Meksika'nın ilk kadın lideri Claudia Sheinbaum kimdir?

Resmi olmayan sonuçlara göre Sheinbaum, rakiplerine fark attı.

61 yaşındaki Sheinbaum'un iki çocuğu var (Reuters)
61 yaşındaki Sheinbaum'un iki çocuğu var (Reuters)
TT

Meksika'nın ilk kadın lideri Claudia Sheinbaum kimdir?

61 yaşındaki Sheinbaum'un iki çocuğu var (Reuters)
61 yaşındaki Sheinbaum'un iki çocuğu var (Reuters)

Meksika'da resmi olmayan sonuçlara göre Claudia Sheinbaum ülkenin ilk kadın devlet başkanı seçildi.

Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters'ın aktardığına göre Sheinbaum, yüzde 58,3 ila yüzde 60,7 oranında bir oyla seçimleri kazandı.

Amerikan gazetesi Wall Street Journal (WSJ), iktidardaki Ulusal Yenilenme Hareket'inin (MORENA) 61 yaşındaki adayının kazanmasının, Meksika Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador'un politikalarına desteğin sürdüğünü gösterdiğini yazdı. 

CNN'in haberindeyse seçimlerde Sheinbaum'un diğer adaylara açık ara fark atmasının "şok etkisi yarattığı" ifade edildi.

Meksika için Geniş Cephe adayı ve eski Hidalgo Belediye Başkanı Xochitl Galvez yüzde 29,84'la ikinci, eski milletvekili Jorge Alvarez Maynez ise yüzde 10,48'le üçüncü sırada yer alıyor.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Amerikalar Arası Diyalog'dan Michael Shifter, WSJ'ye "Sheinbaum, seçimleri kazanmasını Obrador'a borçlu" dedi. 

Haberde, ABD'nin özellikle yasadışı göçün önlenmesi ve fentanil kriziyle ilgili Sheinbaum'la ortak çalışmak isteyeceğine işaret edildi. 

ABD'nin eski Meksika Büyükelçisi Earl Anthony Wayne ise eski ABD Başkanı Donald Trump'ın kasımdaki seçimleri kazanması durumunda, Washington-Meksiko ilişkilerinin zora girebileceğini söyledi. 

Wayne, "Trump işin içine girerse ne olacağını kestirmek güç ABD'yle ilişkileri yönetmek çok daha zor hale gelir" dedi.

Yahudi kökenli

Avrupa'dan Meksika'ya göçen Yahudi bir aileden gelen Sheinbaum, Meksika Ulusal Özerk Üniversitesi'nde fizik eğitimi aldı. Enerji mühendisliği alanında doktora derecesine sahip Sheinbaum, akademik kariyeri nedeniyle "La Doctora" lakabıyla da anılıyor.

Sheinbaum'un ailesi de bilim insanlarından oluşuyor. Annesi Annie Pardo Cemo biyolog, babası Carlos Sheinbaum Yoselevitz kimya mühendisi, kardeşi Julio ise fizikçi. 

İklim değişikliği ve enerji tüketimi alanlarında bilimsel çalışmalar yapan Sheinbaum, 2007'de Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'ne (IPCC) katıldı. Birleşmiş Milletler'e bağlı IPCC, aynı yıl Nobel Barış Ödülü'nü aldı.  

1970'lerde eğitim alanında özelleştirmelere karşı düzenlenen eylemlere katılan Sheinbaum, 2000'de siyasete girdi.

2000'de Meksiko Belediye Başkanı seçilen Obrador, Sheinbaum'u başkentteki hava kirliliğini azaltması için çevreden sorumlu sekreter olarak atadı. 

"Veri ve kanıtlara önem veriyor"

Sheinbaum, Obrador'la yakın çalışması nedeniyle ülkenin başına geçtiğinde bağımsız hareket edemeyeceğine dair eleştiriliyordu. 

İspanyol gazetesi El Pais'in analizinde, seçim döneminde yapılan bu eleştirilerin sağlam bir dayanağı olmadığı yazıldı. 

Sheinbaum'un "karar verirken veri ve kanıtlarla hareket ettiğine" dikkat çekilirken, Obrador'un partiye sadakati öncelendirdiği ifade edildi. 

Sheinbaum'la ilgili bir biyografi kitabı yayımlayan Meksikalı gazeteci Jorge Zepeda, Obrador'un Sheinbaum'u her zaman yakın çevresinde tuttuğunu ama iki siyasetçi arasında fark olduğunu belirterek şunları söyledi: 

Bilimsel düşünme şeklini, uyum sağlama, iyi çalışma ve kendisinden talep edilen sorumluluğu yerine getirme kişiliğiyle harmanlıyor. Bu, Obrador'un aksine onun her gün ayağa kalkmasını sağlayan itici güç.

