Bölge topyekûn savaş çatısı altında iki savaşa mahkûm

İran, arenalar birliği aracılığıyla yürüttüğü “dengeli” savaşını siyasi bir anlaşma için kullanmaya hazırlanıyor, İsrail'in ise ABD'nin korumasına ihtiyacı var

Dürzi bir kadın, İsrail Başbakanı'nın Mecdel Şems kentine yaptığı ziyareti protesto ediyor (AFP)
Dürzi bir kadın, İsrail Başbakanı'nın Mecdel Şems kentine yaptığı ziyareti protesto ediyor (AFP)
TT

Bölge topyekûn savaş çatısı altında iki savaşa mahkûm

Dürzi bir kadın, İsrail Başbakanı'nın Mecdel Şems kentine yaptığı ziyareti protesto ediyor (AFP)
Dürzi bir kadın, İsrail Başbakanı'nın Mecdel Şems kentine yaptığı ziyareti protesto ediyor (AFP)

İsrail işgali altındaki Suriye Golan Tepeleri’ndeki Mecdel Şems’e düşen füzenin şarapnelleri dünyanın tüm başkentlerine ulaştı. Nedeni sadece bir futbol sahasındaki çocukları öldürmesi değil, aynı zamanda kaynağının gizemi, herkesi geçen ekim ayından bu yana bölgede oynanan tehlikeli oyundan daha tehlikeli bir oyun konusunda uyarmaya yöneltmesidir.

Neredeyse tamamen füzeler ve insansız hava araçlarından oluşan bir savaşta, bu füzenin fırlatılmasının nelere yol açabileceğini okurken çok dikkatli olunması gerektiğine dair önemli göstergeler var. İsrail'in mezhepler arasında bir çekişme olmasını istediği ve Dürzi liderlerin de bunu engellemek için çalıştığı görülüyor. Aynı şekilde füzeyle bağlantısını reddeden Hizbullah'a zarar vermek amacıyla ama topyekûn bir savaşa yol açmaması kaydıyla, büyüklüğü Netanyahu tarafından belirlenen bir tür askeri saldırı planlanıyor. Beyaz Saray’ın dediği gibi kimse topyekûn bir savaş istemiyor. Ne ABD, ne Avrupa, ne Rusya, ne Çin, ne İran, ne Hizbullah, ne İsrail, ne de Arap ülkeleri. Topyekûn bir savaş çatısı altındaki Gazze savaşı çerçevesinde devam eden yıpratma savaşını ise kimse durduramayacak gibi görünüyor.

Amerikalı ve Arap arabulucuların Gazze'de ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için üzerinde çalıştıkları anlaşmanın, yıpratma savaşını durdurmak ve savaşın topyekûn savaş noktasına varmasını önlemek için yeterli olduğunu, ancak Netanyahu’nun her anlaşma mümkün hale geldiğinde kendisini engellediğini herkes biliyor. Çünkü bölge topyekûn savaş çatısı altında iki savaşa mahkûm. Birincisi, Netanyahu'nun siyasi kaderinin devamına bağlı olduğu savaş. Bu nedenle İsrail ordusu Gazze'de ağır bedel ödese, Celile ile Gazze Şeridi’ne yakın İsrail yerleşim yerlerinin sakinleri yerinden edilmenin ötesinde ağır bir bedel ödese, ordu belirlenen hedeflere ulaşamasa da savaşı devam ettiriyor. Diğeri Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan'daki “arenaların birliği” üzerinden hassas ve tehlikeli bir oyun yürüten İran’ın savaşı. İran bu sayede İsrail'in kafasını karıştırıyor ve korkutuyor, tabii ki doğrudan müdahil olmadan ve topyekûn bir savaşa sürüklenmeden.

Haaretz gazetesinin askeri yorumcusu Amos Harel'in söylediği gibi İsrail "aylardır kuzeyde Rus ruleti oynuyor." Nahum Barnea ise Yedioth Ahronoth’ta; "Kibrimizin ve yozlaşmamızın, tüm gücünü bizi yok etmeye harcayan bir hükümetin ve sefil şekilde başarısız olan bir ordunun kurbanıyız" diyor.

İran, arenalar birliği aracılığıyla yürüttüğü “dengeli” savaşını Ortadoğu'yu yeniden şekillendirecek ve Tahran'a en geniş nüfuzu sağlayacak siyasi bir anlaşma için kullanmaya hazırlanıyor. Ancak Başkan Joe Biden yönetimindeki Washington, Arap müttefiklerini satmayacağının veya hayal kırıklığına uğratmayacağının işaretlerini veriyor. Donald Trump Beyaz Saray'a ulaşırsa, bu sefer Tahran'a “azami baskı” politikasını nasıl uygulayacağını ise kimse bilmiyor.

