ABD seçimleri: Derin bölünmeler ve umut

Ülke, siyasi öfkenin ve gerginliğin gölgesinde şiddet olaylarına tanık olur mu?

Fotoğraf: Majalla
Fotoğraf: Majalla
TT

ABD seçimleri: Derin bölünmeler ve umut

Fotoğraf: Majalla
Fotoğraf: Majalla

Robert Ford

Eski Başkan Donald Trump, 2 Haziran'da Fox News televizyon kanalına verdiği bir röportajda, ticari dolandırıcılık suçundan hapis cezasına çarptırılması halinde şiddet olaylarının patlak verebileceği uyarısında bulundu. Trump, “Belli bir noktada çöküş gerçekleşir” ifadelerini kullandı. Yargı sürecini eleştiren Trump, Biden yönetimini mahkemeleri muhaliflerine karşı bir silah olarak kullanmakla suçladı. Cumhuriyetçi Parti’den müttefikleri de ona bu konuda destek oldu.

Trump’ın destekçilerinin birçoğunun fanatikliği tartışma konusu bile olamaz. Trump’ın New York'taki ‘sus payı’ davasında aleyhine hüküm verilmesinin ertesi günü başkanlık kampanyasına yapılan mali bağışlar iki katına çıktı. X platformunda yaklaşık bir milyon takipçisi olan aşırı sağcı vlogger Laura Loomer, Trump hakkında verilen mahkeme kararına, Trump önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimlerini kazanır kazanmaz Demokrat Parti liderlerinin idam edilmesi çağrısında bulunarak tepki gösterdi. Kongrenin Georgia eyaleti Cumhuriyetçi Üyesi Marjorie Taylor Greene, Trump'ı Hz. İsa’ya benzeterek siyasi otoritelerin her ikisini de yanlış suçlamalarla mahkum ettiğini söyledi. Anketlere göre Amerikalıların yüzde 40'ından fazlası, Trump'ın hüküm giymesinden sonra bile başkan olmaya uygun olduğunu düşünüyor. Trump, New York'ta 11 Temmuz'daki duruşmasında, ‘ticari dolandırıcılık’ suçundan dört yıla kadar hapis cezasına çarptırabilir.

Önümüzdeki seçimlerde yeni şiddet olayları yaşanır mı?

Trump, hapse girmesi halinde şiddet olayları çıkabileceği tehdidinde bulunmanın yanı sıra kim kazanırsa kazansın seçimin sonucuna saygı göstermeyi de reddediyor. Trump, geçtiğimiz nisan ayında Time dergisine verdiği röportajda, seçim sürecinde hile yapılmadığı takdirde kaybetmesinin mümkün olmadığını söyledi. Mart ayında Michigan'da düzenlenen bir mitingde ise kaybetmesi halinde sokakların ‘kan gölüne’ döneceği uyarısında bulundu. Trump, 6 Ocak'ta Kongre Binası'na düzenlenen baskında yer aldıkları için hapse atılanları sık sık ‘rehineler’ olarak tanımlıyor.

Bugüne kadar hiçbir başkan adayı hapse girmesi ya da seçimi kaybetmesi halinde üstü kapalı olarak şiddet tehdidinde bulunmamıştı. Fakat birçok uzman siyasi şiddetin artma riskinin gerçek olduğu konusunda uyarıyor. PBS haber kanalı ve Maris anket şirketi tarafından mart ayında yapılan bir ankete katılanların yüzde 20'si ABD’yi yeniden rayına oturtmak için şiddetin gerekli olabileceğini söyledi. Ankete katılan Cumhuriyetçilerin yüzde 28’i şiddet kullanımını onayladı.

Barack Obama yönetimi döneminde eski İç Güvenlik Bakanı Yardımcısı olan Juliette Kayyem, geçtiğimiz nisan ayında CNN'e yaptığı açıklamada, Trump ve kampanya ekibinin şiddet tehdidini sık sık dillendirdiğini, ancak ABD devletinin 6 Ocak 2021 tarihindekine benzer bir başka ayaklanmaya karşı hazırlıksız olduğunu söyledi.

