İsrail Cibaliye'deki kuşatmanın ardından aç insanları bombalarken, Batı Şeria'da saldırılar devam ediyor

Nuseyrat Mülteci Kampı’nda Filistinlilerin barındığı bir okula yapılan saldırıda öldürülen bebeği için ağlayan Filistinli bir kadın (EPA)
Nuseyrat Mülteci Kampı’nda Filistinlilerin barındığı bir okula yapılan saldırıda öldürülen bebeği için ağlayan Filistinli bir kadın (EPA)
TT

İsrail Cibaliye'deki kuşatmanın ardından aç insanları bombalarken, Batı Şeria'da saldırılar devam ediyor

Nuseyrat Mülteci Kampı’nda Filistinlilerin barındığı bir okula yapılan saldırıda öldürülen bebeği için ağlayan Filistinli bir kadın (EPA)
Nuseyrat Mülteci Kampı’nda Filistinlilerin barındığı bir okula yapılan saldırıda öldürülen bebeği için ağlayan Filistinli bir kadın (EPA)

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki baskısını arttıran İsrail, Cibaliye Mülteci Kampı’nda, iki haftadır bölgede mahsur kaldıktan sonra gıda malzemesi temin etme sürecinde olan Filistinlilerin toplandığı bir alanı bombaladı.

Ordunun Gazze Şeridi'nin kuzeyinde ‘generallerin planını’ uygulayarak insanları açlıktan ölüme terk etmeye zorladığına dair endişeler dile getiriliyor.

Ordu, Cibaliye Mülteci Kampı’ndaki bir gıda dağıtım merkezine ulaşmaya çalışan Filistinlilere düzenlediği saldırıda en az 10 Filistinliyi öldürdü ve aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 40 kişiyi yaraladı.

xcvd

Gazze Şeridi'ndeki sağlık görevlileri, İsrail bombardımanının Cibaliye'de Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) ait bir gıda merkezini vurduğunu söyledi.

Cibaliye, boğucu bir kuşatmanın ortasında 10 gündür devam eden İsrail askeri saldırısının odağında yer alıyor.

Ordu, mülteci kampının kuşatmasını tamamlarken, hava ve topçu bombardımanı ile insansız hava araçlarından (İHA) açılan ateşin ortasında kampın çevresindeki daha fazla alanın boşaltılması emrini verdi.

Tahliye emirleri yaklaşık 200 bin Filistinlinin yaşadığı geniş alanları etkilerken, tanklar Beyt Lahiya, Beyt Hanun ve Gazze şehrinin kuzeyi gibi diğer bölgelere de gönderildi.

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki durum, İsrail'in Cibaliye Mülteci Kampı’nda devam eden askeri operasyonu önemli ölçüde genişlettiğini ve çok sayıda insanı yardım, yakıt, içme suyu ve bazı sebzelerden mahrum bırakan sıkı bir abluka uyguladığını gösteriyor.

Üst düzey bir Birleşmiş Milletler (BM) yetkilisi AP'ye yaptığı açıklamada, ‘yardımların sadece Gazze Şeridi'nin güneyinden değil, İsrail'le olan diğer sınır kapılarından da girişinin durdurulduğunu’ doğruladı.

Yardımların kesilmesi

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Aharonoth'tan aktardığı habere göre Gazze Şeridi son zamanlarda Lübnan'daki çatışmalar ve İran'la yaşanan gerginlik nedeniyle manşetlerden uzak kalsa da, Cibaliye'ye yapılan saldırı ve BM'nin orada kalan yüz binlerce Filistinlinin iki haftadır insani yardım alamadığı yönündeki suçlamaları nedeniyle son günlerde Gazze Şeridi'nde neler olduğuna dair endişeler yeniden arttı.

xcdvsgf
Gazze savaşı sırasında doğan ve İsrail'in Deyr el-Balah'ta sığınağa dönüştürülen bir okula düzenlediği saldırıda hayatını kaybeden Filistinli çocuk Yaman ez-Zaanin'in büyükannesi (Reuters)

Yedioth Aharonoth'a göre Cibaliye'ye yapılan saldırı, orada ve Gazze Şeridi'nin başka yerlerinde yaşayanlara tahliye emri verilmesi ve yardımların kesilmesi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun düşündüğünü açıkladığı generallerin planının gerçekten uygulanıp uygulanmadığı konusunda dünyada şüphe uyandırıyor.