İsrail, 1998'den bu yana, Filistin halkıyla olduğu kadar Arap ülkeleriyle de sorunlarını savaşın çözeceği temelinde hareket ediyor. Gazze'deki beş ya da altı savaşı bile yalnızca Hamas'a karşıydı. Ama mevcut savaşta oyun tamamen değişti. Gazze'yi destekleme savaşları Yemen'den Lübnan, Irak ve Suriye'ye kadar uzanıyor. Lübnan'a yönelik herhangi bir büyük saldırı, en azından İran'ın söylemine göre, bölgesel bir savaşın kapısını açacak. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre artık tek cephede savaş yok. 1973, 1967, 1948 ve diğer savaşlarda olduğu gibi resmi Arap ordularının İsrail'e karşı yürüttüğü bir savaş yok. İsrail'in karşısında İran tarafından silahlandırılan ve resmi olmayan ideolojik milisler var ve bunlar "savaş meşruiyetine" ulaşmaya çalışıyorlar. Yemen'de Husiler, Irak'taki İslami Direniş, Suriye'de Afgan ve Pakistan tugayları, Lübnan'da Hizbullah, Filistin Ulusal Otoritesi’ne yapılan darbeden bu yana Gazze'de Hamas ve İslami Cihat bu durumdadır.

Hâkim izlenim, bölgenin İsrail ile çatışmada İran çağına girdiği yönünde. Aksa Tufanı ve ardından gelen destek savaşlarından bu yana soru şu; söylemin ima ettiği gibi Filistin'i kurtarma stratejisinin ilk aşamasının hayata geçirilmesine başlandı mı, yoksa amaç, İsrail'in gücünü sarsmak ve halkını koruma konusundaki acizliğini göstermekle mi sınırlı? Öncelik Hamas'ı ve onun Gazze ve Batı Şeria'daki rolünü kurtarmak mı, yoksa topyekûn bir savaş çıkması durumunda İran ile bağlantılı diğer örgütlerin zarar görmesini önlemek mi?

Suriye'nin Lübnan üzerindeki vesayeti sırasında İsrail ile çözüm müzakerelerinin politik başlığı "Suriye ve Lübnan süreçlerinin karşılıklı bağımlılığı" idi. Yani Suriye ile çözüme ulaşmadan Lübnan ile çözüm olamazdı. İsrail direnişin saldırıları karşısında 425 sayılı kararı uyguladığını iddia ederek Güney Lübnan'dan çekildiğinde, Şam ne yapacağını bilemedi, Hizbullah’ın silahını elinde tutabilmesi için de arşivden Şeba Çiftlikleri ve Kefr Şuba Tepeleri dosyasını çıkardı. BM’ye Şeba Çiftlikleri’nin Lübnan toprakları olduğunu kabul eden bir mektup göndermeyi reddetti.

Bugün İsrail ile savaşın İran aşamasında, savaşta arenalar birliği söyleminin kullanılması bir nevi süreçleri birbirine bağlamaktır. Neden? Çünkü bağımlılık uzlaşı yolu yerine savaş, bazen de savaşsızlık ve barışsızlık yoludur.

Gazze savaşı ve destek savaşlarıyla her şey açığa çıktı. İsrail'in Amerikan korumasına ihtiyacı var ve savaş stratejilerinde muazzam bir değişikliğe yol açan yüz binlerce füze ve İHA ile geniş çaplı bir yıkıma yol açacak topyekûn bir savaş yürütmekten aciz. İsrail geçmişte "kale-pazar" denilen denkleme göre hareket ediyordu. O güçlü bir askeri kale, Arap dünyası da ona açık olabilecek bir pazardı. Bu oyun bitti. Artık İsrail zaptedilemez bir kale de değil. Bölge de açık bir pazar değil, arenalar füzelerle dolu. Büyük çaplı bir savaşa alternatif olan çatışmalar oyunda pek bir şeyi değiştirmiyor ancak Lübnan, gerçekleşmese bile topyekûn bir savaşın bedelini ödüyor.



Trump yönetimi, Zohran Mamdani'nin ABD vatandaşlığından çıkarılabileceğini ima etti

New York Belediye Başkan adayı Zohran Mamdani (AP)
New York Belediye Başkan adayı Zohran Mamdani (AP)
TT

Trump yönetimi, Zohran Mamdani'nin ABD vatandaşlığından çıkarılabileceğini ima etti

New York Belediye Başkan adayı Zohran Mamdani (AP)
New York Belediye Başkan adayı Zohran Mamdani (AP)

ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Demokratların New York Belediye Başkan adayı Zohran Mamdani'nin ABD vatandaşlığından çıkarılması ihtimalini gündeme getirdi.

The Guardian'ın haberine göre Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, Tennessee'den Cumhuriyetçi temsilci Andy Ogles'in vatandaşlığa kabul sürecinde ‘terörizme’ verdiği desteği gizlemiş olabileceği gerekçesiyle Mamdani'nin vatandaşlığının iptal edilmesi çağrısında bulunmasının ardından Mamdani'nin statüsünün araştırılabileceğini ima etti.