Son yıllarda yapılan anketler, Amerikalıların yüzde 10 ila 30'unun ülkedeki bir iç siyasi krizi çözmek için şiddet kullanılmasını onaylayabileceğini gösterdi.

Silahlı Şiddet Yer ve Olay Verileri Projesi (ACLED) adlı araştırma kuruluşu, geçtiğimiz ocak ayında ABD’deki aşırı sağcıların seçimleri yeni destekçiler kazanmak ve onları harekete geçirmek için kullanacağı uyarısında bulunan bir rapor yayınladı.

Şarku’l Avsat’ın ACLED raporundan aktardığı bilgilere göre bu yıl kasım ayında yapılacak seçimlere hile karıştırılacağı iddiaları, özellikle başkanlığa aday olan Trump ve Biden’ın Oval Ofis'i ele geçirmek için kazanmaları gereken Arizona, Pennsylvania ve Wisconsin eyaletlerinde aşırı sağcıları harekete geçirebilir. Bloomberg News tarafından geçtiğimiz mayıs ayında yapılan bir anket, bu üç eyalette ve seçimler için kritik öneme sahip diğer dört eyalette seçmenlerin yarısının seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından şiddet olaylarının yaşanmasından endişe ettiğini ortaya koydu.

Çok sayıda Amerikalının siyasi şiddet kullanılmasını beklediğini gösteren bu anketler yeni sayılmaz. Son yıllarda yapılan başka anketler de Amerikalıların yüzde 10 ila 30'unun ülkedeki bir iç siyasi krizi çözmek için şiddet kullanılmasını onaylayabileceğini gösterdi. Şu an için farklı olansa aşırı sağcı grupların sayısının önemli ölçüde artmış olması.

Onlarca yıldır ABD’deki nefret gruplarının faaliyetlerini inceleyen Güney Yoksulluk Hukuk Merkezi (SPLC), bu ayın başlarında yayınladığı raporda, bu tür grupların sayısının 2021 yılında bu yana iki kattan fazla artarak ülke genelinde bin 400'e ulaştığını bildirdi. Cumhuriyetçi Parti’nin yargı sistemine yönelik eleştirileri mahkemelerin meşruiyetini zayıflatmaya katkıda bulunurken daha fazla Amerikalıyı anlaşmazlıkları şiddet yoluyla çözmeye teşvik ettiğinden aşırılık yanlısı grupların çoğalması özellikle önem arz ediyor.

Aynı zamanda ABD'deki muhafazakâr çevreler, siyasi şiddet konusunda asıl tehdidi aşırı sol grupların oluşturduğu uyarısında bulunuyor. Üyeleri arasında Trump yönetiminden pek çok eski yetkilinin de bulunduğu Önce Amerika Politika Enstitüsü (AFPI) Başkanı Brooke Rollins, mayıs ayında American Mind dergisinde kaleme aldığı makalede, ABD’deki üniversite kampüslerinde gerçekleştirilen Gazze’ye destek protestolarının solcular tarafından verilen gözdağının sadece son örneği olduğunu yazdı. Seçim yıllarında her zaman solcu grupların yer aldığı şiddetin ortaya çıktığını ve bu şiddetin kaos ve nihayetinde ayaklanma başlatmayı amaçladığını söyledi. Rollins, hiçbir iş yerinin Cumhuriyetçilerin politikalarından korktukları için kepenklerini kapatmak zorunda kalmadığını söyleyerek sağcıları tehdit olarak görmeyi reddetti. Rollins’in suçlamaları, Cumhuriyetçi Parti'nin Amerikan demokrasisi için bir tehdit olduğu uyarısında bulunan Demokratların suçlamalarını oldukça andırıyordu.

