AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisi açıklandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisi açıklandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Avrupa Birliği (AB) Türkiye'yle işbirliğine dayalı ve karşılıklı yarar sağlayan bir ilişki geliştirilmesinde stratejik çıkarı bulunduğunu belirterek, bu kapsamda Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlamasına "büyük önem atfettiğini" bildirdi.

Brüksel'de süren AB zirvesinin sonuç bildirisinin Türkiye ile ilişkilerle ilgili bölümü açıklandı.

Bildiride, "AB'nin, Doğu Akdeniz'de istikrarlı ve güvenli bir ortam ile Türkiye'yle işbirliğine dayalı ve karşılıklı yarar sağlayan bir ilişki geliştirilmesinde stratejik çıkarı vardır." denildi.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in AB Komisyonu'yla Kasım 2023'te sunduğu ortak raporda yer verilen önerilerle ilgili çalışmaların ilerletilmesinin talep edildiğinin duyurulduğu bildiride, bunların "aşamalı, orantılı ve geri döndürülebilir" şekilde ve gerektiğinde AB Konseyi'nin ek rehberliğine tabi olarak ilerletilmesi için AB Daimi Temsilciler Komitesi'ne (COREPER) talimat verildiği ifade edildi.

Bildiride, "Türkiye'nin kendi yapıcı katılımı, raporda belirlenen çeşitli işbirliği alanlarının ilerletilmesinde faydalı olacaktır." değerlendirmesi yapıldı.

- "Kıbrıs" vurgusu

Bildiride, ayrıca "AB-Türkiye işbirliğini de geliştirebilecek olan Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlamasına ve ilerlemesine büyük önem vermektedir." denildi.

AB'nin konunun çözüme kavuşturulması için Birleşmiş Milletler (BM) himayesindeki sürece bağlı olduğunun vurgulandığı bildiride "AB, elindeki tüm uygun araçlarla, BM liderliğindeki sürecin tüm aşamalarını desteklemede aktif rol oynamaya hazırdır." ifadesi kullanıldı.

Zirvenin dış ilişkiler oturumunda Türkiye ile ilgili kısımda Borrell'in AB Komisyonu ile hazırladığı ve Kasım 2023'te sunduğu rapordaki öneriler görüşüldü.

Raporda, "Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'deki tüm yasa dışı sondaj faaliyetlerinden, egemenlik ve egemenlik haklarına saygı göstermeyen diğer tüm eylemlerden kaçınmaya devam etmesi koşuluyla, 2019'da askıya alınan AB-Türkiye Ekonomi, Enerji ve Ulaştırma Yüksek Düzeyli Diyalogları'nın yeniden etkinleştirilmesi, aynı mantıkla, Ortaklık Konseyi ve Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog toplantılarının bakanlar düzeyinde yeniden başlatılması, iklim, sağlık, göç ve güvenlik, tarım ile araştırma ve yenilik konularında sektörel Üst Düzey diyalogların sayısının artırılması" gibi öneriler yer almıştı.



İran halkı Reisi'ye veda ediyor

İran halkı Reisi'ye veda ediyor
TT

İran halkı Reisi'ye veda ediyor

İran halkı Reisi'ye veda ediyor

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin cenaze töreni, Pazar günü dağlık bir bölgede meydana gelen helikopter kazasında hayatını kaybettiği kuzeybatıdaki Doğu Azerbaycan eyaletinin merkezi olan Tebriz kentinde bugün (salı) başladı.

AFP tarafından yayınlanan fotoğraflara göre, yas tutan kalabalıklar şehrin ana meydanına akın ederek bayraklar salladı ve 63 yaşındaki cumhurbaşkanı ile kazanın diğer yedi kurbanının fotoğraflarını taşıdı.

İran bayrağına sarılı sekiz tabut kalabalığın arasından bir kamyonla taşındı.

gefrgthy
Fotoğraf: AFP

İran Dini Lideri Ali Hamaney, İran'da beş günlük yas ilan etti. Cenaze töreninin ardından Reisi'nin naaşı bugün ilerleyen saatlerde İran'ın orta kesimlerindeki Kum kentine nakledilecek ve yarın (Çarşamba) başkentte düzenlenecek görkemli bir tören öncesinde Hamaney'in bu akşam dua edeceği Tahran'a hareket edecek.

Reisi'nin naaşı daha sonra ülkenin doğusundaki Güney Horasan eyaletinin merkezi olan Bircend şehrine nakledilecek.

cdvfb
Fotoğraf: Reuters

Perşembe akşamı da memleketi olan Horasan eyaletinin merkezi Meşhed'de toprağa verilecek.

Törende konuşan İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi, “İran halkı her felaketi ulusunu yeni zaferlere yükseltmek için bir merdivene dönüştüreceğini göstermiştir” diyerek kurbanları saygıyla andı.

Vahidi, “Bizler, bu aziz ve çalışkan cumhurbaşkanına hizmet etme onurunu yaşayan hükümet mensupları olarak, aziz milletimize ve liderimize bu yolda ilerleme sözü veriyoruz” dedi.

Kaza ile ilgili soruşturma

2021'de görevine başlayan Reisi, Azerbaycanlı mevkidaşı İlham Aliyev'in de katıldığı Azerbaycan sınırındaki bir barajın açılış törenine katılan İran heyetine başkanlık ediyordu. Daha sonra Pazar günü öğleden sonra Tebriz'e giderken kendisiyle irtibat kesildi. Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan başta olmak üzere helikopterde bulunan herkes hayatını kaybetti.

Özel gece ve termal görüş kameralarıyla donatılmış Türk ekiplerinin yardımıyla onlarca İranlı kurtarma ekibinin katıldığı çalışmalar netice verdi. Zorlu hava koşullarındaki uzun ve çetin bir arama operasyonunun ardından helikopterin enkazı dün sabah (pazartesi) erken saatlerde engebeli bir ormanlık alandaki bir dağın yamacında bulundu. İran hükümeti kısa bir süre sonra Reisi ve beraberindekilerin öldüğünü açıkladı.

Heyette Reisi, Abdullahiyan, Tebriz Cuma İmamı Ali el-Haşim ve Doğu Azerbaycan Eyalet Valisi Malik Rahmeti yer alıyordu.

rbgthy
Fotoğraf: AP

İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri dün, helikopter kazasının nedeninin araştırılması emrini verdi.

Şarku’l Avsat’ın İranlı Öğrenciler Haber Ajansı’ndan (ISNA) aktardığına göre Bakıri, ‘üst düzey bir komiteye cumhurbaşkanının helikopterinin düşme nedenine ilişkin soruşturma açılması’ emrini verdi.

Reisi’nin ölümünün açıklanmasının ardından ABD'den Avrupa Birliği (AB) ve Fransa'ya kadar pek çok uluslararası ve bölgesel taraf Tahran'a taziyelerini sundu.

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri Reisi ve Abdullahiyan için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu.

