İsrail ile Hizbullah arasında yeni bir istihbarat savaşı

Bu kez durum öncekilerden çok farklı

Beyrut'un güney banliyösünde Aşure Günü etkinlikleri sırasında İHA’lara engel olduğu düşünülen bir silah tutan Hizbullah üyesi, 17 Temmuz 2024 (Reuters)
Beyrut'un güney banliyösünde Aşure Günü etkinlikleri sırasında İHA’lara engel olduğu düşünülen bir silah tutan Hizbullah üyesi, 17 Temmuz 2024 (Reuters)
TT

İsrail ile Hizbullah arasında yeni bir istihbarat savaşı

Beyrut'un güney banliyösünde Aşure Günü etkinlikleri sırasında İHA’lara engel olduğu düşünülen bir silah tutan Hizbullah üyesi, 17 Temmuz 2024 (Reuters)
Beyrut'un güney banliyösünde Aşure Günü etkinlikleri sırasında İHA’lara engel olduğu düşünülen bir silah tutan Hizbullah üyesi, 17 Temmuz 2024 (Reuters)

Bilal Saab

İsrail işgali altındaki Suriye toprağı Golan Tepeleri’nde bulunan Mecdel Şems beldesinde çok sayıda sivilin ölümüne yol açan roket saldırısının ardından gözler, saldırının arkasında olmakla suçlanan, ancak bunu reddeden Lübnan’daki Hizbullah Hareketi ile İsrail arasında topyekûn bir savaş ihtimaline çevrildi. Peki ya Tel Aviv ile Hizbullah arasındaki istihbarat savaşı ne durumda?

İsrail'in Hizbullah'ın üst düzey isimlerine suikastlar düzenlemesi yeni bir olgu değilse de son birkaç ayda örgüte karşı bu tür saldırılar önemli ölçüde arttı. İsrail, 7 Ekim'deki istihbarat başarısızlığının ardından Lübnan'da Hizbullah’a güçlü ve hızlı bir karşılık verdi. Ancak şimdi asıl sorulması gereken soru şu: İsrail nasıl son dönemde Hizbullah’ın bu kadar çok üst düzey ismini ortadan kaldırmakta başarılı oldu? Bu taktiksel başarılar herhangi bir fark yaratacak mı?

İsrail, Lübnan’daki istihbarat faaliyetlerine yeni başlamadı. Hiç kimsenin İsrail'in genel istihbarat kabiliyetlerine ilişkin yargısı 7 Ekim olayından etkilenmemeli. İsrail'in 7 Ekim'deki Hamas saldırısını öngörememesi bilgi eksikliğinden ya da kötü analizden değil, öngörüsüzlükten ve düşmanı hafife almaktan kaynaklanıyordu. İsrail istihbaratı ya da en azından istihbarat teşkilatlarının bazıları Hamas'ın saldırı planladığı ve bir saldırı gerçekleştirme kabiliyeti konusunda uyarıda bulunmuş olsa da hükümet, Hamas'ın böylesine felaket boyutlarında bir saldırı gerçekleştireceğine inanmadığından bu uyarıları görmezden gelmeyi tercih etti.

Ancak İsrail'in Lübnan’daki son faaliyetleri öncekilerden çok farklı. İstihbarat operasyonları geleneksel bilgi toplama, analiz etme, yayma ve uygulama modelini takip ediyor ve bunların hepsi üst düzey politikalar tarafından destekleniyor. İsrail 7 Ekim'den önce Hamas'a karşı ağırlıklı olarak savunmacı bir tutum sergilerken, istihbarat faaliyetleri açısından Hizbullah'a karşı saldırgan davranıyor. İnisiyatifi elinde tuttuğunu ve operasyonlarının hükümet tarafından siyasi ve maddi olarak desteklendiğini görüyoruz.

İsrail'in Lübnan'da kullandığı istihbarat araçlarında olağandışı bir değişiklik olmasa da yeni olan, İsrail'in Hizbullah ajanlarını takip etmek ve öldürmek için sahip olduğu imkânları kullanma biçimidir. İsrail hedeflerine ulaşmak için insansız hava araçları (İHA), güvenlik kameraları ve uzaktan algılama sistemleri gibi elektronik gözetleme araçları kullandı, cep telefonlarını ve bilgisayarları hackledi ve Lübnan vatandaşlarını kendi adına casus olarak işe aldı. Bu faaliyetler o kadar etkili oldu ki Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah destekçilerini telefonlarını emniyete almaları ve şifrelemeleri konusunda uyardı.

xscdvfbgth
Bikâ vadisinin batısındaki el-Hayara beldesinde İsrail bombardımanında isabet alan bir aracın enkazı etrafındaki kurtarma görevlileri, 22 Haziran 2024 (AFP)

