Walter White'ın Breaking Bad'deki 7 kritik hatası

Hayır, tek derdi Skyler değildi

Breaking Bad, 16 Emmy kazanmıştı (AMC)
Breaking Bad, 16 Emmy kazanmıştı (AMC)
TT

Walter White'ın Breaking Bad'deki 7 kritik hatası

Breaking Bad, 16 Emmy kazanmıştı (AMC)
Breaking Bad, 16 Emmy kazanmıştı (AMC)

Lisede kimya öğretmenliği yaparken kanser teşhisiyle birlikte yeraltı dünyasında hızlı bir şekilde ilerleyen Walter White, bunu zekasına ve azmine borçlu olsa da 2008-2013 döneminde yayımlanan Breaking Bad'de pek çok hata da yaptı. 

Bryan Cranston'ın canlandırdığı, Heisenberg mahlasıyla da bilinen anti kahraman, karşılaştığı sorunları çözmek isterken içinden çıkamayacağı problemlerle karşı karşıya geldi. 

Screen Rant editörü Ben Gibbons, bu hatalardan 7'sini sıraladı. 

7 - Walt ve Jesse'nin ilişkisi 

Aaron Paul'un hayat verdiği Jesse, Walt'un lisedeki öğrencilerinden biriydi. İki yıl ömrü kaldığını öğrenen Walt'un hızlı para kazanmak amacıyla suç dünyasına girerken onun yardımını istemesi anlaşılabilir. 

Ancak liseden terk bir uyuşturucu bağımlısına güvenmek için çok da fazla nedeni yoktu. Zira bu seçim ona yeraltını kapılarını açarken pek çok sorun da yarattı. 

6 - İkinci telefonu Skyler'a itiraf etmek 

Walt özel hayatıyla çete liderliği arasında kalmışken telefon sayısını ikiye çıkardı. Jesse ve Saul gibi eşinden gizlemeye çalıştığı kişilerle ilişkisini yürüttüğü cep telefonunun varlığını başta inkar etti. 

Ancak Walt sonrasında hastanede ağrı kesici alırken, Skyler ona telefonunu getirip getirmediğini sorunca "Hangisi?" diyerek kendisini ele verdi. Bu yanıt, ikilinin ilişkisini onarılamayacak şekilde bozan etkenlerden biri oldu.

5 - Heisenberg'ün kaçak hayatını sürdürdüğünü düşündürmek

Kibir ve onur kavramlarının birbiriyle nasıl iç içe geçebildiğini Walt bize defalarca gösterdi. Polis bacanağı Hank'le ilişkisinde de bu dinamik önemli rol oynadı.  

Başta dikkatli planlarla ona Heisenberg'ün öldüğünü düşündürdü. Sonrasındaysa kendi kendini sabote ederek kanun kaçağının hâlâ elini kolunu sallayarak dolaştığını ima etti. 

4 - Şiir kitabını düzgün saklamamak 

Şair Walt Whitman'ın Çimen Yaprakları (Leaves Of Grass) kitabı, Gale Boetticher karakterinin hediye etmesiyle dizide önemli bir mesaj veriyor. 

Walter White ölen karakterin bu hediyesini memnuniyetle saklarken pek de dikkatli davranmıyor. "G.B.'den W.W.'ye" ithafı, kitabı bulan Hank'in parçaları birleştirmesi için yeterli oluyor. DEA ajanı Hank, Walt'un metamfetamin laboratuvarları ve Heisenberg bağını bu sayede anlıyor. 

3 - Mike Ehrmantraut cinayeti

Dizinin suçlularından olsa da Mike kendi ahlaki değerlerine sahipti. Yasaların doğru tarafında geçirdiği yıllardan sonra "karanlık" tarafa geçse de çalıştıkları kişilere bağlılığı azalmadı. 

Beşinci sezonda zirve basamaklarını tırmanırken kontrolden çıkan Walt, Gus Fring gibi bir düşmandan kurtulsa bile rahat değildi. Walt, Fring cinayetindeki tanıkların adını Mike'tan almaya çalışırken reddedilince eskiden birlikte çalıştığı yaşlı karakteri öldürmekten çekinmedi. 

Jonathan Banks'in canlandırdığı karakteri öldürmesinin Walt'a pek bir katkısı olduğu söylenemez.

2 - Todd Alquist'i kovamamak 

Jesse Plemons'ın hayat verdiği Todd bir çocuğu öldürecek kadar acımasız davranırken kendini Heisenberg personasına kaptıran Walt'un da onayını alıyor. 

Walt, Jesse Pinkman'ın rahatsızlığını önemseyip Todd'u yanında tutarken bu tercih pek çok ihanet ve sorunun başlangıcı oluyor. Hatasını anlayıp Todd'u öldürdüğündeyse iş işten geçiyor. 

