Sudan'ın orta kesimlerinde şiddetli çatışmalar yaşanırken HDK sonucun çıkarına olduğunu vurguladı

Sudan ordusunun Cezira eyaletinde büyük kayıplar verdiği bildirildi

Savaş binlerce kişiyi Cezira eyaletinden komşu eyaletlere kaçmak zorunda bıraktı (Arşiv - AFP)
Savaş binlerce kişiyi Cezira eyaletinden komşu eyaletlere kaçmak zorunda bıraktı (Arşiv - AFP)
TT

Sudan'ın orta kesimlerinde şiddetli çatışmalar yaşanırken HDK sonucun çıkarına olduğunu vurguladı

Savaş binlerce kişiyi Cezira eyaletinden komşu eyaletlere kaçmak zorunda bıraktı (Arşiv - AFP)
Savaş binlerce kişiyi Cezira eyaletinden komşu eyaletlere kaçmak zorunda bıraktı (Arşiv - AFP)

Sudan'ın orta kesimlerindeki Cezira eyaletinin doğusunda yer alan ve pazartesiyi salıya bağlayan geceden beri Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından kontrol edilen Tembul kenti, kente saldırı düzenleyen Sudan ordusu mobil birliğinin komutanı da dahil olmak üzere onlarca kişinin öldüğü ve yaralandığı şiddetli çatışmalara sahne oldu.

Sudan’da savaşın başlamasından bu yana ‘en şiddetli ve en çetin’ olarak nitelendirilen çatışmaların sonucuna ilişkin çelişkili haberler gelirken Şarku’l Avsat’a konuşan HDK kaynakları ‘HDK’nın salı sabah saatlerinde ordu güçleri tarafından Tembul'a çok sayıda gönüllünün desteğiyle başlattığı geniş çaplı bir saldırıyı tam teçhizatlı yaklaşık 200 savaş aracıyla püskürttüğünü’ vurguladılar.

HDK kaynakları, şöyle devam etti:

“(Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah) Burhan milisleri ve Sudan Halk Direnişi’ne bağlı düşman güçlerine büyük kayıplar verdirdik. 60'tan fazla savaş aracı ele geçirildi ve diğerleri yakıldı, geri kalanlar ise kaçtı.”

Öte yandan HDK vatandaşlara zarar vermeyeceğinin sözünü bir kez daha yinese de ‘ordunun geriye kalan tugayları, gönüllüler ve savaş çığırtkanlarıyla kararlı bir şekilde mücadele etmekte tereddüt etmeyeceğini’ vurguladı.

HDK üyeleri Tembul kentinden, aralarında sivil giyimli kişilerin de bulunduğu, ordu mensuplarına ait olduğunu söyledikleri onlarca cesedin görüntülerini yayınladı.

Sudan’daki bu tehlikeli tırmanış Cezira eyaletindeki HDK’nın üst düzey komutanlarından Tümgeneral Ebu Akile Kikel'in Sudan ordusuna teslim olmasından ve ordu tarafından hain olarak damgalanmasından bir gün sonra gerçekleşirken HDK, ordunun çekilmesinin hemen ardından şehrin kontrolünü ele geçirdi.

Ülkede savaşın patlak verdiği 15 Nisan 2023 tarihinden aylar sonra HDK'ya katılan Kikel, Cezira’nın doğusundaki Batana bölgesi kabilelerinden birine mensup.

HDK, Tembul ve komşu kasabalarda ‘öç alma’ operasyonları başlatarak onlarca sivili öldürdü ve yaraladı.

Sosyal medya platformları, önde gelen bir toplum liderinin şehri savunmak için azami seferberlik ilan etmesinin ardından çok sayıda silahlı sivilin video görüntülerini dolaşıma soktu.

Sudan'ın doğusundaki Kassala ve Gedarif eyaletlerinde Sudan ordusunda eski bir tuğgeneral olan Şukriya kabilesinin lideri, kabile üyelerini düşman saldırılarını püskürtmek için Cezira’nın doğu sakinlerini desteklemek üzere derhal harekete geçmeye ve Sudan ordusunun yanında yer almaya çağırdı.

Şarku’l Avsat’a konuşan Tembul kentinden yerel kaynaklar, HDK’nın pazartesiyi salıya bağlayan gece kenti işgal ederek çok sayıda silahsız sivili öldürdüğünü ve büyük pazarı yağmaladığını belirterek durumun ‘çok kötü’ olduğunu söylediler.

Aynı kaynaklara göre Tembul'daki çatışmalar yüzlerce aileyi yakınlardaki diğer yerleşim bölgelerine kaçmaya zorladı.

Doğrulanamayan haberlere göre Sudan ordusu salı sabahı Tembul’u HDK'dan geri aldı, ancak HDK gün içinde saldırının püskürtüldüğünü ve kentin tamamen kontrol altına alındığını teyit eden videolar yayınladı.