Kutuplaşma daha da derinleşiyor

YouGov tarafından mart ayı sonları, nisan ayı başlarında yapılan bir anket, Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Parti destekçileri arasındaki düşmanlığın geçtiğimiz yıl daha da arttığını gösterdi. YouGov tarafından 2023 baharında yapılan bir anket, Demokrat Parti üyelerinin yüzde 69'unun Cumhuriyetçi Parti hakkında olumsuz görüşe sahip olduğunu gösteriyordu. Ancak bir yıl sonra aynı dönemlerde yapılan son anket bu oranın yüzde 85’e yükseldiğini gösterdi.

Aynı şekilde 2023 yılındaki ankette Cumhuriyetçilerin yüzde 74'ünün Demokratlar hakkında olumsuz görüşe sahip olduğu ortaya çıkarken bu ortan 2024'teki ankete göre yüzde 88'e yükseldi.

Amerikan siyasetinde katı rekabet normal görülse de kullanılan dil artık özellikle aşırıya kaçmış durumda. Eleştiriler politika farklılıkları kadar rakibin şahsiyetini de hedef almaya başladı. Hiçbir zaman ılımlı bir siyasi dil kullanmayan Donald Trump, mayıs ayında Biden'ın yolsuzluk yaptığını iddia etti ve ‘bir kaya kadar aptal’ olduğunu söyledi. Trump, Biden'ı yaşı ve çocukluğundan beri mustarip olduğu ancak büyük ölçüde üstesinden geldiği bir rahatsızlık olan kekemeliğinden ötürü eleştirdi.

ABD’deki seçim kampanyaları sırasında geleneksel olarak bir başkan, başkanlığa aday olan rakibinin şahsiyetine saldırmaz, bunun yerine ABD’nin geleceğine yönelik vizyonunu eleştirir. Ancak Biden, bu yıl bu geleneği bozdu.

Trump’ın siyasi müttefikleri de Demokrat Parti'ye karşı eleştirilerinde en az onun kadar dozu kaçırıyorlar. Örneğin ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, geçtiğimiz haftalarda Ulusal Cumhuriyetçi Avukatlar Birliği'nde yaptığı konuşmada, Demokrat Parti'nin Amerikan devletinin ve toplumunun temel ilkelerini küçümsediğini, sol kanadının ve katı görüşlülerin Amerikan demokrasisini yok edecek ‘Avrupa sosyalizmi tarzında Marksist bir hükümet’ kurmak istediğini söyledi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ya da Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ABD Temsilciler Meclisi’nin tepesindeki bir ismin Fransa ve Almanya'nın Marksist ülkeler olduğu iddiasını reddedebilirler, ancak Ulusal Cumhuriyetçi Avukatlar Birliği üyeleri Johnson'ın konuşmasını coşkuyla alkışladılar.

Başkan Biden ve Demokrat Partililer de Trump'a sert eleştirilerde bulunuyor ve ona ağır darbeler indiriyorlar. Bir başkan yardımcısı adayının başkanlık seçimlerinde rakibini eleştirmesi normal sayılır. Başkan Yardımcısı Camilla Harris, haziran ayı başlarında Michigan'daki bir mitingde Trump'ı ‘yakalanmaktan memnun olmayan bir hilekar’ olarak nitelendirdi. ABD’deki seçim kampanyaları sırasında geleneksel olarak bir başkan, başkanlığa aday olan rakibinin şahsiyetine saldırmaz, bunun yerine ABD’nin geleceğine yönelik vizyonunu eleştirir. Ancak bu yıl bu geleneği bozan Biden, haziran ayı başlarında Connecticut'ta düzenlenen bir bağış etkinliğinde Trump'ın ‘başkanlığa aday olan ilk hüküm giymiş suçlu’ olduğunu söyledi ve yargı sistemini eleştirdiği için Trump’ı ‘pervasız’ olarak niteledi. Biden ayrıca Trump'ın 2020 yılındaki başkanlık seçimlerini kaybettikten sonra ruhsal bir bunalıma girdiğini ve artık tehlikeli bir adam olduğunu öne sürdü.

