İsrail güçlerinin ayrılmasının ardından Cenin'de hayat eskiye döndü

 Filistinliler, Batı Şeria'nın Cenin kentinde İsrail askeri operasyonunun ardından sokakta meydana gelen hasarı inceliyor, 6 Eylül 2024. (Reuters)
Filistinliler, Batı Şeria'nın Cenin kentinde İsrail askeri operasyonunun ardından sokakta meydana gelen hasarı inceliyor, 6 Eylül 2024. (Reuters)
TT

İsrail güçlerinin ayrılmasının ardından Cenin'de hayat eskiye döndü

 Filistinliler, Batı Şeria'nın Cenin kentinde İsrail askeri operasyonunun ardından sokakta meydana gelen hasarı inceliyor, 6 Eylül 2024. (Reuters)
Filistinliler, Batı Şeria'nın Cenin kentinde İsrail askeri operasyonunun ardından sokakta meydana gelen hasarı inceliyor, 6 Eylül 2024. (Reuters)

İsrail askerlerinin perşembeyi cumaya bağlayan gece işgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyinde bulunan Filistin kentinden çekilmesinin ardından bu sabah Cenin'e moloz yığınları arasında hareketlilik geri döndü.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre bölge sakinleri, İsrail askerlerinin, İsrail'e karşı savaşan silahlı Filistinli grupların kalesi olan şehir ve kampından, askeri operasyon başlattıktan 10 gün sonra bir gecede çekildiğini söyledi.

İsrail 28 Ağustos'ta Cenin de dahil olmak üzere Batı Şeria'nın kuzeyindeki birçok Filistin kentinde ‘terörle mücadele’ amaçlı bir askeri operasyon başlatmıştı.

z cvdfb
Batı Şeria'nın Cenin kentinde İsrail askeri operasyonunun ardından evinin önündeki molozları temizleyen Filistinli bir adam, 6 Eylül 2024. (Reuters)

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada, “Ordu, Şin-Bet ve sınır polisi bir buçuk haftadır Cenin bölgesinde terörle mücadele operasyonları yürütüyor” denildi.

Açıklamanın devamında, ‘bugün itibariyle Cenin'de 14 teröristin etkisiz hale getirildiği ve 30'dan fazla şüphelinin gözaltına alındığı’ belirtildi. Ayrıca ‘bölgede dört hava saldırısı’ düzenlendiği de ifade edildi.

“İsrail güvenlik güçleri terörizme karşı söz konusu operasyonun hedeflerini yerine getirmek için çalışmaya devam ediyor” denilen açıklamada daha fazla ayrıntı verilmedi.

Filistin Sağlık Bakanlığı'na göre 28 Ağustos'tan bu yana Batı Şeria'nın kuzeyinde yaşları 13 ile 82 arasında değişen 36 Filistinli İsrail ordusu tarafından vurularak öldürüldü. İsrail ordusu 31 Ağustos'ta Cenin'deki çatışmalar sırasında bir askerinin öldürüldüğünü açıkladı.

zxcvdf
Batı Şeria'nın Cenin kentinde İsrail askeri operasyonunun ardından hasar görmüş caddede ilerleyen bir motosiklet, 6 Eylül 2024. (Reuters)

AFP muhabirlerinin aktardığına göre, bölgedeki askeri araçlar sokakların asfaltını buldozerlerle ezdi ve binaların cephelerini söktü.

Bazı bölge sakinlerinin hasar gören evlerinin önünde plastik sandalyelerde sessizce oturduğu ve çocukların sokaklarda oynadığı görüldü.

Evi zarar gören yedi çocuk babası 48 yaşındaki Aziz Talib, evinin içindeki hasarı inceledi ve şöyle dedi: “Allah’a şükürler olsun çocuklar bir gün önce (askerlerin işgal ettiği gün) komşularda kalmak için evden ayrılmışlardı.”