Eski İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Giora Eiland liderliğindeki eski İsrail ordusu generalleri tarafından hazırlanan plan, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Hamas varlığının nüfusun tamamen boşaltılması yoluyla ortadan kaldırılmasını öngörüyor.

Çadır yangını

İsrail, Gazze Şeridi'nde masum sivillere yönelik dört katliam gerçekleştirdi. 24 saat içinde hastanelere ulaşan yaklaşık 60 kurban arasında pazarı pazartesiye bağlayan gece Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta bulunan Aksa Şehitleri Hastanesi'nde gerçekleştirilen katliamın kurbanları da bulunuyor.

İsrail'in Deyr el-Balah'taki Aksa Şehitleri Hastanesi'ni hedef alan hava saldırıları, yerinden edilmiş insanların çadırlarını tüketen alevlerle dolu sert sahneler bıraktı.

İsrail hava saldırıları yaklaşık 30 çadıra yayılan büyük bir yangına neden oldu. Saldırıda aralarında bir çocuğun da bulunduğu dört Filistinli hayatını kaybederken, diğerleri de ikinci ve birinci derece yanıklarla yaralandı.

vbf
İsrail'in Deyr el-Balah'taki Aksa Şehitleri Hastanesi'nde yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını hedef alan hava saldırısı bölgesinden bir görüntü (BM)

Gazze Şeridi'ndeki hükümet medya ofisi, ‘İsrail bombardımanının, Gazze Şeridi'ne yönelik soykırım savaşının bir yıldan uzun bir süre önce başlamasından bu yana Aksa Şehitleri Hastanesi duvarları içindeki yerinden edilmiş insanların çadırlarını hedef alan yedinci saldırı olduğunu’ doğruladı.

İsrail'in Deyr el-Balah'taki göçmen çadırlarını bombalaması, İsrail'in Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda binlerce göçmene ev sahipliği yapan okulu hedef alan saldırısında 15'i çocuk ve kadın olmak üzere 22 Filistinliyi öldürmesi ve 80 kişiyi yaralamasından birkaç saat sonra gerçekleşti.

Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı'na göre, İsrail saldırılarının bilançosu geçen yıl 7 Ekim'den bu yana 42 bin 289 şehit ve 98 bin 684 yaralıya yükseldi.

Batı Şeria'daki operasyonlar

İsrail, Gazze'deki savaşını sürdürürken Batı Şeria'da da günlük saldırılarına devam etti. İsrail ordusu Batı Şeria'nın kuzeyindeki Cenin'de iki Filistinliyi vurarak öldürdü.

Filistin Kızılayı ordunun Cenin kentinde Mahmud Ebu er-Rub'u vurarak öldürdüğünü ve 17 yaşındaki Rayan İbrahim es-Seyyid'i de öldürdüğünü açıkladı.

İsrail özel kuvvetleri Cenin'de geniş çaplı çatışmalar patlak vermeden önce şehre sızmıştı.

İslami Cihad, Ebu er-Rub'un kendi savaşçılarından biri olduğunu ve dört yıl tutuklu kaldıktan sonra beş ay önce İsrail hapishanelerinden serbest bırakıldığını söyleyerek yas tuttu.

cdsvfbh
Batı Şeria'da Cenin yakınlarındaki bir kasabaya düzenlenen operasyonda yer alan İsrail askeri araçları, 19 Eylül 2024. (Reuters)

Hamas, işgalcilerin direnişi kırmak ve Batı Şeria'daki akıntısını durdurmak için giriştiği sürekli saldırı ve suikastların, sadece daha fazla panik ve hüsran getirecek umutsuz ve başarısız girişimler olduğunu söyledi.