Siyasi gerginlik tehlike teşkil ediyor

Süregelen bu kısasa kısas eleştiriler, bir yandan birçok Amerikalıyı seçim sürecinden uzaklaştırırken diğer yandan Amerikalılar arasında ülkenin geleceğine ilişkin derin bölünmeleri yansıtıyor. Pew tarafından haziran ayında yapılan bir anket, Demokratlar ile Cumhuriyetçiler, gençler ile yaşlılar, yüksek eğitimliler ile düşük eğitimliler ve farklı ırklardan Amerikalılar arasında geniş uçurumlar olduğunu ortaya koydu. Din ve hükümetin rolü arasındaki ilişkiden kürtajın yasallaştırılması, silah kontrolü, ırklar arası ilişkiler ve göçmenliğe kadar birçok konuda büyük görüş ayrılıkları söz konusu.

Örneğin anket, Trump destekçilerinin yüzde 63'ünün, ülkeye kaçak yollardan gelen göçmenlerin zorla sınır dışı edilmesine yönelik politikayı desteklediğini gösterdi. Buna karşın, Biden'ın destekçileri arasında bu rakam sadece yüzde 15’le sınırlı kalıyor. Biden’ın destekçilerinin yüzde 85'i yasadışı göçmenlerin ABD'de kalmasına izin verilmesi gerektiğine inanırken, yüzde 56'sı vatandaşlık almalarını destekliyor. Her iki taraf da birbirini yasadışı göç konusunu siyasi kazanç uğruna kullanmakla suçluyor. Bu dinamik, özellikle Demokrat Parti’yi destekleyen kadınlar arasında kürtaj konusunda da kendini gösteriyor. Ankete göre Biden’ın destekçilerinin yüzde 88'i ve ABD halkının yüzde 62'si kürtajın yasal olmasını isterken, Trump’ın seçmenlerinin sadece yüzde 31'i sınırlı yasal kürtajı destekliyor.

Partiler arası bölünmeler artık siyasi anlaşmazlıklardan ziyade kültürel anlaşmazlıklarla ilgili olmaya başladı.

Her iki siyasi parti de bu toplumsal bölünmeleri istismar etmek için harekete geçti. Başkan Biden’ın kampanya ekibi, orta sınıf bir anne ve kızının kürtaj için Cumhuriyetçilerin kontrolündeki bir eyaletten Demokratların kontrolündeki komşu bir eyalete giderken polisten kaçtıklarını gösteren bir televizyon reklamını ekranlarda döndürmeye başladı. Reklam, bir korku hali yaratmayı ve kadınları Demokratlara oy vermeleri için harekete geçirmeyi amaçlıyor. Öte yandan Cumhuriyetçilerin seçim kampanyası çerçevesinde kullandıkları reklamlarda yasadışı göçmenlerin ülkeyi ‘istilası’ vurgulanıyor.

Partiler arası bölünmeler artık siyasi anlaşmazlıklardan ziyade kültürel anlaşmazlıklarla ilgili olmaya başladı. Amerikan siyaset sahnesinin 1960'lı ve 1970'li yıllardaki sorunlarıyla ilgili bir kitap kaleme alan tarihçi yazar Doris Kearns Goodwin, haziran ayı başlarında CNN televizyonuna verdiği demeçte ‘Amerikalıların artık sorunlara göre değil, siyasi ve kültürel kimliklere göre bölündüğünü’ söyledi.

George Washington'ın 1796 yılında bu tür bir siyasi kabileciliğin ABD’nin istikrarını tehdit edebileceği konusunda uyarıda bulunduğunu hatırlatan Goodwin, ülkedeki mevcut siyasi duruş, fırsatçılık ve kullanılan dilin, gözlemcilere Cezayir'de 1989 yılından 1993 yılına kadar İslamcı ve laik siyasetçiler arasındaki rekabeti hatırlattığını vurguladı.

Yeni bir iç savaşın patlak vermesini engellemek

Nisan ve mayıs aylarında yapılan iki ankete göre Amerikalıların yüzde 40’ından fazlası yakında yeni bir iç savaşın patlak verebileceğini düşünüyor.