Eksik sinyaller: Türkiye-Suriye normalleşmesinin karşı karşıya olduğu zorluklar

Eksik sinyaller: Türkiye-Suriye normalleşmesinin karşı karşıya olduğu zorluklar
TT

Eksik sinyaller: Türkiye-Suriye normalleşmesinin karşı karşıya olduğu zorluklar

Eksik sinyaller: Türkiye-Suriye normalleşmesinin karşı karşıya olduğu zorluklar

Hayed Hayed

Suriye ve Türkiye'deki üst düzey yetkililerin normalleşme olasılıkları hakkında tekrarlanan açıklamaları, fiili bir ilerleme olmamasına rağmen konunun gündemde tutulmasına ve diplomatik sahnedeki konumunun sağlamlaştırılmasına katkıda bulundu. Öte yandan, muhaliflerin kontrolündeki el-Bab şehrini rejimin kontrolü altındaki bölgelere bağlayan Ebu Zendin Sınır Kapısının açılmasında tekrar tekrar yaşanan başarısızlık gibi sahadaki önemli gelişmelerse görmezden gelindi. Her ne kadar bu zorluklar hafife alınsa ve küçük ayrıntılar olarak değerlendirilse de, bunlar Ankara ile Şam arasında gelecekte yapılacak herhangi bir anlaşmanın temellerini sarsabilecek küçük taşlar gibidir. Bu gerçeklerin göz ardı edilmesi, müzakerecileri ve analistleri, anlaşmaların uygulanması sırasında kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak engeller karşısında şaşırma riskine maruz bırakabilir.

Türkiye, 18 Ağustos'ta, rejim kontrolündeki bölgeler ile muhaliflerin kontrolündeki bölgeler arasındaki iletişimi yeniden kurmak amacıyla, ön hatlarda yer alan ve 2020'den bu yana kapalı olan hayati bir koridor olan Ebu Zendin Sınır Kapısının yeniden açılmasını kolaylaştırdı. Ancak bu adım, yaygın bir hoşnutsuzluğa yol açtı ve bölge sakinleri ile muhalif silahlı gruplar arasında kitlesel protestolar patlak verdi. Sınır kapısının art arda iki gün boyunca kaynağı bilinmeyen topçu bombardımanına maruz kalmasıyla durum daha da karmaşık bir hal aldı. Sadece 36 saat içinde sınır kapısı yeniden kapatıldı ve açık olduğu kısa süre boyunca yalnızca birkaç tır geçebildi.

Ankara'nın muhaliflerin kontrolündeki bu bölgede askeri varlığından ve yönetim yapıları ile muhalif gruplara sağladığı önemli mali destekten kaynaklanan büyük nüfuzuna rağmen Türkiye, sınır kapısını başarılı bir şekilde yeniden açamadı. Haberler, Türkiye'nin bu adıma destek sağlamak amacıyla geçici hükümet ve Suriye Ulusal Ordusu da dahil olmak üzere muhalefet üzerindeki nüfuzunu kullanmaya çalıştığına işaret etti. Ayrıca Türkiye, sınır kapısının yeniden açılmasını yerel yaşam koşullarını iyileştirmeyi amaçlayan taktik bir adım olarak sunup, bunun arkasında herhangi bir siyasi saik bulunmadığını vurgulayarak kamuoyunu yanına çekmeye de çalıştı. Ancak Türkiye'nin Esed rejimiyle ilişkileri yeniden kurma niyetinde olduğunu açıkça belirtmesi, gerçek hedefleri konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmıyor.