Bölgesel kriz dönemindeki endişeler

Reisi'nin ölümünün, İsrail ile Tahran'ın müttefiki Hamas arasında Gazze Şeridi'nde yaşanan savaş nedeniyle kritik bir bölgesel dönemde İran'da siyasi istikrarsızlık dönemini tetiklemesinden korkuluyor.

Ancak Hamaney, Reisi'nin helikopterinin düştüğü haberinin ardından yaptığı açıklamada, “Sevgili halkımız müsterih olsun, ülkenin işlerinin idaresi aksamayacak” ifadesini kullandı.

İran'ın otuz yılı aşkın süredir lideri olan ve ülkenin üst düzey politikalarının nihai belirleyicisi konumundaki Hamaney, cumhurbaşkanlığı görevini geçici olarak Muhammed Muhbir'e verdi.

Anayasaya göre cumhurbaşkanının ölümü halinde birinci yardımcısı cumhurbaşkanının görevlerini üstlenir ve ölümünden sonraki 50 gün içinde yeni cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması için yasama ve yargı organlarının başkanlarıyla iş birliği içinde çalışır.

İran Devlet televizyonu dün, seçimlerin 28 Haziran'da yapılacağını bildirdi.

Nükleer Baş Müzakereci ve Siyasi İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Bakıri Kani, Abdullahiyan'ın yerine Dışişleri Bakan Vekili olarak atandı.

Reisi, 2021'de rekor seviyede çekimser oy oranına sahne olan ve ciddi adayların yarış dışı bırakıldığı seçimi kazanarak cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmişti.


Netanyahu hakkındaki yakalama kararı başvurusu Avrupa'yı böldü

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, UCM'nin adımını "Yahudi düşmanlığı" diye niteledi (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, UCM'nin adımını "Yahudi düşmanlığı" diye niteledi (Reuters)
TT

Netanyahu hakkındaki yakalama kararı başvurusu Avrupa'yı böldü

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, UCM'nin adımını "Yahudi düşmanlığı" diye niteledi (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, UCM'nin adımını "Yahudi düşmanlığı" diye niteledi (Reuters)

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında yakalama kararı başvurusu yapması, Avrupa ülkeleri arasında ihtilaf yarattı. 

UCM Başsavcısı Kerim Han, dün yaptığı açıklamada Netanyahu ve Gallant hakkında yakalama kararı başvurusunda bulunduğunu bildirmişti.

Buna ek olarak Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye, Hamas'ın Gazze'deki lideri Yahya Sinvar ve Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin Kassam Tugayları'nın lideri Muhammed ed-Dayf hakkında da başvuruda bulunulduğu aktarılmıştı. 

Fransa Dışişleri Bakanlığı'ndan dün yapılan açıklamada, UCM'nin başvurusunun Tel Aviv yönetimine "aylardır yapılan uyarıların ardından geldiğine" dikkat çekilerek şu ifadelere yer verildi:

İsrail'e uluslararası insan hukukuna uyması gerektiğine, özellikle Gazze Şeridi'ndeki sivil kayıpların kabul edilemez olduğuna ve insani yardıma erişimin yetersiz kaldığına dair aylardır uyarıda bulunuduk. Fransa, UCM'nin bağımsızlığını ve suçların cezasız kalmamasını her durumda destekliyor.

Avrupa Birliği'nde (AB) Fransa'nın yanı sıra Slovenya ve Belçika'dan da UCM talebine destek geldi. 

Slovenya Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada "7 Ekim 2023'ten itibaren İsrail ve Filistin topraklarında işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar, faillerine bakılmaksızın bağımsız ve tarafsız şekilde yargılanmalıdır" ifadelerine yer verildi. 

Belçika Dışişleri Bakanı Hadja Lahbib de Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, UCM'nin hamlesine destek vererek "Gazze'de işlenen suçlar, failleri kim olursa olsun en üst düzeyde kovuşturmaya tabi tutulmalıdır" diye yazdı. 

Diğer AB ülkeleriyse UCM'nin yakalama kararı başvurusunun doğru olmadığını savundu. 

Almanya Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Hamas liderleriyle Netanyahu ve Gallant hakkında eş zamanlı başvuru yapılmasının "yanlış bir denklem" olduğu savunuldu. 

Açıklamada, UCM'nin bağımsızlığına ve diğer tüm uluslararası mahkemelerde olduğu gibi usule ilişkin prosedürlerine saygı duyulduğu belirtilirken, İsrail hükümetinin halkını koruma ve savunma görevi bulunduğu vurgulandı. 

Çekya Başbakanı Petr Fiala da benzer bir duruma dikkat çekerek açıklamasında şu ifadelere yer verdi: 

UCM Başsavcısı'nın demokratik yollarla seçilmiş bir hükümetin temsilcileriyle İslamcı bir terör örgütünün liderleri hakkında tutuklama emri çıkarma önerisi dehşet vericidir ve kesinlikle kabul edilemez.

Avusturya Başbakanı Karl Nehammer de UCM'yi eleştirerek "İsrail devletini ortadan kaldırmak isteyen terör örgütü Hamas'ın lideriyle, bu devletin demokratik yollarla seçilmiş temsilcilerinin aynı başvuruda anılması anlaşılmaz bir durum" dedi. 

UCM'nin hamlesine AB'nin yanı sıra Birleşik Krallık ve ABD'den de tepki geldi. 

BK Başbakanı Rishi Sunak, UCM'nin attığı adımın "çatışmalara ara verilmesine, rehinelerin kurtarılmasına ya da insani yardımların ulaştırılmasına yönelik ilerleme sağlamayacağını" öne sürdü. 

ABD Başkanı Joe Biden ise UCM'nin yakalama kararı başvurusunu "utanç verici" diye niteledi. Biden, İsrail'in Gazze'de yürüttüğü askeri operasyonlarda soykırım yapılmadığını savunurken, Tel Aviv yönetimiyle Hamas'ın bir tutulamayacağını da sözlerine ekledi.

Süreç nasıl işleyecek?

UCM tarafından Netanyahu ve Gallant'a yöneltilen suçlar arasında kasten öldürme, sivil nüfusa karşı kasıtlı saldırılar düzenleme, açlıktan kaynaklanan ölümler de dahil insanlığa karşı suç teşkil eden imha ve cinayet gibi ihlaller yer alıyor. 

Hamas'a yöneltilen suçlar arasındaysa insanlığa karşı suçlar, savaş suçları, rehin alma, işkence ve cinsel şiddet eylemleri var.

Han'ın yakalama başvurusu talebi, UCM'nin ön yargılama birimi tarafından değerlendirilecek. 

ABD'deki Northeastern Üniversitesi'nden Zinaida Miller, Amerikan gazetecilik kuruşu Politico'ya, talebin büyük ihtimalle kabul edileceğini söyledi. Uluslararası hukuk uzmanı, "Savcı şu ana kadar tespit ettiklerinden emin olmasa bu aşamada arama emri için başvurmazdı" dedi. 

