışırken, uranyum, bakır, altın ve nadir toprak elementleri gibi Orta Asya'nın muazzam mineral zenginlikleri için rekabetin artmasıyla gerçekleşti. ABD, jeopolitik rakiplerini atlayarak hayati mineralleri, enerjiyi ve kara ticaret yollarını güvence altına almak için yeni ortaklıklar arıyor.

Trump, beş ülkenin liderleriyle akşam yemeği öncesinde yaptığı açıklamada, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev'in toplantıyı ‘ABD ile Orta Asya arasında yeni bir etkileşim döneminin başlangıcı’ olarak nitelendirdiğini belirtti. Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ise Trump'ı ‘dünyanın başkanı’ olarak nitelendirerek, Orta Asya'da onun için kalıcı bir sekreterya kurulmasını önerdi.

C5+1 platformu ve ekonomik iş birliğinin güçlendirilmesi

2015 yılında başlatılan C5+1 platformu, ekonomi, enerji ve güvenlik alanlarında iş birliğini güçlendirmek için ABD ve beş ülkeyi bir araya getiriyor. Bu bağlamda ABD ve beş ülkenin temsilcilerinin kritik mineraller alanında iş birliği anlaşmaları imzalaması bekleniyor.

Açıklanan ticari anlaşmalar arasında, hükümetin açıklamasına göre Boeing'in Kazakistan, Tacikistan ve Özbekistan'daki havayollarına toplam 37 uçak satması için bir anlaşma da yer alıyordu. Cove Capital adlı bir ABD şirketi de hükümet destekli finansmanla Kazakistan'da tungsten (sertliği ve yüksek yoğunluğu ile karakterize edilen gri bir kimyasal element) madenciliği yapacak.

Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi Direktörü Dr. Gracelin Baskaran, yönetimin, ABD'nin kritik minerallere erişimini garanti altına alan ticaret anlaşmaları imzalamaya ek olarak, hükümetler arasındaki iş birliğini güçlendirmeye çalışacağını söyledi. Baskaran, “Çin ve Rusya'nın bölgedeki madencilik, işleme ve altyapı sistemleri üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırmasıyla birlikte, Washington hedefli stratejik projelerle somut bir varlık oluşturmaya çalışıyor” dedi.

Madenler ve hayati kaynaklar açısından zengin ülkeler

Madenler ve enerji kaynakları açısından zengin olmaları sayesinde bu beş ülke, eski Sovyet devleti Rusya ile ekonomik bağlarını sürdürürken, Çin altyapı ve madencilik alanlarında yaptığı büyük ölçekli yatırımlarla etkisini genişletti.

Toplam nüfusu 84 milyon olan bu ülkeler, uranyum, bakır, altın ve nadir toprak elementleri ile daha sürdürülebilir enerji kaynaklarına geçiş için küresel çapta hayati önem taşıyan diğer stratejik minerallerden oluşan devasa yataklara sahip.

Bölgenin en büyük ekonomisi olan Kazakistan, 2024 yılında küresel üretimin yaklaşık yüzde 40'ını karşılayarak dünyanın önde gelen uranyum tedarikçisi konumuna ulaştı. Özbekistan ise en büyük beş üretici arasında yer alıyor. Bu iki ülke birlikte, dünya uranyum üretiminin yarısından fazlasını karşılıyor. Uranyum, ABD için hayati öneme sahip bir nükleer enerji kaynağı; ABD’de elektriğin başlıca kaynaklarından biri. ABD, uranyum ihtiyacının yaklaşık yüzde 20'sini Rusya'dan ithal ediyor, bu da kaynaklarının çeşitlendirilmesini giderek daha acil hale getiriyor.

ABD, kritik mineralleri güvence altına almak ve uranyum, nadir toprak elementleri, bakır ve titanyum gibi stratejik minerallerin küresel tedarik zincirlerini domine eden Çin'e olan bağımlılığını azaltmak için çok yönlü bir strateji izliyor.


Trump, İran'ın ABD yaptırımlarının kaldırılması talebini değerlendirmeye açık

ABD Başkanı Donald Trump, Orta Asya ülkelerinin liderleriyle akşam yemeğinde (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Orta Asya ülkelerinin liderleriyle akşam yemeğinde (Reuters)
TT

Trump, İran'ın ABD yaptırımlarının kaldırılması talebini değerlendirmeye açık

ABD Başkanı Donald Trump, Orta Asya ülkelerinin liderleriyle akşam yemeğinde (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Orta Asya ülkelerinin liderleriyle akşam yemeğinde (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, İran'ın ABD'nin kendisine uyguladığı yaptırımların kaldırılmasını talep ettiğini ve konuyu görüşmeye açık olduğunu belirtti.

Trump, Orta Asya ülkelerinin liderleriyle olduğu akşam yemeğinde, "Açıkçası, İran yaptırımların kaldırılması olasılığını soruyor" dedi. "İran'a yönelik çok güçlü Amerikan yaptırımları var ve bu da işleri onlar için çok zorlaştırıyor" diyen Trump, "Bunu duymaya açığım ve neler olacağını göreceğiz ama yine de açık olacağım" ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Washington ve Batı tarafından nükleer silah geliştirmeye çalışmakla suçlanan Tahran, özellikle ABD'nin 2018'de nükleer anlaşmadan çekilmesinden bu yana yıllardır uluslararası yaptırımlar altında.

İsrail, haziran ortasında İran'a karşı eşi benzeri görülmemiş bir bombalama kampanyası başlattı ve ABD de İran'ın nükleer tesislerini vurmak için kısa süreliğine bu saldırıya katıldı.

İsrail ile 12 gün süren savaş, İran'ın füze ve insansız hava aracı saldırılarıyla karşılık vermesine yol açtı ve Tahran ile Washington arasında nisan ayında başlayan nükleer görüşmeleri sekteye uğrattı.

Trump, İran'ın bir zamanlar "Ortadoğu'nun zorbası" olduğunu, ancak artık "nükleer silah edinme kapasitesine" sahip olmadığını ifade etti.

Ocak ayında göreve dönen Cumhuriyetçi Başkan, saldırıların İran'ın nükleer programını sekteye uğrattığını iddia etti, ancak hasarın tam boyutu henüz bilinmiyor.

Eylül ayında Birleşmiş Milletler, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın tetiklediği Snapback mekanizması kapsamında Tahran'a yönelik yaptırımları yeniden yürürlüğe koydu.

Bu önlemler, Tahran'ın nükleer ve balistik füze faaliyetleriyle ilgili işlemleri yasaklıyor.

ABD-İran nükleer görüşmelerinin birkaç turuna ev sahipliği yapan Umman, her iki tarafı da müzakere masasına dönmeye çağırdı.

Görüşmeler, İran'a yönelik yaptırımların hafifletilmesi karşılığında İran'ın nükleer faaliyetlerini sınırlandıracak yeni bir anlaşmaya varılmasını amaçlıyordu.