Tarihçi Anne Cox Richardson geçtiğimiz ekim ayında PBS televizyon kanalına verdiği röportajda, ABD'nin ‘bıçak sırtında’ olduğunu söyledi. Ancak burada yukarıda bahsi geçen iki anketin de ABD’de hayali bir iç savaşı konu alan yeni bir Hollywood filminin gösterime girmesinden hemen sonra yapıldığını belirtmekte fayda var. Dahası, her iki ankette de katılımcıların büyük bir kısmının bir iç savaş ihtimalini dışladığının altı çizilmeli.

dfvbrgtnh
Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump (solda) ve Demokrat başkan adayı ve mevcut Başkan Joe Biden, 27 Ocak 2024 (Reuters)

Genç Cumhuriyetçiler, yaşlı Cumhuriyetçilere göre yasadışı göçmenlik ve kürtaj yasası gibi hassas konularda Demokratların görüşlerine daha yakın bir görüşe sahipler.

Ancak bazı gözlemciler ABD’nin göründüğü kadar uçurumun kenarında olmadığını düşünüyor. Hatta tarihçi Richardson'ın kendisi bile yeni bir iç savaşın kaçınılmaz olmadığını belirtiyor. Dartmouth Üniversitesi profesörlerinden Sean Westwood'un araştırmalarına göre anketlerde şiddeti desteklediğini ifade eden pek çok Amerikalının bu tür eylemlerde bulunma ihtimali düşük. Burada genç Amerikalıların iki büyük siyasi parti etrafında daha az kutuplaşmış olduğunu hatırlatalım. Siyaset bilimciler Sally Friedman ve David Schultz, 1982 yılından sonra doğan Amerikalılar arasında sosyal konularda daha fazla fikir birliği olduğunu gösteren bir araştırmaya dikkati çektiler. Pew tarafından haziran ayında yapılan bir anketin Genç Cumhuriyetçiler, yaşlı Cumhuriyetçilere göre yasadışı göçmenlik ve kürtaj yasası gibi hassas konularda Demokratların görüşlerine daha yakın bir görüşe sahip olduklarını göstermesi de bu hususu destekliyor. Friedman ve Schultz, bu yeni kuşaklar daha fazla siyasi güç kazandıkça ABD'deki kutuplaşmanın önümüzdeki yıllarda azalabileceğini öngörüyorlar.

Biden ve Trump arasındaki kasım ayın yapılması planlanan başkanlık seçimleri yarışı kıyasıya geçecek. Siyasi partizan eleştiriler çok daha şiddetli olacak ve özellikle Trump'ın 11 Temmuz'da hapis cezasına çarptırılma ihtimaliyle birlikte iç siyasi şiddet riski daha da yükselecek.



Trump'ın fiyat söylemlerine Cumhuriyetçiler de inanmıyor

Amerikalılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın fiyatlar hakkında gerçeklerle uyuşmayan daha parlak bir tablo çizdiğini söylüyor (AFP)
Amerikalılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın fiyatlar hakkında gerçeklerle uyuşmayan daha parlak bir tablo çizdiğini söylüyor (AFP)
TT

Trump'ın fiyat söylemlerine Cumhuriyetçiler de inanmıyor

Amerikalılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın fiyatlar hakkında gerçeklerle uyuşmayan daha parlak bir tablo çizdiğini söylüyor (AFP)
Amerikalılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın fiyatlar hakkında gerçeklerle uyuşmayan daha parlak bir tablo çizdiğini söylüyor (AFP)

Hafta sonu yayımlanan iki yeni anket, Amerikalıların tatil sezonuna girerken hayat pahalılığı konusunda hâlâ ciddi sıkıntı içinde olduğunu ve ABD Başkanı Donald Trump'ın bu konuda yeterli çaba göstermediğini düşündüğünü ortaya koydu.