Hamas tarafından yapılan açıklamada, “Cenin ve Batı Şeria'nın tüm onurlu vilayetleri çatışma siperinde kalmaya devam edecek ve direnişe güç verecektir. Batı Şeria, kitlesel ivmesi ve coğrafi boyutuyla Aksa Tufanı Operasyonu ile başlayan savaşta kilit bir unsurdur” denildi.



Kriz kavramı: Düşünce eleştirisi ve krizlerin yaratılması

Soldan sağa doğru Pierre Merlin, Roland Barthes, François Châtelet ve Joel Casamayor’un Paris 8 Vincennes Saint-Denis Üniversitesi’nin taşınmasını protesto etmek için 31 Ocak 1979 tarihinde Paris'teki Elysee Sarayı önünde gösteri sırasında birlikte çekilen bir fotoğrafı (AFP)
Soldan sağa doğru Pierre Merlin, Roland Barthes, François Châtelet ve Joel Casamayor’un Paris 8 Vincennes Saint-Denis Üniversitesi’nin taşınmasını protesto etmek için 31 Ocak 1979 tarihinde Paris'teki Elysee Sarayı önünde gösteri sırasında birlikte çekilen bir fotoğrafı (AFP)
TT

Kriz kavramı: Düşünce eleştirisi ve krizlerin yaratılması

Soldan sağa doğru Pierre Merlin, Roland Barthes, François Châtelet ve Joel Casamayor’un Paris 8 Vincennes Saint-Denis Üniversitesi’nin taşınmasını protesto etmek için 31 Ocak 1979 tarihinde Paris'teki Elysee Sarayı önünde gösteri sırasında birlikte çekilen bir fotoğrafı (AFP)
Soldan sağa doğru Pierre Merlin, Roland Barthes, François Châtelet ve Joel Casamayor’un Paris 8 Vincennes Saint-Denis Üniversitesi’nin taşınmasını protesto etmek için 31 Ocak 1979 tarihinde Paris'teki Elysee Sarayı önünde gösteri sırasında birlikte çekilen bir fotoğrafı (AFP)

Abdusselam Bin Abdulali

Kriz kavramını tanımlamanın belki de en etkili yolu, bu ifadenin Hipokrat ile başlayan eski Yunan’da yaşamış olan hekimler için ne anlama geldiğini hatırlamak olabilir. Yunanca ‘krinô’ fiilinden türetilen ‘krisis’ kelimesi ‘bir şeyi bir şeyden ayırma’ ve ‘ayırt etme’ anlamına geliyor. Kriz, iki şeyin birbirinden ayrılarak çözüldüğü ve kaderin belirlendiği anı ifade ediyor. Bir hastalığın ortaya çıkma sürecinde ise kriz, iyileşmeye ya da ölüme yol açan belirleyici aşamayı temsil eder. Bu sonsuz olmadığı gibi, olumsuz sonuçlanması kaçınılmaz olan sancılı bir süreç de değildir, zira olumlu sonuçlanma olasılığı vardır. En iyisi olacağın kesin olmamakla birlikte en kötüsü olacağı da kesin değildir. Kriz acı vericidir ve ‘kritik’ bir durum yaratır. Fransızcada aynı kökten türemiş olan ‘critique’ kelimesi kullanılır. Ancak olumsuz olduğu kadar olumlu da sonuçlanabilir.

Bir geçiş ve intikal hali

O halde kriz patolojik bir durumdur ve her zaman bir geçiş ve intikal halidir. ‘Geçici bir kriz’, bir doğum sancısı ve sarsıntı anıdır, ancak düzelebilir ve yeni bir dengeye oturabilir. Böylece sistem yeniden ‘sağlığına’ kavuşur ve normal şekilde çalışmaya devam eder. Fakat bu, sistemi tamamen bozmak, çalışmasını durdurmak ve ortadan kaldırmak için çalışan diğer olasılığın tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmez.

