Tarihi esir takası endişe yarattı: Alışkanlık haline gelebilir

Paul Whelan (ortada), Alsu Kurmasheva (orta sol) ve Evan Gershkovich (orta sağ), serbest bırakıldıktan sonra 2 Ağustos'ta ABD'deki Kelly Field üssünde aileleriyle fotoğraf çektirmişti (AP)
Paul Whelan (ortada), Alsu Kurmasheva (orta sol) ve Evan Gershkovich (orta sağ), serbest bırakıldıktan sonra 2 Ağustos'ta ABD'deki Kelly Field üssünde aileleriyle fotoğraf çektirmişti (AP)
TT

Tarihi esir takası endişe yarattı: Alışkanlık haline gelebilir

Paul Whelan (ortada), Alsu Kurmasheva (orta sol) ve Evan Gershkovich (orta sağ), serbest bırakıldıktan sonra 2 Ağustos'ta ABD'deki Kelly Field üssünde aileleriyle fotoğraf çektirmişti (AP)
Paul Whelan (ortada), Alsu Kurmasheva (orta sol) ve Evan Gershkovich (orta sağ), serbest bırakıldıktan sonra 2 Ağustos'ta ABD'deki Kelly Field üssünde aileleriyle fotoğraf çektirmişti (AP)

Batı ve Rusya arasındaki tarihi esir takasının yankıları sürerken, Amerikan basınında operasyonun yaratabileceği risklerle cezaevlerinde kalan ABD yurttaşları gündeme getirildi. 

ABD, Almanya, Polonya, Slovenya, Norveç, Rusya ve Belarus'taki cezaevlerinde tutulan 26 kişinin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) aracılığıyla karşılıklı değişimini içeren takas operasyonu 1 Ağustos'ta tamamlanmıştı. 

Operasyon kapsamında Rusya hapishanelerinde tutulan 16 kişi serbest bırakılmış, Batı ülkelerindeki cezaevlerinde yatan 8 kişi de Rusya'ya geri gönderilmişti.

Takas edilenler arasında Wall Street Journal (WSJ) muhabiri Evan Gershkovich, ABD'li eski Deniz Piyadesi Paul Whelan, Almanya vatandaşı paralı asker Rico Krieger, Rus muhaliflerden İlya Yaşin, Vladimir Kara Murza, insan hakları savunucusu Oleg Orlov ve Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) subayı Vadim Krasikov gibi isimler yer alıyor. 

Soğuk Savaş'tan bu yana gerçekleşen en büyük mahkum takasının ardından hem Rusya hem de ABD, Türkiye'ye desteği için teşekkürlerini iletmişti.

Ancak Amerikan gazetesi New York Times (NYT) operasyon başarılı olsa da bunun "rehine takası diplomasisi" döneminin başladığına yönelik bir işaret olabileceğini yazıyor. Analizde şu değerlendirmeler paylaşılıyor: 

ABD'nin düşmanları, masum Amerikalıları tutuklamanın ve onları hüküm giymiş kaçakçılar, bilgisayar korsanları, casuslar ve hatta katillerle takas etmenin işe yarayacağı sonucuna vardı.

ABD Adalet Bakanlığı'na bağlı ulusal güvenlik bölümünden eski başsavcı yardımcısı Adam Hickey, yabancı devletlerin Amerikalıları rehin almayı alışkanlık haline getirebileceğini savunarak şu yorumları yapıyor:

Bunun yabancı ulusları Amerikalıları kaçırmaya teşvik etmesinden endişeleniyorum. Bunun rehin alma olaylarında bir artışa yol açmaması bana pek mümkün görünmüyor.

Northwestern Üniversitesi'nden Danielle Gilbert ise son 10 yılda yabancı devletler tarafından esir alınan Amerikalıların sayısında artış yaşandığına dikkat çekiyor. 

Diğer yandan Amerikan gazetesi WSJ takas operasyonunun ardından Rusya'da kalan ABD yurttaşlarını yazıyor.

Rus mahkemelerine ait dava belgelerini inceleyen WSJ, yaklaşık 20 ABD yurttaşının halen Rusya'daki hapishanelerde tutulduğunu aktarıyor. 

Bu kişiler arasında en dikkat çeken isimlerden biri Ksenia Karelina. ABD ve Rusya pasaportuna sahip 33 yaşındaki kadın, ailesini ziyaret etmek için gittiği Yekaterinburg'da ocakta tutuklanmıştı.