CBS News/YouGov'un yaptığı ankete göre, Amerikalıların yüzde 60'ı, Trump'ın fiyatları ve enflasyonu olduğundan daha iyi gösterdiğine inanıyor. Buna karşılık, yüzde 27'si Trump'ın enflasyonu ve günlük tüketim mallarının maliyetlerini olduğu gibi, yüzde 13'ü ise enflasyon ve fiyatlar hakkındaki haberleri olduğundan daha kötü gösterdiğini söylüyor.

Ancak ankete katılan 10 Cumhuriyetçiden 4'ü, başkanın alım gücünü olduğundan daha iyi gösterdiğini söylüyor. Ayrıca Cumhuriyetçilerin yüzde 25'i Trump'ın enflasyonla başa çıkma biçimini onaylamıyor ve yüzde 29'u fiyatların arttığını söylüyor.

Ayrıca Cumhuriyetçilerin yüzde 32'si Trump yönetiminin politikalarının gıda ve market alışverişi için ödedikleri fiyatları artırdığını söylüyor. Aynı oranda Cumhuriyetçiyse bu politikaların gıda ve market alışverişi fiyatlarını düşürdüğünü söylüyor.

Ağırlıklı olarak alım gücü ve hayat pahalılığından bahseden Demokratlar, bu ay Kaliforniya'dan Georgia'ya, New Jersey ve Virginia'ya kadar ülke genelinde seçimleri silip süpürdü.

Bu mesaj, özellikle 2024'te Trump'a oy veren Latin kökenli seçmenler de dahil beyaz olmayan seçmenler arasında yankı buldu. Anket, Hispaniklerin yüzde 70'inin Trump'ın politikalarının gıda ve market fiyatlarının artmasına neden olduğunu, yüzde 68'inin mal ve hizmet fiyatlarının arttığını ve yüzde 60'ının Trump'ın fiyatları ve enflasyonu olduğundan daha iyi gösterdiğini söylediğini ortaya koydu.

ABD Başkanı alım gücünü tekrar tekrar "yeni bir kelime" ve "Demokratların bir kandırmacası" diye niteliyor. Ancak cuma günü, çoğunlukla kira maliyetlerine odaklanan ve otobüsleri ücretsiz, çocuk bakımınıysa evrensel hale getirme sözü veren, bu ay belediye başkanlığında diğer Demokratları geride bırakarak New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani'yi Oval Ofis'te ağırladı.

Birdenbire anlayış gösteren Trump, Mamdani'nin yanında, "İlginç bir sohbet ettik ve fikirlerinden bazıları gerçekten de benim fikirlerimle aynı" dedi.

G
New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani, 2025'te kendisine ve 2024'te ABD Başkanı Donald Trump'a oy veren birçok kişinin enflasyon ve hayat pahalığını dile getirdiğini söyledi (AP)

Politico tarafından yapılan bir başka anket, en çok hangi maliyetlerin Amerikalıların endişelendirdiğini ortaya koydu. Anket, Amerikalıların yüzde 45'inin karşılanması en zor yaşam maliyetinin market alışverişi olduğunu, yüzde 38'inin konut, yüzde 34'ünün sağlık hizmetleri ve yüzde 31'inin de elektrik faturaları olduğunu gösterdi.

Mamdani, görüşmeleri sırasında Trump'la birlikte hayat pahalılığına odaklanarak kendi seçimlerini kazandıklarını söyledi.

Mamdani, "Başkan'a, kampanyamızın odağının büyük ölçüde yaşam maliyeti krizi olduğunu ve başkana oy veren New Yorklulara sorduğumuzda, New York'ta oylarında bir artış gördüğümüzde, aynı konuya geri döndüklerini söyledim: Yaşam maliyeti, yaşam maliyeti, yaşam maliyeti" dedi. Buna karşılık Trump, New York'un enerji şirketi Con Edison'ın fiyatları düşürmesini sağlamaktan bahsetti.