Diğer yandan UCM'nin talebinde, Hollywood yıldızı George Clooney'nin eşi Amal Clooney'nin önemli rol oynadığı aktarıldı. Han, dünkü açıklamasında yakalama kararı başvurusunun hazırlanması sürecinde kendisiyle çalışan 6 hukuk uzmanının arasında, insan hakları avukatı Clooney'nin de yer aldığını belirtti.
Independent Türkçe, Politico, New York Times, CNN


İsrailli sağlık çalışanları, Filistinlilere uygulanan "rutin işkenceyi" anlattı

İsrail ordusu, sağlık çalışanlarının işkence iddialarını reddetti (AFP)
İsrail ordusu, sağlık çalışanlarının işkence iddialarını reddetti (AFP)
TT

İsrailli sağlık çalışanları, Filistinlilere uygulanan "rutin işkenceyi" anlattı

İsrail ordusu, sağlık çalışanlarının işkence iddialarını reddetti (AFP)
İsrail ordusu, sağlık çalışanlarının işkence iddialarını reddetti (AFP)

İsrailli sağlık çalışanları, Gazze'de gözaltına alınıp tedaviye gönderilen Filistinlilere hastanede işkence edildiğini anlattı.

Kimliklerinin paylaşılmasını istemeyen sağlık çalışanları, Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısı BBC'ye, tedaviye gönderilen Filistinlilerin hastane yataklarına kelepçelendiğini, gözlerinin bağlandığını ve çıplak bırakıldığını söyledi. 

İddiaların odağındaki sağlık kuruluşu, İsrail'in güneyindeki Sde Teiman askeri sahra hastanesi.

Haberde, sahra hastanesinin 7 Ekim saldırılarının ardından İsrail Sağlık Bakanlığı tarafından kurulduğu belirtildi. Hastanede özellikle Gazzeli tutukluların tedavilerinin yapıldığı ifade edildi. 

İsrail ordusunun yakaladığı kişileri bu hastanede sorguya çektiği, Hamas'la bağlantısı tespit edilenlerin gözaltı merkezlerine gönderildiği, diğerlerininse serbest bırakıldığı bildirildi.

Burada çalışanlar, bazı Filistinli hastalara tuvalete gitmelere izin verilmediğini, bunun yerine onlara bez giydirildiğini söyledi. Ayrıca Gazzelilerin hastane yataklarına kelepçelendiği de belirtildi.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, kelepçeleme uygulamasının "sadece güvenlik riski taşıyan durumlarda gerçekleştirildiği" savunuldu. 

Ordunun açıklamasında, zorla bez giydirme iddialarına ilişkinse "Bu sadece, tedavisi nedeniyle hareketi kısıtlanan tutuklulara uygulanıyor" dendi. 

Hastane doktorlarından biri, uzun süre yatağa kelepçelenmenin "ciddi ağrılara ve acıya" sebep olacağını belirterek uygulamaları "işkence" diye niteledi. 

Sahra hastanesindeki doktorlardan biri, geçen ay İsrail yönetimine gönderdiği mektupta, yatağa bağlı kalmaktan ötürü oluşan yaralar nedeniyle bazı hastaların bacaklarının ampute edildiğini ve bunun artık "rutin bir işleme döndüğünü" söylemişti.

BBC, kimliği paylaşılmayan doktorun iddialarının bağımsız olarak doğrulanamadığını aktardı. 

Hastanenin anestezi uzmanlarından Yoel Donchin, şunları söyledi: 

Orada çalışmak hiç hoş değil. Yatakta kelepçeli birini tedavi etmenin etik kurallara aykırı olduğunu biliyorum. Ama alternatifi nedir? Ölmelerine izin vermek daha mı iyi? Hiç sanmıyorum.

Başka bir doktor, 7 Ekim saldırılarından kısa süre sonra hastaneye getirilen bazı Gazzelilere neredeyse hiç ağrı kesici verilmeden tedavi uygulandığını belirtti. 

İsrail ordusu tarafından Han Yunus'ta yakalanıp sahra hastanesine gönderildiğini söyleyen Filistinli taksi şoförü Sufiyan Ebu Salih, askerlerin yolculuk sırasında sürekli yaralı bacağına vurduğunu savundu.

Sde Teiman'da iki kez ameliyata girdiğini fakat bunların sonuç vermediğini belirten 43 yaşındaki Salih, daha sonra İsrail'deki bir devlet hastanesine gönderildiğini ve burada sol bacağının ampute edildiğini belirtti.

İsrail ordusu, kötü muamele iddialarını reddederek askeri hastanedeki tutuklulara "uygun ve dikkatli şekilde davranıldığını" öne sürdü. 

Anestezi uzmanı Donchin, Sde Teiman'daki durumun içler acısı olduğunu belirterek "Hastane kapandığında kutlama yapacağız" dedi.

Independent Türkçe, BBC, Haaretz


Reisi'nin cenaze töreni Tebriz'de başladı

 İran'ın merhum Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin Tebriz'de düzenlenen cenaze töreninden (Reuters)
İran'ın merhum Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin Tebriz'de düzenlenen cenaze töreninden (Reuters)
TT

Reisi'nin cenaze töreni Tebriz'de başladı

 İran'ın merhum Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin Tebriz'de düzenlenen cenaze töreninden (Reuters)
İran'ın merhum Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin Tebriz'de düzenlenen cenaze töreninden (Reuters)

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin cenaze töreni, Pazar günü dağlık bir bölgede meydana gelen helikopter kazasında hayatını kaybettiği kuzeybatıdaki Doğu Azerbaycan eyaletinin merkezi olan Tebriz kentinde bugün (salı) başladı.

AFP tarafından yayınlanan fotoğraflara göre, yas tutan kalabalıklar şehrin ana meydanına akın ederek bayraklar salladı ve 63 yaşındaki cumhurbaşkanı ile kazanın diğer yedi kurbanının fotoğraflarını taşıdı.

sxcdfv
Tebriz'in ana meydanında toplanan kalabalıklar (AFP)

İran bayrağına sarılı sekiz tabut kalabalığın arasından bir kamyonla taşındı.

cdfv

İran Dini Lideri Ali Hamaney, İran'da beş günlük yas ilan etti. Cenaze töreninin ardından Reisi'nin naaşı bugün ilerleyen saatlerde İran'ın orta kesimlerindeki Kum kentine nakledilecek ve yarın (Çarşamba) başkentte düzenlenecek görkemli bir tören öncesinde Hamaney'in bu akşam dua edeceği Tahran'a hareket edecek.

csdfvgb
İran bayrağına sarılı sekiz tabut, kalabalığın ortasında bir kamyonla taşındı. (Reuters)

Reisi'nin naaşı daha sonra ülkenin doğusundaki Güney Horasan eyaletinin merkezi olan Bircend şehrine nakledilecek.

Perşembe akşamı da memleketi olan Horasan eyaletinin merkezi Meşhed'de toprağa verilecek.