Independent Türkçe, CNN, Wall Street Journal, Reuters, El Pais 



Samir Caca Şarku’l Avsat’a konuştu: Savaştan sonra Hizbullah ‘devletçiğinin’ geri dönmesini kabul etmeyeceğiz

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
TT

Samir Caca Şarku’l Avsat’a konuştu: Savaştan sonra Hizbullah ‘devletçiğinin’ geri dönmesini kabul etmeyeceğiz

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca, Lübnanlı yetkililerin Lübnan topraklarında cereyan eden İran-İsrail savaşından kaynaklanan tehlikelere karşı ‘kör’ davranmasına karşı uyarıda bulunarak, ‘devlet kavramını yeniden tesis eden ve ateşkesin önünü açan tarihi bir pozisyon alınması’ gerektiğini vurguladı. “Hizbullah'ın performansıyla temsil edilen devletçik kavramı Lübnan'ı mevcut duruma getirdi” diyen Caca, ‘daha fazla ölüm ve felakete gidildiği’ uyarısında bulundu. Caca, “Lübnan dalgalı bir denizde yol alan kaptansız ve dümensiz bir gemi gibi oldu” ifadesini kullandı.

Lübnanlı politikacıları ve yetkilileri neler olup bittiğinin farkında olmamakla suçlayan Caca şu ifadeleri kullandı: “Bölgede büyük bir savaş yaşanıyor ve Lübnan'da olanlar da bu savaşın bölümlerinden biri. Bu savaş bir yanda İran ve bölgedeki vekil güçleri ile diğer yanda arkasında ABD, Avrupa ve diğer ülkelerin bulunduğu İsrail arasında yaşanıyor. Lübnan'ı bu savaştan çıkarmak için her türlü çabayı göstermek yerine, hiçbir şey olmamış gibi davranıyoruz. Lübnanlı yetkililer kendi dar düşüncelerine göre hareket ediyor ve adeta bir ‘yardım komitesine’ dönüştüler. Bugün Lübnan'da var olan otorite türünü özetlemek istersek, bunun bir hükümet ya da devlet değil bir ‘yardım komitesi’ olduğunu söyleyebiliriz.”

Nasrallah ve Lübnan'ın kararı

Caca, Genel Sekreter Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinden sonra Hizbullah için işlerin değiştiğini ‘üzüntüyle’ belirterek şöyle dedi: “Seyyid Hasan varken, bir yerlerde neler olup bittiğine dair Lübnanlıların bir görüşü olduğunu ve onun (Nasrallah) İran'ın kararında söz sahibi olduğunu düşünüyordum. Ancak şimdi karar tamamen İran'ın oldu. Kalan Hizbullah grupları İranlı subaylar tarafından yönetiliyor. Bu nedenle savaş tamamıyla İran'ın çıkarlarına göre yürütülüyor.”

Tüm darbelere rağmen Hizbullah'ın örgütsel olarak çökmediğine inanan Caca, “Hizbullah'ın güneydeki savaş grupları merkezi olmayan bir kararla savaşıyor ve büyük bir kısmı halen mevcut. Bu güçlerin İranlı subaylarla yakın ilişki içinde olduklarını unutmamalıyız. Bu yüzden İran son savaşçıya kadar savaşmaya devam edecek” dedi.

rhyjukı
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)

Öte yandan Caca, Hizbullah'ın askeri yapısının açıkça zarar gördüğüne dikkat çekti. Caca, “Avrupa ve hatta İsrail merkezlerinde yapılan araştırmalara göre Hizbullah'ın İsrail'e günde 2 bin ila 3 bin arasında füze fırlatması gerekiyordu, ancak bunun gerçekleşmediğini görüyoruz. Maalesef bilinen ve net bir güç dengesi var. İranlılar Lübnan topraklarında kalanlarla ve Lübnanlı gençlerle mücadeleye devam edecekler. İran Dışişleri Bakanı ve Meclis Başkanı'nın bir hafta içinde Lübnan'ı ziyaret ederek sanki savaşı denetlemek için buradaymış gibi davranmaları da gösteriyor ki, çatışma artık İran tarafından yönetiliyor” değerlendirmesinde bulundu.