Lübnan’ın içinde bulunduğu ağır ekonomik kriz nedeniyle İsrail için casusluk yapmaya istekli olanları işe alma süreci İsrail için zor olmadı. Esasında Lübnan, ülkenin ekonomik çöküşünden önce bile İsrail için her zaman zengin bir bilgi kaynağı olmuştu. Lübnan’da devlet kurumları İsrail'in sızmasına karşı etkili bir savunmaya sahip değil. Lübnan toplumundaki mezhep grupları siyasi olarak parçalanmış durumda. Bu mezhep grupları, ülkenin kimliği ile müttefik ve düşmanlarının kimler olduğu da dahil olmak üzere pek çok siyasi konuda görüş ayrılığı yaşıyor. Bu durum İsrail'in istihbarat operasyonlarında çok faydalı olan bir muhbir ağı kurmasına olanak sağladı. ABD tarafından donatılan ve ülkenin istihbarat servisleri arasında en yeteneklisi olarak kabul edilen Lübnan İç Güvenlik Güçleri İstihbarat Birimi, aralarında Hizbullah üyelerinin de olduğu İsrail adına çalışan 20'den fazla ajanı tutukladı.

İsrail son haftalarda ve aylarda Hizbullah'ın Lübnan'ın güneyindeki üst düzey isimlerinin yarısını öldürdüğünü iddia ediyor, ancak Hizbullah bu iddiayı reddediyor.

Yine de Hizbullah'ın İsrail'in tekrarlanan müdahaleleri karşısında çaresiz kaldığı sonucuna varmamalıyız, aksine kendini daha iyi korumaya odaklandığını söyleyebiliriz. Öyle ki Hizbullah, İsrail'in yüksek teknolojili yeteneklerinin etkisini en aza indirmek ve önlemek için düşük teknolojili karşı önlemler kullandı. İsrail gibi o da kendi hava gözetleme araçlarını İsrail hava sahasına sokarak ve İsrail'deki hassas bölgelere saldırarak caydırıcılık kabiliyetini yeniden tesis etmek amacıyla saldırıya geçti.

İsrail son haftalarda ve aylarda Hizbullah'ın Lübnan'ın güneyindeki üst düzey isimlerinin yarısını öldürdüğünü iddia etse de Hizbullah, İsrail’in iddiasını reddediyor. Bu iddia doğru olsun ya da olmasın, İsrail’in uyguladığı hedefli suikast politikasının Hizbullah'ı stratejik olarak zayıflatmak ya da dağıtmak açısından başarmalı olması beklenmiyor. Hizbullah kendini onarma ve üst düzey isimlerine yönelik suikastlardan sonra toparlanma yeteneğine sahip. Ancak bir istisnası var, o da Genel Sekreter Hasan Nasrallah. Tarih de bunu doğruluyor. İsrail'in 1992 yılında Abbas el-Musavi'yi ve 2008 yılında İmad Muğniye'yi öldürmesinin ardından çok az kişi Hizbullah'ın hayatta kalmaya devam edeceğine ya da aynı etkinlikle faaliyet göstereceğine inanıyordu. Çok geçmeden bunun yanlış olduğu anlaşıldı.

Sonuçta bu adamlar örgütün sıradan üyeleri değillerdi. İlki Nasrallah'ın selefiydi, Hizbullah üyeleri ve İran yönetimi tarafından sevilen ve güvenilen biriydi. İkincisi ise Hizbullah'ın en üst düzey askeri yetkilisi ve Hasan Nasrallah'ın en yakın arkadaşlarındandı. Muğniye, Lübnan ve ötesinde ABD ve İsrail hedeflerine yönelik çok sayıda ölümcül saldırıya karıştığından on yıl İsrail ve ABD istihbarat servislerinin arananlar listelerinde yer alan gizemli bir figürdü.

sdfvbgy
Beyrut'ta bir binanın çatısında iki Hizbullah savaşçısı, 17 Temmuz 2024 (Reuters)

İsrail’e ait iki Apache model helikopter, Lübnan güney beldelerinden biri olan Cebşit'teki bir toplantıdan Beyrut'a dönerken Musavi, eşi ve küçük oğlunun bulunduğu aracı hedef aldı. İsrail, Musavi'nin ortadan kaldırılmasının daha çok yeni olan örgütü dağıtacağını ve çıkarlarına karşı oluşturduğu tehdidi kontrol altına almış olacağını sanıyordu, fakat yanılıyordu. Nasrallah kısa bir süre sonra Musavi'nin yerine Hizbullah'ın liderliğine geçerek örgütü dünyanın en güçlü devlet dışı aktörü, kendisini de Ortadoğu'nun en güçlü siyasetçilerinden biri haline getirdi. Musavi'nin öldürülmesinden bir ay sonra Hizbullah, İran'ın da yardımıyla Arjantin’in başkenti Buenos Aires'teki İsrail Büyükelçiliği'ni bombalayarak 29 kişinin ölümüne neden oldu. Bu olay, Hizbullah'ın sahip olduğu kabiliyetler hakkındaki tüm şüpheleri ortadan kaldırdı.