Uganda'da Hint asıllı bir anne babanın çocuğu olarak dünyaya gelen 33 yaşındaki Mamdani, 2018 yılında ABD vatandaşı oldu ve Filistinlilerin haklarına verdiği kamuoyu desteği nedeniyle medyanın yoğun ilgisini ve tartışmaları üzerine çekti.

Şarku’l Avsat’ın Axios’tan aktardığına göre Mamdani'nin “ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Teşkilatı (ICE) yetkililerinin komşularımızı sınır dışı etmesini engelleme” sözü sorulduğunda Trump, “O zaman onu tutuklamamız gerekecek” dedi.

Mamdani buna cevaben X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda şunları yazdı: “Başkan Trump az önce beni tutuklamakla, vatandaşlığımı elimden almakla ve sınır dışı etmekle tehdit etti. Herhangi bir yasayı çiğnediğim için değil, ICE'nin şehrimizi terörize etmesine izin vermeyi reddedeceğim için.”

Paylaşımın devamında, “Sözleri sadece demokrasimize yönelik bir saldırı değil, aynı zamanda gölgelerde saklanmayı reddeden her New Yorkluya bir mesaj gönderme girişimidir: Eğer sesinizi yükseltirseniz, sizi almaya gelecekler. Bu gözdağını kabul etmeyeceğiz” ifadeleri yer aldı.

Mamdani'nin göçmenlik statüsüyle ilgili tartışmalar, geçen hafta New York Belediye Başkanlığı ön seçimlerinde rakibi New York Eyaleti eski valisi ve Demokratların gözdesi Andrew Cuomo'yu yenmesinin ardından kökenine ve dinine yönelik bir dizi saldırının ardından geldi.

Bu aynı zamanda Trump yönetiminin avukatlara belirli suçlar işlemiş yabancı uyruklu ABD vatandaşlarının vatandaşlıklarının iptal edilmesine öncelik verilmesi talimatını vermesinin ardından geldi. ABD Adalet Bakanlığı, avukatları ABD vatandaşlığını ‘yasadışı yollardan’ ya da ‘önemli bir gerçeği gizleyerek veya kasıtlı olarak yanlış beyanda bulunarak’ elde ettiğinden şüphelenilen vatandaşlara karşı dava açmaya yönlendiren bir not yayınladı.

Ogles, Adalet Bakanı Pam Bondi'ye bir mektup yazarak Mamdani'nin Demokratların belediye başkanlığı ön seçimini kazanmasının ardından hakkında soruşturma açılmasını talep etti ve Mamdani'nin ‘kasıtlı olarak tahrifat yaparak ya da terörizme maddi destek sağladığını gizleyerek ABD vatandaşlığı almış olabileceğini’ savundu.

Ogles, X platformundaki paylaşımında şunları yazdı: “Zohran Mamdani, büyük New York şehrini yok edecek bir antisemit, sosyalist ve komünisttir. Sınır dışı edilmelidir.”

Ogles'in daveti sorulduğunda Leavitt, “Bu iddiaları görmedim ama eğer doğruysa, bu araştırılması gereken bir konu” cevabını verdi.

ABD Adalet Bakanlığı Ogles'in mektubunun alındığını doğruladı, ancak daha fazla yorum yapmadı.

Mamdani geçen hafta anketlere meydan okuyarak, cinsel taciz skandalının ardından geri dönüş yapmaya çalışan 67 yaşındaki Cuomo'nun önünde Demokratların ön seçimini kazandı.

Geçtiğimiz hafta çarşamba günü, oyların yaklaşık yüzde 95'i sayıldığında, Cuomo'nun yüzde 36'lık oy oranına karşılık Mamdani yüzde 43'ün üzerinde bir oy oranıyla öndeydi. Ancak dün açıklanan nihai sonuçlara göre Mamdani çoğunluk barajını geçti ve Cuomo'yu 12 puan (yüzde 56’ya 44) geride bıraktı.

Bu zafer, Mamdani'yi daha düşük kiralar, çocuk bakımı ve ücretsiz otobüs platformuyla destekleyerek ABD siyaset sahnesinin ön saflarına taşıdı.

Mamdani, ABD'nin en büyük şehri olan New York'ta kasım ayında yapılacak belediye başkanlığı seçimlerinde bağımsız olarak yarışan sağcı Demokrat Eric Adams ve Cumhuriyetçi Curtis Sliwa ile karşı karşıya gelecek.

Cuomo'nun ekibi dün yaptığı açıklamada, bağımsız olarak aday olmayı düşündüğünü ve şu anda bir sonraki adımları belirlemek için ‘görüşmelerde’ bulunduğunu belirtti.