Törende konuşan İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi, “İran halkı her felaketi ulusunu yeni zaferlere yükseltmek için bir merdivene dönüştüreceğini göstermiştir” diyerek kurbanları saygıyla andı.

dıöo

Vahidi, “Bizler, bu aziz ve çalışkan cumhurbaşkanına hizmet etme onurunu yaşayan hükümet mensupları olarak, aziz milletimize ve liderimize bu yolda ilerleme sözü veriyoruz” dedi.

Kazayla ilgili soruşturma

2021'de göreve gelen Reisi, Azerbaycanlı mevkidaşı İlham Aliyev'in de katıldığı Azerbaycan sınırındaki bir barajın açılış törenine katılan İran heyetine başkanlık ediyordu. Heyetle irtibat, Pazar günü öğleden sonra Tebriz'e giderlerken kesildi.

Özel gece ve termal görüş kameralarıyla donatılmış Türk ekiplerinin yardımıyla onlarca İranlı kurtarma ekibinin katıldığı çalışmalar netice verdi. Zorlu hava koşullarındaki uzun ve çetin bir arama operasyonunun ardından helikopterin enkazı dün sabah (pazartesi) erken saatlerde engebeli bir ormanlık alandaki bir dağın yamacında bulundu. İran hükümeti kısa bir süre sonra Reisi ve beraberindekilerin öldüğünü açıkladı.

fdvbg
İranlı kurtarma görevlileri kurbanların cesetlerini taşıyor. (EPA)

Heyette Reisi, Abdullahiyan, Tebriz Cuma İmamı Ali el-Haşim ve Doğu Azerbaycan Eyalet Valisi Malik Rahmeti yer alıyordu.

İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri dün, helikopter kazasının nedeninin araştırılması emrini verdi.

Şarku’l Avsat’ın İranlı Öğrenciler Haber Ajansı’ndan (ISNA) aktardığına göre Bakıri, ‘üst düzey bir komiteye cumhurbaşkanının helikopterinin düşme nedenine ilişkin soruşturma açılması’ emrini verdi.

Reisi'nin ölümünün açıklanmasının ardından ABD'den Avrupa Birliği (AB) ve Fransa'ya kadar pek çok uluslararası ve bölgesel taraf Tahran'a taziyelerini sundu.

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri Reisi ve Abdullahiyan için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu.

Kritik bir bölgesel dönemde endişeler

Reisi'nin ölümünün, İsrail ile Tahran'ın müttefiki Hamas arasında Gazze Şeridi'nde yaşanan savaş nedeniyle kritik bir bölgesel dönemde İran'da siyasi istikrarsızlık dönemini tetiklemesinden korkuluyor.

Ancak Hamaney, Reisi'nin helikopterinin düştüğü haberinin ardından yaptığı açıklamada, “Sevgili halkımız müsterih olsun, ülkenin işlerinin idaresi aksamayacak” ifadesini kullandı.

dfvrbgt
İranlılar, cumhurbaşkanının ölümünün yasını tutmak için Tahran'ın merkezindeki Veli-yi Asr Meydanı'nda toplandı. (AFP)

İran'ın otuz yılı aşkın süredir lideri olan ve ülkenin üst düzey politikalarının nihai belirleyicisi konumundaki Hamaney, cumhurbaşkanlığı görevini geçici olarak Muhammed Muhbir'e verdi.

Anayasaya göre cumhurbaşkanının ölümü halinde birinci yardımcısı cumhurbaşkanının görevlerini üstlenir ve ölümünden sonraki 50 gün içinde yeni cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması için yasama ve yargı organlarının başkanlarıyla iş birliği içinde çalışır.

İran Devlet televizyonu dün, seçimlerin 28 Haziran'da yapılacağını bildirdi.

Nükleer Baş Müzakereci ve Siyasi İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Bakıri Kani, Abdullahiyan'ın yerine Dışişleri Bakan Vekili olarak atandı.

Reisi, 2021'de rekor bir çekimser oy oranına sahne olan ve ciddi adayların yarış dışı bırakıldığı seçimi kazanarak cumhurbaşkanlığı görevini üstlendi.


İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ölümü ve rejimin üç maskesi

Tahran'da Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölüm haberini okuyan bir İranlı (AFP)
Tahran'da Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölüm haberini okuyan bir İranlı (AFP)
TT

İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ölümü ve rejimin üç maskesi

Tahran'da Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölüm haberini okuyan bir İranlı (AFP)
Tahran'da Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölüm haberini okuyan bir İranlı (AFP)

Rüstem Mahmud

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Tebriz Cuma İmamı Ayetullah Ali Haşim ve Doğu Azerbaycan Valisi Malik Rahmeti, kendilerini taşıyan helikopterin Azerbaycan'dan ülkenin kuzeyindeki Doğu Azerbaycan eyaletine dönüşleri sırasında düşmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Bu olay, İran'ın iç siyaset sahnesinde, halk tabanıyla ve bölgesel ve uluslararası arenayla ilişkilerinde bir dönüm noktası oluşturacak.

İran’daki toplumsal hayatın gerçekleri, koşulları ve biçimi hakkında çeşitli işaretler taşıyan olay, içeriden ya da dışarıdan kurulan ‘bir komplo’ ile gerçekleşen kasıtlı bir eylem mi yoksa kamu hizmetlerindeki her zaman görülen geleneksel başarısızlığın bir başka tezahürü olarak sadece teknik bir hata mı olduğu konusunda soru işaretlerinin belirmesine yol açtı. Tüm bunlarla birlikte, olayın İran'daki siyasi dengeler ve rejimin üst düzey isimleri, kurumları ve güç merkezleri arasındaki karşılıklı güven üzerindeki etkilerine ilişkin daha büyük bir soru işareti ortaya çıktı.

Başlangıç olarak İranlı yetkililer tarafından yürütülen soruşturmalar, biri bölgesel diğeri tamamen yerel olmak üzere birbiriyle örtüşen iki düzeyde gerilim yaratacağı kesin.

Düşen helikopter, Azerbaycan'ın İsrail ile kurduğu stratejik askeri ittifaktan kaynaklanan nedenlerle İran ile siyasi ve güvenlik ilişkileri son dört yıldır ciddi bir gerilime sahne olan Azerbaycan'dan yola çıkmıştı. Azerbaycan İran sınırına yakın bir askeri üs bile inşa etti. İran’ın güvenlik kurumları, Azerbaycan’ı İran içinde casusluk faaliyetlerinde bulunmak, suikastlara ve bombalı saldırılara aktif olarak katılmak ve hatta İran'ın tüm nükleer arşivinin çalınmasına ve İsrail'e aktarılmasına öncülük etmekle suçladı.