İsrail'in Hizbullah’a yönelik saldırıları kendisi için büyük risk taşıyor. Çünkü Hizbullah, İsrail ile topyekûn bir savaşa girmek istemediğini açıklasa da Nasrallah’ın tıpkı Hizbullah’ın önde gelen diğer isimlerini hedef alınması gibi bir saldırıya uğraması halinde tutumunu değiştirebilir.

Ancak Hizbullah’ın İsrail istihbaratı ve ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) tarafından 2008 yılının şubat ayında Şam'da düzenlenen ortak operasyonla öldürülen İmad Muğniye'nin kaybının yerini doldurması kolay olmadı.

Hizbullah, Musavi ve Muğniye’nin (ve daha düşük rütbeli de olsa pek çok önemli üyesinin) kaybından sonra ayakta kalmayı başardı. Çünkü Hizbullah, Hamas'ın aksine, kelimenin tam anlamıyla Samuel P. Huntington’un kurumsallaşma ölçütlerine göre örgütsel bir bütünlüğe sahip. Hizbullah bürokratik yapıyla askeri esnekliği ideal bir şekilde bünyesinde bir araya getirebildi. Kararları Nasrallah verse de sahadaki üyeleri operasyonel görevlerini yerine getirmek için yeterli özerkliğe sahipler.

Hizbullah (tıpkı geleneksel siyasi partiler ve hareketlerde olduğu gibi) siyasi güç peşinde koşan bir örgüt değil. İdeoloji, din, kardeşlik, misyon duygusu ve İran'ın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney'e derin bir yakınlık duyan bir örgüttür. Bunun yanında Güney Lübnan coğrafyası ve nüfusu üzerinde kontrole sahip ve burasını üs edinmiş durumda. Ayrıca Tahran tarafından sürekli ve cömertçe destekleniyor.

dsfvbgn
Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım ve Hizbullah’ın üst düzey yetkilisi Haşim Safieddine Aşura vesilesiyle düzenlenen yürüyüşe katıldılar (Reuters)

Elbette bu özellikler Hizbullah'ı risklerden ve dalgalanmalardan muaf tutmuyor, ancak diğer örgütlerinin çoğundan daha dirençli kılıyor. İsrail son günlerde ve haftalarda aralarında Meysam el-Attar, Abbas Kasım, Abbas Raad, Visam et-Tavil, Talib Abdullah ve Muhammed Nimah Nasır’ın da bulunduğu Hizbullah’ın üst düzey isimlerinden bazılarını öldürdü.

Öte yandan İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad’ın Hizbullah'la bağlantılı olduğu ve Hamas'a mali yardım sağladığı iddiasıyla Washington tarafından 2019 yılında yaptırım listesine alınan Muhammed Surur’u da nisan ayı başlarında öldürdüğünden şüpheleniliyor. Attar, Hizbullah'ın hava savunma biriminde deneyimli bir mühendisti. Baalbek'te aracı seyir halindeyken İsrail’e ait bir İHA tarafından hedef alındı. Raad, Hizbullah'ın üst düzey bir yetkilisinin oğlu ve Hacı Rıdvan kod adlı merhum Muğniye'nin adını taşıyan elit gücü Rıdvan Tugayı’nın bir üyesiydi. Kasım ise Lübnan’ın güneyindeki bir bölgeden sorumlu üst düzey bir subaydı. Tavil, Abdullah ve Nasır 8 Ekim'den bu yana Lübnan’ın güneyindeki operasyonlara komuta ediyorlardı.

İsrail’in düzenlediği bu saldırılar önemsiz değil. Geçici de olsa Hizbullah'ın askeri kabiliyetlerini azaltıyor, İsrail'in istihbaratının moralini yükseltiyor ve siyasi önem taşıyor. Ancak, tüm faydalarına rağmen İsrail, bu saldırıların çok az stratejik değer karşısında büyük risk taşıdığını da farkında. Çünkü Hizbullah İsrail ile topyekûn bir savaş istemediğini açıklamış olsa da Nasrallah’ın tıpkı örgütün Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım ve üst düzey yetkilisi Haşim Safieddine gibi önemli isimlerini hedef alan saldırılardan birine uğraması halinde tutumunu değiştirebilir ve bu da tüm denklemleri alt-üst edebilir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli  Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Trump ve Netanyahu olası İran anlaşmasını görüştü

TT

Trump ve Netanyahu olası İran anlaşmasını görüştü

Trump ve Netanyahu olası İran anlaşmasını görüştü

Beyaz Saray, ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüştüğünü, görüşmede İran ile olası bir anlaşma, Gazze Şeridi'ndeki durum ve çarşamba akşamı Washington'daki Yahudi Müzesi önünde iki İsrail Büyükelçiliği çalışanının öldürülmesi konularını ele aldıklarını açıkladı.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, Trump'ın dün Netanyahu ile yaptığı görüşmede, İran'la nükleer programı konusunda bir anlaşmaya varmak istediğini açıkça ifade ettiğini söyledi. İsrail Başbakanlık Ofisi’nden yapılan açıklamada, Trump'ın ‘İran'ın nükleer silah elde etmemesinin sağlanması gerektiği konusunda Netanyahu ile hemfikir olduğu’ belirtildi.

