İsrail: Aşırı sağcıların iki askeri üsse saldırmasıyla ilgili soruşturma açıldı

Yetkililer iki haftadan beri ilk kez bu girişimi başlattı

İsrail'de 7 Ekim saldırısından sonra bir tutukluya kötü muamelede bulundukları şüphesiyle yedek askerlerin soruşturma için gözaltına alınması üzerine, Beit Lid Askeri Üssü’nü basan İsrailli aşırı sağcı protestocular ile askerler arasında arbede yaşandı. (AFP)
İsrail'de 7 Ekim saldırısından sonra bir tutukluya kötü muamelede bulundukları şüphesiyle yedek askerlerin soruşturma için gözaltına alınması üzerine, Beit Lid Askeri Üssü’nü basan İsrailli aşırı sağcı protestocular ile askerler arasında arbede yaşandı. (AFP)
TT

İsrail: Aşırı sağcıların iki askeri üsse saldırmasıyla ilgili soruşturma açıldı

İsrail'de 7 Ekim saldırısından sonra bir tutukluya kötü muamelede bulundukları şüphesiyle yedek askerlerin soruşturma için gözaltına alınması üzerine, Beit Lid Askeri Üssü’nü basan İsrailli aşırı sağcı protestocular ile askerler arasında arbede yaşandı. (AFP)
İsrail'de 7 Ekim saldırısından sonra bir tutukluya kötü muamelede bulundukları şüphesiyle yedek askerlerin soruşturma için gözaltına alınması üzerine, Beit Lid Askeri Üssü’nü basan İsrailli aşırı sağcı protestocular ile askerler arasında arbede yaşandı. (AFP)

Aşırı sağcı çetelerin ve bazı Knesset üyelerinin, Filistinli tutuklulara işkence yaptığından şüphelenilen yedek askerlere yönelik yasal işlemleri engellemek amacıyla iki askeri üssü basmasından iki hafta sonra İsrail polisi ve ordusu, Filistinli tutuklulara işkence yaptığından şüphelenilen askerlerin gözaltına alınmasını protesto eden göstericilerin Sde Teiman ve Beit Lid askeri üslerini basmasıyla ilgili soruşturma başlatıldığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Times of Israel’den aktardığına göre İsrail polisi ve Askeri Polis Kriminal Soruşturma Bölümü, 29 Temmuz'da Sde Teiman ve Beit Lid üslerini basan ve aralarında iki Knesset üyesi ve bir bakanın da bulunduğu kişiler hakkında polis öncülüğünde bir soruşturma başlatıldığını bildirdi.

İsrail askeri yargısı salı günü, 7 Ekim'de savaşın başlamasından bu yana Gazze'den gelen Filistinlilerin tutulduğu merkezde, bir tutukluya kötü muamele yapıldığı şüphesiyle yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan askerleri sorguladı.

x cvfdbg
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, (Reuters)

Aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, İsrail Kanal 14 televizyonuna verdiği demeçte, Şin-Bet'in, Başsavcı Gali Baharav-Miara'ya polis soruşturması açılması için baskı yaptığını iddia etti. Walla haber sitesi Şin-Bet kaynaklarının bakanın iddialarını yalanladığını aktardı.

Olaydan kısa bir süre sonra Baharav-Miara ve polise cezai takibat başlatılması için çok sayıda çağrı yapıldı. Zira bakan ve olaya karışan Knesset üyelerinin yargılanmasına ilişkin herhangi bir kararın Başsavcı'ya sunulması gerekiyor.

İsrail'de onlarca aşırı sağcı aktivist, askeri polisin, üssün gözaltı merkezinde tutulan Filistinli mahkumlara karşı ciddi ihlaller gerçekleştirdiğinden şüphelenilen 10 yedek askeri gözaltına almak üzere bölgeye gelmesinin ardından 29 Temmuz'da Sde Teiman Askeri Üssü’nü bastı.

Üsse izinsiz girenler arasında Likud Partisi’nden Nisim Faturi, Dini Siyonizm Partisi’nden Zvi Sukkot ve Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) Partisi’nden Miras Bakanı Amihay Eliyahu da vardı.