Azerbaycan aynı zamanda, İran'ın müttefiki Ermenistan'a stratejik bir jeopolitik darbe indiren ve bölgede yükselen Türk ekseninin de biçimlendirici bir parçasıydı. Azerbaycan Ermenistan'ın kontrolü altındaki Dağlık Karabağ bölgesinin yarısını 2020 yılının sonbaharında sadece 13 gün süren hızlı bir savaşla almayı başardı. Ermenistan geleneksel olarak İran’ın en yakın komşusu ve Kafkasya bölgesindeki en güvenilir müttefiki. İran bu olayı sadece isteksizce kabul etti. Bu savaş sırasında Azeri/Türk nüfuzunun İran içindeki Azeriler üzerindeki önemli iç etkileri İran’ı şaşırttı. İran’da toplam nüfusun yüzde 25'inden fazlasını oluşturan Azeriler, ülkenin ikinci en kalabalık etnik kökenini oluşturuyorlar.

Öyleyse bu iki unsur göz önüne alındığında iki ülke arasındaki soruşturma ve iş birliği mekanizması sorunsuz işleyebilir mi? Azerbaycan, olaydaki ‘dahlini’ ortaya çıkaracak açık ve şeffaf bir soruşturmaya izin verecek mi, vermeyecek mi? Bu durum iki ülke arasındaki ilişkilerin niteliğini ve ardından İran'ın ‘başlıca komşusu’ Türkiye ve müttefiki olan tüm güçlerle ilişkilerini ne ölçüde etkiler?

x cvfbg
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi (solda) Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile ülkelerinin sınırında yer alan bir barajın açılışı sırasında sohbet ederken (Reuters)

Soruşturmaların yol açacağı bir diğer gerilim ise güvenlik ve askeri kurumlar ile bunların ülke içindeki siyasi hamileri arasındaki rekabetle ilgili. Zira soruşturmaları kimin yöneteceği, nasıl yürütüleceği ve herhangi bir sonuca ulaşılması halinde ne tür kararlar alınacağı konusunda prensipte anlaşamıyorlar. Nihayetinde İran, birbirinden bağımsız ve birbirini tamamlayan, iyi tanımlanmış kurumlardan ve makamlardan oluşan bir devlet değil. Düzenli ordu, Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), istihbarat servisleri ve DMO’nun yurtdışı kolu Kudüs Gücü gibi özel askeri oluşumların hepsi birbiriyle benzeşen ve örtüşen rollere sahipler ve İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney tarafından kontrol ediliyorlar. Ancak her totaliter devletin geleneksel lideri gibi Hamaney'in temel stratejisi de çeşitli olaylar sırasında aralarındaki rekabetin ve anlaşmazlıkların açıkça görüldüğü bu kurumlar arasında çelişkiye ve güvensizliğe neden oluyor.

Bu anlamda, Hamaney’in ‘rejimin sinir merkezini’ etkileyen olayı soruşturmakla yetkilendireceği kurum, iktidardaki güvenlik sistemi içindeki diğer kurumlar için hassasiyet ve endişeye yol açacak. Bunun da hem söz konusu kurumlar arasında hem de siyasi hamileri arasında daha fazla gerilim yaratması muhtemel.

cdfvrgtb
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve aynı helikopterde bulunan Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, 21 Kasım 2021 (AFP)

İran Anayasası’na göre Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı (Muhammed Muhbir), Meclis Başkanı (Muhammed Bakir Galibaf) ve Yargı Erki Başkanı’ndan (Gulam Hüseyin Muhsin Ejei) oluşan bir komite, elli günü aşmayacak bir süre içinde yeni cumhurbaşkanı seçimleri yapılana kadar, Hamaney'in gözetiminde cumhurbaşkanının yetkilerini üstlenecek.

Nihayetinde İran, birbirinden bağımsız ve birbirini tamamlayan, iyi tanımlanmış kurumlardan ve makamlardan oluşan bir devlet değil. Düzenli ordu, Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), istihbarat servisleri ve DMO’nun yurtdışı kolu Kudüs Gücü gibi özel askeri oluşumların hepsi birbiriyle benzeşen ve örtüşen rollere sahipler.

Ancak işler o kadar da basit değil. Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı habere göre İran'ın iç siyaset sahnesinin detaylarına hakim siyasi bir kaynağın yaptığı açıklamada belirttiği gibi Hamaney’in ülkedeki kamusal hayatı denetleyen yürütme komitesinin görev süresini uzatıp uzatmayacağı, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ne şekilde yapılacağı ve Hamaney ile ona bağlı organların bu istisnai dönemde alabilecekleri özel kararlar olayın İran'ın iç işlerine etkileri, olağanüstü dönemde güç merkezlerinin rolü ve hatta olayın niteliği hakkında çok şey söyleyecek.

Al-Majalla’ya konuşan kaynak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Dini Lider Ali Hamaney'e yakın olduğu, hem içeride hem de dışarıda onun siyasi gündemine bağlı kaldığı ve bu gündemi uyguladığı doğru. Ancak İran'da işler bu kadar basit değil. Muhammed Hatemi gibi en reformist olanından Ahmedinejad gibi en katı çizgideki muhafazakar olanına kadar İran’ın tüm eski cumhurbaşkanları klasik olarak Rehber’in (Dini Lider Ali Hamaney) yakın çevresinden çıkmış ve onun görüşlerine ve talimatlarına bağlılıklarını ilan etmişlerdi. Ancak daha sonra hepsi de ‘hırs döngüsü’ diye adlandırılabilecek bir süreçten geçiyordu. Rehber’in emirlerini kabul ederek ve bunlara boyun eğerek işe başlıyorlar, ardından ellerindeki geniş yetkilere dayanarak kısa sürede hırs döngüsü sürecine giriyorlar, Rehber’e karşı olmasa bile en azından tüm çevresine karşı daha fazla nüfuz talep ediyor ve rekabete koyuluyorlar. Bu durum 1990'lı yılların başlarından bu yana Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani'den Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'ye kadar birbirini izleyen tüm cumhurbaşkanları için geçerli oldu. Hepsi de cumhurbaşkanlığı makamını Hamaney ile araları bozularak terk etti. Bunun yanında hepsi, Humeyni'den sonra ülkenin Dini Lideri olan Hamaney'in izinden giderek onun yerine geçme arzusunu içindeydiler.”

Kaynak, şöyle devam etti:

“Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, hiçbir şekilde bu gerilim çemberinin dışında değildi. Rejimin yasama, yargı ve ideolojik kurumlarının bir üyesi olarak sürdürdüğü kariyeri boyunca İran'da ‘Meşhed Çemberi’ olarak bilinen çevre içindeki konumu sayesinde ilerledi. Reisi’nin yanı sıra son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Reisi lehine çekilen adaylıktan çekilen Meclis Başkanı Muhammed Bakir Kalibaf da Meşhed Çemberi’ndeki isimler arasında yer alıyor. İkisi de ülkenin kuzeydoğusundaki Meşhed şehrinden gelen rejimin önde gelen liderlerinin büyük bir kısmıyla birlikte aralarında iş birliği yapmakla ve Kum şehrinden ya da başkent Tahran'dan olan rejimdeki üst düzey isimler gibi başka bir güç merkeziyle rekabet etmekle, hatta İran’ın nüfuzlu ailelerinden Laricani ailesinin ve Hamaney’in oğlu Mücteba Hamaney'in etrafını saran bölgesel bazdaki bir nüfuz çemberi yaratmaya çalışmakla suçlanıyorlar.”

Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ne şekilde yapılacağı ve Hamaney ile ona bağlı organların bu istisnai dönemde alabilecekleri özel kararlar çok şey anlatacaktır.

Kaynağa göre söz konusu güç merkezleri birbirleriyle kıyasıya bir rekabet içindeler. Hamaney’in nüfuzu ve rekabetin ritmini kontrol etmedeki istisnai gücü sayesinde bu rekabet kamuoyuna yansımıyor. Bu rekabeti görmezden gelemeyen ve çoğu zaman rejimin istikrarı için olumlu bir şey olarak görenin yine Hamaney olduğunu söyleyen kaynak, ancak son olay gibi bir olayın iki taraf arasındaki karşılıklı güvensizliği daha da arttıracağını ve rejimin yapısında daha önce saklı olan pek çok şeyi ortaya çıkaracağını vurguladı.

Bu durum, Hamaney’i ‘ılımlılığıyla’ bilinen eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani gibi daha ‘dengeli’ eski yetkilileri geri çağırmaya ve muhtemelen ülkenin siyasi sahnesine sükunet getirmek ve düzeni sağlamak için Ruhani’yi yeniden seçmeye itebilir.

Bu olay, soruşturmaların ve iç çatışmaların ötesinde İran rejiminin ve yürütme organının en tepesine kadar yönetim kurumlarının aşırı kırılgan halde olduklarını da ortaya koydu.

Cumhurbaşkanı ve ülkenin üst düzey yöneticiler tarafından kullanılan helikopterin modeli, İran'ın özellikle askeri teknolojiler alanında inanılmaz bir bilimsel gelişme gösterdiğini iddia ettiği bir dönemde, dış dünyaya karşı teknoloji alanında aslında ne kadar geri kalmış olduğunun da gösterdi. Cumhurbaşkanını ve beraberindeki yetkilileri taşıyan helikopter kazası, İran’ın hava ve kara taşımacılığı, petrol endüstrileri, sağlık hizmetleri, altyapı ve kamusal alanda yaşanan bozulmanın ve İran'ı dış dünyadan ve teknik ve bilimsel gelişmelerden geri bırakan ABD ve uluslararası taraflarca uygulanan yaptırımların bir yansıması olan benzer kazalardan sadece biriydi. Yaptırımların etkileri, başkent Tahran'daki kaçak inşa edilen evlerde yaşayan vatandaşlardan devletin en tepesindeki isme kadar uzanan, yaşam kalitesinde ve kamu hizmetlerinde bir bozulmaya yol açtı.

Kazanın yanı sıra İran'ın arama ve kurtarma çalışmaları ve hızlı müdahale etmedeki başarısızlığı, askeri ve teknolojik olarak kendilerinden üstün olduğunu iddia ettiği birçok ülkeden yardım talep etmedeki isteksizliği de cabasıydı. Dünyanın gözünün İran'ın üzerinde olduğu tüm gün boyunca İran basını ve hükümeti zayıf bir performans sergiledi. Ayrıca rejimin en üst organı içindeki çok sayıdaki kaynaktan çelişkili haberlerin gelmesi ve şeffaflığın olmamasıyla birlikte tüm bunlar, rejim içinde yapısal bir kaos olduğunu ortaya koydu.

Tüm bunlar çerçevesinde hem siyaset sahnesinde hem de halk tabanında “O halde İran rejimi tarafından benimsenen tüm bu bölgesel ve küresel karşıt politikaların amacı ve sonucu ne?  Bu politikalardan kim yararlanıyor?” soruları soruluyor.


İsrail ordusunun Cenin'deki operasyonunda 7 Filistinli öldürüldü

Batı Şeria'daki Cenin Mülteci Kampı’nda bulunan hastanede İsrail saldırısında öldürülen bir adamın cesedini taşıyan Filistinliler (Reuters)
Batı Şeria'daki Cenin Mülteci Kampı’nda bulunan hastanede İsrail saldırısında öldürülen bir adamın cesedini taşıyan Filistinliler (Reuters)
TT

İsrail ordusunun Cenin'deki operasyonunda 7 Filistinli öldürüldü

Batı Şeria'daki Cenin Mülteci Kampı’nda bulunan hastanede İsrail saldırısında öldürülen bir adamın cesedini taşıyan Filistinliler (Reuters)
Batı Şeria'daki Cenin Mülteci Kampı’nda bulunan hastanede İsrail saldırısında öldürülen bir adamın cesedini taşıyan Filistinliler (Reuters)

İsrail güçleri bugün (Salı) işgal altındaki Batı Şeria'nın Cenin kentine bir operasyon düzenledi. Filistin Sağlık Bakanlığı aralarında bir doktorun da bulunduğu yedi Filistinlinin öldüğünü, dokuz kişinin de yaralandığını açıkladı.

Bakanlık yaralılardan ikisinin durumunun kritik olduğunu belirtti. İsrail ordusu ise bunun militanlara karşı bir operasyon olduğunu söyledi ve bir dizi Filistinli militanın vurulduğunu bildirdi. İsrail askerleri arasında ölen ya da yaralanan olduğuna dair bir açıklama yapılmadı.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, Filistin Sağlık Bakanlığı'nın ölü ve yaralılarla ilgili açıklamasını yayınladı. Ajans, Cenin Devlet Hastanesi müdürünün hastanenin cerrahi bölüm başkanının da ölenler arasında olduğunu söylediğini ve doktorun hastane yakınlarında hedef alındığını aktardı. Müdür ayrıca ölenler arasında bir öğretmen ve bir öğrencinin de bulunduğunu söyledi.

Filistin Kızılayı yaralılar arasında okul öğrencilerinin de bulunduğunu bildirdi ve İsrail ordusunu sağlık ekiplerinin kendilerine ulaşmasını engellemekle suçladı. Filistinli Şehit Aileleri Ulusal Topluluğu'nun rakamlarına atıfta bulunan WAFA, bugün öldürülen yedi Filistinliyle birlikte 7 Ekim'den bu yana Batı Şeria'da öldürülen Filistinlilerin sayısının 127'si Cenin vilayetinden olmak üzere 513'e yükseldiğini aktardı.

Şarku’l Avsat’ın WAFA’dan aktardığına göre İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, bugün erken saatlerde İsrail güçlerinin Cenin'de bir güvenlik operasyonu başlattığını duyurdu.

1967'den bu yana İsrail işgali altında bulunan Batı Şeria'da, Gazze Şeridi'ndeki savaşın patlak vermesinin ardından şiddet olaylarında bir artış yaşandı. Filistin resmi kaynaklarına göre 7 Ekim'den bu yana Batı Şeria'da en az 492 Filistinli İsrail güçleri ve yerleşimciler tarafından öldürüldü.