Videolardan birinde Tümgeneral Kikel'in orduya katılması için yapılan anlaşmanın arkasında olduğu iddia edilen Sudan ordusu mobil birliğinin komutanı Tuğgeneral Ahmed Şa’addin’in öldürülmesini gösteriyordu.

Tembul’un çevresinde 200'den fazla belde yer alıyor ve Cezira’nın doğu bölgesi ve Batana bölgesindeki en büyük kent merkezlerinden biri. Ayrıca bölgedeki en büyük pazarlar Tembul’da bulunuyor.

HDK,  Cezira eyaletinin doğusundaki bazı şehirleri ve kasabaları işgal ederek onlarca sivilin ölümüne ve yaralanmasına neden oldu.

Öte yandan Cezira eyaletindeki Rifaa Şehri Direniş Komiteleri tarafından yapılan açıklamaya göre HDK milisleri bölgede ilk kez bu denli şiddetli bir ‘öç alma’ operasyonları yürüttü. Açıklamaya göre HDK milisleri çalmak ve yağmalamak için evlere girdiler ve çok sayıda tecavüz vakası rapor edildi. Bu uygulamalar, bölge sakinlerinin şehre komşu köylere kaçmak zorunda kalmalarına yol açtı.

Direniş Komiteleri, orduya ait savaş uçaklarının Tembul Hastanesi ve polis karakolunu hedef alan hava saldırıları düzenlediğini ve bölgenin şu an tek tük çatışmaların yaşandığı bir alan haline geldiğini bildirdi.

Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonu (Tekaddum) liderlerinden biri olan eski bakan Halid Ömer Yusuf, X platformundaki hesabından yaptığı paylaşımda, son iki gün içinde HDK tarafından Cezira eyaletinin bazı bölgelerinde yaygın olarak gerçekleştirilen ihlallerin çeşitli kaynaklar tarafından belgelendiğini, bu ihlaller sonucunda onlarca kişinin öldürüldüğünü ve orduya ait uçakların eyaletin yönetim şehri Vadi Medeni'deki Şeyh el-Caali Camii’ni bombalayarak 30'dan fazla sivilin ölümüne yol açtığını belirtti.

Yusuf, sivillerin korunması için ciddi tedbirler alınması ve silahlı güçlerin sivil bölgelerdeki varlığının sona erdirilmesi gerektiğini vurguladı.



Suriye hükümeti ve Şii Hilali’nin yenilgilerinin sürdürülmesi

Suriye hükümeti ve Şii Hilali’nin yenilgilerinin sürdürülmesi
TT

Suriye hükümeti ve Şii Hilali’nin yenilgilerinin sürdürülmesi

Suriye hükümeti ve Şii Hilali’nin yenilgilerinin sürdürülmesi

İbrahim Hamidi

Suriye hükümetindeki yeni bakanlardan biri, bakanlığının kayıtlarını incelediğinde ‘İran dosyalarının’ büyüklüğü ve ciddiyeti karşısında şaşırdığını söyledi. Söz konusu bakanlıktaki bu durum, Suriye'deki diğer birçok bakanlıktaki ve kuruluştaki durumla aynı. Dosyalar, sözleşmeler, anlaşmalar, bilgiler, müdahaleler ve bazen Tahran'a ulaşan uzantılar... İran’ın ‘rejimin derinliklerine’ nüfuz etmiş olması, yeni hükümetin Beşşar Esed rejiminin mirasından kurtulmasını yavaşlatıp zorlaştırıyor.

Geçtiğimiz on yıllar boyunca Suriye-İran ilişkileri, 1979 yılındaki İran İslam Devrimi'nden sonra çeşitli aşamalardan geçti. Her kriz ve sınav karşısında dikey olarak derinleşirken, yatay olarak genişledi. Hafız Esed, 1980 yılında patlak veren İran-Irak savaşında Saddam Hüseyin’e karşı Ayetullah Humeyni'nin yanında yer aldı. Esed, İsrail'in 1982 yılında Lübnan'ı işgali sırasında, Hizbullah'ın kurulması için topraklarını İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) açtı.

Hafız Esed, 1990 Körfez Savaşı sırasında Bağdat'taki ‘Baasçı’ yoldaşının (Saddam) karşısında yer aldı ve bir yıl sonra Kuveyt'i kurtarmak için yapılan savaşa katıldı. Esed, 1990'lı yıllarda ABD’nin himayesi altında İsraillilerle müzakere ederken bile İran’ın yanında olmaya ve 1993 tarihli Oslo Anlaşmalarına karşı çıkan Filistinli gruplardaki müttefikleriyle koordinasyona devam etti.