Ancak yaşam maliyeti sadece sol görüşlü Demokratlara kazandırmadı. New Jersey'de ılımlı görüşlü Mikie Sherrill, elektrik zamlarının dondurulması çağrısında bulunarak valilik yarışını kazandı.

Independent Türkçe


Rusya, ABD’yle Meksika’nın arasını açmak istiyor

Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'da Kremlin propagandası yaptığı ileri sürülüyor (AFP)
Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'da Kremlin propagandası yaptığı ileri sürülüyor (AFP)
TT

Rusya, ABD’yle Meksika’nın arasını açmak istiyor

Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'da Kremlin propagandası yaptığı ileri sürülüyor (AFP)
Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'da Kremlin propagandası yaptığı ileri sürülüyor (AFP)

Rusya, ABD'yle arasını bozmak istediği Meksika'daki dezenformasyon çalışmalarını yoğunlaştırdı.

New York Times'ın (NYT) haberinde, Rusya'nın Latin Amerika'daki dezenformasyon faaliyetlerini son iki yılda artırdığı belirtiliyor. Moskova yönetiminin ABD'yle bölgedeki müttefikleri arasında anlaşmazlık yaratmayı hedeflediği savunuluyor. 

Kimliklerinin açıklanmaması şartıyla NYT'ye konuşan kaynaklar, dezenformasyon kampanyasının Sputnik ve RT gibi Kremlin'e ait medya kuruluşları tarafından yürütüldüğünü ileri sürüyor. Özellikle ABD'nin en büyük ticaret ortağı olan Meksika'nın hedef alındığı aktarılıyor. 

NYT'nin incelediği "Meksika: RT'nin İstilası" başlıklı iç yazışmada, Meksika'nın başkenti Meksiko'daki Amerikan diplomatların, RT'nin ülkedeki "ani ve hızlı genişlemesi" hakkında uyarılarda bulunduğu görülüyor. 

Nisan 2024 tarihli yazışmada şu ifadelere yer veriliyor: 

RT'nin Meksika'daki agresif yatırımı, güvenilirliğini artırma ve ABD'yi zayıflatma stratejisi, halkın mevcut algısını değiştirme tehdidi yaratıyor. Meksika misyonunun, RT'nin iyi finanse edilen çabalarına karşı koymak için daha fazla kaynağa ihtiyacı var.

Meksiko'daki ABD Büyükelçiliği'nden gönderilen mesajda, RT en Español'un X'te çevrimiçi izlenme sayısının 2022'de 191 binden bir yıl sonra 715 milyona fırladığı aktarılıyor. 

Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'daki varlığını artırdığı, potansiyel izleyici sayısının 670 milyona ulaştığı belirtiliyor.

RT'nin Meksika'da bu kadar yaygınlaşmasında, eski Devlet Başkanı López Obrador döneminde görev yapan ve Rusya yanlısı olmakla eleştirilen bazı yetkililerin etkili olduğu savunuluyor. Obrador'un devlet başkanlığı geçen yıl ekimde sonlanmış, yerine seçimleri kazanan Claudia Sheinbaum gelmişti. Sheinbaum da Obrador'un kurduğu iktidardaki Ulusal Yenilenme Hareketi (Morena) partisinden.

NYT, Obrador veya Morena yetkililerinin yorum taleplerine yanıt vermediğini aktarıyor.  

Meksiko'daki Rus Büyükelçiliği ise iddiaları reddederek Sputnik ve RT'yi Amerikan medyasına tarafsız alternatifler diye niteledi. 

Bazı uzmanlar Donald Trump yönetiminin dezenformasyona karşı mücadele de geride kaldığını söylüyor. Washington merkezli düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu'ndan Bret Schafer şu değerlendirmeyi yapıyor: 

ABD küresel bilgi alanından çekiliyor ve yerine Rusya giriyor. Rusya'nın ABD'nin kendi arka bahçesinde ABD'ye karşı harekete geçmesi bir bakıma Soğuk Savaş anlayışının bir ürünü. Ruslar nüfuz artırmak için Latin Amerika'yı uzun zamandır bir öncelik olarak görüyor.