Yale Üniversitesi mezunları Filistinlilere destek için mezuniyet törenini terk etti

Yale Üniversitesi mezunları, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşında kana bulanan elleri sembolize etmek için kırmızı eldiven giydi. (Reuters)
Yale Üniversitesi mezunları, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşında kana bulanan elleri sembolize etmek için kırmızı eldiven giydi. (Reuters)
TT

Yale Üniversitesi mezunları Filistinlilere destek için mezuniyet törenini terk etti

Yale Üniversitesi mezunları, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşında kana bulanan elleri sembolize etmek için kırmızı eldiven giydi. (Reuters)
Yale Üniversitesi mezunları, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşında kana bulanan elleri sembolize etmek için kırmızı eldiven giydi. (Reuters)

Reuters'in haberine göre, onlarca mezun dün (Pazartesi) Yale Üniversitesi'ndeki mezuniyet törenini terk ederek İsrail'in Gazze'deki savaşını, üniversitenin silah üreticileriyle olan mali ilişkilerini ve Filistin yanlısı gösterilere yönelik tutumunu protesto etti.

Söz konusu eylem, Yale Üniversitesi Rektörü Peter Salovey'in kep ve cüppe giyen binlerce mezunun huzurunda her üniversite için geleneksel hale gelen derece alan öğrencileri duyurmasıyla başladı. Sahnenin ön tarafına yakın oturan en az 150 öğrenci ayağa kalktı, sahneye sırtını döndü ve kapılardan birinden geçerek töreni terk etti.

asxcd
Yale Üniversitesi mezuniyet töreninde öğretim üyeleri ve yöneticiler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşını protesto etti. (Reuters)

Birçok protestocu ‘Bombalar değil kitaplar’ ve ‘Savaşa yatırım yapmayın’ gibi sloganların yazılı olduğu küçük pankartlar taşıdı. Bazıları kanlı elleri sembolize etmek için kırmızı lastik eldivenler giydi. Diğer pankartlarda ise, geçen ay New Haven kampüsü ve çevresindeki protestolara yönelik polis baskısında gözaltına alınan 45 kişiye atfen ‘Suçlamaları düşürün’ ve ‘İfade özgürlüğünü koruyun’ yazıyordu.

sc
Yale Üniversitesi mezunları, Gazze savaşındaki Filistinlilerle dayanışma için ellerinde Filistin kefiyesi tutuyor. (Reuters)

Eylem, kampüsteki diğer öğrencilerden bir tezahürat korosuna yol açtı. Ancak protesto barışçıldı ve töreni durdurmadı. Sahneden de herhangi bir işaret verilmedi.


Üçüncü “dini liderin” ardından İran ve bölge

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Üçüncü “dini liderin” ardından İran ve bölge

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

İbrahim Hamidi

İran cumhurbaşkanının seçim sandığı ile değişmesi, 1979'daki “devrim”den bu yana radikal bir olay olmadı, çünkü ister Humeyni ister Ali Hamaney döneminde ana organlar “dini liderin” kontrolündeydi ve hâlâ da öyle. İran cumhurbaşkanı, yürütme organı olan hükümetin başkanından başka bir şey değil ve seçimi, ekonomik eğilimleri ve “Dini Lider” çadırı ve “Veliyyi Fakih” çatısı altında reformistler ile radikaller arasındaki mücadeleyi yansıtıyor.

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin (ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve diğer yetkililerin) ölümünün bu şekilde görülmesi gerekiyor. Dini Lider Hamaney’in, “Cumhurbaşkanı’nın helikopterinin” düştüğüne dair haberler sızmaya başladığından itibaren, “ülkenin yönetimi etkilenmeyecek” diyerek göstermek istediği şey de buydu. Nitekim Anayasa Koruma Konseyi (AKK), Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Muhbir'in "boşluğu doldurmak" amacıyla cumhurbaşkanının yerine geçeceğini duyurdu. Muhbir ile Meclis Başkanı ve Yargı Başkanının yer aldığı bir komisyonun 50 gün içinde ülkeyi yeni seçimlere hazırlayacağını belirtti. Hükümet ise yaptığı açıklamada "Reisi’nin yoluna devam edeceğini" söyledi.

Bütün bunlar devlet zirvesinde yumuşak bir geçişe işaret ediyor. Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı ve diğer üst düzey yetkililerin bir uçak kazasında ölmesinin ardından ülke büyük bir acı içinde ve bölgede kendisine yönelik kayda değer bir sempati var. Seçimlerden sonra olduğu gibi reformcular ile radikaller arasında karşılıklı suçlamalar uçuşmuyor, ihlallerin ardından olduğu gibi gösteriler yapılmıyor, ekonomi, enflasyon ve döviz kuru rakamlarını inceleyen yok. Ülke birleşmiş, omuz omuza vermiş durumda ve geçiş süreci, ardından iki aydan kısa bir süre içinde yeni cumhurbaşkanını seçme yolunda ilerliyor. Tahran’dan gelen mesajlar bu şekilde.

Ne var ki gerçekte, işler o kadar da pürüzsüz değil. Soğukkanlılığın altında küller ve uzlaşıların altında oynanan bahisler var. Reisi'nin ani yokluğu, Dini Lider Hamaney'in halefinin özelliklerini belirlemek ve İran’ın 45 yıldır en üst düzey pozisyonu olan dini liderlik makamında sorunsuz bir geçiş sürecini temin etmek için hazırladığı projeye büyük bir darbe indirdi. İbrahim Reisi açıkça Hamaney’den sonraki dini lider ve veliyyi fakih görevini devralacak en muhtemel aday olarak görülüyordu. Sekiz yıl içinde Hamaney'in himayesinde ani yükselişi bu eğilimin ve bu arzunun göstergesiydi. Nitekim Reisi  2015 yılında aniden dini bir kurumun başına atandı, ardından da yargının başına getirildi. Cumhurbaşkanlığına aday oldu. İlk seçim savaşını 2017'de Hasan Ruhani'ye karşı kaybetti ancak hızla rakipleri saf dışı bırakılıp etkisiz hale getirilerek 2021'de cumhurbaşkanlığını kazanabilmesinin zemini hazırlandı. Böylece 1981'de üstlendiği cumhurbaşkanlığından 1989'da dini lider ve veliyyi fakih pozisyonuna geçen Hamaney'in yolunu takip edecekti.

Muhafazakarlar İbrahim Reisi'yi destekleme eğilimindeydi. Tüccarlar ve ekonominin seçkinleri ise Hamaney'in oğlunu destekleme eğilimindeydi. Devrim Muhafızları ise her ikisini de destekliyor görünüyordu.

Reisi'yi Dini Lider’in halefi yapma sürecinin bir sonraki durağı bu yılın baharında yapılan 88 üyeli Uzmanlar Meclisi seçimleriydi. İran'da genel politikayı denetleme, savaş, barış ve genel seferberlik kararları alma sorumluluğunu üstlenen ve silahlı kuvvetlerin başkomutanı olan Devrimin Dini Liderini seçme görevi bu meclise aittir. Her 8 yılda bir yapılan meclis seçimleri önemli ama bu seneki seçimler bilhassa önemliydi. Çünkü önümüzdeki 8 yıllık görev süresi içinde büyük ihtimalle 85 yaşındaki Hamaney'in halefini seçecek.