Ukrayna'daki bir insani yardım kuruluşuna 50 dolar bağış yaptığı öne sürülen ve vatan hainliğinden yargılanan eski balerin, hakkındaki suçlamalara dair açıklama yapmamıştı. Ancak erkek arkadaşı bağış yapıldığını doğrulamıştı. 

Davası süren ve müebbet hapis cezasıyla karşı karşıya kalan Karelina'nın bir sonraki duruşması haftaya görülecek. 

Rehine haklarını savunan ABD merkezli James W. Foley Vakfı'ndan Benjamin Gray, Kremlin için rehine diplomasisinin önemli bir strateji olduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor: 

Rus hükümeti bunu açık şekilde bir strateji olarak kullanıyor. Sonradan oynamak için bazı kartları saklamak amacıyla tüm desteyi göstermiyorlar.

Independent Türkçe, New York Times, Wall Street Journal



Hamaney, onlarca yıllık mücadelenin ardından en zorlu sınavıyla karşı karşıya

İran Dini Lideri Ali Hamaney, 21 Mart 2025 tarihinde Tahran'da düzenlenen bir mitinge katıldı. (Reuters)
İran Dini Lideri Ali Hamaney, 21 Mart 2025 tarihinde Tahran'da düzenlenen bir mitinge katıldı. (Reuters)
TT

Hamaney, onlarca yıllık mücadelenin ardından en zorlu sınavıyla karşı karşıya

İran Dini Lideri Ali Hamaney, 21 Mart 2025 tarihinde Tahran'da düzenlenen bir mitinge katıldı. (Reuters)
İran Dini Lideri Ali Hamaney, 21 Mart 2025 tarihinde Tahran'da düzenlenen bir mitinge katıldı. (Reuters)

İran Dini Lideri Ali Hamaney son otuz yılda bir dizi zorluğun üstesinden geldi, ancak İsrail'in benzeri görülmemiş saldırıları İran rejiminin bekası ve kişisel güvenliği açısından en ciddi kriz olabilir.

İlk liderin (Humeyni) 1989'daki ölümünden sonra yerine geçen Hamaney, İran'ı ağır yaptırımlar ve dünyayla neredeyse sürekli gerginlik içinde yönetti. En son 2022-2023'teki ‘Kadın, Yaşam, Özgürlük’ hareketi olmak üzere şiddetli baskıyla karşılanan protestolarla karşı karşıya kaldı.

86 yaşındaki Hamaney'in halefliği meselesi İran'da zaten masadaydı, ancak mevcut zor koşullar altında şimdi vereceği kararlar, 1979'da Şah'ı deviren devrimden bu yana temel direği olduğu iktidarın geleceği üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olacak.

sd
İran Dini Lideri Ali Hamaney, Tahran'ın güneyinde Humeyni’nin ölümü anısına düzenlenen törende bir konuşma yapıyor. (İran Dini Lideri’nin internet sitesi)

Üst düzey bir ABD'li yetkili pazar günü Başkan Donald Trump'ın kendisine yönelik bir İsrail suikast planına karşı çıktığını açıklarken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün İran Dini Lideri’ne suikast düzenlenmesinin ‘çatışmaya son vereceğini’ söyledi.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz dün yaptığı açıklamada, “İran diktatörünü nerede olursa olsun vuracağız” dedi.

‘Kendi yarattığı bir ikilem’

İsrail'in başta Genelkurmay Başkanı ve Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Komutanı olmak üzere İran'ın kilit isimlerini öldürmedeki başarısı, İsrail istihbaratının İranlı liderleri takip etme kabiliyetini ortaya koyarken, Netanyahu'nun Hamaney'in öldürülmesi emrini gerçekten verip veremeyeceğine dair soru işaretlerini de beraberinde getirdi.

Göreve geldiğinden bu yana İran'dan ayrılmayan İran Dini Lideri, sıkı güvenlik önlemleri ve tam bir gizlilikle kuşatılmış durumda. Hamaney, 1989 yılında İran Cumhurbaşkanı iken Kuzey Kore'yi ziyaret etmişti.

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nda araştırmacı olan Kerim Seccadpur, Hamaney'in ‘kendi yarattığı bir ikilemle’ karşı karşıya olduğunu ve ‘İran'ı ileri teknolojik bir savaşta yönetecek fiziksel ve bilişsel kavrayıştan’ yoksun olduğunu söyledi.