Sınır kapısının yeniden açılmasına gösterilen şiddetli tepki, daha derin bir gerçeği ortaya koyuyor; tarihsel olarak Türkiye ile ittifak kurmuş olanlar da dahil olmak üzere muhalefetin kontrolündeki bölgelerde pek çok kişi, bu adımın kabul edilebilir sınırları aştığını düşünüyor. Sınır kapısının yeniden açılmasını yalnızca her iki tarafın da yararına olacak bir ekonomik anlaşma olarak değil, Ankara ile Şam arasındaki normalleşme görüşmelerinin hızını artırabilecek tehlikeli bir güven artırıcı adım olarak görüyorlar. Dahası bunun, Türkiye ile rejimin kontrolü altındaki bölgeler arasında doğrudan ticaret için hayati bir arter olan M-4 otoyolunun yeniden açılması için bir başlangıç ​​olmasından korkuyorlar. Zira bu, Türk hükümeti ile Esed rejimi arasındaki ilişkilerin tamamen normalleşmesine giden yolu açacak.

Şu anda Türkiye'nin bu zorluklarla yüzleşme stratejisi, siyasi, sivil veya silahlı resmi Suriye muhalefetine, Esed ile yapılacak herhangi bir anlaşmanın onların zararına olmayacağına dair güvence vermekle sınırlı görünüyor. Ancak resmi Suriye muhalefetinin sahada gerçek bir değişim yaratacak yetki ve meşruiyetten yoksun olması nedeniyle bu güvenceler içi boş görünüyor. Bu durum bataklığın üzerine ev inşa etmeye çalışmaya benziyor, temel, Türkiye'nin arzuladığı yapıyı taşıyamayacak kadar zayıf.

Şu anda Türkiye'nin bu zorluklarla yüzleşme stratejisi resmi Suriye muhalefetine güvence vermekle sınırlı görünüyor

Bu sorun, kontrol ettiği bölgelerin sakinlerine nüfuzunu gerçekten dayatmak şöyle dursun, kendi saflarında disiplini sürdürmek için çabalayan Suriye Ulusal Ordusu'nu da kapsayacak şekilde daha da kötüleşiyor. Konuyu daha da tehlikeli hale getiren ise, muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde yaşayanlara bu tür anlaşmaların -zorla ya da şiddet yoluyla- dayatılmasının, Türkiye'nin özellikle mülteciler ve sınır güvenliğine ilişkin temel hedeflerini olumsuz etkileyecek aksi sonuçlara yol açma ihtimalidir. Esas itibarıyla bu tür eylemler, Türkiye'nin istikrara kavuşturmak istediği toprakları ateşe verebilir.

Bu çıkmazdan kurtulmak için Türkiye'nin Esed ile normalleşme görüşmelerinde tam şeffaflık benimsemesi ve milyonlarca insanın hayatını etkileyen müzakerelerin ayrıntılarını tam olarak açıklaması gerekiyor. Ayrıca, imzalanacak herhangi bir anlaşmanın muhalefet kontrolündeki bölgelerde yaşayanların korku ve endişelerini ciddi şekilde dikkate almasını da sağlamalı. Ankara'nın stratejisi geçici çözümlere ya da kısmi tedbirlere de dayanmamalı; bunun yerine geri dönüşü olmayan adımlar, sıkı izleme mekanizmaları ve gerileme ya da kötüleşme olmamasını sağlayacak net hesap verebilirlik önlemleri içermeli.

Kapalı kapılar ardında müzakere edilen gizli anlaşmaları dayatmaya çalışmak, Türkiye'nin Esed ile normalleşme yoluyla çözmeye çalıştığı sorunları daha da derinleştirecektir. Bu yaklaşım Türkiye'yi gerçek bir değerli kazanımdan yoksun, içi boş bir zafere ulaşma riskiyle karşı karşıya bırakacaktır.

Sonuç olarak Türkiye, Esed ile normalleşmeyi yukarıdan dayatamayacağının farkına varmalı. Tüm karmaşık müzakerelerde olduğu gibi, bu süreç de ilgili tüm tarafların katılımını ve sahadaki gerçekliğin dikkatli bir şekilde anlaşılmasını gerektiriyor. Daha azı, gerçek bir diplomatik atılım olabilecek bir şeyi bir seraba dönüştürme riskini taşıyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.