AKK, Hamaney'in isteği doğrultusunda Hasan Ruhani'nin adaylığını kabul etmeyerek Uzmanlar Meclisi seçimlerinin dışında bıraktı. Bundan önce de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığı kabul edilmemişti. Reisi'nin rakiplerini engelleme adımları kapsamında, Uzmanlar Meclisi seçimlerinde Ruhani'nin adaylık dosyasına, Haşimi Rafsancani, Ali Laricani, devrimin önderi ve "dini lideri" Humeyni'nin torunu Hasan Humeyni’nin aralarında olduğu diğer isimlerin dosyaları gibi "kırmızı" mühür vuruldu.

Böylece Hamaney'in halefi için rekabet "siyasi oğul" Reisi ile "meşru oğul" Mücteba arasında sınırlı kaldı. Dini Lider’in oğlunun yarışın dışında olduğuna birden fazla kez değindiği doğru ancak Ağustos 2022'de “Ayetullah” rütbesine yükseltilmesi onu yarış arenasına soktu ya da dini lider olmayı arzu etmesini sağladı. Muhafazakarlar sembolleri olan İbrahim Reisi'yi destekleme eğiliminde iken, tüccarlar ve ekonominin seçkinleri daha ziyade "tarafsız" bir din adamı olan Hamaney'in oğlunu destekleme eğilimindeydiler.

Ülkenin seçeneklerini ve dış müdahalelerini belirlemede en büyük söz sahibi olan ve askeri kolları bulunan  Devrim Muhafızları ise her ikisini de destekliyor görünüyordu. Böylelikle sanki “şifrenin” nihai sahibinin kendisi olduğunu söylüyordu. Devrim Muhafızları iç politikaya doğrudan müdahale etmez. Ama herkes onun rızasını ve onayını ister. İran'da ve bölgede İran nüfuzu altında olan ülkelerde "devlet içinde devlet"tir.

Reisi’nin yokluğu iç ve bölgesel olayların gidişatını etkileyen türden bir olaydır

İran Cumhurbaşkanının ölümünün temsil ettiği kritik an, yalnızca İran devriminin ömründeki üçüncü dini liderin kim olacağı dosyasını içermiyor. Cumhurbaşkanı’nın helikopteri aynı zamanda, İran'ı da ilgilendiren bölgesel rüzgarların ve açık dosyaların ortasında yaşanan fırtınalar arasında düştü. Bu dosyalar; Gazze Savaşı, Lübnan'da İsrail ile Hizbullah arasındaki gerilim, Irak'ta ABD-İran rekabeti, Kızıldeniz'deki Husi saldırıları, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in Tahran'ın ağır abasından kurtulma ve kendisini Arap abası altına sokma çabaları, İran ve İsrail'in "gölge savaş"tan doğrudan çatışmaya geçişi ve ABD-İran anlaşmaları ve saldırılarıdır.

Reisi’nin yokluğu iç ve bölgesel olayların gidişatını etkileyen türden bir olaydır. Batı’nın yaptırımlarının uçma ve fırtınalara karşı koyma yeteneğini sekteye uğrattığı eski helikopterinin düşmesi sonucu İran Cumhurbaşkanı ve Hamaney’in üçüncü dini lider adayı olan Reisi öldü. Üçüncü dini liderin yokluğunun İran'a ve bölgeye damgasını vuracağına kuşku yok.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından  Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Muvahhidi Kirmani İran Uzmanlar Meclisi Başkanı seçildi

Tebriz kentinde insanlar İran Cumhurbaşkanı’nın yasını tutmak için toplandı. (AFP)
Tebriz kentinde insanlar İran Cumhurbaşkanı’nın yasını tutmak için toplandı. (AFP)
TT

Muvahhidi Kirmani İran Uzmanlar Meclisi Başkanı seçildi

Tebriz kentinde insanlar İran Cumhurbaşkanı’nın yasını tutmak için toplandı. (AFP)
Tebriz kentinde insanlar İran Cumhurbaşkanı’nın yasını tutmak için toplandı. (AFP)

İran medyası bugün (Salı) Ayetullah Muvahhidi Kirmani’nin 55 oyla ülkenin Uzmanlar Meclisi Başkanlığı'na seçildiğini bildirdi.

Tasnim haber ajansı, Kirmani'nin meclisin iç tüzüğüne göre iki yıllık bir süre için meclis başkanlığını üstleneceğini belirtti.

Kirmani'nin seçilmesi, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ülkenin kuzeybatısındaki bir helikopter kazasında hayatını kaybetmesinin ardından ülkenin geçici cumhurbaşkanı olarak atanan Muhammed Muhbir'in huzurunda Uzmanlar Meclisi oturumunun açılışında gerçekleşti.

Şarku’l Avsat’ın İran resmi haber ajansı IRNA'dan aktardığı habere göre oturuma, Anayasayı Koruma Konseyi Genel Sekreteri Ayetullah Ahmed Cenneti, İslami Şura Meclisi (parlamento) Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf, Yargı Erki Başkanı Muhsin Ejei ve bazı bakanlar da katıldı.

IRNA'ya göre ülkenin liderlerini seçmek ve performanslarını izlemekle görevli olan Uzmanlar Meclisi, ‘İran İslam Cumhuriyeti'nin yapısında ciddi görevleri olan 88 nitelikli müçtehitten’ oluşuyor. Görev süreleri sekiz yıl olan üyeler halk tarafından seçiliyor.

İran hükümeti dün (pazartesi), Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve beraberindeki iki yetkilinin kendilerini taşıyan helikopterin Hudafarin'den Doğu Azerbaycan eyaletindeki Tebriz'e dönerken kötü hava koşulları nedeniyle düşmesi sonucu öldüğünü duyurdu.

İran Dini Lideri Ali Hamaney, Reisi'nin ölümünün ardından ülkenin yürütme yetkisini Muhammed Muhbir'in devralacağını açıkladı.


Biden: Gazze'de yaşananlar soykırım değil

Şarkul Avsat
Şarkul Avsat
TT

Biden: Gazze'de yaşananlar soykırım değil

Şarkul Avsat
Şarkul Avsat

ABD Başkanı Joe Biden, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırının "soykırım olmadığı" konusunda ısrar ederken, ABD'nin müttefikini çeşitli uluslararası davalar karşısında savundu.

"Yaşananlar soykırım değil, bunu reddediyoruz" diyen Biden, Lahey'deki BM'nin en yüksek yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı'nda görülen ve İsrail'i Gazze'deki savaşında soykırım yapmakla suçlayan davaya atıfta bulundu.

Biden, ayrı bir yargı organı olan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcısının İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Galant hakkında tutuklama emri çıkarma talebini kınadığını yineleyerek, aynı Savcının eş zamanlı olarak Filistinli Hamas hareketinin üç lideri hakkında tutuklama emri talep ettiğini kaydetti.