Dolayısıyla, her iki durumda da krizi sisteme dışarıdan dayatılan ve yukarıdan inen, temellerini sarsan ve dengesini bozan bir ‘kader’ olarak gören ‘dirilişçi’ kriz anlayışı kabul edilmez. Kriz burada sadece gerilimler yaratan ve yapıları sarsan bir doğum sancısı olarak görülse de canlanma ve yenilenmenin yanı sıra bozulma ve durgunlukla da sonuçlanabiliyor.

O halde kriz, çöküş ve düşüş aynı anlama gelmekten ziyade sistemin tarihsel hareketinin bir parçasıdır. Bu yüzden kapitalist sistem kendisini bir felsefe, yaratıcılık, ekonomi ve politika olarak sadece krizler yoluyla büyüyen bir nesne, krizi ise kendisine dışarıdan dayatılan bir lanet olarak değil, bileşenlerinden biri, hareketinin ve sürecinin özü ve dayanaklarından biri olarak görür. Kriz sadece konjonktürel bir olumsuz durum değildir. Sistemin entelektüel temellerini, siyasi kurumlarını ve ekonomik mekanizmalarını da şekillendirir.

Kriz burada sadece gerilimler yaratan ve yapıları sarsan bir doğum sancısı olarak görülse de canlanma ve yenilenmenin yanı sıra bozulma ve durgunlukla da sonuçlanabiliyor.

Ancak bu, krizin tüm sistemi etkilemesi gerektiği anlamına gelmez. Daha önce de söylediğimiz gibi, kriz bir hastalık gibidir, yani bir sistemi etkilerken diğerini etkilemeyebilir. Kriz, toplumları etkilediğinde de bu durum geçerli. Sistemin tamamını etkilemesi gerekmeyen bölgesel bir kriz olarak kalabilir. Her sosyal oluşumun farklı seviyelerde ve farklı zamanlara sahip olduğunu, dolayısıyla siyasi zamanın ekonomik zamanla ya da kültürel zamanla aynı olmak zorunda olmadığını kabul edersek, krizin yalnızca bölgesel olabileceğini ve bir noktada sıkıntı ve lanet, başka bir noktada ise nimet ve bereket olabileceğini de anlamış oluruz. Örneğin tarihçi İbn Kesir'in anlattığı, birbirini takip eden siyasi ve ekonomik krizlere tanık olan hicri dördüncü yüzyıldaki İslam toplumunu ve bu yüzyıldaki entelektüel gelişmeyi hatırlayalım. Antik Yunan ve modern Avrupa tarihinde, sözde kriz dönemlerinde gerçekleşen entelektüel gelişmenin pek çok örneğini de biliyoruz.

Bir yaratıcılık krizi mi?

Edebiyat eleştirmeni Roland Barthes, bir keresinde “Kültürel çalışmalarıma başladığımdan beri ‘yayıncılığın krizi, eleştirinin krizi, okumanın krizi, yaratıcılığın krizi, romanın krizi, şiirin krizi, sinemanın krizi’ gibi krizler hakkında bir şeyler duyuyorum” diye yazmıştı. Bununla birlikte, tüm bu sanatların ve türlerin, kendi yaşamı boyunca gördükleri refahı hiçbir zaman görmediklerini de kabul eden Barthes, örneğin ‘romanın krizinden’ söz ettiğimizde ne demek istediğimiz sorulduğunda “Bu sadece, artık 'romanın krizi' ifadesini, roman söz konusu olduğunda kullanmadığımız, ama olmadığında kullanabildiğimiz anlamına geliyor” yanıtını veriyor. Bugün sinemanın krizinden, şiirin krizinden ya da görsel sanatların krizinden bahsettiğimizde de aynı durum söz konusu. Belirli bir tür içinde kategorize edilemeyen ‘asi’ metinler ortaya çıktığında bir yaratıcılık kriziyle ya da bir yazı kriziyle karşı karşıya kalırız. Asi bir metin, normdan kopan bir metindir ve Barthes için metin, tam da budur. Krizsiz metin yoktur. Kriz her metnin doğasında vardır. Tüm metnin ve tüm yaratıcılığın özü krizdir.