Kısa bir süre sonra yaklaşık bin 200 aktivist Beit Lid Askeri Üssü’ne geldi. Söz konusu üste 10 yedek asker mahkemeye çıkarıldı, beşi serbest bırakıldı.

Video görüntülerinde göstericilerin üssün içinde askerlerle çatıştığı ve askerlere saldırdığı görüldü. Yaşanan olayların ardından hükümet yetkilileri de dahil olmak üzere göstericiler hakkında cezai kovuşturma açılması talep edildi. Aynı gün İşçi Partisi’nden Efrat Reiten, Başsavcı’dan Faturi ve Sukkot hakkında Sde Teiman'ı bastıkları için soruşturma açılmasını istedi.

zxsdferg
Beit Lid Askeri Üssü’nde nöbet tutan İsrail polisi, 30 Temmuz. (EPA)

İsrail'de Kaliteli Yönetim Hareketi daha sonra Baharav-Miara'ya, Emniyet Müdürü'ne ve polisin Soruşturma ve İstihbarat Bölümü Başkanı'na bir mektup göndererek, iki askeri üsse saldıran diğer protestocularla birlikte iktidar koalisyonu ve hükümet yetkilileri hakkında da cezai kovuşturma başlatılması çağrısında bulundu.

Sde Teiman Gözaltı Merkezi, Hamas mensuplarının 7 Ekim'de İsrail'in güney sınırına saldırarak yaklaşık bin 200 kişiyi öldürmesi ve 251 kişiyi esir almasının hemen ardından kurulmuştu.



Yeni Emeviler

Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
TT

Yeni Emeviler

Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde

Husam İytani

Arap-İslam tarihinde gelip geçen hanedanlar ve devletler arasında Emeviler, Arap kimliğini canlandırma projesinin bayrağını taşıyacak aday olarak öne çıktı. Beşşar Esed ve rejiminin devrilmesinden sonra Emeviler’den daha fazla bahsedilir oldu. Öyle ki, bazıları Emevi politikası ve kültürünün propagandasını yapmaya başladı.

Bu projenin bayrağını taşımak için neden Emevilerin tercih edildiğini anlamak zor değil. Bu sebep de Esed rejimi, Hizbullah, Irak’ta otoritenin büyük bir bölümü ile Yemen'deki Husiler'in içinde yer aldığı azınlık ittifakını oluşturan “direniş ekseni”nin sonunu duyurmaktan başka bir şey değil. İran önderliğindeki eksen gücünün zirvesinde iken, Lübnan’da (Avncı) Özgür Yurtsever Hareket de destekçi sıralarında oturuyordu.

Ancak “yeni Emeviler” meselenin sadece Maşrık’ın (Levant) kaderini belirleme konusunda Arap kontrolünün yeniden sağlanması meselesinden ibaret olmadığını, aynı zamanda bu görevi Sünni Arap Müslümanların üstlenmesine, direniş ekseninin başını çeken mezhep ve dini grupların, son dönemde yaşadıkları yenilgiler ve Esed rejiminin çökmesiyle bir kenara itilmesine kadar uzandığını söylemekten kaçınıyorlar.

Ancak “tarihi” Emeviler belirsiz bir tercih gibi görünüyor. En azından bunu söyleyebiliriz.  Zira Emeviler hakkında sahip olduğumuz bilgilerin büyük çoğunluğunun devletin yıkılmasından sonra yazıldığı ve onlara karşı açıkça düşman bir tavırdan geri kalınmadığı konusunda görüş birliği vardır. Onlar hakkında elimizdeki en eski kitap, Emeviler döneminin sonlarında doğup Abbasiler döneminin başlarında kitabını yazan Halife bin Hayyat'ın kitabı olabilir. Emevi devletinin bir asır bile sürmediğini, yöneticilerinin bir yandan fetihlerle, diğer yandan da iç ve kabileler arası savaşlarla meşgul olduklarını da belirtmeden geçmeyelim. Öte yandan modern arkeoloji ve nümizmatik, Emeviler hakkında şu anda dolaşımda olanlardan farklı bilgiler sunmaktadır. Emevi tarihiyle ilgili dolaşımda olan anlatılar arasındaki çelişkilerin ayrıntılarına girmeden, Ürdün’deki Kusayr Amre’de keşfedilenler, Emevi tarihi hakkında bütün bilinenleri sorgulamak için yeterlidir.