2022'de başlayan Ukrayna savaşının ardından ABD, Kanada, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği, RT'yi ve kuruluşun üst düzey isimlerini yaptırım listesine almıştı.

Independent Türkçe, New York Times, BBC


Adolf Hitler'in Afrika'daki seçimi kazanması bekleniyor

Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler (sağda)  ve Namibyalı politikacı Adolf Hitler Onona (Solda) (Arşiv - AFP - Oshana Bölge Konseyi)
Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler (sağda) ve Namibyalı politikacı Adolf Hitler Onona (Solda) (Arşiv - AFP - Oshana Bölge Konseyi)
TT

Adolf Hitler'in Afrika'daki seçimi kazanması bekleniyor

Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler (sağda)  ve Namibyalı politikacı Adolf Hitler Onona (Solda) (Arşiv - AFP - Oshana Bölge Konseyi)
Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler (sağda) ve Namibyalı politikacı Adolf Hitler Onona (Solda) (Arşiv - AFP - Oshana Bölge Konseyi)

Afrika'nın güneyindeki Namibya'da seçim heyecanı yaşanıyor.

Çarşamba yapılacak oylamada kazanması beklenenlerden biri de Adolf Hitler Uunona.

59 yaşındaki siyasetçinin 2004, 2015 ve 2020'deki seçimlerden sonra olduğu gibi, bir kere daha Oshana Bölgesi'ndeki Ompundja'nın yerel meclisine girmeye hak kazanacağı öngörülüyor.

Güneybatı Afrika Halk Örgütü (SWAPO) üyesi, son seçimlerde oyların yüzde 85'ini almıştı. 

SWAPO, Namibya'nın 1990'da Güney Afrika'dan bağımsızlığını kazanmasından beri iktidar partisi konumunda. Sol görüşlere yakın parti, geçmişte sömürge yönetimine karşı mücadelesiyle dikkat çekmişti.

Uunona, 5 yıl önce Alman gazetesi Bild'e verdiği röportajda "Babam, Adolf Hitler'in hangi değerleri sembolize ettiğini bilmiyordu. Çocukken adım bana da çok normal geliyordu. Bu adamın tüm dünyayı fethetmeye çalıştığını büyüyünce anladım. Benim bu tür şeylerin hiçbiriyle işim yok" demişti. 

Arkadaşlarının kendisine Hitler demeden Adolf diye seslendiğini söyleyen Uunona, adını değiştirmeyeceğini belirtmişti:

Tüm resmi belgelerde bu şekilde yazıyor. Artık bunun için çok geç.

Uunona, ülkesinin The Namibian gazetesine verdiği röportajda da "Ben Hitler gibi değilim" ifadesini kullanmıştı.

2020'de Uunona'nın memleketinde görülen ve arka camında “Adolf Hitler” yazısı ve gamalı haç simgesi yer alan bir otomobil dikkat çekmişti.

Ancak Uunona bu aracın kendisiyle hiçbir ilgisi olmadığını ifade etmişti. 

1884 - 1915'te Alman sömürge yönetimi altında kalan Namibya’da Alman kökenli isimler bugün de yaygın olarak kullanılıyor.

1904 - 1908'de ülkedeki Ovaherero ve Nama halklarına yönelik bir soykırım kampanyası yürüten Alman İmparatorluğu, 70 bine yakın kişiyi öldürmüştü. 

Koloni dönemi sonrasında da Alman nüfuzu sürerken II. Dünya Savaşı'nın ardından bazı Naziler, Namibya'ya kaçmıştı.

1976'da New York Times'ta yayımlanan bir haber, Alman kökenli Namibyalıların birbirlerini hâlâ "Heil Hitler" diye selamladığını bildirmişti. 

Almanya'nın Afrika'da gerçekleştirdiği bu soykırımı resmen tanıması 2021'i buldu. Namibya liderleri hâlâ istedikleri tazminatı alamadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Post