Seccadpur, “İsrail'e verilecek yanıt zayıf olursa otoritesini daha da zayıflatır, güçlü olursa da kendisinin ve rejiminin yaşayabilirliğini daha da tehlikeye atabilir” dedi.

‘Yanlış bir hesaplama’

Hamaney, ABD ve İsrail'le çatışma söylemini sürdürürken, İran'ın Lübnan'daki Hizbullah gibi bölgesel vekil güçlerini desteklemeye devam ederek İran'ı düşmanlarıyla doğrudan bir çatışmadan uzak tuttu.

sfrgt
İran Dini Lideri Ali Hamaney (Reuters)

Ancak son gelişmeler bu stratejinin sonuna gelindiğini gösteriyor.

ABD merkezli United Against a Nuclear Iran (UANI) adlı kuruluşun politika direktörü Jason Brodsky, Hamaney'in ‘1989'da liderliği devraldığından beri çatışmaları İran sınırlarından uzak tutmaya alışkın olduğunu’ söyledi. Brodsky, “Bu yüzden Hamaney ciddi bir yanlış hesaplama yaptı” ifadesini kullandı.

Brodsky, mevcut duruma en yakın benzetmenin 1980'lerin başında İran'da yaşanan ve muhalif gruplara atfedilen huzursuzluk olduğunu, bir dizi lidere yönelik saldırıların 1981'de cumhurbaşkanının öldürülmesi ve Hamaney'e yönelik bir suikast girişimiyle sonuçlandığını söyledi.

AFP'ye konuşan Brodsky, “Bu durum Hamaney için kesinlikle bir öğrenme deneyimi olacak” dedi.

sdfer
İran Dini Lideri Ali Hamaney, Tahran'ın güneyinde Humeyni’nin ölümü anısına düzenlenen törende bir konuşma yapıyor. (İran Dini Lideri’nin internet sitesi)

Brodsky sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün tanık olduğumuz şey tamamen farklı bir boyutta ve Tahran'ın kapasitesini tamamen aşmakla tehdit eden bir hızda gerçekleşiyor.”

İsrail'in perşembe gecesi gerçekleştirdiği saldırıların boyutu İran yönetimini şaşırttı. Zira bu saldırılar, Tahran'ın nükleer programı hakkında İran-ABD arasında yapılması planlanan yeni müzakerelerin bir gün öncesinde ve ülkenin kötüleşen ekonomik durum nedeniyle yeni protesto gösterilerine karşı teyakkuzda olduğu bir zamanda gerçekleşti.

“Yapmamız gerekeni yapıyoruz”

Netanyahu Fox News'e verdiği demeçte, İsrail saldırılarının ‘rejim değişikliğine’ yol açabileceğini ima ederken aynı zamanda bunu yapması gerekenin İran halkı olduğunu vurguladı.

frgthy
İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Hava ve Uzay Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade geçen yıl Hamaney'e Fettah 2 hipersonik füzesinin bileşenlerini açıklarken (Arşiv – İran Dini Lideri’nin internet sitesi)

Netanyahu, “Sonuç kesinlikle bu olabilir, çünkü İran rejimi çok zayıf… Halkın yüzde 80'i alçakları kovacaktır” şeklinde konuştu.

İsrail Başbakanı, Hamaney'i öldürmek için gerçekten de Washington'un karşı çıktığı bir İsrail planı olup olmadığı sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Yapmamız gerekeni yapıyoruz, yapmamız gerekeni yapacağız ve bence ABD bunun kendisi için iyi olduğunu biliyor.”

tyu7ı8
İran Dini Lideri Ali Hamaney, ABD Başkanı Donald Trump ile müzakere etmenin ‘onursuzluk’ olduğunu söyledi. (Reuters)

İran dışındaki bazı Farsça yayın yapan televizyon kanalları Hamaney karşıtı sloganlar atan grupların görüntülerini yayınlamış olsalar da şu ana kadar kitlesel protestolara dair herhangi bir haber gelmedi.

Washington Enstitüsü'nde araştırmacı olan Holly Dagres, “Gerçek şu ki, saldırılar mevcut gerilimleri körükledi ve pek çok İranlı rejimin gitmesini istedi. Ancak çoğu kişi bunu başarmanın bedelinin kan dökülmesi ve savaş olmasını istemiyor… Bu kilit bir nokta” ifadelerini kullandı.