Leavitt, ABD ve İran tarafları arasındaki görüşmelerin beşinci turu Umman arabuluculuğunda bugün İtalya'nın başkenti Roma'da gerçekleşirken, Trump'ın İran'la görüşmeler konusunda işlerin doğru yönde ilerlediğini belirttiğini söyledi.

Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi dün yaptığı açıklamada, Tahran'ın nükleer programına ilişkin dolaylı İran-ABD görüşmelerinin beşinci turunun bugün Roma'da yapılacağını duyurdu.

efrgty67u
ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz nisan ayında Beyaz Saray'da bir araya geldi. (Reuters)

Geçtiğimiz salı günü CNN'de yayınlanan ve ismi açıklanmayan ABD'li yetkililere dayandırılan bir haberde, diplomatik görüşmelerin devam etmesine rağmen İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini hedef almaya hazırlandığı belirtildi. Haberin ardından İran, nükleer tesislerine yönelik herhangi bir İsrail saldırısından ABD'yi sorumlu tutacağı uyarısında bulundu.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi dün, İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine yönelik bir saldırı planladığına dair haberlerden duyduğu endişeyi dile getirerek, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na (UAEA) bu haberleri derhal ve kesin bir dille kınama çağrısında bulundu.

Trump'ın koşulları

Başkan Trump defalarca İran'ın nükleer silah edinmesini engelleme sözü verdi; 2015 yılında Obama döneminde varılan ve Trump'ın ilk döneminde, 2018'de çekildiği anlaşmadan daha güçlü bir anlaşmaya varılması gerektiğini vurguladı. Trump, Körfez ziyareti sırasında İran'ın temel koşulları kabul ettiğine inandığını ve diplomatik yaklaşımının askeri çatışmayı önleyeceğini ima etti.

İki taraf, önemli bir anlaşmazlık noktası haline gelen uranyum zenginleştirme konusunda bir anlaşmaya varma ikilemiyle karşı karşıya. 2015 anlaşması sivil kullanım için yüzde 3,67 saflığa kadar düşük seviyede zenginleştirmeye ve 300 kilogramlık bir uranyum stokunun korunmasına izin verirken, İran şu anda uranyumu yüzde 60'a kadar zenginleştiriyor. Ancak bu oran nükleer silah için gereken yüzde 90 seviyesinin halen altında.

UAEA'nın İran'ın programına ilişkin son raporunda, ülkenin zenginleştirilmiş uranyum stokunun yaklaşık 830 kilogram olduğu tahmin ediliyor.

ABD istihbarat kurumları, İran'ın henüz bir nükleer silah programı başlatmadığını, ancak ‘eğer isterse nükleer silah üretmesini sağlayacak faaliyetler yürüttüğünü’ tahmin ediyor.

dfgthyu
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, dün Senato Dış İlişkiler Komitesi'nde konuştu. (AP)

ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff geçen hafta sonunda ABD yönetiminin uranyum zenginleştirmenin tamamen durdurulmasını istediğini söylerken, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio salı günü Kongre'de yaptığı açıklamada, Trump yönetiminin İran'ın uranyum zenginleştirmeyi tamamen durdurması talebine bağlı olduğunu yineledi.

Rubio, “İran uranyum zenginleştirme kabiliyetine sahip olamaz, çünkü bu onu nihayetinde başarının eşiğinde bir nükleer güç haline getirir” dedi.

Bir temsilcinin sorusu üzerine Rubio, ABD'nin 2015 anlaşmasında açıkça ele alınmayan bir konu olan İran'ın balistik füze geliştirmesine yönelik yaptırımları sürdüreceğini belirtti.

Rubio, “Terörizmle ilgili yaptırımlar var, balistik füze programıyla ilgili yaptırımlar var. Bu yaptırımlar, eğer anlaşmanın bir parçası değilse yürürlükte kalacak” ifadelerini kullandı.

CNN'in İran'ın İsrail'in nükleer tesislerini vurmaya hazır olduğuna dair haberinden saatler önce konuşan Rubio, ‘İsrail'in askeri seçenekleri değerlendirdiğinin bir sır olmadığını’ ifade etti.