Her düzeyde felaket

Caca bir kez daha mevcut otoritenin siyasi performansına döndü ve sorumluları suçladı: “Her düzeyde bir felaketle karşı karşıyayız. Yetkililer sanki olup bitenlerle hiçbir ilgileri yokmuş gibi davranıyorlar. Geçen yaz ABD Özel Temsilcisi Amos Hochstein Lübnan'a gelip 1701 sayılı kararın uygulanmasını gündeme getirdiğinde, yetkililer düğmeye basıp sorumluluklarından kaçıyorlardı. Şahsen birden fazla yetkiliyle konuştum ve işlerin bugün gördüğümüz yöne doğru gittiği konusunda onları uyardım ama yanıt vermediler.”

Caca, ‘hükümetin ve devletin Lübnan'ı çıkmazdan kurtarmak için hiçbir şey yapamayacağı’ görüşüne katılmayarak şunları söyledi: “Siyasi otorite her şeyi yapabileceğini unuttu ve biz de onunla birlikte unuttuk. Hükümet toplanmalı ve olup bitenlerin devam etmesini kabul etmediğini söylemeli. Orduyu konuşlandırma kararı almalı ve İsrail'in tutumuna bakmaksızın 1701 sayılı kararı uygulama niyetini beyan etmelidir. Çünkü bir yerden başlamak zorundadır. Hükümetin ordudan Hizbullah'la çatışmasını istemesi gerektiğini söylemiyorum ama bir yerden başlaması gerekiyor... Bu bir kararla başlamalı. Çünkü karar vericiler kararlarından vazgeçtiler ve bunun nelere yol açtığını gördük. Hükümet derhal toplanmalı ve uygun kararları almalı. Parlamento da toplanmalı ve Lübnan'ın karar alma mekanizmasını yeniden kurması için hükümeti destekleyecek bir tavsiyede bulunmalı.”

1559 sayılı karar... Savaş halen devam ederken

Caca, silahlı milislerin silahsızlandırılmasını öngören 1559 sayılı kararın uygulanması çağrısında bulunduğu için aldığı bazı eleştirilere şöyle yanıt verdi: “Bu 20 yıldır bizim mantığımız, yeni bir mantık değil. Bu söylemi benimsemekte geç kalanlar devleti yönetenler. Savaşı durdurmak için önerimizi sunduk ama beğenmediler. Bize kendi önerilerini sunsunlar. Lübnan'da halen savaşın nasıl sona erdirileceğini tartışacak bir uluslararası temsilci yok. Dolayısıyla bu yıkıcı savaşı durdurmak için harekete geçmek bize düşüyor.”

‘Lübnan'da herhangi bir tarafın niyetini görmediği için’ iç barıştan korkmadığını vurgulayan Caca, “Bu, özellikle Lübnan halkının yaklaşık yarısının yerinden edilmesi nedeniyle bazı sorunların ortaya çıkmasını engellemiyor. Ancak bu, ordu ve güvenlik güçlerinin kontrol edebileceği ve önleyebileceği bir şey. Mevcut mülteci krizi hiç de 2006'daki gibi değil. Bu kriz aylarca sürebilir ve ciddi bir sosyal krize yol açabilir” şeklinde konuştu.

‘Savaşın sona ermesinden sonra Hizbullah'ın iç bölgelere gerilemesinden’ korkmadığını belirten Caca, “Savaş bittikten sonra, nasıl biterse bitsin, savaştan önce Lübnan'da var olan duruma dönmek söz konusu olamaz. Bu durumun bizi nereye getirdiğini gördük ve devamını kabul edemeyiz. Kararın devletin dışında olduğu ve Hizbullah'ın barış ve savaş kararlarını aldığı bu muğlak durumu kabul edemeyiz. Bunun bizi nereye götürdüğünü gördük” ifadelerini kullandı.

Boşalan cumhurbaşkanlığı

Yaklaşık iki yıldır boş olan cumhurbaşkanlığı konusunda ise Caca, “Meclis Başkanı Nebih Berri cumhurbaşkanını seçmemiz gerektiği görüşündeydi, ancak İranlıların gelişinden sonra fikrini değiştirdi. Şimdi ateşkesten önce bir cumhurbaşkanı seçemeyeceğimiz konuşuluyor” dedi.

Caca ‘seçimlerin dayandırılması gereken koşulları’ özetleyerek, ‘herhangi bir adayın öncelikle Taif Anlaşması’na, ikinci olarak da uluslararası kararlara bağlı olması gerektiğini’ ileri sürdü. Caca, ‘ateşkesi sağlamanın en hızlı yolunun bir cumhurbaşkanı seçmek olduğu’ görüşünü yineledi.