Hafız Esed bir yandan (Sovyetler Birliği sonrası) Rusya, Çin ve Kuzey Kore ile askeri ve güvenlik iş birliğini, diğer yandan Arap ülkeleriyle siyasi ve ekonomik ilişkileri sürdürdü. İran ile ise askeri, güvenlik ve füze alanlarında gizli bilimsel iş birliği programlarına devam etti.

Oğlu Beşşar Esed'in 2000 yılında iktidara gelmesiyle Şam'ın Tahran'la ilişkisi ittifak ve dengeden İran’ın dini liderinin (rehber) görüşüyle özdeşleşmeye dönüştü. Suriye ordusunun 2005 yılında Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin öldürülmesinin ardından Lübnan'dan çıkması ve 2006 İsrail-Hizbullah savaşı ile Suriye rejimi ‘İran'ın koynunda’ uyuyup uyanır oldu.

Suriye'de İran destekli milisler, eğitim kampları, gizli koridorlar, geçişler, kaçakçılık ağları, yaptırımları delen şirketler, silah ve füze programları, tesisler ve anlaşmalar gibi çok daha fazlası var.

En büyük değişim son on yılda, 2011 yılında Suriye’deki devrimin patlak vermesi ve Beşşar Esed rejiminin İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’e ve Hizbullah'a boyun eğerek İran'ın Suriye'deki araçlarından biri haline gelmesiyle yaşandı. Kararlar Tahran'da ve güney banliyölerinde alınmaya ve İran'ın bölgedeki silahları tarafından uygulanmaya başladı. Suriye nüfuz savaşı için kullanılan bir arenaya ve Tahran'dan Irak'a, Lübnan'a, Filistin davasına ve Ortadoğu'nun geri kalanına silah, mühimmat ve ideoloji transferi için kullanılan bir koridora dönüştü. Suriye'de koalisyon şemsiyesi altında, İran destekli milisler, eğitim kampları, gizli koridorlar, geçişler, kaçakçılık ağları, yaptırımları delen şirketler, silah ve füze programları, askeri, ekonomik, sosyal ve dini tesisler, ekonomik anlaşmalar, sanayi bölgeleri, güvenlik koordinasyonu ve son on yılda rejimin kabiliyetleri azaldıkça ülkede gelişen siber programlar ve gizli hücrelerden oluşan bütün bir altyapı gibi çok daha fazlası var.

İran, Suriye’de her şeye sirayet etmiş durumda. Onun etkisinden ve nüfuzundan kurtulmak kolay olmayacak. Çok şey başarıldı ve geriye zor, karmaşık ve zaman alıcı bir süreç kaldı. Yeni hükümetin gizli görevlerinden biri de gizli programlardan kurtulmak.

İran, Suriye’de askeri, ekonomik, güvenlik ve sosyal örgütlenmeleriyle bir gölge devlet inşa etmeye çalıştı. Açılan her devlet dosyası, İran'ın Suriye'deki nüfuzunun boyutları ortaya koyuyor. Gayrimenkul alanında birçok mülk İranlı kurumlar adına kayıtlı. Güvenlik kurumlarında ve orduda çok sayıda koordinasyon komitesi var. Casusluk ve dinleme altyapısı da İran'a ait.

Beşşar Esed rejiminin 8 Aralık'ta çökmesi 'İran’ın Suriye’deki varlığının' açık olan kısmını sona erdirdi. İran destekli milisler ve İranlı danışmanlar geri çekildi. İnsansız hava araçları (İHA) ve uçaklar imha edildi. Ancak en tehlikeli olanı bunun görünmeyen kısmı. Bu kısım için silah ve uyuşturucu kaçakçılığı ağlarının çökertilmesi, Suriye'den Irak, Lübnan ve Ürdün sınırlarına uzanan gizli koridorların kapatılması, Suriye rejiminin yapısındaki hücrelerin ve programların lağvedilmesi gerekiyor.

İran, Suriye’de her şeye sirayet etmiş durumda. Onun etkisinden ve nüfuzundan kurtulmak kolay olmayacak. Çok şey başarıldı ve geriye zor, karmaşık ve zaman alıcı bir süreç kaldı. Devrik Esed rejimi sonrası kurulan yeni hükümetin gizli görevlerinden birinin de gizli programlardan kurtulmak olduğuna şüphe yok. Arap ve Avrupa ülkelerinin yeni Suriye hükümetinin kurulmasını memnuniyetle karşılamasının, İran’ın aldığı bölgesel darbenin tamamlanması ve ‘Şii Hilali’nin Suriye ve Ortadoğu'daki gerilemelerinin istikrarlı bir şekilde devam etmesi için destek vermeye hazır olmalarını gerektirdiği de tartışmasız bir gerçek.