Emeviliği canlandırmak, geçmişi geleceğe rehber kılan bir rüya haline getiren Baas ideolojisiyle aynı kaynaktan besleniyor

Dini açıdan Emevi Halifeliğinin Sünni mezhebine mensubiyeti, sadece Şiiliğin kurucusu olarak görülen İmam Ali bin Ebu Talib ile yaşadığı ihtilaf üzerinden tespit edilmektedir. Bu ise Sünnilik ve Şiiliğin ancak daha sonraki dönemlerde iki ayrı mezhep olarak ortaya çıktığı gibi bazı gerçekleri göz ardı etmektedir. Emevilerin, mutlak ve monarşik yönetimi meşrulaştırmak için Cebriyye’yi bir devlet doktrini olarak benimsedikleri doğrudur; ancak Emeviler dönemi bir bütün olarak belirli fıkıh akımlarının ortaya çıkışına tanık olmamıştır. Bunların çıkışı Abbasiler dönemine kadar ertelenmiştir.

Dini- fıkhi açıdan durum bu şekildedir. Öte yandan mevcut kaynaklara dayanırsak, Emevi imparatorluk projesinin devletlerin devamlılığı için yeterli unsurlara dayanmadığını görüyoruz. Emeviler dönemindeki fetihlerin hızı bizi şaşırtsa da örneğin, “Endülüs’ten Sind’e kadar uzanan” halifeliğin, sadece fetihlerden elde edilen ganimetlerin dağıtımının esas alındığı bir vergi sistemine dayandığını görürüz. Ancak kaynakların tükenmesi, Yezid bin Velid'in “kesintici” diye adlandırılmasına neden olan maaşlarda yaptığı kesintiler gibi devletin askerlerine karşı yükümlülüklerini yerine getirme gücünün azalması, bunun isyan ve hoşnutsuzluk hareketlerini körüklemesi sebebiyle bu fetihler de durdu.

Burada önemli olan, romantik milliyetçiliği andıran, basit bir canlandırma eğilimi ve çocuksu bir tarih anlayışı taşıyan imparatorluk projesi, bugün Suriye'de gördüğümüz türden, kuruluşu büyük engellerle karşı karşıya olan bir devletin sloganı olmaya uygun mudur?

Açıktır ki, Emeviliği yeniden canlandırmayı siyasi bir fikir olarak ortaya atanlar, bu sloganın, Endülüs ve Sind’de dalgalanan Emevi devletinin bayraklarıyla sınırlı görünen anlamını benimsemekle yetinmektedirler. İsrail tankları ülkenin güneyinde ilerlerken, devletin yeniden birleşme ve iç uzlaşı umutları şu ana kadar parlak görünmezken, ekonomide kayda değer bir iyileşmenin görülmediği bir dönemde, fetih övgüleri söylemenin anlamını hesaba katmadıkları açıktır.

Bu söylediklerimiz, mirasa, (hayali bile olsa) tarihe ya da toplumun beklenti ve hayallerine yönelik bir saldırı değildir. Bilakis söylenmesi gereken, bizi o devirlerden, köprülerin altından çok suların aktığı bin iki yüz yılı aşan bir zamanın ayırdığıdır. Geçmişe dönmenin çoğu zaman tarihe nesnel olarak bakıldığında hiçbir temeli olmayan yanılsamalara yatırım yapmak olduğudur. Dahası bu, Emeviliği canlandırmanın, geçmişi geleceğe rehber kılan bir rüya haline getiren Baas ideolojisiyle aynı kaynaktan beslendiğini göstermektedir. Baas Partisi’nin sonu ise kötü bir şekilde devrilene kadar geçmişi, bugünü ve geleceği mahveden Irak ve Suriye Baası olarak ikiye bölünmek oldu.

O halde yeni Emevilerin, okul kitapları, müfredat ve Feyruz'un seslendirdiği Said Akl’ın şiirleri çıkarıldığında, bu sloganlarından geriye ne kalacağını kendilerine sormaları daha iyi olmaz mı?

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.