Belirli bir tür içinde kategorize edilemeyen ‘asi’ metinler ortaya çıktığında bir yaratıcılık kriziyle ya da bir yazı kriziyle karşı karşıya kalırız.

Bu anlamda, kriz mutlaka bir eksikliğin habercisi olmak zorunda değil. Edebi yaratıcılığın dışında bir örnek alır ve bunu bilim tarihinden çıkarırsak bu doğrulanabilir. Örneğin, 19’uncu yüzyılda matematikte yaşanan krizleri ele alalım. Bu yüzyılda matematiğin çeşitli dallarında, önce geometri alanında Öklid dışı geometrilerin ortaya çıkmasıyla başlayan, üsler krizi ve modern cebirin ortaya çıkmasıyla sona eren, birbirini izleyen kriz dönemlerinin yaşandığı biliniyor. Dünyanın farklı yerlerinde Bernhard Riemann, János Bolyai ve Nikolay Lobaçevski gibi isimler ortaya çıktığında eksiklikten ziyade geometri bolluğu ve sistem çokluğu vardı. Farklı bir geometri yaratmak için geometrinin babası olarak anılan Öklid’in terimlerinden birini değiştirmenin yeterli olduğu anlaşıldı. Öklid geometrisinin temelini oluşturan epistemolojik kavramsal birikimin, matematiksel doğruluk ve aksiyomatizasyon kavramlarının ortaya çıkışıyla artık yeni geometrilerle birlikte ‘çalışamayacağı’ görüldü. Immanuel Kant gibi bir filozof tarafından ortaya atılan ‘geometrinin Öklid'in elinden, mantığın ise Aristoteles'in elinden çıktığı’ gibi tam olarak şekillenerek ortaya koyulduğu inancının kanıtlanamaz olduğu görüldü.

sCDVERGTH
Kaliningrad'daki Filozof Immanuel Kant Müzesi’nden bir kare (AFP)

Kriz, Öklid'in yapmadığı bir şeyi geometrik bir olgu olarak adlandırmaya başlamamızdan kaynaklanıyor. Burada da kriz, kavramsal birikimimizin yeni gelişmelere ayak uyduramamasında yatıyor. Bu durumun, matematiksel hakikat kavramının, ‘matematiksel nesnenin’ doğasının ve hatta matematiksel sistemin anlamının yeniden gözden geçirilmesini gerektireceği kesin.

Öklid'in sisteminin işlevsiz olmasının nedeni dışarıdan dayatılan bir lanet değil, Öklid'in önermelerinden birini kanıtlamak için tekrarlanan girişimlerden kaynaklanan ‘özündeki doğum sancısı’ olmasıdır.

Burada bizi ilgilendiren Öklid'in sisteminin işlevsiz olmasının nedeni dışarıdan dayatılan bir lanet değil, Öklid'in önermelerinden birini kanıtlamak için tekrarlanan girişimlerden kaynaklanan ‘özündeki doğum sancısı’ olmasıdır. Bu kusurun sonucu bir olumsuzluk değil, tam tersine geometrik ve epistemolojik bir zenginlik ve geleneksel ‘rasyonaliteyi’ en iyi işlediği yerden, Kant'ın ifadesiyle ‘kraliyet yolundan’ vuran felsefi bir gelişmeydi.

Hatta bunun, alanı ne olursa olsun, düşünmenin kendisine ilişkin kavrayışımızı değiştirdiğini söyleyecek kadar ileri gidebiliriz. Eğer bu geleneksel rasyonaliteden kurtulursak ve artık kendimizi düşünceyi tüm sağlıklı düşünmeler için bir başlangıç noktası olarak kullanılacak yöntemler arayışı olarak görmekle sınırlamaz ve düşünmeyi esasen gerileme, refleksiyon ve eleştiri olarak ele alırsak, düşünce bir eleştiriye ve krizlerin yaratılması sürecine dönüşür. Krizler ise düşüncenin hastalıkları olmaktan çıkıp düşüncenin doğum sancısı ve onu yeniden inşa etmeye devam eden sarsıntılar haline gelir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.