1 - Jack Welker'la çalışmak

Önceden Gus Fring adına çalışmış herkesi öldürmeye karar veren Walt bu işte Todd ve amcası Jack Welker'la çalışmaya karar veriyor. Bir neonazi çetesinin lideri olan Welker, tanıklar dışındakileri de öldürünce işler rayından çıkıyor. 

Hank'i öldürüp Jesse'yi zorla çalıştıran Welker, Walt'un işine çökme planlarını yoğunlaştırıyor. 

Walt yola çıktıklarını yolda bulduklarıyla değiştirmeseydi belki dizi boyunca kazandığı tüm para kendinde kalabilirdi. 

Independent Türkçe, Screen Rant



Yıldız aktristen itiraf: Al Pacino'ya resmen aşıktım

Fotoğraf: New Line Cinema
Fotoğraf: New Line Cinema
TT

Yıldız aktristen itiraf: Al Pacino'ya resmen aşıktım

Fotoğraf: New Line Cinema
Fotoğraf: New Line Cinema

Winona Ryder, 1990'larda birlikte çalıştıklarında Al Pacino'ya "resmen aşık olduğunu" açıkladı.

Baba'nın (The Godfather) 85 yaşındaki yıldızıyla Richard'ı Ararken (Looking For Richard - 1996) ve Simone (2002) filmlerinde çalışan Ryder, o dönemlerde ona "bilfiil" aşık olduğunu kısa süre önce itiraf etti.

Beterböcek'in (Beetlejuice) 53 yaşındaki oyuncusu Elle'e şunları söyledi:

Onunla çalışırken Al Pacino'ya resmen aşıktım. Film olacağını bilmediğim III. Richard için bir atölye çalışması yapıyorduk. Bilfiil ona aşıktım.

Ryder, kendisini New York'ta rasgele kahve dükkanı turuna çıkardıktan sonra Pacino'ya aşkını ilan ettiğini de aktardı.

"Kafayı kahveye takmıştı ve farklı kahveler denemek için beni New York'un her yerine, en tuhaf yerlere götürürdü" diye açıkladı:

22 yaşında falandım. Nihayetinde nerede kalıyorsam beni oraya bıraktı ve ben de 'Seni seviyorum, biliyorsun. Sana resmen aşığım' dedim. Ve o da 'Ah, tatlım, hayııır' dedi.

Ryder aşk itirafı karşılıksız kalsa da Pacino'yla hâlâ arkadaş olduğunu ve onu düzenli olarak gördüğünü söyledi.

Stranger Things oyuncusu, "Sonra, yaklaşık 10 yıl sonra, benden küçük olan kız arkadaşıyla tanıştım. Hâlâ bazen onunla poker oynuyorum. En iyisi bu" diye espri yaptı.

Röportajın başka bir kısmında Ryder, oyunculuk kariyerinin ilk aşamalarında Jurassic Park'ın yıldızı Laura Dern'ün kendisine rehberlik ettiğini söyledi:

O olmasaydı buralara gelebileceğimi sanmıyorum. Lucas için yaptığım ilk deneme çekiminde onunla tanıştım. Deneme çekiminin ne olduğunu bilmiyordum. Laura büyük kızı okumak için oradaydı ve bana ayrıntıları detaylı bir şekilde anlattı çünkü ne halt döndüğünü bilmiyordum. Bana dostça yaklaştı. Gerçekten 12 yaşındaydım ve kimse bunu bilmez ama beni 20'li yaşlarıma kadar kanatlarının altına aldı. Bu ilişki benim o dönemin üstesinden gelmemi sağladı.

Ryder diğer oyuncularla arkadaşlık kurmaya alışık biri. Eylül 2024'te Josh Horowitz'in Happy Sad Confused podcast'ine konuk olduğunda, Francis Ford Coppola'nın Bram Stoker'dan Dracula (Dracula) setinde evlenmelerinin üzerinden 30 yıldan uzun bir süre geçse de, Keanu Reeves'le cep telefonundan mesajlaştıklarında birbirlerine hâlâ karı-koca şeklinde seslendiklerini söylemişti.

1992 yapımı filmde Coppola, Ryder'ın uzun süredir gerçekliğini savunduğu ve yasal olarak bağlayıcı olduğunu iddia ettiği bir nikah sahnesinde ikiliyi yönetmişti.

Mesajda yazmasına rağmen her zaman kime seslendiğimizi söyleriz. Mesela onun doğum gününde 'Doğum günün kutlu olsun kocacığım' diyorum. Sonrasında o da 'Hey, karıcığım, seni seviyorum. KR 57' gibi şeyler yazar. Her doğum gününde yaşı kaç olduysa adının baş harflerinin yanına onu yazar. Bunu hep yapar.

Independent Türkçe